• Sonuç bulunamadı

[Cenap Şehabettin'in ölümü ile ilgili çeşitli gazete kupürleri]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Cenap Şehabettin'in ölümü ile ilgili çeşitli gazete kupürleri]"

Copied!
41
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

C

ï ï n

k m

ölü

mu

-Ç Ö Z Ü L Ü Ş Ü N E

VE

0

j* fc

FAZİLETLER:

Ait in ti BALAR.

í

N ¿

o o

-F

il o

r i n g

l l

Kl RAL

Q

ü

N £ ^

İ

33

Î

(2)

!

D ün Cenap Şehabettîn merhumun tabutu evinden çıkarılır

ve mezarına teşyi edilirken...

tabutu, alt katta bir odada, fakaMcen- ' dişi evin her tarafında ûü. ^iele^ça^ ^ Iışma odasatdaki kitapları^-" arasından ' şimdi çıkmış gibi idi. Masasının öze -

rinde, İŞpnr ~ık duran kitabında göz-

f ’ |(

süncü şahit ede)

Cenap, dün karlı ve fırtınalı bir ha­ vada sade; fakat çok hazin merasimle gömüldü.

Yakın dostlan ve hayranları öğle . den evvel onun Bakırköyde Yenima - hailedeki evinde toplandılar. Cenabın

'J ¿on*.

^Ş^D O hT üÎ

LSK BİR$

e

j

ŞER KÎşüS,

1

ÜZÜp.E^Zİp^ j

^ l K A i k ^ £ R \

*9> ) * - f<r

¿ i

‘ ( ¿ ¿ M

m huri

■ <

C e n a p Ş e h a b e t t î n

dün

d e f n e d i ld i

Merhumun yüzlerce hayranı, fırtına ve tipiye

|J»

rağmen onun cenaze merasiminde bulundular ( “ ]

m

t o

(3)

Merhumun yüzlerce hayranı, fırtına ve tipiye

rağm en onun cenaze merasiminde bulundular

( 'Birinci mahifeden m a b a t)

ferinin yeri; yazılarını not ettiği kâ - gıdında elinin sıcaklığı kaybolmamış - h. Şu varım kalan cümleyi, şimdi gelip tamamlıvacaktı sanki... Evine giren - İrrin gözleri, kapının her açılışında onu arıyordu. Fakat namaz vakti gelince, evin her tarafına yayılım* olan bu a* cıklı h’slerin de sonu geldi. Cenabın,

metfenine teşyi edilecek olan tabutu

etrafında toplanıldı. Merhumu seven* lerden biri, ölümü üzerine hazırladığı manzumeyi okudu.

Mazhar Osman Beyin hitabesi

Doktor Mazhar Osman Bey, büyük Slünün karşısında duyduğu ıstırapları söyledi.

Mazhar O sman Bey,(karlı toprakla • ra) gömülen karlar şairine")dair hatıra - lannı anlattıktan sonra:

c— Sen hilkatin özene bezene ya - rattığı bir (harika! zekâ) idin; senin tu - lûun ümitle, hayretle, sevinçle alkışlan­ mıştı. Cenap Bey diye herkes sana perestiş ediyordu. Sınıfının birincisi o- larak Askerî Tıbbiyeden çıktın, t e f e k ­ küre) (tahayyüle^ bediiyata ve (güzelli - ğe) olan meylin seni daha çocukken{siir

sürüklemişti. Duka (yirmi ya -

err.da) sen memleketin en büyük edip­

lerinden biri idin.

Plevnede şehit olan Şebabettin Be­ yin oğlu, sevgili Cenap Şehabettin... Bu (memleket)bugüne kadar sen'n ka- dar(kemaî)ve (malûmat]hsalıİbi,|sark ve garp lisanlarını Öderinden deriiftYbi

O (ölmek) istemeze! L 'o (hayatî) bütün ıstıraplarile beraber severdi. O daima genç ve güzel yaşamak isterdi. İşte o koca (mabedi edep') sarsılma d an, hasta-lığım en yakın dostlarına bile duyur - madan yıkıldı. O (parlak güneş) böyle (karlı, fırtınalı bir günde^urup) ett:.(Dâhi

şairi)Doktor Cenap Şehabettin

I

Bey!

(bilen,) (edebiyatı) fenle birleştirerek (harikalar)

^aratan bir (kimse) yetiştirmemiştır.» Mazhar Osman Bey sözlerine şöyle devam etti:

« — O, (güzel ya.şam?k)(dünyayı cen­ net görmek,) insanlar arasmda sevgi . den saygıdan başka birsey görme

de.

Seni bir doktor meslektasm, seni pek çok takdir eden bir dost gibi selâmlı­

yorum, seni Türk hekimliği, İstanbul

Üniversitesi namına selâmlıyorum.»

Kabristanda

Bu (nırtuktan)sonrâ(dua)edildi ve ce­

naze gözyaşları arasmda evden

çıkarıldı, ö n d e f çiçekler} yanlarda

birer dizi halinde (polis efradı)- vardı. İstanbul Üniversitesi, Türk Tıp cemi­ yeti, Esham ve Kambiyo Borsası, Bor. sa Acentalar birliği, Amerikan Kolleji, Tıp Talebe cemiyetı'Ie diğer bazı ze - vat çelenkler göndermişlerdi. Bu me- yanda gazetemiz t etrafından hazırla • nan çelenk te, en son makalelerini ga­ zetemizde yazan üstadm tabutu yanın­ da gidiyordu.

(Namazı^BaJnrfröy camisinde) kılın . diktan sonra, cenaze kabristana nak - ledildi. Olanca şiddetile devam eden (kar tipisinin altında^ (şairin tabutu)£net- fenine) indirildî. Kızı (Destine) Hanı » mm cesedi de bu metfende idi. (Baba kız()böylece ebediyetin kucağında, ha­ zin bir surette tekrar buluşmuş ve ku - caklasmış oldular. — M. S.

O

( t

s

p

o-Gs

S

Q

-O

G

O

P

0 >

D - £

mek isterdi. EH de, kalemi

de, kam da, kafası da ( tertemizdü) (nezahet numunesi) idi. ”Ö(Türklerin en.

Işııtriilr ■aıvleviMflna« 1 *T * ^

«luııııuıcsij ıuı, uyıurKienn en- .

büyük şairlerinden biri idi, lâkin (dün- 1 J ^ '' d _ / ^

ya şair!ermin)-bimahaba diyebilirim-(en " — —

malumatlısı) idi.

^Hayatta) gerek taUin ve gerek mu - hitin(araşıra sarsıntılarına"uğrattı.(Has. »as ruhu) bundan müteessirdi. (F elek) e- Unden (pn sevdiği)evlâdmı aldı, (çocuk-

1arma)(bedbaht hastalıklar) verdi, ö

rme - ; . >

_•____ 1 w *• i .

(feimsey^stirabmiyiiSseBfiTniai. (j^Bazt g e n çle rse k sevdikleri Eiu(üstadı)İhır

H W

J

M

K

1

paiamağa kalktılar, (kendini) mazisile müdafaa/ ettiği de oldu. Lâkin daha yade ben Cenabım diyerek halinin yük­ sekliğini. hersevi hasarahlleo^...’

(4)

4

■■'•i

«¡s

Ey uçarken düşüp ö!en kelebek Bir beyaz rişeı cenabı melek Gibi kar

Seni solgun hadikalarda arar. Sen açarken çiçekler üstünde

Ufacık bir çiçekli yelpaze, Na’ şın üstünde şimdi ey mürde Başladı parça parça pervaze

Karlar

Ki semadan düşer düşer ağlar! Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar, Küçücük sersefit baykuşlar Gibi kar

Sizi dallarda, İanelerde arar. Gittiniz, gittiniz siz ey mıirgan, Şimdi boş kaldı serteser yuvalar, Yuvalarda -yetimi biefgan!-

Son kalan mai tüyleri kovala«- Karlar

Ki havada uçar uçar ağlar.

C E N A P ŞEH ABETTİN

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş, Esini gaip eyliyen bir kuş

Gibi kar

Geçen eyyamı nevbaban arar.. Ey kulubun sürüdü şevdasu Ey kebuterlerin neşideleri, O baharın bu işte ferdası Kapladı bir derin sükûta yeri.

Elhanı Şita

(5)

Edebiyatımızda

kara bir gün

Cen

n oğla, merhumun yanm

kal-mif ton bir yazıtını, evini ziyaret

edenlere gösteriyor

H

ergim güneyle beraber doğan

b g e k « ) ^ n d ü T

Kitaba ençok iğilen^Cena^, (ö - nünde)iğîlecek bitaplar yazan (Çenapj)öl- dü. Nesre son seklini veren, kalanı ya­ ran, miintehabat yapmak istiyene külli­ yatını uzatabilecek olan adam, herkes, gi­

bi vefat etti. Gözlerimizin kamaşarak, şaşırarak bakbğı, (fanilerin^ enaz fanisi Cenap, insanlara, öldüğü için, benze . di.

O, ?-rveti Ftinuna nasıl sığdı? Bir edebiyat inkılâbının tepesine admı yaz­ mamak tevazınmu nasıl gösterdi? Ne okurken ve ne de yazarken kendisile müsavi olmıyanlarla nasıl yanyana dur­

du ? Bir mecmuanın tahrir heyetine

kendisini nasıl kattı?

