• Sonuç bulunamadı

Başlık: ATATÜRKTE VATAN MEFHUMU VE MİLLET SEVGİSİYazar(lar):İNAN, AfetCilt: 7 Sayı: 4 Sayfa: 507-514 DOI: 10.1501/Dtcfder_0000000743 Yayın Tarihi: 1949 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: ATATÜRKTE VATAN MEFHUMU VE MİLLET SEVGİSİYazar(lar):İNAN, AfetCilt: 7 Sayı: 4 Sayfa: 507-514 DOI: 10.1501/Dtcfder_0000000743 Yayın Tarihi: 1949 PDF"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ankara Universitesi

Dil ve Tarih-Co

ğ

rafya

Fakültesi Dergisi

VII. Cilt 4. Say

ı

Aral

ı

k 1949

ATATÜRKTE VATAN MEFHUMU VE MILLET SEVGISI

Atatürk'ü on birinci ölüm yıldönümünde anarken

Dr. AFETİNAN Üniversite gençliğine :

Atatürk'ü ölüm yıldönümünde anma, O'nun arkasından sadece bir yas tutma için değildir. Onu milletçe bu vesile ile anarken, o Türk büyüğünün yaşadığı yıllarda, milleti için yaptığı hayırlı işleri yâdetmek ve yine milleti için beslediği fikirler üzerinde düşünmek, açıklamalar yapmak ve onları benimsemek gayemiz olmalıdır.

Bu gayeyi, şahsım için daima esas tutmaktaynn. Atatürk'ün fikir hayatının bana ilham ettiği prensiplerinde, büyük bir kaynak mevcuttur. Bu gün on bir yılın arkasında gömülü bir fâni Atatürk var. Fakat ölümsüz ve ebedi bir Atatürk'ü millet ve dünya efkârı daima yaş at-maktadır ve yaşatacaktır.

İşte, Türk gençliği bu yaşıyan Atatürk'le beraber oldukça, bu millet onun istediği medeni seviyeye yükselecektir. Bu suretle istikbalin Türk büyükleri içinizden çıkacaktır.

Bence Atatürk'ü büyük yapan ve onu muvaffak kılan iki

unsur

mevcuttur :

1 — Vatan mefhumu, 2 — Millet sevgisi.

1 -- Vatan mefhumu: M. Kemal 1919 a kadar asker kumandan olan bir şahsiyetle, o zamanın vatan toprakları addedilen sınırlarında çalıştı ve harbetti.

(2)

508 AFETİNAN

Trablus Garba giderken, gençliğinin en heyecanlı bir devri içinde, bir vatan parçasını kurtarmağa koşmuştu. Birinci dünya harbinde bir an önce harb meydanlarında vazife görmeye başlamak için, bulunduğu Ataşemiliterlikten kurtulmağa çalıştı.

M. Kemal için, vatan toprakları korunurken, hayat feda etmenin fili örnekleri gözleri önünde cereyan etmişti.

Nice vatan evlatları= harb meydanlarındaki ölüm iniıtilerini O, kulaklariyle işitmişti. Devlet sınırlarını terketmenin acısını büyük hüzünle görmüştü.

Balkan harbi esnasında Trablus Garp'tan dönüşünde Mısır'a geldiği vakit, Makedonyanın düşman eline düştüğü haberini almıştı. Bu haberden en büyük acıyı hissettiğini daima söylerdi. Doğduğu, büyüdüğü ve inkılab fikirlerinin beslendiği şehir (Selanik) için, hayatının sonuna kadar hasret çekmiştir.

En canlı hatıraları, çocukluğunun masum olayları, gençliğinin en ateşli anları o muhitte geçmişti. Atatürk, hisleriyle hatıralariyle daima bu şehrin bir çocuğu idi ; en çok anlatmasını sevdiği hatıraları hep o muhit içinde geçenlere ait olurdu. Hattâ ölümüne takkaddüm eden günlerde, heyecanlı bir rüya gördüğünü anlatırken, Selanik'te bir komi-tecilik vakasının cereyanı esnasında, Salih Bozok ile beraber bulunduk-larını söylemişti. Bu olayları sizlere anlatmaktaki maksadım şudur :

M. Kemal, birçok Türk ailelerinin yerleşmiş olduğu Osmanlı impa-ratorluğunun bu bölgesine, derin hisleri ve gençliğinin canlı hatıralariyle bağlı bulunmasına işarettir.

Buşkumandan Mareşal Gazi Mustafa Kemal, Izmir'e muzaffer ordusu ile girdiği vakit, önünde kaçan düşman ordusunu kovalamak, Make-donya'ya el uzatmak istiyebilirdi. Nitekim o sırada, böyle bir hareketin yapılması için bazı sözler de geçmemiş değildi.

Fakat Mareşal Mustafa Kemal, yekpâre ve kuvvetli olabilecek bir Türk vatanının sınırlarını aşmamak azmi ile bu işe başlamıştı.

Zafer neşesi, başkumandanı istilâ hırsı ve hisleriyle hareket ettirmemişti.

O "Milli hudut dahilinde vatan bir küldür„ cümlesini (23 Temmuz 1919) Erzurum kongresinde tesbit etmiş bulunuyordu. Misakı Milli ile tayin edilmiş olan bu Türk vatanım, düşman istilasından kurtarmak gayesiyle vatan evlatları= kanı dökülmüştü.

Vatan parçalanmaz : İşte Atatürk'te vatan fikri böyle şekillenmiş ve bugünkü vatanımızın her bir sınırında harbetmiş bir insanın görgüsü ve kuvvetiyle, Türk için bir vatan bütünlüğü tesbit etmişti. Devlet reisi olarak Atatürk, bu vatanı "hiçbir kayıt ve şart altında ayrılık kabul etmez bir kül„ olarak Türk milletine emanet etti.

(3)

leri için imparatorluklar peşinde koşan, devlet ve hükûmet reislerinin ideallerini aslâ benimsemedi. Hayaller kurmadı ve böyle hayal olabi-lecek fikirleri hiçbir zaman bizlere telkin etmedi.

Sınırlarını, en son Türk nesillerinin kanlariyle yoğurup ç∎zdiği bir Türk vatanında, o vatan mefhumunu mânalandırdı.

O, bir ölüm haberi karşısında, yurt toprağına şu hitapları bana yazdırmıştı : (1930).

"Yurt toprağı, sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk Milletini ebedi hayatta yaşatmak için feyizli kalacaksın. Türk toprağı sen, seni seven Türk milletinin mezarı değilsin. Türk milleti için yaratıcılığını göster„ .

Atatürk bu hitaplariyle yurd toprağına, kudsi hürriyetini verirken onun yaratıcılık ve hayatiyet mefhumları üzerinde duruyor.

İşte Türk gençliği, Atatürk'ün smırlandırdığı bu vatan toprakları

mukaddestir, onun üzerinde dost elleri sıkılır, fakat düşman ayaklarını

bastırmamağa âzimli olduğumuzu, bütün dünya bilir.

2 — Millet sevgisi : Vatanı kurtararak vatan mefhumunu böylece prensipleştiren Atatürk, onun üzerinde yaşıyan milletinin sevgisiyle, iş

başarma yolunu tutmuştur. O, bu sevgiyi şu sözleriyle izah ediyor : "Millet sevgisi kadar büyük sevgi yoktur. istiklâ1 harbinde benim de milletime ettiğim birtakım hizmetler olmuştur, zannederim. Fakat bunlardan hiçbirini kendime mal etmedim. Yapılanın hepsi milletin ese-ridir. dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur. Mazide sayısız mede-niyet kurmuş bir ırkın ve milletin çocukları olduğumuzu isbat etmek için, yapmamız lâzımgelen şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır. Ilmi araştırmalar da bunlar arasındadır. Benim arkadaşlarıma tavsiyem budur : Şahsımız için değil, fakat mensup olduğumuz millet için elbirliği ile çalışalım. Çalışmaların en büyüğü budur„.

Atatürk'ün bu sözlerinde, hepimiz için bütün bir program mevcut-tur. Millet sevgisi kaynağından ilhamını alan her ferd, o büyük varlık için birçok hizmetler yapmak kudretini kendinde bulur. Şahsi menfaat-lerin üstünde, elbirliği ile çalışarak vücude getirilen işler, milletin bütü-nü için faydalı neticeler verir. Türk gençliği! Atatürk'ün bu sözlerindeki kuvveti benimsiyerek, kendimize rehber yaparsak, milletimiz için değer sayılacak işlerin yapıcıları oluruz.

Atatürk'ün, meşhur Kurtdereli Mehmet Pehlivan'a yazdığı mektuptan

şu cümleleri elbette hatırlarsınız :

"Seni cihanda büyük ün almış bir Türk pehlivan tanıdım. Parlak muvaffakıyetlerinin sırrını şu sözlerle izah ettiğini de öğrendim ; — Ben her güreşte arkamda Türk milletinin bulunduğunu ve millet şerefini şünürüm. Bu dediğini en az yaptıkların kadar beğendim„ diye yazan

(4)

510 AFETİNAN

Atatürk diyor ki : "onun için senin bu değerli sözünü Türk sporcularına bir meslek düsturu olarak kaydediyorum.,,

Biz bu düsturu Atatürk'ün bütün hareketlerinde kendisine de rehber olduğunu görmedik mi ?

Atatürk bu mektubu yazdığı zaman ne kadar mütehassis olduğunu bugün gibi hatırlarım. Spor sahasında bir güreş seyrediyorduk ; ihtiyar dinç Kurtdereli Mehmet Pehlivan, hakem mevkiinde idi. O, Türk kuv-vetinin mümessili, vakur ve hâkim duruşu ile, genç pehlivanları dikkatli gözlerle takip ediyordu. Atatürk'ün gözünden kaçmıyan bu asil Türk üzerinde, bilhassa bilgi edinmek istedi. Onun hakkında söylenen söz-lerden gözleri yaşardı. Güreşi takip ederken bütün fikri, bu sözleri tahlil etmekle meşgul olduğunu bana fısıldadığı kelimelerden anlıyordum. Çankaya'ya döner dönmez bu mektubu yazdırdı ve bir hediye ile Kurddereli'y e gönderdi. (1931)

Atatürk fikirleri ve prensipleri tatbik mevkiinde gördü ğü zaman huzura kavuşurdu.

O, millet sevgisinden ilhamını aldığı için, büyük işler baş ara-bilmişti. Şahsiyetini, bu varlığın büyüklüğünde bulmuştu. O aynen şöyle diyor :

"Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığı -mız Türk milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir facia ve iztırap kaydeden yapraklarından çıkardığı= neticelerdir,, .

Atatürk'ün bu kısa cümlesinde neler ifade edilmek istenmemiştir ?

Türk : İçinde yaşadığımız yurdu bilfiil kurtaran Atatürk, bağrından çıktığı Türk milletini üç hali ile daima gözünün önünden ayırmadı :

1 — Gemişte Türk varlığı, 2 — Yaşayan Türk milleti, 3 — Gelecekte Türk.

Ben şahsen, bunlardan geçmişte Türk varlığını araştırdığı zamanların yakın şahidi ve beraber çalışanı oldum. Çünkü, tarihte Türk medeni-yetini bilmek, yaşıyan Türk milleti için bir temel üzerinde bina kurmak demektir. Atatürk işte bu temelin derinliklerine nüfuz etmek istemiştir. Çünkü kendisinde bir soru düğümü olan, "600„ yıllık tarih ve 400 çadır halkından çıkan bir devlet, büyük Türk varlığı için kâfi bir temel sayı la-mazdı. Bu maksatla birçok yeni çıkan kitapları getirip tetkikten geçirdiği vakit, bilhassa eski çağlar için, yeni tarih ufuklarının açılmış olduğunu bizzat görmüştü. Tarihi devirlerde çeşitli coğrafi bölgelerde bir varlık göstermiş

olan Türk kavimlerinin, daha eski devirlere giden kökleri olmaması

imkânsızdır. Ancak bugün millet mefhumu altında teşekkül etmiş bir Türk varlığının, kavim olarak yaşadığı devirler elbette ki olmuştu. İşte Atatürk, bu devirlerdeki Türk kavminin, tarihi çağlarda olduğu gibi, anayurttan akınlarla yayılma izlerini, vesikalarına dayanarak meydana çıkarmak istedi. Bu çeşit vesikalar tetkik edenlerce malûmdur ki, bugünkü

(5)

en son çıkan eserlerle dahi ele alınarak izah edilmektedir. Bunları yakı n-dan tetkik etme fırsatını elde edemiyen bazı vatandaşlarımız, bu gerçeği yanlış anlama yoluna sapmışlardır. Mesela anayurttan olan bu akınları

gözönünde bulundurarak "Dünyayı Türk yapıyorsunuz„ diyorlar. Bu görüş, yakinen biliyorum ki, Atatürk'ün bize öğretmek istediği

şey değildir.

Bunu size şöyle izah etmek isterim : Tarihi devirlerin Türk varlığını, nasıl ki bazen devlet kurmuş olarak, bazan kabile akını

halinde başka devletlerin içine girmiş bir halde tesbit edebiliyorsak, ondan önceki devirlerde de böylece bulmak mümkündür.

Tarihi devrin akınlariyle dünya Türk olmadığına göre, ondan önceki devirlerde de Türk varlığının izlerini bulmak mümkündür. Işte Atatürk'ün kafasında düğümlenen soruların cevabı bu idi. Türkün, bu günden geriye giden tarih halkalarındaki boşluklarını tamamlamak ve mümkün olduğu kadar derin temellerinde bu mevcudiyeti bulmak

Türk medenigeti : "Büyük devletler kuran ecdadımız büyük ve

şumullü medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, türklüğe ve cihana bildirmek bizler için borçtur.,, diyen Atatürk, bu Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesini onun için kurdu. Çünkü bilhassa tarihi, statik olmaktan kurtarmak istemiş, daima dinamik bir karakterle yeni nesillerin yurt ve millet tarihinin üzerinde çalışmasını istemiştir.

O demiştir ki : "Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır„. Sizler, hepiniz bu haleti nef-sinizde tecrübe edebilirsiniz. Cedlerimize ait medeni bir .eser kar şısında duyduğumuz milli heyecan üzerinde hiç düşüncelerinizi teksif ettiniz mi? Ben şahsen şunu belirtmek isterim : Dünyanın en güzel medeni eserleri karşısında duyduğum hayranlık yanında, milletime ait eserlerden büs-bütün başka bir heyecan duymuşumdur. Birincilerini, güzel gören bir insanın zevkiyle seyrederim. Halbuki ikincisini, benimsiyerek ve onda milletimin müşterek vasıflarını bulan, milli bir gururun çerçevesinden he-yecanlı hislerle beslenirim. Bu Fakülte binasının tamamlandığını Atatürk görmedi, fakat bilhassa onun planları yapılırken Türk mimari karete-rinin canlandırılması fikrini, hararetle teşvik etmişti ve böyle olmasını

bilhassa istemişti. Işte böylece tarihimizin dününde ve daha eski çağlarda, milli benliğimizi aramak, bulmak ve onu yaşatmakla, bu günü idrâk etmiş oluyoruz.

Tarihten ders : Yalnız bir de bu vesile ile şuna işaret etmek isterim ki, tarihte hatalı gördüğümüz şeylerden bir intibah dersi almalıyız.

Meselâ Atatürk, son Osmanlı devletinin inhitat sebeplerini bilmekle iyi dersler almıştır. Fakat yine Osmanlı devletinin yükseliş devri için, hayranlık ve muhabbet beslemiştir. O'nun için Fatih Sultan Meh-med sadece bir Türk büyüğü değil, aynı zamanda üstün değerli bir kumandan ve devlet adamı, cihan tarihinde de en büyük adamdır.

(6)

512 AFETiNAN

Osmanlı devletinin kuruculan Osman ve Orhan'da bulduğu karakterler üzerinde Atatürk, bilhassa hassasiy etle dururdu.

Atatürk, tarihi bir hafıza bilgisi olmaktan çıkarmıştı, O'nda tahliller, tenkidler, nazariyeler ve hükümlerle yürütülen bir tarih görü şü var-dı. Müccrret ve kuru bir tarihin faydasına kani değildi. Bundan dolayı diyor ki :

" Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmiyen hakikat insanı şaşırtacak bir mahiyet alır. „

Işte Atatürk, çok sevdiği ve bağrından çıktığı Türk milletinin tarihine böylece en büyük önemi verdi. Onun medeni vasıflarından, büyük askeri hareketlerinden gurur duydu. Fakat aynı zamanda da hatalı taraflarını bir ders olarak kabul etti. Atatürk, milletini halinde ve mazisinde hakiki çehresi ile tanımak ve tanıtmak istemiştir. Hiçbir zaman diğer kavim ve milletleri küçümsemek durumuna girmemiştir.

Rasiımi asla benimsemedi: Üstün ırk nazariyesi, O'nun bize telkin etmekten çekindiği en korkunç bir vasıf tır. Türk milletinin ırki vasıflarını

bugünkü ilmi metodlarla tespit ettirirken, sadece hakiki durumun meydana çıkmasını istemiştir. Yoksa zamanındaki politika cereyanla-rında güdülmüş olan "Rasizm„ fikri bizde asla yer almamıştır. O, her millete ciddi değer vermiş ve onları hürmete layık addetmiştir.

Ancak kendi mensup olduğu milletin de hakiki değeriyle tanı nma-sını hedef tutmuştur. Atatürk milli siyaseti devlet reisi olarak şöyle izhah etmiştir :

" Hudud-ı milliyemiz dahilinde, her şeyden evvel kendi kuvvetleri-mize müsteniden muhafaza-i mevcudiyet ederek, millet ve memleketin hakiki saadet ve umranına çalışmak, alelitlâk tül-i emeller peşinde milleti işgal ve israf etmemek, medeni cihandan medeni ve insani muameleye ve mukabil dostluğa intizar etmek„ .

Işte, Türk gençliği I Atatürk'ün yazılarını okumuş, kendisini dinlemiş

ve Onunla çalışmış olan bir ferd sıfatiyle, aldığım fikir ve intibalardan bir kısmı bunlardır. Ancak O'nun bazı karakter hasletlerini, bu acı yı l-dönümü vesilesiyle, Türk milletine örnekler olarak bildirmek isterim :

1 — Feldket karşısında scığukkanlılık: O felâketler ve müşküller

karşısında en büyük soğukkanlılığı gösterir ve muhitinde bulunanlara emniyet ve cesaret aşılardı.

Burada bir hâtıramı anlatmak isterim :

Malatya demiryolu inşasının bittiği sene idi, henüz resmen açılış

yapılmamıştı. Atatürk, güney vilâyetlerimiz de seyahatte iken, Mersin'den Malatya'ya gitmek istedi ve trenle hareket ettik. Akşam üzeri bir ram-payı çıkmakta iken, Atatürk ve ben, salon vagonda birer kitap oku-makla meşgul idik. Birdenbire tren geri geri gitmeğe başladı ve tam bu sırada ön vagonda bulunanlardan üç kişi, telâşla içeri girdiler ve

(7)

Atatürk'e derhal yere atlamasının lüzumundan bahsettiler. Atatürk hiç yerinden kımıldamadan tela§ eseri göstermeden, niçin ? diye sordu. Derhal, bu gerilemenin sebebinin öğrenilmesini ve lüzumlu tedbirlerin alınmasını emrettiler. Bu sırada tren daha hızla geriye gitmekte idi. Fakat mes'ul müfettiş geriye dönüp gittikten biraz sonra, tren yava ş -ladı ve bu hâdisenin sebebi şu suretle anlaşıldı : İki lokomotifin çektiği trenin kondüktörleri, bu yola ilk defa gittikleri için önlerindeki tünele yaklaşmakta iken, bir ihtiyatsızlık olarak kömür atmışlar. Birdenbire lokomotiflerden çıkan gazlı dumanlar, tünel içinde kesif bir hal almış ve idare edenleri bayıltmış. İşte tren bu esnada geriye giderken tünelden çıkan ilk lokomotifin kondüktörü açık havaya çıkınca ayılmış ve vazi-yete hâkim olmaya çalışmıştır. Bu esnada el frenleriylede tedbir alını r-ken, tren mühim bir felaketten kurtulmuştur.

Şimdi bu olayı tahlil edecek olursak, eğer Atatürk tela§ gösterip derhal atlasa idi, bir yerinin kırılma ihtimali olabilirdi. Sonra trende bulunanların hepsi o hareketi yapmıyacaklar mıydı acaba ? Atatürk'ün burada şahsiyetinin ve şef hasletinin meziyeti şudur : tela§ göstermeden soğukkanlılıkla durumu mütalea etmek ve zihni bir muhakeme netice-sinde kararını vermek. Atatürk'e belki birtakım tesadüfler de yardım etmiştir. Fakat O, bunları bazan kendi iradesine râm etmiş, bazan da talihi on'a yardım etmiştir.

2 — Okuma ve çalışma kudreti : Onda yorulmadan okuma ve çalış -ma kudreti vardı. Mesela teşkilatı esasiyeyi "Anayasa„ tesbit ettirebilmek için, bütün eline geçen hukuk kitaplarını okuduktan sonra, en tanınmış

hukukcularla, onların bilgileriyle mücehhez olarak münakaşayı kabul etmiş

ve kendi kafasında formüle ettiği esasları bu suretle kabul ettirmiştir.

3 — Bir insanla onun hakkında bilgi edinmiş olarak konuşma : Bir ecnebi devlet, veya fikir adamı ile konuşmadan önce onun memle-keti, kendi yaptığı işler veya yazdığı eserler hakkında bilgi toplamak ve o şahısla böylece karşılaşmak âdeti idi.

4 — Yaptıklarzyla övünmekten ziyade yapacaklarznz dü şünme : Bir anket münasebetiyle Atatürk'ün yaptığı işlerden bir arkadaşı bahis açmıştı ve kendisine sordu :

— Sizin en büyük eseriniz hangisidir ?. Onun kısa cevabı şu olmaştu:

"Benim yaptığım işler, biri diğerine bağlı ve lüzumlu olan şeylerdir. Fakat, bana yaptıklarımdan değil, yapacaklarımdan bahsedin.

4 — Muvaffak olmak : Atatürk muvaffak olmayı prensip edinmişti. Fakat daima muvaffakıyetlerin kaynaklarını iki esasta bulurdu:

1. Bilgi, ilim 2. Vatan ve millet sevgisi.

O, manevi kuvvetin bu esaslardan beslendiğine kani idi, bilgili ve

(8)

514 AFETİNAN

muhakeme kudreti salim olan insanlara kıymet verirdi. Zekânın sadece bir insanı arızi ve geçici muvaffakıyetlere sürükliyebildiği, halbuki akıl ve bilginin kudretiyle elde edilen muvaffakıy etlerin devamlı ola-cağını biliyordu.

istiklâ1 harbi başlarında cereyan etmiş ufak bir olayı sizlere hatı r-latmak isterim : Çerkes Edhem kuvvetlerinin ilk devirlerdeki rolünü bilirsiniz. Fakat, sonraları meclis ve hükûmet otoritesine karşı isyankâr bir durum takınarak şahsi hırsına kapılan bu kuvvetin kumandanı

sıfatiyle Çerkes Edhem ve maiyeti, bir gün Ankara'nın istasyon civarında mücehhez ve hepsi de atlarına binmiş olarak toplu bulunuyorlar.

Atatürk ve İnönü oraya geliyorlar. Mustafa Kemal, bilgisine ve vatanperverliğine en çok güvendiği silah arkadaşı İnönü'ne diyor ki :

Bu kuvvetleri teftiş edelim.

İkisi yanyana, yaya olarak bu athların önünden geçiyorlar, ve teftişi bitiriyorlar. Fakat ikisine de bu milli kuvvetlerin isyankâr ruh haletleri tesir etmiştir, İsmet Inönü, Mustafa Kemal'e soruyor :

Hangimiz kuvvetli ?

O, cevabında — Biz diyor.

Bu olay tarihi neticelerle tahlil edilirse görülür ki, o zaman maddi kuvvete dayanan Çerkes Edhem ve maiyeti, iki esastan mahrumdur : bilgi, vatan ve millet sevgisi.

Fakat o gün, yaya iki kumandanın istikbali ise hepimizce malûm. Çünkü Onlar her ikisi de mesleklerinin esaslı bilgilerine sahiptirler. Vatan muhabbetleri ve milli hisleri kuvvetlidir. Böylece, bilgi ve millet aşkı manevi kuvvetin en büyük desteği olarak, istiklal savaşımızı mu-vaffak kılan âmillerdendir.

Şimdi Atatürk'ün "muvaffak olmak„ formülünü sizlere söylemek isterim. O, derdi ki:

"Bir insan, hayatında büyük bir muvaffakıyet gösterebilir, fakat yalnız onunla övünerek kalmak isterse, o muvaffakıyet de unutulmaya mahkûm olur. Onun için çalışmak ve daima muvaffakıyet aramak herkes için esas olmalıdır„.

Türk gençleri !

Sizlerin, her sâhada muvaffak bir Türk vatandaşı olmanızı dili-yerek, istikbalin yapıcı Türk gençliğini ve içinizden çıkacak Türk büyüklerini şimdiden selâmlarım.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bundan kaynaklı olarak, yapboz eğitim materyalleri ile yapılan uygulamalara katılan çocuklar katılmayanlara göre, öğrenme yaklaşımları geliştirmede ön testten

Bu amaçla mesleki eğitim ihtiyaçlarının belirleme süreci, program geliştirme, eğitim materyallerinin geliştirilmesi, örgütsel yeniden yapılanma, çalışanların işe

Sonuç olarak Portekiz’de KÖO uygulamaları kamu sektör tedariki ile karşılaştırıldığında özellikle altyapı yatırımlarında kamu hizmetleri için olumlu bir

Kemik iliği stromasını oluşturan mezenkimal hücre türleri şunları içerir: mezenkimal kök hücreler (MKH), fibroblastlar, adventif retiküler hücreler,

Tıbbi sekreter, tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik alanında ön lisans eğitimi verilen yüksekokullardan mezun; hastanın sağlık kuruluşuna gelişinden taburcu oluncaya kadar

Genç bireyler için, her iki görevdeki ağ aktivasyonu bilişsel rezerv ile olumsuz olarak ilişkili olup daha fazla bilişsel rezervi olanlarda nöral etkililik daha yüksek

Literatürdeki bütün sonuçlar birlikte değerlendirildiğinde mikroçevre, lösemik kök hücreler için Wnt sinyal yolağı üzerinden iyi bir hedef olarak düşünülmektedir..

Bunun için özgeçmişinde kayıp ve yas yaşantısı olan edebiyatçılar araştırılmış, içlerinden Abdülhak Hamit Tarhan, Halit Ziya Uşaklıgil, Ümit Yaşar Oğuzcan,