• Sonuç bulunamadı

Kimler geldi, kimler yedi:İstanbul'daki Hacı Abdullah lokantasının sahibi Abdullah Korun, leziz yemekleriyle olduğu kadar, ünlü müşterileriyle de tanınıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kimler geldi, kimler yedi:İstanbul'daki Hacı Abdullah lokantasının sahibi Abdullah Korun, leziz yemekleriyle olduğu kadar, ünlü müşterileriyle de tanınıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

12 Nisan 1998

PORTRE

İSTA N BUL 'DAKİ HACI ABDULLAH LOKAN TA SIN IN SAHİBİ ABDULLAH KO RUN , LE ZİZ YEM EKLERİYLE O LDUĞ U KADAR, Ü N LÜ M ÜŞTERİLERİYLE DE TA N IN IYO R

Beyoğlu'udaki Ağa Cami

sokağında kendi halinde

bir lokanta. Kırk yıldır aynı

yerde müşterilerine hizmet

veriyor. Abdullah Korun ise

otuz yıl kadar önce garson

olarak geldiği bu

lokantanın şu anda sahibi.

Hacı Abdullah'ın şeref

defterinde ise hemen

herkesin imzası var.

Abdullah bey, (sağdaki) ortakları İle tarihi Türk yemeklerini müşterilerine sunuyor. Kuzu etleri 'karnavat Trakya'dan, danalar 'Biga'dan. Kekik Siirt, kırmızı biber Antep, tereyağı Urla, zeytinyağı Edremit'ten geliyor.

de H acı baba ona "ay ak ta kalıp fazla yorulma, daha yeni iyileştin, bu kış vestiyere b a k " diyor. Abdullah da öyle yapıyor. Hazi­ randan sonra tekrar "posta alı­ y o r." M asalara bakm aya devam ediyor. Bu yıllara dair hatırladığı bazı rakamlar şöyle: Diyelim he­ sap 885 kuruş tutuyor. Müşteri 10 lira veriyor. Bırakılan 115 kuruş bahşiş ise inanılm az m üthiş bir para.

1976'da Hacı Salih çeşitli hasta­ lıklar ve yaşlılık nedeniyle dükka­ nını oğlu Abdullah'a devrediyor. Oğul Abdullah Movit 1982'ye ka­ dar lokantaıun işletmesini yürütü­

yor. M al sahibi bir gün dükkanı satacağım belirtiyor. Tam bu sıra­ da lokantaıun devamlı müşterile­ rinden Ferit İntiba isindi biri dev­ reye girerek A bdullah Korun'la ortak olarak burayı almak istedi­ ğim söylüyor.

ORTAKLIK SAĞLANIYOR

Dükkanı eşyaları ile birlikte 1982'de dokuz milyona satın alıyor­ lar. Ferit bey içki satmaya karar ve­ riyor ve lokantaıun adnu "Osmanlı H ünkar" olarak değiştiriyor. Ab­ dullah içkili bir ortamda çalışmak istemediği için 1983'ün Şubat ayın­ da ayrılarak Karaköy’de Yeni Top- kapı lokantasında çalışmaya başlı­ yor. Ferit bey ise bu arada dükkanı değiştirmeyi sürdürüyor. Yerlere kırmızı halılar, duvarlara kırmızı perdeler koyuyor. Geceleri fasıl he­ yeti bulunduruyor. Ama eski müş­ terilerini kaybetmeye başladığı gibi, yeni müşteriler de edinemiyor. Bu­ nun üzerine tekrar Abdullah'ı çağı­ rarak içkiden vazgeçtiğini, işin başı­ na geçmesini, artık hiçbir şeye ka­ rışmayacağım vurguluyor.

Abdullah bey tekrar dönüyor ve lokantanm adı Hacı Abdullah oluyor. Sarsıntı geçiren işletmenin tekrar eski rayına oturması ise üç yılı buluyor. Sabah yediden gece­ nin onbirlerine dek çalışıyorlar. Abdullah, dükkanın bulunduğu katı Ferit beyle birlikte satm alarak kazanca ve mülke yüzde 50 ortak oluyor. Ferit bey hiçbir işe karış­ mıyor. 1994'de ise bütün hisseleri­ ni Abdullah'a devrediyor. Abdul­ lah bey, üç arkadaşı ile ortaklık kurarak lokantayı alıyor. Limited şirkette Fahri Gündüz, M ehm et Gülen ve Rasim Akçan da var. Yıl­ lar içinde bütün borçlarım ödeyip 1994'de düze çıkıyorlar.

Lokantanm yoğurdu ünlü. Bir de Abdullah Tatlısı var. M eyveli muhallebiyi andırıyor. Kuzu etleri 'karnavat' Trakya'dan, danalar 'Bi­ ga'dan. Kekik Siirt, kırmızı biber Antep, tereyağı U rfa, zeytinyağı Edrem it'ten geliyor. Kavanozda sattıkları ballar Siirt, Pervari'den. Hemen girişte sağda büyük cam bir kavanoz göze çarpıyor. Kava­ nozda da 1972 yılında konm uş kuşkonmaz sebzesi. Gerektiğinde buradan kuşkonmaz alınıp çorba ya da yemek yapılabiliyor. Deği­ şik renkli sular içinde çeşitli seb­ zeler var. Kavanozlar, 110 derece­ de büyük kazanlarda yarım saat, 45 dakika kaynatılıyor.

KEKİK SİİR T'TEN

Abdullah bey, dışarda yediğin­ de nereleri mi seçiyor? Beyoğlu, Lades; Sirkeci, Borsa ya da Konya- h; Fatih, Ziya Şark Sofrası; Üskü­ dar, K anaat; Beykoz, Hasır... İki projesi var, gerçekleştirmek istedi­ ği. Birincisi, iyi bir yerde bir şube açm ak. Ama işine gönül verm iş insanları bulm akta zorlanıyor. İkincisi ise Türk m utfağı ile ilgili kitap yazm ak. K itap için Başba­ kanlık Arşivi'nden, Süleymaniye Kitaplığından çeşitli bilgileri foto­ kopi halinde derlemiş.

Dükkana her gün yaklaşık 400 müşteri geliyor. Aralarında pek çok ünlü var. Alman milletvekili Cla- udia Roth, Hüseyin Üzmez, Tayyip Erdoğan, Milli Eğitim Müdürü Naci Akay, Halk Ekmek Genel Müdür Mehmet Hadi Tunç, Fatih Altaylı, Aziz Üstel, Ahmet Kekeç, Turgut Kazan, Aykut Edibali, Hüseyin Ha- temi, Çoşkun Aral, Ayla Algan... Lokantanm İnternet bağlantısı oldu­ ğunu da belirtelim, http:/www.es- cortnet.com / hadabdullah.

Abdullah

KUZU incik patlıcanlı. ! Dört kişilik. Evvela dört parça

incik almıyor. 3 tane kemer patlıcan. 250 gr. tereyağ. Tuz, karabiber, iki baş soğan, bir kaşık tuz. Salça için yanm kaşık biber ve yanm kaşık domates salçası. Kuzu etini tencereye koyun. Biraz yağ ilave edip 1 baş soğanla kızartıyorsunuz. 10 dakika kadar. Salça ve bir kaşık unu koyup kanşünn. Dört su bardağı su koyun. Orta ateşte 30,40 dakika pişirin. Yol yol

soyduğunuz pathcanlan | uzunlamasına şerit şerit kesin. Bolca zeytinyağında kızartın. Kızardıktan sonra

yağlı kağıta koyun. Kağıt, ; yağı çekiyor. Her bir inciği | bohça seklinde dört patlıcan

yaprağma sarın. Üzerine domates ve sivri biber ilave

edin ve açılmaması için ; üzerinden bir kürdan batlım. I

Tenceredeki salçayı tepsinin altına yayın. Fınnda orta dereceli ateşte 15 dakika

bekletin. Servis yapın. Y

Bey'den

patlıcanlı

uzu incik

HACI ABDULLAHIN

ŞEREF DEFTERİNDEN

Abdurrahman D ilip ak Allah'ın yarattıklarını insanlara güzel bir şekilde sunan mutfak ö tü rü m ü z ü koruyup geliştiren Ha a Abdullah'a teşekkür ediyorum.

Bekir Yıldız; Maddeyi ikinci plana iten bir anlayış.

Bülent Osman: (II. Abdulhamid ve Gazi Osman Paşa'nın torunu) Yetmiş yıl sonra memleketime döndüğümde bulduğum Türk mutfağı.

Cengiz Çandan İstanbul'u İstanbul yapan köklü Türk Osmanlı geleneği ve kültürüdür. Hacı Abdullah işte o silinmeyen ve silinmeyecek izlerden biri.

Erol Yaran İstanbul'da lezzetli yemek nerede yenir, diye bize soranlara hiç düşünmeden Hacı Abdullah deriz. Fehmi Koru: Ankara'da yaşadığım ve

buraya çok seyrek geldiğim için şikayetçiyim.

Halil Ergun: Vazgeçemeyeceğim bir alışkanlık.

Haşan Pulun Perhizi unutturuyor. Pişirenlerin, sofraya getirenlerin ellerine sağlık.

Haşan Osmanoğlu: (Sultan 2. Abdülhamid'in torunu) İlk defa ziyaret ediyorum. Çok memnun kaldım. Hilmi Yavuz: İnsanın akşamlan

buraya gelirken kendisini sanki evine geliyormuş gibi

hissetmesi ne bahtiyarlık. Ihsan Kalkavan: Yemekleri yerken

büyük keyif aldık. Uzun yıllardan beri Türk Mutfağı'm en güzel biçimde sunan bir müessese. Nevzat Yalçmtaş: Tarihi

yemeklerimizi devam ettiren ve helalinden iş yaptıran

kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Nurettin Sözen: Yakın dostlarla yenen

ev yemeği. Burada gerçek ev yemekleri yedik. Ortam beni yıllar öncesüıe götürdü.

Necmettin Erbakan: Personeli nefis yemeklerden dolayı tebrik ediyorum. Orhan Pamuk: Babaannemin

evinde yediğim geleneksel Türk yemekleri. Benim bir ikinci babaannemin evi.

Yalçın Pekşen: Beyoğlu'na her çıkışta uğruyorum.

Yavuz Özkan: Burada kendimi evimde hissediyorum.

Yılmaz Duru: Bereket sofralarında nasibimizi aldık.

Tarık Sipahi

B

eyoğlu'nda Ağa Cam i so­ kağında kendi halinde bir lokanta. Yıllardır aynı yer­ de m üşterilerine hizm et veriyor. Öğleden sonra sa­ kin bir saatte yönetim kurulu baş­ kanı A bdullah Korun'la buluşu­ yoruz. M unis ve dikkatli bakışlı, tem iz alınlı. Fotoğraf çekilirken "acaba ceket giysem m i" diye bize soruyor. Abdullah Korun, 1949'da Siirt’te doğuyor. Küçük yaşlarda babasını kaybediyor. 1951'de ilk kez annesiyle birlikte İstanbul'a geliyor. İki üç ay kalıp tekrar m em lekete dönüyorlar. 1962'de bu kez ağabeyi ile gelerek Nişan­ taşı'ndaki bir kasabın yanma çırak olarak işe giriyor. Dülckanın sahi­ bi Eğinli, adı Saffet Bulduk. O günlerden hatırladığı, evlere gö­ türdüğü et paketleri karşılığında aldığı on kuruşluk bahşiş.

1963'te N urosm aniye'deki Ca- ğaloğlu Lokantası'nda çalışmaya başhyor. Yaz geldiğinde ise öteki ağabeyi m em leketten gelip onu köye götürüyor. M ahsulün top­ lanm asına ve ev işlerine yardım etsin diye. Bir, iki yıl köyde kalı­ yor. Ama bu arada büyük şehir yaşantısını özlediğini fark ederek 1966'da tekrar İstanbul'a geliyor.

İş ararken Beyoğlu'nda Ağa Ca­ m ii'nin yanm daki sokaktaki bir lokantaya rastlıyor. İçeri giriyor. Lokantanın adı: Hacı Salih. Göz­ lüklü Hacı bey kasada, hesap alı­ yor. Etraf çok kalabalık. İnsanlar sıranın kendilerine gelm esi için ayakta bekliyor. Genç Abdulah da sıraya giriyor. Onun amacı sipariş vermek değil, konuşmak. Derken kasaya yaklaşıp Hacı Bey'e iş ara­ dığım söylüyor. "N e iş yaparsın" diye soruyor H acı Bey. Etten, mutfak ve müşteri hizmetlerinden anladığını belirtiyor. "P eki, Usan biliyor m usun" diye soruyor Hacı Salih. "Hayır, ama öğrenirim" di­ yor Abdullah. Ve aralarında şu di­ yalog geçiyor: "P e k i n erelisin?" "Siirt'liyim ." "B en de Siirt'liyim. N eresinden?" "Şirvan'ın Dişlinan köyünden. Yürüyerek Şirvan'a iki saat uzaklıkta."

SİGORTALI OLMAK

"P eki, İbrahim paşayı tam yor musun?" "Evet, dayım ." "Doğru söyle." Hacı Salih, başka isim ler sayıyor, Abdullah hepsini biliyor. Ü stelik Abdullah'ın dedesinin, Hacı Salih'in babasma Çanakkale savaşında yaralandıktan sonra baktığı ortaya çıkıyor. Ve işe almı­ yor Abdullah. D ört gün çalıştık­ tan sonra da Hacı Salih ona posta verilmesini istiyor. Posta, masala­ rın sorumluluğunu alma işlemi. O zamanlar dört masaya iki garson bakıyor. Abdullah, o günden son­ ra işine garson olarak devam edi­ yor. Ve sigortah oluyor.

Tam işler yoluna girm işken, Yıldız'da bir trafik kazasma uğru­ yor. Dört ay yatakta alçılar içinde ağabeyinin ve Ihlam ur Deresi'n- deki teyzesinin evinde kalıyor. Hacı Baba ise onu hiç ihmal etmi­ yor. Para büe gönderiyor. Dört ay

sonra tekrar görevine

döndüğün-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

* 0 0 1 5 0 2 7 9 6 0 0 6 * FOTOĞ RA F: Ç ET İN KO R KM A Z

Referanslar

Benzer Belgeler

The decline of approximate 2 points (1.9 to 2.5 points) in physical capacity and ap proximate 1.5 points (1.3 to 2.0 points) in psychological well-being were responsive to the

臺北醫學大學今日北醫-TMU Today: 臺南校友會99年餐會

In the light of the above findings, we aimed to evaluate the possible relationship between the I/D polymorphism of the ACE gene and hemorheological parameters, such as

Ejeksiyon dalga süreleri KYA grubunda kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde düşük olarak bulundu.. Kontrol ve KYA gruplar arasındaki; IVK, IVG, Ejeksiyon

洗澡前可用防水敷料將傷口貼住,避免傷口潮濕,沾水。

There had been no available patient decision support systems or decision aids to help patient to make a treatment choice for facial superficial pigmented disease.. The study

The first part of the paper is focused on to reveal the steps of culture shock (how it starts and progresses) through the eyes of the participant. The second part of the paper

Kriz zamanlarında toplum içinde infial yaratacak ve iktidar için tehdit oluş- turabilecek grupları bastırmak için doxa’lar zaman zaman zayıflatılabilir ve yeniden