• Sonuç bulunamadı

Üniversite Kütüphaneleri Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kütüphanesi'nde 11-21 Ekim 1967 günlerinde verilen seri konferanslar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Üniversite Kütüphaneleri Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kütüphanesi'nde 11-21 Ekim 1967 günlerinde verilen seri konferanslar"

Copied!
32
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

E g e O n i v c r s i t e s i R e k t ö rl ü k Y a y ı n I a r ı N o. 26

Prof, Dr. Rudolf JUCHHOFF

ÜNİVERSİTE KÜTÜPHANELERİ

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kütüphanesi'nde 11-21 Ekim 1967 günlerinde verilen seri konferanslar

Almanca'dan Çeviren Asistan Meral ŞENÖZ

BORNOVA

EGE 0N1VERS1TES! MATB,AASl----:---:�\

iSTı\NSUL BİLGİ

1968

(2)

İÇİNDEKİLER

Sahife liniversite Ki:itüphanrlcri

Üniversiteler

···

Seminer KütiiplıanclPrİ ... . Üni. Merkez Kiit. i ile Senıinrr kiit.leri ... . Komtaııs Üni.sinde höliim kiit.leri ... . Uppsala Üniversitesi ... . Türkiyedeki durum

Öbür Ülkelerde Dergiler

Satın alınacak dergilerin seçilmesi Değiş - Tokuş ve Küı.lcrarası Bugün i.itlıik sayılan hi r görü�

Türkiye'dc yabancı dergiler ... . Yer prohlcınleri ... . Satın alınacak yayımların seçil.

Bağış yoluyla yayım sağlanması Değiş - Tokuş

Üniversite öğrenci kiitüphaııt>lcri Kitaplarla ilgili işlemler

Kataloglar

Deevey onlu ınıflandırma sistemi Evrensel onlu sınıflandırma (CDU) Aı1hatarlama

Kongre Kiit.si ısınıflaııd.ırma sistemi ... . Milli Tıp Küt.si (NLl\1) sınıflandırma sıs. . ... . 1 iıaplara konu nuınaralarınrn verilmesi ... . Bibliyografyalar ... . Bibliyografyalar ka) mık olarak Ansiklopediler

Halk Kütüphaneleri ... .. 5 6 7 8

9

11

12

12

13

13

)4

)5

]5

16

17

19

19 20 20

21

22

24

26

26

27

28

29

31

32

(3)

ÜNİVERSİTE KÜTÜPHANELERİ

Ege niver itcsi"ııin dan·tlisi olarak buraya gclnıis bulunuyo­ rum. Bu bakımdan konferan !arımın konusu özellikle üniversite kütüphaneleri olacaktır. Halk kütüphanlerine, üniversite kütüpha­ neleriyle ilişki i bakımından kı aca değineceğim.

Ege Üniversitesi kurulmakta olan bir üniversitedir. Şimdilik Tıp, Ziraat ve Fen fakültelerinden oluşmuştur.

Binalar henüz bitmiş değil. Bina yapımınııı tamamlanmamış olması şüphe iz öğretim ve araştırmayı aksatır. Fakat bu durumun, kütüphanecilik bakımından faydalı olduğunu söyleyebiliriz. Çün­ kü kütüphaneciye düşünmek ve önceden tedbirler almak olanağı­ nı vermektedir. Diinyanın diğer ülkelerinde de böyle kurulmakta olan yeni üniversiteler vardır.

Üniversiteler araştırma ve öğretim amacıyla kurulmuş eğitim kıtrumlarıdır. Dünyanın her yerinde üniversitelerin amacı aynı olduğuna göre üniversite kütüphanelerinin de her ülkede aynı <.:saslara dayanması gerektiği düşüncesi zihinlerde doğabilir. Ancak şu noktaya dikkat etmek gerekir : Amaçlar aynı olduğu halde üni­ versitelerin kişilikleri birbirinin aynı değildir. Bu bakımdan her üniversite için geçerli sayılabilecek belli tipte bir kütüphane dü­ şüniilemez.

Ege Üniversite i'nden başka Türkiye'de kurulmuş bulunan Karadeniz Teknik Üniversitesi, Erzurumda bulunan Atatürk Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi birer kampus şeklin­ dedir. Bu kampuslarda fakülte binalarının bir arada bulunması, şüphesiz kütüphanecileri etkileyecektir. Üniversite kampuslannda mimarın, kütüphane binasmı her bölüme eşit uzaklıkta merkezi bir yere kurması gerekir.

Ankara Ünivcrsitesi'nde olduğu gibi binalar dağınık ve birbi­ rinden uzak olursa, kütüphanenin yerini tayin etmek güçleşir.

ÜniYersite 1-.ütüphanesini örgütlemek ye yönetebilmek, bağlı bulunduğu üniversitenin amacım bilmekle mümkündür.

(4)

Üniver­ siteler

G

Genellikle iinivcr ite denilen 1-.urum nedir, amacı nedir? Bu soruya cevap verebilmek için ünivcr itelerin tarihçe ini kı�aca göz­ den geçi rnıcl iyiz.

Avrupa'da ilk üni,cr iteler XII. ) üzyılda kurulmaya başlamış­ tır. Bunların ilki iıal)a·cla Dologııa üni,·en,itc:ıidir. Daha sonra Frma'da XIV yiizyılda Hcidelberg ,·e Köln üni,cn,itclcri kurul­ mu�tur. Bu sıralarda İslfıın aleminde medrc eler rnrclı. Hu nıcd­ rc»clcrdc ınüdeni�lcr ,·c ciğrencilcr )atılı olarak bir arada bulu­ nurlardı. Batıdaki kollejleriıı, mcdrcsclcr örnek alınarak kunıl­ duğu söylenir.

Orta çağ üniversitelerinde özellikle teoloji ve fcl�efe öğretili­ yordu. Bu kurumlarda hocalar bildiklerini öğrencilerine aktarıyor­ lar, öğrenciler ele bir soru karşısında, hocalarından öğrendiklerini olduğu gibi tekrar cd iyorlardı. Yapılan tartışmalar gerçekleri or­ taya koymak için değil, öteden beri bilinenleri tekrarlamak ve gü­ zel konuşma alışkanlığını kazanmak içindi. Güzel konuşanlar tar­ tışmalarda haklı çıkıyorlardı.

Deneye dayanan tabiat bilimleri XV. yüzyıldan onra gelişme­ ye başladı. Bu yeni bilimler üniverbitelcrin dışında gelişiyordu. Aı·i totelcs'in otorite i yavaş yavaş arsılmaya başladı. Bir önerme Ari totele tarafından söylendiği için değil, olaylara uyduğu için doğru sayılmaya başladı. Bu yeni akımın taraflı ı olan bilim adam­ ları üniversite dışında özel bilimsel dernekler kuruyorlardı.

Üniver itelerde,

XVIII.

) üzyılın sonuna kadar, özellikle ma­ nevi bilim er üzerinde öğretim yapılmıştll'. Tabiat bilimleri üni­ ver ite dışında gelişiyordu. Fransa'da Ecadcmie Française, İngil­ tere'de Royal Socicty ve Almanya'da Berlin Bilimler Akademisi iinivcr ite dışındaki bu bilim el çalışmaları destekliyorlardı.

XIX. yüzyılın başında önemli bir ola) la kar�ılaşıyoruz. Bu olay Bedin Üniversitesi'niıı bilim el bir görii�le kurulmuş olması­ dır. Üniversite'nin kurucusu Humboldt'un çaba 1) la yeni bilimler bu üniversite'de öğretilme) e ba:laııdı. Araştırmalar yapmak ve bu araştırmalar sonunda elde edilen yeni bilgileri öğrencilere öğret­ mek e ası kabul edildi. Öğrenciler, öğretim üyeleriyle beraber araştırmalara, deneylere katılıyorlardı. Böylece öğrenci pasü ol­

maktan kurtuluyor, aktif bir rol O) nuyordu. Öğrenci de araştırıcı oluyordu.

Çeşitli alanlarda araştırma olanaklarını yaratabilmek ama­ c•� la ·cmiııcrlcr diizcnlcnıııİ)e ba�laclı. ilk ,cmiııcr 1812 de ya­ pılmıştır. Beri in Üni,·er ite�i'nclc ) apılan bu ilk cm iner çalışma­ ları diğer şehirlere , e Almanra dışındaki öbiir ülkelere de yayıldı

(5)

Seminer Kütüphane­ leri

Amerika'da Hk seminer çalışmaları XIX. yüzyılın sonlarında başlamıştır.

Türkiye'cle Atatürk'ün sağlığında, üniversitede seminer çalış­ malarına imkan haztrlanmıştır. Tabiat bilimleri alar.mda seminer yapmak laboratuarlarda çalışmakla mümkün olur. Manevi bilim­ lerde i e cmiıwr çalıt,ınaları kilaplanı, yazılı belgelerle, el yazma­ larına. ansiklopedilere başvurmakla yapılır.

Çeşitli alanlarda seminer çalışmaları yapabilmek için seminere �tılanlann elJeri al�1da �c�itli yayımlar bıılunmalıchr. jştei­ ner küt!!Jıhancleri bu ihtiyaçtan doğmuştur. Böylece kurulan se­ ner kütüphaneleri ile üniversite merkez kütüphanesi arasında za­ manla ortaya çıkan çatışma, heniiz herkesi hoşnut edebilecek şe­ kilde bir sonuca bağlanmış değildir. İki tip kütiiphane arasında devamlı bir çalışma hala göze çarpar.

Bu soruna artık bir çözüm yolu bulmak gerektiği inancı Al­ manya 'da pek yaygındır. Daha iyi tanıdığım için ve bir fikir vere­ bilir diişiincesiyle Almanya 'daki durumdan söz açmak istiyorum.

J3aşlangıçta küçük 1.ütüphancler olarak düşünülen seminer kütüphaneleri zamanla çok biivümiislerdir. Klön Üniversitesi Al­ man Filolojisi bölümünde 50.000 cilt eser vardH. Aym üniversi­ tenin tarih cııslitüsiinde ele 40 - 50.000 cilt yayım mevcuttur. Ens­ titü kiilüphaııcleriııdeıı başka ayrıca bir üniveı·site merkez kütüp­ hanesi de vardır..

Enstitü (seminer) kiitüphaneleri gerekli parayı üç kaynaktan sağlamaktadırlar.

1. Üniversite bütçesinden enstitülerin hi sesine düşen paranın bir kısmı,

2. Seminere katılan üyelerden alman ödentiler, 3. Kürsü profesörüne verilen özel ödenek.

Bu özel ödenek üzerinde biraz duralım. Öbür ülkelerde bu yöntem yoktur. Örneğin : bir profesör Freiburg'dan Köln'e atan­ mak istediğinde, önce Köln,e gelir ve atanmak istediği enstitüyü görür. Enstitünün noksanları nelerdir, bunları tesbit eder. Görü­ len noksanları satın alabilmek için Bakanlıktan özel bir ödenek ister. Bu para kendisine verilirse Köln'e gelir, çalışır; verilmezse Köln'de çalışmayı reddedebilir. Profesör kütüphaneyi yeteri kadar zengin bulmazsa kütüphane için ödenek istiyebilir. Kendisine hir

(6)

elektronik beyin lazımsa gerekli ödeneğin verilme ini ister. İsteği yerine getirilmezse kendisine tekli( edilen kürsüde çalışmayı red­ dedebilir.

Bir profesör, geçen yıl, üniversite öğretim üyelerinin kendi dallarında geniş olanaklarla çalışabilmelerini sağlamak amacıyla bir «prima donn0>> gibi nazlı davranmaları gerektiğini söylemiştir. Söz konusu enstitü kiitü hanelerinde öo-ı·etim üyeleri keneli konulan ile ilgili her yayımı bulabilmektedirler. Profesörler üni versite merkez kütüphanesine haşv�ak ihtiyacını, bu nedenle d uymamaktadırl�.

Üniversite Üniversite merkez kütü hanesine, yukarda açıkladığımız ne-kütüphanesi d 1en e unıversıteye ag ara_şlırınacı .!!.!.. l!_e · u_g_lJ!!nıyor. -.. .--. -b �lı l k Öl Jur yan-··

Merkez

r-

-

-ile seminer dan kütüphaneye çok miktarda kitap geldiğinden son i.iç yıldır kütüphane- Almanya'da üniver ite merkez kütüphanelerinde sistematik yer­

eri leştirmcden ya büsbütün vazgeçilmiştir, ya da kaba bir sistematik yerlq�irmeyle yetinilmektedir. Gelen yayımlar aksesiyon sırasına göre yerleştirilir. Bundan dolayı okuyucunun depoya girmesine izin verilmez. Okuyucu aradığını bulabilmek için kataloğa başvur­ maktadır.

Üniversite �ı·k�z kütüphanesinde sistematik yerlcştirıneclcıı vazgeçilmiş olmasına karşılık, enstitii kütüphanelerinde sistemalik yerleı-tirmc ve açık raf usulü devam etmektedir. Enstitü kütü�

neleri ö�rcncilere ödünç kitap vermezler. Buna karşılık iinivcrsiıc merkez kütii hanesi �renciyc_ ödiin_� kitap verir. Aynca okuma salonları da okuyuculara açıktır.

Köln Üniversitesi Merkez Küıüphaııesi'nde l.200.000 cilt ya­ )Itn vardır. Buna kar�ılık cnstitii kiitüphıınelerinin toıJlam cilt sa­ yısı 1.500.000 ile 1.600.000 arasındadır. Demek oluyor ki enstitü kütüphaneleri, üniversite merkez kütüphanesinden daha zcngin­ dider.

J3u durum,hemyönetim örgütü ve hem, de mali bakım<lan biı'· çok sakıncalar ortaya koymaktadır. Üniversite merkez kütüphanesi ile enstitü kiitiiphaneleı:i arasında görülen bu dengesizliğe bir ı;are bulmak gerekiyor.

1960 yılından bu yana Alınauya'da kurulmakla olan yeni üni­ versiteler yukarda belirttiğimiz dengesizliği önlemeye ve üniversi­ te yönetim örgütü ile kütüphane arasında bir paralellik kurmaya çalışmaktadırlar.

(7)

Konstanz Üniversite­ sin'de Bö­ lüm Kütüp­ haneleri

Enstitü kütüphaneleri başlangıçta :ktiçiik birer kiitüphanc idi­ ler. Zamanla gelişip büyüdiHer. Kütüphane küçükken, profesöt· kütüphane hizmetlerini asistanlarına ve sekreterine gördürür. Al­ manya 'da enstitü kütüphanesinin mevcudu 15.000'i geçince ensti­ tüye bir kütüphaneci verilir. Bundan ötürü enstitü direktörü bir kütiiphaneciye kavu�abilmck amacıyla kısa sürede kütüphane mevcudunu 15.000'in üzerine çıkarmaya çalışır. Gelişi güzel bir büyümeye yol açtığı için bu yöntem sakıncalıdır.

Enstitü kütüphaneleriııin gittikçe büyümesi üniversite kütüp­ hanecilik sisteminde kanser hastalığı gibi yakıcı olmaktadır.

Bugün Almanya 'ela iiniversite öğretim sisteminin yanı sıra üni­ versite kütüphanecilik sisteminde de reformdan söz edilmektedir.

Yeni üniversiteler kurulmaktadır. Son yıllarda kurulan üni­ versiteden ikisini örnek olarak verelim : Konstanz ve Regensburg ün i versitcleri.

Kütüphanecilik yönünden Konstanz üniversitesi üzerinde dur­ mak istiyorum.

Bu üniversitenin üç fakültesi vardır : Tabii Bilimler (Nallır­ wissenschaftliche) Fakültesi, Felsefe Fakültesi ve Sosyal Bilimler Fakültesi. Tabii Biliın1cr Fakültesi'ııde hp öğrenimi için gerekli temel bilimler öğretilir. Bıı üniversitede bütün fakülteler temsil edilmek istenmemekte, öğrenci sayısının üç dört bini geçmemesi arzu edilmektedir.

Konstanz üniversitesinde tıp fakültesi !imleri o kadar gelişmiştir ki, tıp fakültesi üniversitesi kurmak daha doğru olacaktır.

yoktur. Bugün tıp bi­ yerine başlı başına tıp Sosyal bilimler fakültesinde iktisat, ticaret, siyaset, hukuk öğ-retiliyor.

Konstanz üni ver si lesinin özelliği eski fakülte sınırlarını kal­ dırmasıdır. Hirbirinc yakın konular sosyal bilimler faki.iltcsinde ol­ duğu gibi bir araya getirilip bir fakülteye bağlanıyor. Yukarda işa­ ret ettiğimiz üç fakülte ayırımı yönetim örgütü bakımından yapı­ lan ayırmadır. Yoksa öğretim ve araştırma yönünden birliğe doğ­ ru gidilmekte ve böylece klasik fakülte ayırımı ortadan kalkmak­ tadır.

Bu üniversitede enstitü kütüphaneleri yoktur, bölüm kütüp­ haneleri vardır. Böliim kütüphaneleri ne enstit ükütüphanelerine,

(8)

ne de iini,cn,itc nıcrhz kiitüphanc�inc benzemezler. Bu tip kii­ ti.iphanclcr, en titü kütüphanelerinden biiyük, fakat üniver ite merkez kiiliiphaneleriııden kiiçiiktiirler. Bölüm kütüphaneleri, birbirine yakın konuları ilgili yayımları bir araya toplarlar. Bir dereceye kadar fakülte merkez kütüphanelerine benzetilebilirler. Bölüm kütüphaneleri, bütiin ünfrcrsitc üyelerine açıktır. Bir kı­ sıın kitaplar öğrencilere ödiinç olarak ,erilir. Fakat bölüm kiitiip­ hanelerinde oturacak yer sayısı, o kadar çoktur ki her öğrenci her zaman kütüphanede okumak olanağına sahiptir. Bunun için öğren­ ciler, ödünç kitap almak ihtiyacını duymamaktadırlar.

Bölüm kütüphaneleri, uzman ki.itüphanecilcr tarafından yöne­ tilir. Yardımcı kütüphaneciler de, kütüphanecilik işlemlerini ya­ parlar. Böylece kütüphaneler öğretim üyelerinin gelişi güzel mii­ dahalclcrindcn kurtulduğu gibi, öğretim üyeleri ele görev olarak kendilerini ilgilendirmeyen işlerle uğraşmaktan kurtulmuşlardır.

Bölüm kütüphanelerinde uzman kütüphaneciler çalışır. Uz­ man kütüphaneciler, üniversite öğreniminden onra kendi dalla­ rmda doktora yapnuş ve daha sonra kütüphaneci olmuş kimseler­ dir. Kendi dallarında bilimsel araştırma yapmış olduklarından, kendi araştırma alanlarına giren yayınları iyi tanıyan, kendilerine güvenilebilir kimselerdir. Kitap eçimi hu uzman kütüphanecilere bırakılmı�tır. Şüphcsis öğretim ii) clcriııiıı } 3) ımlarla ilgili istek­ leri de yerine getirilmektedir.

Bölüm kütüphaneleri, yönetim örgiiıü bakımından üniver ite merkez kütüphanesi müdürüne bağlıdırlar. Müdür bölüm kütüpha­ neleriyle, üniversite yönetim ör�ülii arasındaki ilişkileri düzen­ ler. Yoksa kiiıüphaneciliklc ilgili teknik ve bilim el hizmetler bakımından bölüm kütüphaneleri tamamen erbcsttirler.

Üniversite merkez ki.itüphanc,inde an,iklopediler, bibliyog­ rafyalar gibi referans kitapları ile bölüm kütüphanelerinin toplu kataloğu bulunur. Burada a� rıca clcpolar , ardır. Bölüm kütüpha­ nelerinde eskimiş ya da pek az kullanılan kitaplar bu depolara ko­ nacak, böylece bölüm kütüphaneleri aktüel olma va�fını kaybetmi­ yeceklerdir. Tabii yıllar geçtik<;e üniverQite merkez kütüphane­ sindeki yayım mc,cuclu gittik<;c artacaktır.

Konstanz üniversitesinde ,eminer çalışmaları bölüm kütüp­ hanesinin yanında bulunan küçük odalar ya da salonlarda yapılır.

kon tanz iiııiverı.itP,ine. öi!retime ha:lanıadan önce, uzman kü­ tüphaneciler atanmış ve kütüphaneler kurulmuş olduğundan, e­ miner çalışmaları hiç ak,amamı;tır.

(9)

Son iiç yılda bölüm küliiplıaııeleriııc 180.000 cilt ) apm satm ahnınıştır. Her kitap ortalama 40 mark olduğuna göre resmi kur· dan 16.500.000.- Türk lirasına yakın para harcanmış demektir. Bu miktar para aslında çok değildir. Her alanda, o alanı ilgilendiren önemli eserler, kataloglar, bibliyogra(yalar, önemli dergiler var­ dır. Bunların fiyatlan çok yüksektir.

1960 yılında Boehum 'da unıversite küliiphanesini kurmakla görevlendirilmiştim. Kütüphaneye 1660. 1960 yıllan arasında ya­ yımlanmış üç yüz yıllık Transactions of Royal Society'nin bütün ciltlerini elde etmek gerekmişti. Bu Transactions bilim tarihi bakı­ mından pek önemli idi. Newton'un da makaleler yazdığı söz konu­ su Transactons için ]40.000 Türk lirası ödediğimizi hatırlıyorum. Up�sa� • İsveç'de Üniversite merkez kütüphanesi ile enstitü kütüphane-tlnıversıtesı l en arasın .a ı ı ış '1 . d k' ']' k'l er, ma ı sı ·ıntı ar ve yer pro emı yonun enl' k J bl · " " d ele ahnarak bir çözüme bağlanmıştır. Bunu anlatmak için Uppsala üniversitesini örnek olarak alıyorum. Uppsala Üniversitesi Merkez Kütüphanesi kitap ve dergi olarak 1.500.000 cilde sahiptir. 4000 dergiyi değiş-tokuş yoluyla izler. Satın aldığı dergilerin sayısı ise 9000 el ir. Buna göre üniversitenin izlediği dergi sayısı toplamı 13.000 dir.

Ayrıca 80 kıidar enstitüde 500.000 cilt yayım vardır. Üniversiıe merkez kütüphanesiyle bu 80 enstitü kütüphanesi arasında akla yakın bir işbirliği kurulmak istenmiştir.

Önceleri her yerde olduğu gibi, öğretim üyeleri kendi enstıtu kütüphanelerindeki kitapları kendilerinin sanmışlardır. Fakat za­ manla bu enstitü kütüphanelerinin, üniversite merkez kütüphane­ sinin birer şubesi olmaları dolayısiyle bütün üniversitenin ortakla­ �ıı malı o1cluklan inancı zihinlere yerlei;nıi;;tir.

Seminer kütüphaneleri Üniversite Merkez Kütüphanesi'yle işbidiği yapmaya başlayınca çift nüshalardan kurtulmak miimkiin olmuştur. Bir kitap en çok nerede kullanılacaksa o enstitü kütüp­ hanesinde bulunur. Fakat üniversite Merkez Kütüphauesi'nde bu- · lunan toplu katalog sayesinde o kitabın nerede bulunduğu bilinir.

Uppsala'da seminer kütüphaneleriyle ilgili teknik hizmetlerin yürütülmesi amacıyla üniversite merkez kütüphanesinde bir gezici kütüphaneler grubu kurulmuştur. Bu grup enstitü kütüphaneleri­ nin müşküllerini halletmektedir.

(10)

Türkiye'- Türkiye'deki duruma gelince : Türk üniver itclerinde genel­ deki durun> likle enstitü kütüphaneleri, fakülte kütüphaneleri ve üniversite

merkez kütüphaneleri var. Yetişmiş kütüphaneci az, öğrenci sayısı fazla, mali olanaklar da dar. Saydığımız bu üç tip kütüphane ara­ sında işbirliği yok. Enstitü , e fakülte kütüphaneleri büyüyiince ilerde ister istemez bir çözüm yolu aranacak. O zaman sekreterler gerekli kütüphane hizmetlerini yürütemeyince, ister istemez kü­ tüphanecilere başvurulacaltır. Fakat evvelce yapılmış ha talan dü­ zeltmek o zaman çok zor olacaktır. Onun içindir ki kitap katalog fişlerinin şmididen fakülte merkez kütüphanelerinde yazılması ve enstitülere gönderilmesi gerekir. Şüphesiz bu işler yeter sayıda kü­ tüphaneci olmadan yürütülemez.

Öbür ülkelerde

Borııova'da üç Iakiilte var. Genellikle ilk kurulan enstitülerin en çok kitaba sahip olması gerekir. Aksi olmuşsa bunu, zengin kü­ tüphanesi olan öğretim üye inin kişisel çabasıyla açıklamak gere­ kir. Enstitü kütüphaneleri bir organik varlık gibi boyuna büyü­ mektedir. En titü kütüphanelerinden başka fakülte merkez kütüp­ haneleri ve üniversite merkez kütüphane i mevcut. Bu üç tip kii­ Li.iplıancnin üçiiııün birden ) a;alılınak i�tcnıncsi büyük mali sı­ kıııtılara yol açar. öz koıım,u iiç tip kütüphaneden birinin feda rdilınc i zorunlu olabilir.

lstanbul Üniversitesi'nde fakülte kütüphaneleri gelişmiş fakat çok zengin bir kütüphane olan Üniversite Merkez Kütüphanesi çalışamaz bir hale gelmiştir.

Amerika'da ve bazı Avrupa memleketlerinde üniversite mer­ kez kütüphaneleri ile enstitü kütüphaneleri fakülte kütüphaneleri aleyhine geliştirilmiştir.

Kon lanz'daki Üniver ite Kütüphane i'ni bölüm kütüphanele­ rı meydana getirir. Ayrıca seminer ve merkez kütüphanesi yok­ tur.

Biitiin konulan kapsa}atak e, ren:;cl lıir kütüphane kurmak, � ıl) ımların rnn ) ıllarda hızlt artması kar�ıı:ında iıııkiiıısiz hale gel­ miştir. Bu nedenle üniversite merkez kütüphane i fikrinden yavaş ) avaş uzaklaşılmıştır.

Kendi goruşune göre, yukarıda söz konusu ettiğimiz iiç tip kütüphanenin yani üniversite merkez hütiiphancsi, fakiilte kütüp­ hanesi ,·c emtitü kütiiphanclerinin bir arada zindelikle yaşaması miimkün değildir. Bunlardan birini feda etmek gerekir.

(11)

Dergiler

Salın alına­ cak dergi­ lerin seçil­ mesi

Fen, tıp ve teknik alanlarında dergi kitaptan daha önemlidir. Ç:ııkii hu alaıılnnlaki hızlL gcli�ınc. ancak dcgilcrlc izlenebilir. Dergi nedir? Dergi belli zaman aralıklarında çıkan süreli ya­ yım laı dır. Haftalık, 15 günlük, a)lık, iiç aylık. hatta yıllık olurlar. Dcrgi�cr �anki hiç ianıaııılaıımıyaeakımş gihi çıkarlar. Dunlar ki­ taplaı dı1n çok rnnra � ayınılannrnya başlamıştır.

İlk kitabın basılış tarihi İstanbul'un Türkler tarafından fethi tarihine rnstlar. İlk bilimsel dergi ise

1665

yılında Fransa'da ya­ yımlanmaya başlamıştır. Bu derginin adı Journal des Savants'dll'.

1665

yılından sonra

XVIII.

yüzyılın sonlarına kadar yayımlanan bilim dergilerinin sayısı azdır. Fakat XIX. asrın başından bu ya­ na dergi yayımı durmadan artmışnr.

Bugün dünyada çok sayıda dergi yayımlanmaktadır. index Mcducus tıp alanında yayımlanmış makaleleri, konu başlıklarına ve yazar adlarına göre tanılan lıibliyografik siircli bir yayımdll'. Bu bibliyografya hazırlanırken

8000

dergi taranmaktadır. Söz ko­ nu u taı·ama işi elektronik beyinle yapılmaktadır. Tıp ve eczacılık alamnda yayımlanan bütün dergilerin sayısı

40.000

dir. Ancak bunlann çoğunu, ilaç firmalarının reklam amacıyla yayımladık­ ları dergiler teşkil eder.

Türkiyc'de yayımlanan iktisat dergilerinin sayısı azdır. Fa­ kat bütün dünyada yayımlanan iktisat dergilerinin sayısı hayli ka­ barık bir rakama ulaşır.

Amerika'daki Kongre Kiitüphanesi'ne, her ay

100

adet yeni süreli yayım gelir (i\'c\\S Serials Titlcs); yılda ]2.000 süreli yayını eder. Bu 12.000 siireli yayım zaten izleııınckte olan süreli yayımlara katılan yeni yayımlardır.

Bu peryodiklcrin bazıları kapanır, yenileri yayımlanmaya başlar. Edebi dergiler, fen dergilerine oranla daha az ömürlüdür­ ler.

Bundan önce söz konusu ettiğim Uppsala Üniversitesi

4000'i

değiş - tokuş,

9000'i

de satın alma yoluyla olmak üzere her yıl

13.000

dergi izlemektedir.

13.000

rakamı dünyada çeşitli alanlar­ da yayımlanan dergi sayısı yanında çok ki:içük kalH.

Sayıları bu kadar çok dergilerin arasından en dcğedi olanları­ nın seçimi gerçekten önemli bir problemdir.

