• Sonuç bulunamadı

Ahmet Mithat Efendi’nin Çevirileri ve Çeviri Anlayışı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmet Mithat Efendi’nin Çevirileri ve Çeviri Anlayışı"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Fazıl Gökçek

*

AHMET MİDHAT EFENDİ’S TRANSLATIONS AND HIS UNDERSTANDING OF TRANSLATION

ABSTRACT

Ahmet Midhat Efendi was one of the fi rst representatives for novel in Turkish literature. He had a lot of original novels as well as translated novels. The writer preferred the novels whose translations attracted to the Ottoman readers and introduced the culture and civilization of Europe. Moreover, he remained loyal to the Ottoman translation in his translations.

Key words: Ahmet Midhat Efendi, translated novels, kind of translation.

ÖZET

Türk edebiyatında roman türünün ilk temsilcilerinden biri sayılan Ahmet Midhat Efendi’nin telif romanlarının yanı sıra tercüme romanlarının da sayısı fazladır. Yazar, tercümelerinde Osmanlı okuyucusunun ilgisini çekecek, ona Avrupa kül-tür ve medeniyetini tanıtacak romanları tercih etmiş ve tercüme hususunda Os-manlı lisanına sadık kalmış, “harfi yen tercüme”ye karşı çıkmıştır.

Anahtar Kelimeler: Ahmet Midhat Efendi, tercüme romanlar, tercüme usulü.

...

Türk romanının kuruluşunda ve gelişiminde çok önemli bir yeri olan Ahmet Midhat Efendi’nin telif eserlerinin yanı sıra çok sayıda roman ve hikâye çevirisi

Yeni Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı 4, Ekim 2011, s. 21-29

(2)

de bulunmaktadır. Bunların içerisinde esasen manzum olduğu halde Ahmet Midhat Efendi’nin düzyazı olarak çevirdiği bazı metinler de vardır.1 Ahmet Midhat Efendi,

çevirilerini de telif eserleri gibi önce Tercüman-ı Hakikat’te tefrika etmiş, ardından da kitap olarak yayımlamıştır. Bunların hemen hiçbiri yeni harfl erle yayımlanmamıştır. Ahmet Midhat Efendi’nin tercüme romanları yayımlanış sırasına göre şunlardır:2

1877

Üç Yüzlü Karı, (Paul de Kock’tan, Ebüzziya Tevfi k’le birlikte), Mihran Matbaası,

İstanbul, 1294, 90 s. 1879

Konak Yahut Şeyh Şamil’in Kafkasya Muharebatında Bir Hikâye-i Garibe, (Adolf

Mützelburg’dan, Vizenthal ile birlikte Almancadan), Kırkambar Matbaası, İstan-bul, 1296, 354 s.

1880

Kamelyalı Kadın - La DameauxCamélias, (Alexandre Dumas Fils’ten), Tercüman-ı

Hakikat Matbaası, İstanbul, 1297, 193 s. 1881

Antonin, (Alexandre Dumas Fils’den), Tercüman-ı Hakikat Matbaası, İstanbul, 1298,

212 s.

Amiral Bing, (Yazarı bilinmiyor), Tercüman-ı Hakikat Matbaası, İstanbul, 1298, 154 s. Bir Fakir Delikanlının Hikâyesi, (Octave Feuillet’ten), Tercüman-ı Hakikat

Matbaa-sı, İstanbul, 1298, 178 s.

Bir Kadının Hikâyesi, (Alexandre Dumas Fils’ten), Tercüman-ı Hakikat Matbaası,

İstanbul, 1298, 400 s.

1 Yazarın çeviri piyesleri hakkında Emel Kefeli’nin yazısında bilgi verilmiştir: “Ahmet Midhat Efendi

ve Tercüme”, Karşılaştırmalı Edebiyat İncelemeleri, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2000, ss. 157-163.

