• Sonuç bulunamadı

Şermin Bezmen'in Safranbolu resimleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şermin Bezmen'in Safranbolu resimleri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

c u m h u r i y e t

10 MAYIS 1978

Şermin Bezmen’in Safranbolu resimleri-“ "c"

ANKARA SANAT SEVENLER DERNEĞİ SALONU

Özellikle resim sanatında belirli bir konuyu

işlemek, düşgücüne ve onu bicim-üslup haline dö­ nüştüren güdüse; ussallığa yararlı bir başlangıç doğrultusu sunsa da, aynı zamanda atlatılması zor tehlikelere sürükler sanatçıyı. Tüm resim ta­ rihine bir göz atmak, sanatçıya konunun başka­ larınca buyrulduğu dönemlerde, sanatçının ne denîi bir kişilik savaşımı verdiğini, asıl kişiliğini ise ancak konuyu yenip ona egemen olduğu an eide etiğini açıkça gösterir. Eski Yunan dünyasın da önemli bir sarat kavrorrn oluşturan ve etkisini geçtiğimiz yüzyılın ikinci yansına dek tüm gücüyle sürdüren benzetme kuramına koşullanmış olma­ mız ve bırakın sanat tarihi eğitimini, aydın - ya­ zar - çizer düzleminde bile bu önyargıdan hâlâ kurtulamayışımız, konu denilen elle tutulur şeyin kafalarımızı ve beğenimizi baskı altında tutmasına yol açıyor. Bu sözlerimiz, resim yapıtından belirli bir konunun, giderek bir içeriğin çıkarılamıyacağı, çıkarılması gerekmediği anlamına gelmemelidir el­ bette. Resim yapıtında konu ancak «sanatsal» ola­ bilir. yani yapıt gerçekleştikten, «özerk ve örgen- sel» bir yapı olarak duygusal dünyada yerini al­ dıktan sonra var olabilir.

Resimde iletişimi sağlayan dil göstergelerini, konuşma dilinde olduğu gibi, bir sözlükte belirli anlamlarla bulamadığımız için, resim yapıtındaki herhangi bir ruh durumu, çağrışım çoğulluğu, duy- guianma. coşma, beklenmedik bir düşünce süreci­ ne girıverme. kesin bir adla tanımlayamasak bile, konudur, içeriktir. İşin ilginç yanı şudur ki, çoğu resim yapıtında, konu veya içerik diye kolaycano •anlayabileceğimiz (deniz, odam, bulut, bahçe, ev, •teek, gülüş yakarma, ağlayış acı vb) birçok öğe, •eratsa! bir içerik düzeyine ulaşamazlar da, bu öğelerin hep birlikte yarattığı o kendine özgü ve ytneienemiyen hava, tanımlanması olanaksız ger­ çek sanatsal içeriği oluşturur. Tanımlanması ola­ naksız derken, duyuötesi bir dünyanın varlıkları gibi görmüyorum elbette sanat yapıtlarını. Bura­ da saz konusu otan tanımlanamazlık, kesin ve aenetgecer bir tanımın olanaksızlığıdır. Yoksa hiç bir biçimde tanımlanamaz bir şeyle ne ilgimiz olabilir? Ama şu da gerçek ki, her tanım yeni bir tanımın tohumunu içinde taşıyor sanat olgusun­ da. Her kuşağın tanımlar bileşkesi, onu izleyen ku­ şakların yeni bir tanım bileşkesini gerektiriyor. Böylece de sanatın evrenselliği, tarihselliğin eyti­ şimsel göreliliği içinde ete kemiğe bürünmüş oluyor.

Ankara'da Sanat Sevenler Derneğinde Şermin Bezmen'ın açtığı suluboya resim sergisi, «Safran­ bolu konulu» diye seyirciye sunuluyor. Bundan ön­ ce de. örtülü de olsa, konulu sergilere, resimlere tanık olduk. Öylekı güzelim birçok tablo, bu özen­ siz alışkanlığımız nedeniyle, belirli yerlerin, örneğin Bodrum'un görüntüsel tutsağı oldu. Bir kentin ve­ ya bir yerin adım anmadan, doğa görünümü işle­ yen tabloları nifeleyemez olduk. Haydi diyelim Bod- rum’un denizi var, lâcivert koyları var, o koylara serpilmiş sevgi yuvclarım andıran köyleri var. ev­ lerin gözü baygına çeviren beyazlığı var; ya Saf­ ranbolu’nun nesi var? Olumlu bir kamuoyu oluş­

turulmasından sonra kurtarılıp sanatsal ve turis­ tik bir bilinç düzeyine yükseltilen örneksel Türk evleriyle yazın kuru ve tozlu sokaklarından başka neyi var? Şermin Bezmen’in Safranbolu konulu resimlerini yeterince değerlendirebilmek için, bu ilkel ve çizgisel soruyu sormak gerekir, çünkü onun Safranbolu görüntülerinde, Türkiye coğraf­ yasında Safranbolu diye anılan ve belirli bir mi­ marlık özelliğini konutculuk acısından hâlâ koru­ yan bir kentin sıradan gerçeğinin ötesinde bir şey­ ler buluyoruz. Coğrafyosai bir Safranbolu'nun gö­ mütlüğü andırmacı olası bir mimarî görünümü yok bu suluboyalarda.

Bu suluboyalarda Safranbolu evleri, işlenme­ miş doğaya yapay bir biçim kazandıran basit küt­ leler değildir; ne de gündelik gereksinmelerimizi karşılayan ve içinde yaşadığımız araçlardır. Bu suluboyalardaki hemen her ev; iç mekânsal bir gerçeklik ve bu mekânda zaman boyutuna kavu­ şan iç yaşantımızın oluşum yeri olmanın ötesinde, dış mekânda örgütlenmiş öteki iç mekânlarla uyumlu ve sıcak bir bütünlük oluşturan, bu

bütünlükte mekânı insansallaştıran ülküsel bir kentçiliğin öğeleridir.

Horozlu Ev’de, yeşilin, mavinin ve kahveren­ ginin çeşitli ama yakın tonlarının nerdeyse elele tutuşarak kurdukları masalsı bir avlu düzlemin­ de, ev adını verdiğimiz o mimari öğe, orada öy­ lece duran bir horozla, kendini doğaya tatlıca bı­ rakıvermiş bir yalnızlık simgesine dönüşüyor. Ön düzlemde yaratılan bu uçarı açıklık, köşesini bi­ ze yöneltmiş bu Safranbolu evinin dikeyliğini ya­ tıştırarak, onu zamana direnen ve yalnızca doğa­ nın renk ve biçim cümbüşünde direncini dile geti­ ren bir nesne yapıyor. Yapının her yüzeyini yala­ yan yaygın ışık, zamana bu direnişin, umursamaz bir kanıtı oluyor. Aynı yalnızlık duygusu, bu kez de Küçük Anne’de, yaşamasını dingince sürdüren bir kasaba sokağının hüzünlü havasına bürünüyor. Çocuklu anneyle geri düzlemdeki kadının ayrım­ sız birer leke alarak imgeleştirilmesi, kasabanın sessizce soluyan gerçekliğine daha bir inandırıcı­ lık katıyor. Yemeniciler Çarşısı’nda gözlemlediği­ miz cok geleneksel çizgisel perspektif, bir yüzeye

rastgele dökülüp dağılıveren, ama sonunda hepsi­ nin yerli yerinde durduğu boyalı suların uçarı, se­ vecen yumuşaklığıyla, yapay bir geometri kalıbı olmaktan kurtuluyor ve ışık bir çeşme serinliği, duvar diplerindeki gölgeler ise uzayda varoluş be­ lirtisi oluyor. Cinci Hoca l’de, resimsel mekânı tüy hafifliğiyle belirleyen bir kemerin ötesinden, san­ ki coğrafyasal gerçeği olan Cinci Hoca hanını de ğil de, yürek açıcı çiçeklerle dolup taşan bir sak­ sı uzanıyor gözlerimizin önünde. Neler ye­ tişmiyor ki bu saksıda! Yıllardır, kıskanç bir yeraltı suyu örneği adımlarını bile duyurmadan gecen vs hep kalan o insan ölçüsündeki insanın gerçek ya­ şamı, dostça çekingen ama kararlı bir fırçanın geometrik belirginlikleri eritmesiyle, tanıdık bir yurt soluğu olarak önümüzde uzanıyor.

Şermin Bezmen, kahvenin, ve beyazın, bir es- kimo uzaklığına ittiği tauioiarında, fırçasındaki renk mutluluğunu kullanmadığı için, boyutu kalıp­ laşmış, donuk tekdüzeliklere düşüyor. Oysa Bez­ men, yakın renkleri bir çocuğu okşarcasına bir araya getirip, onlara nasıl da sevine ve masalsı- lık katmasını biliyor. Bu diri ve doğurgan düşgü- cü, duyarlıktan kopmayan bir el denetimiyle, do­ ğayı yeniden kuruyor renklerle. Artık Safranbolu, düzyazısal bir gerçek olmaktan çıkıp, sanatçının yürek yağının yoğurduğu bir sevinç ve canlılık kaynağı oluyor.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

- f r f

! > 0 3 fe r

~ v

_ 1 k ı \

M

L

,

_ ^

■ K.

«ATALARIMIZIN

SURETLERİ» SERGİSİ AÇILDI

BALABAN’IN ¡ATALARIMIZIN SURETLERİ» SE RGİSİ ACİLDİ. BALABAN IN SEKİZİNCİ DÖ­ NEM «ATALARIMIZIN SURETLERİ» ADINI VER DİĞİ SERGİSİ ANKARA FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ NDE 2 MAYIS GÜNÜ ACİLDİ. 18 MAYIS'A KADAR SÜRECEK SERGİNİN ÇAĞRI KAĞIDINI İZLİYORSUNUZ.

Referanslar

Benzer Belgeler

Güvenirlik çalýþmalarý sonuçlarýna göre, DBYÖ-45'nin her bir alt boyutu- nun ve tüm ölçek Cronbach alfa iç tutarlýlýk kat- sayýlarýnýn istatistiksel olarak anlamlý

Almanya’daki eğitiminden sonra 1931 yılından itibaren yurtiçinde ve dışında konser piyanistliği yapan sanatçı Ankara Devlet Konservatuarı ve Gazi Eğitim Enstitüsü

藥學科技心得 藥三 A B108095024 許峻 豪

H1: Kamu kurumlarında kamu görevlilerinin stratejik plan hakkında bilgi sahibi olması ile kamu kurumlarında bireysel performans yönetim ve değerlendirme sistemi

Örneğin, havzanın batı (Bo- lu dolayı) ve doğu (Araç-Kastamonu) kesimlerinde, Eosen yaşlı kayalar kendilerine eşlik eden volkanit- lerle eş yaşlı ya da onlar

111 Kuzey apsis kuzey duvar alt seviyede kareye yakın dikdörtgen, kemerli bir niş 8 (Resim 6), güney duvarda ise kareye yakın dikdörtgen bir niş 9 yer almaktadır (Resim 7).. Kuzey

Çalışma hayatında işçilere çocuk bakım hizmetlerinde yardımcı olmak amacı ile yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150 den çok kadın işçi

This value shows the gross income from one slice of Tofu cultivated by the Tofu industry with a value-added ratio of 28.16% of the value of the Tofu product is gotten from