Almanya'da uzmanlardan kurulu bir komisyon her Alınan iinivcrsitesinde bulunması gereken en değerli dergileri te bit

(12)

et-ımşlır. lki li le hazırlanmı:;,tll'. A li�tc�indc genel kontılan kap-ayan 1500 dergi vardır. Bunların her üniversite kütüphanesinde bulunma ı gerekir. B listesinde ise özel konuları kapsayan 2000 dergi adı vardır. İki listenin toplamı 3500 eder. Bu iki liste her iiniver İle kütüphane ine dergi seçiminde kütüphaneciye rnhberlik eder. Söz konusu 3500 derg:i;c, her iini,ersiıenin !,.endi bölge�iııdc ya� ımlanan aşağı yukarı 500 dcrg,İ) i de l..alarsak 4000 dergi olur. Demek ohı)Or ki her iinivl't,,ilc a�ağı ;,-ukaıı bu 4000 dergi)'e abone olmalıdır.

Dergi li telerinin beş yılda bir esaslı olarak gözden geçirilme i ve gerekli değişikliklerin yapılması gerekir.

Büyük bir üniversite sayılan Köln Üniversitesi yılda 5000 der­ gi izlemektedir.

Değiş-tokuş Dünyada çok sayıda bilim dernekleri vardır. Bu dernekler ve

kütüpha-nelerarası dergıler yayımlarlar. Belli bir kouuda yayım yapan bu dergileri işbirliği değiş - Loku:;, � ohı) hı elde etıııck mi.iın\..iind i.ir. L ııi, eı site ya� ıınla n

ile bu dergiler değiş tokuş edile bilir.

Her Üniver ite'de bütiin dergileri bulmak imkansızdır. llu nedenle kütüphaneler ara ı i�birliği yoluyla, bir üniver ite kütüp­ hanesinde bulunmayan bir dergi ya da bu dergide yayımlanmış bir makalenin fotokopisini bir başka kütüphaneden sağlamak mümkün olur. Okuyucu bir ckrgi�i okıınıak i�tediği zaman ki.itüphaııcci o o!üıyııcu)a <(Bizde lııı dergi )Ok: fakat ha�ka bir kiitiiplıanedcıı �c­ tirtcliııı» cliycbilınclidir. \lnıan�a·da hu i�hirliği gcrçel,lc�miı;tir.

iııgiltcıc'dc fuı ,e teknik alanında daha mcı kez; bir �İ;;tcın ıı� -gulanmaktadır. lngiltere'nin kuzeyinde Boston'da kurulmuş olan bir dökümantasyon merkezi fen ve teknikle ilgili 20.000 dergi izle­ mektedir. Bu merkzin fotokopi ve teleks ı::ervisleri var. Çeşitli ku­ rumlardan gelen istekler bu merkezce derhal karşılanmaktadır.

Tıp, kn ,e teknik alanlanııcla bir yılda }aklaı;ık olarak 2.000.000 makale yayımlanmaktadır. On yıl sonra bu rnkam çok yiiksclcceh.­ tir. Çünkü yeni ülkeler yayım alanına girmekle, c ki ülkeler de yayımlar hızla artmaktadır. ovyetler Birliği'nde, Japonya'da, Çin'de çok sayıda bilimsel dergi yayımlanıyor. Avrupalı bilim adamları bu dergileri görmek, okumak ihtiyacını duymaktadırlar. Dünya çapında kurulacak bir işbirliği saycşinde di.inya literatürü­ nü izlemek mümkün olabilecektir.

(13)

Bugiin üto­ pik sayı.lan bir görüş Herde gcr­ çekle�ebHir Türkiye'de yabanc, dergilerin satın alın­ ınası yoll:ırı

Yukarıdan beri &Öz Is.onusu ettiğimiz küüiphanclcr arası işbir­ liğinin Türl-.iye'dc de tam anlamıyle gerçekleştirilmesi gerekir.

Dünyada yayımlanan dergi sayısının hızla artmakta olduğunu �ii�lcdik. Bu durum kar�ısında 1-.iitüphancei gibi araştırıcı da çok zor durumdadır. Bir .\lınaıı firması yalnız biyoloji alanında ıliinya­ da yayımlanan dergilerdeki makaleleri özetlcyen hir dergi yayırn­ laınaktaclır. Bu dergi yılda 30 cilt olarak çıkıyor ,e 2-1.000 makale­ nin özetini veriyor.

Ne yapmalı bu durum karşısında?

llcııim görü�üıııc göre uzınaıılar keneli alanlarını ilgilcmlirı.:ıı dergi makalcleı·.ini o alanlarda yayımlanan Özet dergileriyle (abs­ t racts) izl iyebilirler.

Yazılan makalelerin orjinallcri millctlerara ı bir merkezde toplanmalı, bilim, öğretim v.b. kurumlara yalnız özet dergileri gitmelidir. Söz konusu merl-.ezin kurulmasında örnegın nesco öncülük edebilir. raştırıcı Özet dergilerinden işine yarayacak ma­ J.alclcri le!>bit etmeli ,c sonra bunların fotokopilerini, nıakalcleriıı orjinal niiı;halarının bulunduğu merkezden, kiilüphanclerarası işbrliğinden yararlanarak, i temelidir. Bu görüş belki ütopik sayı­ labilir. Fakat yapma uyduların fezaya fırlatılabildiği bir çağda zamanla gerçekleşebilir.

Bir zamanlar J ıı!cs Vcrııc de ütopik eserler ) azınışlır. Bu­ gün. c J.ideıı iitopik sayılan hu c,-crler<leki görii�lcriıı nasıl ger­ çekleştiğini hepimiz göriiyoruz.

cçtiğimiz ve satın almak istediğimiz dergilerin i�i de 8) n bir konudur.

Dergiler şu üç yoldan atın alınırlar 1. Yerli bir kitabevi aracılığı ile,

sağlanma ı

2. Yabancı bir kitabevi aracılığı ile Kütüphane tarafından, 3. Dcı gilcr, o dergilerin yayımlandığı iilkeclc bulunan bir!'r kitabc\'i 2racıbğı ile kütiiplıanc tarafından getirlil' r.

Ege Üniver ite i Tıp Fakülte i'nin uyguladığı iiçi.incü şık, en emin fakat en çok emek isteyen yoldur.

Kütüphanenin dergileri doğrudan doğruya dış ülkelerden getirtmesi, yerli kitabevi aracılığına oranla daha ziyade güveni­ lir bir yoldur.

(14)

Yer problemi

Dergilerin gelirilınc�i. yayırııların katalo�laııma�ı , c d,·mi•·. başa geçirilme i gibi işlemler tecrübeli kütüphanecilere yaptml­ ınalıclır. öz konu,,ıı işlemlerin a� nı kim eler tarafından ) apılına ı gerekir.

4. 5000 derginin izlediği bir alman üniversite kütüphanesin­ de dergi salonunda iyi yetişmiş 4 - 5 .kütüphaneci çalışır.

]3000 dergi izli)t'ıı l.Jppsala Gnivcrı,İlc'-İ 1 i.iliiphııııc,,i clcrg:kı·

bölümünde 12 - 13 kütüphaneci görevlidir. Demek oluyor ki her 1000 dergi için bir kütüphaneciyc ihtiyaç vardır.

Dergilerin okuyucuya Sltmıluşu da kitaplardan farklıdır. Bü­ yük kütüphanelerde dergiler için ayrı bir okuma salonu vardır. Bu salonda dergilerin son sayıları eğik raflarda sergiknir.

Dergiler kütüphanede fazla yer tutarlar. 5000 dergi izliyeu bir kütüphaneyi göz öniine alahm. Bn dergilerin her biri yılda 2 cilt olaral-. çıksa yılda 10 000 cilt eder. Bir metre r:ıfa ortalama 25 ciJt konabileceğini düşünürsek 10000 cilt için 400 metre uzun­ luğunda rafa ihtiyaç vardır. Kitaplar için de 400 metre ra[a ihti­ yaç olsa 800 metre olur. Onyılda 8000 metre yani 8 kilometre ll·

zunluğunda raf lazımdır.

Upp ala Üniversitesi'nin yılda 1200 metre rafa ihtiyacı vardır. 10 yılda 12 kilometre eder. Kütüphane organik bir bünyeye ben­ zer deı·kcn bu büyümeyi söylemek isi iyoruz.

Kütüphaneci çok önemli olan bu yer problemi üzerinde titiz­ likle durmalıdır.

Büyük Amerikan Üniversite kütüphaneleri yer problemini depolama usulu ile çözmeye çalışmaktadırlar. Üniversitenin için­ de ya da dışında bir yerde bulunan bir bina kütüphanede eskimiş ya da pek az okunan yayınlar için depo rnziCesiııi göriir. Bu depo­ larda da kütüplıanccilcr çalı�ır. Depoda bıılıınan bir yayım okııyul'Lı tarafından istenirse depodan kütüphaneye gönderilir.

Az önce zemin kattaki Patoloji Enstiti.i ü'nün Kütüphanesini gezdim. Şimdiden burada bir yer problemi ortaya çıkmış bulun­ maktadır. Kütüphane rafları dolmuş durumda. Kürsü Profesörü ya ayrıca bir yer arayacak, ya da kütüphaneyi daha geniş bir yere nak­ ledecektir. En iyisi yer durumu elverişli olduğu takdirde, enstitü , c .kliniklerde eskimiş olan yayımlan fakülte merkez kita plığrna göndermektir.

(15)

) er proLlcın'.cı iı!i çözıııcb. İ<;iıı Amerıl,alılann baı:, urdıığu depo sisteminden başka ikinci hir yol İsviçreli bir mühendisin bulduğu J...ompakt usulüdür (rayonnagc conıpact). 13u usulde raHar arasın­ daki açıklıklardan yararlanmak için raflar raylar üzerinde elektrik­ le hareket ettirilir. Belli bir düğmeye bacılınea birbrine değen raf­ lardan iki arasında 1.30 metrelik bir açıklık hasıl olur. Normal olarak altı ı-aE arasında beş açıklık vardır. Bu metot sayesinde dört açıklık yani 5.20 metre kazanmış oluyoruz. Bu sistemi kullanan kütüphanelerde okuyııeuırnn depoya girmesine müsaade edilmz.

Yukardan beri kütüphaneye yayın ağlanması, dergilerin getir­ tilmesi, kataloglanma, yayımların raflara yerlc�tirilmcsi ve yn problemini gözden geçirmiş olduk.

Tıp, fen ve teknik alanlarında derginin kitaptan daha önemli Satın alına­

cak yayım.•

ların sayıldığım söylemiştir. Çünkü bu alanlarda ilerlemeler çok hızlı ol-seçiluıesi maktdır. Bu hızlı gidişi ancak dergilerle izlemek mümkün olmak•

tadır.

Manevi bilimler alanında ise kitabın önemi dcgiye oranla da­ ha fazladır.

Şimdi iiııi, crı:,ite k.ütüplıanclcı inde yayım seçme •liı nasıl yapıl­ maktadır, bunu görelim.

AnglosaJ..ı:,on ülkclcrimle yayımları seçme işi öğretim üyelerin­ den kurulu bir kütüphane komisyonuna bırakılmıştır. Kürsülerden gelen ve satın alınması istenen kitap listeleri komisyon tarafından incelenir ve uygun görülen1er salın alınır. Kütüphanesi de komis­ yona tekliilcrde bulunabilir. Bu usulde kütüphaneci leyhine bir esneklik de vardır.

Bir İngiliz kütüphanecisi bana başından geçen şu olayı anlat­ mı5tı : Kütüphane komisyonunun toplandığı güniin ertesi günü çok önemli bir kitabın yayımlandığını öğreniyor. Kitabın çok kısa za­ manda satıJması ve mevcudunun tükeumesi ihtimali var. Kütüpha­ ne Komisyonu bir ay sonra toplanacak. Komisyona teklifte bulun­ sa kitabın bir ay içinde piyasada mevcudu kalmayacak. Bu durum­ da o kitabı komisyondan karar çıkartmadan satın alıyor. Bir ay sonra toplanan komisyona durumu anlatınca komisyon bu satın al­ mayı derhal onaylıyor.

Almanya 'da kitap seçimi işi uzman kütiiphaneciye bırakılmış­ tır. Uzman kütphaneci üniversite mezunu ve kendi dalında

(16)

dokto-ra yapıırı;. rnııdokto-ra g( ııc k('mli rlalıııcla kütiiphaıı-·ci oladokto-rak �eti. nıi� kimsedir. Elinin altında eçim işinde başvuracağı birçok bibliyog­ raf� a. ya) ınr, i katalogları ,ardır . l onuya da hakim bir araştırıcı olduğundan kitap seçiminde büyük bir isabet görülür. Uzman ki.i­ tüphancei kitapların konu numaralarım doğru olarak verebilmekte ve dolayısiyle istcmatik yerle�! i rmcyi sıhhatla yapabilme1.tcd ir.

Anglo akson i.ilkelerinde kitap seçimi işinde on söz kütiiphan<' komi yomına verildiği halde, Almanya'da on söz uzman kütüpha­ nccinindir.

"C"zınan ki.iti.iph:ıııcci lıi� şi.iphe;,iz öğretim İ.İ) clcriııiıı i teklı-­ rini de dikkate alır. Çeşitli kürsülerin kitap ihtiyacını dengeli bir şekilde karşılar. Tarafsız hareket eder.

Bir Amerikalı kütüphaneci birkaç yıl önce bir bursla iman­ ya 'ya gelmişti. A.B.D. 'ne döndüğünde bir kitap yayımlıyor. Dan­ ton adındaki kütüphaneci hu kitabında, kiiti:iphane komisyonu is­ te.mini cl<':tiri�or. Sonuç olarak Almaıı�a·da olduğu gibi uzman kü­ tüphaneci w,uliini.i lavSİ)'e ediyor. Ona göre kitap seçimi i�i komi�­

yona bırakılınca seçim, komisyon üyelerinin ilgi duydukları konu­ laıa göre yapılmaktadır. Bazı komi,:)o üyeleri işlerinin ı;:oklıığıı dolayısiyle yeteri kadar bu i�le ilgilenemiyor ya da işi ciddiye al­ nuyorlar, fakat daha çok kendi konıılanyla ilgili kitapların satın alınması için gayret sarfccliyorlar. Böylece bazl konularla ilgiH kitap sayısı hızla artıığı halde, ijbür koıııılardaki kitap rnyı�ı çok ağır bir tempoyla artıyor. Bu durum bir denge izlik yaratır. Danton böylece kitap eçiminin ıızınan kiitiiphaneciye bırakılmasının daha uygun olacağı onucuna varıyor. Ona göre Almanya'cla olduğu gibi uzman kiiti.iphanceiyle çalışmak gerekir. Fakat .B.D.'de Alman­ ya'daki usulü uygulamak zor. Çi.inki.i uzman küti.iphaneci yetiştiril­ memiş. Uzman kiiti.iphaueci her �eyden öııcc belli bir alanda dok­ tora ) apımş bilim adamıdır. Doktorasını verdikten sonra kiitüplıa­ ncc-i olnıu;tur. mcrika'da i,c kiitiiphanrc-ilcr kiiti.iplıaııccilik oku­ hında öğrenim görmüş, sonra kütüphaneci olmu kim elerdir. Diğer bir alanda uzman olımı� değillerdir. Bıı kiiLiiplıanN·ilerdeıı. ;\[. manya'claki uzman kütüphaneciler gibi Yerimli ve bilimsel çalış­ malar beklenemez.

Daııtoıı lınaııyada'ki uznıaıı kiiti.iphaneci usuli.iııii Amerikan şartları içinde gerçekleştirmek istemiştir. Ona göre kütüphane ko­ misyonu ile kütüphaneci arasında bir bağ kurulmalıdlr. Böylece küti.iphaneci öğretim üyelerinin isteklerini kendi ki.itiiphane inin istekleriyle birleştirecektir. Danton'ıın yapmak stediği uzlaştırma,

(17)

Da�1

yoluyla

yayırn

sağlanması

Almanya'da Konstanz Üniversitesi bölüm kiilüpbanclerindc gerçek­ le�tirilmek yolundadır. Uzman kütüphaneci öğretim üyeleri ile ken­ di i�tcklerini hirlc;tirıııektedir.

J\.ütüplıaııcci ) a� ın ihtiyaçlarını karı;ılarkfn elinde buhın..ıı paranın miktarını bilmelidir. Her bilim dalııım yayın ihtiyaçları tesbit edilerek i.iniversitc bütçesinden ihtiyaca göre dağ11tm yapıl­ malıdır.

Bazen özel haller olabilir. Örneğin. sahaflardan önemli ve o derece de pahalı bir kitap almak gerekir. Bu gibi durumlarda üniversite kütüphane müdiirü, emrine verilmiş Özel fonla 1-.iitüpha­ neyi takviye etmelidir.

Satın almanın dışında bağış yoluyla da hazan kitap sağlanahi­ Lir. Bazı ,·a iyetnamcler açıldığında va iyetname sahibinin özel kii­ tiiplırııcsini i.iniveı"'ile)e armağan elliği göıiilür. Etli yıl önccsİfü• kadar, bağışlanan kitaplar ne olur a olsun üniver ite kütüphane i­ ne kabul edilirdi. Fakat bugün her bağışlanan kütüphane mevcudu alınmamaktadır. Bağış konu ıı kitapları önce kütüphanecinin görme i ve ancak işe yarar kitaplar varsa onları alıp, diğerlerini bıral..ması gerekir. Kütüphanenin amacına, konusuna uyan kitap alınır. diğerleri alınmaz.

Bağı� )Oluyla hazan çok kiymcıili kitaplar elcic edilebilir .. Hu bakımdan vasiyet edilen kitapları dikkatle gözden geçirmelidir. De�iş-tokuş Satın alımı ,c bağı,; dı�ıııda eleği� - tokuş yolıı) lu d« )"il) uıı elde

edilir. Yukarda Uppsala Ünivcrsitesi'nde 4000 derginin değiş to­

ku� � olu) la ağlaııdığıııı SÖ) leınililiııı.

Alman üniversitelerinde yapılan doktoraların 150 nii hası üni­ versitenin emrine verilir. Bu doktora tezleri kütüphanelerin aracı­ lığı ile üni, crsiteler ara ında değiş-tol..uş edilir. Bu değişim yalnız Almanya içinde değil, Almanya ile Hollanda ve Skandinav ülkeleri ara ında da yapılmaktadır.

İngiltere ve A.B.D.'de doktoralar hasılmaz. Bunların fotoko­

pilerini elde etmek mümkündür.

Elimizde bir yayımdan iki ya da daha fazla ııii�lıa bulunabilir.

Bunlar, bizde bulunmayan fakat öbür kütüphanelerde bulunan ya­

(18)

Üniversite öğrenci kütüphane­ leri Kitaplarla ilgili işlemler

Tiirki) 'de Hcktc,ı li.ik � a ela fakiilıc ya) ıınları iini\'cr:-iıelcr ara�•nda rlcği�ıirilındiılir. lfo� lc(·c hiliını,cl ) ayııııların çoğu izlen­ miş olur. Çünkü Türkiyc'cle başlıca bilim el yayım yapan kurum­ lar üniversitelerdir.

Alman Üniversitelerinde yeni bir tip 1.ütüphanc rağbet gör­ mektedir. Bunun ilk örneği 50 yıl önce Bonn Üni,•crsiıcsi'ndc ku­ nılınu-.tur. Bu ki.itiiphaııckrc <iğrenci kiitüphandcri diyebiliriz. Burada diııkndirici ,c dinlendirirken öğretici genel kültür vercn kitaplar yer alır. Bu kütüphanelere girebilmek için öğrencinin şe­ beke ini göstermesi kafidir. Bu tip kiitüphanelcrin ilki Bonn'da kurulduğu zaman ben üniversite öğrencisi idim. Bir gün bu öğren­ ci kütüphanesinde pcnglcr'in Batmın Çöküsü (Der untcrgang de Abcndlande) adlı kitabını görmüş ve alıp okumuştum. Bu kitap­ taki görüşler bugün e kimiş ayılır. Fakat gençlik çağımda üzerim­ de lesi r bırakmıştı.

tki )ll önce Ankara Hukuk Fakülte i Kütüphane inde böyle bir köşe görmüş ve Sayın Dekan'a öğrenciler için özel bir kütüpha­ ne kurdurmak ihtiyacını niçin duyduğunu sormuştur. O zaman Dekan «öğrencilerimin hukuk kitaplarından başka şeyler de oku­ malarını istiyorum» cevabını vermi�ti. Buna benzer. teşebbüsler ih­ tisaslaşmaya karşı çıkışlardır. Herkes genel kültür sahibi olmak ihtiyacındadır.