2 Ahmet Midhat Efendi’nin eserlerinin tam bir listesi için bkz. M. Sabri Koz, “Ahmet Midhat

Efen-di’nin Eserleri”, Kitap-lık, nr. 54, Temmuz-Ağustos 2002, ss. 160-173; Nesime Ceyhan’ın “Ahmet Midhat Efendi’nin Tercümeciliği” (Ahmet Midhat Efendi Kitabı, Beykoz Belediyesi Yayını, İstanbul, 2007, ss. 197-203)adlı yazısında da yazarın tercümeleri “Tefrika edilenler” ve “Kitap halinde yayımla-nanlar” başlıkları altında listelenmiştir. Bu listede kitap olarak basılanlar arasında yer verilip tefrikalar arasında gösterilmeyen bazı romanlar da (Kamere Aşık, Tercüman-ı Hakikat, s. 2438 - 2647, 2 Ağustos 1886 - 6 Nisan 1887; Bilgiç Kız, -Bir Hikâye-i Askeriye-, Tercüman-ı Hakikat, s. 2957 - 3023, 11 Ni-san - 17 Temmuz 1888; Udolf Hisarı, Tercüman-ı Hakikat, s. 3877 - 3984, 18 Haziran - 24 Teşrinievvel 1891)Tercüman-ı Hakikat’te tefrika edilmiştir. Ceyhan’ın verdiği listede Ahmet Midhat Efendi’nin Fransızcadan çevirdiği Alayın Kıraliçesi ve Vizenthal’le birlikte Almancadan çevirdiği Konak adlı eserler de bulunmamaktadır.

(3)

1882

Gabriel’in Günahı, (Charles Mérouvel’den), Tercüman-ı Hakikat Matbaası, İstanbul,

1299, 321 s.

Peçeli Kadın, (Emile Richebourg’dan), Tercüman-ı Hakikat Matbaası, İstanbul,

1299, 343 s. 1883

Merdut Kız, (Emile Richebourg’dan), Tercüman-ı Hakikat Matbaası, İstanbul, 1300,

618 s. 1884

Orsival Cinayeti, (Emile Gaboriau’dan), Tercüman-ı Hakikat Matbaası, İstanbul,

1301, 309 s. 1885

Hüsrevname, (Xenéphon’dan, Dassier’in Fransızca çevirisinin çevirisi), Tercüman-ı

Hakikat Matbaası, İstanbul, 1302, 274 s.

Lü’lü-i Asfer, (Georges Pradel’den), Tercüman-ı Hakikat Matbaası, İstanbul, 1302,

651 s. 1886

Alayın Kraliçesi, (Fransızcadan, yazarı bilinmiyor), Tercüman-ı Hakikat Matbaası,

İstanbul, 1303, 343 s.

Kamere Âşık, (Paul de Kock’tan), Tercüman-ı Hakikat Matbaası, İstanbul, 1303, 193 s.

1887

Hülâsa-i Hümayunname (Kelile ve Dimne’nin haşiyeli çevirisi), Matbaa-i Amire,

İstanbul, 1304, 600 s. 1888

Bilgiç Kız, (Hector Malot’tan), Tercüman-ı Hakikat Matbaası, İstanbul, 1305, 173 s. Papazdaki Esrar, (Léon Tiseau’dan), Tercüman-ı Hakikat Matbaası, İstanbul, 1305,

139 s. 1889

Nedamet mi? Heyhat!, (Emile Augier’den), Tercüman-ı Hakikat Matbaası, İstanbul,

1306, 166 s.3

1890

Alexandre Stradella, (Friedrichvon Flotow’un “Stradella” adlı operasından iktibas),

Tercüman-ı Hakikat Matbaası, İstanbul, 1307, 61 s.

3 Sabri Koz’un hazırladığı bibliyografyada bu eser yer almamaktadır. Roman Tercüman-ı Hakikat’te 18

(4)

Odolf Hisarı, (Marie Anne Radcliff’ten), Kırkambar Matbaası, İstanbul, 1307, 394 s.

