• Sonuç bulunamadı

Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi"

Copied!
34
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

_____________________________________________________

Sendikaların Verimlilik Üzerine Etkileri

SEVGİ IŞIK EROLa

Geliş Tarihi: 29.01.2017  Kabul Tarihi: 21.04.2017

Öz: Sendikaların verimlilik üzerine etkisi konusunda bir görüş

birliği bulunmamakla birlikte literatürde konu ile ilgili iki farklı görüş yer almaktadır. Bunlardan ilki “Neo-Klasik Yaklaşım”dır. Bu yaklaşıma göre sendikaların getirdiği tekelci ücret artışları ve/veya grev gibi kısıtlayıcı çalışma koşulları, işletme verimli-liğini olumsuz yönde etkilenmektedir. Diğeri ise Freeman ve Medoff tarafından geliştirilmiş olan “Kolektif Ses/Kurumsal Tepki Yaklaşımı”dır. Bu yaklaşıma göre ise Neo-Klasik Yakla-şım’ın savunduğu gibi sendikalar basit tekelci olmaktan daha ziyade verimliliğin arttırılması üzerinde yoğunlaşan ve farklı çıkarlara sahip birçok işçinin çıkarlarına cevap vermeye çalışan “kolektif” bir organizasyonlardır. Öyle ki, bu görüşe göre sen-dikalar işten ayrılma oranlarını azaltmakta, yönetimi daha iyi üretim yöntemlerini uygulamaları ve daha verimli politikaları benimsemeleri için teşvik etmekte, işçiler ile yönetim arasındaki iletişimi geliştirerek daha iyi kararlar alınmasını sağlamakta ve sonuç olarak da çalışanların morallerini yükselterek verimliliği artırmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Verimlilik, işletme, sendikalar, ücret,

moti-vasyon, yaklaşım.

©”, Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 11, 2017, ss. 189-222. Işık Erol, Sevgi, “Sendikaların Verimlilik Üzerine Etkileri

(2)

Iğdır Üniversitesi

_____________________________________________________

The Impact of Trade Unions on Productivity

SEVGİ IŞIK EROL

Received: 29.01.2017  Accepted: 21.04.2017

Abstract: Although there is no consensus on the union impact

on productivity, there are two different opinions on the subject in the literature. The first one is the “Neo-Classical Approach”. According to this approach, the monopolistic wage increases and/or the restrictive working conditions like strike that trade union bring in have a negative influence on business producti-vity. The second one is the “Voice/Institutional Response App-roach” developed by Freeman and Medoff. According to this approach unlike the Neo-Classical Approach, that trade unions are collective organizations far from being monopolistic, see-king ways to improve productivity by responding to the de-mands of varying employees with varying interests. So that, ac-cording to this view trade unions in reducing the job turnover rates, encourage the management to follow better production methods and adopt more effective policies, ensure enhanced decision making processes by improving communication between the employees and the management and thus eventu-ally improve productivity by keeping the morale of the emplo-yees high.

Keywords: Productivity, business, trade unions, wage,

motiva-tion, approach.

© Işık Erol, Sevgi, “Sendikaların Verimlilik Üzerine Etkileri”, Igdir

(3)

Giriş

Genel olarak üretim süreci sonunda elde edilenlerle, bu so-nucu elde etmek için üretim sürecine katılan, bir başka deyişle, çıktılarla girdiler arasındaki bir katsayı, bir oran, olarak ifade edilen verimlilik; örgütler açısından son derece önem kazanan bir konu haline gelmiştir. Bugün dünyada yaşanan yoğun reka-bet ortamında, örgütler verimliliklerini dolayısıyla karlılığını artırmak ve müşteri memnuniyetini maksimum seviyeye çı-karmak amacıyla bütün güçleri ile çaba sarf etmektedirler.

Küreselleşmeyle birlikte dünyada yaşanan büyük ekono-mik gelişmelere paralel olarak, ekonoekono-mik büyümenin ve kal-kınmanın temel kaynağı; gerek ulusal bazda ve gerekse işletme bazında olsun eldeki kaynakların tam, doğru ve en etkin şekil-de diğer bir ifaşekil-de ile optimal seviyeşekil-de kullanılmasına bağlıdır. Kıt kaynakla en fazla çıktıyı almayı hedefleyen işletmeler, küre-selleşen dünyada pazarlarını kaybetmemek, rekabette geri kal-mamak ve karlılıklarını arttırmak için kaynaklarını en verimli bir şekilde kullanmak zorundadırlar.

Öte yandan işgücü açısından istihdam olanaklarının gittik-çe zorlaştığı, işlerin her gegittik-çen gün güvencesiz bir hal aldığı günümüzde işçilerin çalışma şartlarını iyileştirmeleri bir yana mevcut şartlarını koruyamaz bir hale geldikleri yadsınmaz bir gerçektir. Bu nedenle artık işgücü açısından örgütlü olmanın bir zaruriyet haline gelmesi nedeniyle, çalışma hayatında sendika-lara çok önemli görevler düşmektedir.

Nitekim 1980’li yıllara kadar aktif olarak çalışma hayatında yer alan sonrasında yapısal değişikler sonucunda durağanlaş-ma sürecine giren sendikalar, özellikle işçiler açısından yeniden ihtiyaç duyulan örgütler haline gelmişlerdir. Bu bağlamda sa-dece üyelerinin değil tüm işçi ve ailelerinin yaşam standardını yükseltme gayesi taşıyan sendikaların, gerçekleştirdikleri ücret artışı ile işgücü verimliliği üzerinde literatürde olumlu veya olumsuz olmak üzere iki farklı görüş yer almaktadır.

(4)

Iğdır Üniversitesi

nedenle işletme verimliliği açısından zararlı birer örgütler ol-duğunu savunan “Neo-Klasik Liberal Yaklaşım”dır. Diğeri ise Freeman ve Medoff tarafından geliştirilmiş olan ve sendikaların tekel gücünden daha ziyade çok farklı işçi kesiminin çok farklı ihtiyaçlarını kolektif bir dille gündeme getirdiği ileri sürülen “Kolektif Ses, Kurumsal Tepki Yaklaşımı”dır.

Bu çalışmamızın amacı işgücü piyasasında, işgücü aleyhine gerçekleşen yapısal değişiklikler sonucunda, işgücünün her geçen daha çok ihtiyaç duyduğu sendikaların işçiler lehine gerçekleştirdiği faaliyetlerinin işgücü verimliliğini hangi yönde (olumlu-olumsuz) etkilediğini, konu ile ilgili yapılan teorik ve pratik çalışmalar doğrultusunda ortaya koyabilmektir. Bu bağ-lamda ilk olarak kavramsal olarak verimlilik ile ilgili genel bil-giler, ardından da sendikaların artan önemi ve verimlilik üzeri-ne etkisi ele alınacaktır. Çalışmanın son kısmında ise konu ile ilgili gerçekleştirilmiş olan deneysel çalışmalara yer verilecektir. 1. Verimlilik ve Verimlilikle İlgili Kavramlar

Çalışmanın bu ilk bölümünde, son yıllarda dünyada reka-betin en yoğun bir şekilde yaşanmasına paralel olarak önemi her geçen gün daha da çok değinilen verimlik kavramı ele alı-nacaktır. Bu bağlamda ilk olarak verimliliğin tanımı ve ölçme nedenleri ardında da ölçüm türleri ve çıkan sonuçların yorum-lanması konuları açıklanacak; bu bölüm de son olarak da ve-rimliliğin önemine değinilecektir.

1.1. Verimliliğin Tanımı ve Verimliliği Ölçme Nedenleri Günümüzde verimlilik kavramı ülkelerin kalkınma çabala-rının değerlendirilmesinde en temel olan göstergelerden biridir. Kalkınma düzeyini yükseltmek isteyen her toplumun temel hedefi mevcut kaynaklarını en yararlı yerlerde ve en doğru biçimde kullanarak üretimini artırmak olacağından, bu ülkeler için verimlilik çok önemli bir kavram olarak ön plana çıkmak-tadır (Aydın, 1999: 1).

Akal’a göre verimlilik doğru olan işleri, doğru bir biçimde ve en iktisadi bir çalışmayla gerçekleştirmeyi hedefleyen akılcı

(5)

bir yaşam biçimidir (1992: 24). Verimlilik bir başka ifade ile bir üretim ya da hizmet sisteminin ürettiği çıktı ile bu çıktıyı oluş-turmak için kullanılan girdi arasındaki ilişkidir. Verimlilik, ürün ve hizmet oluşturmak için işgücü, sermaye, toprak, ham-madde, enerji, bilgi gibi kaynakların en etkin ve en yararlı kul-lanım derecesidir (Akal, 1991: 5). Bu bağlamda şayet herhangi bir üretim biriminden dolayısıyla o birimde kullanılan malze-me, enerji, makine, işgücü ve yönetim kaynakları bileşiminden daha önceki dönemlere göre daha fazla ve daha iyi ürün elde edilmiş ise verimlilik artmış demektir. Bu yaklaşıma göre, “ve-rimlilik, mevcut üretim sürecinde uygulanan yöntemlerde, girdi miktarlarında, üretim kapasitesinde, çıktı karmasında oluşan tüm değişmelerin ÇIKTI/GİRDİ ilişkileri düzeyindeki göstergesidir” diyebiliriz. Nitekim verimlilik ölçümlerinde bu değişimlerin matematiksel açıklaması “Verimlilik = Çıktı / Girdi” oranlaması ile ifade edilmektedir (Kahya ve Karaböcek 2004: 2). Bu formül ile elde edilen verimlilik göstergeleri saye-sinde işletmenin aşağıdaki kriterlere ne kadar yaklaştığı veya uzaklaştığı da tespit edilmiş olur. Bu bağlamda;

Verimlilik sayesinde işletme “amaçlarını” gerçekleştirip

gerçekleştirmediğini tespit eder.

Kaynakların ne ölçüde “etkili” kullanıp kullanmadığını

belirler.

 Verimlilik işletme performansının, zaman içindeki

sey-rini diğer bir ifade ile “karşılaştırılabilirliliğini” ortaya koyar (Doğan, 2008).

