Martın on birinde öğleden sonra Eğeyle Istanbuldan kalkıp ertesi gün gene öğleden ¡Sonra Izmire geldiğim vakit bir günlük bir me safe sayesinde bir aylık bir zaman kazandığımı gördüm: İstanbulda bir ay sonra gelecek bahara Izmir- de bir ay önce kavuşmuştum. Ora da lodos ve poyraz nöbetleşmesinin cümbüşlerde baharın atmak istedi ği adımlar geriye itilirken burada sadece geniş körfezin inbatile ta- ravetlenip ılık güneşle ısınan ağaç lar renk ve ıtır bayramına başla dılar.
* * *
İzmir kıyısının ortasındaki
Hu-İsm aildiaiih
1
_____ Y azıyor..
kûmet Konağı meydanından Alsan- cağa kadar doğuya doğru uzanan Atatürk caddesinin palmiye ağaç ları ise insana, bahardan da ayrı, başka iklimlerin ekzotik zevkini
veriyor. Fakat bir kaç kilometre uuzunuluğundaki bu güzelim cad dede, pazar olmasına rağmen, hiç insan yok gibi.
Bu ıssızlığın cezasını o gece* u y kusuz kalmak pahasına ödedim. E- vet Atatürk caddesindeki İzmir Pa lasa inmiştim. Denize karşı üst katta güzel bir oda verdiler. Man zara iyi, karyola rahat; on bir bu çukta yataktayım. Fakat ne o? San ki fırtma şaklaması, dalga çatlat ması, kazan patlaması gibi durma dan her bir iki dakikada otomobil geçişlerinin vûûûvv vûûvvv vuu... diye çıkardıkları hiddetli sesler — Arkası ¿a. 2, Sik l de — ,
2
« C U M H U R İ Y E T »in B Ü Y Ü K R Ö P O R T A J I :
İzmirde belde ve halk
— Baştarajı 1 inci sahifede — insanın yalnız kulağına değil bey ninin içine çarpıyor.
Saat on iki, bir, iki, üç; nafile, otomobil geçişi neden bu kadar heybetli ve korkunç ses çıkarır diye pencereden baktım; meğer gündüz pek farkına varmamışım, cadde asfalt değil parkeymiş. Halbuki teknik medeniyet oto mobil lâstiğini ancak asfaltta koşsun diye icad etti. İyi ama parkeler ayna gibi, otomobille rin gene bu kadar üst perdeden ses çıkarmaması lâzım. Anladım; hepsi otelin önünden hep yüz kilometreyle geçiyorlar. Cadde de in cin olmadığı için sür süre bildiğin kadar.
❖ * ❖
Bu kadar mamûr, yaya kaldı rımlı, denizli, palmiyeli bir cad dede neye insan yok? Bu cad deyi baştanbaşa yaya olarak a- dımladımdı. Yukarı kısımlarda, Pasaport ve Gümrük tarafların da külüstür bir kaç kahveyle perişan bir iki meyhanecikten başka bir şey yok. İnsanlar cad denin neresinde toplansın? Bü tün bu caddede ışıklı ve genişçe tek yer gene bizim İzmir Pala sın alt katındaki lokantadır. Çı ranın üç beş masalık müşterisi de karınlarım doyurunca gar sonlar saat on buçukta perdelen kapayıverdiler. Evvelce buranın biraz aşağısında İzmirin dillere destan Şehir Gazinosu vardı. O- nu da kaldırmışlar. Yerine Şehir oteli yapılıyor. Dört katlı, hem yüksek hem boylu; henüz göv desi ve çatısı bitip, sıvasız ve camsızlıktan kapkara görünen bir yapı azmam.
îj: :jc
Onun beri yanında Tüccar Ku lübü var. Yeni, güzel, tertemiz bir bina. Denize muvazi uzanan cephesi ve onun arkasında deni ze amud inen kısmile zaviyeli bir eda kazanan bina cephesinin sütunlarla sıralanması ona bir üslûb mânası da ekliyor. Cep heyle yan binanın arasında ge niş bir yazlık teras da var. Bu gün öğle yemeğini oranın lokan tasında yedik. Salon, eşya, ser vis hep garbli. Yemekler sahi den iyi. Fakat işte böyle bir yer de de dolu olarak ancak üç ma sa vardı ve gerisi bomboştu.
îj: îj:
Geldiğimdenberi dört günde üç defa uğradığım Kültür Park hakikaten yüz ağartacak bir yer Kırk iki hektarlık geniş sahayı daire daire ve içiçe üç cadde çevreliyor. Bu çevre iki kilomet re tutmaktadır. Dışta atlılara mahsus şose, ortada otomobiller için asfalt yol, içte yayalara hür meten iki taraflı dut ağaçlarının dallarını birbirine giriftliyerek yeşil ve üstüvanî bir tavan kur
[ 7 ^
■
>
Jb
!, Ll|||ı>e^/ - — — S|
İsm a il diahih
s
Yazıyor— — 1
dukları kemerli yol. Asfalt yo lun iki tarafı da karşılıklı çam ağaçlarile bir koridordur. Birden vuran bir rüzgâr darbesi sanki görünmez mızrabile bu çamların iğne iğne ince yapraklarını tel tel harekete geçirmiş gibi bir «iki dakika süren öyle garib nağ meler çıkardı ki, dut ağaçlarının henüz gelişmemiş tavanlı yolun dan, çam koridorunun zaman za man maveraî bir beste yaratan nağmelerinden sonra Atatürk caddesindekilerden daha gürbüz, daha sık, daha kesif renkli pal miyelerin o vakarlı koridoru.
Haydi fuar zamanı olmadığı için paviyonlar sahasını bırak, haydi henüz açılmadığı için Lü- na Parkın eğlence sahasını bı rak, fakat baharın bir renk ve ıtır bayramile gülmeğe başladığı bu güneşli günlerde ne bu çam koridorları, ne o palmiye meş herleri kimseyi çekmiyor olacak ki dört gündür oralarda tek tük ihsanlardan başka görünen yok Bahar orada Hayvanat Bahçesi nin kuşlarını, yuvalarında veya inlerinde saklı köstebekleri, may munları, hele bir şehrâyin ha linde yelpazelerini geren tavus ları hep keyifli keyifli harekete getirdiği halde insanların böyle bir tabiat ziyafetine karşı hare ketsiz kalışı insanın gücüne gi diyor.
* * *
Geceleri Karşıyakanın merkezî yeri daha aydınlık görünüyor Orada İskele meydanı, Halkevi, Çarşıbaşı, Gazino gibi kalabalı ğı çekecek yerler hep bir araya rastladığı için oranın İzmir Kor donundan daha hayatlı olacağı nı tahmin etmiştim. Tahminim doğru çıkmadı. Orası da uzak tan göründüğü gibi değilmiş, Halkevi bomboş, kahvehaneler külüstür, içkili gazinolar tıngırtı. Evet İzmirde belde var, bel dede ticaret var, çarşıda hareket, harekette bereket var, fakat iş saatleri dışında beldeli yok. Es ki İzmiri bilenler «neydi o Kor- donboyu?» diye içlerini çekiyor lar. Benim de bildiğim o eski İz mir ne bu kadar aydınlık, ne bu kadar mamurdu. Fakat neydi o bütün bir Kordonboyunda bü tün bir hayatın bir neşe tufanı gibi akışı. Belli, derd mekândan ve dıştan çok kendimizde ve içi- mizdedir.