1891

Cide’in Hülâsası, (Pierre Corneille’den), Tercüman-ı Hakikat Matbaası, İstanbul,

1308, 222 s.

Sanatkâr Namusu (Octave Feuillet’den), Tercüman-ı Hakikat Matbaası, İstanbul,

1308, 171 s.

Bu romanların bazılarının önsözlerinde ve diğer bazı yazılarında Ahmet Midhat Efendi, genel olarak bir dilden başka bir dile yapılacak çevirilerde ve özel olarak da roman çevirilerinde nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda düşüncelerini dile getirmiştir. Biz bu yazıda söz konusu romanların önsözlerinden, konuyla ilgili müs-takil yazılarından ve bazı romanlarında yeri geldikçe yaptığı değerlendirmelerden yola çıkarak onun çeviriye ilişkin görüş ve düşüncelerini ortaya koymaya çalışacağız. Çevirilerinin hemen tamamını Fransızcadan yaptığı için açıklamaya çalışacağımız görüşler, Fransızcadan Türkçeye çeviri konusu ile ilgilidir.

Ahmet Midhat Efendi’nin çeviri konusuna dair yazılarında iki hususun öne çıktığını görüyoruz. Bunlardan biri, tercüme edilecek romanların seçimi, diğeri ise tercümenin nasıl yapılacağıdır. Midhat Efendi’nin tercüme edilecek romanı seçer-ken okuyucu ilgisini mutlaka göz önünde bulundurduğu ve Fransa’da ilgi gören ve çok satan romanları tercih ettiği görülmektedir. Bu romanları Tercüman-ı Hakikat’te tefrika ettiği ve biraz da bu tefrikaların katkısıyla gazetenin yayınını sürdürdüğü dü-şünülürse bunun sebebi anlaşılabilir. Ancak elbette Fransız okuyucusunun gösterdiği ilgi tek ölçüt değildir; söz konusu romanın aynı zamanda kendi okuyucu kitlesi için de ilgi çekici olacağını öngörmesi ve aynı zamanda ahlâkî ve pedagojik bakımdan faydalı olacağına inanması da gerekir. Midhat Efendi, bu konuya dair bir yazısında4,

sadece telif eserlerde değil “tercüme için intihap olunacak şeylerde dahi” mütercimin adeta bir “muharrir” kadar dikkatli olmasının “şan-i vatanperverîsi iktizasından” ol-duğunu belirtir. Ona göre bir başka dilden eser tercüme ederek hizmette bulunmak isteyenler düşünmelidirler ki “hizmet dahi ‘hüsn-i hizmet’ ve ‘su-i hizmet’ diye ikiye münkasımdır”. Görüldüğü gibi Ahmet Midhat Efendi tercüme edilecek eserleri se-çerken bunların okuyucular için her bakımdan faydalı olmalarını istemektedir. Onun, meselenin bu tarafına çok dikkat ettiğini, romanı bir çeşit bilgilenme ve Avrupa me-deniyetini iyi yönleriyle Türk okuyucusuna tanıtma aracı olarak da gördüğü bilin-mektedir. Bu konu üzerinde bugüne kadar çok durulduğu için biz bu yazıda daha çok onun tercüme tekniği bakımından ne gibi düşüncelere sahip olduğunu ortaya koymaya çalışacağız.