Berlin Teknik Ünivcr İle i'nden mezun olacak olanlar kültür bilimleriyle ilgili (2) di iplindcn imtihan vermek zorundadırlar :

Tarih, sosyoloji, edebiyat, fcl efe, v.b. gibi.

Manev bilimlerle meşgul olanların da biraz fizikten, kimya­ dan, biyolojiden anlamaları, bir ütünün na ıl tamir edileceğini bil­ meleri gerelcir. Genel kiiltür topluma yararlı olma ve kişisel mut­ luluk yönünden lüzumludur.

Bu işlemlerin başında kitapları seçmek sonra da bunları ıs­ marlamak gelir. I marlanan kitapların fişleri ısmarlama kataloğun­ da alfabetik sıraya konmalıdır.

Kitap satın alrndıktaıı sonra deınirl,ata geçirilir. Dcınirba� def. terine envanter ya da ak e yon defterine kaydedilir. Verilen sıra numarası ve kitabın kütüphaneye geliş tarihi kitaba yazılır.

Bu çqitli i�lcmlcri bir çırpıda yapabilmek amacıyla Jstanlrnl Edebiyat Fakültesi kitaplığında dört nüshalı bir fiş doldurulur.

(19)

Bunun bir nüshası kitapçı içindir, ikinci nüshası ısmarlama kata­ loguna, üçüncüsii aksesiyoıı katalogu'na konur, dördüncüsii de ki­ tabın ı marlanmasını istiyen profc ·öre kitabın geldiğini haber ver­ mek için bekletilir.

Aksesyon katalog fişleri yıl sonunda ciltlenmek suretiyle akses­ yon defteri hazırlanmış olur. YLlda 200 - 300 kitap salın alan bir kütüphane için bu usul pek önemli sayılmaz. Fakat yılda 1500 Ün üzerinde kitap satın alan kütüphaneler bakımından önemlidir. Za­ mandan ve personelden tasarruf etmeyi sağlar.

Kataloglar Satın alınan yayımlan oktı) uculara tanıtmak amacıyla bu ya-yımların katalogları yapılır.

Yazar adlarrna ve anonim yayımların kitap adlarına göre clüzen­ lcnrn iş alfabetik kataloğun her kütüphanede bulunması gerekir. Anglo akson ülkelerinde yalnız yazar adlarına göre değil, kitap adlarına göre de düzenlenmiş fi�ler alfabetik katalogda yer alır­ lar.

Avrupa'da genellikle ihtisas kütüphanelerinde yazar adı bu­ lunan kitap için, kitap adına göre de aynca fiş çıkarılmaz. Çünkü araştırıcı yazarları tanır.

Okuyucular için hazıranan ikinci tip katalog konu katalogu­ dur. İki türlü hazırlanır :

A) Alfabetik konu katalogunda konu başlıkları alfabetik sıra­

ya konur. İndex Medicus'da Makaleler belli konu başlıklarının (nıcdical ı-ubject hcadungs) altında toplanmıştır. Konu başlığı bir ya da birkaç kelimeden oluşur. Örneğin:

«Göz» bir konu başlığı olabilir.

«Göz hastalıkları» bir başka konu başlığıdır.

((Göz hastalık) arının tedavisi» de bir konu başlığı sayılabilir.

Alfabetik konu kataloğunun yapılabilmesi için konu başlıkla-rının saptanması gerekir. Örneğin National Library of l\1cdicinc tıpla ilgili konu başlıklarını tesbit etmiştir. Tıp alanındaki konu başlıkları grek ve la tin köklerine dayanır. Tıp terimleri milletler­ arası terimlerdir. Hekimler arasındaki dil ortaklaşadır. Diabetik

koma sözünden her doktor, hangi milletten olursa olsun, bir anlam

çtkarır. Bu bakımdan İnclex Medicus'un kullanılması doktor olan­ lar için zor değildir.

(20)

Dewey onlu sı.ınflandır­ ına sistemi

B) Sistematik konu kataloğu ise bir sınıflandırma �cına ına göre konuların genelden özele doğru sıralanmasıyla yapılır. Böy­ lece ya) unlar konularına göre �i,tcnıatik <>larak sınıflandınlmış o­ hırlar. Örneğin dış kulak mol'folojisi ile ilrri]i bir inceleme yapmak istiycn araşllrıcı im konuda yazılmış kitapların fişlerini bir arada görmrk ister. Bu özel konu mutlaka «kulak» konu başlığı altında lıulunur. Siı:tcıııatik 1-onıı k.ıııa:o�u �cnıasını lanı yan oi-ıı) U<'u oııu dalın kolalıl-la kullanır.

Sistematik konu kataloğu bilimlerin sınıflandırılma ma daya­ nır.

Öteclcnberi filozoflar. bilim adamları bilimleri lendi görü�le­ r ine göre smı fi a nch rnnşla rd ır.

Bilimler bir ağaca benzerler. Nasıl ağacrn gö,·de�i aııa dallara, ana dallar dallara, dallar küçük dalcıklara, daleıklar filizlere ayrı­ lır a bilimlerde de böyle genelden özele doğru bir gidiş vardır.

Tıp bilimleri genel konulardan biridir. Bu ana dalın ayrıldığı dallardan biri anatomidir. Analomi de bir takım dalcıklara ayrı­ lır. Bu dalcıklardan biri osteolojidir. Kütüphaneciler bilimlerin na­ sıl sınıflandırıldıklarını bilmek zorundadular.

Yukarıdan heri �azar adlarına ,e anonim ) ayım adlarına göre düzenlenmiş alf abctik katalogdan, konu başlıklarına göre cliizeıı­ lcnmiş alfabetik konu kataluğundan, si tematik katalogdan Öz et­ tik.

Alfabetik katalog ile alfabetik konu kataloğunun birleşmesin­ den sözlük katalog denilen bir katalog şekli ortaya çıkar ki bu tip katalog özellikle A.B.D.'dc kullanılır.

Bugiin kiitiiphanecilcr arasında en çok tanınan sınıflandırma temi Dewey'in Onlu Smıflandırına istemi'dir. Dewey, i temini ondalık kesirlerden faydalanarak kurmuştur. Bu istemde basamağı Lıı az oları rak.aın en genci, hasanıağı eıı çol- olan rakam en özel k.u­ nuyu gö terir.

Dewey konuları önce dokuza ayırmış, sonra bunların hiçbiri­ ne girmeyen genel konuları da ıiıra koyarak ana şemanın başına almışhr :

000 -099 Genel Konular 100 - 199 Felsefe

(21)

300 - 399 Sosyal Bilimler 400 - 499 Filoloji 500 -599 azarı Bilimler 600 -699 Tatbiki Bilimler 700 -799 Güzel Sanatlaı· 800 -899 Edebiyat 900 - 999 Tarih

Dcwcy Onlu Sınıflandırma Sistemi'nde konular rakamlarla gös­ terilir. Bu kitap 3'e giı-er demek sosyal bilimlere girer demektir.

Ondalık kesirler aşağı yukarı 400 yıl önce 1560 sıralarında bir Fransız matematikçisi tarafından ilk defa sistemli bir şekilde kul­ lanılllllşlır. Dewey sistemini kurarken bu ondalık kesirlere dayan­ mıştır.

Dewey sisteminde : 100 Felsefe

130 Psikolojinin dallan 131 Psikosomatik'dir.

Böyle alt alta sıralanmaya siibordinasyon (basamaklı bağlama) denir. Bir <le ayni basamakta konuların yan yana sıralanması var­ dır. Örneğin Felsefe genel başlığrnda :

110 Metafizik

120 Metafizik Teorileri 130 Psikolojinin alanları

140 Felsefe sistemleri ve doktrinleri (Philornhical lopics) 150 Genel Psikoloji

160 Mantık

170 Ahlak

180 İlk ve orta çağ felsefe tarihi 190 Yeni çağ felsefesi.

gibi konular yan yana ge1miş yani koordine olmuşlar, eşdeğerli ola­ rak dizilmişlerdir. Buna da koordinasyon denmektedir.

Bir kitabın konusunu sembollerle göstermeye notasyon denir. Dewcy notasyonunu ı·akaınla yapar. otasyonunu harf ve rakam­ larla yapan sistemler de vardır.

Başlangıçta Dewey üç basamak kullanmıştır. Sonradan sis­ tem geliştikçe 6, 7 basamağa kadar çıkmıştır. Dewey onlu Sınıf­ landırma Sisteminin 16. baskısına göre yorgunluğun ruh sağlığına tesiri, 6 basamaklı şu rakamla gösterilmiştir :

(22)

Evrensel

131.336.

Kitabın, Dewey onlu sınıflandırma sistemi içindeki yeri ra­ kamla tc bit edildikten sonra yazar adlan da (soyadın ilk üç harfi) göz önüne alınarak kitabın yer numarası (raf numarası = ca11 num­ ber) bulunur. Aksesyon usulünde rafa yerleştirmede demirbaş nu­ marası; sistematik ycreştirmede, yer numarasındaki rakam ve harf­ lerin sırası dikkate alınır.

Dewey, si temini, kitapları raflara i tematik olarak yerleş­ tirebilmek için kurmuştur. Ankara'daki Milli Kütüphane Dcwey si temini uygular. Fakat hu onlu sınıflandırmayı si tematik kata­ loğunu kuımak için kullanmaktadır. Milli kütüphanede 1-.itaplar depolara akse yon sırasına göre yerleştirilir. Demek oluyor ki bir kütüphane Dewey sistemini sistematik kataloğunu yapabilmek için de kullanabilir. Milli kiitiiphaneclc �istcnıatik katalog, Dc,\cy'c, fakat )Crle�tirnıe akscsyoıı ,,ırasına göre yapılamaktadır.

