• Sonuç bulunamadı

Başlık: İnsan Onurunun İslam ve Hıristiyan Geleneklerindeki TemelleriYazar(lar):GÖZELER, Esra;KÖRNER, FelixCilt: 46 Sayı: 2 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000019 Yayın Tarihi: 2005 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: İnsan Onurunun İslam ve Hıristiyan Geleneklerindeki TemelleriYazar(lar):GÖZELER, Esra;KÖRNER, FelixCilt: 46 Sayı: 2 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000019 Yayın Tarihi: 2005 PDF"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ESRA GÖZELER & FELIX KÖRNER SJ. Arþ. Gör., ANKARA Ü. ÝLÂHÝYAT FAKÜLTESÝ e-mail: egozeler@divinty.ankara.edu.tr e-mail: felix.koerner@jesuiten.org

‘Ýnsan Onurunun Ýslam ve Hýristiyan Geleneklerindeki ‘Ýnsan Onurunun Ýslam ve Hýristiyan Geleneklerindeki ‘Ýnsan Onurunun Ýslam ve Hýristiyan Geleneklerindeki ‘Ýnsan Onurunun Ýslam ve Hýristiyan Geleneklerindeki ‘Ýnsan Onurunun Ýslam ve Hýristiyan Geleneklerindeki Temelleri’ (Bilimsel Toplantý)

Temelleri’ (Bilimsel Toplantý) Temelleri’ (Bilimsel Toplantý) Temelleri’ (Bilimsel Toplantý) Temelleri’ (Bilimsel Toplantý)

Ankara Üniversitesi Ýlâhiyat Fakültesi, Eugen Biser Vakfý 03-04 Ekim 2005, Ankara Üniversitesi Ýlâhiyat Fakültesi

03-04 Ekim 2005 tarihlerinde Ankara Üniversitesi Ýlâhiyat Fakültesi ve Eu-gen Biser1 Vakfý iþbirliðiyle ‘Ýnsan Onurunun Ýslam ve Hýristiyan Gelenekle-rindeki Temelleri’ isimli bir bilimsel toplantý düzenlendi. Bu uluslararasý bi-limsel toplantýya Ankara Üniversitesi Ýlâhiyat Fakültesi’nden ve Almanya’-dan çeþitli üniversitelerden tebliðci akademisyenler katýldý. Toplantýya Al-manya’dan Prof. Dr. Peter Antes, Prof. Dr. Peter Graf, Prof. Dr. Richard He-inzmann, Dr. Martin Thurner, Prof. Dr. Gunther Wenz gibi bilim insanlarý ve Eugen Biser Vakfý yetkilileri Dr. Heiner Köster Mcj, Marienne Köster ve Dr. Hubertus Eckert katýldý.2

Toplantýnýn açýlýþ konuþmalarý Ankara Üniversitesi Ýlâhiyat Fakültesi De-kaný Prof. Dr. Mualla Selçuk ve Eugen Biser Vakfý BaþDe-kaný Dr. Heiner Köster

1 Prof. Dr. h.c. Eugen Biser, Münih Üniversitesi Hýristiyan Dünya Görüþü (Weltanschauung) ve Din Felsefesi emekli profesörüdür. 1956’da teoloji, 1961’de felsefe doktorasýný elde etmiþtir. Yüzden fazla kitabý ve yayýnlarý bulunmaktadýr. Kendisi adýna kurulmuþ olan bu vakýf, “Hýristi-yan Kaynaklý Diyalog Ýçin” sloganýyla, özellikle II. Vatikan Konsili’den ilham alarak, Katolik kilisesi ile diðer Hýristiyan Mezhepler, diðer dinler ve inançsýz insanlar için bilimsel fikir alýþ veriþi gerçekleþtirmektedirler.

2 Toplantý Türkçe ve Almanca olmak üzere iki dilde gerçekleþti. Tercümeler Hasan Karaca ve Angelika Arman tarafýndan yapýldý. Beþ oturum þeklinde gerçekleþen toplantýnýn oturum rapor-törlüklerini Dr. Müfit Selim Saruhan, Ar. Gör. Engin Erdem, Ar. Gör. Esra Gözeler, Dr. Zafer Kýzýklý, Dr. Ahmet Ünsal, Ar. Gör. Ýhsan Çapçýoðlu, Dr. Durmuþ Arýk, Ar. Gör. Zikri Yavuz, Ar. Gör. Halise Kader Zengin ve Ar. Gör. Necmettin Pehlivan yaptý.

(2)

tarafýndan gerçekleþti. Prof. Dr. Mualla Selçuk, konuþmasýnda, Din Öðreti-minin birey bilincini, kiþilik geliþimini, insan onurunu, bir arada yaþamayý, sosyal duyarlýlýðý, barýþ eðitimini ve dinsel geleneði kapsayan bir kavram-sal alana sahip olduðunu belirterek, Müslüman bilinçler için bugün “Dinsel Gelenek Ne Söylüyor?” ve “Dinsel Geleneðe Ne Katabilirim?” sorularýnýn anlam kazandýðýný ifade etmiþtir. Bu baðlamda teolojik açýdan temellendi-rilmiþ, sosyolojik açýdan cesaretlendirici ve eðitsel açýdan etkin bir Din Öð-retiminin önemini vurgulamýþtýr. Prof. Selçuk, Fakültemiz ile Alman Üniver-siteleri arasýndaki akademik iþbirliðimizin tarihi geçmiþinin ve Ankara Üni-versitesi Ýlâhiyat Fakültesi’nin kaliteli ve donanýmlý öðretim elemaný kadro-sunun ilmî birikiminin ve üretimlerinin önemini vurgulayarak konuþmasýna son vermiþtir.

Toplantýnýn ikinci açýlýþ konuþmasýný yapan Eugen Biser Vakfý Baþkan Yardýmcýsý Dr. Heiner Köster, bir selamlama konuþmasý yaparak kendisi, eþi ve delegasyonlarý adýna Ýlâhiyat Fakültesi Dekaný Prof. Dr. Mualla Selçuk’a teþekkür etmiþtir. Bu toplantý sayesinde Türk bilim insanlarý ile diyalog ku-racaklarý ve deðerli tecrübeler edinecekleri için mutlu olduklarýný belirtmiþ-tir. Dr. Köster, toplantýnýn hazýrlanmasýnda emeði geçen þahýslara tek tek teþekkür ederek delegasyonlarýnda yer alan bilim insanlarýný,yayýnlarýna ve halen üzerinde çalýþtýklarý konulara deðinerek tanýtmýþtýr. Ardýndan Eugen Biser Vakfý hakkýnda bilgi vermiþtir: Vakfýn, öncelikle Ýslam’la diyalogu ve monoteist dinler arasýndaki diyalogu desteklediðini ifade etmiþtir. Eugen Biser Vakfýnýn Ocak 2006 yýlýnda, Aþaðý Sakonya Eyaletinin iþbirliði ile Ber-lin de gerçekleþtireceði Sempozyumdan da söz etmiþtir. Bu Sempozyumun Almanya da yaþayan Müslümanlarýn Din Dersleri ve Öðretmen yetiþtirilme-si hakkýnda katký saðlayacaðýný ileri sürmüþtür. Ayrýca Katolik Din Felsefeci-si ve Teolog Prof. Dr. Dr. Eugen Biser adýna, Türk bilim insanlarýný 2006 yýlýnda Münih’te yapýlacak olan toplantýya davet ederek konuþmasýna son vermiþtir.

Baþkanlýðýný Prof. Dr. Ýbrahim Çalýþkan’ýn yaptýðý ilk oturumun ilk teblið-cisi Münih Üniversitesi Protestan Ýlâhiyat Fakültesi Dekaný ve Hýristiyan Ke-lamý Uzmaný olan Prof. Dr. Gunther Wenz “Kanonik Bir Kitap Olarak Kutsal Kitap ve Hýristiyanlýðýn Kutsal Yazýsý: Teolojik Amaçlý Tarihsel Notlar” baþlýðý altýnda olgusal bir giriþ sunarak özellikle bu konuyla ilgili kelami tartýþma-lara deðindi. Hýristiyanlar vahyi nasýl düþündüler? Wenz’e göre “Ýlham nos-yonu, yalnýzca ve öncelikle Yazý’nýn harfleri veya sözcüksel biçimi baðlamýn-da deðil, aksine çoðunlukla Kutsal Kitabýn dýþa vurduðu içsel cevheri ve yü-celtici (Ruh veren) manasý baðlamýnda anlaþýlmaktaydý. Kutsal Yazý yasal bir norm olarak deðil, Kurtuluþun belgesi ve kaynaðý olarak hürmete þayandý.

(3)

Onu inancýn, imanýn ve dinî öðretinin kanonik ölçütü yapan, kurtarýcý içeri-ðidir.” Kutsal Yazý anlayýþýnýn nomistik (yasasal) yönde þekilcileþmesi ve Kutsal Kitap’taki her sözcüðü eþ deðerde sayýp, onu cümlesi cümlesine ve harfi harfine Ýlahî ilhama dayandýran bir ‘Kutsal Kitapçýlýðýn’ (Biblisizm, Biblizismus) doðmasý ise, Wenz’e göre tarihsel tartýþmalarla açýklanabilir: Ancak Resmî Kilisesinin Kutsal Yazý’yý yorumlama konusunda tek yetkili sayýlmasý gerektiði yönündeki aþýrý iddiasý, yine benzer aþýrýlýkta gösteril-miþ bir tepkinin sonucuydu.

Birinci oturumun ikinci tebliði Prof. Dr. Halis Albayrak tarafýndan sunul-du. “Müslüman Zihinlerde Kur’an’ýn Yeri ve Ýþlevi” isimli tebliðinde Prof. Albayrak, Kur’an’ýn indirildiði dönemde ve daha sonraki dönemlerde Kur-’an’ýn sahip olduðu yerini ve iþlevini konu edinmiþtir. Buna göre ilk muha-taplarý ile Kur’an arasýnda Hz. Muhammed’in vefatýna kadar ‘canlý bir ileti-þim’ söz konusuyken Peygamberden sonraki nesillerin iletiþimi sünnet ve icma ile gerçekleþmiþtir. Prof. Albayrak, tebliðinde, Kur’an’ýn mahiyetine ve iþlevine baðlý bir bakýþ açýsýnýn sonucu olarak ve günümüzde de hala örnek-leri görülen 18. yüzyýldan baþlayarak 19. ve 20. yüzyýla kadar devam eden süreç içerisinde Müslüman aydýnlarýn karþý karþýya kaldýklarý durum sonu-cunda içinde bulunduklarý psikoloji ile Kur’an’ý modern dünyanýn talepleri-ne göre yeniden yorumladýklarýný ve çaðdaþ deðerlerle uzlaþtýramadýklarý konularda zorlamalý yorumlarda bulunduklarýný ifade etmektedir. Bu bað-lam içerisinde ortaya çýkan yorumlar Prof. Albayrak’a göre birer ‘yöntemsiz-lik’ örnekleriydi ve bu yorumlar “Kur’an metninin söylemediði þeyleri ona söyletmekten öteye geçememektedir.” Ayrýca bu yaklaþým tarzýnýn diðer bir sonucu da Kur’an’ýn literal okunmasý meselesidir. Prof. Albayrak’a göre Müslüman aydýnlar Kur’an’ýn mahiyetini, iþlevini ve geleneðin kaynaklar sis-tematiði içerisindeki konumunu yeniden gözden geçirmek durumundadýr-lar. “Yeni Bir Kur’an Teorisi” olarak adlandýrdýðý bu çabayla Müslümanlar kaybetmiþ olduklarý, ‘Kur’an ile iletiþime girme imkânýný’ da saðlayacaktýr.

Birinci oturumun ilk müzakerecisi, Prof. Dr. Salih Akdemir, müzakeresin-de vahiy sürecinin bir bütün halinmüzakeresin-de anlaþýlmasý gerektiðini ve Eski Ahid, Yeni Ahid ve Kur’an-ý Kerim’den oluþan vahiy sürecinin asýl konusunun in-san olduðunu belirterek günümüzün en önemli sorununun inin-san onurunu kurtarmak olduðunu söylemiþtir. Prof. Akdemir, bunun da ancak insanýn kendi gizil güçlerinin bilincinde, toplumun ürünü olmadan ve kendini ger-çekleþtirebilmekle korunabileceðini ifade etmiþtir. Oturumun ikinci müza-kerecisi, Prof. Dr. Ýlhami Güler, müzakeresinde Kur’an’ýn “ne olduðu” soru-sunun Kur’an’ýn nasýl yorumlanmasý gerektiðini belirleyen ve yönlendiren bir soru olduðunu ifade etmiþtir. Prof. Güler’e göre vahiy, “Allah’ýn insan

(4)

aklýyla, diliyle ve aracýlýðýyla insana hitabýdýr. Vahiy cümlelerinin kurucu öznesi Allah’týr; ancak vahyin düþünsel, kültürel ve anlamsal muhtevasý insanîdir.” Kur’an’ýn mahiyetine iliþkin klasik Kur’an anlayýþýndan farklý ola-rak Prof. Güler, “ay metaforu” benzetmesi ile bir Kur’an algýsý ortaya koy-maktadýr. Buna göre týpký Ay’ýn sönmüþ olduðu ve ýþýðýný güneþten almasý gibi Kur’an da inmiþtir ve manasýný Allah vermiþtir.

Baþkanlýðýný Prof. Dr. Nesimi Yazýcý’nýn yaptýðý ikinci oturumun ilk teb-liðcisi Münih Üniversitesi Katolik Ýlâhiyat Fakültesi “Hýristiyan Felsefesi” bölümü emekli Profesörü Richard Heinzmann “Yahudi-Hýristiyan Kökenli Ýnsan Anlayýþýna Dair” baþlýklý tebliðinde, Ýnsan nedir? sorusuna verilen kla-sik cevaplarý incelemiþtir. Heinzmann’a göre “Ýnsan, kendini anlamak ve kabul etmek istediði gibi bir varlýktýr ki, bu da Tanrý konusundaki tutumun-da temellenir.” Yunan felsefesi insanlýðýn tür olarak farklýlýðýný gördü, an-cak Kutsal Kitap, insanýn sadece bir türün örneði deðil, yegâne ve özgün bir varoluþa sahip olduðunu vurgulamaktadýr. Hýristiyan gelenek bunu “kiþi” (persona) olarak adlandýrdý. Ýnsanýn kiþi olarak anlaþýlmasý, bireysel özelli-ðin, insanýn onurunun ve özgürlüðünün gerekçesidir.

Ýkinci oturumun ikinci tebliðcisi Prof. Dr. Mehmet Paçacý “Tefsir Hak-kýnda” baþlýklý tebliðine tefsir tanýmýna ve Kur’an’ýn mahiyetine iliþkin bir giriþ sunarak, Tefsir’in yöntemi gereði ilk kaynaðýnýn rivayetler oldu-ðunu ve Kur’an’ý dil ve tarih açýsýndan ele aldýðýný belirtmiþtir. Dolayýsýyla Tefsir, dilbilimsel ve tarihsel bir çözümleme yöntemi izlemektedir. Prof. Paçacý’ya göre tarih içerisinde telif edilen Kur’an tefsirlerinin birbirinden farklý olmamasýnýn iki temel sebebi vardýr: Birincisi, temel kaynaðýn riva-yetler olmasýdýr; ikincisi ise ariva-yetlerin indiði ortama gitme çabasýdýr. Bu baðlamda farklý coðrafyalarda ve farklý müfessirler tarafýndan yazýlan tefsir-ler müelliftefsir-lerinin özelliktefsir-lerini yansýtmamaktadýrlar. Tebliðinde tefsir ile di-ðer disiplinler arasýndaki iliþkileri de ele alan Prof. Paçacý, Tefsirin bu disip-linlere nazaran betimleyici ve nesnel sonuçlar veren bir disiplin olduðunu ifade etmiþtir. Tebliðinin sonunda Çaðdaþ Dönemde Kur’an ve Tefsir anla-yýþýný ele alan Prof. Paçacý, Kur’an ayetlerinin indikleri dönemdeki anlamla-rýný ortaya koymayý amaçlayan klasik tefsir anlayýþýnýn, çaðdaþ dönemde yerini ‘Kur’an’ý doðru anlamak’ ilkesine dönüþmüþ olduðunu belirtmiþtir.

Ýkinci oturumun ilk müzakerecisi Doç. Dr. Sait Reçber, müzakeresini aðýr-lýklý olarak Prof. Heinzmann’ýn tebliði üzerinde yapmýþtýr. Doç. Dr. Sait Reç-ber’e göre insanýn irade ve sorumluluk sahibi bir varlýk olmasý bakýmýndan “kiþi” olarak anlaþýlmasý önemlidir ve bu konu ayrýntýlý bir þekilde ele alýn-malýdýr. Ýnsan özgürlüðünün kendini bilme konusunda biliþsel bir temele sahip olmasýnýn da önemli olduðunu ve insanýn sahip olduðu onurun

(5)

ken-disine “kiþi olmasý” bakýmýndan mý? verilmiþtir, ya da insan vahye muha-tap olarak kendi özgür iradesiyle mi? onurunu kazanmýþtýr sorusunun ce-vaplanmasý gerektiðini ifade etmiþtir. “Örnekten özneye” geçiþin Prof. He-inzmann’ýn tebliðinde ifade ettiðinin aksine felsefe tarihinde “çaðdaþ dö-nemde ortaya çýkan bir olgu” olduðunu ve bu dönüþümün Hýristiyan bir anlayýþla özdeþleþtirilmemesi gerektiðini belirtti. Oturumun ikinci müzake-recisi, Prof. Dr. Ýsmail Hakký Ünal, müzakeresinde Prof. Heinzmann’ýn tebli-ðinde, Yahudi-Hýristiyan geleneðinde özelliklerini sýraladýðý “mutlak ve aþkýn gerçeklik” olan Tanrý anlayýþýnýn Ýslam’daki “vacibu’l-vücûd, vücûd-u mut-lak, müteâl, rabbu’l-âlemin” olan Allah tanýmýný çaðrýþtýrdýðýna dikkat çek-miþtir. Prof. Ünal, sosyal bir varlýk olan insanýn hem Hýristiyanlýðýn hem de Ýslam’ýn ortak paydasý olduðunu ve vahye dayalý her üç dinin kutsal metin-leri incelendiði zaman insan onuruna verdikmetin-leri önemin görüleceðini ifade etmiþtir.

Baþkanlýðýný Prof. Dr. Nahide Bozkurt’un yaptýðý üçüncü oturumun ilk tebliðcisi Münih Üniversitesi Katolik Ýlâhiyat Fakültesinde “Hýristiyan Felse-fesi” dersi veren Doç. Dr. Martin Thurner, “Ýnsan Haklarý, Ýnsan Onuru ve Hýristiyanlýk” baþlýklý tebliðinde insan aklýnýn, insan haklarýný gerekçelen-dirmede yetip yetmediðini sordu. Dr. Thurner bu soruya hayýr diye cevap vererek, “Ýnsan Haklarýnýn son ve kesin açýklamasýnýn aþkýn ve mutlak-olan boyutunda yapýlmasý gerektiði”ni ifade etmiþtir. Ýnsan haklarý fikrine önce-leri karþý çýkan Katolik Kilisesi, II. Vatikan Konsiliyle bu fikri kabul edip Hý-ristiyan mesajýný da insan haklarýnýn daha derin bir gerekçesi olarak sundu. Dr. Thurner’e göre “Ýnsan Yaþayan Tanrý’nýn suretidir ve Hýristiyanlýk inancý-nýn bu yaþayan tanrýsý, mutlak sevgisi ile tüm insanlarýn onurunu dokunula-maz kýlan tanrýnýn ta kendisidir.” Dr. Thurner tebliðinin sonunda Müslü-man düþünürlerine þunu önerdi: “Hýristiyanlýktan baþka bir dinin de, Ýnsan Haklarýný yalnýzca dýþ boyutuyla kabul etmekten öte, içsel temellendiril-me boyutuna da yapýcý bir biçimde katýlmasý imkâný doðacaktýr.”

Prof. Dr. Þaban Ali Düzgün üçüncü oturumun ikinci tebliðini sunmuþtur. “Ýnsanýn Yetkinliðini Teolojik Olarak Temellendirmenin Ýmkâný” baþlýklý ol-dukça kapsamlý tebliðinde Prof. Düzgün insan ve insanýn yetkinliðini konu edinmiþtir. Prof. Düzgün’e göre Kur’an insaný iki seviyede ele almaktadýr. Bunlar insanýn maddi yapýsýna iþaret eden beþer, diðeri ise ruhsal yönünü karþýlayan insandýr. Buna göre insanýn beþer yapýsý tabiata baðlý yönüdür; insanî tarafý ise zaman dýþýdýr. Beþer ise, insanlýðýný kazandýkça sorumluluk-larýný yüklenmektedir. Bu baðlamda Prof. Düzgün’ün ele aldýðý kavramlar-dan biri Tanrý karþýsýnda insanýn konumunu tesbit etmeye yarayan fýtrat kavramýdýr. Fýtrat, insanýn kapasitesi ve sýnýrlýlýklarýdýr. Bütün bunlar

(6)

insa-nýn ontik yapýsýný oluþturmaktadýr. Ýnsainsa-nýn epistemik yapýsýný ise Prof. Düz-gün, Kur’an’daki hidayet kavramý ile açýklamaktadýr. Buna göre, hidayet bi-reyin hem kendisini hem de toplumla olan iliþkilerini belirleyen bir role sahiptir. Tebliðinin üçüncü kýsmýnda Prof. Düzgün, insan yetkinliðinin teo-lojik köklerini öncelikle Ýslam düþüncesindeki insan-ý kâmil, soyutluk sul-tanlarý, Hayy b. Yakzan ve Fadl b. Natýk örnekleriyle, kimsenin olmadýðý bir yerde insanýn kendi tecrübesi ve aklý ile felsefi ve teolojik hakikatleri bulabi-leceðini ifade etmektedir. Prof. Düzgün’e göre, vahyin kesilmesi, vahyin anlatýmýnýn sebep-sonuç iliþkisi içerisinde gerçekleþmesi ve insanýn yorum enstrümanlarýna sahip olmasý insanî yetkinliði hazýrlayan unsurlardýr. Kur-’an’da yer alan kitap, hikmet, furkan, ilham, alemu’l-emr, alemu’l-halk, hida-yet, akd kavramlarý insanýn yetkinliðini saðlayan temel kavramlardýr.

Üçüncü oturumun ilk müzakerecisi, Prof. Dr. Sönmez Kutlu, müzakere-sinde, insan haklarýnýn ve insan onurunun, insanlýk tarihinde tek bir din ve kültürde iþlenmediðini ve Hýristiyanlýkta olabildiði gibi, diðer din ve kültür-lerde önemli izdüþümleri ve karþýlýklarýnýn da olduðunun belirtilmesi gerek-tiðini ifade etmiþtir. Prof. Kutlu, insan haklarý bilincinin, Ýslam tarihi ve kül-türünde Hz. Muhammed’in baþlattýðý dinî hareketin merkezinde bulundu-ðunu ve bugün insan haklarý içerisinde yer alan haklarýn çoðunlubulundu-ðunun Kur’an’da ve Hz. Muhammed’in uygulamalarýnda yer aldýðýný belirtmiþtir. Prof. Kutlu’ya göre, Ýslam, hak ve adaleti önemseyen ve bunlarýn hayata geçirilmesi üzerinde duran bir dindir. Ýnsan haklarý ihlalinin bütün insanlý-ðýn bir sorunu olduðunu ve insan onuruna yakýþan þekilde, haksýzlýinsanlý-ðýn her zaman karþýsýnda olunmasý gerektiðini belirterek müzakeresine son vermiþ-tir. Oturumun ikinci müzakerecisi, Doç. Dr. Ahmet Hikmet Eroðlu, müzake-resinde her din için insan onurunun ve insan haklarýnýn dinî açýdan temel-lendirilmesi gerektiðini belirtmiþtir. Doç. Dr. Eroðlu’na göre Kur’an ve Sün-nette, insan onurunu temellendirecek birçok unsur bulunmaktadýr. Ancak teorik çerçevede bulunan bu unsurlarýn Müslümanlarca hayata geçirilmesi gerekmektedir. Doç. Dr. Eroðlu, son olarak, “insan onuruna” yapýlacak kat-kýnýn tüm din ve kültür mensuplarýnýn çabalarýna baðlý olduðunu ifade et-miþtir.

Baþkanlýðýný Prof. Dr. Mustafa Erdem’in yaptýðý dördüncü oturumun ilk tebliðcisi Hannover Üniversitesinde Dinler Tarihi Profesörü Peter Antes, “Ýn-san Haklarý ve Devlet Ahlaký” konulu konferansýnda in“Ýn-san haklarýnýn niçin II. Dünya Savaþýndan sonra vurgulandýðýný sormuþtur. “[N]eopagan, ýrkçý ideolojisiyle, vatandaþlarý arasýnda eþitlik kabul etmemiþ ve sonuçta mil-yonlarca Yahudi’nin katledilmesine yol açmýþ Nasyonalsosyalizme karþý cep-hede yer almaktan kaynaklanmýþtýr.” Birleþmiþ Milletlerin Evrensel Ýnsan

(7)

Haklarý Bildirisi’ne dayanarak hareket etmek, günümüz dünyasýnýn kültü-rel ve dinsel çeþitliliðinin de hakkýný verebilecek uygunlukta bir anlayýþtýr. “Ýnsanýn onuru” nosyonu, böylelikle “karþýlýklý kabulleniþ ve saygý ahlâký-nýn” “laiklik” emsali haline gelmiþ olduðunu savunan Prof. Antes, þu sonu-ca varmýþtýr: “Ýnsan haklarý ve devlet ahlâký, birbirlerinden farklý deðil, ayný þeylerdir.”

Dördüncü oturumun ikinci tebliði Prof. Dr. Recep Kýlýç tarafýndan sunul-muþtur. “Klasik Ýslam Kelam Düþüncesinde Ahlâk Anlayýþý” isimli tebliðinde Prof. Kýlýç, Mu’tezile, Eþ’arilik ve Maturidiliðin iyi, kötü ve adalet deðerleri-nin ontolojik statüleri baðlamýnda ahlak anlayýþlarýný ve bunlarýn kaynaðý-nýn ne olduðu konusunu ele almýþtýr. Prof. Kýlýç, Mutezile ve Maturidi’ye göre deðerlerin, insanlarýn icat ettikleri deðil keþfettikleri nitelikler olduðu-nu ancak Eþ’ari’ye göre ise insanlarýn deðerlerin bilgisini ilahi buyruklar yoluyla elde edebileceðini ifade etmiþtir. Bu durumun insan onurunun, Ýs-lam KeÝs-lam düþüncesine kaynaklýk eden bir ilke olduðunu belirterek konuþ-masýna son vermiþtir.

Dördüncü oturumun ilk müzakerecisi, Doç. Dr. Mehmet Emin Özafþar, müzakeresinde Avrupa’nýn ve Hýristiyanlýðýn dýþýndaki insanlýðýn da insan haklarý konusunda bir birikime sahip ve her ne kadar insan haklarý mefhu-mu Avrupa’ya ait olsa da insan haklarýnýn bir ide olarak insanlýk tarihi kadar eski olduðunu ifade etmiþtir. Ýslam’da Hz. Peygamber ile insan onurunun ve insan haklarýnýn merkezi bir konumda yer aldýðýný belirterek batý düþünce-sinin bugün geldiði noktanýn yalnýzca batý ve Hýristiyanlýða ait olmadýðýný, insanlýðýn diðer kültürlerinin ve özellikle Ýslam’ýn yadsýnamaz katkýsý oldu-ðunu çeþitli örneklerle vurgulamýþtýr. Oturumun ikinci müzakerecisi Dr. Ali Ýsra Güngör, müzakeresinde Prof. Antes’in tebliði baðlamýnda, insan haklarý ve insan onuru hakkýnda deðerlendirmelerde bulunmuþtur. Prof. Antes’in tebliði çerçevesinde, Dr. Güngör’e göre, insan haklarýnýn devlet ahlaký hali-ne getirilmesinde insan onurunun dokunulmazlýðýný savunmanýn insanlara yaþama hakký verebileceðini ancak insan haklarý evrensel bildirisinde yer alan hak ve hürriyetlerin teoride kalmayýp uygulamaya geçirilmesi gerekti-ðini ifade etmiþtir.

Baþkanlýðýný Prof. Dr. Beyza Bilgin’in yaptýðý beþinci oturumun ilk teblið-cisi Osnabrück Üniversitesinde Eðitim Profesörü olan ve Müslüman Din Dersleri Programý hazýrlayan Peter Graf, konuþmasýný Martin Buber’den alýn-týlayarak “Ýnsan “Sen”den “Ben” olur” sloganý altýnda, kültür arasýndaki eðiti-min ilkelerini sunmuþtur. “Kendini Buluþ Yeri Olarak Din Eðitimi” baþlýklý teb-liðinde, kültür, dil ve din farklýlýklarýnýn bir dezavantaj deðil; gençler için ka-bul edilmesi gerekli olan zenginlik, ufuk geniþletici ve kiþilik þekillendiren

(8)

önemli bir faktör olduðunu savunmuþtur. Ama bu noktada, Graf’a göre, din-ler arasý diyalog hakkýnda yeni bir teoloji, din eðitimi için gerekmektedir.

Beþinci ve son oturumun ikinci ve toplantýnýn son tebliði Prof. Dr. Ce-mal Tosun tarafýndan sunuldu. “Almanya’da Ýslam Din Dersleri Ýçin Bilim-sel Ýslami-Teolojik Temellerin Önemi” isimli tebliðinde Prof. Tosun, Alman-ya’daki Ýslam derslerinin ciddi bir Ýslami bilimsel-teolojik zemine ihtiyacý olduðunu ve okuldaki Ýslam din derslerinin tüm Müslüman çocuklarý kap-sayacak ve Ýslam-içi kültürlerarasý nitelikte olmasý gerektiðini dile getirdi. Prof. Tosun’a göre, Ýslam, özü itibariyle, ‘Ýslam din dersine’ uyum ve diya-log içerisinde açýk bir dindir. Prof. Tosun, Almanya’daki Müslümanlarýn din ile ilgili sorunlarýnýn çözümlenmesinde bilimsel bilgi zeminine ihtiyaç olduðunu ve bu bilgi zeminin ancak akademik iþbirliði ile oluþabileceðini ifade etmiþtir. Ýslam din dersinin, Ýslam içi mezhepler arasý ve dinler arasý iliþkilere katkýyý hedefleyen bir nitelikte olmasý gerektiðini belirterek tebli-ðine son vermiþtir.

Beþinci oturumun ilk müzakerecisi Prof. Dr. Recai Doðan, müzakeresi-nin ilk kýsmýnda Prof. Tosun’un tebliðinde önermiþ olduðu din dersi mode-lini deðerlendirmiþtir. Müzakeresinin ikinci kýsmýnda Prof. Graf’ýn tebliðini ele alarak, birey kimliðinin oluþmasýnda sadece sen-ben iliþkisinin deðil, birçok etkenin rol oynadýðýný vurgulamýþtýr. Ayrýca Prof. Doðan’a göre, okul-daki din dersi modelinin geliþtirilmesinde “çok kültürlülük ve kapsayýcýlýk” fikirlerinin katkýsý önemlidir. Toplantýnýn son oturumunun ikinci müzake-recisi Doç. Dr. Ali Dere, müzakeresinin birinci kýsmýnda Prof. Graf’ýn tebli-ðini ele alarak, din eðitimini Martin Buber’in felsefesi üzerinden kurgulan-masýnýn her ne kadar anlamlý ve faydalý olarak görülse de bu yaklaþýmýn bazý dezavantajlarý olabileceðini ve Prof. Graf’ýn diyalog prensibi üzerin-den kurduðu din eðitimin dini konu edinmeyen bir eðitim modeli olduðu-nu ifade etmiþtir. Doç. Dr. Ali Dere’ye göre, bu felsefe üzerine kurulu bir eðitim ile “dinin deðil, sadece diyalogun teolojisi yapýlabilir.” Müzakeresi-nin ikinci kýsmýnda Alman okullarýnda Ýslam Din Dersi konusunu ele alan Doç. Dr. Ali Dere, Almanya’da bulunan Müslümanlarýn içinde bulunduklarý durumun düzeltilmesinde “saðlýklý ilmi bilgiyi üretip aktaracaklarý ilmi ya-pýlanmalara ihtiyaç” olduðunu belirtmiþtir.

Sonuç olarak iki gün süren bu uluslararasý bilimsel toplantýda, Ýslam ve Hýristiyanlýk dininin diyaloga verdikleri önem bir kez daha vurgulandý. Her iki din açýsýndan “insan onuru” baþlýðý altýnda birçok konu taraflarýn kendi temel kaynaklarýna dayalý bir þekilde ve geniþ bir perspektif ile ele alýnarak tartýþýldý. Toplantýnýn her iki taraf için çok semereli ve müstefit geçtiði ifa-de edilerek, bu karþýlýklý bilimsel paylaþýmýn 2006 yýlýnda Münih’te gerçek-leþtirilecek ikinci bir toplantýyla sürdürüleceði belirtildi.

Referanslar

Benzer Belgeler

Orman sınırları dışına çıkarma" ile ilgili ilk çalışmalar 1961 Anayasası döneminde yapılmıştır. Gerçekten de, ormanlarla ilgili olarak çeşitli spekülasyonları

Bu durumda, senetler, senet fonksiyonunu yitirerek, anonim senet (titre anony- me) hale gelmiştir. İhraç eden şirket, senedin hamilini ta­ nımamaktadır. Nama yazılı senetlerde de

trançaıse du service publie". Vlıehel Gentol : "L'idenlification du service publie par le jııge adıninistrauf".. Zira, Duguit'in kamu hizmeti tanımında iki

Nitekim Yargıtay 18.ci daire verdiği bir kararında, davacının kendi evladiye bağını elverişli delillerle ispatlamaması halinde, sadece onun annesi ve kendi çocuğunun

I.Azerbaycan Cumhuriyeti Millî Meclisi'nde kanun teklif etme hakkı (kanun tasarılarını ve diğer meseleleri Azerbaycan Cumhuri­ yeti Millî Meclisi'nin müzakeresine sunma

Bu çalışmamızda bir karekter özürü olarak psikiyatrik bir bo­ zukluk olan antisosyal kişilik bozukluğu olan iki vakamızın suç anında impulsiv davranmış olmaları,

Gerçekten, Anayasa, "Devlet­ çe kamu tüzel kişiliği olarak kurulan tek radyo televizyon kuru- mu"nun "özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı esastır"

IHftı .»HU , ı,.t > ı«H*Nt4Mi'iMi«|H!i , m>».. ğu beyanıyla eski hükmünde ısrarı mutazammın İstanbul Asliye 6. Ceza Mahkemesinden bu kere verilen 10.1.1945