(5)

Ahmet Midhat Efendi’nin tercümenin yöntemine dair ilk değerlendirmesi, göre-bildiğimiz kadarıyla, Octave Feuillet’den çevirdiği Bir Fakir Delikanlının Hikâyesi romanının başına yazdığı önsözdedir.5 Bu önsözde Ahmet Midhat Efendi, söz konusu

romanı, “her lisanın kendisine mahsus bir şivesi olmak itikadında” bulunduğu için “harfi yen” tercüme etmeyeceğini belirtir. Ona göre harfi yen tercümede inat etmek “güzel lisanımıza Frenk kokusu vermek” demektir. Dolayısıyla kendisinin bu çeviri-de yapacağı şey “müellifi n Fransızca olarak tefhim etmeye çalıştığı meramı” Türkçe olarak ifade etmektir.6

Ahmet Midhat Efendi, bu yazısında kullandığı “harfi yen tercüme” kavramının yerine, başka yazılarında, aynı anlamı ifade edecek şekilde, “tercüme-i ayniye” kav-ramını da kullanır. Faydasız ve gereksiz, hatta zararlı olduğunu düşündüğü bu çeviri yöntemine mukabil, kendisinin çeviride uyduğu prensibi ise “tadilen tercüme” kav-ramıyla ifade eder. Paul de Kock’tan çevirdiği Kamere Âşık romanının önsözünde bu “tadilen tercüme” kavramını kullanmış ve şöyle bir açıklama yapmıştır:

… bizim öteden beri ittiba etmiş olduğumuz usul iktizasınca bir romanı aynen tercüme edivermek okuyanlar nezdinde o kadar lezzeti mucip olamaz. Hatta bazı kimselerin böy-le tercüme-i ayniye olmak üzere meydana koydukları romanlar bin türlü şikâyete duçar oldukları hâlde, bizim tercümelerimizin dahi telifl erimiz gibi kari ve karielerimizi mem-nun etmesine sebep işte böyle aynen tercüme edivermeyip tadilen tercüme edişimizdir. Ahmet Midhat Efendi, bu prensibe bağlı olarak, tercüme edeceği roman üzerin-de, hitap ettiği okuyucu kitlesinin durumunu ve düzeyini göz önünde bulundurarak istediği gibi değişiklikler yapmayı mütercimin hakkı, hatta görevi saymaktadır. Bu bağlamda romanın adını bile değiştirmekte bir sakınca görmemektedir. Örneğin Hec-tor Mallot’un orijinal adı Le Lieutenant Bonet (Mülazım Bonet) olan romanını Bilgiç

Kız adıyla çevirerek yayımlamıştır. Bu değişikliğin gerekçesini de bu çeviriye

yazdı-ğı önsözde şöyle açıklar:

İsminin tebdilinden maksat hikâye içindeki dört mühim zattan en ehemmi romanın mü-rettibi tarafından Mülazım Bone olacağı tahayyül edilmiş iken bilakis bilgiçliğine mağ-rur olan başka bir kızın Mülazım Bone’ye ehemmiyetçe faik görülmesinden naşidir. Burada aslında üstü örtülü olarak Ahmet Midhat Efendi’nin, romanın yazarının öne çıkardığı kahramanın yerine kendisinin romandaki diğer bir kişiyi öne çıkarma isteği de ifade edilmiş olmaktadır. Başka deyişle romanın ismini, kendisinin yaptı-ğı “tadilat” sebebiyle değiştirmek lüzumunu hissetmiştir. Romanın içeriğini değiş-5 “İfade-i Mütercim”, Tercüman-ı Hakikat, s. 878, 27 Mayıs 1881.

6 Daha sonraki çevirilerinin önsözlerinde ve diğer bazı yazılarında da sık sık tekrar edeceği bu düşünce

sebebiyle onun tercüme anlayışı bakımından Voltaire’e benzediği Emel Kefeli tarafından belirtilmiştir. Age., s. 158.