 Verimlilik işletmenin stratejik amaçlarına ulaşmak

amacıyla gerçekleştirdiği faaliyetlerin sonucunda bu amaçlara ulaşma derecesini yani “etkinliğini” belirle-yen bir performans boyutudur (Demirel, 2006: 113). Esasen verimliliğin ölçülmesi girdi ve çıktıların ölçülme-sinden başka bir şey değildir. Verimlilik ölçmede ana amaç ise üretim faktörlerinin, üretim sonucunda elde edilen ürünün bünyesinde hangi oranlarda yer aldığını tespit etmektir (Akal,

(6)

Iğdır Üniversitesi

1992: 27). Bu bağlamda işletmeler verimlilik ölçümlerini genel-likle aşağıdaki “nedenlerden” dolayı gerçekleştirirler.

 Öncelikle verimlilik ölçümü mikro bazda işletme

yö-neticilerine, işletmelerinde ne gibi değişikler yapabileceklerini gösteren bir araçtır. Verimlilik ölçümü ayrıca her türlü iktisadi alanda çok önemli yönetim ve kontrol araçlarından bir tanesini oluşturmaktadır.

 Verimlilik ölçümü makro bazda ise iktisadi gücün

ge-nel göstergelerinden biri olarak kabul edilen, iktisadi gelişme seviyesi ve bir memleketin veya münferit sanayisinin milletle-rarası rekabet gücünü belirleyebilir. Böylece verimlilik ölçümü, milletlerarası reel gelir farklılıklarının nedenlerini ortaya koya-bilir. Öte yandan verimlilik ölçümü diğer indikatörlerle birlikte ücret politikası ve diğer sosyal politika kararları için yol göste-rici olabilir (Aksu, 1993: 7-8).

Söz konusu bu iki nedenden dolayı verimlilik ölçümünü gerçekleştiren işletmeler verimliliklerini ölçerlerken farklı me-totlar da kullanılabilirler. Bu bağlamda genel olarak işletmeler tarafından kullanılan verimlilik ölçüm türleri “toplam faktör verimliliği” ve “kısmi verimlilik” türlerinden ibarettir.

1.2. Verimlilik Ölçüm Türleri ve Verimlilik Sonuçlarının Yorumlanması

İşletmelerin verimlilik ölçüm türleri diğer bir ifade ile girdi ve çıktı arasındaki oranı belirleme şekilleri, işletmenin içinde bulunduğu sektöre, personel ve sermaye yapısına, teknolojik gelişmişlik seviyesine göre farklılık arz edebilir. Öte yandan verimlilik ölçümü şayet işletme bazında hesaplanmışsa mikro verimliği, ekonominin genelinde hesaplanmışsa makro verimli-liği tespit eder. Buna göre “fiziki ve parasal verimlilik”, “ mar-jinal verimlilik”, “mikro ve makro verimlilik”, “kısmi ve toplam verimlilik” olmak üzere verimlilik değişik yöntemlerle tespit edilebilir. Örneğin fiziki ve parasal verimlilikte, ölçümün pay ve paydasında fiziki değerler yer almışsa fiziki verimlilik, para-sal değerler yer almışsa parapara-sal verimlilik ölçülmüş olur. Yine

(7)

belli dönemde çıktıda meydana gelen artışın aynı dönem girdi-lerindeki artışa oranı da marjinal verimliliği belirler. Toplam ve kısmi verimlilik türleri literatürde üzerinde en çok durulan verimlilik türleridir (Tuna, 1993: 12-13). Bu bağlamda;

Toplam Faktör Verimliliği

Toplam faktör verimliliği genel olarak bir üretim faaliyeti sonucu elde edilen çıktının bu üretim faaliyetinde kullanılan girdilere bölünmesiyle hesaplanan verimlilik türüdür. Bu bağ-lamda toplam faktör verimliliği üretimde kullanılan tüm kay-nakların etkinlik derecesini ölçmektedir (Tuna, 1993: 15). Bu nedenle toplam faktör verimliliği, üretim faktörlerinde meyda-na gelecek fiziki artışlarla birlikte ekonomik büyümenin de bir göstergesi sayılmaktadır (Yakut, 2007: 7). Oysaki kısmi faktör verimliliğinin, üretimin maddi girdiler dışındaki unsurlarının etkisini yansıtamaması, toplam faktör verimliliğinin üzerinde durulmasını gerekli kılmaktadır (Tuna, 1993: 16). Esasen toplam faktör verimliliği, tüm üretim faktörlerinin ortak bir ölçü birimi altında toplanmasını zorunlu kılması, bu ölçüm türünün uygu-lanmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle eksiklikleri olmasına rağmen işletmeler daha çok kısmi verimlilik türünü uygula-maktadırlar (Murat, 2008).

Kısmı Verimlilik

Üretim faaliyeti sonunda elde edilen çıktının bu üretimde kullanılan girdilerden herhangi birine oranlanması yoluyla kısmi verimlilik türü hesaplanmaktadır. Bu bağlamda verimli-lik analizine konu olan girdilerin işgücü, sermaye, malzeme, enerji gibi herhangi bir kalemden biri olmasına göre hesaplanan verimlilik oranları da işgücü verimliliği, sermaye verimliliği, malzeme verimliliği veya enerji verimliliği şeklinde adlandırılır. Kısmı verimlilik ile ilgili aşağıda bir kaç örnek formül yer almaktadır.

(8)

Iğdır Üniversitesi

İşgücü Verimlilik Oranı (İVO) = Üretim Miktarı/ Adam- Saat1

Malzeme Verimlilik Oranı (MVO) = Çıktı (Ton) / Toplam Malzeme (Ton) Sermaye (Makina) Verimlilik Oranı2 (SVO) = Üretimin Fiziksel ya da Parasal

Değeri / Kullanılan Makine Saatleri

Enerji Verimlilik Oranı (EVO) = Üretimin Fiziksel ya da Parasal Değeri/

Kilowat Saat

Aslında kısmi verimlilik oranlarından hareketle, toplam verimlilik oranı da belirlenebilir. Bunun için, her bir kısmi ve-rimlilik oranının toplam veve-rimlilik oranı içindeki ağırlığının tespit edilmesi yeterlidir (Kahya ve Karaböcek 2004: 3). Ancak kısmi verimlilik oranının, kısmi verimlilik ölçüsü olarak kabul edilebilmesi için söz konusu girdinin toplam girdi miktarındaki payının büyük olması ve diğer girdi miktarlarında bir değişme olmaması gerekmektedir. Örneğin, bir üretim faaliyetinde emek verimliliğin ölçülmesi, emek girdisinin diğer girdilere göre nispi oranının daha büyük olması ve diğer girdilerin ise sabit kalmasıyla mümkün diğer bir ifade ile anlamlı olacaktır. Bu durumda emek yoğunluluğun fazla olduğu bir üretim faaliye-tinde sermaye verimliliğini ölçmek ya da tam tersi durumda sermaye yoğunluluğun fazla olduğu bir üretim faaliyetinde emek verimliliğini ölçmek fazla bir anlam ifade etmeyebilir (Tuna, 1993: 13-15).

Öte yandan verimlilik maddi unsurla ilişkili olduğundan dolayı, çıktıların maddi terimlerle ifade edilmesi

1 İşgücü verimliliğin ölçülmesinde kullanılan emek; çalışan sayısı ya da adam-saat sayısı cinsinden kaydedilebilir. Ancak çalışan sayısının derlenmesi sıra-sında karşılaşılan bazı güçlükler; tam gün ve kısmi süreli çalışmalar ile çalı-şan sayısının, haftalık çalışma süresinde ya da tatil günleri ya da diğer izin günlerinde yıllık değişiklikleri yansıtıp yansıtmadığıdır. Bu nedenle çalışma saatlerinin sayılması, yukarıda değinilen problemleri ortadan kaldırmaya yardımcı olmaktadır. Çalışma saatleri; ücret ödenen saatler, çalışılan saatler ve işbaşında geçirilen saatler biçiminde ifade edilebilir.

2 Sermaye verimlilik oranları genellikle sabit sermaye ya da sabit varlıklar ile ilgili verimlilik oranlarıdır. İmalat sanayi haricindeki sanayiciler için diğer tür sabit varlıklar daha önem arz edebilir. Nitekim toprak, tarımda en değer-li varlık iken, dağıtım faadeğer-liyetlerinde binalar veya ambarlar, sabit sermaye girdisi olarak ekipmandan çok daha fazla önem sergileyebilir (Murat, 2008).

(9)

dir. Öyle ki, bir işletmenin tek bir ürün ürettiği veya tek bir tür hizmet sunduğu durumlara nadir olarak rastlanmadığından dolayı çıktıları (TL, dolar gibi) parasal terimlerle ifade etmek daha doğru olacaktır. Yapılacak karşılaştırmalarda, fiyat deği-şiklikleri mutlaka ortadan kaldırılmalıdır. Çıktının değer olarak ifade edilmesinde toplam satışlar veya katma değer kullanıl-maktadır. Katma değer ise brüt çıktı veya satışlardan, satın alınan tüm hammadde ve malzemelerin maliyeti, enerji, emek ve başkaları tarafından tedarik edilen parçaların yanı sıra satın alınan bütün hizmetlerin maliyeti düşüldükten sonra hesap-lanmaktadır. Katma değer genellikle imalat sanayinde kullanı-lırken, toplam gelirler de hizmet sektöründe tercih edilmektedir (Murat, 2008).

Verimlilik esasında nötr/yansız bir kavram olup tek başına bir anlam ifade etmez. Öyle ki, bir şirketin çalışan başına şu kadar ton ürün üretmesi belirli bir tür standart ile karşılaştırıl-madığı sürece sadece rakamsal bir veridir. Verimlilik ölçümleri; değişmeleri, farklılıkları ancak karşılaştırma yapılınca anlam kazanır. Bu nedenle verimliliğin yorumlanabilmesi için birden fazla verimlilik oranının kullanılması tercih edilmekle birlikte, hesaplanması ve anlaşılması daha kolay olduğundan dolayı kısmi verimlilik ölçülerine diğer verimlilik ölçülerine nazaran daha çok öncelik verilmiştir. Kısmi verimlilik ölçüleri kullanıl-dığında, seçilen girdinin kendine özgü çok özel katkısını değil, tüm üretim faktörlerinin birleşik çabalarını ölçtüğünü göz ardı etmemek gerekmektedir. Örneğin emek verimliliğinin düşük performansının suçunu sadece çalışanlara yüklemek ya da tam tersine, güçlü bir performansın tümüyle işletme personelinin eseri olduğunu düşünmek hatalı bir yaklaşım olacaktır. Bu sebeple seçilen girdinin hacmi ve kalitesi diğer tüm girdilerin hacmi ve kalitesini bir şekilde etkiler (Murat, 2008).

1.3. Verimliliğin Önemi

Küreselleşmeyle birlikte günümüzde çok ciddi bir rekabet yaşanmaktadır. Gelişme çabasında bulunan ülkeler ve bu

(10)

ülke-Iğdır Üniversitesi

lerin ulusal ekonomilerini oluşturan işletmeler, verimliliklerini yeterli düzeye çıkaramadığında ve maliyetlerini en minimum düzeye çekemediğinde, gelişmiş ülkeler karsısında rekabet olanaklarını tümüyle yitirebilir ve fakirliğin kısır döngüsü için-de kalabilirler (Yılmaz, 2006: 16). Bu sebepten ötürü özellikle iktisaden gelişmekte olan ülkelerde verimlilik artışı çok önem-lidir (Pekiner, 1971, 13). Söz konusu bu önem işletmeler açısın-dan olabildiği gibi ülke açısınaçısın-dan da olabilir.

Verimliliğin Ülkeler Açısından Önemi

Günümüzde “iktisadi öncülüğün ölçütü’’ olarak verimlilik derecesi kullanılmaktadır. Neticede verimlilik düzeyi en yük-sek olan ülkeler, teknoloji ve yeni ürün geliştirme konusunda önde giden ülke olmakla birlikte verimlilik düzeyi düşük olan ülkeler tarafından da takip edilen ülkelerdir. Bu arada verimli-lik düzeyi en yüksek olan ülkeler, sadece teknolojide değil, dünyanın iktisadi ve politik süreçlerinde de belirleyici rol oy-namakta ve kurallar koymaktadır. Bu durum hem tarihsel ola-rak hem de mantıksal olaola-rak doğrulanmıştır (Baytekin, 2006: 26-27).

Bilindiği gibi verimliliğin ulusal refahı artırmadaki önemi her geçen gün artmaktadır. Söz konusu bu refahın artışı gayri safi milli hâsıladaki artıştan ya da ek sermaye kullanımından kaynaklanan bir sonuç olmayıp işgücünün etkililik ve kalite-sindeki artıştan kaynaklandığı için önemlidir (Prokopenko, 2003: 22). Bir ülkenin ürettiği ürünlerin verimli, kaliteli, pazar-lık gücü yüksek olması, o ülkenin uluslar arası pazarlardaki rekabet gücünü belirlemesi açısından önem taşımaktadır. Dola-yısıyla uluslar arası pazarda payı yüksek olan ülkelerin, top-lumsal refah seviyesi de yüksek olur.

Belirtilenlerin dışında verimlilikteki değişimlerin hızlı eko-nomik kalkınma, enflasyon denetimi, ödemeler dengesi, işsizli-ğin azaltılması, ihtiyaçların tam olarak tatmin edilmesi gibi etkileri bulunmaktadır. Verimlilik artışının sağlanamaması durumunda ise birim maliyetlerde artışa neden olmakta bu durum fiyatlara yansımakta ve doğal olarak satışlarda

(11)

yavaş-lama söz konusu olmakta, ulusal fabrikaların kapasite kulla-nımlarında azalmalar görülmekte ve son olarak sermaye biri-kimlerinde gerilemeler söz konusu olmaktadır. Neticede verim-lilik, toplumun tüm kesimleri açısından, ekonomik refah ve sosyal huzur için bir önkoşul olma özelliğine sahip bir olgudur (Baytekin, 2006: 28).

Verimliliğin İşletmeler Açısından Önemi

Esasen verimliliğin işletmeler açısından önemi iki nokta da toplanabilir. Bunlardan ilki verimlilik işletmenin başarı derece-sini ve karlılık durumunu göstermektedir. Rekabet ortamına ayak uyduran bir işletmenin başarılı olmasında en önemli fak-tör, söz konusu o işletmenin teknolojik gelişmelere ayak uydu-rarak gerçek maliyetini düşürmesi, birim ürün için kullanılan girdi miktarını azaltmasıdır.

Öte yandan, verimlilik artışı üzerinden kar elde edemeyen bir işletme bu durumda ancak spekülatif yollardan kazancını artırma yoluna gidebilir. Sonuçta bu tür kazanç sağlama yolu arzu edilen bir durum değildir. Çünkü bu durum işletmenin toplumdaki imajını zedeleyebilir.

Verimliliğin işletmeler açısından bir diğer önemi ise verim-lilik işletme yöneticisine sağlam bir denetim aracı olabilir. Her yönetici değerlendirme ve işletme ile ilgili çeşitli kararlarda, bir takım verilere dayanmak isteyebilir. Bu nedenle girdi/çıktı oranı işletme yöneticisine bu olanağı sağlamaktadır. Sonuçta işletmelerin kar elde etmelerinde, verimliliğin arttırılması iş-letmelerin önde gelen stratejik amaçlarındandır. Bu arada ve-rimliliğin arttırılmasında yalnızca üretimde veve-rimliliğin arttı-rılması yetmemekte hammaddenin elde edilmesinden üretilen mamullerin tüketiciye ulaştırılmasına kadar yapılan bütün iş-lemlerde verimlilik artışı önemlidir (İbicioğlu, 1993: 29-32).

İşletme yönetimi açısından verimliliğin aynı kalması, art-ması veya azalart-ması aşağıda yer alan denklemler ile ifade edil-mektedir.

(12)

Iğdır Üniversitesi

Verimliliğin sabit kalmasının sonuçları:

 Aynı Üretim = Aynı Üretim Faktörleri,

 Üretimde Artış = Üretim Faktörlerinde Aynı Oranda

Artış,

 Üretimde Azalış = Üretim Faktörlerinde Aynı Oranda

Azalış,

Verimliliğin arttığını gösteren sonuçlar şunlardır:

 Aynı Üretim = Daha Az Üretim Faktörü,

 Üretimde Artış = Aynı Üretim Faktörü,

 Üretimde Azalış = Üretim Faktörlerinde Daha Çok

Azalış,

 Üretimde Artış = Üretim Faktörlerinde Daha Az

Artış,

Verimliliğin azaldığını gösteren sonuçlar ise şunlardır:

 Aynı Üretim = Daha Çok Üretim Faktörü,

 Üretimde Artış = Üretim Faktörlerinde Daha Çok

Artış,

 Üretimde Azalış = Aynı Üretim Faktörü,

 Üretimde Azalış = Üretim Faktörlerinde Daha Az

Azalış (Dinçer ve Fidan, 1995: 59).

2. Sendikaların Artan Önemi ve Verimlilik Üzerine Etkisi Çalışmanın bu bölümünde küreselleşme ile birlikte işgücü piyasasında yaşanan olumsuzluklar neticesinde artan sendika-cılığın önemine ve sendikacılık faaliyetlerinin işgücü verimliliği üzerindeki etkisine değinilecektir.

2.1. Yeni Gelişmeler Işığında Sendikaların Yeniden Önem Kazanması

18.yüzyılda ortaya çıkan sanayi devrimi, birçok alanda ol-duğu gibi çalışma yaşamında da köklü değişimleri beraberinde getirmiştir. Yeni koşulların ortaya çıkardığı işçi sınıfının örgüt-lenmesiyle birlikte ortaya çıkan sendikalar, üyelerinin hak ve çıkarlarını korumayı kendilerine amaç edinmiş kuruluşlardır

(13)

(Yamak vd., 2007: 1). Demokratik toplumun temel unsurların-dan biri olan işçi sendikacılığı, tarihsel süreç içerisinde çalışan-ların yaşam standartçalışan-larının korunması ve geliştirilmesinde, çalışma yaşamında adalet ve eşitliğin sağlanmasında, çalışma koşullarının iyileştirilmesinde ve piyasa ekonomisinin işleyişi içerisinde iktisadi ve sosyal hakların unutulmamasında çok önemli roller üstlenmişlerdir (Güneş, 2013: 63).

Bu dönem sendikalarının tipik üyeleri; mavi yakalı, erkek, düzenli sürelerle tam zamanlı çalışan, ulusal düzeyde örgüt-lenmiş sanayi işçileri idi. Geleneksel olarak da tanımlayabilece-ğimiz bu tarz sendikalarda kadınlar, güvencesiz çalışanlar, geçici çalışanlar, kısmi süreli çalışanlar pek yer almıyordu (Uç-kan, Kağnıcıoğlu ve Çalış, 2013: 201). Özellikle 1980’li yıllarla birlikte sendikal yapılanma ve toplu sözleşme sistemleri dün-yada ve Türkiye’de gerileme süreci içine girmiştir. Sendikaların krizi olarak da adlandırılan bu dönemde sendikalar önemli ölçüde güç kaybına uğramış ve sendikaların iktisadi, politik ve sosyal etkinlikleri zayıflamaya başlamıştır (Çoban, 2013: 376). Öyle ki, bir taraftan işsizliğin yaygınlaşması ve kronikleşmesi diğer taraftan da işe sahip olma yarışının zorlaşmasıyla beraber tipik sendikalı/geleneksel sendikalı işçinin istihdam içerisinde-ki payı gerilemiş, örgütlü ilişiçerisinde-kiler yıpranmış, kayıtdışı ekonomi ve istihdam artmış, endüstri ilişkilerinde savaş sonrası doğan ve gelişen uzlaşı neredeyse bitme noktasına gelmiştir. Böylece sendikalar bu zaman diliminde ciddi manada üye, güç ve itibar kaybetmiş; geleneksel üye komposizyonu dağılmaya başlamış-tır (Uçkan, Kağnıcıoğlu ve Çalış, 2013: 201). Nitekim OECD ülkelerindeki 1960’da %35’lerde olan sendikalaşma ortalaması, 1980’li yıllarla birlikte gerilemeye başlamış ve 2010 yılına gelin-diğinde ise %20’lerin altına kadar düşmüştür. Ülkemizde ise 1988 yılında %22 olan sendikalaşma oranının 2013 yılında %9’lara gerilemesi sendikalaşmadaki büyük düşüşün ülkemiz-de ülkemiz-de yaşandığına işaret etmektedir (Çoban, 2013: 377).

(14)

nedenler-Iğdır Üniversitesi

den birisi de hükümetlerin ve özellikle de işverenlerin sendika-lara karşı takındıkları olumsuz tutum ve tavırlardır. Öyle ki, 2004 yılında İngiltere’de yapılan “İşyeri Çalışma İlişkileri Araş-tırması”, yöneticilerin sendikalara karşı olumsuz bir bakış açısı içinde olduğu işyerlerinde çalışanların sadece 1/20’sinin sendi-ka üyesi olduğunu, yöneticilerin sendisendi-kalara sendi-karşı olumlu tu-tum sergiledikleri işyerlerinde ise çalışanların 3/5’inin sendikalı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla işverenlerin tutumları, sendikalaşmaya uygun bir ortamın oluşmasında önemli bir rol oynamaktadır. Yine Avustralya’da yapılan bir başka araştırma-da ise işçilerin %32’si işverenlerin sendikalara karşı olumsuz bir tutum sergilediklerini belirtmiştir. Ülkemizde aynı konu üzeri-ne Kocaeli’nde 2007 yılında yapılan bir araştırmada işçilerin %28,1’i ve Eskişehir’de 2008 yılında yapılan bir araştırmada da işçilerin %36,4’ü sendikaların hak ve çıkarları yeterince koru-yup geliştirememesinin en önemli nedeni olarak işveren baskı-sını göstermiştir (Yıldırım ve Uçkan, 2010: 165).

Sendikaların güç kaybetmesinin arkasında yatan nedenler arasında sadece çalışma hayatında yaşanan olumsuzluklar ya da işverenlerin tutumları değil anı zamanda siyasi nedenlerde yer almaktadır. Bu bağlamda sendikaların güç kaybetmesinin nedenleri arasında yer alan “siyasi” nedenlerden birkaçını şu şekilde sıralayabiliriz.

 Doğu bloğunun çöküşü,

 Sol partilerin birçok ülkede iktidarı kaybetmeleri,

 Sendikaların gücünü zayıflatan yasal değişiklikler,

 Bireyselleşme eğilimlerinin artışı,

 Kadınların iş piyasasına artan oranda girişi gibi

sos-yo-kültürel faktörler,

 Sendikaların değişen koşullara uyum

sağlayamama-ları,

 Sendikaların aşırı siyasileşmeleri veya belirli bir

ideo-lojinin savunuculuğunu yapmaları gibi nedenler bu kapsamda ele alınabilir (Tokol, 2002).

(15)

İşçilerin çalışma hayatında örgütlenme noktasında yaşadığı bu tür olumsuzlar nedeni ile sendikalara ihtiyaç her geçen gün yeniden artmış ve sendikalar yeniden cazibe merkezi haline gelmiştir. Nitekim sendikaların tekrar cazibe merkezi hâline getiren gelişmelere bakıldığında ise;

 Küreselleşmenin çalışma hayatında ortaya çıkardığı

olumsuzluklar,

 Sendikalardan istifa eden veya ettirilen işçilerin içine

düştükleri olumsuz şartlar,

 İşverenlerin ve/veya yeni yönetim tekniklerinin

şanlara sunduğu sendikasız endüstri ilişkilerinin çalı-şanları tatmin etmemesi,

 Sendikasız işyerlerinde toplu pazarlık sisteminin

ye-rini alabilecek alternatif bir sistemin kurulamaması,

 Çağdaş yönetim sistemlerinin etkili ve verimli bir

şe-kilde kullanılamaması,

 Sorunlara yönelik çözümlerin kısa vadeli olması

sen-dikalara duyulan ihtiyacı artırmış ve yeni bir süreci başlatmıştır.

Sendikalarda başlatılan yeniden yapılanma süreciyle birlik-te, dibe vuran sendikal örgütlenme tekrar ümit var hâle gelmiş ve sendikalar “sosyal diyalog” gibi atlama taşları bularak yeni-den yükseliş sinyalleri vermeye başlamışlardır (Uçkan, Kağnı-cıoğlu ve Çalış, 2013: 202). Bu bağlamda “sosyal diyalog”, de-mokratik siyasal rejimi benimsemiş ülkelerde sosyal taraf ola-rak nitelendirilen işçi ve işveren üst örgütü temsilcilerinin top-lumda yer alan diğer organize çıkar grubu temsilcileri ile birlik-te birlik-temel iktisadi ve sosyal politikaların belirlenmesi ve uygu-lanmasına katılmaları olarak tanımlanmıştır. Bir başka ifadeyle, sosyal diyalog, sosyal taraf temsilcileri ile diğer organize çıkar grupları temsilcilerine makro düzeyde iktisadi ve sosyal politi-kaların belirlenmesi ve uygulanmasına katılma olanağı

(16)

sağla-Iğdır Üniversitesi

yan yegâne mekanizma olarak ele alınmıştır (Işığıçok,1999). Sosyal diyalog, hükümetin diyaloga resmen taraf olduğu üç yanlı bir süreç olarak veya sadece çalışanlar ve yönetim (ve-ya sendikalar ve işveren örgütleri) arasında ve hükümetin do-laylı olarak katıldığı veya hiç katılmadığı iki taraflı bir süreç olarak da yürütülebilmektedir. Esasen sosyal diyalogun hedef-lerini;

 Çalışma dünyasında yer alan başlıca paydaşlar

ara-sında görüş birliğini yapılandırmak,

 Çalışma hayatına demokratik katılımı teşvik etmek,

 Taraflar arasında önemli iktisadî ve sosyal sorunları

çözmek,

 İşyerinde iyi yönetişimi teşvik etmek,

 Toplumsal - sınaî barış ve istikrarı geliştirme ve

ikti-sadî gelişmeyi güçlendirmek olarak sıralayabiliriz. Sıralanan bu hedeflerin düzgün bir biçimde gerçekleşebil-mesi için belirli şartların varlığına ihtiyaç vardır. Bunlar toplu pazarlık ve temel haklara ilişkin örgütlenme özgürlüğüne say-gı, sosyal diyalogun bir parçası olabilmeyi gerektiren bilgi ve teknik kapasiteye sahip güçlü işçi sendikaları ile işveren örgüt-leri ve son olarak güçlü kurumsal desteğin var olmasıdır. Yani eşit olmayan güçler arasında sosyal diyalogun gerçekleşmesi çok zor görünmektedir. Bu nedenle güçler arasında, tam mana-sı ile olmasa bile genel olarak bir eşitlik ilişkisi olmalıdır (Cam, 2013: 30-31).

Nitekim sendikalar hangi sistem içerisinde yer alırsa alsın, sendikaların hedeflerinin başında üyelerinin ekonomik çıkarla-rını korumak gelmektedir. Sendikalar dar kapsamlı olarak üye-leri adına ya da daha geniş kapsamlı olarak işçi sınıfı adına işyerindeki üretimden veya ulusal üretimden, çalışanların daha hakça ve adilce bir pay almalarını sağlamaya çalışan örgütler-dir. Bu hedeflerini ise özellikle toplu pazarlık ve siyasi lobi faa-liyetleri ile gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar (Uçkan, Kağnıcı-oğlu ve Çelik, 2013: 9).

(17)

2.2. Sendikaların Verimlilik Üzerindeki Etkisi

Sendikalar işgücü verimliliğinin artırılması konusuyla ya-kından ilgilenmektedirler. Çünkü sendikaların hedefi sadece üyelerinin ücretlerini ya da yaşam standardını yükseltmek de-ğil; aynı zamanda sendikaların nihai hedefi olarak tüm işçilerin ve işçi ailelerinin yaşam standardını yükseltmektir. Bu nedenle sendikalar ulusal verimliliğin arttırılabilmesi için ulusal boyutta sendikaların kapasitelerinin artırılması gerektiğine inanmakta-dırlar. Nitekim güçlü bir sendikacılık hem daha fazla istihdam imkânı oluşturur hem de geliştirilmiş sosyal diyalog ve toplu pazarlık mekanizmaları ile verimliliği ve rekabet gücünü artırır (ILO, 2015: 1). İşte bu nedenle emek piyasasının önemli aktörle-rinden biri olan sendikaların yapmış oldukları faaliyetlerin en önemli etkisi işgücü verimliliği üzerinde görülmektedir (Yamak ve Dursun, 2009: 24).

Günümüzde küreselleşmeyle beraber öne çıkan kavram-lardan biri de hiç kuşkusuz işgücü verimliliği kavramıdır. İşgü-cü verimliliği küresel rekabetin yoğun yaşandığı çağımızda sadece işletmelerin değil aynı zamanda işgücü arzında bulunan çalışanları da etkilemektedir. Öncelikle işletmelerin karlılığı, işgücüne ödedikleri ücret düzeyi ile işgücünün marjinal verim-liliğine bağlıdır. Bu nedenle istihdam edilen işgücünün marjinal verimliliğinin en az işgücünün birim maliyetine eşit olması işletme açısından arzu edilen bir durumdur. Diğer taraftan, çalışanların verimliliği işverenden almış oldukları ücret seviye-sine bağlıdır. Ücret seviyesinin artması çalışanların çalışma koşullarının iyileşmesi anlamına gelmekte; bunun sonucunda da işgücü verimliliğinde önemli artışlar beklenmektedir (Ya-mak ve Dursun, 2009: 23).

Bu bağlamda sendikaların verimlilik üzerine etkileri ile il-gili olarak iki temel yaklaşımdan söz edilmektedir. Birincisi sendikaların tekel gücüne sahip ve iktisadi etkinlik açısından “zararlı” iktisadi aktörler olarak ele alan Neo-klasik liberal yak-laşım; bir diğeri ise Freeman ve Medoff tarafından geliştirilen

(18)

Iğdır Üniversitesi

ve sendikaların tekel gücünden daha ziyade farklı çıkarlara sahip çalışanların kolektif örgütü olduğunu ileri süren sosyal demokrat Kolektif Ses/ Kurumsal Tepki yaklaşımıdır (Lordoğ-lu vd., 2013: 51).

2.2.1. Neo-Klasik Yaklaşım Bağlamında “Sendikalar Te-keldir”

Neo-klasik yaklaşım, tam rekabetçi bir ekonomide, sendi-kaların sendika üyesi olmayan çalışanlara göre, kendi üyeleri için daha yüksek ücret, daha iyi çalışma koşulları elde etmede başarılı olmalarının oluşturduğu bozuklukların toplumsal ma-liyetine odaklanır. Sendikalar, rekabetçi koşullarda, elde ede-meyecekleri kazançları ele geçirdiklerinde, topluma, “tekel maliyeti” olarak isimlendirilen bir maliyet yüklerler. Tekel yak-laşımı sendikaların ücretleri rekabetçi düzeyin üzerine çıkardığı tezine dayanmaktadır. Nitekim sendikaların, üreticinin kâr veya tüketicinin fayda maksimizasyonuna dayanan modellerde olduğu gibi çok iyi tanımlanmış amaç fonksiyonuna sahip ör-gütler olduğu varsayılmaktadır (Lordoğlu vd., 2013: 51).

İşçi sendikaları, üyelerinin sadece çalışma ve ücret koşulla-rını iyileştirmek için değil, aynı zamanda onlara çeşitli ekono-mik ve sosyal haklar sağlamak, işyerlerinde insanlık onuruna yakışır bir çalışma ortamı oluşturmak, işçilerin kendileri ve üretim süreci ile ilgili bütün konularda söz ve karar sahibi ol-malarını sağlamak amacıyla faaliyet gösterirler (Teksif, 2016). Sendikanın söz konusu bu amacını önemli kılan unsur sonuçla-nın sadece sendika üyeleri ile sınırlı kalmamasıdır. Nitekim toplu pazarlık sonucunda ortaya çıkan ücretler ekonomik sis-tem içinde sis-temel bir girdi olup, sadece istihdam düzeyinin be-lirlenmesinde değil, aynı zamanda üretim maliyetleri, toplam talep, enflasyon ve ödemeler dengesinin belirlenmesinde de çok önemli bir unsurdur (Ekodialog, 2016a). Buna göre, ücretlerde yapılacak artışlar, maliyet artışları nedeniyle, fiyatları artıracak; fiyatlardaki artışla birlikte, işçilerin reel ücretleri artmamış ol-duğundan sendikalar yeni ücret artışı talep edebileceklerdir (Kargı, 2013: 187). Böylece verimlilik yerinde sayarken reel

(19)

işgücü maliyeti artışının yüksek oranda gerçekleşmesi işletme-lerin ulusal ve/veya uluslararası rekabet gücünü, ihracatı ve yatırımları azaltacağı varsayılmaktadır (TİSK, 2015: 1). Sonuçta tekelci yaklaşıma göre, sendikaların, işletmelerin mevcut reka-bet seviyelerinin üzerinde, ücret artış gücüne sahip olmaları nedeniyle verimlilik artışı bir yana bundan işletmeler dolayısıy-la da ekonomiler olumsuz yönde etkilenecektir (Freeman and Medoff, 1979: 1-2).

Nitekim eleştirisel yaklaşım olarak analiz edilebilecek bu görüşe göre sendikaların ücret etkilerine bağlı olarak sendikalı sektörde istihdam kayıpları şeklinde ve sonuçta işten çıkarılan kişilerin sendikasız sektörde toplanması gibi bir takım negatif etkileri bulunmaktadır. Bu görüşe uygun olarak işletmeler, genellikle sendikaların esnek olmayan uygulamaları ve işi dur-durma eylemlerinden diğer bir ifade ile greve gitmelerinden de şikâyet ederler. Tekelci yaklaşıma göre çoğunlukla sendikalar sosyal sorumluluk taşımayan, elitist, antidemokratik ve kaynak israfına sebep olan örgütler olarak tanımlanmaktadır (Turan, 2000: 4).

Sendikaların tekelci ücret kazanımlarına karşı işverenler daha fazla sermaye kullanarak ve marjinal katkısı sendika ücret seviyesine eşit olacak şekilde emeğin vasıf seviyesini yükselte-rek tekelci ücret artışlarını dengelemeye gayret gösterirler. Bazı koşullar altında sendikalar kısıtlayıcı iş uygulamaları ile tekelci güçlerini düşük verimliliğe neden olacak şekilde kullanabilir-ken, ürün piyasalarında rekabet unsuru bu tarz uygulamalara fırsat vermeyecektir. Çünkü bir taraftan emek maliyetinin art-ması diğer taraftan işgücü verimliliğinin emsal şirketlere göre düşük seviyede olması durumunda, herhangi bir şirketin piya-sadan silinmeden yaşamını devam ettirebilmesi neredeyse imkânsız gibi gözükmektedir. Bu nedenle artan ücretler karşı-sında işgücü verimliliğinin de işgücü maliyetlerini karşılayacak derecede artması gerekmektedir. Sonuçta sendikalaşmaya bağlı olarak işçi devrinin azalması, işe alım ve eğitim maliyetlerinin

(20)

Iğdır Üniversitesi

düşmesi işletme verimliliğini olumlu yönde etkileyen unsurlar arasındadır (Turan, 2001: 21). Ancak verimlilik, işgücü maliyet-lerini karşılayacak seviyeye gelmezse bu defa sendikaların yol açtığı ücret artışı, işletmede istihdamın azalmasına neden ola-caktır (Ekodialog, 2016b).

Tekelci yaklaşımın bir başka ifadesi de sendikaların “rant arayan” davranışları üzerinedir (Lordoğlu vd., 2013: 52). Öyle ki, sendikalar takip ettikleri ücret politikaları ile gelir dağılımı-na etki ederek milli gelir içindeki ücretlerin payını işçiler lehine artırmak için gayret gösterirler (Ersezer, 2006: 257). Sendikalar için bu davranış biçiminin iki kaynağı söz konusu olabilir.

 Bunlardan ilki sendikalar kartelleşme yoluyla para

piyasasında tekelci bir güce ulaşma ve yeniden dağılım konu-sunda devletin desteğini elde etmek isteyebilirler. Sendikalar, işgücü ve mal piyasalarında, sendikaların pazarlık gücünü ar-tırmak için rekabet seviyesini düşüren politikalar geliştirilmesi yönünde siyasi faaliyet yürütebilirler. Bu bağlamda devletin sosyal politika yoluyla müdahalesini sağlayıp, çalışma süreleri-ni düşürebilir veya taşeron işçi çalıştırmayı yasaklatabilirler. Bu durum işletmelerin kârlarını düşürebileceği gibi aynı zamanda iktisadi etkinsizlik de oluşturabileceğinden, işverenler tarafın-dan, sendikalar “toplumsal refahı azaltıyor” diye bir argü-man/iddia da ortaya atılabilir. Zira bu durumda işverenlere göre piyasa mekanizması tarafından belirlenmeyen bir aksaklık söz konusu olmuş olabilir.

 Sendikalar lobicilik faaliyetiyle ekonomik politikaları

etkileyip, kota veya gümrük tarifeleri yoluyla ithal mal rekabe-tine mani olup, üyelerinin ürettiği mallara olan talebi artırarak işgücü talebinin artmasına neden olabilir ya da üyeleri yerine ikame edilecek diğer girdilerin maliyetini yükseltecek politika-ları destekleyebilirler. Bu bağlamda asgari ücretin artması, sen-dikalı olmayan vasıfsız işçinin göreli maliyetini yükselterek, sendikalı işçilerin yerine işe alınmasını engelleyebilir.

Bütün bu sendikal politikalar, sendikaların rant arayan po-litikaları olarak tanımlanmaktadır. Çünkü bu görüşe göre

(21)

sen-dikalar; üyeleri lehine aynı zamanda işverenler, sendikasızlar ve tüketiciler gibi toplumun geri kalan kesimleri aleyhine, “kaynakları”, piyasa mekanizmasının dışında, yeniden dağıt-maktadır diye genel kabul görmüş bir düşünce hakimdir (Lor-doğlu vd., 2013: 52-53).

2.2.2. Sendikal Hareketin Modern Analizi Bağlamında “Kolektif Ses/Kurumsal Tepki Yaklaşımı”

Modern teori olarak nitelendirilen Kolektif Ses/Kurumsal Tepki Yaklaşımı R. Freeman ve J. Medoff tarafından, verimlilik üzerinde sendikaların olumsuz yönünü yorumlayan tekelci yaklaşıma alternatif olarak geliştirilen bir yaklaşımdır. Bu görü-şe göre sendikalar basit tekelci olmaktan daha ziyade verimlili-ğin arttırılması üzerinde yoğunlaşan ve farklı çıkarlara sahip pek çok işçinin çıkarlarına cevap vermeye çalışan “kolektif” bir organizasyondur (Yamak ve Dursun, 2009: 26; Lordoğlu vd., 2013: 57). Yine bu yaklaşıma göre “ses” ile kastedilen, gerçek ve istenilen koşulları birbirlerine yaklaştırmak için kullanılan doğ-rudan bir iletişim unsurudur (Turan, 2001: 22). Diğer bir ifadey-le Freeman ve Medoff’a göre “ses”, işi terk etmek yerine, işve-renle, değiştirilmesi gereken koşullar hakkında tartışmak anla-mına gelmektedir. Bu yaklaşıma göre sendikaların, modern endüstriyel ekonomilerde ve kısmen büyük işletmelerde, kolek-tif ses için önemli bir vasıta olduğuna bir başka ifadeyle sendi-kaların, çalışanların bir grup olarak yönetimle iletişim kurması-na imkân tanıyan önemli bir araç olduğukurması-na ikurması-nanılmaktadır (Lordoğlu vd., 2013: 58). Freeman ve Medoff yaklaşımına göre, etkin bir tepki için bireysel pazarlık yerine kolektif pazarlığın gerekliliği iki nedene dayandırılmaktadır.

