& g u g l t
T«lia i»ll ifHEESK a i
S O N r
Midhaf Cemal
ruz vezni, 19 uncu yüz yılda, devletin son sandalyalarında oturanlar için kültür unsuru idi. Os manlI vezirleri içinde, ve bazan as kerî paşalar arasında şair olmak kül dür sahibi oimıya nıüsavidi. Bu iti-
fcad, bir bakımdan, biraz doğrudur. Çünkü şair olmak için OsmanlI türk- çesinin teşekkül unsurlarım bilmek, Divan Edebiyatının dayandığı Âyet Ve Hadis bilgilerine sahip olmak şart gibiydi. Ve böyle olunca, bir kimsenin şiir söylemesi bu bilgilere az çok ta sarruf etmesinin bir emaresi sayılı yordu. Biliyoruz ki, Koca Reşid Paşa nın Gülhane haittı kadar meşhur o- Jan bir gazeli vardır, ve Gülhane hatı ile dünya tarihine giren büyük vezir, gazeli ile de Osmanlı edebiyat tarihinin delik kadar küçük bir ka pısı olan Fatin tezkeresine girmiştir. Paşa olan şairler, isimlerinin vasıf ları olan memuriyetleri itibarile, ida re tarihimizde mânidar bir listedir:
Reşid Âif Paşa = Vezir ve Ayan; Bedri Paşa = Ferik ve Vali;
Nevres Paşa — Başmabeynci ve iki defa Maarif Nazırı;
Sadullah Paşa = Vezir ve Elçi; Mehmet Sait Paşa = Beylerbeyi rütbesinde Paşa ve Mutasarrıf;
Cevdet Paşa = Vezir ve Adliye Na zırı;
Şerif Ahmet Reşit Paşa = Beyler beyi rütbesinde ve Vali ve Hukuk Mü edlifl.
Sami Paşa = Vezir ve Maarif Na zırı;
Giritli Sırrı Paşa = Beylerbeyi rüt besinde ve Vali;
Eşref Paşa, = Askeri Paşası;
Hüseyin Hüsnü Paşa = Zaptiye Müşiri ve Divan sahibi;
İrfan Paşa = Vezir ve Divan sa hibi;
Kâzım Paşa * Ferik;
Kemal Paşa = Vezir ve Maarif Na zırı...
Büyük Akif Paşa, tabii ki, bunların en başındadır, ve onun edebiyat inkı lâpçılığı devlet adamlığndan evvel ha tırlanır. Ve yine tabiî ki Vezir Koca Ragıp Paşa,
«Muvâfıkdır yine elbet mizaca
şîve-i kıymet, «Tabibin olsa hizbin marîzin sıh hatin söyler Veciz esinin bulunduğu ve her mıs- . rainin bir darbımesel kuvvetini taşı
dığı gazel bir Divana muadildir; Pa şa olan şairler içinde, keza her mıs raı, bir vecize, bir daılbımesel kudre tinde olan meşhur Ziya Paşa, isminin yarısı «Paşa» olacak derecede rütfoe- sile meşhur ve iki defa paşa olduğu (bir defa Beylerbeyi payesile sonra vezir rütbesile paşa olduğu) halde Şark edebiyatını mühürleyen, hakiki doğu kültürünün edebiyatta son mü messili ilan zattır ki, ismi bir listeye sığmıyacak kadar büyüktür.
Sekiz cild «Hukuku Ticaret» kitabı yazan Şerif Ahmet Reşit Paşa, aynı zamanda Divan Edebiyatının kud retli bir devamı olan bir şairdir. Şu inatla’U. gazelinde bir hukuk müel lifinden, bir validen ziyade biraz Fu zuli, biraz Nef’i vardır;
«Öyle âli-meşrebim rindan tehas-sür etmede «İtilâ-yl kadrime âlem tehayyür
\ etmede.