(6)

tirmekte nasıl sakınca görmüyorsa adını değiştirmekte de aynı şekilde bir sakınca görmemektedir. Ahmet Midhat Efendi bu “tadilat”ı yaparken elbette çevirdiği eser-deki vakanın esasını değiştirmemekte, kişileri kendi adlarıyla korumakta ve eserde bulunmayan bir vakayı veya kişiyi esere ilave etmemektedir. Fakat Türk okuyucusu için gereksiz bulduğu birtakım ayrıntıları ayıklamaktan da çekinmemektedir. Gerekli “tadilat” yapıldığı halde Türk okuyucusu için anlamlı veya başka deyişle “yararlı” ya da “eğlenceli” hâle gelmesi mümkün olmayan romanları ise tercüme etmek yerine kendisi bir “nazir”ini yazmayı yeğler. Monte Cristo Kontu’na öykünerek Hasan

Mel-lah’ı veya Don Kişot’a öykünerek Çengi’yi yazması gibi. Hasan MelMel-lah’ın

önsözün-de kendisini bu romanı yazmaya sevk eönsözün-denin Alexandre Dumas’ın romanı olduğunu açıkça belirtir. Çengi’nin önsözünde ise daha da açık bir şekilde Don Kişot’u çevir-menin Türk okuyucusu için çok anlamlı olmayacağını düşündüğü için bunun yerine bir çeşit yerli Don Kişot yaratmak istediğini belirtir. Bu önsözde romanların sadece “havas” için değil “avam” için de yazıldığını belirtir ki bu hükmü onun çevirileri için de geçerli sayabiliriz. Bu “avam” için yazma düşüncesi, onun, Don Kişot’u çevirmek yerine yerli bir benzerini meydana getirmesine yol açmıştır:7

Eğer karilerimiz Don Kişot hikâyesinden Avrupa halkının aldığı kadar lezzet alabilece-ğini itikat etseydik Don Kişot’u İstanbul’a getirmek değil, belki Cervantes’in hikâyesini baştanbaşa tercüme ederdik. Lâkin bu hikâyenin hakkıyla ve lâyıkıyla zevkini çıkarmak Avrupa’da ezmine-i mutavassıta âdât ve etvarını ve bahusus şövalyeler tarihiyle, bir de bunlara isnat edilen hikâyat-ı garibeyi bilmeye mütevakkıf olduğundan ve bunlar bilin-medikçe Don Kişot hikâyesinin bir zevki çıkmayacağından tercüme külfetini ihtiyara mecburiyet görülemez.

Bu ifadelerden onun çevirdiği romanlarda neleri “tadil” ettiğini de tahmin ede-biliriz: Türk okuyucusunun mevcut bilgi düzeyi ile anlayamayacağı Avrupa kültür ve medeniyetine ilişkin ayrıntıları ayıklamakta veya ayıklayamadığı, bazen de ayıkla-mak istemediği, okuyucusunun o bilgileri öğrenmesini istediği durumlarda çeviriyi açıklamalarla genişleterek yapmaktadır.

Bu şekilde genişleterek yaptığı çevirilerden biri Papazdaki Esrar romanıdır. Ken-di ifadesiyle, “musavver” olduğu için Tercüman-ı Hakikat’te tefrika etmeksizin doğ-rudan kitap olarak yayımladığı bu romanı tanıtmak için yazdığı yazıda8, söz konusu

romanın ele aldığı konuya göre çok “muhtasar” yazıldığını belirtir ve “Avrupa usul-i maişetine vakıf” olmayan okuyucular tarafından “bihakkın anlaşılması kabil olamaya-cağından” romanı “tavzih” ederek çevirdiğini açıklar. Bir başka yazısında ise “tevsian tercüme” tabirini kullanmaktadır9 ki bu iki kavram aynı maksadı ifade etmektedir.

7 Çengi, (Hzl. Erol Ülgen-Fatih Andı), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2000, s. 7. 8 “Papazdaki Esrar, Musavver Roman”, Tercüman-ı Hakikat, s. 3112, 1 Teşrinisani 1888. 9 “Müellefat-ı Ecnebiyeden Tarik-i İktibas”, Tarik, s. 4619, 13 Teşrinisani 1898.

