• Sonuç bulunamadı

Fail Ali Ozansoy:Ozansoyların soylu dostlukları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fail Ali Ozansoy:Ozansoyların soylu dostlukları"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

o

*•=> ^ /

r r <A\; %rwo o<2_ ^\uso s '^ v e tíe ^ ri

S»00 W/~ ¡

(2)

OZANSOYLARIN SOYLU DOSTTUELARI

Çocukluğumuzda, y ı l d ı z l a r ı , mehtabı , evreni hayalimizde en geniş anlamı i l e yaşatan ş i i r l e r i n altın da (Faik  l i ) imzasını görürdük . Yabancı k e l i ­ m eleri fa z la , fakat t a s v ir le r i taze olun bu ş iir le r d e n b ir kaçını hocalarımız , ezberle fin işlerdi . Babamın (S e rv e ti Fünun) kolleksiyonunu karıştırmaya başladığım çağlarda , Faik  li'n in edebiyat k ita p la rın a geçmemiş daha nice ş i i r l e r i n i görmüş ve kendisini -düz yazıların d a tok s e s li ve gümbürtülü üslübu i l e tan ıd iğim iz- ş a ir ve edip Süleyman N a z if'in küçük kardeşi olduğunu , yine o devrin d e r g ile r in ­ den öğrenmiştim .

Çocukluk , d e lik a n lılık ve yüksek ta h s il çağlarım ız geçtik ten , d evlet kapısında bazı mesafeler aldıktan sonradır k i , -kader ben'. Faik  li'n in oğlu-î.'uni3 Faik i l e T ica ret Bakanlığının. Tef t iş Kurulunda b ir odada buluşturdu . Her ik im iz de B akililik M ü fettişi id ik . Y ılla r c a Ankaranın aynı semtinde , b ir ­

b irin e çok yalcın apartmanlarda oturduk .

Resmi görevlerim izden başlayan arkadaşlığım ız İk in c i Dünya Earkbinin en bunalımlı y ılla r ın d a , a ile dostluklarına dönüştü . Bu öylesin e iç te n b ir dost­ luktu k i , bana , babası Faik Âl iyide tanıyarak , ona evla d ı kadar yalcın olma mut­ luluğumu sağladı . Günlük iş le r im iz in olduğu kadar resmi yaşantımızın ç i l e l e r i n i b ir lik t e çektik , s e v in ç le rin i b ir lik t e ta tt ık .

Çocukluğumda ş iir le r in e göre hayal ettiğim tantanalı ş a ir Faik  l i 'y i vakur ve hayal gücü çok derin b ir k iş i olarak bu] du

İn sa n cıl tutunu , alçal: gönüllülüğü , temaslarımız ile r le d ik ç e , b iz i b e lir g in şekilde büyüledi . Ş iirle rin d e h issedilen azamet yanında ,

ö ze l iliş k ile r in d e k i yumuşaklık , sevgi ve a ş ır ı d u y a r lılık , onun i ç dünyasında b ir eski zaman k ib a rlığ ın ın bütün in c e l i ğ i i l e y a ş a t ıld ığ ın ı ve sürdürüldüğünü gösteriyordu .

(3)

Baba i l e oğlun ş a i r l i k le r i kadar nezaket ve d o stlu k la rı , on ları yakından tanıyanlara , doğal b ir mira:,; görünümü veriyordu . Bu bakımdan la ik  li'n in p o rtre si ç iz ilir k e n bu portrenin fonunda Hunin F a ik 'iri , Munis F a ik ’ in p o rtre s i ya p ılırk en bu fonda Faik  li'n in çehresi görünür . Bu yazılarım ızda böyle b ir manzaranın yansıması doğal sa y ılm a lıd ır .

x x

X

BİR GERÇEÖİ BETİ RLEYER SOYADI

(OZANSOY) 1ar iç in , rahmetli F a z ıl Ahmet Ay kaç 32 y ı l önce yaz­ d ığ ı b ir yazıda , (B ir irfa n hanedanı) deyimini kullanm ıştı . Bundan 26 y ı l önce Faik  li Ozansoy'un ölümünden sonra yayınladığım i k i yazın ın birinde (7 göbekten ş a ir b ir a i l e ) b a ş lığ ın ı kullanmıştım . Ozansoy a i l e s i iç in her ik i deyimin de , yerinde olduğunu sanıyorum .

Bâzan edebiyat ve.güzel sanatların - b ir a ile mirası g i b i - babadan oğla veya toruna g e ç t iğ in i görüyoruz . Yakın tarihim izde hat ve nakış sanatında (y e s a r i) l e r ymusiki alanında Ziya Paşa i l e o ğ u lla rı üzbekhan'lar , tamburi Cemil ve Mesut C em il'ler , edebiyat dalında da (M ira t-ü l-ib e r) yazarı D iya rb a k ırlı S ait Paşa ve o ğ u lla rı Süleyman N a zif i l e Faile  li ve bunun oğlu Munis Faik Ozansoy bu tür mirası sürdüren kuşaklandandı .

Sofular haram d ed iler , bu aşkın badesine ;

Ben doldurur , ben içerim , günah benim kime ne ?

diyen meşhur ş a ir (Nesim i) de Ozansoy a ile s in in dedelerindendir . Efesimi'den İbrahim Cehdi'ye ta rih ç i S ait Paşa'dan Süleyman N a z ifle kardeşi Faik  li'y e kadar yedi kuşaktan ş a ir b ir a ilen in devamını -UNESCO'da B ü yü k elçiliği sırasında i k i y ı l öncesi kaybettiğim iz - Munis Faik Ozansoy b i l i n ç l i b ir surette temsil etm işti , A ile bu yeten ek leri i l e , sanırım^ki en uygun soyadını seçm işti .