Vezirlerden ve 1908 Ayanından Re şit Akif Paşa da Ziya Paşanın «Caus tique» zekâsile vezir Koca Ragıp
Pa-şanın hakim edasını birleştiren beyit ler söylemiştir. Şu iki Mısra gibi;
«Cism-i hürriyet kefen-berdûş
olub ahlâk ile, «Defn olunmuştur mezar-i ye’se
devlet namına-Divan Edebiyatı ananesini hakiki bir tasarrufla benimsemiyen ve -Son asır Türk şairleri» nde tamamı mün- deriç bulunan bu gazelden hususî bir infialin tepkisi mevcut olmakla be raber, Ziya Paşayı hatırlatması bir
dereceye kadardır. Yoksa «terkibi
bend» ve «Zafername» yaratıcısının; buudları devrinin bu vadideki şairle rde müşterek ölçüsü olmıyan bir vüsat ihtiva etmektedir. Avrupaya kaçtıktan sonra Ziya Paşanın söyle diği şu beyit mesud Batı dünyasile yi kılmıya başlayan yakın Doğu İmpa ratorluğunun iki mısrâ kadar birbi rine yakın olarak konulmuş manevi iki haritasıdır:
«Diâr-i küfrü gezdin beldeler, kâ şaneler gördüm,
«Dolaştım mülk-i İslâmî bütün
viraneler gördüm.
19 uncu yüz yılın birçok büyük, iki büyük, ve bir meşhur sadrâzamı Di van şairidirler. Çok büyük sadrâzam, Tanzimat devrini Londradan getirdi ği ilhamlar ve irşadlarla açan Musta fa Reşit Paşadır. Londrada ve Paris-
[ D e v a m ı 6 in c i s a y f a d a ]
«Âzâdegân-ı kayd-i emel serfirâz Olur; «Naz eylesin sipihre o kim bî niyaz olur. Ve:
«Miyân-i giiftügûda bedmeniş iham eder kubhun,
«Şecaat arz ederken merd-i kıbtî sirkatin söyler. Beyitlerinin ve bilhassa:
Şubat 28
;jL" j r . - , r r T i = r = T - - .. ...
J
19
uncu asırda;
Pasa sairler
9
9
(Baştarafı S inci »ayfada)
te elçilik eden, Babıâliye Avrupayı sokan (fakat Avrupa nüfuzunu de ğil, Avrupa görüşünü sokan) ve bir muharebede ordularımızın saflarına İngiliz ve Fransız ve Sardonya ordu larını elinin büyülü kudretile karıştı ran vezir Divan şairi olmak arzusu nu yenememiştir. (Zaten o, Âli ve Fu a t Paşalara politika hocalığı edecek kadar devlet adamı olduğu gibi nes rini bazan genç Namık Kemale tak- lid meşki olarak uzatacak derece de de yazı adamıdır.)
Ve büyük devlet adamı olduğu ka dar diyemem, fakat epeyce büyük bir şair olmıya kendisini namzed kılan gazeli ve bilhassa o gazeldeki şu be yitler Reşit Paşanın şairliğinin çeş nisi ve çapı hakkında bir fikir vere bilir:
«Ser-I şahinşeh-i endişeye konsa yeri var, «Evc-i â1â-yı maârifde burnadır hâmem, «Bî muhâbâ reb-i nârefteye gitsem de ne var, «K&hr-ı lıasuı eylemeye elde .asadır hâmem.
Fakat Divan Edebiyatının çorak
ve arık toprağı en kudret -
li kabiliyetler için de bir nevi felâket olduğundan Koca Reşit Paşa, bu ka dar güzel bir gazelini, tekerrür eden kafiyesine zebun olarak, şu fena be yitle bitimliye mahkûm olur:
«Neyşekenmi acebâ Mısr-ı meânîde Reşit, «Bak Ualâvetdih-i tab’ı bülegadır hâmem!
