18
CUMHURİYET DERGİ¡HOO'ler başı, (Bartlett).
Boğaz’m mavi
sularına dikilmiş bu
küçük kule,
tarih boyunca
çevresindeki
gizemli atmosferden
esinlenmiş
efsanelerle
zenginleşti,
ünlendi...
Kızkulesi öyküleri
ALPAY ASARızkulesi binlerce yıl öteden kopup gelen bir sevda türküsü. Buruk am akıpırkıpırbirtürkü. Bizanslı- " m la r’ın Chrysopolis (Altın Şehir) dedikleri Üsküdarkıyılarından Evliya Çele bi'nin deyimiyle “bir ok atımı mesafede, yassı ve kocaman bir doğal taş set’’. Bu set M.Ö. 411 ’de Atina ve İsparta arasındaki sa vaş sırasında oluşmuş. Yüksekliği seksen genişliği de ikiyüz adım.
Yine Evliya Çelebi'nin anlatımıy la, “ Ku lenin iki tarafanazırbirdem irkapısı, içinde dizdarı ile birlikte yüz fener muhafızı, sahil de k ırkpare balyemez topları ve ayrıca mü kemmel bir cephaneliği var.” 19. yy'in ilk ya rısında İstanbul ’dayaşam ış olan Alman res sam Melling’in“ lstanbul’un kendisini en iyi sunduğu ve en geniş açıdan, alabildiğine seyredildiği yer" dediği kule hakkında sayı sız efsane anlatılır. İşte gerçek ile efsanenin birbirine karıştığı Kızkulesi...
Hikâye, İstanbul’dan binlerce kilometre uzakta başlıyor. Çanakkale Boğazı’nin Ana dolu kıyısındaki Abydos köyünde, Le-mdre adım taşıyan güzel bir delikanlı, Rumeli kı yısındaki Sestos köyünde de Hero adlı genç bir rahibe yaşar. Bir panayırda yüzyüze, göz- göze gelen iki gönül, bir anda aşkın ateşiyle birleşir. Artık, ilahlara ve ilahelere hizmeti bırakan Hero, her gece kulede ateş yakarak.
karşı yakaya işaret verir. Leandreda ışığa ru- hunukaptıranbirpervanegibi kendini kay bederek hem ensuya atlayıp, meşaleye doğ ru yüzerek sevgilisine kavuşur. B i r gece, Le- andre denizdeyken rüzgârdan ışık söner, yo lunu şaşıran genç aşık akıntıya kapılır ve sev gilisinin adını saytklaya sayıklaya boğulur. Dalgaların koynunda yaşanan bu ölümü gün doğduğunda duyan Hero, aşığının özlemine dayanamayıp, Boğaz’ın derinliklerini kendi ne mezaryapar.
Çanakkale Boğazı 'nda meydana gelen bu aşk faciası, dikkatsiz yazarlarca İstanbul Boğazı'na uyarlanırve Hero’nun manastırı olarak da Kızkulesi yakıştın lir.
Damalis Kulesi
Kızkulesi adının nereden geldiğini açıkla mak için kullanılmış bu anlatı, eski bir ma salın uyarlanmış şeklinden ibaret. Bununla birlikte, Atina kumandanlarından, Üsküdar lı Kares’inkarısı Damalis’in burada gömül düğüne inanıp kuleye, Damalis Kulesi di yenlerde var. Eski devirlerde, Kızkulesi’nin karşısındaki sahile Damalis de deniyordu. Burada mermerden bir inek heykeli varmış ve bir gün bu inek Boğazı aşmış ve bu yola “Öküz G eçidi” manasına gelen Bosfor (Bosphorus) adinin verilmesine sebep ol muş.
Kızkulesi hakkında üretilm işbirdiğeref- saneise, Bizans İmparatoru Konstantine’in
çok sevdiği ve güzelliği di İlere destan kızı ile ilgili. Büyücüler.gcnçkızınbiryılantarafın dan sokularak öldürüleceği kehanetinde bu lunurlar. Bundan çok korkan ve telaşa düşen imparator, kızını yılanlardan korumak için sarayının karşısında bulunan kayalıklara Kızkulesi'ni yaptırarak, onu buraya yerleşti rir. Aradan yıllar geçer, imparatortam kızını kurtardığına inanmıştır ki, prensese gönde rilen bir sepet üzümün arasına gizlenmiş olan biryılan, kızı sokar. Ölüm, yılanınzehi- ri ile birlikte gelir.