Hakikaten onunla yanyana durmak neslinin her san'at adamı için tehli -

keydf. Şairlerimiz arasmda tahsilini

muntazam bir tertiple bitiren, çalışmak

bahsinde kalenderliği anlamıyan Ce­

nap Pariste nasıl lisan öğrendiğini böy­ le anlatmıştı:

V

t ® . '

nergtin

_____ _______ _ değişenr

(Figaro) yu alırdım, ayni muharririn

tesirine kapılmamak için bu gazeteyi

seçtim, her gün başmakaleyi ^ türkçeye tercüme eder, sonra gazeteyi gözümün önünden kaldırarak tercümemi fran - sırçaya çevirirdim; sonra gazeteyi tek­ rar gözümün önüne koyarak yanlış -

lanmı düzeltirdim.» , •

(N esir sairi^(istihza şairi, (aşk şairi, bir taraftan da (kelime şairi)idi7 Genç iken kamusu gazeteye boşaUamşair, sonra • lan blöblanjjtek taslarjgibi (pahalı ke - limeler) seçmeğe başladı. Lügatin hac­ mini, sesini muayene etti; kelimelerin yanyana sesi, teker teker sesi, hatta göz­ le okunduğu zamandaki sesi, ne ola bilir, o, bununla nekadar çok maş •

güldü. Halbuki bütün bu itinaların ne- ticesi (H aç yollannda) ki yeşil kaplı kitabının (Menasiki H aç) zannedilerek

sofular tarafından sehven satın alın

-ması oldu. % ( a

«Nesirde)defcruzj^ar;VnesiW * a z ııC -IT n 'iü i'» ~3Iyor3u. Evet, fakat, (senin

ne* ri^(pazımdari)güçtü üstat!

Bu senenin 30 kânunusanisinde ba­ na yazdığıjpnıektupta) şöyle diyordu:

«Anlıyorum ki haberiniz yok: Ben­ deniz fu n d a n yirmi gün evvel)(yahim ) R F «cönğeİGoh cerebrale» (buhranına) uğradım. (On beş gün) yatakta (frımıl - danamıyaeak haldi) idim. (Akıl Muh

tarla beraber tedavi eden h e k im l e r ) ^

3 ^ ^ d ^ @ û ^ V e fi^tt« <dü - rinm eldeİlÇ M Ü M ^hzi^ ettiler.

/ _ « » » /.it _

şunmemenjvpcm/ --- .

yazımdan acıyacaksınız ki (ellerim)(ha, zan yapraklan gibi^titriyor...»

Zavallı büyük (.Cenap) bu (mektubun- dan) 12 gün sonra adabı muaşerete rı - ayet eden sessiz ve pazik bir matem ö- nünde (cenazen) kalkıyor.

Eyvah!.. (Bos kalanYyerm?, boş

dm-masın d iy e (k a ç b :n san’ atkârınjotur - ması) lâzım.

v,

(6)

Sahip ve Başmuharriri ; Siirt Meb’usu MAHM'

_ ■

_;_—g

f.

9 uncu sene No. 2878

S A L I

13 ŞUBAT 193

Cenap Şehabettin

Öldü

|

Servetifünun neslinin en kuvvetli şahsiyeti v e naşiri C enap Şahabettin ,

Beyin vefatın ı b ü ­ yü k b ir teessürle h aber aldık. C e - nap Bey, ince, z e ­ ki ve m üstehzi e- da, kuvvetli eserle j vile edebiyat tari - > him ıze d eğ erle gir miş bir şahsiyettir. ' Son senelerde fra n sızcadan tü rkçeye bir lü gat h azırla ­

m akla m eşguldü.

Fartı m esaiden (ta- m am en voruIm u^~oIah(Çenap B u tlun

.*:« •aatlilrV Irıaa m / ra hatsizlif?!

( ü ç dört saatlik y kısa b ^ r a h a t s ız lığ ı

v e fa t pfmİstİr. CfiliaZCSl Vft

y.

m üteakip v e fa t etmiştir. C enazesi y a rm B akırköyü n de Birinci Ilkm ektep yanındaki H a z ırlık sok a gm da k ı evin­ den saat 12 d e k a ld ırılacak tır. K ö y cm aiin de nam azı k ılındıktan ^ sonra B akırköyündeki aile m akberesine kı- zım n yanına d efn ed ilecek tir. A ilesi - n e samimî taziyet v e teessürlerim izi b ey a n ederiz.

(7)

:

i *f~

İ 3 j <£.

Cenap Şehabettin

bugün defnediliyor

(Birinci aahifcden mabat)

luyor, kî hiçbirşey hissetmemiştim. Bu hayrete şayan haber acaba doğru m u? Söylediler, işte duyuyorum ki doğru! Keşki hayat gibi hem güzel, hem yala­ na benzer olsaydı, ö y le değil, d^S^I*? Bu, hem fena, hem ölüm gibi doğru!

Rengini hiç değiştirmiyecek bir kara

haber!

Halkın b*na ne diyeceğini bilemem.

Çünkü millet ve heyeti içtimalyemiz

namına birsey söylemek iddiasında de­ ğilim. Kendi kendime söylüyorum ki Cenabın bu anî gaybubeti indimde ya hayretten sonra gelen tabiî bir feryat ve figan, ya müthiş bir sükût ve sükû­ net, veyahut gene tabiî, fakat tabiate isyanla telâkki edilecek bir hâdisedir!

Yazıklar olsun!

Yalnız ona değil, hem onu bilenlere ve sevenlere yazık, en büyük üstatla - rmdan bulunduğu edebiyatımıza yazık,

hatta Cenabın öldüğünü duyduğum

ı için bana da yazık!

i

Bu beyaz sahifeye bu siyah sözleri

naklederken biraz da Utanıyorum: Benim pek muazzez ve muallâ do» - tum velen büyük ve en mütefennın şa. ir ve edıbimizJ|Penap SehabettininTede- biyatımızaj^emsalsiz hizmetleri) olduğu

r gibi benim yazılarımın da intişar ve iş- ,

tihanna onun binazir kaleminin çok

himmeti olmuştur. Diyebilirim ki ben o yegâne üstadm bir ihtiyar tilmizi idim.

Bu sözüm mahviyete yahut riyaya ham- ^ ___ ___

lolunmasın. Zaten bu iki ihtimalin ben­

ce yeri yoktur. Vicdanî bir kanaatle

yazıyorum ki asrın en rayiç edebiyatı olan garp edebiyatında Cenap hepi - mizin üstadı idi. Hâlâ da öyledir. Mü . essir iğtiyap etmekle eser kaybolmaz. V e müruru zamanla onun her(eseri)bir ^neveserjolacaktır! Yazıklar olsun bize! 13 şubat 1934 ne fena tarih! (¡^ A B D Ü L H A K H Â M tT p

-Cenap Şehabettin Peyin

defin merasimi

Merhum Cenap Şehabettin Beyin ce­ nazesi bugün kaldırdacaktır. Merhumun ikametgâhı Bakırköyünde birinci ilk - mektebin karşısındadır. Cenaze bugün tam saat on ikide evinden kaldırılacak, namazı Bakırköy camisinde kılınacak, gene Bakırköyündeki aile kabristanın­ da merhum kızının kabri yanına def - nolunacaktır.

Gençler mahfilinin daveti

Cumhuriyet Gençler Mahfilinden:

Büyük edip Cenap Şehabettin Be -

yin hazin vefatı dolayısile bilûmum

mahfil arkadaşlarının bugün saat 11,5 ta Bakırköy istasyonunda bulunmaları ehemmiyetle rica olunur.

(8)

. t C

;

Cenabın arkasından

Bu dağ devrilmez.. Bu güneş sön * mez.. Bu adam ölmez, diyorduk.

-Onun «lâvemut» san’ atini, maddi

varlığına da teşmil etmeğe alışmıştık. Cenap, cihanın şirazesini değiştirir* ken, edebiyatı da altüst eden inkılâp dalgalarının arasında, kendi gemisini

batırmadan selâmet sahiline eriştirmiş) daima genç ve daima dinç bir kaptan* di.

Cenabın dehâsı, hiçbir zaman, ya • hut pek te kolay yükselenemîyen mü ■ kemmeliyet zirvesinden, bugünkü e d e ­ biyatın loş sahasını, göz kamaştırıcı bit güneş gibi nura boğuyordu.

Bu nura kaynak olan gözlerin, ile «

lebet kapanmıyacağma bizler inuuf

ediyorduk.

fşte, kanandı. ,

( devrildi^. ^Süneş söndü/. \*Z»‘

nsnjföldü!

Bu meş’ um haberi aldığım dakik « da, inanmadım, demiyeceğim: İnan

dım .. Benim gibi, ömrü, yarım ar-

tamamlamak üzere olanlar, düny

en inanılmıyacak hâdiselerin mümkü- nülvuku olduğunu birkaç defa tecrübe

etmişlerdir.

Hayatunm ilk hakikî açışım teşkil

eden babamın ölümile, bugünkü soni

Hakikî acısını tevlit eyliyen Cenabın

ölümü arasındaki zaman fasılasında

böyle ne inanılmaz hâdiselere şahit ola dum.

