T "
( $
5 O
22. Mayıs 1950
Evvel zaman iç
Kır ilenlerine dair
Y az gezintileri — Alemdağı
merakı
—
Arabalar, atla gidenler — Taşdelen suyu
Her hakkı mahfuzdur
Y
az geldi mi iki derde girif tar olurduk biz çocuklar. Biri mekteplerde imtihanı at latmak, diğeri imtihanda mu vaffak olursak alacağımız he diyeleri tahmin etmek ve artık yeni derslere kadar bol bol gez mek tozmak. Bu iki meşguliyet hakikaten heyecanlı geçerdi. Hele sınıfı geçememek ihtimali daha hüzünlü geçerdi. Fakat bir geçti mi tadından yenmez di. Göğsümüzü gere gere yüzü müzün akiyle seğirtir dururduk. Yalnız kendi evleri olmıyanlara kira sayfiyelerine gidenlere göç biraz güç olurdu. Gerçi öküz a- rabaları sayesinde eşya salimen gider gelirdi amma giden eşyayı gidilen eve uydurmak pek asan olmazdı. Buna rağmen yaz â- lemleri pek neşeli ve şetaretti idi evvel zaman içinde, çünkü dağdağasızdı. Gösterişi; teş rifatı, yevmi mahsus falan yok tu. Ölçüsüz bir cemiyet vardı. Ölçüsüz sevgi vardı.Gerçi biraz lâübâlilik de yok değildi. Sizin ancak yerleştiği niz eve okkalarla gelen ve gün ler geçiren misafirler gibi! Fa kat bunlar da dahil olduğu hal de aileler arasında samimiyet müstevli idi. O kadar kim: Mi safirleri ev halkından tefrik et mek güç olurdu. Zira onlar da evin işine karışır, yardım eder lerdi. Mutfağa, girerlerdi, evi temizlerlerdi, bahçeye bakarlar dı falan. Bazıları da hüner sa hibi idiler. O canım ev dolma larını, sakız böreklerini, irmik helvalarını, sütlü kaymaklı tat lıları bu misafirlerden elleriyle yapanlar ve bunların içinde ha nımefendiler de bulunurdu.
Hele kır âlemleri
Biz Çamlıcada otururken bir (Alemdağı) merakına düşmüş tük. Hafta -.geçmez köy yani öküz arabalarına yerleşir Kısık - lıdan alessabah Alemdağma gi derdik ve mehtapta evlerimize dönerdik. Konu komşu bu eğ lenceye iştirak ettiği için araba adetleri ziyadeleşir ve bir de harem selâmlık arabaları sırala- şırdı. Usulen önde kadın ara baları, arkada erkeklerin araba ları etrafta da atlı gençler ya ni aile çocukları epeyce keyifli bir sefer doğurmş olurdu. Ara balar şiltelerle rahatsızlaştınl- dıtkları için bazan yolda rahat ça uyuyanlar da olurdu.
Reşit Akif Paşa yeğeni Ahmet İzzet paşa (Sadrazam müşir Ahmet İzzet paşa) ve Haşan Cafer beyle Ali ve kardeşi Ahmet beyler bu Alemdağı
se-Semih Mümtaz S.
ferinin âdeta âşıkı idiler ve at larla bu işi görmeği tercih eder lerdi. Ve içlerinde ¿.li beyden başkası mükemmel süvarilerden idiler. Hele İzzet paşa bir de kervana karışan biz çocuklara binicilik dersi vermekte ısrar e- derdi. Ve Fransız biniciliği tar zını tercihan t â lt - eder müma- reselerini yaptırırdı. Kaç defa yuvarlandım, sayısını pek arze- demem. (Esasen dünyada yu varlanmalar pek sayılır kadar mahdut değillerdir).
Taşdelen
Suyu yerinde hakikaten âbı hayat idi. Hak rahmet eylesin Reşit Akif Paşa — o zaman he nüz beydi — suyun yanma gel di mi iştiha açar diye iki bardak yuvarlardı. Yemekten sonra da kolay hazım yapar dîye yine bil iki kadeh atardı. Bu da bugün bile aklımdadır: Yemeklerden sonra yerlere serilmiş hasırların ve seccadelerin üzerlerinde e- nine boyuna bir (kâylule) çe kildi mi gözler açılır açılmaz kahvaltı tepsileri aranırdı, hem adamakıllı taranırdı. Keramet suda mıydı, yaşta mıydı diyece ğim? Fakat bu âlemlerin ba şında yaşlılar daha çoktu. Ve' en ziyade onlar bunları yanı sofraları ve tepsileri siler süpü rürlerdi; tıpkı yaşlı zamanın her şeyi silip süpürdüğü gibi!
Göz yum cihandan aç gözünü kendi haline Sen göz yumup açınca bu
dünya gelir gider. İbni Kemalin üç yüz küsûr sene evvel söylediği bu beyitte anlatmak istediği üzere
S. M. S.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi