• Sonuç bulunamadı

TARİHİ, KÜLTÜREL DEĞERLERİYLE BURDUR VE TURİZM POTANSİYELİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "TARİHİ, KÜLTÜREL DEĞERLERİYLE BURDUR VE TURİZM POTANSİYELİ"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖZET: Yrd. Doç. Dr. Şükrü Özüdoğru (Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Fen – Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölü-mü): “Günümüzden yaklaşık on bin yıl öncesinden bugüne uzanan zengin tarihsel dokusu yanında Burdur; gölleri, çam, ardıç ve sedir ormanları, serin kaynak sularıyla beslenen çok sayıda yayları, Burdur Gölü, eşsiz vahşi doğasıyla Dir-mil (Altınyayla) Maçta Kanyonu, Salda Gölü ve Salda kayak merkezleriyle zengin bir alternatif doğa turizmi potansiyeline de sahiptir. Sahip olduğu bu eşsiz hazinelere ve güzelliklerine rağmen Burdur’un, ulusal ve uluslararası ölçekte tanınırlığı ya da turizmden elde ettiği kazanç henüz hak ettiği yeterli-likte değildir. Fakat son yıllarda il bünyesindeki her resmi kurum - kuruluşlar, ili temsil eden siyasi kişiler, sivil toplum örgütleri ve ilgililerin samimi yaklaşımları ve çabaları sonucu özellikle Burdur’un tanıtılması ve turizminin canlandırılması konusunda çalışmalar hız kazanmıştır” dedi.

ABSTRACT: Asst. Prof. Şükrü Özüdoğru - Arche-ology Department, Faculty of Arts and Sciences, Mehmet Akif Ersoy University- reports ‘Besides its rich historical ba-ckground which dates back to ten thousand years ago, Burdur has a rich alternative nature tourism potential owing to Lake Burdur, Dirmil (Altınyayla) Maçta Canyon with its unique wild nature, Lake Salda and Salda Skiing Center. Despite the-se unique treasures and attractions, the national and inter-national recognition or the income from the tourism do not satisfy Burdur yet. However the initiatives to promote Burdur and to revive the tourism swing into high gear thanks to the sincere approach and attempts of all the public institutions, politically exposed persons, NGO’s and relevant authorities.’ (Translated by BURDİL)

(2)

Günümüzde Göller Bölgesi’n-de Teke Yöresi kültürünün beşiği kabul edilen Burdur, Anadolu tarihinin ilk ta-rımcı köy yerleşimlerinden Demir Çağı kent devletlerine, Roma İmparatorlu-ğu dönemi görkemli metropolislerine, Beylikler ve Osmanlı İmparatorluğu dönemleri yerleşim birimlerine değin kesintisiz yaklaşık on bin yıllık uzunca bir sürecine tanıklık eden kültür var-lıklarına sahip bir ilimizdir. Burdur’un, insanlığın geçmişinin her dönemi-ne tanıklık eden bu tarihsel - kültürel

önemi, günümüzde özünü ve çeşitlili-ğini koruyan Teke Yöresi yörüklerinin yerel ağzından müziğine, hareketli halk oyunlarına, otantik mutfağına, hala üretimi yapılan geleneksel tekstil ürünlerine kadar zengin etnografik ve folklorik kültürüyle perçinlenmiştir. İlin tarihsel geçmişi, günümüzden yakla-şık dokuz bin yıl önce o dönem toplu-munun bölgede Hacılar, Kuruçay, Hö-yücek, Bademağacı gibi höyüklerde ilk köy yerleşimlerini kurmalarıyla da sınırlı kalmaz; son yıllarda Burdur’un Kemer İlçesi Elmacık Köyü’ndeki fosil yataklarında sürdürülen kazılarda ele geçen mamut gibi hayvan iskeletle-riyle, yaklaşık 1,5 milyon yıl öncesine uzanmaktadır. Bu kültürel geçmişin temel kaynağı, esas itibarıyla insan yerleşmesine, tarım ve hayvancılığa elverişli verimli ovaları, yüksek yayla-rı, ormanlayayla-rı, gölleri, su kaynaklarıyla zengin, hareketli coğrafyası ve uygun iklimi yanı sıra, Anadolu’nun İç ve Ege kıyı bölgelerini Akdeniz’e bağlayan tarihi yolların üzerindeki konumudur. Günümüzde bu konumu itibarıyla, Antalya ile Isparta arasında sıkışmış küçük bir il olarak algılansa da, tarihi dönemler boyunca her iki komşu ilin geçmiş kültürleriyle özdeş ve birçok yönden de onları aşan öncü bir

yerle-şim bölgesi olmuştur. Birçok okuyucu için Burdur’un kültürel geçmişiyle ilgili yazına böyle bir giriş abartılı bulunabi-lir; ancak yukarıda kısaca belirtilen öz, bölgede bugüne değin yürütülmüş tarihsel, arkeolojik, antropolojik, coğ-rafik, etnografik ve folklorik bilimsel araştırmaların sonucunda ortaya çıkan gerçekliği yansıtmaktadır. Şimdi diler-seniz Burdur’un bu tarihsel geçmişini her dönemden özellikle kazı veya yü-zey araştırmalarıyla bilimsel çalışması yapılan sadece birkaç örnekle detay-landıralım.

Öncelikle bölgede henüz insan varlığından da öncesini belgeleyen, Burdur’un Kemer ilçesi Elmacık Kö-yü’ndeki fosil kazılarında ele geçmiş olan ve günümüzden yaklaşık 1,5 mil-yon yıl öncesine ait hayvan iskeletleri özellikle de bir mamut iskeleti önem arz etmektedir. Bu antropolojik bulun-tuların, Kültür ve Turizm Bakanlığı tara-fından restore edilip doğa müzesi ola-rak İl turizmine kazandırılan tarihi bir Rum Kilisesi’nde önümüzdeki süreçte sergilenmesi planlanmaktadır. Hem Eski Anadolu antropolojisi hem de ser-gilenebilmesiyle il turizmi açısından önemli olan bu iskeletler Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi bünyesindeki antro-poloji laboratuvarlarında

(3)

ler ve sergiye hazır hale getirilmişlerdir. Yine bölgenin yaklaşık 2 milyon yıl öncesi fosillerine yönelik araştır-malar Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Antropoloji Bö-lümü tarafından halen yürütülmektedir.

Burdur, “Neolithik Devrim” olarak da bilinen, insanoğlunun ilk yerleşik hayata geçip tarım yaptığı, hayvanları evcilleştirdiği döneme tanıklık eden önemli höyük yerleşimleriyle dikkat çeker. Anadolu Neolithik Dönemi’nde özellikle köy yerleşiminden kentleşmeye gidişi simgeleyen Hacılar Höyük, yapılan kazı ve araş-tırmalar sonucunda en tanınmışlarındandır. Hacılar Höyük çevresinde özellikle Kuruçay, Höyücek, Yassı-güme gibi höyük yerleşimleri henüz detaylı kazı çalış-maları yapılıp açığa çıkarılmamış olsa da aynı dönemi belgeleyen önemli yerleşimlerdir. Özellikle Bucak İl-çesi sınırları içerisinde yer alan Höyücek’te 1989-1992 yılları arasında yapılan kısa dönem kazı çalışmaları bu höyüğün, etrafındaki köy yerleşimleri için bir tapınma merkezi yani Urfa Göbeklitepe Höyüğü gibi bir kutsal alan olduğunu belgelemiştir. Burdur il merkezinde ge-nellikle verimli bir ovaya hâkim göl kenarlarında ku-rulmuş on kadar höyük yerleşmesi bilinmektedir. Yine özellikle Bucak ve Yeşilova’da yoğun olmak üzere Göl-hisar, Tefenni, Çavdır, Karamanlı ve Çeltikçi ilçelerinde yaklaşık otuzu aşkın höyük yerleşimi tescil edilmiştir. Bu höyüklerin birçoğu, sadece Neolithik Dönem’de

(4)

değil insanoğlunun kentleşme süreci-ne başladığı bakır – taş yani Kalkolitik Çağı da belgelemektedir. Ülkemizin farklı bölgelerinde kazı çalışmalarıyla açığa çıkarılan höyük yerleşimlerinde temel sorun, bunların çok azının turiz-me de hizturiz-met edecek şekilde sergile-nebiliyor olmasıdır. Bu noktada Burdur kent merkezi içinde yer alan ve belki de “ilk Burdur” olarak adlandırabilece-ğimiz İstasyon Höyüğü’nün bilimsel kazılarla açığa çıkarılması ve koruma-sının yapılarak sergilenebilir duruma getirilmesi mümkündür ve şüphesiz il turizmine önemli bir katkı sağlayacak-tır.

Eski Anadolu arkeolojisinde, Hititlerin yıkılması ve Troya Savaşı sonrası yani Erken Demir Çağı, çok az arkeolojik yerleşim tespit edildiği için “karanlık dönem” olarak adlandırılmış-tır. Genel olarak antik çağlarda Pisidia olarak bilinen Göller Bölgesi özelde ise

Burdur, Yarışlı Gölü kenarında Düğer veya Gölhisar Gölü kenarında konumla-nan Uylupınar gibi, göl kenarında koru-naklı bir alçak tepe ve çevresinde kurul-muş yerleşim yerle-riyle arkeolojinin bu “karanlık dönem”le-rini aydınlatabilecek önemde kültürel varlıklara sahip bir ildir.

T i y a t r o l a r ı , stadyumları, Agora olarak bilinen çar-şı - pazarları, büyük hamamları, tapınak-ları, meclis binala-rı, müzik - konser binaları, taş döşeli caddeleri, kanalizas-yon sistemleri gibi anıtsal mimari zen-ginlikle donatılmış Roma Dönemi met-ropolleri yani büyük kentlerinden, arkeo-lojik kazı çalışmaları halen devam eden ikisi ön plana çıkmaktadır; Burdur’un son yıllarda parlayan iki yıldızı olarak adlandırılan Sagalassos ve Kibyra antik

kentleri. Sagalassos, bugün Ağlasun ilçesi sınırları içerisinde yer almakta olup, Belçikalı bir ekip tarafından yirmi beş yılı aşkın süredir kazı çalışmalarıyla gün yüzüne çıkarılmaktadır. Son yıllar-da restorasyonu yapılıp ayağa kaldı-rılan anıtsal “Antoninler Çeşmesi” ve bugün Burdur Müzesi’nde sergilenen sağlam durumda ve devasa boyuttaki Roma imparatorlarından Hadrianus ile Marcus Aurelius’a ait mermer heykel başlarıyla adından sıkça söz ettirmiştir. Gölhisar ilçesi kıyısında yer alan Kiby-ra antik kenti ise 2006 yılında Burdur Müze Müdürlüğü başkanlığında baş-layıp halen Mehmet Akif Ersoy Üniver-sitesi Arkeoloji Bölümünce yürütülen kazı çalışmalarıyla açığa çıkarılmak-tadır. On bir bin kişi kapasiteli antik stadyumu, Anadolu’nun en büyük ça-tılı antik yapısı durumundaki Odeion’u (müzik – konser salonu), yine bu yapı-nın orkestrasını süsleyen, renkli mer-mer parçalarından yapılmış neredeyse tamamı sağlam durumda ele geçmiş eşsiz “Medusa” figürlü mozaiğiyle ün-lenen Kibyra, önümüzdeki yıllarda ülkemizde turların veya ziyaretçilerin uğrak yeri olan önemli antik kentleri-mizden birisi olmaya adaydır. Bunlar haricinde Bucak ilçesindeki Kremna gibi Roma Dönemi’ni yansıtan birçok antik kent ve Bizans Dönemi’ni belge-leyen Gölhisar’daki kazısı tamamlan-mış Yusufça Kilisesi gibi inanç

(5)

ne yönelik k ü l t ü r varlıkla-rı, Bur-d u r ’ u n k ü l t ü r t u r i z m i açısından sahip ol-duğu po-t a n s i y e l i göz önüne sermektedir. B u r -dur’un an-tik çağlara ait varlık-larıyla ön plana çıkan bu ta- rihsel önemi Beylik-ler, Osmanlı ve Erken Cumhuriyet dö-nemlerinde de devam etmiştir. Kent merkezinde tescili yapılmış, bir kısmı restorasyon çalışmalarıyla yeniden hayat bulmuş birçok konut ve dükkan yapısı yanı sıra yine kent merkezindeki Ulu Camii, Taşdemir Camii, Dört Ayak Türbesi, Kavaklı Rum Kilisesi gibi dini ya da Pirkulzade ve Derviş Mehmet Kütüphaneleri, Hocabali ve Tabak Hamamları, Saat Kulesi, Çeşmedamı, İsliler, Zincirli Kapı ve Hocanın Çeşme-leri gibi sosyal – kültürel veya Gar Ya-pıları gibi idari yaYa-pıları bu dönemlere

ait önemli örneklerdendir. İlçelerinde yine aynı dönemleri yansıtan hanlar-dan Susuz Han ve İncir Han, sarnıçlar-dan Ak Sarnıç, Çifte Sarnıç, Kuyucak Sarnıcı, Beşkonak Sarnıcı, camilerden Tefenni’deki Cami – i Kebir, Çavdır’da Dengere Camisi en bilinenlerdendir. Yine bugünün Teke Yöresi halk kültü-rünün öz biçimi, özellikle Altınyayla olarak ismi değiştirilmiş Dirmil İlçesi ve Aziziye Köyü merkezli olarak otan-tikliğini korumaktadır. Bunlar aynı za-manda zengin Teke yöresi müziği ve folklorunun belirgin kaynak yerleridir.

Günümüzden yaklaşık on bin yıl öncesinden bugüne uzanan zen-gin tarihsel dokusu yanında Burdur; gölleri, çam, ardıç ve sedir ormanları, serin kaynak sularıyla beslenen çok sayıda yayları, Burdur Gölü, eşsiz vah-şi doğasıyla Dirmil (Altınyayla) Maçta Kanyonu, Salda Gölü ve Salda kayak merkezleriyle zengin bir alternatif doğa turizmi potansiyeline de sahip-tir. Örneğin bugün Burdur’dan Antal-ya yönüne çıkışta karayolu kıyısında konumlanan İnsuyu Mağarası, günü-müzde ziyaretçiler için büyük kısmı ay-dınlatılmış 597 metre iç uzunluğuyla, içerisindeki göletleriyle bir doğa hari-kası olup, ülkemizde turizme açılmış ilk mağaralardandır.

Kent, aynı zamanda çok çeşit-liliğe sahip, özgün bir beslenme ve

yemek kültü-rüne de sa-hiptir. Bir-kaç örnek v e r e c e k o l u r s a k , Burdur’a ge-len ziyaretçi-lerin meşhur ceviz ezmesini veya Burdur şi-şini tatmaları gerekir. Sa-galassos an-tik kentini zi-yaret eden bir kişinin, büyük bir kısmı yurtdışına

ihraç edilen Yeşilbaşköy’ün ünlü kira-zını veya yapılan restorasyon sonucu yeniden faaliyette olan tarihi bir un değirmeninden mısır unu ve ekmeği-ni alması, Hacılar Höyüğü ziyaret eden bir kişinin anayol üzerindeki organik ürün pazarına uğraması ve ünlü Ha-cılar üzümünden alması, Kibyra antik kentini ziyaret eden bir kişinin meşhur Gölhisar kavurmasından yemesi ve üzerine sadece bu bölgeye özgü çörek otu kahvesini tatması önerilebilir.

Sahip olduğu bu eşsiz hazi-nelere ve güzelliklerine rağmen Bur-dur’un, ulusal ve uluslararası ölçekte tanınırlığı ya da turizmden elde ettiği

(6)

kazanç henüz hak ettiği yeterlilikte değildir. Fakat son yıllarda il bünyesindeki her resmi ku-rum - kuruluşlar, ili temsil eden siyasi kişiler, sivil toplum örgütleri ve ilgililerin samimi yaklaşımları ve çabaları sonucu özellikle Burdur’un tanıtılması ve turizminin canlandırılması konusunda çalış-malar hız kazanmıştır. Mesela son yılarda Burdur Valiliği, Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı ve Üniversi-te işbirliğiyle gerçekleştirilen “Batı Akdeniz AlÜniversi-ter- Alter-natif Turizm Çalıştayı”; Burdur Valiliği öncülüğün-de İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Üniversite işbirliğinde gerçekleştirilen “Geçmişten Geleceğe Burdur Halk Kültürü ve Turizm Sempozyumu”; yine Burdur Valiliği öncülüğünde, TÜBİKAM tara-fından gerçekleştirilen “Burdur’un Yerel Dinamik-leri Projesi”, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi tara-fından düzenlenen “Teke Yöresi Sempozyumu” bu çabaların en önemli birkaç örneğini oluşturur-lar. Günden güne gelişen Üniversitesinin bilimsel katkısıyla, bu değerli çalışmaların artarak devam edeceği muhakkaktır.

Ve nihayet bu çalışmaların güncel temsili 19 – 22 Mart 2015 tarihlerinde İstanbul Fesha-ne’de gerçekleştirilmiş olan “Burdur Tanıtım Gün-leri” olmuştur.

Burdur Valiliğimizin öncülüğün-de, il merkezi ile ilçelerdeki kurum – kuruluşlarının geniş katılımıyla gerçekleştirilen Burdur Tanıtım Günleri, Anadolu’nun güneybatı-sından kendine özgü otantik bir kültürü daha yakından tanımak ve yukarıda özetlediğimiz biçimiyle insanlığın yaklaşık on bin yılık öy-küsüne sipsi - cura, ceviz ezmesi ve çörek otu kahvesi eşliğinde tanık-lık etmek isteyenlerce yoğun bir ilgiyle takip edilmiştir.

Bu aşamada, Burdur’un tüm bu tarihsel, kültürel, doğal zen-ginliklerinin, profesyonelce hazır-lanmış çok dilli (İngilizce, Alman-ca, FransızAlman-ca, Rusça, Çince gibi…) güncel bir internet sitesi bünye-sinde toplanmasının önemli bir katkı sağlayacağını düşünüyorum. Umuyorum ki bu gayretler, önü-müzdeki süreçte yurtdışı tanıtım ataklarıyla devam edecek ve amaç-lanan turizm girdisi sağlanacaktır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ulusal Veteriner Hekimliği Tarihi ve Mesleki Etik Sempozyumu, Osman Hamdi Tablolarında Hayvan Figürleri başlıklı çalışmayla, Konya, 24-26 Nisan 2008.. An

a) Zorunlu dersler; Fakülte Kurulu tarafından belirlenen ve öğrencinin mutlaka almakla yükümlü olduğu derslerdir. b) Ortak zorunlu dersler; 2547 sayılı Kanunun 5 inci

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, lisans eğitimi veren 6 fakülte ve 6 yüksekokul, ön lisans eğitimi veren 10 meslek yüksekokulu, lisansüstü eğitim veren 4 enstitü,

Üniversiteler bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip olarak yüksek düzeyde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak üzere kurulan

Üniversiteler bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip olarak yüksek düzeyde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak üzere kurulan

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, lisans eğitimi veren 6 fakülte ve 6 yüksekokul, ön lisans eğitimi veren 10 meslek yüksekokulu, lisansüstü eğitim veren 4 enstitü,

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, lisans eğitimi veren 6 fakülte ve 6 yüksekokul, ön lisans eğitimi veren 10 meslek yüksekokulu, lisansüstü eğitim veren 4 enstitü,

Yüksekokullar; önlisans veya lisans düzeyinde belirli bir mesleğe yönelik eğitim- öğretime ağırlık veren yükseköğretim kurumlarıdır. Yüksekokullar her biri ayrı