İşte, Cenap adım ebedileştiren vuee in * an ölümün* de, bu te-n-âbelerimle jp*P i'n Vulımdınn.

n qn q galerimin örfinde, b«n»«s

*u®1îİ!zimu be, yıl e w e l, babamı*

* nıop vx.z o (tes&;1 edftn >a(Jlkt w <

» W «np^o,, ü e a M , temiz ve ti J inpjoXn|nâ ^ ha J «p o 'uınpaoAnî- eu°[BS ıpııbai^i

Vf

m.

i 1'/ '*

IANposTA

Ölümünden Sonram

19 Şubat

--- ---

---Cenap Şehabeddin

Son

Günlerini Nasıl Geçirdi?

{

Son Posta Muharriri Büyük Edibin Ya-

kınlarile Görüştü, İntibalar Topladı

İnsan büyüklüklerini kabul | ettiği varlıkların sönüp gidecek­ lerine bir türlü inanamaz. O n beş geue evvel bir gün "F ikret öldü,, haberini yazan bir gazeten'n satırlarını, hep arkasından bu elem verici haber için "yalan dı-,, diyecek bir teselli bekleyerek hakikî bir ümit, boş bir intizarla okrmuştum. Cencb n ölüm hr* * rinden sonra da ayni tereddüt inanmasnazlı’c içinde beyhude tir te’ zip bekleyoruın. İhtimal ki b ı ;

çok sevilenlerin kaybolması

akabinde hissedilen derin acılara tahammül edebi mek için hayaia bağlılığın koyduğu bir kanundur.

i Fikretin öliim gününü) bütün E’ r (nesle)(his ve san’at terbiyesi^ veren kudretli kalemile Fır (ma­ tem günü) Taline koyan (Cenabın ölümünden)sonra, (kendi ölürnü^ gibi bir (hâdiseyi,/ (millî varlığı­ mızın "fezayi hissinde,^ olanca dehşet ve ehemmiyetle aksetti- reineyTşImiz(C enap )~gÎbı ~bırihİ3^

Merhum Cenap

v

(9)

dünyasının) aramızdan ^eksildiğine) İnsanı inandıran kâfi bir ispattır.

(F ik retin arkasından:) ‘(onuj biz öldürdük.,, feryadıle döğürien (hassas şairinmiş ve fikir âlemi­

mizden) eksilmesi (^memleketin san’at ve edebiyat âlemine) (neye

\

mal oldu? Onun hesap ve kita­ bını salâhiyettar kalemlere bı­ rakarak (jjüyük edibin) Bakırkö- yündeki (inziva ve izlet yerini) ziyarete \gidiyorum.

Hazırlık sokağındaki (küçük köşk) sahibinin ebediyen kaybol- masından gelen b i r ( s essizliğel) gömülmüş, inliyor gibidir.

Kapıyı açanlar bu(ıssız iz’let- gâhta) artık kimsenin nefes alma­ ğa cesaret edemediğini, (çocuklâ- ntun) damadı (Haşan Tahsin Be­ yin evindi)bulunduklarını söyle­ diler.

-h ^ K a rta lte p e d e şimendifer hattı­ na amut olan bir cadde üzerinde (şan boyalı evind^ (Haşan Tahsin

Bey) beni kabul ederken:

— Elemlerimizi, büyük ölüden bahsetmek tahfif ediyor - buna emin olunuz - kaybımız öyle ko­ lay unutulacak derecede küçük değildir. Biz,(sonuna kada^taziye ve teselli ediImiye)mûETa'ç (öksüz­ leriz.)

Diye bana cesaret veriyor, ! büyük elemlerini hatırlatarak onları tekrar muztarip etmekte

olduğum için duyduğum mah­

cubiyeti hafifletiyordu.

Haşan Tahsin Bey; girdiğimiz odanın bir köşesindeki (koltuğu) j göstererek :

■— Merhum bize geldiği vakit işte fcuradal otururdu. Şimdi hâlâ onu ağır ve edalı bir vaziyetle şuraya gelip oturacak zennediyo- rum. (En büyük zevki) aramızda • koltuğun yanındaki radyo maki- nesini göstererek - racİyö dinle- mek ve(oturup konuşmaktı) Bilse- | __niz (çok sade ve çok sakin bir

(hayat)yaşayordu.

— _Onun(son zamanlarda^âzîâi çalışarak) yorulduğu söyleniyordu?

— (Çalışkanlık) onunla (doğan "Bîr (hitsletti) Ben hayatımda bu kadar çalışkan adam görmüş de­ ğilimdir. Büyük edip Tıbbiye mektebinin 1305 senesi mezun­ larının birincilidir. O tarih­ lerde Avrupaya gönderilecek talebe arasında açılan (m

üsa-baka imtihanında) da birin- j cıdır. Avrupadan dönüşünde ka- rantıne idaresine tayin edilecek doktorların intihabı için açılan

m u~.bakaya eden ecnebi

ve Türk doktorları arasında yine birinci gelm ştir.

Merhum Cenap B. Avrupada

den ve zührevî hastalıkları hak-

k*nt;aki ihtirasını arttırırken^^“ ’

bon’d ^ ^ d e b iy a t kurlarını) takıp ' i etmTş

f t

(lisansiye es letr) ol­

muştur.

• j

j

--- Oaon Çen büyük hususiyeti :) y evka 1 â^^jTezaketT)vTe (en sevdiği )

(10)

^ ¿ f j

f e ' ^ J c r c s ^

"doğan arızı oir şey dîye

Kamu

i ederdi. (M ü teb essin ^u h u n u diye­ bilirim ki yalnız lanr tekHçey bu- (lutiandırmışTır) (Cenap) birkaç se- ne evvel bir (kerimesini

kaybet-4 I f i j r ' < ( V > ) c £ " ^

o f e

\Ç)

¿s \j>j *^

2

—*J tSs? f t j 2 / ) ° t-¿ J ^ , }

b

'^LsİjIj>j\— 1 c f l f * .i. ^ " > ~ o r t r ^ ' 1 nSJ/j !< s y u 'c4^ç>

-> v

mişti. Kalbine gömdüğü bu rah­ metli kızın acısını ne yapsa kim- seden gizliyemezdi. Yazdığı (mer- siyeyî)göz yaşı dökmeden oku­

y a n la y ız .

O perii melâhatîn

7

y arap) -

Sergüzeşti ne kadar çirkinmiş

\ '

,O n sekiz yaşlarında hande fc e i^ [Ö lüverm ek: dem ek bu. mûmkûnmfl^p

Diye başlıyan bu hazin (mersiye:)

Bu ka<kr ezharı hüsnü bel’ederek Kara toprak , h?jri güzelleşse..

Gibi safvet dolu bir teessürle devam edip gider,

A rkasîndafbeş çocuğunu¿bırak­ mıştır.

Ölürken bu çocukların hep­ sinin babalarının başucunda | bu- lunamamalan hazin bir tecellidir.

Elemimiz büyüktür. Fakat

(öldüğü gündenberiJîHdığıımz Çnek- ! . „

tuplar) uzaktan ve yakından j

r*

gösterilen (Samimî alâka) (bize*) BuCbüyük elemin) (bütün dünya ilejpâylaşılmiş^ olduğunu gösterir

yön,,*

Haşan Tahsin Bey bana bun­ ları anlatırken çok büyük bir alâka ile bağlandığı şaire karşı !vecde kadar varan bir hürmet

! beslediği ayanen anlaşılıyor. t " .N

j Yığın halindeki taziyet mek-

(cC& r U ] r j J $ £ y ^

C Ç & j P j '% r fe )c \ v Jp\J>

J\s.

toplarının arasından bazılarını çil? aıarak lisanlarındaki samimi­ yetin kederlerini epeyce hafiflet- miye yardım ettiğini izah ediyor.

\

Haşan Tahsin Beye teşekkür edip ayrılırken büyük şairin kü­ tüphanesini ve evini ziyaret ede­ mediğimden gelen büyük bir teea sür doyuyorum. Çünkü bu büyük ¡adamın taşrada çocukları var ve bunlar gelmeden bu ev açılamaz.

(11)

C. Sahabettin

defnedildi

Karlar şairinin dünkü karlı havada def­

nedilmesi çok hazin bir tecelli oldu

V a fa tın ı teessürle y a zd ığım ız şair

v e ed ip Cenap Şahabettin Beyin ce n a ­

zesi dün B ak ırk öyü n de birinci ilk

m ek tep sakağındaki köşkünden saat 12 de k ald ırılarak B ak ırk öy cam iine götürülm üş ve ora d a nam azı k ılın dık ­

tan sonra da B ak ırk öy kabristanına

defnedilm iştir. C en azede, H üseyin Ca

bit, .M azhar Osm an, Hüseyin Sıret,

Hüseyin Suat B eylerle b irço k akraba ve dostları , b a zı şairler, Servetıfu

n un sahibi A h m et İh san Bey namına

da O peratör M urat İbrahim Bey ha zır bulunm uşlardır.