Dewey sistemi esas olarak kitapları raflara yerleştirme siste­ midir, demiştik. Sistematik yerleştirmede bir kitaba ancak bir konu numarası verebiliriz. Çeşitli konuları işliyen bir kitapta hangi konu daha ağır basıyorsa kitaba o konu numarası verilir.

Hir kitap hazan bir kaç konuyu birden kap ayabilir, dedik. Sis­ tematik katalog yaparken bu konular için ayrı ayrı !işler çıkarıla­ bilir. Fakat sistematik yerleştirmede kitabın sırtına bir tek yer nu­ marası vermek zorundayız. Bu bakımdan sistematik yerleştirme ile kitapları raflara yerleştirme kaygısı olmadan yapılacak sistematik katalog arasındaki farka dikkat etmelidir.

Dewey Onlu Sınıflandırma sistemi esas olarak kitapları raflara

onlu

Sınıflandır- yerleştirmek için hazırlanmıştır. Bunun kataloğ ve bibliyoğrafya nıa (CDU) için geliştirilmiş şekli olan Evrensel Onlu Sınıflandırma sistemi

(Bruxelles Sistemi) ise, sistematik katalogda sistematik sınıflan-dırma yapmak amacıyla ortaya konmuştur.

Elimizde Karikatür ve Ahlak adlı bir kitap var. Bu kitaba CDU'ye göre konu numarası vermek istiyoruz. Karikatürün konu numarası 17 olduğuna göre bu iki konu numarası arasına üst üste iki nokta : koymak suretiyle iki kanu arasındaki ilgi gö tcrilmiş olur : 741.5: 17. Her iki numara için birer fiş çıkarılır ve sistema­ tik katalogdaki yerlerine konur. Üç konulu kitap için de iiç fiş çıkarılır.

(23)

Evrensel Onlu Sınıflandırma sisteminde

+

işareti de kulla­ nılır. Birbirinden ayrı iki konuyu işleyen kitaplar için artı ( +) İşareti kullanılır.

Paleontolojinin konu numarası 56, Zoolojinin 59'dur. Pale­ ontoloji ve Zoolojiyi iki ayrı konu olarak işliyen bir kitap için yazılacak fişin numarası 56

+

59 olacaktır.

Kitaba konu numarası verirken sadece kitabın adıyla yetin­ mek kesin olarak doğru değildir. İngiliz yazarlarından Eliot'un Cocktail Party adlı kitabını bir kütüphaneci, adına bakarak ye­ mek kitabı sanmış ve ona göre bir konu numarası vermiştir. Hal­ buki Cocktail Party edebi bir eserdir, bir komedidir.

Almanya'da da buna benzer bir hata yapılmıştır. Almanca Dichtung şiir anlamına gelir. Fakat aynı kelimenin bir başka an• lamı da yoğunlaşmadır. Kütüphaneci böylece su yoğunlaşması konusundaki kitabı su şiirleri diye edebiyat kitapları arasına koymuştur.

Sistematik katalog yaparken çok dikkatli olmalı ve kitabıu içindekileri dikkatle incelemelidir.

Kullanacağımız sınıflandırma sistemi ne olur a olsun, konu kataloğu yapmak şart. Bu katalog sayesinde aynı konuda yazılmış kitapların fişlerini bir arada görmek mümkün olmaktadır.

Dewey'in amacı aynı konudaki kitapları raflarda bir araya getirmek yani sistematik bir yerleştirme yapmaktı

Evrensel Onlu Sınıllandırma (Bruxclles sistemi), esas ola­ rak Dewey sistemfoe dayanır. Fakat onu geliştirmiştir. Evrensel Onlu Sınıflandırmayı ortaya koyanların amacı evrensel bir bibli­ yografya yapmaktı.

Söz konusu bu iki sistemin dışında başka bir sınıflandırma sistemini kullanan kütüphaneci bile Dewey ile Evrensel Onlu Sınıflandırma sistemlerini tanımak zorundadır. Türkiye Bibli­ yografyası, Türkiye Makaleler Bibliyografyası Dewey Onlu Sınıf­ landırma 'ya göre hazırlandığı gibi Milli Kütüphane de sistematik kataloğunu bu sisteme göre düzenlemiştir. Milli Eğitim Bakanlı­ ğı'nın kurduğu halk kütüphanelerinde Dewey Onlu Sınıflandır­ ma sistemi uygulanmaktadır. İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüp­ hanesinin sistematik kaıaloğu, Evren,.-cl Onlu Sınıflandırmaya göre hazırlanmıştır.

(24)

Anahtar­

lama lluna anahtarlama deniyor Örneğin sözliikJcr, dergiler d15 Dış yapı bakıırundan da kitapları gruplaşlırmak ınümkiin. yapı.-ba­

kımından birer grup sayılırlar. Dewcy sisteminde söz konusu anah­ tarlama form taksimatı ile yapılır.

Ol Fel efe, teori, metodoloji 02 El kitpları, taslaklar 03 Sözliik ve an iklopediler ().J, Denemeler, konferanslar 05 Peryodikler 06 Dernekler, tutanaklar 07 Öğrenim, öğretim 08 Kolleksilonlar ve kiilliyatlar 09 Tarih (konunun tarihi)

Gerek Dewey, gerek Bruxelles sınıOandırma istemleri bu form taksimatını kullanırlar. Ancak Dewey sisteminde form taksi­ matını gösteren rakamın öniine nokta konduğu halde Bruxellcs sisteminde form taksimatını gösteren rakam parantez içine alınır.

Örneğin : Felsefe dergisi,

Dewey si teminde : 100.05 rakamıyla, Bruxelles isteminde : 100 (05) şeklinde Ziraat dergisi,

Dewey si teminde : 620.05 rakamıyla Bruxelles sisteminde : 620 (05) şeklinde,

İtalyan tiyatro tarihi Dewey sisteminde 852.09 olarak gö teri­ lir.

Evrensel Onlu Sınıflandırma Sistemi'nde (Bnıxclles Si temi)

başka anahtarlar da vardır. Ilımlar dil ve zaman bakımından gruplandırma yapmaya yarar.

Kongre Dcwcy si�tcın·ndc her ana konu oııa ayrılı)OI', fakat bu on<1

ay-kütüphanesi ılı b k 1 d

v l l b l d sıruflandır- r ş azı ·onu ar a yıgı ma ara se ep o uyor u.

ına sistemi Dewey onlu sınıflandırma sisteminin bazı alanlardaki yeter

sizliği anlaşıldığından XIX. asrın sonlarında Library of Congrc 'de yeni bir sınıflandırma sistemi kuruldu. Bu sınıflandırma sistemini kısaca görelim :

Library of Congress sınıilandırına sisteminde notasyon harf­ lerle yapılır. Dewey konuları ona ayırmıştı. Kongre Kütüphanesi 25 la tin harfini kullanmaktadır. Böylece ana şemada konular De­ wey'de olduğu gibi IO'a değil, 25'e ayrılmıştır. Böylece daha ilk �cmada bir genişlik kazanılıyor.

Şemanın birinci basamağında 25 ana grup Şemanın ikinci basamağında 625 grup

(25)

Şemanın üçüncü basamağında ] 5625 alt grup elde ediliyor. Halbuki Dewey'de, Birinci ba aınakta ikinci » L çünci.i » göriiliiyor. 10 ana grup 100 grup )000 alt grup

Library of Congrcss"in sınıflandırma i teminde ana �emanın dallandırılına�ı uzmanlarla kütii phanccilerin beraber çalışması} la elde edilmiştir. Bilimlerde görülen gcli�mcler durmadan sisteme alınmaktadır. "\i.ikleer fizik ba�lı baı:rna bir bölümdür. Oewey"tle ısc bir alt bölüm teşkil eder.

Library of Congress si temi böylece aktüel olma vasfım koru­ maya çalı�ır. Anıerka" da ki bi.iliiıı ) ayımlar Ye diin} ada ) ayımlanaıı belli başlı eserler hu J...üti.iphanece satın alımr. Bu alınan eserler için fişler ha ılır. Fişlerde hem LC sınıflandırma isteminin konu numarası hem de Dewey konu numarası bulunur. İstiyen kütüpha­ nelere bu fişler gönderilir. Böylece bu hazır fişleri alan kütüpha­ nelerde fiş katalog, kolayca hazırlanabilir.

Milli Tıp Bir de ational Library of Medicine'nin tıp kütiiphancleri

�;���::.esi

için düşünülmüş bir smıflanduma istemi vardır. Bunda tıp bilim­ nıflandırnıa !eri iki ana guruba ayrılmışlardır. Q harfiyle gö terilen bilimler sistemi tıp öğreniminde temel olan Anatomi, fizyoloji, biyokimya,

farma-koloji, parazitoloji, klinik patoloji, patolojidir. W harfiyle gösteri­ lenler ise tıbbın klinikle ilgili dallarıdır. ational Library of Me­ dicine sistemi esas olarak, Library of Cougress sını flanclırma i te­ mi örnek alınarak hazırlanmıştır. Türkiyc'de Ortacloğu Teknik Üniver ite i Kütüphanesi Kongre sistemini uygular.

Dewey sistemi bugün genellikle halk kütiiphanelerinde, Lib­ rary of Congress ınıCland1rma sistemi i e sosyal bilimler ve gend­ likle bilim kütüphanelerinde kullanılmaktadır.

Avrupa'da si tematik katalog için genellikle CDU kullanılır. Böylece sistematik konu kataloğu yapabilmek için kullanılan dört sınıflandırma sistemi görmüş olduk. Bunlar :

Dewey Onlu Sınıflandırma Sistemi

Evrensel Onlu SınıHandırma Sistemi (Druxelles Si temi) l ongre Kütüphane i Sınıflandırma Sistemi

(26)

Yukarda rnydığımız sınıflandırma sistemlerinin dışmda A1-ınanya 'da başka si temler de vardır. Alman kütüphaneleri kendi sınıflandırma si temlerini kendileri hazırlamışlardır. Berlin Dev­ let Kütiiphancsi gibi. Fakat bunlar yay1mlanmad1kları, tamlılma­ dıkları için dünyaca bilinmezler.

Kitaplara Bugün kitaplara konu numaralarının nasıl verildiğinden

hah-konu numa- d u •

ralarının se ecegım.

verilmesi Elimizdeki kitaba kiiti.iphaııcmizin uyguladığı snuflandmua

istemi içinde bir konu numarası verirken kitabın adıyla yetinmek kesin olarak doğru değildir. Kitabın adı ile O kitabın konusu

ara-mda bir ilgi olmayabilir. Cocktail Party mi alini hatırlıyacaksınız. Altın şehir adını taşıyan kitap bir felsefe eseridir. Demek oluyorki kütüphaneci konu numarası verirken kitabın adı ile yetinmiyecck kitabın fihristine bakacak, gerekirse önsözünü okuyacak, hatta ese­ ri okuyacaktır. Bunu yapabilmek için kiitüphanecinin yabancı dil bilmesi gerekir.

Yalnız yabancı dil bilmek de yetmez. Kütüphaneci çalıştığı ih­ tisas kütiiphanesinin konusunu bilmelidir. Ziraat Fakültesi kütüp­ hanesinde çalışan bir kimsenin ziraat hakkında, tıp kütüphanesinde çalışan kütüphanecinin de tıp ve tıbbın dallan konusunda bilgi sa­ hihi olması gerekir. Üniversite Merkez Kitaplığında ya da halk kü­ tüphanelerinde çalışanların genel kültür sahihi olmaları şarttır.

Konu numaralarının tesbitimle rclativc index'in büyük faydası

görülür.

Bir sınıflandırma si teminde konuların birbirleriyle olan ilgi­ lerini belütecek tarzda hazırlanan indekse rölativ indeks denir. Dar konunun sistem içindeki yerini gösterir.

Dewey Onlu Smıflandırma Sisteminin Türkçe tercümesinde rö­ lativ indeks yoktur. Bu bakımdan Dcwey'in Türkçe tercümesi nok­ san sayılır.

Çocuk çalı�malan (faali)elleri) konusunda yayım arayan kim­ se önce rölativ indcks'ten çocuk kelimesine bakar. İndeks, alfabetik olduğundan çocuk {child) kelimesi kolaylıkla bulunur. Child keli­ mesinin altında çalışma {]abor )kelimesinin, onun da atında econo­ mics (331.31) ve cürüm etkenleri olarak çocuk çalışmalarının konu

numarası bulunur ki 364.26 dır. Bu konu numaraları bulunduktan

sonra sistematik şemaya başvurulur ve oradan kitap için konu nu­ marası seçilir.

(27)

Bibliyograf­ yalar

Bir oku) ucu kiitiiphaııcyc gelir «böcklcrle iJgili yayımları ta­ ıumak istiyorum» der. Kütüphaneci okuyucuya cevap verebilmek için rölati� indeks'ten faydalanır. Okuyucu kütüphanenin sınıflan­ dırma i temi konusunda bilgi ahibi i�e o da rölativ indek 'ten ko­ laylıkla faydalanabilir.

Elimizde savaş gemileri konusunda bir kitap var. Bu kitaba ko­ nu numarası vermek i tiyoruz. Kitabın fihri tini inceler kitabı ka­ rıştırır, bazı kısımlarını okuruz. Eğer bu kitap savaş gemilerinin ya­ pımından hah eden teknik bir kitap i e 623 konu numarasını, savaş kll\ vctleri olarak avaş gemilerinden söz ediyorsa 359 konu numara­ sıııı veririz.

BrııxclJes si teminde konular ara ındaki ilişki bir takım farklı scınbollcrle fişte gö terilcbilir1• Bunun içindir ki Bruxclles Sistemi Dcwey Sistemi'nin geliştirilmiş bir şeklidir. Avrupa'da ve bütün di.inyacla çok yaygın olan bu sınıflandırma sisteminin türkçe tercü­ me i yapılmamıştır.

Şimdi bibliyoğrafyalardan söz açacağım.

Bibliyoğrafya yunanca biblion =kitap ve graphcin = yazmak kelimelerinden oluşmuş bir terimdir.

Kitap tanıtma anlamına gelir. Bibliyoğrafyalar genel ya da belli bir konuda çıkmış yayınların listesini verir XV. asırdan bu yana o kadar çok basıh bibliyoğrafya yayımlanmıştır ki bir de bibliyoğraf­ yaların bibliyoğra(yasını yapmak gekermiştir.

Th. Bestcrman'ın World Bibliograplıy of Bibliographie (4 cilt) bu na bir örnektir.

Burada 120.000 adet bibliyoğrafya adı verilmektedir.

İngilizce konu başlıklarııun alfabetik ıralanmasıyle meydana gelmiştir. Ankara, a phalt, kuş (ornithology) konu başlıklarına bakacak olur ak bu konularla ilgili bibliyoğrafya)arı bulabiliriz. Besterman 120.000 bibliyoğrafyayı 16.000 konu başlığı altında top­ lamıştır.

1 XIX. )ÜZ)ılda Fransa'da tarım konusunda yaz1lmış İngilizce bir inceleme kitabı Bruxelles Sisıemi'ne göre şu sembollerle p;ösıerilir.

63= ıarıııı

{44)

=

Fransa

«18»=XIX. yüzyıl

63(44) d8» (02) =2 =2= İngilizce

(28)

Dibliyoğrafyalar, genci. özel. tamamlanmış (rctro ·pective) ,..üreli, \lilli ) :ı da nıillct't•raraH. ba�un�ız ) a ela gizli, ) ayınıları dcştiren ya da eleştirmeyen olmak üzere birçok şekillerde olurlar. Türk bibliyoğrafya tarihinde Katip Çclebi'nin Kaşf al-zunun adlı bibliyoğrarik c erinin yeri ilk bibliyoğrafya ayılması bakımın­ dan büyüktür. 1939 dan hu ) ana ) apmlannıakta olan Türkiye bil,­ liyoğrafya ı, Tiirliyc Makaleler Bib]iyoğrafyası (1952 elen bu ya­ na) gcnc1 birer bibliyoğrafyaclırlar. Her bilim dalında yayımlanmış kitapları, makaleleri tanıtırlar.

Buna karşılık lndex Mccl icu özel bir bibliyoğrafyaclır. Yal­ ııız Tıp bilimleri alamnda �ayımlanmış makaleleri tamtır.

Dibliyoğrafya bir defaya mahsus olmak üzere yayımlanmışsa buna tamamlanmış (retrospecti, e), devamlı yayımlanıyorsa süre­ li bibliyoğrafya denir. Muzaffer Gökman 'ın Türk Kütüphanecili­ ğin in Bihliyoğrafya,ı (1946) adlı yayını tanıalanmış bir bibli ) oğrafyadır.

Bir ülkenin ):t�ıınlarını ,cri)or,a mil!i, çeşitli dillerde �azıl­ mış dünya ya�ımlarını ,cri�orrn nıillcılcrarası hibliyo�raf)a ııayılır.

Doğrudan doğruya Bibliyoğrafya olarak yayımlanmış a ba­ ğım�ız, herhangi bir konuda ) azılını� bir yayımın ,onunda o konu) -la ilgili o-larak vcrilmi..sc ona da gizli bibliyoğrafya denir.

Bibli) ograr) a eğer ) ayımın � alııız lıihli) oıı;rarik kiinyc,-ini vcr­

nıckk yctiniyor,a cle�tirmcycn, ağcr ya) 1111111 değeri hakkında eleş­ tirme ap1yor a böyle hibliyoğrafyaya da eleştiren bibliyoğrafya denir.

Dergi makalelerini ,·eren ve bir bibliyoğrarya Milletlerara t

(lnternationale Bihliographie eler

lmanya'da yayımlanan önemli Makaleler Bibliyoğrafyasıclır. Zeit chriftenliteratur -

Biblio-graphie internationale de la litterature perioclique dan tou les

domaine de la eonnai ance) dır. Bu bibliyoğrafya 1896'dan beri

yayımlan-maktadır. Elimde gördüğünüz 1965 basklSldır. Konu baş­

lıkları almanca olduğundan bu bi] iyoğrafyadan faydalanabilmek için biraz Almanca bilmek gerekir. Bununla beraber bazı konu başlıklan İngilizce olarak verilmektedir. Fasiküller halinde yayım­ lanmaktadır. Allı aylık fasiküller bir cilt te�kil etmektedir. oz konusu bu bibliyoğrafya 15.000 dergiyi tarar. Alfabetiktir. Bibli­ yoğrafyanın onunda yazar adlan el izini vardır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye'den yeni potansiyel müşteri kazanmak. 5

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ABD’de bir grup senatör tarafından Başkan Joe Biden’a 24 Nisan'da yapacağı açıklamada 1915 olaylarıyla ilgili “soykırım”

The effects o f standard and branched chain amino acid enriched so lutio ns o n thermo genesis and The effects o f standard and branched chain amino acid enriched so lutio ns o

 1962’de Wynne-Edwards daha sonra grup seçilimi olarak bilinecek olan hayvanların aşırı nüfus ve yok oluştan kaçınmak için kendi nüfus yoğunluklarını

ÖZTÜRK G., YAMAN B., KOCABAŞ YENİPAZAR G., GERÇEKER TÜRK B., ERTAM İ., KARAARSLAN I., AKALIN T., KANDİLOĞLU G.. 12.Ege Dermatoloji Günleri, Türkiye, 10 - 14

Kastamonu İl Halk Kütüphanesi’nde bulunan hadisle ilgili yazma eserler müellifleri, demirbaş numaraları ve kitap adlarının alfabetik olarak sıralanışına göre

Songür Tüm Öğr.Üyeleri Tüm Öğr.Üyeleri Tüm Öğr.Üyeleri Cuma. 09:30

Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, Mısır Dışişleri Bakanı Şükrü ile bugün bir araya gelerek, &#34;Mısır'ın yakın zamanda ihaleye çıkardığı bir parselinin