(4)

EDEBİYATI CEBİDENİN EN GENÇ ŞAİRİ

Faik  li , büyüle b ir sanatsever , d e ğ e rli b ir şa ird i . 74 yaşına kadar kalemini bırakmayan ş a ir Faik  li , edebiyat tarihim izde (E debiyatı Cedide) devrinin son sütunlarındandı . Bu sütun -kendi devrinde hayal ve aşk aleminde söylenebilecek , en güçlü ş i i r l e r l e süslenmişti . i l k e s e ri olan (Fani T e s e l l i l e r ) i , üstadı olan ş a ir Abdulhak Hamit "Edebiyatımız iç in k a fi t e s e l l i l e r " olarak yorumlamıştı . F a ik . li'n in en son ese ri is e M i l l i Eğitim Bakanlığınca yayınlanan ve ölümünden ik i ay evvel e lin e geçebilen (Nedim ve Lale D evri) a d lı manzum p iy e s ti •

Gençliğinde z a r if giyinm esi i l e , k ib a r lığ ıy la daha çok kadın çevrelerinde i t i b a r gören şa ir , y a ş lılığ ın ın .on y ılla r ın d a b ile sık sık sohbetlerinde :

İh tiy a r olsam da gönlüm ta zed ir

ş a rk ıs ın ı m ırıld a n ırd ı .

Bu şarkı radyoda söylen diği zaman , adeta mutluluk duyar , bütün ruhuyla bu şarkıya k a t ı l ı r d ı .

fa ik  li'n in de bu-türden çok ş a r k ıla r ı bestelenm işti . Son olarak bestelenen ( Y ı l d ı z l ı semalarda) ş i i r i onu , hasta döşeğinde ö ylesin e mutlu etm işti k i , tesadüf bu ya , ölümünden 10 saat önce .'inkara radyosunda çalman bu şa rk ıyı gözyaşları i l e din lem işti .

Y ı l d ı z l ı semalarda haşmet ne güzel şey 1= Mehtaba dalıp yar i l e sohbet ne güzel şey J

Dünyamızın üstünde bütün ruhlar uyurken Y ıld ız la r ın a ltın d a ibadet ne gazel şey i

Fâni ve adavetlere mahşer bu cihanda

Bir bitmeyecek aşk-u muhabbet ne güzel şey i Dünyada senin aşıkırı olmak ne saadet 1

(5)

Lütfen bana güldün , güzelim, ratıl t e f i t oldun .. İc a b ı necabet bu necabet ne güzel şey t Ey h ilk a tin emsali yok ib d a ı kemali ,

Senden bana b ir zerre in ayet ne güzel şey !

Hüsnündeki mânâyı semavî ne i la h i I Aşkımdaki renki edebiyet ne güzel şey i

Bu ş i i r i u s ta lık la b e s te le d iğ i iç in yalan dostu Sadi Hoş ses'e minnettardı .

BİRAZCIK BİyOGRABİ

O zansoy'ların a ilesin d e i k i Süleyman H a zif , ik i İbrahim Cehdi adı vardı . Bu a ile soy i t i b a r i y l e Diyarbakırın tanınmış k iş ile rin d e n d i . A iled e ta rih çi , id a re c i ve b ir h ayli de şa ir y e tiş m iş ti . İ l k Süleyman H azif (1771-1808) onun oğlu İbrahim Ceddi (1787-1833) onun oğlu ta rih ç i S a it Paşa (1832-1890) d ır . Bu Sait Paşa yukarıda, da değindiğim iz g ib i (K ır a t ı L ib e r) adjfc 10 c i l t l i k ta rih i olein b ir id a re c id ir . Eserinin b ir kısım basılmış olup basılmayan lacmı , halen İstanbul A rk e o lo ji müzeleri kütüphanesinde bulunmaktadır . S a it Paşa'nın k ita p la r ı i l e n o tla rı , büyük oğlu Süleyman H azif tarafından hem şirelerinin kocası Şükrü beyin (İzm ir sui­ k a stı nedeniyle a s ıla n ) M aarif N a z ır lığ ı sırasında bu kütüphaneye armağan e d ilm iş tir .

S ait Paşanın Mardin'de mutasarrıfken öldüğü bilinm ektedir . Büyük oğlu ünlü ve a t e ş li edibimiz (1870-1927) Süleyman N a z i f d i r . Faik A li Ozansoy (1876-1950) ta rih ç i S a it Paşa'nın ( l ) küçük oğludur . Şair Munis Paik Ozansoy (1911—1975) is e Faik A li'n in biiyük oğludur ,

( l ) B iy a rb a k ırlı S ait Paşa , a s k e rlik le i l g i s i olmayan s i v i l paşalardandır . Faik A li bey yeni h a rfle rin kabulünden sonra , nüfus tezkeresi çıkartırken b ir de ne görsün , nüfus dairesince babasının adı k a rş ılığ ın a (General S a it) yazılm ış I Buna çok sin irlen en üstad aslın a uymayan bu general sözcüğünü... sild ireb ilm ek iç in y ılla r c a uğraşm ıştır . Fakat sonuç alamadı .