C enaze k öşkte iken B akırköylu

bir zat m erhum un b ir şiirini okum uş

ve bilâhaıa Osman Bey tees­

sür içinde söylediği sözlerini K arU r

şairini karlı h avada göm üyoruz, ne ha zin te ce lli!,, cü ’ m lesile bitirmiştir.

C enaze k öşkten kaldırılıp cam ie ve m ezara götürülürken sağ ve solunda

bir polis m ü frezesi bulunm akta . ıdı.

C enazenin önünde talebe teşekküller tarafından gönderilm iş çelen k ler var

di. (Cenap Sahabettin Beyin ailenin

(şa ir C elâl S ah ir)B ey bir tazıyet te. g ra fı gönderm iştir.

Cenap Şahabettin merhum

ur

Türkçeyi bihakkın bilen ve ona cidden tasarruf edenlerden biri i - di. Öldü ve yerini boş bıraktı. Ben Cenap Şahabettinle görüşmüş, o - nun - hikâye edilen - yakın huyla­ rını tanımış değilim., t& kin bizde (ik i üç devri edebî)değiştirdiği^ hal de(hiç biriısinde)yadırgâmamış f e ­ vtti üslûplu } bır(edip) olduğunda şüphe yoktuk. Onun nesrini)zevk ileT okumamak kabil değildi. A ra - dan ne kadar geçtiğini bilmiyor - dum. Bundan (belki yirmi sene ev- vel^yazmağa merale etmiştim. Na­ zım değil,"n esir! Nesrini en fazla sevdiğim muharrirlerin başında da Cenap Şahabettin gelirdi. Ö na bir (mektup jyazıp,(iyi yazm ak iç in c e okumalı ve ne yapm alı?}diye sor”- 'Sura... Doğrusu cevap alacağım - dan emin değildim. (İki gün sonra) - hangi gazetede bilmiyorum - BiT- ~na (hitap )edılmiş bTT(yazı-.iIe)(Ce - nap Şahabettinjcevap verdi. Neler tavsiye etti, şimdi hatırlamıyorum. Yalnız o zaman onun bana cevap verişi beni o kadar mütehassis et­ mişti k i; şimdi her ne hakkında o-

lursa olsun karilerin . sordukları şeylere - hep o zamanki sevincimi düşünerek - mutlaka ve aklımın er­ diği kadar cevap veririm. Merhu­ mun bana verdiği bu iyi itiyattan dolayı sim lj ouıırıfmatornli hâtıra­ sı önündejmlnnet nıs:ediyorum 7

(12)

12 Sayfa S O N P O S T A

Merhum Cenap Şehabettin

Hürmetkârlannm Elleri

Üstünde Defnedildi

Merhum Cenap ebedî

Aramızdan ebediyen ayrılması bizi çok derin teessürlere düşüren edip ve şair Cenap Şehabettin

Beyin cenazesi Dün öğleden

sonra Bakırköyündeki evinden kaldırılarak Bakıköy kabristanında kızının yanma defnedilmiştir.

Şiddetli bir kar tipisi ve soğuk, yüzlerce hayranının “ elhanı şitâ„ şairini elleri üzerinde kabrine ka­ dar taşımalarına manî olmamıştır. Cenazede Türk şiir ve edebi­ yat âleminin bütün mensupları, edebiyatı cedide ve fecriâti erkânı, Üniversite mümessilleri, matbuat erkânı, asker ve polis müfrezeleri bulunmuştur.

metfenine götürülürken

Mazhar Osman Bey Üniversite namına tabutun önünde bir nutuk irat ederek merhumun hayatınım teşrih etmiş ve kendisini Üniver­ site, ilim ve tefekkür âlemi na­ mına selâmlamıştır.

Cenaze merasiminde Serveti- fünun sahibi Ahm et İhsan, edebi­ yatı cedide üstatlarından(Hüseyin Cahit) ve {düşeyin Siret) Beyler de bulunmuşlardır.

Mazhar Osman Bey, cenaze evden çıkarken: “ Karlar, manzu­ mesi şairini karlı bir günde g ö ­ müyoruz,, demiş, Bakırköy ilkmek- tep talebesi de bir çelenk koy* muştur.

(13)

S T

-Cenap Şehabettini

Kaybettik

Merhum Cenap B»

[Yazısı İİçüdcü sa y fa d a ]

Cenap Şebabet

tin i Kaybettik

Edebiyatı cedide ve Serveti fünun devri üstatlarından Edip ve Şair Cenap Şehabettin’i de kaybettik.

Cenap Bey, denilebilir ki 15 senedenberi hayatını ve günlük mesaisini verdiği bir eserin uğ­ runda duyduğu yorgunluğun tesi­ rde gözlerini hayata ebediyen kapamıştır. O , on beş seneden­ beri Türk diline, baha biçilmez bir eser hediye etmeğe çalışıyor­ du. Bu eser Türkçe - Fransızca bir lügatti. Son zamanda bu işe kendisini okadar vermişti ki (gün­ de 12 saat durup dinlenmeden çalıştığı oluyordu. Hattâ damadı borsa kalemi şefi Haşan Tahsin Beye dün bu yorucu meşgale­ sinden memnuniyetle, fakat yor­ gunluktan kesilen titrek bir sesle bahsediyordu. Nitekim akşama doğru anî bir fenalık neticesi olarak Bakırköyündeki evinde gözlerini hayata kapadı. Merhu­ mun cenazesi yarın Bakırköyünde birinci ilkmektep karşısındaki evinden kaldırılarak köy içindeki camide namazı kılındıktan sonra aile mezarına defnedilecektir.

'■'-Sİ-Cenap Bey Tıbbiye Mekte- f binden doktor olarak çıkmış, j fakat hürriyetperver fikirleri na- zarıdikkati celbettiği için tstan- buldan uzaklaştırılmak maksadile kendisine Hicazda bir vazife ve­ rilmişti. Cenap Bey bu vazifede bir müddet kalmış, Meşrutiyetten sonra, şimdiki ismile Sahil Sıh­ hiye İdaresi olan Karantina Mec­ lisi azalığma tayin edilmiştir.

Cenap Şahabettinin birçok rtesir ve şiirleri vardır. “ Haç yo­ lunda,, isimli eseri çok kuvvetli tahlillerle doludur. Umumî harp­ te de “ Tiryaki sözleri,, isimli bir i' eser hediye etmiş, bu arada “ Avrupa mektupları,, isimli esari de çok takdir kazanmıştır.

İlk eseri “ Tamat,, isminde küçük bir şiir mecmuasıdır.

(14)

VfMbUUÜ ASI I

V

=5Ü5

\>ubat i»j4

Cumhuriyet

C e n a p Şehabettin

Edebî nesrimizin son büyük üstacf

1332 - 1333 senesinde Darülfünun - da edebî nesrimizin tekâmülünü tedris ediyordum. Takrir ettiğim derslerden

dört yüz sahifelik bir kitap vücude

geldi ki talebe tarafından litografya ile tabedilmiştir. Bu eserde Cenap Şeha - bettin pek mühim bir mevki işgal e - der. Çünkü edebî nesrimizin son bü - yük üstadı Cenaptır. Kendisi formaları görünce bir gün lütfen ziyaretime gel­ miş ve «aman, ben ne işler görmüşüm de haberim yok! Böyle şeyleri uydur­ mak için insanda Kemalzadenin kari - hası olmalı!» sözlerüe taltifime inayet etmişti. O zaman bu şakacı arkadaşı - mm sözlerini o, bir(siyah hakikat) ol - duktan sorvrâ^gurubunun huzurunda)(kan ağlıvanyyuregımleVtahattür) edeceğimi

nasıl düşünürdüm? Hususile Cenap

benden gençti. Meğer kara talihimde bu da yazılı imiş!

(Cenap)Şehabettinin(büyük bir edi - bimiz ve büyük bir nasirimiz)oTJuŞunu herkes söyler, lâkin ^nun edebiyatını') değilse de (nesrini tahlil ve besrih^eF - met~vazifesi (banaS düşmüştür. Bu va - zi^eyi nasıl ifa ettimse hemen (jkırk se­ neye yakın bir zamaıj) arkadaşım, dos^ tüm, muarız ve muvafîkim ölan(büyük Cenabının esirTisanınî) ol sun t genel eri mi- zAttahlil ederek tanıtmak /vazifesini de nekadar elim olursa olsun merhumun üfulünden birkaç gün bile geçmeden

İ

_____ __ ___ rr.._3 LV

öylece deruhde ediyorüm. V e işte bu­

gün bir nüshasını bile tedarik etmek

imkânı kalmıyau «Nesir Lisanı»(e se -

rimden) Cenan Sebahettine ait kısmı

ihtisar ederek yazdım, Cumhuriyete

gönderdim.

«Nesir Lisân» inda en ziyade (tahlil ve teşrih ettiğim^eseıTer. Cenabın « S a ç

Yolunda» ve «Avrupai Mektupları»

f

* ... Yukarıda isimlerini zikretti - j

ğimiz zevat arasında herkesten ziyade j

I (Cenap Şehabettinin nesri) şayani dik - kattır. [C enabın nesirlerindejTde(şiirle­ rinde) olduğu gibf fe n d in e mahsus ke- Iimeleri)(sıfatlan)(terkipleri)vard!r. Ken­ di zevkine göre fiiller yazar, tabirler kullanır, cümleler teşkil eder. Hangi e-

seri mütalea îunsa bunlardan birçok

misal bulmak kabildir.