Daha az yaygın, ancak en az diğerleri ka dar fantastik olan bir diğer efsane ise, ‘Sey- yid Battal G azi’ ile ilgili. Bu efsaneyi Evliya Çelebi şöyle anlatıyor.
“Abbasi Halifeleri’nden Harunürreşid, yüzelli bin askerle Üsküdar’dan geçerek İs tanbul’u muhasara ettiği zaman geri döner ken:
- Fetihsizûönmek ayıptır; diye Silivrika- pı’sında, Koca Mustafa PaşaCaınii yerinde birkaleyaptırmıştı.
Harunürreşid, kaleye bin kadar muhafız bıraktıktan sonra, her yıl elli bin altın haraç almayı kararlaştırmış, bu haracın üç yıllığını peşin aldıktan sonra Bağdat’adönmüştü.
H arunürreşid’in Bağdat’a dönmesi, Bi zans’a bulunmaz bir fırsat olmuştu. Bir kale ye sığınmış birkaç yüz muhafız, bir ordu kar şısında neyapabilirdi?
Bizans kumandanları da bu düşünceyle
ALPAY ASAR ARŞİVİ'NDEN
ordularının başına geçtiler. Kaleyi harap et tiler, oradaki Müslümanları kılıçtan geçirdi ler.
işte, bu esnada Seyyid Battal üç bin baha dırla Üsküdar’da pusuda bulunuyordu. Fakat Seyyid Battal, burada yalnız haraç almakla geçiniyor, başka hiç kimseyi rahatsız etm i yordu. Silivrikapı'sındaki Müslümanların kılıçtan geçirildiğini duyunca; kahramanlık damarları kabardı. Askeri ile ilk önce Kuz guncuk’u, ondan sonra Çengelköy’ü,
Darı-11 AĞUSTOS 1996. SAYI 542
ca’yı bastı; ele geçirdiği üçbin askeri kılıçtan geçirdi.
Seyyid Battal, Malatya şehrine, oradan da Bağdat’a giderek H arunürreşid’e İstan bul’da olanları anlattı.
Bu haber, Harunürreşid’i um ulm azdere- cedekızdırdı. Halife,bu seferiki yüz binas- kerle tekrar İ stanbul ’ u muhasara etti
Evliya Çelebi, bu kuşatmada da üç gün sa- vaşıldığım ve on sekizbin kafirin kılıçtan ge çirildiğini, yirmi bin kadarının da esir edildi ğini anlatıyor.
Bu savaşta, kral da esir edilerek Ayasof- ya’nın çanlığına asılır. Hesapsız mal alındık tan sonra, Harunürreşid, kaleye bu sefer on bin muhafızbıraktıktan sonra Bağdat’a dö ner.
İşte bundan sonra, Seyyid Battal’ı iş başın da görüyoruz. Savaşların ardından Seyyid Battal, Ü stüdar’ın sahillerinde çadırlarını kurup muhafız kalır ve yedi yıl buyruğunu geçirir. Büyük bağ ve bahçeleryaptırır. Üs- küdarileK adıköy’übuyedi yıl içinde, Sey- yidB attal’ın imar ettiği söylenir.
Bre kafirler...
Seyyid Battal, Şam gazalarına mem ur edildiği zaman, kral fırsatı kaçırmadan Ka dıköy’de bir kale yaptırır. Sonra Ü sküdar’ın kara tarafından tâ Çamlıca dağlarına kadar bir hendek açtırır. Çamlıca, Toygar Hamza Tepesi, Yassı Tepe ve Piyalepaşa Tepesi gibi on iki yere büyük karakol yaptırır. Üsküdar’ı korumak için de, dört biryam na kırk bin as ker bekçi bırakır.
İş, yine de bitmez. Kral bütün bunlardan Sonra da, korkusundan denizde birkule yap tırıp Üsküdar tekfurunun kızı ile kıymetli eş yasını içinekoydurur. Bütün bunlardan son ra, Seyyid Battal’ın buraya gel ip bir şey ya pamayacağına inanı lir.