(6)

- 5

-Baik  li bey , mülkiye mektebini (S iyasal B ilg ile r Okulu) b itird ik te n sonra , devrin geleneğine uyara!: id a ri hayata a t ı l d ı . V ila y e tle rd e maiyet memurluğu ya p tı , kaymakamlıklarda bulundu .

Yakın id a ri tarihim izde kaymakamlıkla v a l i l i ! arasında b ir de (Sancak) vardı » Sancak'm en büyük mülkiye amirine (m u tasarrıf) d e n ilird i .

l a i k  li bey bu tür m u tasarrıflık lard a bulundu . Nitekim oğlu Munis fa ik , ş a irin M i d illi m u ta s a rr ıflığ ı sırasında doğdu . M id illid e n sonra , i k i defa t Kütahya m u ta s a rrıflığ ı yapan la ik  li , Beyoğlu m utasarrıflığında

da bulundu . fa k a t o , daha ziyade Kütahya m u ta s a rr ıflığ ı i l e tanınm ıştır .

M i l l i mücadele başlarında Diyarbakır* da b a şa rısız kısa b ir v a lilik t e n sonra İstanbul a döndü , d a h iliye m üsteşarlığı görevinde bulundu . Cumhuriyetin ilanından sonra mülkiye mektebi (S iya sa l B ilg ile r fa k ü lt e s i) Branşızca öğretmeni oldu . Aslında , sevmediği memuriyet hayatında 1910 y ı ­ lın d a emekliye a y r ıld ı . ölümüne kadar geçen y ı l l a r ı n ı oğlu Munis f a i k 'i n g ö r e v li bulunduğu , Ankorada g e ç ird i ,

HER GÜZELLİĞE AŞK : GÜZEL KADIN , GÜZEL SİZ GÜZEL SONRA fa ik  li bey tabiata aşık olmakla beraber , bütün g ü z e llik le r e ka rşı tutkusu hatta coşkusu olan b ir şa ird i . Iferşeyde , s ın ır s ız g ü z e llik arayan b ir i ç y a p ıs ı vardı » K ıy a fe tte g ü z e llik , sohbette g ü z e llik arar , ö z e llik le bu duygusunu kadınlarda daha b e lir g in olarak d ile g e t i r i r d i l Evindeki çay sohbetlerinde b ilg i ve görgüce seçkin kadınlar bulunurdu . Onlarla konken masasına oturur , iç le r in d e şarkı ■ ıın ld a n a n la r bulunursa , kendisi de katılarak , bu tutumu adeta teşvik ederdi .

Oyun esnasında , radyo daima açık bulundurulur , şarkı , konferans ve haber g ib i ne varsa hepsini d in le rd i . Ancak , saat 19.00 olunca , evde ç ı t ç ık t ığ ın ı istemez , ajans h ab erleri b itin ce hemen odasına ç e k ilir -sanki ev h alk ı bilmiyormuş g i b i - g i z l i c e b ir kadeh iç k is in i aldıktan saıru ,

sofraya dönerdi l

Güzel s o fra y ı severdi . Bu onun e s a s lı zevklerinden b ir iy d i , Emekli maaşını a ld ığ ı gün , d izlerin d e derman bulursa , se v d ik le rin i top lar ,

(7)

- 6

-Karpiç lokantasına götürürdü .

S igarayı büyük b ir irade gücü i l e bıralan i ş t i . Kullansa da , m iktarı pek az olurdu . Nevar İd. , ş a ir lik le aşk dolu iç dünyasının i l a c ı sayd ığı iç k iy i irada sırada k u lla n ırd ı . 0 bunu , t a t l ı ve özlemini duyduğu? güzel günlerin a n ıs ı g ib i d eğ il , y a s lı günlerinden kalan b ir yadigâr olarak n it e le r d i ,

İçk in in gençler iç in zeh ir , ih tiy a r la r iç in panzehir olduğunu sö yler , gerekçesini bu temele dayayarak , az olmak ş a r t iy le iç k iy i b ir nevi gıda olarak tanımlardı . Okadar t e r b iy e li ye a s a le t li iç e r d i ki , -sıhhatine d olunduğu iç in doktorların yasaklamasına rağmen- bunu , oğlu Munis’ ten b ile gizlem eye önem v e r ir d i i Esasen , i ç t i ğ i zamanlarda da üç kadehi geçirmezdi . Kendine göre bunun fe ls e fe s in i şöyle yaparda :

Bir kadehi kâr , ik i kadehi yarar , Uç kadehi karar , dördüncüsü zarar . .

x x

X

in ik â lid e kadın g ü z e lliğ in in b ir ü]yünü vardı I S arışın veya kumral , beyaz t e n li , lepiska s a ç lı , şişmanca , yeşil, gözlü t i p l e r , ondalri b e lir g in ö lç ü le rd i . Kendisini b ir yaz ayında İstanbula gönderirken , Ankarada y a ta k lı vagona y e r le ş tir m iş tik . Tesadüf bu ya , komşu y a ta k lı komportumana bu tip t e b ir hanım yolcu g irm iş ti . Trenin hareketi sırasında i y i yolculuk d ile ğ i i l e e lin i öptüğümüz zaman , benim kulağıma e ğ ild i , nazik b ir ses le , komşusunu İtaate der ek :

- Adımız E aile â l i , yolculuğumuz t â l i - i â l i l dedi ,

OZANSOYLAF.BA ÇAY MERAKI

Faik â l i bey , kahveye ve çaya düşkün d e ğ ild i . B elki , kahveyi te rc ih ederdi . Fakat bütün ev halkınca öylesin e b ir çay s e v g is i vard ı ki -35 y ı l sonra i t i r a f etmem lazım g e lir s e - ben gerçek ça/in le z z e t in i , ilk.

(8)

- 7

-Faik  l i ’ nin e ş i , k ı z l a r ı , hatta Munis b ile çayın gerçek kıvamını ve denlini vermekte hüner sa h ib iyd iler . Hepsi , devamlı surette , çay iç e r le r d i. Munis sabahları evindeki çaydan sonra daireye g e lin ce odacımız V e li efendi

- b ir tembih ve iş a r e t in i beklemeksizin- çay demler , ona ve b iz le r e üst üste n e fis çaylar ikram ederdi . Bu arada bütün oda arkadaşları olarak hepimiz

çay t i r y a k ile r i arasına karışm ıştık .

Ustad Faik  li , oğlunun çaya düşkünlüğünü şöyle d ile g e t i r i r d i :

Munis , çayı b ir sevap i ş l e r g ib i , ibadet eder g ib i iç e r l

FAİK ÂLİ ’ İTİ ÎT ( EDEBİ YA'I-I CEDİDE) AKILALI

Faik  l i ’ nin -1950 sonbaharından- ölümüne kadar hemen her-gün büromuzdan çıkınca Ozansoylarm evine uğramak geleneklerim iz arasındaydı . O sıra la rd a oturdukları Konur sokağındaki apartman , adeta , bizim kulübümüz g ib iy d i .

Yukarıda da temas e t t iğ , im g ib i üstadı çevreleyen hiume tk a rla rı beş ça yla rın ı onun sohbetleri arasında iç e r le r , g e n e llik le saat 1 9 .oo a kadar , onun düzenlediği konken partisinde hoşça va k it g e ç ir ir le r d i . Iu sohbetlerin en fa z la devaracısı Sulhiye ablaydı .

Ben daha çok , tistadm b ir y ı l d ı z ı olduğu Edebiye.t-ı Cedide’ den b a h isler açar ve sohbeti bu yene sürüklemeyi severdim . Faik  li , konuşmanın , edebiyata ve eski ed eb iya tçıla ra aktarılmasından zevk duyar , doyum olmayan a n ıla r ın ı büyük b ir iç t e n lik le d ile g e t i r i r , m is a fir le r in i adeta b ir mazi cennetinde y a ş a tırd ı . 0 konuşurken b iz le r adeta , Edebiyat-ı Cedide’ nin

ü n lü leri -Cenaplar , î e v f ik F i k r e t 'l e r , Süleyman İT a z if'le r , Hüseyin S i r e t 'l e r , H a lit Z iy a 'la r , Mehmet R a u f'la r , Hüseyin S u a t'la r - i l e sanki b ir lik t e oturu- yormuşus g ib i olurduk .

Bu a n ıla r arasında , Abdulhak ikimi t ve Şair Nigâr hanımdan da sıkça söz e d i l i r d i . Konu ş a ir Abdulhak Hani t 'e yönelince Faik  li'n in

(9)

oturuşu d e ğ iş ir , ku llan d ığı kelim eler dikkatim izi çekerdi . Sanki Abdulhak Hami t sağdı ve 3ohbet sırasında başköşede b iz le r i dinliyormuş g ib iy d i 1 Faik İ l i onun huzurunda konuşuyormuşcasma , a ş ır ı b ir saygı iç e r is in e g ir e r d i .

Bu sohbetlerin çorunda konuşulanları , akşam eve dönünce b irer sa tız'la özetleyerek not ederdim . Zaman zaman Faik  li'd e n a n ıla rın a dair y a z ı l ı olarak b i l g i isterdim , Faik  li i l e , fa z la meşguliyetimiz , hasta­ lık la r ım ız , seyahatlerim iz nedeniyle yüzyüze görüşemediğimiz günlerde büyük ş a ir her mektubunda bu anılara yer veren s a t ır la r ı da ihmal etmezdi .

Faik  li , yaz s ıc a ğ ın ı Ankarada geçirmek istemez , kendi ta b iri i l e , o ş e h irle r şefarayini olan İstanbula gid er , Cuadiyede k ız ı Remide'nin köşkünde d in len ir , oradan dostlarına adeta b ir it ic i d iz is i g ib i olan güzel y a z ıs ıy la çok hoş , okşayıcı mektuplar yazardı , Ben üstadın bu tür mektuplarına

çok n a il olmuş mutlulardandım . Gerek Ankara için de h a sta lık la r d o ls y ıs iy le buluşamadığımız günlerde , gerek üstadın İstanbulda yaz a y la rın ı g e ç ir d iğ i s ı­ ralarda b iz le re l ü t f e t t i ğ i mektuplar b ire r anı hâzinesinin p a rç a la rıy d ı . Bir keresinde Edebiyatı Cedide mensuplarının (S ervet fünun) mecmuasındaki so h b etlerin i şu s a t ır la r la d ile g e tir m iş ti ;

(Edebiyat—ı Cedide şa irlerin d en en çok sevip hürmet e ttiğ im ve aynı k a r ş ı l ı ğ ı gördüğüm Süleyman Paşazade Sami (Süleyman Nesip) , T ev fik F ik re t yo Cenap Şebabettin merhumlardır . Cenap't a niobeten daha az görüşürdük . Onun bana büyük teveccühü vardı . Bir a ra lık Servet fünuna ş i i r vermemiş sade ma­ k a le le r yazmış . F ik ret birgün ona :

-Cenap , n için ş i i r yazmıyorsun ? deyince :

- Faik  li , cesaretim i k ır d ı , demiş .

He mümkün ? bu sözü F ik r e t 'in bana y e t iş t ir e c e ğ in i b ild iğ i iç in , büyük b ir i l t i f a t ve teşvik olmak üzere söylem iştir

x x ,

(10)

- 9~

( , . »E debiyatı cedide ş a ir le r in in aracında büyük b ir samimiyet vardı ve kimse kimseyi kıskanmaadı . O hafta , mecmuaya konacak ş iir le rd e n en beğendiğini T evfik F ik ret , o müstesna ş i i r ol uyuşu i l e okur , bize din­ l e t i r ve hepimizi mestederdi. , Haftada birkaç gün (S e rv e ti Fünun) idarehane­ sinde F ik r e t 'in yanında top lan ırd ık . Bizim kahveniz , gazinomuz , kulübümüz o küçük odaydı . ^

KAMIŞ KAİM KULLANAN SON ŞAİR

Faik  li ş i i r yazarken de , mektup yazarken de -esk i devrin y a z ı a le ti olan- kamış kalem k u lla n ırd ı . Esiri h a r fle r le gayet güzel K a lig r a fis i vard ı « Renkli k a ğ ıtla ra ya zd ığ ı y a z ıla r , b ir e r in c i s ır a s ı g ib i, göz a l ı r d ı » Mektupları iç t e n lik örn ekleri i l e dolu olurdu . Nükte­ le r e de yer v e r ir d i »

Onda ayrıca ahenkli b ir ta s v ir gücü vard ı . Nere): ş iir le r in d e , gerek düz ya zıla rın d a bunun bol ö rn ek lerin i verm iştir . Doğadaki bütün renk­ l e r i , tuvaline özü i l e ve p a r la k lığ ı i l e aktaran usta b ir res: mı g ib i mek­ tu p la rın ı ren k len d irir di .

FAİK ÂTİ»DE İSTANBUL SEVSİSİ

Faik  li'n in g e n ç liğ i , orta çağı İstanbulda geçm iştir . Taşra­ daki id a r i görevinden s ık ıld ık ç a , i s t i f a y ı basar canını bu güzel şehre atardı Coşkulu a n ıla rın ın g e ç t iğ i , ş iir le r in e ilham kaynağı olan , bu şehirden uzakte yaşamak ona eza v e r ir d i . Ankaranın ş id d e t li ■ ; günlerinde , kılma yazın gid e­

ceği Suadiyeyi düşünerek t e s e l l i bulurdu . Oturduğu apartmandan , b e lir g in şek ilde görünen manzara Ankara k a lesiy d i . Bu çıplak kaleye baktıkça , Y ıld ırım »la Tim urlenk'i lıa tır la r bunların beyhude yere döktük İ v c i ! onlara a c ır d ı .

(11)

- 10

-î'aik i l i , Ankarayı hiç «evr,ıezdi « İsta n b u l'u , ş e h ir le r in cenneti ş i i r ve ilham d iy a rı olarak n ite le r d i . İstanbulu görmeyenlerin , hele içinde oturup cUı zevkini alamayanların sanatkâr olom ıyacnklarını sö ylerd i .

Kuşkusuz , gen çlik y ılla r ın d a İstanbulu en i y i yaşayanlardan b iri Faik A l i 'y d i . Bu şeh ir Faik A li'n in gençliğinde de y a ş lılığ ın d a da ona aynı g ü z e llik te , aynı tılsım da cennet b ir şehir görünümü veriyordu , Kalemiyle , k a lb iy le İstanbulun s a y ılı aşıklarından b ir i olan Faik  li , daha çok Adaları severdi , Son y ılla r ın d a yaz a y la rın ı g e ç ir d iğ i Suadiyedeki k ız ın ın köşkünde , g e c e le r i uyumayarak Adaları seyreder , terasta ayın batışın a kadar oturur , adaların b irer gerdanlık g ib i yansıyan p a r ılt ıla r ın a bütün ruhu i l e dalardı , 0 y ılla r d a y a z la r ı Ankarada kalmak zorunda bulunan ve İstanbulun h asretin i

çeken b iz le r e Suadiyeden gönderdiği mektuplarla bu güzel şehrin p itoresk man­ z a ra la rın ı y a n s ıtır adeta bizim İstanbul özlemimizi gidermeye ç a lış ır d ı .

BAŞLANDIKÇA GÜZELLEŞEN KADINLARA BENZEYEN İSTANBUL

Dosyamda Faik A li'n in İstanbullu i l g i l i te r b ir i diğerinden güzel h ayli mektupları var . 1947 - 1949 yazlarında İstanbulun şairim ize görüntüsünü , kendi mektuplarından aldığım birkaç pasajla çerçevelemek istiyorum ;

Suadiye 23 Temmuz 1947

" ... Munis'in (oğlu merhum Munis Faik Ozansoy) yazdığına b a k ılırsa Ankara çok sıcakmış . Bizse burada Çamlıcadan kopup gelen rüzgarlardan f bahçeye çık ıp , çamların altın da sefa süremiyoruz .

İstanbul çok güzel . . Bu haspa , .yaşlandıkça güzelleşen kadınlar benziyor i Bu s a t ır la r ı gece yarısından üç saat sonra yazıyorum , D ışarıda rüzgar f ı r t ı n a İmlinde esiyor . Eğer Ankaranm gündüz s ıc a k la rı , gece de devam ediyorsa A llah yardımcınız olsun .

Odamdan çıkarak balkonda b ir müddet , dört adanın ş e h r a y iliğ in i seyrettim . Eski halim olsaydı , mutlaka b ir ş i i r doğardı . "

n

(12)

-11 Suadiye 27 Ağustos 1947 <w . i •• i ; ■ H

J

: t y *H r ! rH »H 3 *H O M ' ^ 'O ri u roO C3 > t -«

..İsta n b u l birkaç gündür , en sıcak gü n lerin i yaşıyor . Kuzey rü zgarların ın daima uğrayıp okşadığı bu yerde , bin sıcağın rahat­ s ı z l ı ğ ı n ı duymuyoruz . Hele akşamları çok serin , mehtap i l e süslü gece­ l e r i pek ş ir in d ir , Gecenin değişik saatlerinde balkona çıkarak her birinde b ir şehrayin varmış g ib i nurlara boğulmuş şu dört adayı , uzun uzun , hazla seyrediyorum . Bski çağl amm olsaydı bu uykusuz g e celer meyvesiz kalmazdı . Böyle ge celerin ilham ını te s b it iç in , sabahlara kadar uyumadığım zamanlara, b ils e n iz nekadar hasretim . •.

Alaca karanlıkta ya zıyor un . A rtık gözüm i y i farketnıez oldu . Kalkıp e le k t r iğ i yakayım * Pencereden görünen ga lib a üç g e c e lik kamer (a y ) bann

(g e l sevişelim ) diyor J Ona "yavrum çok g e ç i" dedim . İlcimiz de mahzun olduk *

Yarın postaya verilmeden evvel bu mektubu okuyacak olan Munis , içinden :

Babam da n e le rle meşgûl 1 diyecek , Allaha sonsuz şükürler olsun k i , rapor yazmakla meşgûl değilim ( l ) . "

Suadiye 11 Temmuz 1949

" .« • • B i r gece evvel Marmarada p e r ile re mahsus b ir mehtap vardı . Gece yarısından sonra b ir a ra lık uyanıp odamdan bofaya çıktını . Gördüğüm hay- , r e t v e r i c i manzaranın g ü z e lliğ in i t a r i f iç in , söz bulmaktan acizim , Eski Türkçemizin birbirin den güzel , birbirin den anlamlı ve ahenkli sözcü kleri i l e b ile n i t e l i ğ i ve l e t a f e t i anlatılamayacak b ir gece . . . Çok şeylerden kıym etli olan uykularım feda ed ilerek g ö z le ri e ruhların kendisine yöneltilm esine la y ık b ir görünüm . Çok nurlu ve ta n rısa l b ir gece ..

Böyle g e c e le r uyunmaz ; sabaha dek dikkat k esilerek , büyüle duanın emsalsiz bağışlarından olan bu manzara , i ç dünyamıza sindirilm eye

ç a l ı ş ı l ı r , İnsan ruhunun kendisinden b ir parça olduğu ebedi ruhla karşı k a rşıya g e ld iğ i , adeta s e v iş t ik le r i anlardan beri , manevi b ir buluşma gecesi • • « » • "

(13)

- 12

-EAİK i l i VE TÜRK MUSİKİSİ

Türk musikisine olan s e v g is in i , övgüsünü burada ge reğ i g ib i anlatabilmem çok zor . Musikiye muhabbeti öylesine derindi ki , Türk müziğini dinlemek iç in radyosu sabahtan gece ya rısın a kadar açık bulundurulurdu .

Türk musikisinin iç te n dostu ye i y i b ir aşinası i d i . Radyoda olcun an şa k ırla rın h a ta la rın ı , hemen o gün radyo y e t k ilile r in e ya zd ığ ı mek­ tupla b i l d i r i r , önerilerd e bulunurdu .

Radyoda zaman zaman bestelenmiş olan kendi ç a t k ıla r ı okunurdu . Bundan çok duygulanır falcat ağabeyi s i Süleyman N a z if'in (derdimi ummana döktüm) şarkısına karşı hiddet g ö s te r ird i I Bu' şa rk ıyı beğenmez , hele b ir kadın tara­ fından okunuyor ise , anlamı i l e okuyan orasında b ir bağlantı bulunmadığı gerek­ ç e s iy le , radyonun düğmecini kapatırdı .

Sevdiği musiki programlarını Öcmesini de b i l i r d i . İotanbuldan Ankaradaki b iz le r e gönderdiği 27 Ağustos 1947 t a r i h l i b ir mektupta şöyle yazıyordu :

"....R ad yod a , ta r ih i Türk musikisi başladı . Can kulağı i l e din leyelim . Evrende , sanki b ir ses kıyameti kopuyor g ib i i Haspalar , gerçekten çok güzel ölçüyorlar i Eğer dinlemiyorsanız , yazık .. öyle gü zel , öyle cana yalcın b ir okuyuşla okuyorlar ki t a r i f edemem . D iyeb ilirim M , bu f a s ı l h içb ir zaman bu kadar güzel , bu kadar mükemmel okunmamış * "

KONYAKLA ALINAN AS ERİn

üstadın son y ılla r ın d a her gün iç k i C iğ e rle rin in z a y ı f l ı ğ ı nedeniyle doktorlar ona ,

Isıllanma gelen eği yoktu . içici tavsiye etm ezlerdi . Takat basan , m is a fir le r i varca •"-kçun yemeklerinde az miktarda içki, a lır d ı 0 , daha çok , konyağı tercih ederdi . Yazımızın

değindiğimiz g ib i , bunu dn ev halkından , güya g i z l i içiyornuş g ib i yapardı . Ama bütün eV halk la d ığ ı konyak ş iş e s in i b i l i r d i . Burada garip bi

dalıa önceki bölüm! daha çok oğlu Kıiınis ı onun yatak odasın r olaya değineceğiz

erinde ’ ten ,

(14)

Paik A li bey konyağı , asprinle iç e r d i İ B ir gün ga lib a çevresinin sadık müdavimi erinden olan dostunuz Mehmet Anamur (kaile illin in damadı rahmetli Süreyya Anamur’ un kardeşi) üstada şöyle b ir soru y ö n e lt ti i

- Konyağı asprinle almanın y a ra rı nedir ?

Hatırımda kaldığına göre , Paik A li bu soruya şöyle k a r ş ılık verm işti ;

- Ayakkabınızı b o y a tır s ın ız ,-sonra parlasın diye boyanın üzerine b ir de c ila sü rerler . Konyağın asprinle İç ilm e s i buna benzer . Asprin konyağın v e r d iğ i zevki c ila la n d ır ır l Bunu bana Abdulhak Ilamit ö ğ r e tti •

• YHRİHE GEBİRİIiHN' VASİ YET

Son günlerinde her akşam yanındaydım . Oğlu Munis Paik , resmi görevin in yükü altın da , .bazan gece y a r ıla r ın a kadar , dairesinde ç a lış ır d ı . Ö leceği gün , beni te le fo n la is t e t m iş t i . Odasına girdim , bana v e r d iğ i gaze­

teden is t e ğ i üzerine , birkaç ya zı okudum . Bir müddet sonra , göslerip a şa rd ı , yanına daim çok yaklaşmamı söyledi . Başucuna oturdum , A ğır a ğ ır t it r e k b ir sesle şunları sö yled i :

- Babam Mardinde , mutasarrıfken öldü , Mezarı b ile , bugün b e lir ­ sizdir' . Anam , Adada öldü . Yanma başkalarını köymüşler . 3en , bunların hiç­ b irin in yonma gidemem . Yegane arzum Z in cirlik u yu ’ da Şair Abdulhak Ilami t ’ in ayak ucunda boy yer kalmışsa orada , yoksa ona en yakın b ir yerde gömülmektir . S is i evladım g ib i severim . Beni Ankara toprağına vermeyin . İstanbula götürün . Bu vasiyetim i , Munis’ e (oğluna) münasip şekilde anlatm alısın . . .

Üstadın g ö z le ri yaşararak teker teker sö y le d iğ i sözcükleri dinlerken İrendi gözyaşların ı gizlemeye ça lıştım . Bilim in döndüğü kadar ölümü d üş ünmeme s in i t e s e l l i kabilinden birkaç sözle diledim . K a r ş ılığ ı şu oldu :

(15)

Akşam ü zeri Munis dairesinden yorgun argın döndü . B ir lik t e yemek yerken , babasının s ö z le rin i üzgün cüm lelerle tekrarladım . B ir lik t e b it iş ik odada yatan Faik A le n in yanına g i t t i k . Dalgındı .

Gece evime döndüm , Gece yarışandan sonra te le fo n la arandım . T ica ret Bakanlığının ve hanen hepimizin v e f a l ı doktoru olan Muhtar Darmanın sesi i l e uyandım . Faik A li beyin durumu a ğ ırla ş m ış tı, beni istiyo rd u .

G iyinip g ittim . Fakat o anda , üstadımız , son n e fe s in i verm işti . Gece yansından sonra , başında kuran okuyacak b ir in i bulmakdaki müşkülatı

karınca kaderince , gidermek iç in , abdşşt a lıp Içuran okumak bana na.sip oldu . RefikasıMevhibe hanım i l e çocukları ve e v l a t l ı k l a r ı Emine , muhterem ölünün başvurunda sabahladı . Saat 8«oo sıra la rın d a Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Cemal Y e şil beye , durumu te le fo n la b ild ir d ik . Çünkü , her gün eski a ile dostlarından ve yakınlarından olan devrin cumhurbaşkanı Celal. Bay ur , Faik-- A l i ’ nin sa ğlık durumunu sorduruyor , h asta lığın beyri hakkında b i l g i alıyordu . Buna va sıta olan , o zamanki Cumhur başkanlığı genel sek reteri biraz da Faik A li beyin Diyar bakirden akrabalığı bulunan Cemal. Y e ş il beydi . Faik A li'n in ölüm haberini Cemal Y eşil beye b ild ir irk e n , cenazesinin İstanbula götürülmesi i l e i l g i l i v a s iy e tin i de ulaştırdım , Abdulhak Hamit beyin yanına gömülmesi hakkında y a p tığ ı v a s iy e ti de yansıttım . Köşk sü ratle harekete geçmiş , durumu İstanbul v a lis in e bildirm iş olacak k i , saat 11.ou e doğru o zaman İstanbul v a l i s i bulunan P ro f. Dr. Fahrettin Kerim Gölcay , Kunis’ le r in evine te le fo n ederek başsağlığında bulundu ve güzel b ir tesadüf olarak Abdulhak Hamit'in yanıbaşında b ir mezar yerin in boş olduğunu ve gereken h a z ır lığ a başlandığını söyled i . Tanrı , ş a ir Faik A l i ’ nin d ile ğ in i kabul ettiğin d en , bu mezar y e r i , h ep in izi duygulandırdı . 0 gün Ankoradan İstanbula kalktın akşam trenine konulan Faik A l i ’ nin tabutu birgün sonra Teşvikiye Camiinde cenaze namazı k ılın d ık ta n sonra Bdebiyatı Cididenin hayatta 1 çalan son şairlerin d en olan Hüseyin G iret beyii k a file y e katılmaca i l e Zincirliİcuyuda büyük hayranlık duyduğu dostu Abdulhak Sam it'in yanına gömüldü .

Munis Faik , babasının mezarı iç in birçok proje y a p tırd ı . En beğen­ d iğ i, Galatasaray Lisesinden arkadaşı olan P rof. Yüksek Mimar Kemal Almet Aru nur y a p tığ ı oldu , M tekim , Aru'nun p r o je s i uygulandı ve mezar taşına ya ln ızca

(16)

f,i r 'a iJ: * l i o

7

. ar n oy Tt

'50

y ı l ı n d a , 74 yad ın d a, öldü.,

dr İn p o r t r e c i , r a h m e tli U ıip ^ m a .^ s ia u ın 'b u p o r t r e c in i

ölümünden 5 ay ö n c e ,k a ra k a le n le ç i z m i ş t i .

' i « İ l ¡¿Jîj ¿ fj ' i ' ' “ « • % ' ■: - •; < ■, y t y - - R d * * . ' -, • WN£&kkY : 4 7.t ...»• A V v r 1 •■«■y £ - ^ vV ! ' -• '• ' / . v ’ ; Y ■ - ‘ - ¿ V ’ ; . v " •'

(17)

Şair Faik İ l i Ozansoy

M id illi adasında M utasarrıf

ik en .Y ıl

î

T9IT

' t y ' i * 1 a y ' j ı ^ . J _ * i ‘ ' ' • i t o

-j eti JU -j-j‘1» ^iCÎı* (/Li -jja \* tJ\

-Autographe de l’Enıinent Potte FAİK ALI BEY Mutaasarlf de Mitilin

(18)

Faik  li'n in tutkularından b ir i,d o s t la r ın a

iç te n lik dolu süslü mektuplar göndermekti.

Zevkli ve anlamlı m ektuplarını-bir kolyeye

in c i dizer g ib i-e s k i h an ilerim izle,ren k li

k â ğ ıtla ra yazardı.Eski geleneğe göre,

yazıların da kamış kalem k u lla n ırd ı.

(19)

li’aik .ft.li,Osmanlı Cup ar atorlıınuıum

son 'lahiliye 3<ilsteşarlarındandı.

o sırada Dahiliye fiftzırı-JSdehiya.tımızda

(li.i âzım) takma

adiyle

yer almış o la r-

Ahrnet Keşit KKY•di * 1ı er i k is i de

(20)

$>Eatip T eh ir)in b ir kar ikatürimde

SairoFaik İlli,b ö y le y a n sıtılm ıştı,

0,E debiyat-ı Cedide*nin tip ik b ir

sim asiydi,Devrinin moda k ıy a fe t le ­

r i n i iz le r,k a d ın la r arasında bu

yönden adı,çok söylen irdi.

(21)
(22)

30 y ı l öncesine a it b ir anı

(baldan s ır a y la : Lnnis Faik Ozansoy,Faik illi Ozansov,

kehanet Anamur ve-bu y a z ıla rın y a z a rı- Taha koro s )

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Şimdi boğaz vapur­ ları maalesef bu iskeleye uğramamakla beraber araba vapur­ ları Paşabahçeyle İstinye arasında seferler yaptığı için bu­ ranın hareketli

‹spat› in- celeyenlerden biri de Princeton Üniversite- si’nden, Clay Matematik Enstitüsü için prob- lemi tan›mlam›fl olan Charles Fefferman.. Na- vier-Stokes problemine

Sonuç olarak Denizli ve ekibi, daha burada sö- zünü etmedi¤imiz de¤iflik hastal›klar›n teflhis ve tedavisine, biyoteknoloji, çevre teknolojisi gibi pek çok konuya destek

Önerme’de, mükemmel sayı dediğimiz, kendin- den küçük bölenlerinin toplamı- na eşit olan sayılar için verdiği for- matı hiç cebir ve sembol kullanma- dan, yalnızca

Paris’teki College de France’da Stanislas De- haene yönetimindeki bir grup araflt›rmac›ysa, ilkel toplumlarda daha az araflt›r›lm›fl olan geometri bilgisini

Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Hüsamettin 1983 ’te Marmara Üniversitesi Güzel Sanat­ lar Fakültesi ’ne dönüşünce koleksiyon M.Ü.. Güzel Sanatlar Fakültesi

Bu çalışmada, Dx uygulamasına bağlı oluşan olası doku hasarına karşı sıçan karaciğer, kalp ve böbrek dokularındaki endojen ghrelin ekspresyonunun

Sonra, Orhan Veli gibi Oktay’ın eserleri için de “Hakikî şiir işte budur, bunu aıılamıyan hiç değilse geridir!,, diyorlar.. Yani hemen medhe koyulsam