Cenabın «H aç Yolunda» serlevhası altında yazdığı seyahat mektupların - dan bir mükemmel (sahifei tahkiye)«" - kuyalım:

« Bugün cuma. Vapura binişimizin üçüncü günü. Vapur sallanıyor. Küçük bir fırtına *r t. Gece bir aralık uyan - dığım zaman ben bu salıntıyı hissetmiş­ tim. Daha hiç kimse kalkmamış, her - kes uyuyor. Yirmi dört saat sonra ts- kenderiyeye vâsıl olacağız. (Versay) / ’

namı Ondördüncü Luiyi, (V andom )

sütunu Napolyonu ihtar ettiği gibi yir­

mi dört saat sonra vâsıl olacağımız

şehirde zihne daratı Darayı ziriizeber eden tskenderi Kebiri ihtar ediyor; za­

manı kadimin bu büyük askeri Hin - b

distan ve Yunanistan arasında bir mer- sayi mutedil teşkil etmek üzere Afrika sahilinin o noktai müntahabesinde İs­ kenderiye şehrini bina etmişti. Müte - (. akıben Yunanlılardan Romalılara, R o­ malılardan Araplara ve nihayet yedi - adilei Osmaniyana geçen bu beldei a

-tika mevkii coğrafisinin ehemmiyetiv

mevcudiyeti medeniyesini alarağniel ez- mine muhafaza etmiş, (Kartaç) (Tru- va) gibi bir harabe haline düşmekten

kurtulmuş... Oraya takarrüp ettikçe

ruhta bir takım hatıratı tarihiye uya - nıyor. İşte şanlı bir vak'a ki üzerinden on üç asır geçmiş olduğu halde tara - veti asliyesinden hiçbirşey kaybetme­ miştir Hafıza yalnız bu vak’ ai tarihiye- nin yadile iktifa edemiyor; Gözönün - den birer birer bütün felâsifei kadime Aristolar, Batlamyuslar, eski mabetler, eski kütüpaneler, eski fenler, eski e -

dipler müsabekatkârane bir telâş ile

geçip gidiyor. Daha sonra kenari der -

yayi tasavvurda yekdiğerine sarılmış

iki naşı kalp geliyor: Antuvan ile Kle - opatra... O iki sevdazedei meşhur bu­ rada birleşmişlerdi. Bu tahattur nazari hayal önünde bütün bir hail fi hüsnü aş­ kın perdei kesifi tarihisini kaldırıyordu. Muhayyel bir ziya içinde birbirini ku - caklıyan iki ruhu muaşıkm enzan is - tiğrakını temaşa ediyorsunuz...»

îşte Şinasi ve Servetifünun mektebi edepleri nesirlerinin hetnen bütün te- kâmülâtını cami, Kerltürlü nakısadân) en kü çük(zlfı ifadeden} (şivesizlikten) miiberra bir ^jesri enfes)! Bu (parçada'' (fransız şıvesnin tesiratı')da vardın fa­

kat pek mutedil bir derecede, gayet hoş bir şekilde.

Cenap Şehabettin Bey Servetifünun- da on, on beş sene evvel ( 1 ) bu kadar mükemmel bir nesir yazmakla bera - ber son zamanda daha ziyade (nasibei kemalOhaiz (mensureler)yazarak (hari - kuîâde zekâsının) tevakkuf ve İnhitat­

tan masun kalacağını ispat etmiştir.

«Avrupa Mektupları» ndan bahsetmek istiyorum:

Sekizinci mektuptan: Yenilikler ve (1) Ali Ekrem Beyefendinin bu yazdan 1332 - 1333 senesi ders takrirlerinden » telhis ettiği umıtnlmamaiirnr

(15)

güzellikler, farisî terkipler: «Naşı ne - cabet, iştihayi nazar, elemi mektum, ha rabei ıstırap, yakutu iftihar, âmadei in­ kisar, zülfü şeffaf, bediai billûr, mu - sikii şeref, mevcei hava, elemi müte - zaaf, rüyayi hayat, raşei derun, hududu feryat, nakşı ahenin, şiri pulat, levhai sadef.»

İşte Cenabın bile bu eserinden evvel belki hiç yazmadığı bir hayli terkip ki

her biri başlıca bir bedia addolunsa

sezadır.

(T ürkçe terkipler?) «Sabahın buğu - ~siı, kahraman bakiyeleri, balmumü~si- rnâlar, asabi bir sabah, aksırık serpin- tisi, yağmur tozu, ebkem bulutlar, ke - tum kuşlar, közyaşımn gölgesi, sıcak kelimeler, başarı güneş, berki bir ne - damet, asabi bir büklüm, siyah tavır, sinsi serpinti, soğuk ıslık, korkak fı - sıltı.»

Alelûmum tarzı beyanda yenilikler: «Bıraksalar belki teskeresinden kalka­ rak bütün şikeste hayat arkadaşlarına bir ümit ve kuvvet kanı tevzi edecek!»

«Her biri (kanından bir parçayı) bir (yakutu iftihar) gibi elbisesi üstüne çı -

karmıstı.»

«Bir yağmur tozu gayrımuntazam

fasılalı dalgalarla vagon pencerelerin­ de çıtırdıyordu.»

«Alman katarlarına alkışlar, hurra- , lar, çırpınan eller, sallanan mendiller, vagonlar içine atılan minimini demet -

ler, nazarlar, tebessümler, buseler...

Avusturya trenlerine koşuşmalar, so - ruşmalar, araştırmalar, alelacele mu - safahalar, teslim edilen küçük paket -

ler, tevdi edilen siparişler, selâmlar,

çıkınlar...»

«Siyahpuş kadınlar, parmaklan a - rasmda mendillerinin ıslak beyazlık

lan fışkırarak gözlerini süngerliyor -

la r...»

v «

«Sözler, sükfıtlan içinde putkuiut.»

«O o, sen şimdi onlann ellerine geç­ sen sana nasıl atılacaklar ve senin kü­ kürt, siper ve silâh kokan başını nasıl

derin kucaklıyacaklar.»

«Bütün varlığını uzatacak ve alınız diyeceksin.»

«Biz şairler biraz çocuk yaşanz ve ta ölünceye kadar biraz çocuk kalı

-«Asker gerdanlarına kilitlenen asabi valide ve hemşire kollan hıçkınklarla çözülüyor.»

«Temin ederim ki. dikkat ettim,

tren ileri emrini aldıktan sonra bütün

içindekiler ileriyi, hep ileriyi, yalnız

ileriyi düşünüyorlardı.»

«Rüzgâr (soğuk ıslığilc^olgun y *P - raklarda) sanki diyor: Eyvah, mevsimi hayat bitti! »

Bütün "bu (yenilikler) ayn avn tetkik olununca anlaşılır ki (Cenap Sehabet - tin'faalit Ziva nesrinden) müteessir ol- inakla beraber ^(nesre) bilhassa kenck- sinin tasarruf ettiği yenilikleri, gü r-b İlkleri müdekkîkane bir itina, muşkâ - fane bir vukufla blrlesrirmlstır, hîç te(frenk mukallidi )deği!dir. Şu bevanı efsunkârm, şu sekebil uslûbun tılsımı

hususiyet ve mümtaziyeti de işte bu

noktalardadır.

«e»

İste «Nesir Lisanı» eserimden Cena­ ba ait kısım, pek muhtasar olarak, bu­ rada nihayet buluvor. O büvuk edibin „esri kitabımda daha o ek ziyade î* A edilmiştir. Cenap Şebabetinin (edebi hüviyetinizse bu yazımda hiç söyleme­

(16)

etra-fiile an sımak irin bîr cilt yazmak icap

eder. ^Cenap^üvük karimde eserleri)

bap bap rornânTâr, fasıl fasıl uzun ti­ yatrolar yazmadı. O (makaleleri ) ve (mektuplarile)ıöbre3 bulmuştur. Bu ^kü­

çük eserleri'j'îse etkadar Vküyüktur) la her birinin zirini (<îesti ebediyet tabtim etmiştir! Büyük C en a b ın ız olan şiirle­

ri Vrasında da (Türklükle beraber) ya -

j

sıyacak Çnuhallet manzumeler) vardır.

Merhum üstadın külliyatını istisnasız

tetkik ve tahlil ederek ne kıymettar,

ne gevherin bir vücut zayi ettiğimizi

göstermek isterdim. Hayfa ki bunu

yapabileceğimden ümitvar değilim. Şu ^nakakrri ise (senin muazzez ha - tirana)kücük bir ütakadîmei hürmet^- ten ibarettir, kardeşim Cenap.

İS şubat 934

Namık Kemalzade AH Fkrem

-T>*

Cenap Şahabeddin

İInsan selinin içine karışmıştık^Cenap

“ Şimdiden alış, işte (mahşerde)

böyle olacak,, dedi

ı _ s —

Cemabın Pariste ağır başlı ve garp lisanlarının çoğuna vâkıf bir fransızca hocası vardı. H aftada muntazaman iki ders alırdı. Bu ders alelade fransızcayı öğren­ m ek dersi değildi. Fransızcayı doğru yazm ak usulü yanı fransız- ca üslûp dersi idi.

