ŞAHSİYET TERBİYESİNDE
DİNİ KÜLTÜRÜN ROLÜ
Doç. Dr. Neda ARMANER
Din hem bireyi hem de toplumları etkileyen bir kurumdur. Fakat
bu etki çok karmaşık bir bütün içinde olduğundan başlı başına
soyut-lanamaz. Biyolojik koşullar yanında yaşanun ekonomik, sosyal,
siya-sal hatta fizik ortamı birbiri içine geçmiş haldedir.
Psikolojik şahsiyet, yeni deyimiyle kişilik (Fr.personnalite, Ing. per-sonality) sözcüğü ferdiyeti aşan bir anlam taşır. Bu sözcüğün Latince "persona" kökünden geldiği bilinir. Bu da eski Yunan ve Roma
tiyat-rolarında yüze takılan maskenin ifadesi anlamındadıı:;. Şu halde
şahsi-yet, başlangıçta insamn kendisinden çok yapma (sun'i) görünüşünü,
da-ha da ileri olarak, aldatıcı bir görünümünü ifade ediyordu. Bu ikilik
şah-siyet anlayışında kendini göstermektedir. Bazılarına göre şahsiyet,
baş-kalarına gösterilen ya da gösterilmek istenilen yüzdür. Bazılarına göre
ise, dış görünüşün altındaki insamn asıl benliği, özüdür. Belki de bu iki-lik şahsiyetin ta kendisidir. Şahsiyetıe bir yandan temelli biyolojik olan
kalıtımla ilgili iç yapımız; güdüler, organizmaya en yakın olan
dürtü-ler vardır. Diğer yanda da bireyi durmadan etkileyen sosyo-kültürel,
sosyo-ekonomik güçler. İşte hu ikiliğin uyumlu bir bütünlük
gösterme-siyle şahsiyet oluşur. Şahsiyeti belirleyen ifadeler, kişinin tüm
aksi-yonlannda görünüm kazanır. Bunun için psikologlarca şahsiyet,
bire-yin davramşlarının bütünü olarak değerlendirilir. Böylece şahsiyet
pat-ternleşmiş bir davranışlar sistemidir derken davranışı meydana getiren
biyolojik ve motivasyonel faktörlerle çevre faktörünün temelde bu
sis-temi var ettiğini düşünürüz.
İnsanlar arasındaki motivasyon el farkların genellikle zeka,
kabili-yet ve kuvvet farkları olduğu muhakkaktır. Bunlar, bir kimsenin
yapa-cağı davramşlara, hayatı boyunca öğreneceği şeylere ve nihayet
şahsi-yetine etkide bulunurlar. Kuvvetli ve zeki bir çocuğun şahıslar arası
L44 j\"EDA ARMANER
ıçın bireylerin çevreleri yk olan ilişkilerinde hiyolojik faktörler daima
içe-rilmiş hir durumda bulunur. Biz hurada tck tek şalmlardan ziyade
gu-rupları temsil eden modal bir şahsiyetle ilgileneceğimiz için, hatırı
mı-za gurupların değişik biyolojik özeııiklere sahip olup olmayaeakları
gi-bi gi-bir soru gelecektir. Böyle hir sorun, ancak, hireyler arası ilişkilerden
uzun hir zaman tecrit edilmiş, mahdut menşeli ve kendi aralarından
evlenmek suretiyle çoğalmış guruplar için var olabilir. Yoksa şahıslar
arası ilişkilerin çok olduğu ve gunıp hareketlerinin yaygın bulunduğu
bir durum için hahis konusu olamaz.
Modal şahsiyet bakımından biyolojik faktörlerin içerilebileceğini
kabul etmekle heraber, guruplar için veraset sabit hir değişken olarak
görüldüğü takdirdedir ki, genel olarak çev)'('nin ve özeııikle
sosyo-kül-türel faktörlerin birey üzerindeki etkilerini incelemenin hir anlamı ve
yarar; olabilir.
Biliyoruz ki, sosyo-kült.ürel sistem, kendisine iştirak eden kişiler
için ortaklaşa paylaşılan hir seri pat.ternleşmiş uyarı (tC'nbih) durumları
yaratmaktadır. Yine bu sistem, hir hütün olarak grubun yarattığı
va-ziyedere uygun ~clakki edileeek tepkileri meydana getirmek için aşağı
yukarı istikrarlı bir şekilde ıığraşır ve bu tepkileri alışkanlıklar olarak,
bireyde meydana getirmek için gayretler sarfeder. Bı< yönden, bdirli
bir kültürün istediği türlü alışkanhklar içerisinde insan eğitim görmeye
başlar başlamaz etki durumu ortaya çıkar ve gdişerek gider.
Kültürleşmiş genel eğitim yöntemlerinden başka, bireyin bir
za-man süresi içerisinoe öğrenmesi gereken değişik rolleri ve bu roııerle
il-gili bir davranış, duygu ve değerler sistemi vardır. Bu d(~ğerler sistemi
içinde bulunan dini kültÜrel öğrenme, diğer sosyo-kültiirel öğrenmeler
gibi tasviI' ve tasvipsizlik kutııplıığuna göre i~lt~r. Tasvip edilen
reaksi-yonlar için verilen mükMatlara ilave olarak tasviI' ct.lilmeycn tr~pkilcr
için sahit hir cezanın karşılıkları hildirilir.
Dini kültür eğitiminin hu ~ckilde işleyi~i bireyde }Jclirli düşünce
ve alışkanlıklar ve öğrenilmiş motivasyonlar sistemi ile belli h(~yecan
patternleri meydanu getirir. Diğer taraftan ayııı kültür, gurur için
or-tak semholler koymak suretiyle pattcrıılcşmiş olalı tüm tecrühelerin
derinleşmesini sağlar yahut kolaylaştırır. Burada duygu ve
düşünceler-le birlikte bilinç altı mekanizmaların ya oa kompl(~kslerin hir şahsiyet
yapısı meydana getirecek biçimde organize olduğu meydana çıkar.
D;-ŞAHSiYET TERBİYESiNDE DiNi KtLTÜRÜN ROL\;
145
ni kültür, hir toplumu teşkil eden çoğunluk grubun davranışlarını
tem-sil ettiği için, hu kültürel patternleşmcyi rlerunileştirmek suretiyle
bi-rey, toplum için istenen hir tipin özelliklerini benimsemiş olur. Bu
ha-kımdan Kardinerı'in "temd şahsiyet" yapısı, Erich Fromm'un2 "sosyal
karakter"i, Margaret 'Iead'in3 ve sosyal psikolojiyle uğraşan diğer bazı
psikologlann kııllandıkları "milli karakter" kavramı, Davis'in4
"kültü-rel şahsiyet" ve nihayet "moda! şahsiyet" kavramları yukarıda
hahset-tiğimiz olguyu açıklamak üzere kuliamlır. Bunların yanında ise, dini
kültürün, daha doğrusu psikolojik deyimiyle dini tc1kinin yoğunluk
nis-het: ve derecesine göre biçimlenen bu modal dini şahsiyet, amprik
ola-rak var olmayan, fakat: bireylerin sosyalizasyon sün~eiyle öğrendikleri
gen d kültür patternlerinden oluşan ve gurup üyderinin çoğunluğunun
iştirak ettiği kavramsal hir yapı durumundadır.
Biz hurada, şahsivetin özel taraflarını incelcmevi hir tarafa
hıra-.,i • "
karak, hir guruba iştirak eden hireylerin petternleşmiş ortalama
dav-ranışIarını temsil eden din.i kültürün, yine ortalama olarak bir şahsiyet
meydana getirmede oynadığı rolü helirtmeye çalışacağız.
Sosyo-kültürel çevrenin toplum üzerine yapmış olduğu etkiler
çe-şitli olup, özellikle kapalı çevre içindeki dini kültürün birey üzerindeki
yoğunluğu açık bir keyfiyettir. Bireyin içinde doğduğu ve hazır olarak
hulduğu bu evren, ol'gani~.maya doğmadan evvd hile etkide
hulunahi-lir ve hireyin özelliklerini tayin cdehilir. Hatta bu etkisini bireyin
ölü-müne ve daha sonra~ına kadar da devam euirehilir. Bu bakımdan
di-nin soyo-kültürel etkenlerinin kapsamı hakkında hir fikir vermekle
he-raher hu kültürün şahsiyeti hiçimlendirmed(~ oynadığı önemli rolü
göl;-termedeki çabaımza yanlını e(kc(~k hazı mat(:ryeiin genelolarak hir
se-rımını yapmak yararlı olacaktır.
Bi~. sosyo-kültürel ortama bakarak doğacak organizına üz(~rind(:
hazı tahminlerde pekala hulıl11ahilİr, hatta onun tarihi bİr kahraman
figürü. mü yoksa hir kriminul eylcm insanı mı telakkİ eıJilehİlece~j
yo-rumuna gidehiliriz.
J Karıliner, A.: Th" lııdi,.idual aıııl Ili, Suciety, :'i.'1'.193'1 ".12. JI)(ı, 407. 2 Fromm, E.: E,e"pe frnm Freedoııı. :\'.'1'.1'141 '.277.
3 }\lea,L M.: And Keep YOllr P"",der Dry. (Morrn", aml Cu.. 194.2). !\Icad bu eserinde
Ame-rikan karaı ...tc rini in~dcr.
146
NEDA ARIIfANERİnan ca bağlı olan sosyo-kültürel şartların, bir organizmanın
doğu-mu kadar ölümünü de tayin cdebildiğini yukarda söylemiştik. Bu had
derccedeki ölçü üzerinde vereceğimiz örnek İslamdan önceki Arap
ta-rihinden; Cahiliye çağı yaşamından olacaktır. O devirdc yaşayan Beni
Tamim, Kureyş ve Beni Kinde kabileleri arasında genelleşen bir adet,
vardı. Bu da doğan kız çocuklarını diri diri gömmekti. Böyle bir
hare-keti onlar, bir gün şereflerinin lekeleneceği ya da yoksulluk çekeceği
kor-kusuyla yapıyorlardı. Göçebe Araplar, yaşamasını istedikleri kızlarına
yiinden örülmüş bir cübbe giydirerek deve veya koyun güttürürlerdi.
Öldürmek istedikleri kızlarını ise, ya doğar doğmaz ya da altı yaşlarına
geldiğinde ona güzel elhiseler giydirip akrabalarına götüreceklerini
söy-leyerek, çölde önceden hazırladıkları çukura atar, üstünü toprakla
ör-terlerdi. Doğan kız çocuklarının diri diri gömülmesi eylemini ifade eden
va'd kelimesi Arap dilinde yerleşmişti. Hatta, (Va'dü'l-benat min
el-mükremat diğer bir varyanta göre ise, (Defnü'l-benat min el-mükremat)
meselinin dilde yerleşmiş olması da bunu açıkça teyit ediyordu. Sadece
birkaç kabileye münhasır olmayan bu geleneğin Arap kavminden
kalk-ması aneak Kur'an hükümlerinin ve anlayışının, diğer bir deyimle
İs-lam kültür değerlerinin benimsenip yaygınlaşmasıyla mümkün
olmuş-tur.
Kur'anda İsra Süresinin 31 nci ayeti bu geleneği açık şekilde
ya-saklıyor: "EvIadınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyiniz. Biz onları
da sizi de rızıklandırırız. Şüphe yok ki onların katli pek büyük bir
suç-tur."
Aynı şekilde Tekvir Süresi 9 ve 10 ncu ayetlerinde kız çocuklarını
öldüren için büyük sorumluluk; vebaı yükleyen şiddetli ifadeler yer alır.
Kur'an'm yanı sıra, Hz.Peygamberin tutumu ile bu husus kesin
olarak takhih edilir.
Burada açık bir şekilde, mecburi bir dini kültür değişimi ve onun
etkilediği yalın davranış örneklerini izlemek mümkündür. Yine bu
ko-nuda İslam tarihinden ilk akla gelen örnek Hz.Ömer'in davramşıdır.
Zira müslüman olmadan önee kendi eliyle gömdüğü bir kız evladına
kar-şı müslümanIığı kabul ettikten sonra duyduğu merhamet ve teessüriyet
onu ömrü boyunea etkilemiştir. İslam tarihi içinde bunu yazılı olarak
belgeleyebiliriz.
Bundan başka İslam tarihi kitaplarınua yer alan, Teym
ŞAHSiYET TERBİYESiNDE DİNİ KtLTVRÜN ROLÜ
147
haline getirdiği hu hareketini kesinlikle terketmesi, tipik ilıtida
(cover-te d) halinin olumlu hir reaksiyonu şeklinde düşünülür.
Bu bireysel vaziyet alışlara daha genel ölçüde değineeek olursak;
esasında Müslümanlığın, Hristiyanlık gibi, her bakımdan bir devrim
olarak ortaya çıktığını ve müslümanlığın onu benimseyen toplumların
yaşamında yeni bir çağın ve kültürün başlangıcı olduğunu görürüz.
Di-nin getildiği bu değişiklik maddi olmaktan çok manevi ve psişik
alan-dadır. çünkü dinin asıl ve ilk işi ruhlara hir yön vermektir. Latineeden
gelen (conversion) kelimesinin sözlük anlamı da değişme, tebeddül,
me-eazi ifadesiyle ıslah-ı hal, ihtida yani hidayete ermedir. Böyle bir hal ise yepyeni bir mecrada ve genellikle e~kisinin tam tersi hir yönde duygu
ve düşüneelerin var olmaya haşlamasıdır. Onun içindir ki, yeni dinin
ge-tirdiği iman ve ahlak ilkin bir paradoks yani ters bir sanı; aksi bir
ka-naat olarak ortaya çıkar. Buııun için rijid; tutueu olan kişilerde
değiş-meye, yeni (doxa) ya karşı mukavemet, direniş gibi türlü psişik
meka-nizmalar, helirtiler ortaya çıkar. Peygamberler ruhları kazanmak ve
insanları dinin buyrukları yönünde düşünmeye, duymaya ve hareket
etmeye alıştırmak çahasını sürdüren üstün ve seçkin kişilerdir. Bu da
herşeyden önee bir eğitim ve kültür yoludw'. Cahillik, bilgisizlik adı
ve-rilen bir çağı kapayarak, ruhlarda yeni imanın düşünce ve duygularını
işlemek, kelimenin tam anlamıyla yeni insanı yaratmak çabasından
baş-ka hirşey değildir. Bir dinin ruhlarda yerleşmesi yalnız öğretimle yani
bizim anladığımız biçimde belirli bilgileri vermekle mümkün değildir.
Yeni bir şahsiyetin, psikolojide (set) dediğimiz ruh halinin doğması için insanı etkileyen tek değil türlü faktörlerin bir arada var olması gerekir.
Ve bütün bu haller hir din psikoloji~inin temel konularıdır.
Sosyo-kültürel çevrenin hirey üzerindeki etkileri, hiç kuşkusuz çok
yönlü ve kompleks bir karakter gösterir. Nedenler bazen açık ve belirli,
bazen de çok çeşitli ve müphemdir. Bununla beraber, insanı konu alan
bilimlerin verileri ışığında bu sorunu aydınlığa çıkaraeak olan genel
pren-sipleri izlemek ve hu suretle detaylara inmek olanağı elbette ki vardır.
Çok motivasyonlu bir olayolan bu en yakınını öldürme fiili; eylemi,
yalnız dini değil, çeşitli psiko-sosyal ve ekonomik faktörlerin de göz
önünde tutularak incelenmesini gerektiren bir konudur. Ekonomik
ko-şulların zorladığı faktörlerin sosyo-kültürel bir adet olarak tevil edilip,
kişinin duygusal hayatına, düşüncelerine egemen olması gibi bir durum
ya-148
NEDA AR~[ANERkm bir süre içinde kişinin moral tavrı üzerinue etkisini sürdürmüştür.
Böylece ekonomik zorunluk arka plana atılmıştır. Geniş çapta böyle bir
conversion, yani din ueğiştirme olayında, psikolog )'1aslow'un "A
The-ory of Human Motivation" adh yazısında ve "Motivation and
Persona-lity" adlı eserinde belirttiği (insan motivasyonunda ihtiyaçlar "needs")
teorisinrleki temel fikirlerine burada kısaca değinmekle bu olgunun
psi-şik tarzı üzerinde bir karşılaştırma yapmış olabiliriz. l\laslow, davramışııı
her zaman motivasyonla meydana geldiğini söylemekle beraber, aynı
zamanda bjyolojik, kültürel ve duruma Iıağlı sebeplerle de tayjn
edil-diğini ilave etmektedir. Yine Maslow, insan motivasyonunda kültürel,
mahalli, bilinçli isteklerden daha çok roloynayan faktörün esas bilinç
dışı istekler olduğunu, her motivasyonlu (diirtülü) davranışta bjrçok
biljnç dışı jstek ifadesinjn bulunduğunu, her uavranışııı, her fijljn
birden fazla motjvasyonu (dürtüsü) olduğunu helirtjr.
Maslow'un ihtiyaçlar teorjsinde ileri sürdüğü jkjnei fikir ise
şöyle-dir: "İnsanın ihtiyaçları hir sıraya, hiyerar~iyc göre düzenlenmi~tir. Bu
bjr önem ve bjr çeşit kudret sırasıdır. Öyle kj en mühim, en kuJıetli olan
jhtiyaç, daha az önem taşıyan hir başka istek ve ihtiyaçtan ev yel
tat-min yolu bulmak jçin direnjr ve bu tatmin yolunu bulur.
Yukarıda örnek aldığımız islam tarihinjn tipjk ve otantik
(authen-tique) olgusuna bjr başka örnek ıle kültür antropolijisi üzerinde
jneele-meleri olan Rjvers'jn Polenezyahlar araswda ve diğer yerlerde yaptığı
gözlemlerdjr5•
Rivers'jn bahjs konusu ettjği olgu, imanları djri uiri gömmek
sure-tjyle öldürme ve bu fjjljn zamanının tayin edilınesi gjbi gözlemlerdjr.
Biyolojik temel prensiplere rağmen, hütün Im eylemler kültÜrel olarak
belirlenmiştir. Psikoloji ve özellikle djn psjkolojisi açısından bakılınca;
gerek bu ilkel toplum olayında gerekse putperest yani miişrik jken
cv-ladını öldürme rlürtüsünue öne geçen motjyler (saikler) ne iuj?
Müslü-man olunca bu (act) yani fijlin tamamen yok olmasınua haskın çıkan
motivler ise ne gjbi diirtülerdir? Bu tarihi tahlo karşısında hiz sadece
Maslow'un teorisi içinde kalarak değil de Freud ve Adlcr'in derjnlik
psi-kolojisi, diğer bir deyimle dinamik psikoloji ışığınJa ve özellikle
(holis-tique) görüşleri gözönünde tutarak açıklayahilirjz. Çünkü reaksiyon
durumu, bjreyin yaşammı bjçjmlendiren olayların v(~etkilerjn tümiinün
ŞAHSİYET TERBİYESİNDE Dİ Nİ KDLTÜRÜN ROLÜ
]49
ifadesid ir. Yaziyetalışta genetik potansiyel ilc l)irlikte hemen
l,elirtme-miz gerekcn vl~ aynı tarzda çok erkendcn roloynayan diğer önemli bir
faktör de ı;evre faktörüdiir. Eğer bireyin normal dışı davranışları ik
conversion yani ihtida halinde fizyolojik Vi' organik nedenll'f(~
uayan-dınlamayacak m.oral ve özellikle psişik temellere bağlı attitııde'leri
var-sa burada çevrenin kültürel etkisini dikkate almak ve incelemek
gere-kir.
Bilindiği gibi, gerek Kur'an hükümleriniıı, gerche Peygamberin
uevamlı telkinleri altmda, lıu tarihi kişilerin motivasyonunda dinı
kül-türün haskın hir duruma gelmesiyle çöl ~artlarının zor geçim
müeadele-lcrİne düşürdüğü bireyde biyolojik anlamdaki ihtiyaçlar geri plana
itil-mİştir. Psikolojik deyimiyle, üst bl'J).'in ~iddetli ve tam yüklü hir
durum-da olmasıyla, bu çatışma üst ben'İn lehine sonuçlanmıştır. Öylc ki, hu
gihi hallerde birey seve seve alışkanlıklarındaıı vazgeçer. Üyle ki, iç
hen'-den gelen ,'e canlının en öndeki ihtiy<ıçlarınuan sayılan ncv'in
korun-masına ait iç giidiiler inhihisyona uğrar. Üst ben'in hu inhihisyonunu
destekleyen cmir ve istcklerini ise ben seve seve yeriııe getiriı.
Şu husıısıı da gözden uzak tutmamak gerekir. Dip ister fdsefi
yön-dcn ister sosyolojik ya da psikolojik yönılen ineelcıısin, ılaima
karşımı-za karmaşık bir kültürel fenomen olarak çıkar. Bu bakımdan yalın Vt~
tek yöniii açıklamalar sorunu çözmekten bizi uzaklaştırır. Din
değiş-tirmeye hağlanan tutumların ruhsal yapı ve şahsiyet açısından kesin
çizgilerle bclirtilelıilen bir hiçimde düşünce değişikliği yaratması ve
bu-nun davranışa intikal edt~n yönlerinin bulunması, din psikolojisinin aua
konuları içinde incelenmektedir. Bununla beraber kültür sisteminde
önemi olan Vf~ bireyi sosyalleştiren dinin aynca, yardımeı yan
disiplin-lerin bulguları ve verileri yönünden de de almıp, psikolojik faktörlere
açıklık getirecek biçimdı' inedeme~i gen'kir. Bundan haşka;
1) DiIli kültür ik insan
2)
Dini kültür ile tipik dindar >;ah,iyct3) Ve dini kültürlc anormal şahsiyet arasındaki etki, tepki ve
tür-lü ilişkikr psikolojik yöntemlerle incelenmelidir. Bütün hu
incelemeler-lenle yer alan konunun ö:lii, şahsiyetin kültiirle olan yakın ilişkisini or-taya koyacaktır.