• Sonuç bulunamadı

Yeni Symposium Dergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yeni Symposium Dergisi"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

“ Ak›l aflk› anlatmada çamura saplanm›fl eflek gibi kal›r”

Mevlânâ , Mesnevi, I. Cilt

G‹R‹fi

Aflk›n genel olarak insanlara özgü oldu¤u varsa-y›lsa da aflka benzer ba¤lanma davran›fl›n›n di¤er me-melilerde de oldu¤u bilinmektedir. Kur yapma ve bafl-tan ç›karma (seduction) filogenetik olarak daha yeni beyin yap›lar›yla ortaya ç›kan davran›fllar say›lmakta-d›r. Primatlar›n cinsellik davran›fl› genellikle yüz ifa-desi ve sesler yoluyla iletiflim kurarak bafllat›l›r. Uy-gun kullan›l›rsa, bu iletiflim yak›nl›¤›, samimiyeti ve nihayet üreme davran›fl›n› getirecektir (Porges 1998). Aflk›n ve sosyal ba¤lanman›n ifllevi üremeyi kolaylafl-t›rmak, güvenlik duygusu sa¤lamak ve anksiyeteyi azaltmakt›r.

Bâz› yazarlara göre memelilerde çiftleflme, üreme ve çocuk büyütme için beyinde birbirleriyle iliflkili 3

esas emosyonel-motivasyonel sistem vard›r (Fisher ve ark. 2002):

1. Cinsel dürtü (lust) 2. Cezbedilme (attraction) 3. Ba¤lanma (attachment)

Cinsel dürtü, cinsel doyum iste¤i ile karakterize, östrojen ve androjenlere ba¤l› bileflendir. Cezbedilme sistemi romantik aflk s›ras›nda devreye girer, sevilen nesnenin obsesif biçimde düflünülmesi ve partnerle emosyonel olarak birleflme iste¤i ile karakterize, artm›fl dopamin (DA), norepinefrin (NE) ve azalm›fl serotonin-le (5-HT) iliflkili olan sistemdir. Erkekserotonin-ler eflin fiziksel özellikleri, bilhassa gençli¤i ve güzelli¤i ile kad›nlar ise erke¤in malî kaynaklar›, e¤itimi, sosyal konumu tara-f›ndan cezbedilmektedir (Fisher ve ark. 2002).

Eriflkin kad›n-erkek ba¤lanmas›na (arkadaflça veya olgun aflk) sükûnet, güvenlik ve emosyonel birliktelik duygular› efllik eder, bunu sa¤layan sistem, oksitosin

Associate Professor of Psychiatry. Erciyes University, Department of Psychiatry. E-adres: ertugrulesel@gmail.com

Tel.: +903524375702

ÖZET

Aflk›n insana özgü bir davran›fl olmay›p, aflka benzer ba¤lanma davran›fllar›n›n di¤er memelilerde de var oldu¤u bilinir. Son y›llarda hayvan ve insan çal›flmalar›yla aflk›n ve sosyal ba¤lanma davran›-fl›n›n biyolojik temelleri yo¤un biçimde araflt›r›lmaya bafllanm›flt›r. Evrimsel psikologlar da bulunan bulgulardan yola ç›karak aflk›n ve efle ba¤lanma davran›fl›n›n evrimsel süreçteki türün devam›na getirdi¤i avantajlar konusunda birçok öne sürümler yapmaktad›rlar. Bu yaz›da bu konudaki son ge-liflmeler gözden geçirilecektir.

Anahtar kelimeler: aflk, efle ba¤lanma, ba¤lanma sistemi, annelik davran›fl›, evrim, oksitosin ABSTRACT

THE BIOLOGICAL AND EVOLUTIONARY BASIS OF LOVE

It is now well known that love is not a specific behaviour to human beings, but rather, at least so-me behaviours resembling love are common in other mammalians too. In recent years, the basis of love and social attachment behaviour has been intensively investigated by many animal and hu-man studies. From the findings of these studies, evolutional psychologists have some suggestions about advantages of the love and pair bond behaviours for the continuation of the species gene-ration within the evolutional process. Much of the neuroscientific mechanisms underlying love and attachment behaviour are much more discovered understood and documented in the recent ye-ars. These observations, interpreted with the evolutionary frame, will highlight many social and psychological aspects of attachment, love and fidelity. Recent advances in these issues will be revi-ewed in this paper.

(2)

New/Yeni Symposium Journal • www.yenisymposium.net 22 Ocak 2007 | Cilt 45 | Say› 1

ve vazopressin (VP) gibi nöropeptidlerle iliflkili olan sistemdir.