 Bunlardan ilki şirket faaliyetlerinin önemli bir

boyu-tunun “kamu malları” üretme üzerine olmasına yani üretimin toplumsal bir boyutunun olmasına dayanmaktadır. Öyle ki, işyerinde güvenlik koşullarının sağlanması, yeterli ısıtma ve aydınlanma sistemlerinin oluşturulması, üretimde bant hızının ayarlanması, işten ayrılma, iş bölümü, dönemsel ücret

(22)

ayarla-Iğdır Üniversitesi

malarının dengeli bir biçimde gerçekleştirilmesi, işletmelerin terfi politikalarının ya da resmi şikâyet prosedürünün oluştu-rulması, aynı şekilde tüm işgücünü etkileyen bir emeklilik pla-nının gerçekleştirilmesi, tüm vatandaşları etkileyebilecek çevre temizlik düzenlemesinin yapılması, sağlık müdahale önlemle-rinin alınması ve olası bir yangına karşı korunma tedbirleönlemle-rinin oluşturulması gibi uygulamaların gerçekleştirebilinmesi için kolektif örgütlenmeler şarttır (Freeman and Medoff, 1979: 4).

 İkinci neden ise sendikacılığın kolektif niteliğine,

emek piyasalarının işleyişini değiştirebilme özelliğine dayan-maktadır. Örneğin sendikasız bir işletmede, işletme açısından ikaz veya özendirmeler; istihdam koşullarındaki küçücük bir değişiklikten dolayı işini bırakabilecek genç, yetenekli işgücü-nün diğer bir ifade ile “marjinal işçinin” tercihlerine bağlıdır. İşletmeler kaliteli genç işgücünü kaybetmek istemediklerinden dolayı bu tür işgücünün taleplerini dikkate almak durumunda-dırlar. Öte yandan işletme, emekliliği yaklaşmış ve/veya verim seviyesi düşük, yeni bilgi donanımından yoksun, diğer işletme-ler tarafından tercih edilmeyen bir işgücünün istekişletme-lerini pek dikkate almayabilir. Oysaki sendikalı bir işyerinde, sendikanın pazarlık masasındaki talepleri işletmedeki bütün işçileri kap-samaktadır. Bu nedenle işyerini terk etme eğiliminde olmayan işçilerin talepleri de temsil edilmiş olur. Böylece sendikalar, kolektif ses yoluyla işyerinde ücret ve çalışma şartlarının de-ğişmesine katkıda bulunmuş olurlar (Turan, 2001: 22).

Kolektif ses/kurumsal tepki yaklaşımına göre sendikalar, sahip olunan işin yapısını ve çalışma koşullarını iyileştirerek işgücünün motivasyon düzeyini artırır. Öyle ki, hem ücret ve hem de çalışma koşullarının iyileştirilmesi, iş garantisinin sağ-lanması ve işgücü üzerinde haksız rekabete neden olabilecek unsurların ortadan kaldırılması gibi faaliyetler sendikal yapı-lanmaların sağlayacağı potansiyel avantajları ortaya çıkarmakta ve bu durum işgücünün moral düzeyini artırarak verimliliğe ilave bir destek kazandırmaktadır. Artan verimlilik seviyesi, işyerinde yönetim kademesinde bir “şok etkisi”

(23)

oluşturmakta-dır. Böylece bu etki sayesinde yöneticiler üretim standartlarını sıkıştırarak, sahip olunan kaynakların atıl kalmasının önüne geçmektedir. Bu durum, belli bir girdi miktarı ile daha fazla çıktı üretilmesini diğer bir ifade ile verimliliğin artmasını sağla-yarak şirket seviyesinde gerçekleşen kapasite genişlemesinin zamanla tüm sektörlere yayılmasını sağlar. Nitekim sözü edilen bu sektörel genişleme de zamanla, makro boyutta yani ülke çapında meydana gelen verimlilik artışı ile diğer bir ifadeyle iktisadi büyümeyle de devam eder (Akıncı vd., 2014: 5).

Genellikle bu tür uygulamalar, “sendika-yönetim işbirliği” uygulamaları olarak ifade edilmektedir. Verimliliği geliştirmek için kurulan sendika-yönetim işbirliği komiteleri 1960’larda çelik sanayinde görülen şiddetli rekabetin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bu tür işbirliğinin en temel nedeni, piyasadaki rekabet koşullarına karşı şirketin ayakta kalabilmesini sağla-maktır. Çünkü sendikalar, üyelerinin işlerini koruyabilmeleri-nin yalnızca verimliliklerikoruyabilmeleri-nin artması ile sağlanabileceğine ikna olursa, maliyetlerin düşürülmesi için yönetimle işbirliği yoluna gidebilir (Yamak ve Dursun, 2009: 25). Sonuçta bu görüşe göre sendikalar işten ayrılma oranlarını azaltmakta, yönetimi daha iyi üretim yöntemlerini uygulamaları ve daha verimli politika-ları benimsemeleri noktasında teşvik etmekte, işçiler ile yöne-tim arasındaki iletişimi geliştirerek daha iyi kararlar alınmasını sağlamakta ve böylece çalışanların morallerini yükselterek ve-rimliliği artırmaktadır (Freeman and Medoff, 1979: 1-2). Free-man and Medoff sendikaların iki yüzü ismini verdikleri çalış-malarında, sendikaların verimlilik üzerine olumlu ve olumsuz etkilerini aşağıdaki şekil yardımıyla özetlemişlerdir.

(24)

Iğdır Üniversitesi

Tablo 1. Sendikaların İki Yüzü

Konular Sendikaların

Ekonomik Etkin-lik Üzerine Etkisi

Sendikaların Gelir Dağılımı Üzerine Etkisi Sendika Örgütünün Sosyal Doğası T ek el Y ü Sendikalar ücretleri rekabetçi düzeyin üstüne çıkarır ve bu durum sendika-lı işletmelerde düşük işgü-cü/sermaye kulla-nımına neden olur.

Sendikalar yüksek vasıflı işçilerin ücretlerini yüksel-terek gelir eşitsizli-ği artırır. Sendikalar, istihkak-larda ayrımcılık yapar. Sendikanın çalışma kuralları verimliliği azaltır. Sendikalar karşılaş-tırılabilir işçiler arasında farklar oluşturarak yatay eşitsizlikleri oluştu-rur.

Bireysel veya kolek-tif olarak sendikalar politik arenada kendi çıkarları için mücadele eder. Sendikaların sık sık grevlere başvur-ması toplumsal çıktı miktarının azalmasına neden olur. Sendikanın tekel gücü, rüş-vet/yolsuzluk ve demokratik olmayan unsurları ortaya çıkarır. K ole k ti f S es /K u ru m sa l T epki Y ü Sendikalar, işten çıkma oranlarını düşürerek, yöneti-mi üretim yöntem-lerini değiştirmele-ri için uyararak veya daha verimli politikalar benim-semesini

sağlaya-Sendikaların stan-dart politikaları, belirli bir şirkette veya sanayide yer alan işçiler arasın-daki eşitsizliği azaltmaya yardımcı olur. Sendikalar düşük gelirli ve dezavantaj-lı kişilerin politik çıkarlarını temsil eder.

(25)

rak, işçiler arasın-daki moral ve işbirliğini geliştire-rek verimlilik artışına önayak olurlar. Sendikalar tüm çalışanların tercih-leri hakkında bilgi toplayıp en iyi işçi tazminatı ve en iyi personel politika-sını uygulamaya konulması için çalışır. Sendika kuralları, terfi, işten çıkarma ve işe geri alma gibi isteğe bağlı eylemlerin kapsa-mını sınırlar. Sendikalar düşük gelirli ve dezavantaj-lı kişilerin politik çıkarlarını temsil eder. Sendikalar, çalışan-lar ve yönetim arasındaki iletişimi güçlendirerek daha iyi kararlar alınma-sını sağlar.

Sendikalar genel-likle marjinal işçi ile kıdemli işçi arasındaki güç dağılımını değişti-rir. Sendikalı işlet-meler, sendikasız işletmelere göre farklı tazminat paketleri ve farklı personel yönetim politikası seçebilir.

Kaynak: Freeman, Richard B. and James L. Medoff (1979) The Two Faces of

Unio-nism, Cambridge: NBER Working Paper Series No: 364, s.10.

2.2.3. Konu İle İlgili Gerçekleştirilen Deneysel Çalışmalar

Sendikaların verimlilik üzerine etkileri konusunda bir fikir birliğinin olduğu söylenemez. Henry Simons and Fritz Mach-lup gibi iktisatçılar, sendikaların verimlilik üzerindeki etkisinin olumsuz olduğunu belirtirken; John Stuart Mill, Alfred

(26)

Mars-Iğdır Üniversitesi

halland ve Richard Ely gibi iktisatçılar ise sendikaların verimli-lik üzerinde olumlu etkilerinin olduğunu savunmuşlardır (Fre-eman ve Medoff, 1979: 1-2).

Bu alanda ilk deneysel çalışmalar Brown ve Medoff (1978) ve Clark (1980) tarafından yapılmıştır. Brown ve Medoff (1978) Amerika’da imalat sektöründe faaliyet gösteren şirketler ara-sında katma değer karşılaştırması yoluyla yapmış oldukları çalışmada, sendikalaşmanın yoğun olduğu işletmelerde verim-liliğin %20-%25 oranında daha yüksek olduğunu belirlemişler-dir. Brown ve Medoff’a göre sendikalı işyerlerinde sermaye kullanımının yüksek olması sebebiyle bu oran gerçekte %10-%15’tir. Brown ve Medoff’a göre, sendikalar daha çok ortalama verimliliği yüksek işletmelerde örgütlenmekte ve sendikalaşma, işletmeleri daha verimli olmaya yönlendirmektedir (Yamak ve Dursun, 2009: 26).