Fransız gazetelerinin bir inin başmakalesinden hoca Cenaba türkçeye yirmi beş satır bir

şey

tercüme ettirir ve sonra bu türkçe- yi tekrar fransızcaya çevirirdi. Cenabuı türkçeden fransızcaya çevirdiği satırları aslı ile yanyana getirerek nereilerde üslûp hataları yaptığını gösterirdi.

Bu ders altı ay kadar devam et­ ti. Bir gün hocası talebesinin ze­ kâsından, çalışmasından memnu­ niyet göstererek artık derse lüzum kalmadığını söyledi. Bu değerli adam arasıra Cenabı ziyaret eder­ di. Çünkü o da Cenaptan şark li- '

(17)

sanları hakkında epeyce malûmat ve ders almıştı. «B en bu usulü ec­ nebi lisanları tedris eden tekmil hocalarımıza tavsiye ederim. Bu iki defa tercüme sistemi hem ta­ lebeyi hevese getirir, hem de yap­ tıktan hataları kendileri tashih ede ede bir gün gelir ki doğru ola­ rak yazm aya başlarlar.»

* * *

Dersler bitmiş, tatil zamanı gel­ mişti. Cenap bana dedi k i:

— Bizim burada ziraat tahsil eden bir talebemiz var. Yarın sa­ bah bana gelecek. Sen de gelir­ sen tanışırsınız. Pek çalışkan de­

ğerli bir vatandaş.

Ertesi günü Cenabın odasında Nesip ile tanıştım. «Elyevm mem­ leketimizin kıymetli ziraat müte­ hassısı Nesip beyefendi»

O zam an Nesip «G ignon» zi­ raat mektebinde elinde çapa pan­ car tarlasında amelî tahsiline baş­ lamıştı. Elleri adeta amele eli gibi nasırlanmıştı. O zamana kadar Nesip gibi canlı, sıhhatli ve kanı sıcak bir şahsiyete rasgelmemiş- tîm. Bir kaç saat içinde kırk yıl­ lık dost olduk.

Nesip tatili geçirmek üzere Bri­ tanya eyaletinde Fransanın tam garbında «P ont-A ven» köyüne gi­ diyordu. K ö y hakkında malûmata başladı:

( A i r C A KH

— Öyle ucuz bir yer ki insan' ayda yirmi frankla her ihtiyacını temin ediyor, haydi beraber gi­ delim.

Cenap kabul etmedi.

— Benim, dedi, burada görüle­ cek bazı işlerim var. Zaten İstan- bula avdet zamanım da yaklaştı. Suadı götür.

Ben kabul ettim. İki gün sonra Nesiple birlikte Pont-Avene git­ m ek üzere şimendifere bindik.

Bize Cenap hergjjn mektup ya­ zardı. Ben de oradan yazdığım şiirlerimi gönderirdim. Bazılarını beğenir, bazılarını da manasız bu­

lurdu. Bir gün Cenaptan bir tel­ graf aldım. Serian Parise gel, bü-

l

yük bir cenaze alayı göreceksin, bu her zaman görülür bir şey de­ ğil, diyordu. O gün Parise hareket ettim.

Meşhur siyasiyundaıi «Jules Ferry» ölmüş, onun cenaze alayı varmış.

A la y günü Cenapla birleştim. — Göreceksin bak, kadirşinas memleketlerde insanın cenazesi nasıl kalkar, diyordu.

Öğleden sonra adliye sarayının karşısında ancak iki kişilik bir yer bulabildik. Oraya sıkıştık. Geniş bulvardan muazzam cenaze alayı sökün etti.

(18)

% a>'

Tekmil ayan, mebusan,

reisi­

cumhur, hükümet erkânı, büyük

rütbeli ceneralllar, kolordu kuman­

danları, ecnebi sefaret heyetleri,

darülfünun ve askeri

mektepler

talebeleri, bankalar, şirketler, hu­

susî cemiyetler efradı, amele bir­

liği, bunların arkasından bir alay

mızraklı süvari ve tam tertip bir

alay piyade önümüzden yavaş ya­

vaş, geçtiler. Tam bir buçuk saat

devam eden bu geçit resmi bittik­

ten sonra herkes birikirine karıştı,

adım atacak yer yoktu. Bu insan

selinin içine biz de karıştık.

— Cenap, dedim, bu ne hal?

— Şimdiden alış, işte mahşer

de böyle olacak.

— Orada da mı cenaze alayı

seyredeceğiz?

__ Hem de ne cenaze alayları..

Milyarlarca...

Halkın içinden kendimizi sıyır­

dık. Kahvemize geldik. O gece bir

yere gitmedik. Ertesi sabah ben

Cenaba veda ettim. Köyüme dön­

düm. Cenap ta on 1s€ş gün sonra

İstanbula avdet etmişti.

Cenap gittikten sonra ben pek

yalnız kalmıştım.

Pont-Avende

\1 T? ı ;* r _ n u r irm m ( u c u * »

-- M

Selâmi İzzetin babası hukuk tale­

besinden İzzet beyle tanışmıştım.

Onunla bir pansiyonda oturmağa

karar verdik. Bu çok çalışkan, çok

asıl arkadaşta Cenabın yokluğunu

biraz unutabildim. Fakat meslek­

lerimiz ve düşüncelerimiz bir de­

ğildi. O hiç bir yere çıkmaz, sıh­

hatini bozacak derecede çalışırdı.

Halbuki bizde her yeri gezmek ve

görmek merakı vardı. Hattâ Ce­

napla kiyotinde - okuyucularımın

aflarına mağruren

yazıyorum

idam cezası bile görmüştük.

Uç ay

sonra ben de

Paristen

döndüm. İstanbulda Aksar ayda

ailemin yama geldim. Ertesi günü

Cenap erkenden bizim eve gel­

mişti.

( Hüseyin S u a t)

(19)

j

Hekimlikten şairliğe

j

(Cenap Şebabettin hakkındafedebiyat damlari)e.b3tte başka başRa duşuneceR-adamları,_________

"terdir. Fakat ona karşı (hekimlerin duy- gusu^şüphesiz, hep bir(ornektir:) 0 (b ü - yük reimîe)iitihâr etmeli.

Bu iftihar, hekimlerin arasından biri­ nin şiir ve edebiyatta kendisine yüksek bir isim yapabilmiş olmasından dolayı,

meslekî bîr gurur değil, tıp ilminin

umumî kültüre çok yaradığı Cenap Şe- habettin ile bir defa daha sabit olduğu için, ilmi bir duygudur.

Cenabın hayatı, çalışmada usulü bir

gün tetkik edilecek olursa, tıp ilminin

onun üzerinde nasıl tesir ettiği anlaşıla­ caktır. Kamusları arayarak, şiirlerinde i-

şine yarayacak kelimeleri toplaması,

sonraları — başka bir şairimizin

dediği gibi — ‘ ‘tek taşlara benziyen pa­

halı kelimeleri seçmesi,, belki bir gün,

teşrih bıçağile disseksiyon yapmağa ben­ zetilecektir.

Cenap gibi, hekimlikten edebiyata geç­ miş o.an Littre, ömrünün sonuna doğru, km di kendisini tahlil ettiği vakit:

‘ Hekimlik bana çok zahmet vermiş ol­ makla beraber, umumî terbiyem arasında

hekimliğin eksik olmasını istemezdim.

Hekimlik, ahlâk ve düşünmek bakım­

larından, güç ve sert, fakat kuvvet verici bir mekteptir.... Teşrih salonunda ve has- tahanede çal.şmış olmak iyi bir şeydir.,, demişti.

Büyük tenkitçi Lainle - Beuve’de L k -

tr£’i tahlil ederken her işinde çalışma

usulunü hekimlikten aldığını görmüştü. “ u tenkitçi zaten kendisi için de, en kıy­ metli malûmatını hekimlikten kazandı­ ğım söylerdi.

Cenap Şehabettin’in de, Littre gibi, lû- ?îat yazmakta olduğunu gazeteler

yaz-r i n 7 5 "? onun ^ibi> ke«d i kendisini

tahlil ettiğin, bilmiyoruz. Etmiş olsaydı,

edebiyatta yükselmesine, tıp İlminden

kazanmış olduğu bilgilerin ve usulün ne

kadar yardımı olduğunu bize anlatmış

olurdu.

Fakat bunu düşünmüş olmasını tah­ min edemiyorum. Çünkü o, şiire ve ede­ biyata hekimlikten geçmiş olmakla be­ raber, hekimlikten ve ilimden mümkün olduğu kadar uzaklaşmıştı.

Halit Ziya Beyefendi, Cenabın “ pek müdekkik bir tabip, pek mütetebbi bir âlim,, olduğunu yazarlarken, şüphesiz, yalnız kendilerinin büyük şaire karşı bes ledikleri sevgiye tâbi olmuşlardır.

Cenap hekimlikten uzaklaştığını m eş-'

hur bir makalesinde kendisi yazmıştı.