“Fakat Seyyid Battal, Şam gazasını kaza nıp dönünce, Üsküdar kapılarının yüzüne kapanmış, her yönü askerlerle sarılmış gö rünce:
- Bre kâfirler... Ben size gösteririm, diye söylendi ve planını kurdu...
Seyyid Battal, yanma yed yüz serdengeçti aldı. Bir gece Üsküdar’a hücum ederek şeh ri zaptetti. Burada tekfurun kızının Kızkule- si’nde hapsedildiğini öğrenince, bir kayıkla doğru Kızkulesi ’ne gitti. Tekfurun kızım, en kıymetli incileriyle alıp Üsküdar’a döndü.”
Evliya Çelebi, bu hikâyeyi burada bitirip başkabirhikâyeye geçiyor.
Bizans devrinde hapishane olarak da kul lanılan ve daha sonraları Orhan Gazi ile
Im-parator Mateo Kantakuzen arasında yapılan görüşmelere evsahipliği yapan kule, aslında bir gümrük mevkii olarak inşa edilmiş. Eski A tina’nın ele avuca sığmaz çocuklarından biri olan ve en yüksek meziyetlerle en çirkin huyları nefsinde toplamış olan Alcibiade ta rafından yapıldığı söylenir. O serseri zekâ bir aralık Kapıdağı Yarımadası üzerinde de do laşmış, askeri oyunlaryapmıştı. İştebusıra- daSarayburnu ile Üsküdar arasında sivrilip duran kayalığın üzerine bir kule kurmuş ve bu kuleye oturttuğu m em urlar vasıtasıyla Karadeniz’den M arm ara’ya geçen gemiler den haraç almaya başlam ıştı. Tarih, Alcibi ade haracının yüzde on nisbetinde olduğunu da söylüyor. ( M.Ö. 500)”
Kızkulesi adasında, Manoel Koınnen de bir kale yaptırm ıştı. Bizans tarihçilerine gö re, kule ile sahil arası kalın birduvarlakapa- lıydı. Burada kale yapılmasının sebebi de Ayasofya’daki Mangana Sarayı ile kule ara sında birzincirgeıerek Boğaz’ ı kapamaktı.
Kızkulesi, uzun süre Damalis adını taşı dıktan sonra, “Küçük Kale” anlamına gelen “Arkla” adını almış. 1453 ’te İstanbul fethe- dilirken, Venedikli Gabriyel Treviziano bu rasını müdafaya memur edilmiş.
İstanbul fethedildikten sonra, limanı mu hafaza etmek üzere müstahkem bir mevki yapıldığını yazan Dursun Bey, kulenin deniz ortasında yapıldığını bildirmektedir. Bu da gösteriyor ki, bu kule Kızkulesi ’nden başka biryer değildi.
Kızkulesi, sonraları, Boğaz’dan geçip li mana girecek gemilere yol göstermek üzere fenerkulesi haline getirildi. Kızkulesi, fener kulesi yapıldığı zaman üstü tahtadandı. Bu rada yakılan fener de, bir kandilden ibaret ol duğu için, tahta kısmının tutuşması tehl ikesi bulunuyordu. Fırtınalı birgecede kandilde ki ateş, kulenin damına düşüp, yaktı. Kule, 3. Ahmet zamanında tamamıyla taştan yapıldı.
(1255-1839) tarihinde, İstanbul ’da kuru lan Tanaffuzhane Nezareti burasını karanti- naiçinkullandı.
1964 yılında Milli Savunma Bakanlığı bir yazı ile, kuleyi bağlı bulunduğu Ulaştırma Bakanlığı’ndan istedi. Kule askeri yönetim de 17 yıl kaldı. 1983 yılında, Boğaz trafiğini denetleyecek kadar gelişmiş cihazların alın ması, güvenlik bölgelerinin Boğaz’ınbaşka bölgelerine kaydırılması dolayısıyla, Kızku- İçsi yeniden Türkiye Denizcilik İşletmeleri Liman İşletm esi’nin kullanımına bırakıldı. Şimdilerde ise kulenin turistik bir yer olarak halkın kullanımına açılması gündem de.-^
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi