• Sonuç bulunamadı

Nazmi Ziya Güran üzerine

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nazmi Ziya Güran üzerine"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NAZMI Z İY A — "Paris" 1915. Kontrplak üzerine yağlıboya. 19x27 cm. zenlenmemiştir! Bu parçalar espasın

dörde bölümünün, sağ alt parçası içinde ele alınmıştır. Amaç sol köşe­ deki gökyüzünün resimde bir boşluk olarak kalmasını önlemektir. Farklı bir ışıkla ve boşluğu arttırmadan. Nazmi Ziya nın yeteneğini vurgula­ ması yönüyle usta işi bir resimdir PARİS'ten.

Nazmi Ziya'nın "Paris'ten" resmi­ ne en yakın resmi "TAKSİM MEY­ DANI "dır. Üslup özellikleri eşdeğer­ dir. Espasın bölünümündeki yakınlık, tonal değerlerin kullanılışındaki den­ ge ve oran ilk anda göze çarpar. Fark­ lı gibi görülen, ikinci resimdeki figür­ lerdir. Ama iki resme dikkatlice ba­ karsak, Paris'ten tablosunda yer alan ve resmin alt yüzeyinde bulunan bent duvarlarının yerini kadın figürlerinin aldığı görülür. Kadınların hareket yö­ nü resmin alt sınırlarından dışarıya çekerken, öte yandan TAKSİM ANI­ TINA çeker. Sağda yer alan yapıla­ rın şiddetli sansı ve perspektif özel­ liklerinin de etkisiyle göz anıta kayar. Anıt espasın sol dörtte birlik bölü­ münde olmasına karşın resimdeki çif­ te bakış açısının odak noktasıdır. Bir bakıma resimde görülen herşey bu anıtın anlamıyla bağımlıdır. Genç Cumhuriyetin getirmek istediği av- rupai görünüm dikkati çeker, özellik- le resimdeki insan figürlerinin çoğun­ luğunun kadın oluşu (ve çocuğun kız çocuğu oluşu) belli bir amaç için seçilmiştir. Genç Cumhuriyetin res­ mi ideolojisine bağlı olan Nazmi Ziya, kadının avrupai görünüm ka­ zanmasından, kadın erkek arasındaki özgürlük uçurumunun kalkmasından mutludur. Türk kadınının çağdaş gö­ rünümü resmin içeriğine giden yol­ dur. Avrupai mimari özellikler taşı­ yan yapılar, resimdeki otomobil ve yalnız gezebilen kadınlar! İşte "Tak­ sim Anıtı" bunların nedenini simge­ leyen bir öge olarak resimde yerini alır. İçerik yönünden "çağdaş uygar­ lık düzeyine ulaşmak amacındaki genç Türkiye Cumhuriyeti"dir resim.

Nazmi Ziya bu resminde daha renkçi bir tavır içindedir. "Paris'ten" resmine göre. Turuncu ışıklar, mavi ve mor gölgeler yoluyla güneş ışığı­ nın aydınlığına ulaşma sentezindedir.

Bilerek yapar bunu. Paris'in atmosfe­ ri pusludur, geçmiş anla içiçedir gö­ rünümüyle. Oysa ikinci resimde, özel­ likle yeni İstanbul atmosferinin pe­ şinde koşar, ustaca yakalar. Osman­ lIdan Cumhuriyete dönüşümünü vur­ gulamak ister.

Nazmi Ziya bu resminde amaçla­ dığı Türk izlenimciliğine gerçek anla­ mıyla ulaşmıştır. Resmin yine uzun gözlemler sonucu ortaya çıktığı sezi­

lir. Renk değerlerinin kusursuz kulla­ nımı, açık-koyu dengesinin kusursuz­ luğuyla birleşir. Bir bakıma kadınla­ rın o dönem moda dergilerindeki görünümleri çağnştırması yapay gibi gelir. Ama unutulmamalıdır ki, resmi ideolojinin yanında yer alan bir sa­ natçı, tıpkı o dönem roman ve oyun yazarlarımız gibi kadınımızı bu yeni görünümüyle sunma tutkusundadır- lar. Taksim Meydanı yumuşak fırça

X • *

* ' - X

(2)

vuruşlarıyla işlenmiş, saydam görünü­ müne karşın inşacılığın izlerini de ta­ şır. Olması gerekenle, yaşananın birli­ ği amaç edinilmiştir. Figürler arasın­ daki bağ, değişik bakış açıları ve ha­ reket yönleri ile kurulmuştur. Bura­ daki ikili ve tekil figürler, sanki "PA- RİS'ten" resmindeki bent duvarları gibi birbiriyle bağımlıdır.

Nazmi Ziya "KENDİ EVİ"ni ya­ parken bir ikilem içindedir. Resim­ de değil, iç dünyasında bir ikilem! Bu resimde, ondaki Hoca Ali Rıza ile Avni Lifij sevgisini açıkça vurgu­ layan öğelere rastlarız.

Nedir bu ikilem? Sorunun yanı­ tı nostalji ile birlikte, geleceğe inanç­ tır. Nazmi Ziya bir önceki resimdeki gibi yeni, avrupai bir görünümlü bir İstanbul köşesiyle çıkmaz karşımıza. Hoca Ali Rıza'nm Üsküdar sokakları­ nı ansıtan; ama renkçiliği yönünden de Avni Lifij le yakınlıklar içindedir.

Sorunun açıklanması o denli güç de­ ğildir. Her sanatçı gibi, o da KENDİ EVİ'ni resmederken, geçmişe yolcu­ luğa çıkacaktır kuşkusuz. Nostalji sanatçıların kaçınılmaz ortak yönle­ rinden biridir. Nazmi Ziya'nın bu resminde görünüşte hiçbir insan fi­ gürüne rastlanmaz. Ama resmin tümü Nazmi Ziya'nın yaşanmışlığının oto- portresidir. Resmin atmosferi gizem­ li mekan duygusu, doğrudan sanat­ çıyla özdeşleşir. İşte bu resmi "bel­ gesel bir sokak resmi" olmaktan kur­ taran budur. Ancak bir sanatçı yaşa­ dığı bir mekanı bu denli duyarlı ve kendi iç dünyasının süzgecinden geçi­ rerek verebilir. Salt Nazmi Ziya’yı değil, komşularını da görür gibi olu­ ruz. Sokak resmi yaparken eviçi res­ mi yapmıştır gerçekte. İzleyici he­ men, gizemli ışığın üst bölünümünü aydınlattığı kapıdan içeri giriverir. Pencerenin altındaki sedirden sokağa

bakar sanki! Evin bütün havasını da soluyarak. Resimde garip bir hüzün sezilir. Ahmet Haşim'in "Melali an­ lamayan nesle aşina değiliz" dizesini çağrıştıran bir hüzün. Resmin at­ mosferi Haşim'in şiirlerinin atmosfe­ ridir.

Ne zaman bu resme baksam, "Behçet Necatigil'in EVLER şiiri ge­ lir usuma. Necatigil "Evler"i anlatır­ ken, o evlerin varoluşlarından beri, barındırdığı kişilerin yaşamlarıyla özdeşleştirir. Nazmi Ziya'nın bu res­ mi, mimari özellikleri yansıtışı ve perspektif açısından kusursuzdur. Ama işte asıl tehlike ve ustalık iste­ yen de bu noktalardır. İçeriksiz bir ustalık, sonuçta kuru bir mimari belgeselcilikte eskitir resmi. Oysa Nazmi Ziya KENDİ EVİ ile yaşar gibidir sürekli. Onun varlığını sezdi­ ren, onun duygularını aktaran bir aracı gibidir evi. Gökyüzü sınırlıdır, hüzünlüdür. Işık parçalarının geo­ metrik ışık parçaları okmasma, özen gösterilmiştir. Bu ışık parçaları sağ üst köşe ile sol alt köşe uzantısında (diyagonal) olarak yer alır. İnen yo­ kuşla, Nazmi Ziya'nın kapısında kesişir! Tüm şiddetini bu bölüm­ de bulur. Işığın bu denli düzenlen­ mesi öte yandan resimdeki mekan duygusunu kuvvetlendirmek için­ dir.

Yolun inişine karşın, ışığın tır­ manışından söz edilebilir. Bu da, re­ simde çifte bakış sağlayan bir etken oluşturur.

Geçen zaman, yaşanan zamana dönüşür. Geçmişin buğulu atmosferi gökyüzünün buğulu atmosferine yan­ sır gibidir. Yer ve göğün çok sınırlı görünümü ağırlığı ev kitlelerine çek­ mekle kalmaz, gizemli bir mekan duygusunu yaratmaya da etken olur. Görülmeyen bir doğa, görülmeyen Nazmi Ziya resimde elle tutulurca- sına hissedilir. "Geçmişi yadeden" Nazmi Ziya'dır bu!

Türk izlenimciliğine ancak böy- lesine bir mekanla varılabileceği inan­ cındadır. Resimdeki mekan tümüyle tipik İstanbul kahvelerinin havasını yansıtır. Sisley, Signac, Monet'den et­ ki ve edinimlerine karşın, tümüyle bizden bir hava estirmeye çalışır. Nedendir bilmiyorum, ne zaman

Naz-N A Z M İ Z İ Y A - ' Kendi E vi" Tuval üzerine yağlıboya. 73x60 cm.

(3)

I

mi Ziya'nın KOÇ KAHVESİ resmine baksam, Bedri Ilahmi'nin kahve re­ simleri gelir usuma. Dufy etkisini ta­ şımalarına karşın bu resimleri Bedri rahmi'nin bence en çarpıcı resimleri­ dir. Özellikle İzmir Resim ve Heykel Müzesi'ndeki "KUYULU KAHVE" resmi NAZMİ ZİYA'rıın KOÇ KAH­ VESİ resmine, (farklı lislup özellikle­ rine karşın) oldukça benzer! Bedri Rahmi yaşamının son yıllarında yap­ tığı HAN resimlerinde bu dönemiyle bir bakıma organik bir bağ kurmak istemiştir. Sanırım DUFY etkisi gö­ rünümü altında yatan gerçek de Naz- mi Ziya etkisidir Bedri Rahmi nin KUYULU KAHVE türü resimlerinde.

KOÇ KAHVESİ resminde geomet­ ri ve mimari değerlere bağlı desen ve form yumuşar, ışıkla erir gibidir. Bu­ na karşın ışık-gölgeye varmadaki renkçiliği, sıcak-soğuk dengesindeki ustalık ön plana çıkar. Sıcak dost bir mekan yaratır Hızlı fırça vuruşları görünümü altında uzun gözlemler ve pentür öncesi çalışmaların yattığı se­ zilir. Kahvede kâğıt oynayan dört er­ kek figürü insancıl görünümleriyle, dostlukların odak noktasıdır. Kahve­ deki kişilerin masasına giden yol ve çevresindeki çiçekler diğer resimle rinde değindiğimiz gibi bir çifte ba­ kış sağlar. Kahve penceresinin çarpı­ cı bir yeşille sunuluşu, karşı köşede­ ki ağacın yapraklarıyla bütünleşir. Aşağıdaki yeşilliklerle, resmin çevre­ sinde birleşir ve figürlerin arkasındaki yeşillikte durur. Dingin kişilerin gö­ rünümünü vermek için zorunlu bir ye­ şilin yolculuğudur bu resimde. Nazmi Ziya tüm öğrendiklerini sun­ mak için çırpınmak ister gibidir. Res­ min üslup özelliklerinden coşku ve sevecenlik dolu bir sanatçının iç dün­ yası sezilir.

Nazmi Ziya İstanbul güneşini do­ ğuşu ve batışı ile gözönüne aldı. Tüm evrelerini gözledi, resmetti. Ona geç kalmış bir izlenimci değil, Türk res­ minin çağdaşlaşma süreci içinde, öz­ gün Türk izlenimciliğini hazırlayan­ lardandır demek daha doğru Bir de OSMAN HAMDI ve VALERY'in kü­ çümsediği, kuşkuyla baktığı Nazmi Ziya'nın, onların her yönden yanılgı­

(4)

Y'7

b

U l U U

'i

NAZMİ ZİYA GÜRAN ÜZERİNE

GÜLTEKİN ELİBAE

Nazmı Ziya Giiran üzerine sanat ortamımızın, bu çevrenin, oldukça bilgisi bulunduğu söylenebilir. Ayrı­ ca, resim biriktiricileri de Nazmi Zi- ya’yı tanıyorlar, arıyorlar! Ünlenme­ den de yalnızdı, ünlendikten sonra da. "Çok hazin bir tesadüf eseri ola­ rak, amansız bir kalp sektesi 11 Ey­ lül Cumartesi gecesi yani tam bu kita­ bın basıldığı sıralarda Nazmi Ziya' yı aramızdan alıp götürmüş bulunu­ yor. Sanatkârın kitabımıza matemli bir çerçeve ile ilave ettiğimiz son fo- rafına bakılırsa ondan daha çok fe­ yizli hasatlar beklemek hakkımızdı.

"Ne yazık ki kader ona memleke­ timizde tam manasıyla tanıtmaya başladığı günlerde kıydı: San'atkârın kendi eliyle akademide hazırladığı sergi henüz kapanmamıştı. Birkaç gün sonra Dolmabahçe Sarayı'nda açılacak olan müzede onunt eserine tahsis edilen pano hazırlanıyordu.

"Nazmi Ziya arkasında hayat ve güneş kıvılcımlarıyla dolu bir eser bırakarak, güneşine döyamadığı dün­ yasından tükenmemiş bir iştiha ile ayrılıp gitti. B.R." Bu satırlar Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun "Nazmi Ziya" üzerine yazdığı kitabının önsözü de sayılabilir (Güzel Sanatlar Akademisi neşriyatından, tstanbul-Fındıklı, 1937, fiatı 75 kuruş) Tümü kuşe k â­ ğıda basılmış bu kitapta, siyalı-beyaz klişe 32 resim de Nazmi Ziya Gü- ran'ın yapıtlarına örnek getirmekte­ dir. Bu kitap, belki yeniden basılsa, iyi olur, yarar getirir, diye arasıra

Ressam Nazmi Ziya 1912 yılında...

N A Z M İ Z İ Y A — "Kızlarım Mihriban ve Cenan" 1920. Tuval üzerine yağlıbo­ ya. 3 1 x 3 6 cm.

(5)

NAZMI Z l Y A - "Kandilli" Tuval üzerine yağlıboya. 30x46 cm. düşündüğüm oluyor... Yürekli, sıcak

resim sanatını sevdirmekle yüklü ve de Nazmi Ziya'yı olduğu gibi anlatıp, yorumluyor dürüstçe. Belki de, Naz­ mi Ziya Güran üzerine yapılacak, ya­ pılmış da basılmamış, haberimiz ol­ mamış nice çalışmalara ilk derli top­ lu "öz"-"kayııak"tır Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bu çabası.

Nazmi Ziya Güran üzerine, dağı­ nık da olsa, ansiklopediler, diğer ge­ nel kitaplarda bir hayli yazılar yazıl­ dığını saptamak elbette olasıdır. Ke­ mal Erhan dostumuzun, 1975'in son aylarında yayınladığı, "Nazmi Ziya" kitabı da, bu arada notlanmalıdır. İlginç olanı da, bu renkli baskıda, Nazmi Ziya Güran'ın bir kısım resim­ lerinin Bedri Rahmi Eyüboğlu kita­ bındaki resimler olmasıdır. Yanısıra, K. Erhan kitabının 31. sahifesi tam olmamakla birlikte bir "Kaynaklar" sıralaması da getirmektedir. Nurullah Berk, "Ulusal bibliyografyamızın en önemli eksiği, genel olarak Güzel Sa­ natlar, özellikle de plastik sanatlar ki­ taplığımızın acınacak yoksulluğudur. Bu kitap, dil ve düşünce perendebaz- lıklarının, cambazlıklarının rahatlıkla yürütüldükleri sanat aktüalitesinden çok, ağır başlı eserler yoksunluğu­ muzu, kültür yoksunluğumuzu hatır­ latmış oldu...", derken, elbette, Halil Edhem'in "Elvah-ı Nakşiye Koleksi­ yonumla bir "Sunuş" yazmaktan daha ötelerde ve geniş düşünmektey­ di...

Görsel sanatlar kitaplığımızın ge­ liştirilmesi yolunda kıpırdanmalar, çalışmalar olmadığı süylenilemez. Ne var ki, nice yüzeysel, saman alevi örneği yayınların yerine bazı özen­ dirici önlemler, ödüllemeler, yarışma­ lar ile her yıl düzenli olarak nice ya­ yınlara, nice araştırmacı genç dina­ miklere sahip olmaklığımız herhal­ de vardır ve de bunu hareketle geçir­ mekliğimiz, sanıldığından zor da de­ ğildir.

Başta Mimar Sinan Üniversitesi ol­ mak üzere, böylesi kampanyaların başlatılması, üstelik genç sanatçıları­ mızın da yaşam ve sanatlarını bibli­ yografyalarımıza katmaya doğru bir gidişi de sağlayacaktır. Görsel sanat­ lar alanımızın yapıtlarının değerlendi­ rilmesi, piyasanın oluşturulmasında,

yayınların yeri herhalde önemlidir ve kaçınılmazlık taşır. Nice Nazmi Ziya Güran resimlerine bugün nice büyük paralar yatırılırken, sanatçısının kita­ bına diğer sanatçılarımızın kitapları­ na ayıracak paraların bulunmayışı, başka bir deyişle, çelişkimiz olmu­ yor mu? Araştırmacı, sanat yazarı, genç elelştirmen kazanmanın yolu buradan geçerken, yetinmecilik, taze geleceği kenara atmak, yalnız antika örneği tablo alım-satımlarını kızıştır­

mak kısa bir süre sonra hiç de iyi so­ nuçlara varmayacaktır ve de kısır döngüsünde, kültür yoksunluğumuzu pekiştirmekte olacaktır.

Evet, tabloları ne denli el değiş­ tirip, her seferinde fiyatları artsa, da Nazmi Ziya Güran gene yalnızdır, yaygınlığı yalnızlığında, sadece re­ simleriyle, bir piyasayla ayakta duru­ yor! ötesi ne gam elbette, Nazmi Zi­ ya Güran'ın bir yeni ve geniş kitabı­ na gerek yok ki!

NAZMİ ZlYA "Çamlıca-Bultiurlu" 1934. Tuval üzerine yağlıboya. 46x55

(6)

NAZMİ ZİYA ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ

A Y L A E R S O Y

Açık havanın berraklığı, güneş ışınlarının nesneler üzerine yansıması kullanılan temiz, karışmışız renklerle ortaya çıkan empresyonizm 19 yüz yılın sonlarında Fransa da Manet, Monet, Pisarro, Sisley v.s. ile en yet­ kin yapıtlarını vermiş, Batı resim sa­ natı tarihinde bir üslup olarak şekil- enmiş ve dünyaya yayılmıştır. Gide­ rek bir empresyonizm akademizmi de doğmuştur.

19. yüzyıl sonlarında Türk ressam­ larının Batı tekniğinde resim çalışma­ ya başlamasından sonra, Batı'ya resim öğrenimi için giden sanatçıla­ rın pekçoğu empresyonizmi benimse­ mişti. Yeni Türk resminin ilk kuşağı­ nı oluşturan bu sanatçılar içinde Çal­ lı İbrahim, Hikmet Onat, Namık İs­ mail Nazmi Ziya ve Avni Lifij emp­ resyonizmi tüm yapıtlarında uygu­ layan sanatçılardan sadece birkaçıdır.

Özellikle İstanbul ressamları olarak bilinen Hikmet Onat, Avni Lifij ve Nazmi Ziya bu tekniğin en sadık uy­ gulayıcılarıdır.

İlk resim derslerini Hoca Ali Rı- za'dan alan Nazmi Ziya akademiz- min kurallarına karşı koyan tipik bir empresyonist ressamdı. 1902 yılında Sanayii Nefise mektebine girmiş fa­ kat ne hocaları ile ne de okul yöneti­ mi ile anlaşamamıştı. Atölye hocası Valery'nin gördüğünü değiştirmeden kopya etme yöntemine karşı Nazmi Ziya gördüğünü yorumlama isteğiy­ le dolup taşmakta, belli ilkelere bağ­ lı kalmak yerine daha özgün arayış­ lara yönelmekteydi.Güçlü, boyun eğ­ mez kişiliği akademi yaşamı boyun­ ca onu başarısız, güçsüz bir öğrenci durumuna düşürmüştü.

1905 yılında kısa bir süre için İs­ tanbul'a gelen Neo-empresyonist res­ sam Paul Siğnac'ın doğa karşısındaki tavn ve uyguladığı teknik Nazmi Zi­ ya üzerinde çok büyük etki yapmış­ tı. Nazmi Ziya onun Haliç'ten yaptı­ ğı çalışmaları görmüş, güneş ışınla­ rının denize ve teknelere vuran pırıl­ tılarını puantist tekniği ile mavi, ye­ şil, san, mor, turuncu lekeleri yanya- na getirerek yaz gününün pınltılı par­ laklığını nasıl yansıttığını çok iyi an­ lamıştı. Hayranlığını bu teknikte yaptığı çalışmalarla sürdürmüştü.

Avrupa yarışmasını kazanamamış olmasına karşın kendi olanaklan ile Paris'e gitmiş, orada da güzel sanatlar okulu ve hocalarına karşı tavrı pek değişmemişti. Gerçi iyi desen çizme­ nin ve resim ilkelerini öğrenmenin zorunlu olduğunun bilincindeydi. Ama Seine nehri kıyılarında açık ha­ vada resimler yapmak ona daha çeki­ ci geliyordu. Okul içinde ise

gerekti-Taha Toros Arşivi

* 0 0 1 6 4 1 4 4 2

Referanslar

Benzer Belgeler

İkinci grup hakkında ki düşüncelerimizi sona bırakarak günümüzün idealist akımını yürüten Munis Faik Ozansoy’dan söz edelim ilk önce.. Onun şiirlerinde

Sonuç olarak, baş, boyun bölgesinde görülen kitleler arasında kulak, burun, boğaz uzmanları tarafından ayırıcı tanıda pilomatriksomalar da düşünülmeli ve böylece doğru

Ancak, iki y›l önce Süper K ve Sudbury gözlemevlerinde derlenen verileri inceleyen bilimadamlar›, nötrinolar›n çeflniler aras›ndaki sal›n›m›n›n, Günefl’ten

Dynamic base of calculations is the Glauber-Sitenko theory of multiply scattering (GSDMST) [1-4], which is used successfully for description of interaction between high-energy

ANKARA — Mustafa Kemal Paşanın, İ- lılaf devletleıinin hakkımızda idam hükmünü andırır sulh şartlarını zor i a kabul ettirme­ ye kalkışacaklarını,

Senin tünel diye hatırında kalan yer “ Bozantı,, ile “ Hacıkırı,, istasyonları arası olmasın ; ve Toroslarm meşhur tüne lini yedi senelik hasretin do-

Anket çalıĢmasına katılanlara Ġl Göç Ġdaresi Müdürlüklerinin ildeki göç politikasının uygulanması aĢamasında aktörler arasında koordinasyonu

Borçlar hukuku öğretisi, karşılık ilişkisinin sona erdirilmesi, borcun nitelik ve kapsamının değiştirilmesi ve savunmalar konusunda, kanunun ters yorumu yanında (TBK