O makalede kitabı edebiyatı iltihabı kuşe bane tercih ettiğini kendisi

söylemişti-Zaten onun hekimlikten çok uzaklaş- j tığını anlamak için, kendisinin bunu yaz­ masına da lüzum yoktu. O nefis Avru­ pa mektuplarının birinde temellül k eli-L meşini millileşme mânâsında, dil erbabı-' / na peşkeş çektiği vakit bu tabirin hekimi dilimizde, fransızca agitation mukabili o- larak çarpınma demek olduğu hatırına gelmediği, hekimliğin ıstılahlarına varın­ caya kadar unuttuğu anlaşılmıştı.

Hekimlikte öğrendiği bilgileri unut­ muş olması, nazımda ve nesirde o güzel incileri dizmiş olan büyük şair için, ta­ biidir ki, bir ayıp sayılamaz. Fakat ken­ disinin niçin hekimlik etmediğini anlat­ mak istiyeıı o makale, Cenabın, hekim­ likte esaj olan, “ hastalara karşı sadakat,, duygusunu da kaybettiğini göstermişti. Cenabı Şehadettin hekimliğe Moliere’in gözile bakmış ve onu üç yüz sene evvelki

halinde, pek küçük L*r şey görmüştü.

Herkes onu şairliğe hekimlikten gelmiş olduğ ınu bildiği için, hiç olmazsa hasta­ ların hekimlikten ümidini kesmemesi, bu kadar ol sun “ hastalara karşı sadakat” gös termesi lâzımdı.

ilimdeki tetebbü derecesine gelince,

bunun en güzel misali, bugünlerde yeni­

den meydana çıkarılan (Elhamı şita)

manzumesidir, çiçekler üstünde: “ Ufacık bir çiçekli yelpaze,,

Vv

Açan ve “ uçarken düşüp ölen kelebek“ cinsleri — hayvanat ilmine göre — ma­ yıs, haziran, temmuz ve ağustos ayların­ da meydana çıkarlar.. Onun için ölü ke- ' lebek üzerine kar yağdırmak sadece gü­ zel bir şiirdir.

Bunu elbette kendisi de bilirdi İlmî olmıyan mısraları yazmış olması belki i- - limden de uzak kalmak, yalnız şair ol­ mak istemesindendir.

* * *

Littre bir taraftan edebiyat yazıları,

lügat yazar, bir taraftan da oturduğu,

Parise yakın, köyde hekimlik edermiş. Cenap ta Bakırköyünde öyle yapmış ol- , saydı onun zarifliğinden, müstehzi zekâ- , sından tatlı dilinden hastalar ne iyi te- j

selli bulurlardı.. Onun kadar çalışkan !

veyahut onun gibi çalışmasını bilen bir

|

adam için, hekimlik etmenin pek de çok

i

vakit kaybettirmemiş olacağı zannedilir. I

1

insan Littere o kadar çok ve hiç unutulma

< yacak yazılar yazmakla beraber,bir taraf-

tan da hekimlik yapabilmiş olduğunu

düşününce, istiyenler için, vaktin hesa­ bı olamıyacağına inanacağı geliyor.

Vakıa hekimlik meslekinden hoşlan­ mamak mümkündür. Fakat Cenap hekim­ likte kazanmış olduğu bilgileri edebiyata götürmüş olsaydı, Türk diline ne kadar büyük hizmetler yapmış olurdu.

“ Hac yolunda,, kitabını yazdığı vakit

bunu Emile Zola’nın Lourdes kitabına

benzetmek istediği, şüphesiz, iddia edi­ lemez. Fakat her ikisin ide okumuş olan­ lar, ikisinin arasında, tabiî olarak, bir mükayese yaparlar ve birinciyi İkincisi­ nin yanında, devin yanında bir cüce gibi bulurlar. O cüceyi yaratacağı yerde Zo- la’ nın Rougon - Macquart silsilesine yap­ tığı gibi tıbbî bir meseleyi romanla tef­

sir etmiş olsaydı, hekim olduğu için,

Zola’ dan belki daha ziyade muvaffak o- lurdu- Onun gibi ilmi, hakikatte vardı­ ğı yerden daha ileride gösteremezdi.

. Hekimlik meselelerini edebiyata gö- |

(20)

*

W \J

müellifleri — meraklı mevzular bula-

rak — hem dillerinin edebiyatına, hem de, bu meseleleri edebiyat sayesinde gü­ zel izah ettikleri için, halk bilgisine hiz­ met ediyorlar.

Vakıa bütün şahsiyeti ile, bütün yazı-

lariîe zarif bir aristokrat olan Cenap

Şehabettinden böyle bir hizmet bekle­

mek te, benim için, bir kabahattir. On­ dan — herkesin giyebileceği harcıâlem

gömlekler gibi — herkesin işine yara?

yacak yazılar beklenemezdi. Onun için — ancak küçük bir zümrenin hayretle bak­ tığı ve camekânlar içinde saklanılan İn­ cili gömlekler gibi — Yalnız bu sanat- ten anlayabilenlerin takdir ettikleri sa- | tırlar ve mısralar dizdi.. Ne çare ki o in­ cilere bugün bir mahfaza bulmakta güç­

lük çekiyoruz. Onun hayranı olan bir

gazete bile, Elhanı şita’yı yazarken: Bir tudei zılali siehrengü naümit Mısraını şimdiki yazımızla onu ezber­ den bilenlerden başka kimse anlayamı-

yacağı için, manzumeyi kısa kesmeğe

mecbur oluyor..

Bizim eski hekim ve ediplerimizden

Şanı zade hatırlanınca, edebiyatta aris­

tokrat olmak, diğer taraftan herkesin

anlayabileceği surette yazı yazmağa ma­ ni olamıyacak gibi geliyor. Onun tarih '*■ kitabı da Cenabın yazıları gibi camekân- da saklanabilecek bir güzel sanat eseri olduğu halde, zamanının bütün hekimlik ilmini toplamış olan büyük kitabı bugün­ de hemen herkesin okuyup anlayabilece­ ği bir dilde yazılmıştır.

D oktor Cenap Şebabettin de, o tek ‘

taşlar gibi pahalı kelimeleri dizmekle be­ raber, bir taraftan da bize meselâ, pek

muhtaç olduğumuz, bir tıp lügati bı­

rakmış olsaydı, Littre gibi, edebiyatta (

! olduğu gibi hekimlikte de hiç unutulmı-

yacak büyük bir ismi kalmış olurdu. ,

(21)
(22)

•b #> 4lk

r * f ë ' ï * i » K s :c ï

*jA>\ . 'i

. x '

y

- . — —

5

¿ V £

~ ' * V > r • C

- r

' *

' ^

^

»

’ , > ' ; - , _ A , ¿ ¿ >

T - ^ '^ í « «i ’

^ ^ r .

¿ ,j» , J . • i#*7 1 / . ' • , , ' * <r , ^ ':* / ’ ■ "— '* * ■ . : ^ j . i / . < £ ' , r **T ' ¿ y j ^ V * ' a. . - r . {• '* * * t > j f . ‘ ^ ; j U - ' t f j v Ü i

*{.

f ^

^ ^

^+V¿ .. ,¿y

L«--' * * V - / ¿ :

í

i___ i * . . . V

' / T

. f ë * * '? > ' t'y** **» r » * jf(f" r ^ * ' " ‘ S s * * * ' * * ' y . ^ UJ'jm — > - ;^\ jl^ » \ *

( U-< - # ï/*yj (/ÿa»! aU

j\j;*;»i!* J ° v A v ^ , ( V 1" ^

182

¿) j,1â.İp~ y J*-!- • ) y !^ )'~1') *_/~"

jL»-l aj-'-ù' ^ a*—i ^ I c I ç ^ «x 1 y^~

^lia.A a \à.» y ^5^ t_i —_/.Aa^ O —

» J ti-^—■•" ia¿9 o ^ y . * a ^ J ~ * S J C . I C^ ' . ^ ’" C Í j r - <■

S

< j ‘A ,> ' ^ » J j - _j\ İa _ A A Jj ^~ r - - 5 o <3 * ~ \ 3 t .^ —- ä «5 j J * e ) ^ " J • j > ' ^ - ' • J > C . 5 - U - &A j ) < — i \ t ^ ^ A » J j J j T c i ' j x j U V j i J l i v ^ U i l j . ^ : . r 1‘ » ^ y * • jA ? t s * j 5 " __ » l u * a» < ¿a> — • J ^ j 1 * A « J ^ j r c — ‘ * 3 y > '* J f «1 — . / 1 j JiJ.a.^À—xI' jl~ c ) iß"*“*y^~ '—•*-* — _a** (J1!-1 — • J-Xl '■**-' ' ^JSi.î - ç j mi’Z' o j y 'Jîl 1923 jt y .> 22 ^-A/«l> 1 _c»ty

(23)

181

- 180

£ !_O Ü l ^ J L _ J J-^9s^A \ - ± V > f j ¿ .

