• Sonuç bulunamadı

Mustafa Reşit Paşa ve ilk Anayasa

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mustafa Reşit Paşa ve ilk Anayasa"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Mustafa Reşit Paşa ve

AZI insanlar doğmamış

olsaydı, belli toplulukla­ rın, doğanın ehemmiyeti­ ne göre, hattâ bütün insanlığın hayatı, bildiğimiz ve bulduğu­ muz gibi olamazdı. Alemdar Mustafa Paşa Sultan Mahmut’un ölümden kurtarılmasına imkân vermeseydi Osmanlı Hanedanı daha XIX. asrın ilk yıllarında tarihten silinmiş olurdu. Bundan otuz yıl sonra, bu defa sade Os­ manlI Hanedanı değil, bizzat Os­ manlI Devleti temellerinden sar­ sılıyordu. Sultan Mahmut, kendi kulları arasından seçip tâyin et­ tiği bir valisinin ordusunu, düş­ man olarak, Anadolu’nun orta­ sına girmiş gördü. Sadrâzam ve Seıdar-ı Ekrem’i esir düşmüş ve hakaretten başka bir mânaya gelmemek üzere serbest bırakı­ larak İstanbul’a yollamkmştı. Mehmet Ali Paşaya boyun eğ­ mekten ise Rusya’nın yardımına el uzatmayı yeğ bulan Sultan Mahmut, Hünkâr iskelesi Mua­ hedesine razı olmuş, ordusu Ne- zip bozgunluğuna uğramak üze­ re iken maddi ve manevi acılar içinde gözlerini dünyaya yum­ muştu.

Devletin başına on altı yaşın­ da bir çocuk, Sultan Mecit geç­ ti. Sultan Mahmut’un gözünden düştüğü halde, padişahın hasta­ lığı gizli kalsın diye dışardan hiç kimsenin alınmadığı Çamlıca k o ş

küne, kölelerinden Damat Sait Paşa vasıtasiyle sokulmıya mu­ vaffak olan ve Sultan Mahmut ölür ölmez yeni ve genç padi­ şahın elini ilk öpmek şerefini kazanan kindar ihtiyar Hüsrev Paşa, Sadrâzam olmuştu. Bu zat, esasen Mehmet Ali’nin şahsî düşmaniydi.

Nitekim Osmanlı donanma­ sı da, onun yüzünden Ahmet Paşa’mn ihanetiyle Mehmet Ali’nin eline geçmişti. Babı-âli, Mehmet Ali ile doğrudan doğru­ ya anlaşmak için tertipler alır­ ken beş büyük devlet, kendi yar­ dımları (yani müsaadeleri) ol­ madan bu hususta bir karar a- lmmasmı devlete bildirdi. Bu nota ile Osmanlı devleti, o beş devletin vasiliği altına girmiş bulunuyordu.

Ne oıdu vardı, ne donanma kalmıştı. Memleket içinde yer yer ayaklanmalar da eksik de­ ğildi. Dışta ise Avusturya ve Prusya, Fransa ile Ingiltere ve Rusya arasında Mehmet Ali me­ selesi için bir hal yolu bulmıya çalıştıkları halde Fransa’nın ba­ sında bulunan meşhur Thiers ve Hariciye Bakanı gene meşhur Guizot, Mehmet Ali tarafını tu­ tuyorlar ve işi geciktirmiye uğ­ raşıyorlardı, Zavallı halk, o de­ rece derin bir ümitsizliğe kapıl­ mıştı ki son yılları baştan başa yenilmeler, hattâ bozgunlarla dolu olan Sultan Mahmut’un ce­ nazesi Divan Yolu’ndan geçer­ ken:

ilk Anayasa

1

Y A Z A N

Hasarı - Âli YÜCEL

— Padişahım, bizi bırakıp ne­ reye gidiyorsun ? diye ağlayıp bağırıyordu.

Alemdar’dan sonra ikinci bir Mustafa, Türk milletinin imda­ dına yetişmişti: Mustafa Reşit Paşa. Paris ve Londra elçilikie- r'nde bulunuşu, onun gözünü Garb’a ve Garb’ın ilerleyişlerine açmıştı. Avrupa milletlerinin maddi ve manevi kuvvetlerini, bizim bu iki yöndeki acı duru­ mumuzu sarahatle görmüştü.

Milletinin bir talihi oldu. Aksi halde Reşit Paşa, düşündükleri­ ni yapmak için memlekette baş­ ka bir kuvvet bulamazdı.

Timür - Tüzükât-ı ve Kanun- nâme-i Osmanî gibi tarihî ve ad- : lî belgelerden sonra ilk Ana Ya­ sa sayabileceğimiz Tanzimat Fer manı; büyük bir Kiyaset ve ce-; saret delili olarak Mustafa Reşit Paşanın kaleminden çıkmış ve j, Gülhane Kasrı önünde onun di- 1

linden memlekete ve dünyaya

i-Eerman, mal hakkını da taar­ ruzdan masûn kılıyordu. Şunu itiraf ediyordu ki, bir insanın olmasa bile canını, ırzını ve ma­ lını muhafaza için ona taarruz 'll. edildiği zaman her kötülüğü ya­ pabilir. Artık hiç kimse hakkın­ da gizli, açık idam ve zehirleme muamelesi yapılmıyacağı gibi herkes malına ve mülküne bü­ tün serbestliği ile malik ve mu­ tasarrıf olacak, hiç bir taraftan müdahalede bulunul mıyacaktı. Çünkü padişah başta olmak üze re derece derece devlet yerleri­ ni işgal edenler, güçleri yettiği kadar ve yettiği kimseler hak­ kında gasp ferman ve emirleri veriyorlar ve onun bunun malı­ na, mülküne el koyuyorlardı. Va taııdaştan yerli yersiz vergi alın­ ması ve icaplı icapsız askerliğe çağırılması da menediliyordu.

Anlamıştı ki, mümessili Türkler | şitirilmişti. Dinliyenlerin başm- olarak tâ Viyana kapılarına da- j da Padişah olmak üzere, bütün yanan Müslümanlık, Avrupa hı- j vükelâ, ulemâ, diğer devlet rica ristiyaniığma karşı artık yayı

ma ve ilerleme politikası değil; toparlanma ve derinliğine kuv­ vetlenme politikası takip etmeli­ dir. Bunun için Müslüman - Hı­ ristiyan ayıran bir iç siyaseti derhal terketmeli; istilâ devrin­ de haşmetimizin saldığı korku

\ yerine bu zayıf halimizde hasıl

i olan nefreti, uslu ve akıllı bir , siyasetle Avrupa milletlerinin ruhundan silmelidir. Avrupa devletlerinin, o zaman araların- i da mevcut ayrılıklardan istifade ' edip en kuvvetlisi kim ve men­ faatleri bizim bekamıza en çok uyanı hangisi ise onunla işbir­ liği ederek ve bunda geçici fay­ dalarla sapmalar yapmıyarak dış emniyeti sağlamak, içte cid­ di ıslahata girişmekten başka kurtuluş çaresi yoktur.

M

USTAFA Reşit Paşa, bu esaslı noktaları anlamış­ tı. Şimdi kolayca söyleyi­ verdiğimiz bu fikirlere o devir­ de varabilmek, pek büyük bir lekâ eseri idi. Mazi gururunun gözleri dumanlayıp hakikatleri olduğu gibi görmeğe imkân ver- miyen yaygın ve aldatıcı bir kıymet olarak devamı, bütün dünyaya (hattâ hıristiyan âle­ mine olduğu kadar mezhep ihti­ lâfı sebebiyle bir kısım Müs.ü- manlara bile) düşman gözıyle bakan kör taassubun hâlâ eski .usullerle yaşamak istiyeıı gafil hayat görüşünde İsrar ve inadı; bu hakikati görebilmiş devlet adamlarında cumhura karşı ko­ yabilmek cesareti bırakmıyordu. O zaman otuz dokuz yaşlarında bulunan Mustafa Reşit Paşa, cü lûsu tebriki için İstanbul’a gel­ miş, çocuk Sultan Mecid’e devle­ tin durumunu bütün acılığı ve açıklığiyle anlatmıştı. Sultan Mecit’in vücutçe narin, yorucu mücadelelere girmekten çekinir, fakat sağduyu sahibi ve anla yışlı bir yaratılışta oluşu, Türk

li, elçiler ve kalabalık bir halk orada idi. Padişah, bu konulan esaslara riayet edeceğine ve ile­ ride usulünce alınacak kararlara aykırı kimse lehine ve aleyhine iradede bulunmıyacağına (Vai.a- hi) diye Tanrı adına yemin etti­ ğini ve bütün vükelâsına da Hır-;

nat

İR DE Meclisi Ahkâmı Ad liye öyle tensik olunuyor­ du ki bu, bir nevi Salta- Şûrası, daha doğrusu, tâyin ile kurulan bir Kurucular Meclir si idi. Bu gibi meclislerde evvel4 ce yüksek rütbe ve nüfuz, ikbal sahipleri konuşabilirdi. Böyle olmıyan âza, edep üzeıe otuıur vc susarlardı. Serbest müzakere usulüne uygun olarak çalışılma­ sı için “mühim bir madde müza­ kere olunarak veyahut lâyihası _ vkaleme alınarak birer suretinin kai Şerif’te yemin ettirdiğini i- Meclis âzasma dağıtılması, o lân ettiriyordu. Mutlak saltanat- nıade lehine ve aleyhine söz söy- tan bir türlü vaz geçemiyen ha- liyecek azanın reise isimlerim lefleı-iııin zıddına Sultan Mecit, yazdırması, sırada olan, en aşa- ister istemez bu fedakârlığı yap- ğı rütbede bile bulunsa iptida mıştı. Tanzimat Fermam gibi ge- onun söz söylemek hakkı olma- ne bu koca vezirin büyük eserle- sı, rey çokluğu ile karaı alınma- ı-inden biri olan Şinasi, ona böy- s* ve bunun padişaha arzedilme- le demekte ne kadar haklıydı: si eşit rey vukuunda padişahın

Bildirir haddini Sultan’a se- hakem olması, padişaha bilvası- nin kanunun ta veya başka yollardan şu

tara-Tanzimat Fermanında padi- f m reyi icra olunursa münasip şah, uyruklarına yaşamak hak- ve hayırlı olur, yahut bu tarafın kını tanıyordu. Bugün, bu hak, reyi zararlıdır gibi söz likasına bize etrafımızdaki hava kadar cüret edilmemesi, Meclisten soıı- tabiî gelir. Fakat o devirlerde! ra şurada, burada itiraz ve tez- hiç de öyle değildi. Cevdet Pa-: yif suretiyle söz söyliyenlerin şanın şu kanlı levhasına bakı-j ümmet arasına ayrılık sokmak

mz: _ suçuyle açık muhakemelerinin

“Adam öldürmekle piliç kes-^ yapılıp tard ve ihraç, azil ve te­ mek bir gibiydi.^Hattâ bir aralık d;pleri hakkında irade çıkması’’ İstanbul’da erâcîf (dedikodu) ço- gibi kaideler konmuştu. Bunlar, ğalmakla önünü almak için Mec

lisi Vükelâdâ bir çare arandığı sırada Hâl et Efendi (Önce Sul­ tan Mahmut’un emini, sonra ba şını vurdurduğu meşhur devlet adamı) kâfi tedbir olmak üzere

— Şimdi Okçularbaşındaki ber berin başı kesilsin. Saire havf ve dehşet gelür ve erâcîf in ar­ kası kesilür.

Dedikte huzzardan biri: — Aman, o benim berberim- dir.

Demekle Hâlet Efendi: — Ana mahsus değil a. ött taraftaki berberin boynu vurul sun, maksat hasıl olur.

Dediği meşhurdur.” Kendimi­ zi o berberlerden birinin, hattâ bizzat Hâlet Efendinin yerine koyarsak hayat hakkının, (ve­ lev nazarî olarak) verilmesinde­ ki ehemmiyeti kolayca takdir e- deriz.

meşrutî idarenin ilk tecrübeıe riydi. Ne yazık ki bir çok iyi iş­ lerimiz gibi devam edemedi, bal­ talandı.

işte Mustafa Reşit Paşa, Os maıılı Devletine yeni prensipler getiren yeni teşkilât kurdurarak ilk Anayasayı tek başına vücude getiren büyük devlet adamımız­ dır. Böyle bir Türk çocuğu, yüz elli sene önce (1800 yılının 33 martında) doğmamış olsaydij her halde bugünkü Türkiye, bugünnü gibi olamazdı. Bir kısım çağdaş­ larının türlü isnat ve iftiralar­ la çok ıstırap çektirdikleri bu Türk büyüğüne saygı borcumuz, minnetimiz kadar büyüktür.

Referanslar

Benzer Belgeler

Daha sonra rad­ yoda adımı duyunca arkadaş­ larına benim oğlan çok hislidir.. Müzik

Moskova Güzel Sanatlar Akademisi'nde başladığı eğitimini, Rus ihtilalinde Türkiye'ye gelerek, İstanbul'da Güzel Sanatlar Akademesi'nde devam ederek, bitirdi.. Çallı

Extramedullary plasmacytoma accounts for 4% of non-epitelial tumors of the nasal cavity, parana- sal sinuses and nasopharynx and they usually occur in patients between 6 and 7

EŞİ EN B U YU K DESTEĞİ ' > , } Barış Manço, sanattaki başarısının yanısıra birbiri ardına hazırladığı televiz­ yon programlarında, gücünü eşinin

Anterior- posterior göğüs grafisinde, asimetrik torasik malformasyon, torakal vertebralarda segmentasyon ve formasyon defekti ve kostalarda füzyon, genişleme ve

Milletimin münevverlerine, mensup oldukları Türk kütlesinin, zaten asırlar- danberi var olan şahsiyetini bugünün ilim, teknik ve felsefe sahasında

I hope you are keeping excellent health and Allah will grant you good health and success in all

Sertel Demokrasi Ödülü yıl içinde demokrasi için en iyi savaşı vermiş olan gazete ve gazeteciye verildi.. Gazetecilik ödülü Nadire Mater’e, gazete ödülü ise