TT- Kio(o^3\
S alah tan
Hâmit
Dünyanın mes’ut insanlarından b'iri, tabiî ömrünün sonuna erdi; Ab d'ülllhak Hâmid.Hâmidii kaybettik diye soğuk ve basmakalıp acınma klişelerde gazeti sayfalarını donatmağa lüzum yoktur.
Hâmid' yaşadı, vereceğini verdi ve nihayet: Zevk yok gecesinde, gündüzünde, Ben neyliyeyim bu yer yüzünde! diye hayata gözlerini kapadı.
Ölümünden birkaç saat evvel edip arkadaşımız Bay Fazıl Ahmede irticalen söylediği ,bu son nazmı da anlatıyor ki o artık zevk bulamadığı yer yüzünde daha fazla kalmayı doğru bulmamış ve hiç ıztırap çekme den hatlı bir uykunun müntehasma kavuşmuştur.
Hâmiid fesat v,e sukut devrinin faziletleri tepen kara cehli içinde doğ masına rağmen temiz b’ir aile muhitinde yetişmiş ve sonra kendisine daima gülen kader ve tesadüflere kodlarını vererek İngillterede, Hindis - tanda, Belçikada, Par iste refah içinde yaşamış, sevmiş, hem de ihtirasla sevmiş, hayatın maddî ve hattâ mânevi iztıraplarile kalbini yormadan zevk ve haz tada tada yaşamış bir insanıdır.
Dikkat edilirse sevdiği vücutler den birine ait olarak yazdığı «Maklber» in mısralarında bile samimî bir kallp ağrısından ziyade fildişi üzerine pek san’atkâırane nakşedilmiş musanna birtakım, hendesî şekilller görülür. Ni tekim inanışları, felsefesi de ayni musanna kalıplarım ¡içinde kalbolmuşr tur. O gökgürültülerini andıran kellime musikisi içinde Hâmidin ruhu nu ve tefekkür mihrakını işitmez ve görmez oluyoruz.
Buna rağmen Hâmid kendisine verilen şairi âzamlık ,pâyes,inin ehlidir. Onun büyük bir dimağ olduğu muhakkaktır. Ve Türk edebiyat tarihim de başlı başına bir «as» olarak yaşayacaktır.
Abdüihak Hâmid’i şairlik, ve m ütefekkirük cephesinden mütalea et - mek tabiîdir. Fakat ben onu bu sı Hatlarından ayırıp sade bir insan ola rak görmeyi doğru bulurum.
Hâmid mes’ut doğmuş, mes’ut y aşamış ve mes’ut ölmüş bir insandır