'-4

'.^’. J U - . j J ,ÍJ— —)_' • x.~.¿ l i [ I r J \ Ç .

y j.xi.^9*!» !->.>- ¿h>-£'i _/i¿^ ji ¿ ) 1 ójiíi

j 1 JJJj ' ^ j ^ O ó^~jl • AjL>- I Wj .J T j

J « y¡LA » ^ «J?*-* J Ó » í Ó l» £ . . jM ._/ «I l_ »J j C - U L - ^

^■■^.0 “4 ^ ^S-> ^ * «X—' 3 -1* í f»-X—al^r

J

4

j ! < jA * *?■3 i i j

4

s j d

*— 1

• -*■— J j ' I ^ ÍJ

pAfc «¿J-9İÎ .J»J.i_x£>_l . vOf í J j

• • (S j~ -~ ¿ - j j ) f V r “ ^cs-t - • ¿*J 33

¿\İ3~Ka J 4*.LaJ^»^ J ^*L>- ! 4.* ^ J ^P-^ IJ1 ^ys*2-o # AÜo^

. . Ş» < * ó y

3

J •* * i ' j v / * < ' <6 j 'j J»U*»- i. V - ' _^lc « A - ó o - J ' I f ^«H _k» _) J^.» ¿)sj J\"*1\ ^ \ V V —

a

>- jU^U.p-_y * y —) j ^JÚ & íJl j ^ y S ^ F '^ • (r_ii^->' - j*~j^ > - jj_ j.C ll _> <¿\^'jr) 0>-*->' c s - H 1 ^ j „ V i J j O 1 r / i *aAá^ \ Ja i» . f . - ü j- L a t ! 4- - - . ¿ b y lS * > JA-* r - 1 « j j - a c u y . - <—>'-»-j • J > ¿ - r • ( J 4>-.J J-A ) ^ J L ,jO ¿^.l-<»=-ls- j Ó y , & 3 y ^ )6 I d>y~ 4~¿M> j j < _/.í,.Jó » j —» '^ 0 J-*--’ ■—-*l¿ . _<j^| * J M r~ ' - y . X . X- l ^ ^ ^ U l __ j| • J y^ -A i

All»-/ <*^lsu*_ «A—

cA“ ' y. (•-i<0'-^f-A-t ) • cí-\' c í;A . > J <Í_J —^ j\í3 <-jU>jl g - » JO A - j^¿-> »-lf- • y_U t£İ—«» Ji>-0 4-^" ^ ‘ *°r j j \^-~í ‘ J" ^ J j& r “ “A"*:—* ^lc. JjUí j j ) OjLjCT ‘ Jr~* • J^lSJ. l'^Al 4j ( 1 ) . J y < 3 ' V V t»

H-\

(24)

-

179

^¿>\i J v - jJ>U ( ( j á» Jjj ) f . J ' J. c r * 'x* ( <¿j\ ^ i óAl^l <íX y j $ / o u i . . 4 A»*1 J J la ijícA I oJ ! ; 'j)j \j ^ '& / . ---7---^ J u r. * ^ ! ( j j i - J A - ) J : ’ - ) V . r

\ £

1

i£j$ j\5^>

a

.

í

I

i

I J—jji'AA—

-'•/ob-l ó£\ J«a*

: fjjy-J it, ij-\~*\(*3 j)í~ c Vs*!

jlí^ ' » / Ş ij « _A*iAA * j^ ü 'iJj.CrL—=»t$' j~~» j » - i aj^>- >jÚj j j j i g j j » j / T O j U £ / ç jü j j y — mß > - * j - ’S" ■»*&.- t¿* ^ ^ * * Op N (6 <TK CÖ C/Ï

IN

I 0

,

1

1

9

P

a

z

a

r

te

si

g

ü

n

le

ri

ç

ık

a

r

_

S

ıy

as

al

,

S

o

sy

a

l

U

lu

s_

VCO O' I ■£- î*- ^ v-n . 4^ 4^-s03 VO C-O* Ln *U 03 N 03 •-Í

(25)

Eşi yok bir (Cenabımız) Vardı, 1

Bilgiden bir güneşti, parlaklı!.. ı

Bakışından: Füsunlu hülyalar, >

Dalışından, hpyâlî rüyalar: Sezilen canlffiurıltıydı!.. P a y i altında (y er ), karaltıydı:

K i befzdmişti sanki nûrile, Gölgesinden ki sanki bin şule: Incisiydi, uçan - çiçeklere - h ep ; N erde görseydi güLsaçan bir - leb - ; Onu, cezheuliyordu şevkiyle,

Jrüraı^ecPorturıla ben el, ele : A v c u yum fşakdt bir ipek tülden. Sesi, şakrak gelirdi bülbülden!

I

y İ

>

I

i

Cismi gûya ki yasemindendi,

K oca dünyâ içinde - bir kendi; GibiJldJj'İyle, şuh ve şen endam.

G österen b ir edibi s î ı m c : - adam -!

O kadar münferi! £<5 mü rrfcfzdı, B iz e : Bir hayli - şaheser - y a z d ı!

âzeninlet içinde nâz and t.

B ir zamanlar, »muhiti

Sesinin tatlı

Bir kızın pek sevimli nâzında, Duyulan zevk i hissederdik biz, Kendimizden geçer idik: Sessiz! (N esr) inin musikisi, ahengin:

Yükselen dalgasıydı çok rengin! U fka dalgın, bahara h ayrandı... Yürüyorken o sanki perrandı! B azı, leylâkların hareminde: Dolaşır, tâbufer alır, zinde: Bir düşünceyle münşerihti, fakat..

Ç ok zamanlar, hayat:: Sade, sakat:

Bir (oyuncak) sayardı, sevmezdi..

Yaşamaktan, onun için bez f di! Sanki (to p r a k ): Onun (siyah tülü) dür,

Şu - mezarın içinde - örtülüdür!.,

Ebedî bir cihana - yaslanmış,

Onu bizden çekip, alan - kara kış Y ere geçsin ki yaktı kalbimizi, Parçalanmış bıraktı kalbimizi!.. E y baharın sevimli, şen çocu ğu ! Yaşlanan varlığında: Türlü doğu, Gösterir, göz kamaştırıken sen: B u - karanlık diyar - a girmekten: N e kazandın, ne yolda h azzald ın ?! Dinlenip, durmak istedin, daldın:

Gizli bir kâinat - a, ben sanmm^

B eki fikrimde az, çok aldanırım. W

14

Ş u b a t !

935

(26)

/

l

C Eîiab ŞAHAHEOOİNIK j

_____

m

^

a r i n o a

j

& «% (/ı£ â ıâ â * c ^ r .

Ü ^ u * ı& ~

>

¿ L ^ á s .

^ \

w

j g j

'

^

<io£fan-

/* // A » b r > # ^ & W , - Ç . 1 | | ^ S | f -í( ^

¿ Ç o ı u /i t /

m

a É

Z & c Á fr r L' - ^

/é e j í ^

fh t t fl t & c i c ^ r L ,

I l> i t l A ^ f u s * t ,

« <fefc*

¿ ¿ ¿ ¿ b

. '

í;

*

J&¿

^ i%jL 0 í& -„ n £ s

* ^ ¿ ¿ * > £ / i r i / Ú t

* J?»JäJ>,

'¿S f*-* « ¿ ¿ k m . g ' f w ;

7}

c

n

H \

(27)

ŞAHAKEODINt JT

(te b ¿£ A cÁ ,

A % s y lü lA ' y U * jr) ^ f a f L l j á í

«

-. JU i-e b ¿ ¿ jJ L d L

J )

V

« y^í

^

« $ l i ^ \ u ^ y (^ t ' r L ¿ t i t œ c . . v

'ğ 'C y u d !* - ^

C

z

Á

j

^

ú

¿ / ^

^

+

(28)

ir

(MAVİ

QÖK.L

î

R ) D E

Jkrrt-roL ¿L

w

*'S

0

l

\

(

D

K

?

(p £ N iz >

-

$ ft¿íl **J{^íisyrdd¿L

¿ r ^ « *

Referanslar

Benzer Belgeler

For checking the accuracy of our analytical results, our laboratory has participated in the Technical Co-operation (TC) regional project entitled ‘’Quality Assurance

OluĢan arkın Ģiddeti düĢük akım değerinden dolayı küçük bir ıĢıltıdan ibarettir (ġekil 4.9b).. Nanoparçacıkların sıvı içerisini tamamen kaplaması

Sunulan bu çalışmada, bir AChE inhibitörü olan donepezil’in kardiyak ven preparatlarının bazal tonusunu etkilemediği, karbakol ile ön kasılma oluşturulan

İstanbul ve Ankara Alman Kültür Mer­ kezi sergilerinden sonra tekrar yurt dışına gidip Galerie Ingres’de “ Yeni A rture’lar” sergisini açtı.. 4 Temmuz 1969’da

Senfonisi, keman ve piyano konçertoları, piyano sonatı ve Türk Halk Müziği motifleriyle İşlediği bir cok yapıtı vardır.. Erkini 1972 yılında

hayata, millet hizmetine böyle girdin» diye söze başlamış ve Atatür­ kün ölümü karşısında Türk milleti­ nin acısına iştirak için bütün dün­ yanın

Meşrutiyet devrine kadar intikal etmiş olan Osmanlı D evleti ta ltif sisteminde bir kere üç çeşit rütbe vardı.. Askerî rütbeler, bugün aynen muhafaza

Suyun çok kısa sürede vücut ısısını düşürdüğü -tıpkı sıcak havada bile havuzdan ya da denizden çıktığımız- da titrememiz gibi- ve flamingoların zamanının çoğu-