Kalemini, o, siyasi lâyihalarım, Gülhane hatlarını yazan kalemini humâ kuşlarına, vâdiler açan asala ra benzeten Koca Reşit Paşa aynı ka lemi, sonunda, bir şeker kamışına benzetir. Ve bu kadar fena bir teşbi hi yapmak için, Mısır şehrile şeker kamışı arasındaki münasebeti kâfi gö rür. (Gazelin tamamı Fatin tezkere sinin 139 uncu sayfasmdadır.)
Yanyada bir nefer kadar muhare be eden, devlet 9andalyasında Avrupa devlet adamlarını kendi ölçüsü da hilinde hatırlatacak derecede mevcu diyet gösteren Vezir Keçecizade Fuat Paşa da bir Divan şairidir. Ve bir ga zelde Fatin tezkeresinin 323 üncü sayfasına girmiştir. Bu Avrupa mua şeretti Vezir -ki ayni zamanda müs- bet ilimlerle yuğurulmuş bir tababet doktorudur- Divan edebiyatına girin ce onun fena ananelerine İtaat et mekten kurtulamamış, Avrupaya Ab- dülâzizle seyahatinde ve Paris ka dınlarına kendisini zarafetile ve on ların "güzelliklerine ince itinasile be ğendiren narin ruhlu adam gazel ya
zınca dört bıyık kalınlığında dört kaşlı erkeklere alelusul ve alenen ilâm aşk etmekten kalemini kur t aramamıştır:
«Îkî ebru kıblesîydi secdegâh-!
âşıkas
«Hattı geldi ol bütün şimdi olur
nâcâr câri
En dikkati çeken Sadrâzam Âli Pa çanın şairliğidir. Devlet sandalyasın- da oturduğu zaman, teneffüsünden şüphe edilecek bir maddilik manzarası gösteren, bilmem kaç sadaretinde set resinin bir düğmesini bir defa çözmi- yen Âli Paşa, bir gazelinde göğsünü bağrım sevgilisine perişan yakalı Fu zuli kadar açar. Babıâlide oturan ÂU Paşa ile Fatin tezkeresinin 276 ncı sayfasında oturan Âli Paşa iki ue kadar ayrıdır. Fatin teskeresindeki gazelinin şu beytinde Babıâlide onun düğmesiz ve iliksiz dümdüz bir çuha olan göğsünü görürüz, halbuki Fatin tezkeresindeki gazelinin şu beytinde çıplak göğsünün kemiklerini sayabi« liriz:
«Sinem o kaşı yâ (yay) hedef-İ tîr-i cevr eder, «Bu çilleyi gönül ne vakittir çekel yeter.
Medreseden çıkmış bir sarıklı zat olduğu halde OsmanlI İmparatorlu ğunun Maliye Nazırlığım da yapan Sadrâzam Şirvanlı Rüştü Paşa da Fa tin tezkeresinin 136 ncı dayfasmdaki bir gazeli ile şairdir.
«Birdir sefâ-yı vasi, sefa bir değils*
- de;
«Birdir cefâyı hicr, cefâ bir değils* de.
Matla’lı gazel bu evvelâ müderris sonra Maliye Nazırı, sonra Sadrâzam olan Rüştü Paşanındır.
Fakat, Tanzimat vezirlerinin için de, hayrete çok şayan olanı şair Mah- mud, Nedim Paşadır. Nesri, anlaşılan yacak derecede karmakarışık olan ve sahibinin okur yazarlığında insana şüpheler veren bu vezirin pek az olan şiirleri pek çok güzeldir.
Yalnız şu mısra bir şairi edebileş- tirmiye yeter;
«Her kimse kendi âleminin pâdişâ
htdır Bu mısraı ile Koca Ragıbı hatırla tan bu vezir, şu beytile de Nedimi, yalnız öyle değil, edasile de sezdire cek kadar narindir:
«Humâr-l derd-i vuslat çekmezem derdi Nedim amma, «Şarâb-ı şîve-i aşkınla mahmul
olur gittikç*
M id hat Cemal K U N T A Y
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi