• Sonuç bulunamadı

The painter Nazmi Ziya

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "The painter Nazmi Ziya"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M İMİM

TÜRK RESMÎNDE 1914 KUŞAĞI OLARAK

ADLANDIRILAN VE ÜSLUP AÇISINDAN

İZLENİMCİ ETKİLER TAŞIMASINA KARŞIN

KLASİSİZMDEN TÜMÜYLE UZAKLAŞMAMIŞ

RESSAMLAR ARASINDA İZLENİMCİ TAVRI

KARARLILIKLA SÜRDÜREN NAZMİ ZİYA, BU

KUŞAK İÇİNDE AYRICALIKLI BİR YERE SAHİP.

THE Î914 GENERATION OF ARTISTS WERE

ALL INFLUENCED B Y IM PRESSIO NISM ,

WITHOUT SIMULTANEOUSLY ABANDONING

CLASSICISM ALTOGETHER.„ONLY N AZM I

ZİYA STOOD OUT A S ONE OF THE M OST

UNCOMPROMISING ADHERENTS OF THE

IMPRESSIONIST MOVEMENT.

Nazmı Ziya'nın Kile Sanat Galerisi Arçivi'nden alınm ıj bir yağlıboya tablosu: "Boğaziçi'nden Görünüm "./ An oil painting by Nazmi Ziya from the Kile Art Gallery Archive: "View of the Bosphorus".

(2)

a

>

T

.

g^mdü

“Gecenin g^rndüz olmak için geçirdiği istihale­

ye (dönüşüme) şahit olmayanlar yeryüzünde

hiç bir şey görmemişlerdir.” Ressam Nazmi

Ziya’mn (Güran) bu sözleri resmi nasıl yaşadı­

ğını kısaca tanım lam aya yetiyor. Sanatçı

Paris’te bulunduğu yıllarda benimsediği bu

İzlenimci anlayış doğrultusunda, bütün yaşamı

boyunca İstanbul’un çeşitli köşelerini konu

alan peyzajlar gerçekleştirmiştir. Maçka sırtları,

Karacaahmet mezarlığındaki selvi ağaçları,

Nusretiye Camii, Langa bostanları, Çamlıca

“Those who have never witnessed the transformation o f night into day have seen nothing in this world. ” These words by the Turkish painter Nazmi Ziya Güran express his approach to art precisely. N a zm i Ziya Güran spent his entire life painting Istanbul scenes in the impressionist style which he espoused during his years in Paris. The hillside at Maçka, cypress trees at Karacaahm et Cemetery, Nusretiye Mosque, market gardens at Langa, Çamlıca Hill, the city’s backstreets and coffee houses were among his favourite subjects. In order to observe the changing qu a lity o f light

Nazmi Ziya'nm Kile Sanat Galerisi Arşivi'nden alınan iki tablosu. "Evinden Fatih Cami" (solda), "Üsküdar'da Bir Sokak" (sağda)./ Two paintings by Nazmi Ziya from the archive of Kile Art Gallery. "Fatih Mosque from the Artist's House" (left) and "A Street in Üsküdar' (right).

Tepesi, İstanbul’un ara sokakları ve kahveha­

neler onun sıkça ele aldığı konulardan bazıla­

rıdır. Sanatçı ışığın, gün boyunca değişen etki­

lerini izleyebilmek için sabahın erken saatle­

rinde doğaya çıkar, büyük bir keyifle çalışır.

Bazen, bu doğa gezintilerini yakın arkadaşları

Arif Kaptan veya Feyhaman Duran’la birlikte

yapmış, sırtlarında şövalelerle İstanbul’un

sa-throughout the day, he would set out early in the morning. He was always happiest out o f doors, and often his close fr ie n d s A r if Kaptan or Feyham an Duran would accompany him on his exploration o f Istanbul’s quiet comers and outlying countryside ivith rucksacks on their backs.

Nazm i Ziya Güran spent most o f his life at his house in the old quarter o f the city, at number 20 Avni Paşa

3 0

(3)

3 2 SKYLIFE NİSAN

kin ve sesiz köşelerini aramışlardır.

Yaşamının büyük kısmım geçirdiği Süleymaniye,

Kirazlı Mescit Caddesi Avni Paşa Sokak 20

Numaralı evde her pazartesi Hikmet Onat, Ruhi

Arel ve İbrahim Çallı başta olmak üzere dönemin

pek çok sanatçısı biraraya gelir; tatar böreği, ka­

bak tatlısı ve rakı ile donatılan sofrada, sanat tar­

tışmaları yapılırdı. Bir süre Avrupa’da bulunan bu

arkadaşları, I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla

Fransa, Almanya gibi ülkelerden yurda dönmek

zorunda kalmışlar, İstanbul’da Akademi’nin

çevre-Sok., Kirazlı Mescit Caddesi in Süleymaniye. Every Monday evening he held open house fo r the artists o f his day, in c lu d in g such lea d in g n am es as Hikmet Onat, Ruhi Arel, and Ibrahim Çallı. Over a simple dinner which generally consisted o f tatar böreği (stuffed dum plings with yogurt), kabak tatlısı (baked pum pkin pudding) and rakı (the tra­ ditional Turkish drink with aniseed) the company would discuss art. Most o f the artists o f Güra’s gen­ eration had gone to study in France a n d Germany, only to return prematurely upon the outbreak o f

Nazmi Ziya bütün yaşamı boyunca, İzlenimci anlayış doğrultusunda, İstanbul'un çeşitli köşelerini konu alan peyzajlar yaptı. (Kerpo Koleksiyonu'ndan). Nazmı Ziya spent his life painting impressionist scenes of İstanbul (from the Kerpo Collection).

sinde toplanmaya başlamışlardı.

Türk resminde 1914 kuşağı olarak adlandırılan ve

üslup açısından İzlenimci etkiler taşımasına karşın

Klasisizmden tümüyle uzaklaşmamış ressamlar

arasında izlenimci tavrı kararlılıkla sürdüren

Nazmi Ziya, bu kuşak içinde ayrıcalıklı bir yere

sahiptir.

Açık havanın berraklığını, gün ışığının nesneler

World War I, and back in Istanbul they form ed a community centred around the Academy o f Fine Arts.

Known as the 1914 generation, these artists were all influenced by impressionism, without simulta­ neously abandoning classicism altogether. Nazmi Ziya Giiran stood out as one o f the most uncompro­ mising adherents o f the impressionist movement.

(4)

9 t

üzerindeki yansımasını büyük bir ustalıkla tuvale

aktarmayı başaran Nazmi Ziya, sanatla dopdolu

geçen kısa yaşamını anılarında şöyle anlatır:

“...1881’de İstanbul’da doğdum. Babam, Fatih

Mehmet’in hocası Şemsettin Molla Gürani ahfa­

dından olup, Babıali’de Dahiliye muhasebecisi idi.

Aksaray’da küçük bir evimiz vardı. Birkaç yaşlı

yemiş ağacıyla birkaç yerli çiçekten ibaret küçük

bir bahçemiz vardı. Ben tabiat sevgisini bu bahçe-

' den aldım. 1900 senesinde

Mülkiye Mektebi’nden diplo­

ma aldım .

20 yaşında

B abıali’de iyi bir m aaşla

Sadaret Mektebi Kalemine

girdim. Bu bol para ve niha­

yetsiz boş vakit bana,

Fransızca, felsefe ve sanat

tahsili im kanını verm işti.

1902 tarihinde Sanayi-i

Nefise Mektebi’ne (Güzel sa­

natlar Akademisi) girdim ve

1908’de, yani Hürriyet ilan

edildiği sene mektepten dip­

loma aldım. O tarihlerde ka­

rikatür dergilerine mütema­

diyen resimler yapıyor, yazı­

lar

yazıyor-His canvases masterfully convey the clarity o f the open air and the reflection o f daylight on objects.

Nazm i Ziya Güran has left a brief account o f his life, which was cut short when he suffered a heart attack at the age o f 56. So let us listen to his story told in his own words:

“I was born in Istanbul in 1881, ” he began. “My father was a descendant o f Şemsettin Molla Gürani,

teacher to Mehmet the Conqueror. He worked as an

Yukarıdaki fotoğraflarda eşi ve çocuklarıyla birarada gözüken Nazmi Ziya, 1908'de bitirdiği Sanayi-i Nefise Mektebi'ne 19 18'de müdür olarak geri dönmüştü./ The painter Nazmi Ziya is seen in the above photographs with his wife and children. He graduated from the Academy of Fine Arts in 1908, returning as director of the same institution a decade later.

dum. Birkaç ay

içinde seyahat

parası toplan­

dı, 1500 kuruş

aylığım

da

muntazam çı­

kıyordu.

Paris’e gittim,

dört ay kadar

orada kaldım

ve Akademi

Julian’a de­

vam ettim.

O zaman Paris’te klasik ve empres­

yonist (İzlenim ci) m ücadelesi vardı. Harbi

Umumi’den birkaç ay evvel İstanbul’a döndüm.

Beni İzmir Muallim Mektebi Müdürü yaptılar.

Yazık ki çok az sürdü bu vazife. Hayatımın en

güzel günlerini samimi, arslan yürekli gençler ara­

sında geçirdim. Sonra İstanbul’da iptidai

mektep-accountant at the Ministry o f Interior, and we lived in a small house in Aksaray. My early love o f nature began in this garden, with its handful o f elderly fru it trees and oldfashioned flowers. I graduated from the School o f Public Administration in 1900, and entered the Grand Vizierate as a trainee at a good salary when I was 20. With plenty o f money and free time I devoted myself to the study o f French, philosophy and art. In 19021 entered the Academy o f Fine Arts, grad­ uating in 1908 the year that the Constitution was pro­ claimed.

“Around that time I was busy drawing fo r comic mag­ azines, a n d as I was still receiving my government salary regularly, within a fe w months I had saved enough money to go to Paris. I stayed in Paris fo r fo u r months, attending courses at the Academie Julian. The conflict between classicism a n d impressionism was in fu ll swing in France then. I returned to Istan­ bul a fe w months before the outbreak o f the Great

War, a n d was appointed director o f Izm ir Teacher

SKYLIFE

3 4

(5)

leri müfettişliğine tayin olundum. Harp ortalığı al­

tüst etmişti. Çamlıca’da babadan kalma bir köşk,

biraz da toprak vardı, oraya çekildim. Lahana ve

pırasa ekiyor, bahçenin yemişleriyle çocuklarımın

gıdasını ikmale çalışıyordum. Parasız, pulsuz,

ümitsiz kalmıştık. Garibi şurasıdır ki, en güzel re­

simlerimi de bu zaman yaptım. 1918’de Sanayi-i

Nefise Mektebi’ne müdür oldum. Daha sonra işgal

kuvvetleri geldiler, o zamanki milli hareketlere

propaganda yaptığım cürmü ile beni takip etmeye

başladılar. Ali Kemal’in Maarif Nezareti zamanında

müdürlükten azledildim. Artık Çamlıca’daki bah­

çeme çekilmiş, 18

lira maaşla geçin­

meye uğraşıyor­

dum. Para kazan­

mak için yaprak tü­

tün ticareti yapma­

ya mecbur oldum.

Bir süre sonra yeni­

den vazifeye aldı­

lar. Altı ay kadar

ecnebi m ektepler

müfettişi olduktan

sonra tekrar Sanayi-

i Nefise Mektebi’ne

m üdür tayin edil­

dim. Bu defa mek­

tebi yine Cağa-

loğlu’ndaki binada

perişan bir halde

buldum . 1926’da

merhum Necati Bey ve zavallı arkadaşım Namık

İsmail’in yardımı ile mektebi bugünkü Fındıklı’da-

ki binaya nakledip yerleştirmek saadetine mazhar

oldum.

Resim kanaatime gelince; şu otuzaltı senelik di­

dinmeden sonra insanlık için lazım olan resmin

henüz doğmamış olduğu kanaatindeyim. Ve bu

resim doğacaksa, her halde şimdiye kadar yapıl­

mış olan resimden büsbütün başka birşey olacağı­

na inanıyorum...”

Nazmi Ziya, 1916 yılında Galatasaray Yurdu’nda

açılan sergiye katılm ış ve Güzel Sanatlar

Birliği’nin sergilerine resim vermiştir. Nazmi

Ziya’nın tüm dönemlerini içeren ve yaklaşık üç-

yüz tablodan oluşan retrospektif sergisi ise 17

Ağustos 1937 tarihinde Güzel Sanatlar Akademisi

Salonu’nda gerçekleştirilmiş, ancak henüz sergi

bitmeden, 11 Eylül 1937 günü, geçirdiği kalp krizi

sonucunda yaşama veda etmiştir.

