• Sonuç bulunamadı

Yalıya göç

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yalıya göç"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Y alıya Göç

f« ^ 7 = * á a i* ? H ™ C Ğ & $ • & & & & !

I

, 1

K

Eskiden İstanbul’da yazlığa göç, ev sayısının azlı-

jj£

|

ğından ve taşınma güçlüğünden, şehirde konakları,

rj

sayfiyelerde köşk ve yalıları olan varlıklı kimse-

■â

lere mahsustu. Aşağıda, edebiyatımızın ünlü sima-

$

larmdan Ercümend Ekrem Talu’nun o tatlı üslû­

bundan böyle bir göçün hikâyesini okuyacaksınız.

Î:

,4

1

§

U

ERCÜMEND EKREM TALU — «YEDİ GÜN» MECMUASINDAN

BOĞAZGözde yazlık yeri Boğaz, her devirde güzeldi. Boğaz kıyıları­

nın kendine has bir özelliği, rengi, şahsiyeti; kısaca, bir medeniyeti vardı.

KŞAM yemeğinden sonra, Divanı Ahkâm âzasından Devletlû Yümntl Paşa Haz­ retleri, kethüdası Vasıf Efendi’yi huzuruna çağırdı:

«Efendi» dedi. «Havalar ısındı. Ço­ luk çocuk sıkılmağa başladılar. Cüm­ lemiz tebdili âb ve havaya muhta­ cız. Hafit boğmacadan, gelin hanım da lohusalıktan kalktılar. Bu kona­ ğın içinde tamamen iadei âfiyet et­ meleri müteassirdir. Mahı Sefer hu- lül eylemeden yalıya göç edilsin, önüm üzdeki perşembe gününe ha­ zırlık edin.»

Kethüda efendi yerle beraber te­ menna edip:

«Başüstüne. velinimetim» cevabı­ nı verdi. Ve doğruca harem kapısı­ nın önüne gitti, baş kalfayı çağırt­ tı:

«Paşafendi perşembeye yalıya nak­ ledilmesini ferman buyurdular, te­ darikte bulunun» emrini verdi.

Kasımdan beri bu koca berhane­ nin bir türbe hissini veren loşluğu ve kasveti içerisinde kasvetten bu­ nalan harem halkının üzerine bir kurtuluş topu tesirini yapan bu müjde aynı zamanda, en büyüğün­ den en küçüğüne kadar herkesi ha­ rekete getirdi. Gençler, çocuklar se­ vinçten, yaşlılar da heyecandan çır­ pmıyorlardı. Yüzleri pek öyle bâriz sevinç alâimi taşımıyan, sade hala­ yıklardı. Çünkü onlar için iş başa düşüyordu. Otuz beş odanın eşyası­ nı yerinden kaldırmak, sandıklara yerleştirmek, yatak yorganı hararla­ ra doldurup denk yapmak, hâsılı «göç toplamak» ağır bir mesele idi.

Mamafih, daha önceden faaliyete geçtiler. Tavanarasından hararlar indirildi. Deliği deşiği var mı diye muayene edildi. Aktardan tomarla sicim, çuvaldız aldırıldı. Herkese ne­ ler götüreceği soruldu. İtirazlar, mü­

nakaşalar edildi. Romatizmalı bü­ yük hanım, köşe minderinden kımıl- damaksızm emirler veriyordu:

«Paşafendinin kışlıklarını meşin sandığa yerleştirin. Kürkleri asıp ha­ valandırmadan sakın kaldırmayın. Aralarına karabiberle kâfuru serp­ meyi unutmayın. Hüseyin ağa sabah erkenden Mısırçarşısma gitsin, ne ki lâzımsa alsın. Oradan da hallaca uğrasın. Misafir şilteleri pideye dön­ dü, atılmadan gitmez. Kalfaların odasındaki yükte, iki tane kapsız m itil olacak, onlara da yazma yüz kaplanacak.»

K ırk ' yatağından henüz kalkmış olan gelin hanım da kendi çeyiz ha­ layığını sofada sıkıştırmış, ona tem­ bihler geçiyordu:

«Kuzum Pesentciğim, benim ha­ lim yok, sandıkları sepetleri güzel yerleştir. Sakın bir şey unutulmasın e m i?»

Kalfalar aşağıda, merdiven altın­ daki halayık odasında bir yandan hararları gözden geçirirlerken, bir yandan da aralarında iş bölümü ya­ pıyorlardı :

«Yalıyı silip süpürmeye Çeşmican' la Ahter giderler. Ortanca kalfa baş­ larında olur. Ayvazı da su taşıtmak için alırlar.»

«Yok, Ahter gidemez. Paşaya ba­ kıyor. Bezminur gitsin.»

«Dünyada- gidemem. Parmağımda dolama çıktı. Su kaptırayım da az­ sın mı?»

Haremde bu hayhuy devam eder­ ken, selâmlıkta da ağalar kendi ara­ larında konuşuyorlardı:

«Mustafa geçen seneki manda ara­ balarını nereden götüdl idi ülen? Yarın zabağınan biyol var da bah. Bazarlıh İt. Perşembe günü zabah ezanıynan gapıya dayansınlar, he m i?»

«Olur. Gaç araba olucah?»

«Gâhya altı dene dediydi emme bi kez soruvi.»