Clark (1980) çimento sektöründe altı işletmede gerçekleş-tirdiği araştırmasında, sendikalaşma ile birlikte çalışanların davranışlarında verimliliği artırıcı yönde birtakım değişiklikler olduğunu tespit etmiştir. Altı çimento işletmesinin yarısında işçi devri düşmüş, bir tanesinde yükselmiş, diğer ikisinde her-hangi bir değişiklik olmamıştır. Sendikalaşmış işletmelerde, üst yönetim, “işletme yöneticisini” ve “birçok formenini” değiştir-miş daha çok profesyonel yöneticiler ile çalıştırmayı teşvik et-miştir. Sonuç olarak sendikalaşmadan önceki otoriter veya pa-ternalist yönetim uygulamaları yerini daha çok profesyonel bir anlayışa bırakmıştır (Turan, 2001: 25).

Ronald G. Ehrenberg ve Joshua L. Schwarz 1981 yılında sendikaların verimlilik üzerindeki etkisini kamu sektöründeki halk kütüphanelerinde analiz etmişlerdir. Araştırma sonuçları Massachusetts’deki belediyelere ait 71 kütüphane verilerine dayanmaktadır (1981: 4). Ancak kütüphaneler ve kütüphanele-rin bulunduğu belediye büyüklükleri farklılık arz etmekle bir-likte kütüphanelerin istihdam şekilleri ve çalışanların ücret seviyeleri de aynı değildir (Ehrenberg and Schwarz, 1981: 13). Kütüphane çalışanlarının büyük kısmı toplu pazarlık

(27)

kapsa-mında olup yapılan anketin de %90’nına cevap alınmıştır (Eh-renberg and Schwarz, 1981: 18-19). Ancak yapılan çalışma so-nucunda önemsiz bir sendika verimlilik etkisi tespit edilmiştir (Turan, 2001: 25).

Barry T. Hirsch’in sendikaların verimlilik üzerine etkisini inceleyen çalışması 1968 den 1980’e kadar olan dönemi kapsa-maktadır. Çalışma 531 şirket üzerinde gerçekleşmiştir. Söz konusu bu çalışma gerek kapsadığı yıllar ve gerekse kapsadığı şirket sayısı bakımından alanında en kapsamlı çalışmalar ara-sında yer almaktadır. Ancak şirket büyüklüğü ve emek firma düzeyinde değişiklikler, fiziki sermaye ve Ar-Ge çalışmaları gibi nedenlerden dolayı sendikalı işyerlerinde verimlilik artışı sendikasız işyerlerine göre daha yavaş gerçekleştiğini tespit etmiştir. Ancak söz konusu bu sonuç sektör farklılıklarına da-yandırılmıştır. Öyle ki, Hirsch çalışmasında genellikle yavaş büyüme sergileyen sanayi sektöründe sendikalar daha çok faa-liyet gösterirken, sanayi sektörünün haricindeki sektörlerde sendika örgütlenmelerinin daha zayıf olduğunu belirtmiştir (1997: 13).

David Metcalf 2002 yılında konu ile ilgili olarak Amerika, Kanada, İngiltere, Almanya, Japonya ve Avustralya’yı kapsa-yan bir çalışma gerçekleştirmiştir. Metcalf çalışmasında, Ame-rika’da sendikasız işyerlerine nazaran, sendikalı işyerlerinde hem daha yüksek işgücü verimliliği, hem de yüksek perfor-manslı çalışma sistemleri tespit etmiştir. Öte yandan Metcalf İngiltere’de sendikalar ve işgücü verimliliği arasındaki önceden mevcut olan negatif ilişkinin giderildiğini; artık endüstri ilişki-lerinde “ortaklık” anlayışının benimsendiğini ileri sürmüştür. Aynı çalışmada Metcalf çoklu sendikacılığın Avustralya’da kalıcı negatif etkisi olduğu belirtmiştir (2002: 65-66). Alman-ya’da ise sendikaların özellikle büyük şirketlerde işgücü verim-liliğini artırdığını tespit etmiştir. Öyle ki, Metcalf, Almanya’da 101-1000 arası çalışanı bulunan büyük ölçekli işyerlerinde iş konseyleri ve işgücü verimliliği arasında çok anlamlı/pozitif

(28)

Iğdır Üniversitesi

bir ilişki olduğunu; 21-100 kişinin istihdam edildiği çok daha küçük işyerlerinde de sonucun olumlu çıktığını ancak istatistik-sel olarak önemsiz olduğu belirtmiştir (2002: 25). Son olarak Metcalf’ın çalışmasında Japonya’da sendikaların, işgücü verim-liliğini artırma eğiliminde olduğu tespit edilmiştir (2002: 66).

Carmen Urízar H. ve Sigfrido Lée 2003 yılında çalışma ala-nı olarak Guatemala’da büyük kahve üreticilerini seçmişlerdir. Nitekim gerçekleştirilen deneysel analiz sonrasında büyük kahve plantasyonlarında sendikaların, verimlilik üzerindeki etkisini olumsuz olarak tespit etmişlerdir. Ancak Guatemalalı işadamları sendikaların, şirketler üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olduğunu düşündükleri için işletmelerde sendikaların oluşmasını/gelişmesini önlemek için bir dizi önlem almışlardır. Bu nedenle Guatemala’da sendikalaşma oranı nispeten düşük kalmıştır (2003: 32).

Christos Doucouliagos ve Patrice Laroch 2003 yılında sen-dikaların verimlilik üzerindeki etkisini analizi ve meta-regresyon analizini kullanarak incelemişlerdir. Analiz sonu-cunda merkezi eğilim ölçüleri, sendikalar ve verimlilik arasın-daki ilişkinin “sıfıra” yakın olduğunu ortaya koymuştur. An-cak, sendikalar ve verimlilik arasındaki ilişkinin ülkelere ve/veya sektörlere gör bir değişim gösterdiği de bir gerçektir. Bu bağlamda aynı çalışmada Birleşik Krallık ve Japonya’daki sendikaların verimlilik üzerindeki etkisi negatif çıkarken Ame-rika’da özelliklede imalat sanayindeki sonuçlar pozitif çıkmıştır (2003: 681-682).

Ülkemizde ise Rahmi Yamak ve Salih Dursun tarafında 2009 yılında, sendikalaşma-verimlilik ilişkisi, 7 sektöre ait veri-ler panel nedensellik analizi yoluyla incelenmiştir. Ancak elde edilen sonuçlar, ilgili ilişkiler bakımından çok net bir tablo or-taya koymamıştır. Tüm modeller ve değişkenler için yapılan analizler değerlendirildiğinde ise modellerin genelinde sendi-kalaşma ile verimlilik arasında bir nedensellik ilişkisi tespit edilememiştir. Bu çalışma sonucuna göre ülkemizde ne gele-neksel tekelci yaklaşımın iddia ettiği gibi sendikalaşma

(29)

verimli-liği negatif yönde etkilemekte ne de kolektif ses/kurumsal tep-ki yaklaşımının iddia ettiği gibi sendikalaşma verimliliği pozitif yönde etkilemektedir (2009: 38-39).

Özetle sendikaların verimlilik üzerine etkisi ülkelerin, sa-nayilerin, işletmelerin ekonomik ve teknolojik gelişmişlik sevi-yesine, işgücünün de vasıf seviyesine bağlı olarak değişmekte-dir. Kimi işyerinde sonuç olumlu çıkarken kimi işyerinde olum-suz bir sonuç elde edilebilmektedir. Hatta bazı işyerlerinde sıfıra yakın sonuçlarında çıktığını yukarıdaki örneklerde göre-bilmekteyiz. Ancak işçilerin çalışma koşullarını iyileştirme ga-yesi taşıyan sendikaların işgücü maliyetlerini sanıldığı kadar artırmadığı ve dolayısıyla verimliliği de olumsuz etkilemediği yine yapılan bazı çalışmalar ile tespit edilmiştir.

Bu bağlamda Amerika’da yapılan deneysel çalışmalar, sendikalaşma oranındaki azalmanın işletmenin işgücü maliyet-lerinde sadece %2 oranında bir düşme sağlandığını göstermek-tedir. Ayrıca Amerika ve İngiltere’de 1980’li yılların ilk yarısın-da sendikalı işletmelerdeki verimliliğin, sendikasız işletmelere göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Öte yandan Ameri-ka’da yapılan bir başka araştırmada sendikalaşan şirketlerde, şirketlerin piyasa değerinin, borsa üzerinde azalmaya başla-makta olduğu diğer bir ifadeyle sendikalaşma ile sermaye ve-rimliliği arasında ters bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Nitekim daha öncede ifade edildiği gibi sendikalaşma oranına, ücretler arasındaki farklılıklara, işgücünün niteliksel durumuna ve ül-kelerin sendikacılık düzeylerine göre sendikaların verimlilik üzerine etkileri değişmektedir. Bu durumda ücret farklarının yüksek olduğu kimi işletmelerde sendikaların verimlilik ile ilgili etkileri daha yüksek çıkarken; aynı ülkenin, farklı endüst-rilerinde ve farklı dönemlerinde yapılan araştırmalarda sonuç kimi yerde olumlu kimi yerde olumsuz çıkabilmektedir (Lor-doğlu, 2013: 67-68).

Sonuç

(30)

günü-Iğdır Üniversitesi

müzde, verimlilik kavramı büyük bir önem taşımakta; bu ne-denle birçok alanda verimliliğin belirlenmesi, ölçülmesi ve de-ğerlendirilmesi konularına yoğun bir ilgi bulunmaktadır. Bu bağlamda çalışma hayatında çalışanların menfaatlerini koru-mak ve geliştirmek için özel bir çaba sarf eden sendikaların da işgücü verimliliğini nasıl etkilediği yakın bir geçmişte merak uyandıran konular arasında yer almış ve konuyla ilgili olarak özellikle yurtdışında çok miktarda teorik ve pratik çalışmalar yapılmıştır. Ancak ülkemizde yapılan çalışmalar ise çok sınırlı kalmıştır.

Esasen literatür incelemesi sonucunda sendikaların verim-lilik üstüne etkileri iki farklı şekilde ele alınmaktadır. Bunlar-dan ilki sendikaların getirmiş olduğu tekelci ücret artışlarının ve işletme yönetimini zayıflatmaya çalışan tutumlarının, sendi-kalı işçilerin daha az verimle çalışmasına dolayısıyla şirket kâr-larının düşmesine neden olduğu yönündedir. Bu görüşün tam tersini savunan diğer görüşe göre ise sendikalar rekabet seviye-sinin üzerinde bir ücret artışı gerçekleştirir ve işgücü maliyetle-ri artar ise bu defa işletmelerde daha nitelikli işgücü kullanımı yoluyla verimliliklerini yükseltebilirler. Dolayısıyla bu görüş, sendikaların verimlikleri düşürmek bir yana artırdığını ileri sürmüştür.

Öte yandan sendikaların verimlilik etkisi üzerine yapılan “deneysel çalışmalar” da sonuçlar kimi zaman “olumlu”, kimi zaman “olumsuz” kimi zamanda ülkemizde yapılan çalışmanın sonucunda olduğu gibi “sıfıra” yakın olarak tespit edilmiştir. Bu nedenle sendikaların verimlilik üzerine etkilerini kesin ola-rak belirleyebilmek çok güçtür. Çünkü bir işletmenin verimlili-ği; söz konusu o işletmede çalışanların sendikalaşma oranına, çalışanların aldıkları ücretlere ve ücret farklarına, işgücünün vasıf seviyesine ve ülkede sendikalaşmaya çizilen yasal çerçe-veye ve işverenin sendikalı personele göstermiş olduğu tutum ve davranışlara kadar pek çok yelpazede değişiklik gösterebil-mektedir.

(31)

Kaynaklar

Akıncı, Merter, Gönül Yüce Akıncı ve Ömer Yılmaz (2014) “Sendikal Hareketlerin İki Yüzü: Oecd Ülkelerinde İktisadi Büyüme Üze-rindeki Etkilerinin Analizi”, H.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Dergisi, Cilt:32, Sayı:1, s. 1-27.

Aksu, Ömer (1993) Ücretler ve Verimlilik, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayını.

Aydın, Alper (1999) İmalat Sanayi ve Alt Kollarında Verimlilik, Üretim,

İstihdam, Ücret ve İşçi, Saat Göstergeleri, Ankara: MPM Yayınları:

698.

Akal, Zuhal (1992) İşletmelerde Performans Ölçüm ve Denetimi, Ankara: MPM Yayınları: 473.

Akal, Zuhal (1991) İş Etüdü, Ankara: MPM Yayınları: 29.

Baytekin, Evrim Peli (2006) “Bir Halkla İlişkiler Görevi Olarak Örgüt-sel Verimliliğin

Artırılmasında Bilgi Yönetimi”, İzmir: (Basılmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, S.B.E.).

Cam, Erdem (2013) İşyerinde Sosyal Diyalog ve Demokrasi, Ankara: TC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma ve Sosyal Güven-lik Eğitim ve Araştırma Merkezi Yayınları, Yayın No: 40.

Çoban, Bilge (2013) “Sendikal Örgütlenmede Yeni Deneyimler ve De-ğişen Stratejiler”, Çalışma ve Toplum Dergisi, 2013/, s.375-412. Demirel, Demokaan (2006) “Küresel Eksende Devletin Yeni Kimliği:

Etkin Devlet”, Sayıştay

Dergisi, Sayı:60, Ocak- Mart 2006, s.105-128.

Dinçer, Ömer ve Yahya Fidan (1995) İşletme Yönetimine Giriş, İstanbul: Beta Basım Yayını.

Doğan, Müslüm (2008) “Verimlilik Nedir?”, (http://www.ikademi.com/stratejik-yonetim/294-verimlilik-nedir.html), (09.04.2008).

Ersezer, Devrim (2006) “Gelir Dağılımı Politikası ve Araçları”, Fırat

(32)

Iğdır Üniversitesi

Ekodialog (2016a) “Sendikaların Amaçları Nelerdir?”, (https://www.ekodialog.com/Konular/sendikalarin-ekonomik-amaclari.html) (19.05.2016).

Ekodialog (2016b) “Sendikaların İstihdam Üzerindeki Etkileri”, (https://www.ekodialog.com/Makaleler/sendika_istihdam.html ) (19.05.2016).

Ehrenberg, Ronald G. and Joshua L. Schwarz (1981) The Effect of Unions

on Productivity in the Publıc Sector: The Case of Libraries,

Massachu-setts: NBER Working Paper Series No: 117.

Freeman, Richard B. and James L. Medoff (1979) The two Faces of

Unio-nism, Cambridge: NBER Working Paper Series No:364.

Güneş, Hamza (2013) “Sendikal Haklar ve Ülkemizde Kamu Görevli-leri Sendikacılığının Gelişimi”, ÇSGB Çalışma Dünyası Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, Temmuz-Eylül 2013, s.62-79.

Hirsch, Barry T. (1997) “Unionization and Economic Performance: Evidence on Productivity, Profits, Investment, and Growth” (http://www2.gsu.edu/~ecobth/Fraser_Union_Performance.pdf ) (22.05.2016).

ILO (2015) Productivity Improvement and the Role of Trade Union, (http://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/---ed_dialogue/---actrav/documents/publication/wcms_425982.pdf) (21.05.2016). Işığıçok, Özlem (1999) “Sosyal Diyalog -Temel Nitelikleri ve

Türki-ye'de Sosyal Diyaloga İlişkin Genel Bir Değerlendirme”, İş Güç

Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, Sıra: 2,

No: 2,

(http://www.isgucdergi.org/?p=article&id=2&cilt=1&sayi=1&yi l=1999) (21.05.2016).

İbicioğlu, Hasan (1993) “İşletmelerde İnsangücü Verimliliğinin Arttı-rılması ve Teknolojik Değişim”, İstanbul: (Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, S.B.E.).

Kahya, Emin ve Kadri Karaböcek (2004) “Bir Atölyede Oranlarla İşgü-cü Verimlilik (WPMR) Modelinin Tasarımı ve Uygulaması”, III.

Endüstri Müh. Bahar Konferansı, TMMOB MMO İzmir Şb, Atatürk

(33)

Kargı, Bilal (2013) “Ücret Yapışkanlığı Hipotezi’nin Test Edilmesi: Türkiye’de Asgari Ücret ve Büyüme Üzerine Zaman Serileri Ana-lizi (2005-2012)”, Çalışma ve Toplum Dergisi, 2013/2, s.183-210. Lordoğlu, Kuvvet, Nurcan Özkaplan ve Naci Gündoğan (2013)

Çalış-ma Ekonomisi II, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2755& Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 1713.

Metcalf, David (2002) Unions and Productivity, Financial Performance and

Investment: International Evidence,

(http://cep.lse.ac.uk/people/vanreenen/lecture_notes/handboo k_metcalf.pdf) (20.05.2016).

Pekiner, Kamuran (1971) İşletmelerde Prodüktivite Denetimi, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları: 1609.

Prokopenko, Joseph (2003) Verimlilik Yönetimi Uygulamalı El Kitabı, Ankara: Milli

Prodüktivite Merkezi Yayınları, Yayın No: 476.

Murat, Sedat (2008) İşgücü Verimliliği ve Hizmet Kalitesi, Yayınlanmamış Ders Notları, İstanbul: İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Ensti-tüsü, 2008.

Tuna, Yusuf (1993) Tarımda Verimlilik Artışının Ekonomik Sonuçları:

Türkiye İle İlgili Bir Değerlendirme, Ankara: MPM Yayınları: 487.

Tokol, Aysen (2002) “Sendikaların Üye Sayısında Azalma Nedenleri ve Sendikaların İzledikleri Yeni Politikalar”, İş Güç Endüstri İlişkileri

ve İnsan Kaynakları Dergisi, Cilt:4 Sayı:1, (http://www.isguc.org/?p=article&id=282&cilt=4&sayi=1&yil=2 002) (21.05.2016).

Türkiye Tekstil, Örme, Giyim ve Deri Sanayi İşçileri Sendikası

(TEK-SİF) (2016) “Sendika Nedir?”,

(http://www.teksif.org.tr/sendikal-haklar) (19.05.2016).

Turan, Güngör (2001) “Sendikaların Verimlilik Üzerine Etkileri”,

Çi-mento İşveren Sendikası Dergisi, 2001 (Mart), s.20-28.

Turan, Güngör (2000) “Sendikaların Ekonomik Etkinlik ve Enflasyon Üzerine Etkileri”, Çimento İşveren Sendikası Dergisi, KASIM 2000,

Referanslar

Benzer Belgeler

Kısa vadeli kaldıraç, uzun vadeli kaldıraç ve toplam kaldıraç oranları bağımlı değişken olarak kullanılırken, işletmeye özgü bağımsız

Bu süreçte anlatılan hikâyeler, efsaneler, aktarılan anekdotlar, mesleki deneyimler, bilgi ve rehberlik bireyin örgüt kültürünü anlamasına, sosyalleşmesine katkı- da

Elde edilen bulguların ışığında, tek bir kategori içerisinde çeşitlilik ile AVM’yi tekrar ziyaret etme arasındaki ilişkide müşteri memnuniyetinin tam aracılık

Kitaplardaki Kadın ve Erkek Karakterlerin Ayakkabı Çeşitlerinin Dağılımı Grafik 11’e bakıldığında incelenen hikâye ve masal kitaplarında kadınların en çok

Regresyon analizi ve Sobel testi bulguları, iş-yaşam dengesi ve yaşam doyumu arasındaki ilişkide işe gömülmüşlüğün aracılık rolü olduğunu ortaya koymaktadır.. Tartışma

Faaliyet tabanlı maliyet sistemine göre yapılan hesaplamada ise elektrik ve kataner direklere ilişkin birim maliyetler elektrik direği için 754,60 TL, kataner direk için ise

To this end, the purpose of this study is to examine the humor type used by the leaders and try to predict the leadership style under paternalistic, charismatic,

Çalışmada yeşil tedarikçi seçim problemine önerilen çok kriterli karar verme problemi çözüm yaklaşımında, grup hiyerarşisi ve tedarikçi seçim kriter ağırlıkları