(7)

Emile Augier’den çevirdiği Nedamet mi? Heyhat! romanının önsözü, Ahmet Midhat Efendi’nin genel olarak roman konusunda dikkate değer görüşler ileriye sürdüğü bir metindir. Bu önsözde tercüme konusuna da değinmiş ve hem niçin bu romanı tercüme etmek istediğini hem de tercümede hangi usule uyduğunu açıklamış-tır. “Tercüme hususundaki mesleğimiz karilerimizin malumudur” diyen ve yukarıda zikrettiğimiz diğer tercümelerinin önsözlerinde dile getirdiği görüşlerini tekrar eden Ahmet Midhat Efendi, kendisinin yaptığı çevirilerin okuyucular tarafından beğe-nilmesinin sebebini de bu yönteme bağlar. O, tercümelerini “bazı mütercimlerin … lisan-ı letafet-resan-ı Osmaniyemizi şivesinden düşürecek, soğuk bir hale koyacak surette” yapmamaktadır; onun tercümeleri, okuyucular tarafından “güya asıl Os-manlıca yazılmış kadar şive-i letafet-i Osmaniyemize muvafık” bulunduğu için be-ğenilmektedir. Bunun sebebi ise kendisinin “Fransızca bir cümleyi, bir kelamı, hatta bir sahifeyi” okuduktan sonra anladığını Osmanlıca olarak yazmasıdır. Bu yüzden yaptığı tercümeler “re’sen Osmanlıca yazılmış gibi”dir.

Diğer bir yazısında10“Bir lisanı tahsil demek o lisanı anlamak ile o lisanı yazmak

suretlerine münkasım olur” diyen Ahmet Midhat, tercümenin bu konunun “anlamak” kısmıyla ilgili olduğunu, “matlup olan lisanı anlayıp badehu ondan anlayacağımız şeyleri kendi lisanımızda ifade” ettiğimiz takdirde iyi bir tercüme yapmış olacağımı-zı belirtir. Fakat anlamak sadece kelimelerin anlamlarını bilmekten ibaret değildir, dolayısıyla çeviri yapabilmek için bir dili “künhüyle, hakikatiyle” anlamak gerekir. Aksi takdirde örneğin “mort bleu” terkibini kelimelerin sözlük anlamlarından yola çıkarak “mavi ölüm” diye çevirmek gibi tuhafl ıklar ortaya çıkar. Bu yüzden Ahmet Midhat Efendi’ye göre Fransızcayı ortalama bir düzeyde öğrendikten sonra bu dilin “klasiklerini de taallüm ve tederrüs” etmelidir. Mekteb-i Sultani gibi okullarda Fran-sızcanın “baccalauréates science” seviyesinde öğretildiğini, çeviri yapabilmek için “baccalauréat es lettres” seviyesine çıkmak gerektiğini ve ancak bu takdirde yeni yetişen gençlerin mütercim olarak “iktidar-ı tam ile hareket” edebileceklerini belirtir.

Ahmet Midhat Efendi, Tarik’te çıkan“Müellefat-ı Ecnebiyeden Tarik-i İktibas”11

başlıklı yazısında da Fransızca eserleri çevirmek için sadece bu dili bilmenin yeterli olmadığı üzerinde durur. Kendisinin gençleri yazma konusunda hep teşvik ettiğini hatırlatan yazarımız, söylediklerinin yanlış anlaşılmaması gerektiğini baştan belirte-rek, sadece Fransızcayı iyi öğrenen, ancak bunun yanı sıra hiçbir bilgiye sahip bulun-mayan bazı gençlerin birtakım kitapları hiç anlamadan tercüme etmelerinin sakıncası üzerinde durmuştur:

Bazen maatteessüf görürüz ki bir genç kendi hazine-i irfanı müdehharat-ı lazımeden

10 “Usul-i Tercüme”, Tercüman-ı Hakikat, nr. 3556, 12 Nisan 1890. 11 Nr. 4619, 13 Teşrinisani 1898.

