• Sonuç bulunamadı

Kaybolan Türk Mutfağı: Bursa'lı İskenderoğlu ailesi 140 yıldır kebapçılıkla uğraşıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kaybolan Türk Mutfağı: Bursa'lı İskenderoğlu ailesi 140 yıldır kebapçılıkla uğraşıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMHURİYET 27 EKİM 1978

Y E D İ

İNCELEME

ARAŞTIRMA

RÖPORTAJ

KAYBOLAN

TÜRK

MUTFAĞI

Röportaj: Atillâ DORSAY

Fotoğraflar: Ara GÜLER

I

| «İskender» adlı

2

dükkânın

bugünkü

yöneticisi Cevat İs-

kenderoğlu, son şek­

liyle döner kebap ya

pimim babasının bul

duğunu söylüyor.

| «Sokaktaki

adam

İskender’i bilir. Ama

Belediyeler bize sa­

hip çıkmaz. Piyasa­

daki herşeyin fiyatı

artar, ama o malze­

meden yapılan ye­

mekte narh vardır.»

«Yağın lezzeti hay­

vanın beslenmesine,

mer’adaki ot cinsine

bağlıdır. Kebapta en

makbul olanı, kekik

otu yiyen keçi yağı­

dır.»

CEVAT İSKENDEROĞLU, DÖNERİ BAŞINDA.

BURSA’LI İSKENDEROĞLU AİLESİ

140 YILDIR KEBAPÇILIKLA UĞRAŞIYOR

O

İskender adı Bursa'ya ve Bur sa'nın yanısıra kebapla, dolayı­ sıyla Türk mutfağıyla özdeşleş­ miş gibidir. Birini düşününce ö- bürünü anmadan edemezsiniz. Onun İçin Bursa’ya gidilince is kender ismini taşıyan 2 dükkân dan birine mutlaka gidilir, dük­ kânların ucuz aşçı dükkânı ve­ ya okul yemekhanesi havasın­ daki zevksiz dekorasyonuna, u- zun süre bekleme veya garson­ ların ilgisizliğine sinirlenme pa­ hasına bu görev yerine getiri­ lir.

Cevat iskenderoğlu, 1934’de vefat etmiş olan baba İsken­ der'in 3 oğlundan biri ve tek hayatta olanı. Ana caddedeki küçük dükkânında servis saatle rinde (ki bu süre, lokantanın yalnız öğlenleri açık olmasına karşın, 11.30'dan 15.30'a uza­ nan uzun saatleri kapsıyor) biz­ zat işinin, yani döner şişinin başında bulunuyor. Onu orada yakaladık, resimlerini çektik, ama konuşmamız ayni ölçüde kolay olmadı. Ertesi güne ran devu alabildik. C gün gittiği­ mizde ise Cevat bey nedense teype konuşmak istemedi, not almamıza da izin vermedi. Yal­ nızca konuştuk, o arada bazı sorulara ince kâğıtlar üstüne uzun yanıtlar yazdı. Böylece bir küçük (ve okunması zor) def­ ter oluştu. Bu alışılmışın dışın­ daki röportaj biçiminden de, bakalım neler ckacak?

AİLE MESLEĞİ

Aile, 140 yıldır kebapçılıkla uğraşırmış. Cevat bey, bu dük­ kânın 130 yıllık geçmişi var di­

yor, ve bu işi «reddi gayri kabil ata yadigârı bir meslek» ola­ rak niteliyor. Önceleri, dede ve onun babası zamanında işe tan dır kebapçılığıyla başlanmış.

«Ağırdır tandır kebabı.. Et ve böbrek yağını emer et. Onun İçin, babamız bugünkü ocak kebapçılığını ve döneri bulmuş tur ve eti, tereyağı ile pişirme­ ye başlamıştır.» Altını çizerek soruyorum: «Yeni döner kebo- pın mucidi pederiniz midir?» «Evet», diyor Cevat bey... «Bu­ günkü şekliyle döner kebap ya pimim o bulmuştur. Seri, hızlı yapıma geçmiş ve böylece mo­ dern kebapçılığın atası olmuş­ tur.»

Cevat bey, kebapçılığı apay­ rı bir alan olarak kabul ediyor Türk mutfağı İçinde. «Ben ma­

karna bile haşlamadım, sala­ ta bile yapmasını bilmem.

Ke-

I---bap, başka İştir» diyor. Ama, İstanbul'un ünlü lokantalarının aksine, kebapın Türk mutfağı içinde çok önemli bir yer tuttu­ ğunu ileri sürüyor... «Kebapto 2 ona unsur vardır: Et ve tere­ yağı diyor...

«Kebapta suret1 katiyede ko­ yun eti kullanılmalıdır. Cins o- larak kıvırcık veya Marmara dağlıcının erkeği makbuldür. Ama bu ete kuzu burması (ene

me) de katılmalıdır». Sonro ke­ bapçılığın ve et seçiminin ince­ liklerini anlatıyor: Eneme, 1 yıl içinde iğdiş edilen kuzu.. Ba- dak, 1 yılın sonunda iğdiş edil­ miş kuzunun etine deniyor. Cok makbul değil, kokuyor. Kısır ko yun eti de makbu!.. Nasıl an­ laşılıyor kısır koyun? «Lenger

kemiğinden, veya cinsiyet orga nından. Kebapa toklu (1 yaşın­ da kuzu) eti de karışabilir. Etin karın boşluğu, döş ve gerdan kısmı He böbrek yağları kulla­

nılmamalıdır. Et, jsulüne göre parçalanır ve den sinir ve ka­ buklar atıılr. Sonra, yağlı, yarı- yağlı, hiç yağsu kısımlarla file­ to ve bonfileler ayrılır. Büyük parçalar özel b-çaklarla plâklar halinde açılır, döner şişine kü­ çükten büyüğe doğru dizilir. Et­ ler özel bıçaklarla sürekli dü­ zeltilir, İnceltilir büyük plâk et­ lerin arasına doldurulur. Döner böylece tamamlanır...»

Ne kolay, değil mi? Bu tarif üstüne evinizde hemen yapabl lirsiniz isterseniz! Cevat İsken­ deroğlu, sonra da uzun uzun

dönerin ve kebabın 2. önemli öğesi olan tereyağını anlatıyor. Bir zamanların yayık ve kay­ mak usulü terevağlarını... Tere yağı deyip geçmeyin!. Onun da et kadar İncelikleri var... Ko­ yun, inek, manda, keçi sütün­ den yapılanlar hep farklı.. «Yo

ğın lezzeti, hayvanın beslenme sine, mer'adaki ot cinsine bağ­ lıdır. Kebapta en makbul ola­ nı, kekik otu yiyen keçi yağıdır. Biz, müessese oiarak tereyağl­ ınızı Uludağ’da özel olarak yap­ tırırız. Dışardan oimayız» diyor..

GERÇEK İSKENDER KEBABINDA MELER VAR?

Cevat bey. kendine özgü esp rili bir kişi... Etten sözederken örneğin, şöyle diyor: «Etin ke­

miğe yakın olan kısmı

lezzetli-— .... t

dlr derler, bilirsiniz. Bu kural, çapkınlıkta olduğu gibi kebapçı lıkta da geçerlldir. Onun İçindir ki kemiğe yakın etten yapılan şlş-köftenln tadına doyum ol­ maz. Bu, Türk usulü ızgaraların en güzel yemeklerinden biridir.»

Cevat beye lokontada niye yalnız kebap bulunduğunu, çor­ ba, pilav, salata veya tatlı ser visl yapmadığını soruyorum. As lında ' bunun, olabildiğince ça­ buk servis yapmak, İskender kebabı yemek için gelmiş olan lan bekletmemek ve bir an ön­ ce göndermek gibi ticari bir

kaygıdan doğduğunu sanıyo­ rum. Ama o, şöyle yanıtlıyor bu nu: «Kebap, komple ve tonik bir gıdadır. Gerçek İskender ke babında (kİ biz bunu ancak

müşteri durumumuz rahatken yapabiliyoruz), 5 türlü et var­ dır.- döner, şiş - köfte, fileto, kuşbaşı ve böbrek... Ayrıca do mates / biber, pide ve yoğurt... Bunun üstüne başka birşey ver meye gerek var mı?»

Kebapçılığın sırları nedir? Bir müesseseyi uzun yıllar ayni ünü koruyarak sürdürmek ko­ lay mı? Türkiye'de kebabın ge­ leceği nedir? Bu sorulara şöyle diyor:

«Aşk olmazsa meşk olmaz. Her meslek gibi kebabçılık da sevilmezse yapılmaz. Önce mes leğl iyice öğrenmek gerekir. 5/6 yıl yanmalı. Yapılan iş, önce in­ sanın kendisini tatmin etmeli. Gaspar Cassado. Yehudi Me- nuhln, Darvaş önce kendileri

İçin çalarlar, sonra diğerleri İçin... İnsan, İşinin başında ken dişi bulunmalı. Ben hergün ge­ lir, bu sıcakta döner şişinin ba şına geçerim. Geçen yıl trafik kazası geçirdim; 3,5 ay yattım. Ben bulunamıyacağım diye dük kânı kapattım.»

Babasının hiç aklından çık­ mayan bir sözünü anıyor: «Mes

leğimde bilerek blrgün hile yap tıysam, Allah beni dünya ni­ metlerinden olduğu kadar, Ahi- ret nimetlerinden de mahrum etsin»... Sonra şöyle diyor:

«Ben ölünce ne olur, bilmem... Kebapçılık böyle sürer mİ?»

Ya, Anadolu, özellikle güney kebapları? «Onlar şiş ve şiş - köftecidir. Döner veya Bursa kebabı bulamazsınız oralarda».

BELEDİYE NİN VE BAKANLIĞİN İLGİSİ, İLGİSİZLİĞİ

Dükkânını, ününe karşın ni­

ye büyütmediğini ve daha 'şık'

bir hale getirmediğini soruyo­

rum: «Bu bir el sanatıdır. Bü­ yütürsem, ayni kaliteyi koruya- mam. Lüks yapmaya gelince, ben burayo evime harcadığım parayı harcamam. Şu duvarları lambri yapmak, girişe döner !:a pı koymak zor mu? Ama y*>P' mak İstemem. Çünkü kapıya ge len benim vatandaşım, işçim, köylüm, çekinmeden, kendi evi gibi İçeri girebilmeli. Burasını Hilton, Sheraton gibi görmeme II. Burada gelmiş - geçmiş tüm Cumhurbaşkanlarımız ve Baş­ bakanlarımız, Begüm, Ağa Han’ dan Afgan Kralı’na birçok ünlü kişi yemek yedi. Ama asıl olan halktır. Bir müessese halktan koparsa yaşıyamaz. Buraya ise halk da geliyor, köylü de... Ve gelecek»...

Cevat bey. sonra Belediyele

-rin, ilgili bakanların tulumun­ dan yakınıyor: «Sokaktaki o-dam İskender'i blür. Ama Bele­ diyeler bize sahip çıkmaz. Pi­ yasadaki herşeyin fiyatı artar, narh yoktur. Ama o malzeme­ den yapılan yemekte narh var­ dır ve bu yalnız lokanta, mu­ hallebici ve kofetaryalaro uygu­ lanır, başka yere uygulamaya Belediye'nln gücü yetmez. Ge­ cen yıllarda sıkıntılı bir duru­ mumuz olmuştu, bir Belediye Meclisi üyesi: «İskender mî? Ka

panırsa kapansın, yerine 10 ta nesi açılır» buyurmuş. Yerel yö netleimiz bizi böyle görür, pi­ yasadaki taklitçilerimizle bîr tu torsa olur mu? Bakın bir za­ manlar ünlü Beykoz paçası var dı. Bugün gidin de Beykoz'a pa ça bulun... Niye? Çünkü Bele diye korumadı. Biz, geçen yıl­ larda İskender kebabımızın is­ mini tescil etîirrpek İçin Sanayi ve Teknolo|l Bakanlığının ilgi­ li dairesine başvurduk. Mutfak turizmin bir özelliğidir. Böyle ileri gelen Türk mutfağı örnek­ lerine Turizm Bakanlığı sahip çıkmalı, bizi himaye etmeli, ta­ rifelerimizi te3bit etmelidir. Bi­ zi Belediye memurunun, turizm bilgisi, hayat tecrübesi kısıtlı olan, bize fiyat verirken ken­ di bütçesiyle (haklı olarak) kı­ yaslayan belediye memurunun İnsafına bırakmamalı, kendisi korumalıdır, bize muhatap olma lıdır. Yoksa yakında Bursa’da da İskender diye bir müessese kalmayabilir».

YARIN. Liman Lokantası

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Türk Mutfağı yemeklerinin, otellerin %82.7’sinde, restoranların %61.8’inde ve catering servisi veren işletmelerin %72.7’sinde yabancı turistlere; ikram hizmetleri

Avrupa devletlerini barış için bir araya getirme çabasında olan en önemli örgütlenme önerilerinden birisi de 1924 yılında Avusturyalı siyasetçi Richard

İlk soruyu, Ruşen Eşref yerine, Sezai., bu, adeta ök­ sürüklü ihtiyar sorar: “Hiç Avrupa’da bulundunuz mu?”.. Ama Diyorlar ki yazarının eski

Peygamber (s.a.s.)‟in Sakif Kabilesi aleyhinde veya Uhud‟da yaşanan hezîmetten sonra bozulan bazı müminler aleyhinde dua etmek istediği zaman nâzil olduğu da

Bu kadar beklemek zorunda kalmas›n›n en önemli nedeni, büyüklü¤ü (en küçük kromozom olan 21. kromozomun 6 kat› kadar) ve tüm genomun da % 8 gibi bü- yük bir

Yetiflkinler için yaflam boyu (ortalama 70 y›l) dozu ola- rak Do¤u Karadeniz k›rsal kesimi için geçerli olabilecek 6 mSv’lik de¤erin, da- ha düflük dozlar›n al›nd›¤›

İşte bu olasılıkların farkında olan devletler, sivil toplumun gücünü dış politika alanında kendi yanlarına alabilmek için Kamu Diplomasisi olarak adlandırılan yeni bir

Sonra Hüseyin Rahminin bütün eski esem lerini tercüme etmek bir vazife­ dir.. Daha bunlara nazaran antoloji­ ye girmesi unutulmuş ne büyük kıymetlerimiz