• Sonuç bulunamadı

Başlık: Din Hizmetleri Açısından Caminin Yeri ve ÖnemiYazar(lar):YAZICI, NesimiCilt: 48 Sayı: 2 Sayfa: 001-010 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000939 Yayın Tarihi: 2007 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: Din Hizmetleri Açısından Caminin Yeri ve ÖnemiYazar(lar):YAZICI, NesimiCilt: 48 Sayı: 2 Sayfa: 001-010 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000939 Yayın Tarihi: 2007 PDF"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Din Hizmetleri Açýsýndan Caminin

Yeri ve Önemi*

NESÝMÝ YAZICI

PROF. DR., ANKARA Ü. ÝLÂHÝYAT FAKÜLTESÝ e-posta: nesimiyazici@mynet.com

abstract

The Place and Importance of the Mosque relating the Religious Services. This short

paper analyzes the concepts of religion, mosque, and service. In the following line, we consistently pointed out the mosques which is described as Bayt-ullah/the house of Allah, are not only the praying place, at the same time they are the grounds for implementing some activities, public services that gains the grace of Allah. In this context, we called attention the concept of “imar” / public improvements mentioned in the verse of Qur’an (Tawba 17, 18, 19). This word can be translated as “to enliven”. As far as enliven concerned it is a main duty to all believers to make the mosques well populated, prosperous and decorative.

key words

Mosque, Service, Religious Service, Religion, Public Improvements, To enliven.

Kanaatimce tebliðimize, bize verilen baþlýkta yer alan üç kelime; Din, Cami ve Hizmet kelimeleriyle bunlar arasýndaki iliþkiyi, özlü biçimde açýklayarak baþlamamýz yerinde olacaktýr. Burada Din denildiðinde kastedilen Ýslâm-’dýr. Cami ise Ýslâm’ýn ilk müessesesi ve ayný zamanda da dünya durdukça duracak mabedidir. Hizmet’i Ýslâm ve onun mabedi Cami’yle birlikte kul-landýðýmýzda ise anlaþýlan, Cami’de yapýlabilecek din hizmetidir.

Din hizmeti denildiðinde öncelikle ibadeti düþünmekteyiz. Cami de iba-det yeridir. Ýbaiba-det önemliyse ki öyledir, Cami de ibaiba-det yeri olduðu için * Bu metin Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý (Ankara 3 Ekim 2005)’nca Camiler ve Din Görevlileri Haftasý dolayýsýyla düzenlenen Din Hizmetleri Açýsýndan Cami, Dernek ve Vakýflarýn Yeri ve Önemi paneline teblið olarak sunulmuþtur.

(2)

önemlidir. Cami ve ibadet birlikte kullanýldýðýnda, doðal olarak öncelikle aklýmýza Namaz gelmektedir. Bununla birlikte Cami’de yapýlabilecek ve yapýlmasý da gereken tek ibadet Namaz deðildir. Sanýrým bu noktada, bir-kaç cümle ile de olsa, Ýbadet konusunu hatýrlamamýz yerinde olacaktýr.

Bilindiði gibi sözlükte Ýbadet; boyun eðme, alçak gönüllülük, itaat, kul-luk, tapma, tapýnma gibi kelimelerde karþýlýðýný bulurken, Ýslâm literatü-ründe biri özel, diðeri genel olmak üzere iki terim anlamý kazanmýþ bulun-maktadýr. Buna göre özel anlamýnda ibadet; mükellefin Yaratan’ýna karþý saygý ve itaatini simgeleyen, Allah ve Resûlü tarafýndan yapýlmasý istenen belirli davranýþ biçimleridir. Fýkýh’ta da ibadetin yaygýn kullanýmý bu þekil-dedir ve namaz, oruç, zekât ve hac gibi Ýslâm’ýn temel þartlarý yanýnda kurban kesme, itikâf, Kur’ân okuma, hayýr ve infakta bulunma, dua etme gibi diðer bir kýsým dinî davranýþlarý içerir. Genel ve daha kapsamlý anla-mýnda ise ibadet; mükellefin Allah’a karþý duyduðu saygý ve sevginin neti-cesi olarak O’nun rýzasýna uygun davranma çabalarýný ve bu hedefe yönelik olarak yapmýþ olduðu iradî davranýþlarýnýn bütününü ifade etmektedir.1

Yani dince iyi, güzel ve doðru olarak nitelenen bütün davranýþlar, ibadet kapsamý içerisinde deðerlendirilmektedirler. Kulluðun en önemli gerek ve göstergelerinden biri olmasý dolayýsýyla ibadetler, Kur’ân-ý Kerîm’de genel-de ilkeler þeklingenel-de ve özlü ifagenel-delerle belirtilirken, Hz. Peygamber’in Sün-net’inde ayrýntýlarýyla açýklanmýþ bulunmaktadýr.2

Din hizmetleri açýsýndan Cami’nin yeri ve önemi denildiðinde bizim düþündüðümüz, Cami’nin Müslüman’ýn hayatýnýn merkezinde bulunmasý ve dince yapýlmasý veya sakýnýlmasý istenen bütün davranýþlarýnýn, Cami ile iliþkilendirilmiþ olmasýdýr. Bizce bu fikir kaynaðýný, Kur’ân-ý Kerîm ve onu yaþanýlýr bir gerçek olarak þekillendiren Hz. Peygamber (SAV)’in Sün-net’inden almaktadýr.

Bilindiði gibi Cami karþýlýðý olarak Mescid kelimesi, kitabýmýz Kur’ân-ý Kerîm’in muhtelif ayetlerinde tekil veya çoðul haliyle, Ýslâm mabedinin ismi veya sýfat tamlamasý þeklinde geçmektedir.3 Hz. Peygamber’in çok

1. Ahmed Hamdi Akseki, Ýslâm Fýtrî, Tabiî ve Umumî Bir Dindir, Ýstanbul, 1968, s. 287-288; Mustafa Sinanoðlu, “Ýbâdet (Etimoloji ve Taným)”, DÝA., c. XIX, s. 233; Ferhat Koca, “Ýbâdet (Ýslâm’da Ýbâdet)”, DÝA., c. XIX, s. 240, 241; Bekir Topaloðlu, “Din (II. Din ve Vicdan Hürriye-ti, B. Ýslâm’da)”, DÝA., c. IX, s. 324; Vecdi Akyüz, Mukayeseli Ýbadetler Ýlmihali, Ýstanbul, 1995, c. I, s. 3-21.

2. ez-Zâriyât, 56. “Ben cinleri ve insanlarý, ancak bana kulluk etsinler diye yarattým”. Ayr. bkz. Hadis kitaplarýnýn ilgili bâb, fasýl veya bölümleri.

3. Muhammed Fuad Abdülbaki, el-Mu’cemü’l-Müfehres li-Elfâzi’l-Kur’âni’l-Kerîm, Beyrut, Tarih-siz, s. 345: Ahmet Önkal-Nebi Bozkurt, “Cami”, DÝA., c. VII, s. 46-47; Johs Pedersen, “Mescid”,

(3)

sayýdaki Hadis’inde de Mescid yani Cami konu edinilmiþ bulunmaktadýr. Ayrýca Peygamber’imizin hayatýnýn pek önemli bir bölümü Mescid’de, yani Mescid-i Nebevî’de geçmiþ, bunun sonucunda onun hayatýný okuyanlar kendisini, çoðu defa Mescid’inde, Sahabesi ve/veya diðer insanlarla iliþki içerisinde görmüþlerdir.

Ýslâm’da Cami’nin yeri ve önemi, bunun yanýnda Müslüman’ýn Cami ile iliþkisini konu edinen ayetler içerisinde üçü var ki, kanaatimizce onlarý bu vesile ile bir defa daha hatýrlamamýz yerinde olacaktýr. Dokuzuncu sure olan Tevbe Suresi’nin 17, 18 ve 19. ayetlerinde “En-ya’murû mesâcidalla-hi... Ýnnemâ ya’muru mesâcidallamesâcidalla-hi... Ve imârete’l-mescidi... ” ifadeleriyle “Mescidlerin Ýmarý” konu edilmektedir. Buna göre; Diyanet Ýþleri Baþkanlý-ðý’nýn kurum adýna halen Din Ýþleri Yüksek Kurulu Baþkan ve Üyesi olan Dr. Muzaffer Þahin ve Doç. Dr. Halil Altuntaþ’a hazýrlattýðý Kur’an-ý Kerim Meâli’nde bu ayetlerin meâli þu þekilde verilmiþtir;4 “Allah’a ortak koþanla-rýn, inkârlarýna bizzat kendileri þahitlik edip dururken, Allah’ýn mescitlerini imar etmeleri düþünülemez. Onlarýn bütün amelleri boþa gitmiþtir. Onlar ateþte ebedî kalacaklarýdýr. Allah’ýn mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe ina-nan, namazý dosdoðru kýlan, zekâtý veren ve Allah’tan baþkasýndan korkma-yan kimseler imar eder. Ýþte onlarýn doðru yolda bulunanlardan olmalarý umulur. Siz hacýlara su daðýtmayý ve Mescid-i Haram’ýn bakým ve onarýmýný, Allah’a ve ahiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amel-leri) gibi mi tuttunuz? Bunlar zâlim topluluðu doðru yola erdirmez”.

Görüldüðü gibi bu meâlde “Mescidlerin Ýmarý” ilk iki ayette, kelimenin dilimize de geçen haliyle, doðrudan “imar”, üçüncü ayette ise “bakým ve onarým” þeklinde çevrilmiþtir. Burada imardan kast edilenin ne olduðu açýk-lanmamýþtýr. Kanaatimce bu mefhumun biraz açýlmasý, konumuzun daha iyi anlaþýlmasý yönünden faydalý olacaktýr. Ýmarýn hem maddî ve hem de manevî imar þeklinde anlaþýlmasý mümkündür ve Kur’ân-ý Kerîm’in meâl ve tefsiri ile ilgilenen bir kýsým araþtýrmacý da bu yöne dikkat çekmiþ bulun-maktadýr. Nitekim Hamdi Yazýr5 ayetlerin meâllerini “ma’mur etmek”

þek-linde vermiþ, tefsirinde ise ; “Mescidin imareti iki manaya gelir. Birisi binasý ve tecdidi, birisi de ziyareti ve içinde bulunup ibadet edilmesidir” þeklinde izah ederek, maddî ve manevî imardan bahsetmiþtir. Ona göre Kâbe’yi zi-yarete umre denilmesi, mescidlere çok gidip, içlerinde çok zaman geçiren-lerin de “ummâr-ý mesâcid” tarzýnda nitelendirilmeleri bununla ilgilidir. Hamdi Yazýr devamla; bir mescidin ma’muriyyeti iki cihetin bir arada bu-4. Ankara, 2001, s. 188.

(4)

lunmasýyla olur. Birincisi maddî umranýdýr ki binasý, tamirâtý, temizlenme-si, döþenmetemizlenme-si, aydýnlatýlmasý ve bunlarýn devamýyla ilgili hususlardýr. Ýkin-cisi ise manevî umranýdýr ki içinde Allah için ibadet, zikir, tedrîs-i ulûm gibi tâât ve fazîletlerin ve bunlarýn tamamlayýcýsý olan diðer hususlarýn yerine getirilmesidir, demektedir. Süleyman Ateþ de söz konusu ayetlerin tefsirini yaparken;6 “Mescid’i imâr, sadece yapýsýný onarmak deðil, ayný zamanda ibâ-det edenlerle dolup þenlenmesidir” demektedir. Ayný duruma diðer bazý meâl ve araþtýrmalarda da dikkat çekilmiþ bulunmaktadýr.7 Nitekim DÝA.’da bu

konuda; Tevbe 18 ayeti ile diðer bir kýsým “ayet ve hadisleri göz önünde bulunduran Ýslâm âlimlerinin çoðuna göre söz konusu naslarda yer alan “imar” tabiri camilerin inþasý, onarýmý ve döþenmesi, aydýnlatýlmasý ve temiz tutul-masý gibi maddî imarý içine aldýðý gibi oralarda ibadet etmek, Kur’ân okumak ve okutmak, ilim öðrenmek ve öðretmek gibi manevî imar faaliyetlerini de ihtiva eder” kaydýna yer verilmiþtir.8

Bu vesile ile son dönemde meâl ve tefsir çalýþmasý yapanlarýn bir kýsmý-nýn, “imar” teriminin karþýlýðý olarak, “þenlendirmek/þeneltmek” kelimesini kullanmakta olduðu görülmektedir ki, kanaatimize göre bu isabetli ve üze-rinde durulmasý gereken bir seçimdir.9 Çünkü “þenlendirmek”, Türk kültür

tarihinde, hem maddî ve hem de manevî yönüyle hizmeti içeren, geniþ kapsamlý bir kelimedir. Nitekim Osmanlý Tarihi’nde þenlendirmek; boþ, bakýmsýz ve hattâ bazý sebepler dolayýsýyla tehlikeler içeren bir yerin/ara-zinin, çeþitli yönleriyle deðerlendirilmesi anlamýnda kullanýlmýþtýr. Bu du-rumu birkaç örnekle açýklamamýz yerinde olacaktýr. “Deðirmencili köyüne vaktiyle iskân edilen Gürcü göçmenler burayý þeneltmiþlerdir(/þenlendirmiþ-lerdir)”, “Eknâf-ý memâlik baþtan baþa koz içi gibi dolup þeneldi (þenlendi)”, “Az müddet içinde ol vilâyet evvelki gibi þeneldi (þenlendi)”.1 0

Osmanlýlar hem baþlangýçtaki fetihler döneminde ve hem de daha son-ra sýnýrlarýn dason-raldýðý devrelerde, çift yönlü bir iskân siyaseti gütmüþlerdi. 6. Yüce Kur’ân’ýn Çaðdaþ Tefsiri, Ýstanbul, Tarihsiz, c. IV, s. 42.

7. Muhammed Hamidullah, Ýslâm Müesseselerine Giriþ, Çev. Ýhsan Süreyya Sýrma, Ýstanbul, 1981, s. 65.

8. Mehmet Þener, “Cami (III. Dinî Hükümler)”, DÝA.,c. VII, s. 91.

9. Örnek olarak bkz. Süleyman Ateþ, Yüce Kur’ân’ýn Çaðdaþ Tefsiri, c. IV, s. 42; Hüseyin Atay,

Kur’an Türkçe Çeviri, Ankara, 2002, s. 188; Salih Akdemir, Son Çaðrý Kur’an, Ankara, 2004, s.

188; Hasan Basri Çantay, Kur’ân-ý Hakîm ve Meâl-i Kerîm, Ýstanbul, 1965, c. I, s. 275, d. not. 20.

10.Birinci örnek; Türkiyede Halk Aðzýndan Söz Derleme Dergisi, Ýstanbul, 1942, c. III,s. 1281; ikinci ve üçüncü örnekler XV. yüzyýla ait; Tanýklarýyla Tarama Sözlüðü, Ankara, 1953, c. II. S. 863; Ayr. bkz. Tanýklarýyla Tarama Sözlüðü, Ankara, 1953, c. I, s. 662; Ayný eser, Ankara, 1954, c. III, s. 654; Ayný eser, Ankara, 1957, c. IV, s. 722; Osmanlýcadan Türkçeye Söz Karþýlýklarý

(5)

Ýþte bu siyasetin uygulanmasý sýrasýnda, þenlendirmek terimiyle sýklýkla karþýlaþýlmaktadýr. Buralarda þenlendirmek terimi boþ, harap ve sahipsiz yerler veya yeni fetih edinilen bölgelerin iskan edilerek ziraata açýlmasý, üretim yapýlýr hale getirilmesi karþýlýðýnda kullanýlmýþtýr.1 1

Bilindiði gibi Osmanlýlar döneminde, sözlüklerde; engel, geçit, boðaz, set, hudut bölgelerinde, daðlar arasýnda güçlükle geçilen boðaz manalarý-na gelmek üzere Farsça der: geçit ve bend: tutmak kelimelerinden derbend ismi oluþturulmuþtur. Osmanlý devlet teþkilâtý içerisinde derbendleri XIV. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda görmemiz mümkün olmakla birlikte, teþkilâtlan-mýþ bir kurum olarak derbendler, II. Murad (1421-1451) ve II. Mehmed (1451-1481) devirlerinden itibaren takip edebilmektedir. Bu teþkilât saye-sinde, yollarýn ve geçitlerin emniyeti saðlanmaktaydý. Nehirlerin geçit ver-mediði, köprü bulunmayan yerlerde halkýn karþý sahile, oradakilerin de beriye ulaþtýrýlmasý için bazý kimseler kayýk iþletmekle görevlendirilmek-teydiler. Gerektiðinde kendi bölgelerinde yolculara rehberlik de eden der-bendciler, görev mahallerinde yolcu ve tüccarýn malýna gelen zararý da öder-lerdi. Önemli geçit yerlerinde, köprülerde, korunmasý gereken yol boyla-rýnda kurulan derbendler, deniz kenarlaboyla-rýnda da kurulur ve kýyýnýn kontro-lü görevini üstlenirdi. Þüphesiz teþkilâtýn en önemli görevi, belgelerin di-liyle söylemek gerekirse; “mahûf ve muhatara olan, hýfz ve hýrâseti lazým olmaðýn, kuttâ-ý tarîk ve haramîden halî olmayan” yerlerde eþkýyalar ve se-yahat hürriyetini kýsýtlayan diðer gruplarla mücadele etmekti. Yani derbend-ciler ýssýz yerleri þenlendirirlerdi.

Ulukýþla-Ereðli arasýnda bulunan Çavuþlar (Çavuþlu) köyü, tehlikeli ve önemli bir geçit noktasýnda bulunmaktaydý. Burada bir han ve cami inþa edilmiþ, ayrýca bir kýsým insanlar buraya getirilerek yerleþtirilmiþlerdi. Ne-ticede topraksýz, evsiz insanlar ekecek arazi ve yurt sahibi olduklarý gibi, boþ arazi de þenlendirilmiþti. Bir baþka örnek; Premadi vilâyetiyle ilgili defterdeki þu kayýttýr; “Tîmar-ý Fîruz ve karýndaþlarý Iskra ve Martin vîrane-dür þeneldüp nöbetçi etmekle Paþa’dan biti almuþlar þimdiki halde Pâdiþah-ý cihân-güþâ hazretlerine, arz olundu mukarrer duttu ...”.1 2

Kozaðacý köylülerinin Söðüt’e göçmeleri üzerine Bilecik Kadýsý’na gön-derilen 2 Eylül 1577 tarihli fermanda; “… karye-i mezkûrenin üzerine va-11.“XVIII. yüzyýlda Osmanlý Ýmparatorluðu’nun iskân politikasý, boþ ve harâp yerlerin

þenlendiril-mesi ve ziraate açýlmasý istikametinde yürütülmüþtür”. Yusuf Halaçoðlu, XVIII. Yüzyýlda Osman-lý Ýmparatorluðu’nun Ýskân Siyaseti ve Aþiretlerin Yerleþtirilmesi, Ankara, 1988, s. 58-78, 144;

Yusuf Halaçoðlu, “Kolonizasyon ve Þenlendirme”, Osmanlý, Ankara, 1999, c. IV, s. 581-586. 12.Geniþ bilgi için bkz. Cengiz Orhonlu, Osmanlý Ýmparatorluðunda Derbend Teþkilâtý, Ýstanbul,

(6)

rubteftiþ ve tefahhus idüb göresin …eðer yerleri bilfiil kimesne tasarrufunda olmayub mahlûl ise âhardan bazý reâyâ getirdilüb temekkün itdirmekle mi mamur olur. Ve bilcümle karye-i mezbûre her ne vechile mamur olmak müm-kün ise tedarik idüb ve yazub bildiresin”.1 3

Osmanlý tarihinin baþlarýnda tasavvuf erbabýnýn, devletin de desteði ve yönlendirmesiyle, özellikle ýssýz ve tenha yerlerde zâviye ve tekkeler tesis ettikleri bilinmektedir. Ömer Lûtfi Barkan bu konuyla ilgili dikkat çekici örnekler vermiþ bulunmaktadýr.1 4 Rumeli’ye ordularla birlikte geçen

derviþler, yollar boyunca zâviyeler ve tekkeler meydana getirmiþlerdi. Böl-gelerinde gelip geçen yolculara hizmet etmekte olan bu derviþlere, bu-lunduklarý yerler evlâdlýk vakýf olarak kaydedilmiþti. Nitekim Dimetoka kazasýnda medfun Esseyyid Ali nâm-ý diðer Kýzýl Sultan (Kýzýl Delü)’a “Diyar-ý Rumeli þeref-i Ýslâmla müþerref oldukta bile geçüp ...”, burada kurduðu zaviyesine inen yolculara, çevresindekilerle birlikte hizmet etmesi muka-bili, evlatlýk vakýf olarak Tatar Viraný ve Tatarlýk gibi mezralar,, 804/1401-1402 tarihli mülknâme ile verilmiþ ve söz konusu topraklar, bu hizmete devam ettikleri sürece, Kýzýl Delü oðullarýnýn tasarrufunda bulunmuþtur. Çünkü onlar Allah’ýn daðýnda 58 Müslüman ve 23 Gayrimüslim haneli bir köy oluþturarak, asayiþi ve emniyetli yolcuðu temin etmiþler, çevreyi þen-lendirmiþlerdir.

Sivas’a baðlý bulunan Çil köyü isimli mezra tehlikeli bir geçit yeri idi. Derviþ Bahadýr, Derviþ Sevindik, Derviþ Ümmet buralarý iltizam ederek, bir zâviye inþa etmiþler, gelen geçen yolculara hizmet ederek çevreyi þenlen-dirmiþlerdi.”Kölek Kilisâ nâm viraneleri tarîk-i âmda þenledüb zâviye bünyâd idüb âyende ve revendeye hizmet etmeye...” .

Son bir örnek Saruhan’da dað eteðinde Þucâ Abdal, Sinan, Ýsmail, Mus-tafa, Ali ve Kaygusuz, derviþlerle birlikte sipahiden bir yer tapulamýþlar “taþýn aðacýn arýdep yurd edinip ihya etmiþler zaviye kurmuþlar ve sultandan þenlettikleri yer için vakýf beratý almýþlar”dýr.1 5 Bir defa daha tekrar edecek

olursak, tasavvuf ehliyle ilgili olarak; geliþmeye müsait, boþ ve bu haliyle býrakýlýrsa tehlikeli olabilecek yerleri ziraat yapýlabilir hale getirerek, ayrýca da burada bir kýsým hizmetleri halka karþýlýksýz olarak vermeye, belgelerin diliyle þenlendirmek denmekteydi. Öyleyse Mescidlerin ve daha yaygýn kullanýmýyla Camilerin þenlendirilmesi denildiðinde, þüphesiz buralarýn maddî imarý kadar, manevî imarlarýnýn da hedeflenmesi ve bu doðrultuda 13.Ahmet Refik, Anadolu’da Türk Aþiretleri, Ýstanbul, 1989, s. 30.

14.“Kolanizatör Türk Derviþleri”, VD., c. II (Ankara 1942), s. 277-353.

(7)

çaba gösterilmesinin anlaþýlmasý gerekmektedir ki, bu da inananlara Ce-nab-ý Hakk’ýn yüklediði bir görevdir.

Kanaatimce þimdi de sýra Camilerin hangi din hizmetlerinde kullanýla-bilecekleri konusuna açýklýk getirmeye gelmiþ bulunmaktadýr. Kur’ân-ý Kerî-m’e ve Hz. Peygamber’ín Sünnet’ine baktýðýmýzda, Camilerdeki din hiz-metlerinde önceliðin, ibadette yani özellikle namazda bulunmakla birlik-te, bunun çok geniþ bir hizmet yelpazesini de içermekte olduðunu görebi-liriz. Nitekim Hz. Peygamber (SAV)’in Sünneti, özellikle de Mescid-i Ne-bevî’deki uygulamasý bu yöndedir.

Bilindiði gibi Hz. Peygamber Mekke’den Medine’ye Hicret etmiþ, 24 Ey-lül 622 Cuma günü Medine’ye gelmiþtir. Misafirlik için yapacaðý tercih do-layýsýyla kimseyi kýrmak istemeyen Peygamberimiz, devesinin serbest býra-kýlmasýný, onun çöktüðü yere en yakýn evde konaklayacaðýný bildirmiþ, bu sýrada Mü’minûn suresinin 29. ayetinde bulunan ve Hz. Nuh’a atfedilen; “Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen konuk edenlerin en hayýrlýsý-sýn” duasýný tekrarlamýþtýr. Sonuçta Peygamberimiz Ebû Eyyûb el-Ensârî’ye misafir olmuþ, Mescid-i Nebevî’yi üzerinde inþa etmek için de Sehl ve Sü-heyl isimli iki kardeþe ait olan arsa, ücreti ödenerek satýn alýnmýþtýr. Eylül 622’de baþlayan inþaatta Hz. Peygamber sahabesi ile birlikte çalýþmýþ ve Nisan 623’te Mescid-i Nebevî’nin yapýmý tamamlanmýþtýr.

Ýlk þekli ile Mescid-i Nebevî oldukça da mütevazý ve sade bir yapý idi. Zaten onun büyüklüðünü yapýsýnýn azametinde aramamanýn gereði de açýk-týr.1 6 Zaman içerisinde çeþitli geniþletme, tamir veya yenileme

çalýþmalarý-na konu oluþturan Peygamberimizin Mescid’i, kendisinin hayatta bulundu-ðu sürece O’nun ve Medine’deki Müslümanlarýn, Ýslâm ülkesinin geniþle-mesine paralel olarak da bütün Ýslâm toplumlarýnýn hayatlarýnýn merke-zinde yer almýþtý.

Mescid-i Nebevî’yi Ýslâm’ýn ilk müessesesi olarak nitelemek mümkün-dür. Bu bakýmdan o, Hz. Peygamber ve Hulefâ-i Râþidîn dönemlerinde çok geniþ bir iþleve sahiptir. Bunlarýn birkaçýný baþlýklar olarak hatýrlamamýz yerinde olacaktýr. Mescid-i Nebevî her þeyden önce ibadet mahalli idi. Pey-gamber Efendimiz, bir baþka sebep yoksa, namazýný burada kýlar ve kýldýrýr, dua ederdi. Namaz öncesi veya sonrasýnda sahabesi ile ve diðer insanlarla burada sohbet eder, dinin gereklerini burada öðretir, zikir ve tevbe tavsiye

16.Mescid-i Nebevî’yi konu edinen çok sayýda çalýþma bulunmaktadýr. Biz örnek ve hareket nok-tasý oluþturmak üzere birkaçýný veriyoruz. Nebi Bozkurt-Mustafa Sabri Küçükaþcý, “Mescid-i Nebevî”, DÝA., c. XXIX, s. 281-290; Ýbrahim Ateþ, “Mescid-i Nebevî’nin Yapýldýðý Günden Bu Yana Geçirdiði Geniþletme Giriþimleri”, VD., c. XXIV (Ankara 1994), s. 5-50.

(8)

ederdi. Ýslâm toplumunu ilgilendiren bütün meseleler çoðunlukla burada müzakere edilirdi. Elçiler burada kabul edilir, lüzumu halinde yaralýlarýn tedavisi, mahkemeler, hattâ folklor gösterileri diye nitelenebilecek bir ký-sým faaliyetler de Mescid-i Nebevî’de gerçekleþtirilebilirdi. Peygamber Mes-cidi kültür merkezi, danýþma meclisi, misafirhane, hazine, hapishane ola-rak da kullanýlmýþtý. Bununla birlikte oradaki faaliyet içerisinde, Suffe deni-len bölümde kalanlarýn öncelikli hedefi oluþturduðu eðitim-öðretim çalýþ-malarý, çok önemli bir yer tutmaktaydý.1 7 Bilindiði gibi Mescid-i Nebevî’nin

duvarýna dayalý olarak yapýlan odalarda Hz. Peygamber eþleriyle birlikte kalýrdý. Her biri çok sayýda örnekle delillendirilebilecek bu iþlevleri dolayý-sýyla Mescid-i Nebevî’nin, hem Peygamberimizin hayatýnda ve hem de Ýsl-âm toplumunun yaþamýnda, vazgeçilmez bir önceliðe sahip olduðu yete-rince açýk olduðundan, bu kadarlýk bir hatýrlamanýn yeterli olduðunu dü-þünmekteyiz.1 8

Hz. Peygamber hayatta iken Medine’de Mescid-i Nebevî haricinde, daha önce yaptýrýlmýþ bulunan Kubâ Mescidi1 9 ve ayrýca çeþitli kabilelere ait,

bazý-larýnda Peygamberimizin de namaz kýldýðý dokuz adet Mescid vardý. Bunlar-da vakit namazlarý kýlýnýrdý.2 0 Uzak bölgelerde Cuma kýlýnan Mescidlerin de

bulunmuþ olmasý mümkündür. Nitekim günümüzde Riyad ile Dahran ara-sýnda Cuvâsa’da Cuma kýlýnan bir Mescidden bahsedilmektedir.2 1

Camiler, Müslümanlarýn çoðunluk veya azýnlýk olarak bulunduklarý bü-tün coðrafyalarda var olmuþlardýr/olacaklardýr. Bilmediðimiz, tanýmadýðý-mýz bir yerleþim yerinde Müslümanlarýnýn bulunup bulunmadýklarýnýn en açýk göstergesi Camilerdir. Bir yerde Caminin bulunmasý, oranýn halen veya bazen de geçmiþte Müslüman beldesi olduðunu anlamamýza imkân verir. 17.Mustafa Baktýr, Ýslâm’da Ýlk Eðitim Müessesesi Suffa Ashabý, Ýstanbul, 1984.

18.Mescid-i Nebevî’nin fonksiyonlarýyla ilgili birçok çalýþmada yeterli bilgi bulmak mümkündür. Biz örnek olarak birkaçýný vermekle yetiniyoruz. Johs Pedersen, “Mescid”, ÝA., s. 2-5, 16-23; Ahmet Önkal-Nebi Bozkurt, “Cami”, 47-53; Muhammed Hamidullah, Ýslâm Müesseselerine

Giriþ, s. 55-73; Mustafa Aðýrman, Hz. Muhammed (S.A.V) Devrinde Mescid ve Fonksiyonlarý,

Ýstanbul, 1997, s. 109-182; Ahmet Güner, “Asr-ý Saâdet’te Mescidler/Camiler ve Fonksiyonlarý”,

Bütün Yönleriyle Asr-ý Saâdet’te Ýslâm, Ýstanbul, 1995, c. IV, s. 155-21; Ahmet Önkal, “Asr-ý

Saadet’te Mescid’in Önemi ve Yaptýðý Görevler”, Diyanet Dergisi, c. XIX, S. 3 (Ankara 1983), s. 49-55; Ziya Kazýcý, “Tarih Boyunca Cami ve Gördüðü Hizmetler”, Diyanet Dergisi, c. XXII, S. 4 (Ankara Ekim-Kasým-Aralýk 1986), s. 8-10

19.Hüseyin Algül-Nebi Bozkurt, “Mescid-i Kubâ”, DÝA., c. XXIX, s. 279-281.

20.Ahmet Önkal-Nebi Bozkurt, “Cami”, s. 48; Muhammed Hamidullah, Ýslâm Müesseselerine Giriþ, s. 52; Câhid Baltacý, “Ýslâm Medeniyetinde Cami”, Marmara Üniversitesi Ýlâhiyat Fakültesi

Dergisi, S. 3 (Ýstanbul 1985), s.228.

21.Muhammed Hamidullah, A.g.e., s. 53; Ýlerleyen dönem için bkz. Yýlmaz Can, “Ýlk Ýslâm Mescid-lerine Genel Bir Bakýþ”, Diyanet Ýlmî Dergi, c. XXXI, S. 4 (Ankara Ekim-Kasým-Aralýk 1995), s. 89-114.

(9)

Bizim ecdadýmýz Müslüman Türkler de Cami yapýmýna pek büyük önem ve deðer vermiþlerdir. Osmanlý baþkentine bakan bir yabancý (Le Corbusier); “Ýstanbul’da veciz bir doku görülür: Bütün Fânîlerin evleri ahþap ve Allah’ýn evleri ise taþtandýr” derken, hayatýn geçiciliði inancýndaki ecdadýmýzýn, ah-þaptan dantele gibi iþledikleri kendi evlerinin kýsa ömrüne karþýlýk, her bi-rini Beytullah yani Allah’ýn Evi olarak niteledikleri mukaddes mabetlerinde kullandýklarý kalýcý malzemeye, böylece dünya durdukça durmasýna verdik-leri öneme dikkat çeker.2 2

Camilerin tarihi ile ilgili panoramik de olsa bir çerçeve çizdikten sonra kanaatimce þimdi konuþmamýzýn baþýnda söz konusu ettiðimiz, Tevbe su-resinin 17, 18 ve 19. ayetlerine bir defa daha dönebiliriz. Günümüzde ca-milerin imarý/þenlendirilmesi adýna; resmî açýdan Diyanet Ýþleri Baþkanlý-ðý’na, gayrý resmî açýdan da inanan müminler olarak hepimize düþen gö-revler nelerdir? Biz neyi, ne kadar yapýyoruz? Hatalarýmýz, eksiklerimiz, kusurlarýmýz var mýdýr? Daha neleri, nasýl yapabiliriz, yapmalýyýz? Bütün bunlar ve benzeri sorulara eksiksiz ve fazlasýz cevaplar bulabilmiþ olmayý bütün samimiyetimle arzu ederdim. Fakat böyle bir cevap veya cevaplar bulamadým. Yalnýzca düþünüyorum ve bütün inananlarýn düþünmesini is-tiyorum. Camilerimizi bugünkü hallerinden daha iyiye nasýl götürebiliriz? Tek tek veya çoðu defa Müslümanlarýn küçük birikimlerini vererek geniþ katýlýmlarla, inançlarýnýn göstergesi olarak yaptýrdýklarý camilerimizi nasýl daha faydalý hale getirebiliriz?

Mescid-i Nebevî örneði önümüzde durmaktadýr. Tabiatýyla oradaki bir-çok faaliyet, o dönemin ve içinde bulunulan þartlarýn gereði olarak camide yapýlmýþtýr. Günümüzde mahkemelerin Camilerde yapýlmasýný istemek, Caminin ne demek olduðunu anlamamak demektir. Vergi gelirleri de Cami-de muhafaza edilecek Cami-deðildir. Misafirlerimizi aðýrlamak için daha uygun mekanlara ve imkânlara sahibiz. Ama Camilerimizi de yalnýzca namaz va-kitlerinde açýlan, bu ibadetin tamamlanmasýnýn hemen ardýndan da kilitle-nen mekânlar olarak býrakmamamýzýn gerektiði açýktýr. Allah’a ve ahiret gününe inanan, namaz kýlan, zekât veren ve sadece Allah’tan korkan kim-selerin O’nun Mescidlerini þenlendirmesi günümüzdekinden daha farklý olmalý, olabilmelidir. Kanaatimce tarihimizde bu yolda uygun örneklerde bulunmaktadýr. Nitekim baþka bir kýsým Müslüman topluluklarýnýn geçmiþ-22.Diðerleriyle birlikte Osmanlý dönemi cami mimarisinin özlü bir anlatýmý Semavi Eyice tarafýn-dan önce yapýlmýþ (“Cami”, Türk Ansiklopedisi, c. IX, s. 257-279; “Cami – Anadolu’da ve Rumeli’de Türk Mescid ve Camileri”, ÝA., c. VIII, s. 101-118) , daha sonra elde edilen yeni bilgilerin ýþýðýnda bu anlatým (“Cami – II. Mimari Tarihi”, DÝA., c. VII, s. 56-90) geliþtirilmiþtir.

(10)

leri gibi, Osmanlý tarihine bakýldýðýnda da küçük mescidler, mahalle veya kasaba camileri görürüz. Buralarda cemaatle namaz kýlýnýr, hutbe ve za-man zaza-man vaazlarla cemaatin dinî bilgileri tazelenir, eksikleri giderilir, çevredeki bir kýsým yardým çalýþmalarý organize edilirdi. Bunlarý Hz. Pey-gamber döneminde Medine’de de bulunan küçük Mescidlere benzetebili-riz. Bununla birlikte bir de büyük mabetler vardý. Selâtin camiler, Ulu Ca-miler, merkez camiler vardý. Ýçlerinde çok sayýda ders halkalarýyla birer okul/ örgün eðitim-öðretim kurumu gibiydiler.2 3 Ayný zamanda da Ramazanda

ayný anda üç-beþ mukabelenin okunduðu, isteyenin seçtiði vaizin çevresin-de kümelene bildiði yaygýn eðitim merkezleriydiler. Külliyelerimiz vardý.2 4

Bunlarda merkezdeki Cami ile birlikte diðer birçok müþtemilât bulunurdu ve din hizmetleri geniþ bir yelpazede sürdürülürdü. Bütün bunlar camileri-mizin Müslüman’ýn hayatýnda daha etkin roller oynayabilmeleri için, ina-nanlarýn cami merkezli birer hayat sürdürebilmeleri yolunda bizlere engin tecrübeler sunmaktadýrlar. Geliniz kaynaðýnda Kur’ân-ý Kerîm’in ayetleri, Hz. Peygamber’in billurlaþmýþ Sünnet’i bulunan bu tecrübeleri günümü-zün insanýnýn da hizmetine sunalým. Bu yolda yeni fikirler oluþturalým, geliþtirelim. Camilerimizi þenlendirme hedefine daha sýký sarýlalým. Bilelim ki Camiye yakýn olmak Cenab-ý Hakk’a yakýn olmaktýr. Ne mutlu bu hedef doðrultusunda ilerleyebilenlere, ne mutlu Yüce Yaratýcý’nýn rýzasýna uygun davranabilenlere!...

23.Bkz. Mehmet Ýpþirli, “Dersiâm”, DÝA., c. IX, s. 185-186.

24.Feridun Akozan, “Türk Külliyeleri”, VD., c. VIII (Ankara 1969), s. 303-308; Bahaeddin Yediyýl-dýz, “Sosyal Teþkilâtlar Bütünlüðü Olarak Osmanlý Vakýf Külliyeleri”, Türk Kültürü, S. 219, Yýl XIX (Ankara Mart-Nisan 1981), s. 262-271.

Referanslar

Benzer Belgeler

Şu halde onun tarih bilimi ve tarih felsefesi alanında (11) olduğu genel sosyoloji, siyasî sosyoloji ve daha sonra göreceğimiz üzere çeşitli sosyal bilim

Cet aete se ınanifeste ii travers des phenom.enes reIigieux, dans les- queIs on distingue .d'ail1eurs maintenant plus nettemcnt differentes di. mesion et differents veeteurs ct

Eşyaya bağlı irtifak biçiminde kurulmuş olan kaynak hakkı, yetkili taşın- maza bağlı olduğundan, bundan ayrı olarak devredilemez; ancak taşınmazın devredilmesi veya

Industry-adjusted values of INC ratio of domestic private commercial banks has increased on average (median) 1.7 percentage points (1.9 percent) after introduction of 100

II , the strong coupling constants of the pseudoscalar mesons with the decuplet baryons are calculated within the framework of the LCSR method, and relations between these

Sanrı benzeri fikirler anlaĢılabilir Ģekilde diğer ruhsal olaylardan çıkar ve ruhsal olarak gerideki belirli heyecan, dürtü, arzu ve korkulara dayanabilir.’ Jaspers’a

Stepanov Institute of Physics, National Academy of Sciences of Belarus, Minsk, Belarus 91 National Scientific and Educational Centre for Particle and High Energy Physics, Minsk,

The technical program of the 2000 conference in Pretoria included the following sessions: energy management; intelligent transportation systems – a reality; bed