Aşçıbaşı da çıraklarına emir yağ­ dırıyordu :

«Memet, İrbaham bahırları, sini­ leri güfelere dıbıvirin. Okluvayı, sa­ tın unutmayın. Kütüklerim aha si­ zi.»

Öteden arabacı soruyordu: «İsmail ağa be, yalının ahin ake- yerdi, tamir ettiler mi acep oncazı?»

«Ne bileyim ben? Kâhya olacak herife sor.»

Perşembeye kadar dört gün, dört gece, durup dinlenmeksizin bir ko­ nak halkı — efendi takımından ma­ ada — didindiler, uğraştılar, çalış­ tılar.

Hazırlanan denkler aşağı aylıya,

sofalara tınazlar gibi yığılmıştı. Perşembe sabahı, kargalar kahval­ tı etmeden, cümle kapısının önüne altı tane manda arabası sıralanmış, hamallar marifetiyle yükleniyordu.

Yenikapı iskelesinde de kocaman bir yelkenli mavna, bu eşyayı Boğaz' ın Anadolu kıyısına geçirmek üzere beklemekte idi.

Ambarında arabalar ve atlar için yer ayrılmış, baş güvertesinde de arabacı, seyis, aşçı çırakları vesaire- ye mahsus oturacak yer hazırlan­ mıştı.

Paşa Hazretleri, refakatinde mah­ dum bey ve kâhya efendi ile öğle vakti Kabataştan kayıkla geçecekti. Harem halkı ise önceden gitmişlerdi.

Eşya yüklendi, yola çıkarıldı. Ağa­ lar, odaları teftiş ettiler. Konak da, tevekkeltüalâllah, bekçisine teslim olundu.

YALI — Eskilerin «leb-i deryan dedikleri ve artık sayıları bir hayli azalmış olan Boğaziçi yalılarından biri.

İstanbuldan Kanlıcadaki yalıya eşya ancak sular karardıktan sonra varabilmişti. Cam fenerlerin ölgün ışığı altında mavnadan boşaltılarak, gelişigüzel içeriye atıldı.

Kalfalar dırlana dırlana hararları açıp döşekleri çıkarırlarken, mutfak­ ta da aşçıbaşı ağız dolusu küfürler savurarak kalabalığa pilâv yetiştir­ meye çabalıyordu.

Paşa, büyükhanım, gelin, küçük- bey, ortanca hanım, küçükhanım, hala hanım hep sinir içinde, sağa sola bağırıyor, sabırsızlanıyor; kız­ lan, uşaklan paylıyorlardı. Kiminin şusu, kiminin de busu unutulmuştu.

«Orta katta hücrenin içine ilâcımı koymuştum, bıraktınız değil mi kö- rolasıcalar?»

«Yahu bağa enfiye kutumu nere­ nize soktunuz?»

«Pesent yine nerelerdesin kâfir? Beyin terliklerini bulamıyorum.»

«Anne kam ım aç.» «Patla.»

Bu hava içinde, gece yansına ka­ dar uğraşıldı. Yazlık yalı safasına mukaddeme yapılıyordu. Lâkin hiç kimsede derman, takat kalmamıştı.

Birer lokma yemek yeyip, birer ta­ rafa serildiler. Yalının duvarlarını şıpır şıpır okşıyan mavi sulann nin­ nisiyle derin bir uykuya daldılar.

Ve bütün kış aç ve biilâç bu be­ reketli günü mütevekkllâne bekle­ miş olan tahtakurulan, takım takım deliklerinden dışanya fırlayıp ziya­ fete hazırlandılar.

18

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

5 0 7 3 5 0 0 0 6 a

Referanslar

Benzer Belgeler

İpotek teminatlı menkul kıymetler, ihraççıların genel yükümlülüğü niteliğinde olan ve oluşturulan teminat havuzundaki varlıklar karşılık gösterilerek ihraç edilen

Through whole exome sequencing, we identified de novo heterozygous mutations (p.Pro27Arg, p.Asp100Tyr, p.Asp349Asn, p.Asp371Gly) in ATP6V1A, encoding the A subunit of v- ATPase, in

Results of numerous laboratory and field experiments had shown, that processed - by - EMW seeds of different varieties of grain-crops (barley, wheat, triticalle), of technical

Farklı turunçgil albedoları ve miktarlarının bisküvi potasyum değerleri üzerine etkisi Varyans analizi sonuçlar ına (Çizelge 4.13) göre; albedo çeşidi (A) ve albedo

M illi şair Behçet Kem al Çağlar dün geçirdiği en­ farktüs sonunda, Cerrahpa­ şa T ip Fakültesi Haseki Kliniğine kaldırılm ış fakat bütün ihtimam ve

Here, we report the case of a 40-year-old male with episodes of paroxysmal non-kinesigenic dystonia (PNKD) as the first manifestation of multiple sclerosis (MS), secondary to an

A kif ve Kuran Meali Akif, Kuran’ın Türkçeye çevrilemeyeceği masalına güzelce inanmış ve Al-Azhar’ın izinden yürüyüp meal için çalışmıştır.. Bu

Yabancı sermaye yatırımlarının başlangıç tarihi sömürgecilik dönemine kadar uzanmak- tadır. Bu dönemde yatırımların emperyalist devletlerden sömürge