Geleneksel olarak aflk›n romantik aflk ve olgun aflk olmak üzere iki farkl› türünün oldu¤u kabul edilir. Bu ayr›ma göre, romantik aflk bencildir, temelinde kendi-ni yüceltme ya da yans›tt›¤› kendi ideal benli¤ine tu-tulma vard›r, bu yüzden âfl›k olunan kifli idealize edi-lir, onda olmayan büyüsel vas›flar atfedilir (Johnson 1993, Fisher ve ark. 2005). Yo¤un ve erotik cezbedilme vard›r. Asl›nda âfl›k olunan tam anlam›yla, yani etli-canl› bir dünya insan› olarak tan›nmamaktad›r, kiflinin her fleyiyle tan›nma süreci romantik aflk›n ço¤u kez so-nunu haz›rlar (ya normâl sevgiye döner, ya da her fley biter). Romantik aflkta normâl toplum kurallar›n› önemsememe hâli vard›r (bu benim hayat›m, istedi¤i-mi yapar›m, özgürüm vs.). Baflkalar›n›n incinmesi ço-¤u kez önemsenmez. Sevilen kiflinin dünyada tek ol-du¤u düflünülür, onun iyi taraflar›na odaklan›l›r, kötü taraflar› görülmez. Romantik aflk artm›fl enerji, öfori, uyku ihtiyac›n›n azalmas›, ifltah kayb›, titremeler, kalb çarp›nt›s›, anksiyete ile birliktedir ve bu belirtilerin NE ve DA art›fl›na ba¤l› oldu¤u ileri sürülür. Sevilen kifli-nin tak›nt›l› biçimde düflünülmesi ise 5-HT ile iliflkili olabilir. Reddedilme korkusu, k›skançl›k, ayr›l›k ank-siyetesi belirgindir. K›l›k k›yafet, tav›rlar, günlük prog-ramlar sevilen kifliye göre yeniden ayarlan›r. Sevilen kifliye karfl› yo¤un cinsel istek varsa da, onunla emos-yonel ve ruhsal olarak birleflme daha önceliklidir. Ço-¤u kez hissedilenlerin kontrol edilemez olduÇo-¤unun ve bir hata oldu¤unun kifli de fark›ndad›r, ancak yaflad›k-lar›ndan kendini alamaz, bu yüzden kiflinin yak›nlar› ya da bazen kendisi bile “büyü yap›ld›¤›n›” düflünebi-lir (Fisher ve ark. 2002). Nedense tüm bu olumsuz ta-raflar›na ra¤men romantik aflk baflkalar›nca hofl görül-me, hâttâ bâzen g›pta edilmeyle karfl›lan›r.

Bâz› antropologlar romantik aflk›n endüstriyel Ba-t› kültürünün ürünü oldu¤unu ileri sürerlerse de as-l›nda evrenseldir (Jankowiak ve Fischer 1992). Fakat Bat› kültürünün romantik aflk› afl›r› derecede önemse-di¤i ve yüceltti¤i bir gerçektir.

‹nsanca (olgun) aflkta ise, karfl›daki kifli oldu¤u gi-bi görülür ve be¤enilir, kusurlu taraflar› da görülür, kifli bütünüyle sevilir. Karfl›dakini kendi egosunu tat-min için kullanmak yerine ona de¤er verilir. Olgun aflk fedakârcad›r, sâde ve basittir, özünde efliyle dost-luk ve arkadafll›k vard›r, hayat paylafl›l›r ve küçük fleylerle yaflan›r (Johnson 1993, Fisher ve ark. 2005).

MONOGAM‹ VE EVL‹L‹K

‹nsanlar paleolitik dönemden beri tek efllidirler. Çünkü avc›l›kla kar›n doyururken insan›n birden

faz-la kar›s› ofaz-lamazd› (Simmonet ve ark. 2003). Hayvanfaz-lar içinde de tek eflli olanlar vard›r. Hayvanlarda mono-gami daha çok çocu¤un büyütülmesi için iki ebevey-ne de gereksinim oldu¤unda görülür. Bu durumda sosyal ba¤lar›n (veya aflk›n) gelifltirilmesi üremeyi ve çocu¤un yaflamas›n› kolaylaflt›rarak do¤al seleksiyon-da avantaj sa¤lar. Memelilerin %3 kaseleksiyon-dar› monogam-d›r, insanlar da bu orana dâhildir. Monogam hayvan-larda ço¤unlukla erkek ve difli benzer fiziksel özellik-lere ve büyüklü¤e sahiptir. Poligam türlerde ise genel-likle erkekler daha büyük, daha sald›rgan, daha renk-lidir ve çocu¤un bak›m›yla ilgilenmezler. ‹nsan›n er-ke¤i daha çok poligam hayvanlar›n erkeklerine ben-zer. Bu yüzden do¤as›nda poligamiye e¤ilim oldu¤u iddia edilmektedir. Nitekim dünyadaki tüm seks en-düstrisi erkeklere yöneliktir ve internette pornografik sitelere girenlerin %95’i erkektir. Tabii ki, bir fleyin do-¤al olmas› onun bizim için en iyi fley oldu¤unu göster-mez!

Ancak, monogam hayvan türlerinde efl-d›fl› iliflki-nin (genetik promisküite) de oldukça yayg›n bir dav-ran›fl flekli oldu¤u bilinmektedir. ‹nsanlarda da bu böyledir. Bu durumun evrimsel avantaj› oldu¤unu ile-ri sürenler vard›r (Schuiling 2003).

Tek eflli birlikteliklerde efllerin ço¤u kez birbirleri-ne benzedikleri ileri sürülmektedir. Birçok durumda efller yafl, ›rk, e¤itim, kültür bak›m›ndan ve hâttâ fizik-sel bak›mdan da birbirine benzerler (homogami). Ho-mogami evlili¤in baflar›s›n› ve stabilitesini art›rmakta ve benzer ilgi ve tutumlar› olan efllerin evlilikleri da-ha uzun sürmektedir (Caspi ve Herbener 1990).

AfiKIN VE SOSYAL BA⁄LANMANIN B‹YOLOJ‹K TEMELLER‹

Aflk›n ve sosyal ba¤lanma davran›fl›n›n biyolojik temelinde oksitosin ve VP hormonlar›n›n esas rolü oynad›klar› kabul edilmektedir (Young ve Wang 2004). Oksitosin ve VP’nin ana üretim yerleri s›ras›yla hipotalamusun paraventriküler çekirde¤i (PVN) ve hipotalamusun supraoptik çekirde¤idir (SON).

Oksitosin ve VP olumlu sosyal davran›fllar› art›r›r. Sosyal hayvanlarda toplum içindeki ifllevsellik, tan›-d›k bireylerin görülünce tan›nmas›na ba¤l›d›r. Sosyal iflâretleri tan›ma ve sosyal hat›rlamada VP ve oksito-sin hormonlar› önemli bir ifllev görür (Insel 2003, Lim ve ark. 2005). S›çanlarda V1aR antagonistleri sosyal tan›may› bloke eder. V1aR genleri yok edilmifl transje-nik erkek fareler yak›nlar›n› tan›yamamaktad›rlar. Oksitosin reseptör antagonistleri ise erkeklerde de¤il difli s›çanlarda sosyal tan›may› bozmaktad›r. Amigda-ladaki oksitosin reseptörlerinin uyar›lmas› sosyal

(3)

ilifl-kileri art›r›r (Insel ve Fernald 2004). Tüm bu bulgular bu iki hormonun sosyal tan›ma hâf›zas›n› güçlendire-rek sosyal davran›fllar› kolaylaflt›rd›¤›n› düflündür-mektedir. Oksitosin ve VP, nukleus akkumbens gibi ödül yap›lar›nda D2 reseptörlerini uyararak bu ifllev-lerini yapmaktad›r (Insel 2003, Wang ve Aragona 2004).

Monogam olan ve olmayan hayvan türlerinde de oksitosin ve VP reseptörlerinin da¤›l›m› farkl› bulun-maktad›r. Monogam türlerde stria terminalisin bed nukleusu (BNST) ve talamusta daha fazla V1a reseptö-rü bulunurken, nukleus akkumbenste daha fazla oksi-tosin reseptörü bulunmaktad›r. Poligam türlerde ise amigdala ve lateral septumda daha fazla V1a ve oksi-tosin reseptörü bulunur. Dolay›s›yla bu iki hormonun türlerin monogamiyi tercih etmesinde de önemli ol-duklar›, hatta efle sadâkati art›ran etkenler olabilecek-leri öne sürülmektedir (Young ve Wang 2004, Wang ve Aragona 2004).

Beynin hangi bölgesindeki V1a reseptörlerinin mo-nogamiden sorumlu olabilece¤i konusunda en büyük aday olarak ventral pallidum ve bununla iliflkili ödül yap›lar› gösterilmektedir (Lim ve ark. 2004). Bu da afl-k›n ödüllendirici etkisinin oldu¤unu ve bir tür ba¤›m-l›l›k oldu¤u görüflünü destekler. Bir baflka ödül yap›s› olan nukleus akkumbenste de oksitosin reseptörleri monogam hayvanlarda fazla oldu¤una göre ve her iki hormon sosyal hâf›zan›n gelifliminde rol oynad›klar›-na göre ödül sisteminden gelen uyaranlar ile sosyal hâf›zan›n verileri ventral önbeyinde bir araya getirile-rek efl seçimi sa¤lan›yor olabilir (Lim ve ark. 2004).

Asl›nda oksitosin ve VP’le sosyal ve cinsel ba¤lan-man›n iliflkisi karfl›l›kl›d›r. Çünkü cinsel birleflme de bu iki hormonun kan düzeylerini art›rarak efllerin bir-birlerine ba¤lanmas›n› art›rmaktad›r. Fiziksel yak›n-laflma, dokunma ve yiyeceklerin sindirilmesi de oksi-tosin sal›n›fl›n› art›ran di¤er etkenler olarak karfl›m›za ç›kar (Porges 1998).

Bunun d›fl›nda oksitosinin perinatal dönemde be-yin geliflimi üzerinde organizasyonel bir etkisinin de oldu¤u bilinmektedir. Bu dönemde oksitosin düzeyi de¤iflirse diflinin üreme baflar›s› de¤iflmektedir. Yeni do¤an döneminde d›flardan oksitosin verilen difli hay-vanlar›n (belki oksitosin reseptör düzeyini veya östro-jen reseptörlerini de¤ifltirmek sûretiyle) ileride bir er-kekle iliflki kurma ve üreme baflar›s›n›n artt›¤› bildiril-mektedir (Cushing ve ark. 2005).

Oksitosin ve VP d›fl›nda bir stres hormonu olan kortikotropin sal›verici hormonun (CRH) da mono-gam hayvanlarda çift oluflturmakta etkili oldu¤u ileri sürülmektedir (DeVries ve ark. 2002). Genel olarak

stresin hem çift oluflturma hem de sosyal ba¤lanmay› art›rd›¤› düflünülür. Ancak bu olay da cinsel dimor-fizm göstermektedir. Erkeklerde stresle çift oluflturma (efle ba¤lanma) davran›fl› artarken, kad›nlarda stresin bunu azaltt›¤› bildirilmektedir (DeVries 2002). Ayr›ca, monogam olan hayvanlar›n CRF1 ve CRF2 reseptör da¤›l›mlar› poligamlardan farkl›d›r. Monogam hay-vanlar nukleus akkumbens ve medial habenula gibi limbik yap›larda daha az CRF1 reseptörü; nukleus ak-kumbens, hippokampus ve kaudat nukleusta daha çok CRF2 reseptörlerine sahiplerdir. Nukleus akkum-bensteki CRF2 reseptörleri, oksitosin ve D2 reseptörle-rinin birbirleriyle etkileflerek çift oluflturma davran›fl›-n›, dolay›s›yla monogamiyi destekliyor olabilecekleri ileri sürülmektedir (Lim ve ark. 2005).

Âfl›k olunan kiflinin resmi gösterildi¤i zaman akti-ve olan beyin bölgeleri, kokain kullan›ld›¤›nda uyar›-lan bölgelerin ayn›s›d›r (ventral tegmental auyar›-lan, nuk-leus akkumbens, yâni ödül yap›lar›) (Bartels ve Zeki 2000). Hem romantik aflk, hem de annenin çocu¤una olan sevgisi beyinde ayn› ödül sistemi yap›lar›n› akti-ve eder. Yâni bir kifliye (akti-veya çocu¤a) ba¤lanman›n ödüllendirici bir etkisi de vard›r ve bu flekilde de tü-rün devam›na katk›da bulunulmufl olur (Bartels ve Zeki 2004). Bu nedenle bâz› yazarlar taraf›ndan ro-mantik aflk, monogami ve sosyal ba¤lanman›n beynin ödül yap›lar›n› uyaran bir tür ba¤›ml›l›k olup olmad›-¤› sorgulanmaya bafllam›flt›r (Young ve Wang 2004, In-sel 2003).

Bu düflünceyi destekler biçimde, bir fMRI çal›flma-s›nda sa¤l›kl› insanlara sevdi¤i kiflilerin foto¤raflar› gösterilmifl ve bu s›rada beynin ödül merkezinde, yâ-ni limbik yap›larda bir aktivite art›fl› oldu¤u gözlen-mifltir (Fisher ve ark. 2005). Ancak âfl›k olduklar› kifli-lere bakan kad›nlar kaudat nukleus, septum ve poste-rior parietal kortekste (yâni emosyon, hâf›za ve dik-katle iliflkili yap›larda) daha çok aktivite art›fl› göste-rirlerken, âfl›k olduklar› k›zlara bakan erkeklerde vi-züel kortekste aktivite art›fl› olmufltur. Bu bölge cinsel uyar›lma s›ras›nda aktivite art›fl› gösteren bir bölgedir. Yazarlar bu bulguyu kad›nlar›n efl seçerken iyi koca, iyi baba olmas›n› istediklerinden onun her davran›fl›-n› gözlemek ve hat›rlamak zorunda olufllar›, erkekle-rin ise efl seçiminde daha çok cinsel uyar›y› ön plana ald›klar› fleklinde yorumlam›fllard›r (Fisher ve ark. 2005).

Âfl›k olan insanlarda yap›lan bir di¤er çal›flmada da hem erkek hem de kad›nlarda âfl›k olduklar› s›rada kortizol düzeyi (olas›l›kla özgün olmayan bir stres ce-vab› olarak) yüksek bulunurken, serum testosteron miktar›n›n âfl›k olan kad›nlarda artt›¤›, erkeklerde ise

(4)

New/Yeni Symposium Journal • www.yenisymposium.net 24 Ocak 2007 | Cilt 45 | Say› 1

azald›¤› gözlenmifltir (Marazziti ve Canale 2004). Bu çal›flmada ayn› âfl›k insanlarda 12-18 ay sonra bu hor-monlara yeniden bak›ld›¤›nda, hormon düzeylerinin (iliflkileri sürdü¤ü hâlde) normâle döndü¤ü bulun-mufltur. Bir baflka deyiflle, romantik aflk -tatl› olmas›na ra¤men- uzun sürmez, türün devam› aç›s›ndan sür-memelidir de. Çünkü romantik aflk› sürdüren bir ebe-veyn iyi bir ebeebe-veyn de¤ildir. Çocu¤un büyütülmesi için sâkin, güvenli, huzurlu, kararl› bir ortam gerekir; bu da ancak efline sadâkatle ba¤l› olan, ancak roman-tik aflktan da kurtulmufl anne ve baban›n olmas›yla mümkündür.

ANNEL‹K DAVRANIfiI

Memelilerin ço¤unda çocu¤un bak›m› difliler tara-f›ndan sa¤lan›r. Hayvanlarda tipik annelik davran›flla-r› do¤um taraf›ndan bafllat›l›r, di¤er zamanlarda gö-rülmez (de Bono 2003). Do¤umla birlikte âni östrojen ve progesteron azalmas› oldu¤una göre bu hormonal de¤iflikliklerle annelik davran›fl›n›n bafllamas› aras›n-da bir iliflki olup olmad›¤› araflt›r›lmaktad›r. Annelik davran›fl›nda daha çok oksitosin, VP, CRH ve prolak-tin hormonlar›n›n etkili oldu¤u bildirilmektedir.

Oksitosin ve VP’nin efl bulma d›fl›nda, annelik davran›fl› ve annenin çocu¤a ba¤lanmas›nda da önem-li rol oynayan hormonlar oldu¤u öne sürülmektedir (Leckman ve Herman 2002). Gebelik boyunca yüksek olan progesteron ve östrojen annelik davran›fl›nda önemli olan beyin bölgelerinde oksitosin ve prolaktin reseptörlerinde art›fl oluflturmaktad›r. Do¤umdan he-men sonra östrojen ve progesteron düzeyleri düflse de art›k annelik davran›fl›nda etkili olmazlar (de Bono 2003).

Do¤um s›ras›ndaki vajinoservikal uyar› oksitosin sal›n›fl›n› uyar›r. Bu oksitosin hipotalamusun medial preoptik alan› (MPOA), BNST, amigdala ve olfaktor bulbustaki reseptörlerini uyararak annelik davran›fl›n› bafllat›rken, bazal hipotalamustaki reseptörleri vâs›ta-s›yla da cinsel iste¤i bask›lar (de Bono 2003, Bales ve ark. 2004). Çünkü bebe¤in anne bak›m›na ihtiyac› var-ken cinselli¤in lüzumu yoktur.

Prolaktin annelik davran›fl›n› MPOA’daki resep-törlerini uyararak artt›rmaktad›r (Stack ve ark. 2002). Difli hayvanlar yavru hayvanlarla karfl›laflt›klar›nda prolaktin sal›n›fl› artmaktad›r.

Annelik davran›fl›nda stres sisteminin de rolü var-d›r. Yap›lan çal›flmalarda do¤umdan hemen sonra kor-tizol düzeyi yüksek olan annelerin çocuklar›n›n koku-suna duyarl›l›klar› ve çocuklar›na sevgileri daha fazla bulunmufltur (Fleming ve ark. 1997).

AfiK VE SOSYAL BA⁄LANMA SIRASINDA BASKILANAN S‹STEMLER

Sevgi ve ba¤lanma s›ras›nda yukar›da bahsetti¤i-miz aktive olan sistemlerin yan› s›ra, bâz› sistemlerin bask›lanmaya u¤rad›¤› bulgusu ilginçtir. Hem anne sevgisi hem de romantik aflk s›ras›nda olumsuz emos-yonlarla, sosyal yarg› ve elefltirel düflünceyle iliflkili beyin yap›lar›nda (orta prefrontal, inferior pariyetal, posterior singulat korteks, amigdala gibi) aktivasyon azalmas› olmaktad›r (Bartels ve Zeki 2004). Bir baflka deyiflle, romantik aflk ve anne sevgisi s›ras›nda bir yandan olumsuz emosyonlar azalt›l›rken, bir yandan da sevilen kifliye karfl› elefltirel de¤erlendirme olas›l›¤› azalt›lmaktad›r.

AfiKTA VE EVL‹L‹KTE KISKANÇLIK Künc-i firkatte rakîbâ bizi tenhâ sanma Yâr e¤er sende yatursa elemi bizde yatur

Ba¤datl› Ruhî ‹nsanlarda k›skançl›k do¤al bir duygu olarak var-d›r, çünkü kad›n ve erkeklerin efllerini aldatma e¤ilim-leri vard›r. Evrimsel geliflimin bir noktas›nda insanla-r›n efllerini aldatma ve buna ba¤l› olarak aldat›ld›kla-r›n› keflfetme yetenekleri geliflmifltir. Amerika’da yap›-lan çal›flmalarda do¤an her on çocuktan birinin kad›-n›n sadâkatsizli¤inden oldu¤u, her üç çocuktan biri-nin evlilik d›fl› iliflkilerden oldu¤u bildirilmektedir (Shackelford ve ark. 2002).

K›skançl›¤›n erkeklerde çok görüldü¤ü bilinir an-cak bunun nedenleri çok iyi bilinmemektedir. Evrim-sel bak›fl aç›s›ndan bunun nedeni olarak diflinin her zaman çocu¤un kendisinden oldu¤undan emin olma-s›, erke¤in ise olmamas› gösterilmektedir.

Kad›n ve erke¤in k›skançl›¤›n›n evrimsel temelle-rinin farkl› oldu¤u ileri sürülmektedir. Kad›nlar daha çok erke¤in baflka bir difliye kap›l›p evi terk etmesin-den, dolay›s›yla çocuklar› büyütebilmek için gerekli kaynaklar› kaybetmekten korkarlar (Weisfeld ve Wo-odward 2004). Erkekler ise zaman ve gayretini, babas› baflka biri olan bir çocu¤a ay›rm›fl olmay› hazmede-mez.

Erkek için aldat›lmad›¤›ndan emin olman›n bir yo-lu, çocu¤un kendine benzeyip benzemedi¤ini anla-makt›r. Bu yetene¤in hayvanlarda âflikâr olarak bu-lundu¤u, insanlarda da var oldu¤u, ama bilinçsiz ola-rak çal›flt›¤› ve evrimsel geliflim s›ras›nda geliflmifl ol-du¤u ileri sürülmektedir. Erkeklerin kendilerine ben-zeyen yüzlere kad›nlara göre çok daha duyarl› olduk-lar› sinirbilimsel çal›flmalarda ortaya konmaktad›r.

(5)

Er-kekler, kad›nlardan farkl› olarak, bakt›¤› çocuk kendi-ne benzedi¤i zaman çok daha yayg›n bir beyin aktivi-tesi göstermektedirler, özellikle bu aktivasyonu sol anterior frontal yap›larda ve sol anterior singulatta sergilemektedirler (Platek ve ark. 2005).

K›skanma davran›fl›n›n testosteron ile iliflkili olabi-lece¤i, bu nedenle k›skançl›¤›n erkeklerde daha çok görüldü¤ünü ileri sürenler de vard›r. Kufllarda diflinin fertil dönemlerinde erke¤inin ihânete u¤rama konu-sundaki hassasiyetinin artt›¤›, bu yüzden daha çok di-flinin yan›nda bulunma, gözetleme davran›fllar› gös-terdi¤i ve bu davran›fllar›n testosteron art›fl› ile birlik-te oldu¤u ileri sürülmekbirlik-tedir (van de Crommenacker ve ark. 2004). Ayr›ca, erkek kufllarda çevrede (evlilik d›fl› iliflki kurulabilecek) difli kufl say›s› ne kadar çoksa testosteron düzeyi de o kadar yüksek bulunmakta, ev-lilik d›fl› iliflki ihtimâli testosteron düzeyini yükselt-mektedir (van de Crommenacker ve ark. 2004, Pinxten ve ark. 2003).

‹nsanlarda da kad›nlarda ovülasyonun hem fizyo-lojik hem davran›flsal birçok iflâreti var iken, hayvan-lar›n aksine insan türü ovülasyonu fark edememekte-dir. Yine evrimsel bak›flla, diflinin genleri daha güçlü bir erkekle ara s›ra kaçamak yapmas›n›n evrimsel bir avantaj›n›n oldu¤u, bu nedenle ovülasyonun kendi kocas› taraf›ndan bilinmemesinin (o dönemlerde k›s-kanç koca ilave gözleme-koruma önlemleri alamas›n diye) türün daha sa¤l›kl› ve güçlü olarak devam›na katk›da bulunarak avantaj sa¤lad›¤› öne sürülmekte-dir (Gangestad ve ark. 2002).

AfiKTA ÇEK‹C‹L‹⁄‹N (ATTRACTIVITY) ROLÜ

“Gülü târife ne hâcet, ne çiçektir biliriz”

Evrimsel psikolojiye göre kimleri çekici buldu¤u-muzun alt›nda baz› biyolojik gerçekler yatar. Efl seçi-mimiz evrimsel güçlerin kontrolü alt›ndad›r, yâni in-sanlar bilinçsiz olarak üreme gücünü maksimum hale getirecek biçimde efl seçerler. K›sa süreli (gel-git) efl se-çimleri daha çok erkeklere, uzun süreli efl sese-çimleri ka-d›nlara özgüdür.

Kültüre ve kifliye göre güzellik alg›lamas› farkl› ol-sa da, yine de tüm kültürlerde ortak olan bâz› güzellik k›staslar› vard›r. Her insanda do¤ufltan güzellik detek-törlerinin oldu¤u, bu nedenle üç ayl›k bebeklerin bile eriflkinlerin çekici bulduklar› yüzlere daha çok bakt›k-lar› bildirilmektedir (Cellerino 2003). Bu detektörlerin güzel bulduklar› kifliler asl›nda daha do¤urgan, daha sa¤l›kl›, daha genç görünümlü, özetle genleri daha sa¤l›kl› olanlard›r. Dolay›s›yla evrimsel tarih boyunca sürekli daha güzel olanlar seçildi¤i için bütün türlerin hem erke¤i hem diflisi giderek güzellefliyor olmal›d›r.

Darwin buna cinsel seçim (sexual selection) ad›n› verir. Birisini çekici bulup bulmamada yüz güzelli¤i, be-denin flekli, kiflinin davran›fllar› (örne¤in erkeklerde öz-güveni yüksek ama ayn› zamanda müflfik, koruyucu ta-v›rlar), kokusu, ses tonu, mimikleri, kiflinin kendi kül-türü, cinsel yönelimi, yarg›lar› ve kad›nlar için menstrü-el durumunun etkili oldu¤u ileri sürülmektedir.

Yüz güzelli¤inde simetrinin, ortalama oluflun, eril-lik-diflilik (masculinity-femininity) özelliklerinin önemli oldu¤u bildirilmekte, bâz› yazarlar da insan›n yüzü maymundan (Schopenhauer) ya da Neandertal insan›ndan (Cellerino 2003) ne kadar farkl› ise o kadar çekici olarak alg›land›¤›n› öne sürmektedirler. Yap›lan çal›flmalarda da gerçekten yüz simetrisi ile zekâ düze-yi aras›nda do¤ru iliflki bulunmufl, ayr›ca kad›nlarda ovülasyon gününde yüzün simetrisinin en üst düzeye ulaflt›¤› bildirilmifltir (Correia ve ark. 2005).

Beden güzelli¤inde bel/kalça oran› (erkekte 0.9, kad›nda 0.7-0.8 ise daha çekici), kad›nlarda meme bü-yüklü¤ü, erkeklerde genifl omuzlar çekicilikte önemli bulunmakta, tüm bunlar›n sa¤l›kl› oluflla ve daha üretken oluflla iliflkili oldu¤u için çekicili¤i art›r›yor olabilecekleri ileri sürülmektedir.

Menstrüel siklusun hangi döneminde bulunuldu-¤unun kad›nlar›n bir erke¤i çekici bulup bulmamas›n-da önemli oldu¤u bildirilmektedir. Kad›nlar ovülas-yon dönemlerinde eril özellikleri belirgin, daha simrik ve hemcinsleriyle yar›flabilen erkekleri tercih et-mektedirler (Gangestad ve ark. 2004). Evli kad›nlar›n ovülasyona yak›n zamanlarda efllerini daha çok aldat-t›¤› bulgusu da kad›nlar›n ovülasyon s›ras›nda genle-ri daha güçlü erkeklere kap›l›verdiklegenle-rini düflündürür (Gangestad ve Thornhill 1998). Daha az eril özellikle-re sâhip erkekler ise kad›nlarca daha uzun süözellikle-reli ilifl-kiler için seçilmektedir.

Son y›llarda feromonlar›n da insanlarda çekicili¤i belirleyen etkenlerden biri olabilece¤i ileri sürülmeye bafllanm›flt›r. Feromonlar bafll›ca aksiller bölge ve pu-bisteki apokrin bezlerde yap›l›p salg›lanan ve testoste-rondan metabolize edilen 16-androstenlerden üretilen steroid yap›da maddelerdir. Apokrin bezler do¤umda mevcuttur, fakat puberte s›ras›nda aktifleflirler. Erkek-lerde daha aktiftirler. Feromonlar alg›land›¤›nda hipo-talamustan gonadotropin salg›lat›c› hormon (GnRH), buna ba¤l› olarak hipofizden follikül uyar›c› hormon (FSH) ve luteinizan hormon (LH) sal›n›r, bu testisler-den testosteron sal›n›fl›na netestisler-den olur ve sonuçta cinsel istekte art›fl oluflur (Grammer ve ark. 2005). Yap›lan çal›flmalarda varsay›msal erkek feromonu olan 4,16-androstadien-3-one kad›nlarca kokland›¤›nda ön hi-potalamus aktive olurken, erkekler koklad›¤›nda ise

(6)

sadece primer olfaktör bölge aktive olmaktad›r. Varsa-y›msal kad›n feromonu olan oestra-1,3,5,10,16-tetraen-3-ol erkeklerce kokland›¤›nda ise tüm hipotalamus aktive olmakta, kad›nlar koklay›nca yine sâdece pri-mer olfaktör bölge aktive olmaktad›r (Savic 2002).

Hayvanlarda erke¤e âit feromonlar›n diflide pu-berte geliflimini ve östrojen salg›lanmas›n› tetikledi¤i gösterilmifltir (Halpern ve Martinez-Marcos 2003). Yi-ne cinsel feromonlar›n alg›lanmas›, amigdaladan nuk-leus akkumbense giden dopaminerjik yolaklar› uyara-rak ödüllendirici bir etki de oluflturmaktad›r (Monc-ho-Bogani ve ark. 2005). Farelerde gebe bir diflinin ye-ni ve câzip bir erke¤in feromonlar›n› alg›lamas› gebe-li¤in sonlanmas›na yol açmakta ve buna Bruce etkisi ad› verilmektedir (Beaton ve deCatanzaro 2005). Ayn› evde kalan kolej k›zlar›n›n bir süre sonra âdet düzen-lerinin senkronize hâle gelmesi de feromonlar›n etkisi-ne ba¤lanmaktad›r (McClintock 1971).

‹nsan çal›flmalar›nda feromonlar›n uyguland›¤› kad›n ve erkeklerin cinsel birleflme s›kl›klar›n›n (dola-y›s›yla cinsel câzibe ve be¤enilme oranlar›n›n) artt›¤› tespit edilmifltir (Cutler ve ark. 1998, McCoy ve Pitino 2002). Kad›nlar normâlde ço¤unlukla erkeklerin ter kokusunu sevmezken, ovülasyon dönemindeyken er-keklerin kokusunu ya nötr, ya da çekici olarak alg›la-maktad›rlar (Grammer ve ark. 2005).

SONUÇ

‹nsan sosyal bir hayvand›r. Sosyal bir yaflama uyum sa¤lamas› ve sosyal davran›fllar› gelifltirmesi muhtemelen evrimsel süreçte ona büyük bir avantaj sa¤lam›fl olmal›d›r. Genellikle evrimsel süreçte avan-tajl› oldu¤u için kazan›lan yeni davran›fl flekillerinin biyolojik alt yap›s› da oluflturulur ve bu biyolojik te-meller nesiller boyunca korunur. ‹nsan›n sevgi, aflk, sosyal ba¤lanma, bir efle ba¤lanma ve k›skançl›k gibi sosyal davran›fllar›n›n da biyolojik temellerinin oldu-¤u son y›llardaki bilimsel çal›flmalarda ortaya kon-makta ve giderek de artan bir ilgi görmektedir. Tabii ki, insan sosyal ve psikolojik oldu¤u kadar ayn› za-manda biyolojik bir varl›kt›r ve davran›fllar›m›z›n al-t›nda yatan biyolojik süreçlerin anlafl›lmas› genel ola-rak insan›n anlafl›lmas›n› kolaylaflt›racakt›r.

KAYNAKLAR

Bales KL, Pfeifer LA, Carter CS (2004) Sex differences and deve-lopmental effects of manipulations of oxytocin on alloparen-ting and anxiety in prairie voles. Dev Psychobiol; 44: 123-131.

Bartels A, Zeki S (2000). The neural basis of romantic love. Ne-uroreport; 11: 3829-3834.

Beaton EA, deCatanzaro D. (2005) Novel males’ capacity to dis-rupt early pregnancy in mice (Mus musculus) is attenuated via a chronic reduction of males’ urinary 17beta-estradiol. Psychoneuroendocrinol; 30: 688-697.

Caspi A, Herbener ES. (1990) Continuity and change: assortative marriage and the consistency of personality in adulthood. J Pers Soc Psychol; 58: 250-258.

Cellerino A. Psychobiology of facial attractiveness (2003) J En-docrinol Invest; 26(3 Suppl): 45-48.

Correia HR, Balseiro SC, de Areia ML. (2005) Are genes of human intelligence related to the metabolism of thyroid and steroids hormones? Endocrine changes may explain human evolution and higher intelligence. Med Hypotheses; 65: 1016-1023.

Cushing BS, Levine K, Cushing NL (2005) Neonatal manipula-tion of oxytocin influences female reproductive behavior and success. Horm Behav; 47: 22-28.

Cutler WB, Friedmann E, McCoy NL. (1998) Pheromonal inf-luences on sociosexual behavior in men. Arch Sex Behav; 27: 1-13.

de Bono M. (2003) Molecular approaches to aggregation behav-ior and social attachment. J Neurobiol; 54: 78-92.

DeVries AC, Guptaa T, Cardillo S, Cho M, Carter CS. (2002) Cor-ticotropin-releasing factor induces social preferences in male prairie voles. Psychoneuroendocrinol; 27: 705-714. Fisher H, Aron A, Brown LL. (2005) Romantic love: an fMRI

study of a neural mechanism for mate choice. J Comp Neurol; 493: 58-62.

Fisher HE, Aron A, Mashek D, Li H, Brown LL. (2002) Defining the brain systems of lust, romantic attraction, and attach-ment. Arch Sex Behav; 31: 413-419.

Fleming AS, Steiner M, Corter C. (1997) Cortisol, hedonics, and maternal responsiveness in human mothers. Horm Behav; 32: 85-98.

Gangestad SW, Simpson JA, Cousins AJ, Garver-Apgar CE, Christensen PN. (2004) Women’s preferences for male behavioral displays change across the menstrual cycle. Psychol Sci; 15: 203-207.

Gangestad SW, Thornhill R, Garver CE. (2002) Changes in women’s sexual interests and their partners’ mate-retention tactics across the menstrual cycle: evidence for shifting conf-licts of interest. Proc Biol Sci; 269: 975-982.

Gangestad SW, Thornhill R (1998). Menstrual cycle variation in women’s preferences for the scent of symmetrical men. Proc Biol Sci; 265: 927-933.

Grammer K, Fink B, Neave N. (2005) Human pheromones and sexual attraction. Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol; 118: 135-142.

Halpern M, Martinez-Marcos A (2003) Structure and function of the vomeronasal system: an update. Prog Neurobiol; 70: 245-318.

Insel TR, Fernald RD. (2004) How the brain processes social in-formation: searching for the social brain. Annu Rev Neuros-ci; 27: 697-722.

Insel TR (2003) Is social attachment an addictive disorder? Physiol Behav; 79: 351-357.

Jankowiak WR, Fischer EF (1992) A cross-cultural perspective on romantic love. Ethnology; 31: 142.

(7)

Johnson RA (1993) (Kutlu K, çeviren) Romantik Aflk›n Psikolojisi. ‹stanbul: Gül Yay›nlar›.

Leckman JF, Herman AE (2002). Maternal behavior and develop-mental psychopathology. Biol Psychiatry; 51: 27-43. Lim MM, Nair HP, Young LJ. (2005) Species and sex differences

in brain distribution of corticotropin-releasing factor recep-tor subtypes 1 and 2 in monogamous and promiscuous vole species. J Comp Neurol; 487: 75-92.

Marazziti D, Canale D. (2004) Hormonal changes when falling in love. Psychoneuroendocrinol; 29: 931-936.

McClintock MK (1971) Menstrual synchrony and suppression. Nature; 229: 244-245.

McCoy NL, Pitino L (2002) Pheromonal influences on sociosexu-al behavior in young women. Physiol Behav; 75: 367-375. Moncho-Bogani J, Martinez-Garcia F, Novejarque A, Lanuza E.

(2005) Attraction to sexual pheromones and associated odor-ants in female mice involves activation of the reward system and basolateral amygdala. Eur J Neurosci; 21: 2186-2198. Pinxten R, de Ridder E, Eens M. (2003) Female presence affects

male behavior and testosterone levels in the European star-ling (Sturnus vulgaris). Horm Behav; 44: 103-109.

Platek SM, Keenan JP, Mohamed FB. (2005) Sex differences in the neural correlates of child facial resemblance: an event-relat-ed fMRI study. Neuroimage; 25: 1336-1344.

Porges SW. (1998) Love: an emergent property of the mam-malian autonomic nervous system.

Psychoneuroendocrinol; 23: 837-861.

Savic I (2002) Sex differentiated hypothalamic activation by

putative pheromones. Mol Psychiatry; 7: 335-336.

Schopenhauer (2002) (Hilav S, çev.) Aflk›n Metafizi¤i. ‹stanbul: Sosyal Yay›nlar.

Schuiling GA (2003) The benefit and the doubt: why monogamy? J Psychosom Obstet Gynaecol; 24: 55-61. Shackelford TK, Mouzos J (2005). Partner killing by men in

cohabiting and marital relationships: a comparative, cross-national analysis of data from Australia and the United States. J Interpers Violence; 20: 1310-1324.

Simmonet D, Courtin J, Veyne P, Le Goff J, Sole J, Ozouf M, Cor-bin A, Sohn A-M, Bruckner P, Ferney A. (Özen S, çev.) (2003) Aflk›n En Güzel Tarihi. ‹stanbul: Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›.

Stack EC, Balakrishnan R, Numan MJ, Numan M. (2002) Func-tional neuroanatomical investigation of the role of the medi-al preoptic area in neurmedi-al circuits regulating maternmedi-al behav-ior. Behav Brain Res; 131: 17-36.

van de Crommenacker J, Richardson DS, Groothuis TG, Eising CM, Dekker AL, Komdeur J. (2004) Testosterone, cuckoldry risk and extra-pair opportunities in the Seychelles warbler. Proc Biol Sci; 271: 1023-1031.

Wang Z, Aragona BJ. (2004) Neurochemical regulation of pair bonding in male prairie voles. Physiol Behav; 83: 319-328. Weisfeld GE, Woodward L (2004) Current evolutionary

perspec-tives on adolescent romantic relations and sexuality. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry; 43: 11-19.

Young LJ, Wang Z. (2004) The neurobiology of pair bonding. Nat Neurosci; 7: 1048-1054.

Referanslar

Benzer Belgeler

Postoperatif uzun aksta sol ventrikül sistolik ve diastolik çaplar her ikî grupta artmıştır ve sirküler kapatma grubunda diastolîk çap anlamlı geniş

Uzman kişilerce portun takılması, huber iğnesinin kullanımında gereken dikkatin verilmesi, kullanılan enjektörün hacminin 10 cc ve üzerinde olarak belirlenmesi

Eğer sayıda, değişecek rakam yoksa sayı tünelden aynı şekilde çıkar.. Eğer sayıda, değişecek rakam yoksa sayı tünelden aynı şekilde

Eğer sayıda, değişecek rakam yoksa sayı tünelden aynı şekilde çıkar.. Eğer sayıda, değişecek rakam yoksa sayı tünelden aynı şekilde

Tabloyu, ipuçlarını kullanarak 1,2,3,4,5,6,7,8,9 rakamları

Tabloyu, ipuçlarını kullanarak 1,2,3,4,5,6,7,8,9 rakamları

Tabloyu, ipuçlarını kullanarak 1,2,3,4,5,6,7,8,9 rakamları

Tabloyu, ipuçlarını kullanarak 1,2,3,4,5,6,7,8,9 rakamları