Training School. This period spent among sincere and enthusiastic young people was the happiest in my life, a n d I still regret that it lasted only briefly un til I became inspector o f elementary schools in Istanbul. The war soon turned life upside down, however, and I withdrew to a house and land at Çamlıca which I had inherited from my father. I kept my children fe d on cabbages a n d leeks which I grew in the garden and fru it from the trees. We were without money or hope.

“Strangely, I painted my best work at this time o f des­ peration. In 1918, I became director o f the Academy

o f Fine Arts. Then the occupation forces arrived, and I w as p u t u n d e r surveillance fo r con­ ducting propaganda f o r the lib e ra tio n movement. When Ali Kemal became minis­ ter o f education I was dismissed, and again withdrew to my house a n d g a rd e n a t Ç am lıca, try in g to make ends meet on a pension o f 18 lira. To make money I began tra d in g in tobacco leaf. But before long, I received a new a p p o in tm e n t, this tim e as inspector o f the foreign communi­ ty schools in Istanbul, a n d shortly afterwards was reappointed director o f the Academy o f Fine Arts. I fo u n d the school in a state o f disarray at its building in Cağaoğlu. In 1926, with the help o f the late Necati Bey and my friend Namık Ismail, we arranged fo r the Academy to move to its present premises in Fındıklı.

“After 3 6 years hard work, I have come to the conclu­ sion that the art which m ankind needs has not yet been born. A n d i f this art is to come into being, I believe that it will be completely different from all that has gone before. ”

In 1916, Nazm i Ziya Güran participated in his first mixed exhibition at Galatasaray Yurdu, and exhibi­ tions at the Association o f Fine Arts. A retrospective exhibition o f his work, consisting o f nearly three hun­ dred p a in tin g s fro m every period, opened at the A cadem y o f Fine Arts on 17 A ugust 1937. Sadly, Nazmi Ziya Güran died before the exhibition closed, on 11 September 1937.

Nazmi Ziya'nın ailesiyle birlikte çekilmiş bir fotoğrafı. Ona göre insanlık için gerekli olan resim hâlâ doğmamıştı./ Nazmi Ziya with his family. He believed that the painting mankind needed had not yet been born.

* Fatma M. Tepeci, sanat tarihçisi. * Fatma M. Tepeci, art historian.

3 6

SKYLIFE NİSAN " t t “ APRIL 1995

Referanslar

Benzer Belgeler

Sabiha Gökçen ister Ermeni olsun, ister Kürt, ister Türk, ister Çerkez, ister Abaza, ister Boşnak, benim için Türkiye'nin ilk kadın pilotu ve Atatürk'ün manevi kızıdır. Bu

Haşan - Âli Yücel; mevzuu, daha çok haftanın hâdisesine göre değişen yazılarında tek vahdet unsurunun bu ideal olduğunu şu satırlarda tavzih e-

Missed abortus tanılı hastalarda ise sağlıklı kontrol gebelere göre serum çinko düzeylerinde anlamlı fark bulunamazken, serum bakır düzeyi ve seruloplazmin oksidaz

External radiation quantity can be measured in terms of exposure, air kerma, absorbed dose, dose equivalent, ambient dose equivalent by using radiation measuring instruments..

Anket çalıĢmasına katılanlara Ġl Göç Ġdaresi Müdürlüklerinin ildeki göç politikasının uygulanması aĢamasında aktörler arasında koordinasyonu

Borçlar hukuku öğretisi, karşılık ilişkisinin sona erdirilmesi, borcun nitelik ve kapsamının değiştirilmesi ve savunmalar konusunda, kanunun ters yorumu yanında (TBK

Bu çalışma sonucunda, TSE-ISO-EN 9386-2 “hakeket engelliler için xxxx“ standartlarına uygun, modüler, montaj kolaylığı, hızı 0.15 m/sn olan tekerlekli

Bir karlı İstanbul gününde meydana tezgâh açan Rusların görünümü, savaştaki bir cepheyi andırıyordu (sağda).. Çınaraltı’nın Türk müdavimleri