(8)

nehy olduğu hâlde yalnız bir lisan-ı ecnebîye vukuf peyda eylemiş olur da eline geçen şeyi tercüme suretiyle ispat-ı ehliyet etmeye çalışır. Evet! Tercüme dahi sanat-ı tahririn pek mühim bir şubesini teşkil eder. Fakat bizim bahseylediğimiz genç, usul ve erkânı başkaca, hem de pek büyük ihtimamla etrafl ıca temhid edilmek lazım gelen tercüme erbabından değildir. Eline geçen şey hangi ilme ait ise o ilme vukufu yok. Vukufu yalnız lisanadır. Zanneder ki ondan vakıf olmadığı, bilmediği bir şeyi de tercüme eder. Çünkü onun itikadına göre tercüme demek mütercemün-anh olan lisandaki kelimelerin Türkçe-lerini yan yana dizmekten ibarettir. Şayet bir kelimenin Türkçesini bilmiyor ise Biyanki ve Hançeri ve Malof ve Kalfa ve Sami gibi kavamis-i Franseviye’den birisinde o kelime-nin hizasına yazılmış olan Türkçeyi alıp koyuverir. İşte tercüme oldu. Fakat bunu okuyan ne anlar? Tercüme eden kendisi anlamış mı ki okuyan dahi anlayabilsin?

Bu yazının tarihi göz önünde bulundurulursa Ahmet Midhat Efendi’nin eleştiri-lerinin hedefi nde daha ziyade Servet-i Fünuncuların bulunduğu düşünülebilir. Ancak o yıllarda çevirilerin çok arttığı, Servet-i Fünun’un dışında İrtika, Terakki, Malumat vb. dergilerde bugün ismini hatırlamadığımız birçok genç kalemin Fransız edebiya-tından çeviriler veya okuduklarının etkisinde kaleme aldıkları yazılar yayımladıkları-nı biliyoruz. Ahmet Midhat Efendi’nin şu satırlarıyayımladıkları-nın hedefi nde de bu türden yazılar vardır:

…bazı resail-i mevkutede gördüğünüz hikmet ve felsefe ve sanayi-i nefi se intikadatı işte hep bu yolda tercüme olunmuş veyahut tercüme oldukları ketm ile muharririnin güya kendi telifi olmak üzere meydana konmuş şeylerdir. Kant’tan, Renan’dan, Spencer’den bahsederler. Wagner’i, Verdi’yi, Gounod’u fi lanı mevki-i intikada çekerler. Materyalizm, spritüalizm mesalik-i felsefîsinin en ince çığırlarına kadar zihinlerinizi sevk etmeye ça-lışırlar. Müzikada sol minor melodileri esnasında birdenbire fa majore intikalin tatsız olacağını şerh ederler. Emile Zola ile Balzac’ın roman meslekleri ile şive-i ifadeleri ara-sındaki farkı tetkike girişirler. Edebiyatça makbuliyet ve makduhiyet muvazenesi için sanayi-i nefi seden misaller iradına kalkışırlar. Venus De Milo’nun kırık kollarını bahse katarlar. Rafael’inâsârı üzerinde icale-i efkâr eylerler. Yunan ve Latin mitolojilerine ka-dar giderler. Siz ise bunları okursunuz okursunuz da hiçbir şey anlayamazsınız. Taaccüp etmeyiniz. Yazanlar dahi hiçbir şey anlayamayarak yazmışlardır. Çünkü onlar telif sure-tiyle kendileri tarafından değil tercüme suresure-tiyle yazılmışlardır.

Ahmet Midhat Efendi’ye göre bu türden yazılar esasında “hep tercüme”dir: Hem de erbabı meyanında danışık dövüşükçesine hasbihal nev’inden yazılmış şeylerin tercümesi. Mütercimi anlamayarak tercüme eylediği için fena tercümesi! Çünkü anlaya-rak tercüme etmesi lazım gelse idi kendisi dahi anlataanlaya-rak tercüme eder idi, tevsian ter-cüme eder idi. O hâlde dahi okuyan yalnız anlamakla değil belki o zamana kadar henüz bilmediği şeyleri öğrenmekle daha ziyade müstefi t olur idi.

Bu naklettiğimiz ifadelerden de anlaşılacağı üzere Ahmet Midhat Efendi tercü-me eserlerde de telif eserlerde olduğu gibi faydayı ön planda tutmaktadır. Bu fayda amacının gerçekleşmesi için ise tercüme edilen metnin Türk okuyucusu için anlaşılır

(9)

bir hâle getirilmesi gerekmektedir. Ahmet Midhat’a göre farklı kültür ve medeniyet dünyasına ait eserlerin bizim kültür ve medeniyet dünyamıza hiçbir müdahalede bu-lunulmaksızın, hatta cümle yapılarına bile müdahale edilmeksizin taşınması doğru değildir. Hem Türkçenin “şive”sinin korunması hem de okuyucunun anlatılan olayı veya hikâyeyi daha iyi anlayabilmesi için metne müdahale edilmeli, gerekirse ekle-meler veya çıkarmalar yapılmalıdır. “Tadilen tercüme” ve “tevsian tercüme” kav-ramları ile Ahmet Midhat Efendi’nin anlatmak istediği bu ekleme ve çıkarmalardır. Kendisi bu düşüncelerine uygun olarak tercüme ettiği romanlarda bu yöntemleri uy-gulamıştır. Ancak şunu da belirtmeliyiz ki onun tercüme ettiği romanlar üzerinde bu-güne kadar asıl metin ile tercüme arasında ayrıntılı bir karşılaştırma yapılmış değil-dir. Ahmet Midhat Efendi’nin çevirilerinin kendisinin bu görüşlerine uygunluğunun derecesini tayin etmek için bu çalışmanın yapılmasına ihtiyaç vardır.

KAYNAKLAR

Ahmet Midhat Efendi, Çengi, Kafkas, Süleyman Musli (hzl. Erol Ülgen - Fatih Andı), Türk Dil kurumu Yayınları, Ankara, 2000.

Ceyhan, Nesime, “Ahmet Midhat Efendi’nin Tercümeciliği”, Ahmet Midhat Efendi Kitabı, Beykoz Belediyesi Yayını, İstanbul, 2007.

Kefeli, Emel, “Ahmet Midhat Efendi ve Tercüme”, Karşılaştırmalı Edebiyat İncelemeleri, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2000.

Referanslar

Benzer Belgeler

Modernleşme sürecinde elde edilen modernlik durumlarında kadınların çalışma hayatına girişlerindeki artış, eğitim alanında, okullarda, üniversitelerde öğrenci

In this study, we explored the changes of serum BDNF levels in alcoholic patients at baseline and after one-week alcohol withdrawal. Methods: Twenty-five alcoholic patients

Single dipole modelling of the right visual cortical activation at 100 ms (P100 m) after stimulus onset demonstrated a significantly shorter peak latency and a trend for

Bazı öğretim elemanları, öğrencilerinin yalnızca topluluk önünde çalarken değil, yanlarında tek bir kişi dahi olsa heyecanlandıklarını dile getirmişlerdir. Bu durumu

Three 24‐hour dietary recalls by telephone 

This study was undertaken to evaluate the antihypertensive effect of stevioside in different strains of hypertensive rats and to observe whether there is difference in blood

In the 4-month-old offspring, however, the Bcl-2 protein levels in the liver and cerebellum of both male and female pups were higher in the TCDD group as compared with the

In vitro study demonstrated that the anti-tumor effects of LOR in COLO 205 cells were mediated by causing G(2)/M phase cell growth cycle arrest and caspase 9-mediated