• Sonuç bulunamadı

Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi"

Copied!
30
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TüRK-YUNANANLAŞMAZLIGINAJEOPOLİTİKVE JEOSTRATEJİK BİR YAKLAŞıM

Y.Doç.Or.KenanARıNç*

GİRİş

Türkiye'nin tarihten gelen en önemli problemlerinden biri de Yunanistan sorunudur. Bugün, Türkiye ile Yunanistan, NATO topluluğtı içindebulunmalarınave birbirleriyle müttefik olmalarına rağmen,Türk dış siyasetinin gündeminde oıan sorunların çoğu, Yunanistan ile ilişkilidir. Her iki devlet arasındald sorunlar, Yunanistan'ın bağımsızlığını kazandığıdönemde başlattUşve günümüze kadar devam etmiştir.

Yunanlılarla uzun bil' süm u.icadele halinde kalan Osmanlı Devleti, askeri mücadelelerin ve içindebulunduğusosyal ve etoaomik çalkantıların da etkisiy'e, 1826 yılmdan itibaren, sürekli toprak kaybetmeye başlamıştı. Nitekim Yunanistan, 1826-1946 yınannı kapsayan 120yıllıkbir devrede, sekiz defa Türkiye'den toprak parçalan kopararak sınırlarını genişletmiştir. Bunun en somut delilini ise Yunanistan'ınyüzölçümünün 23 000 km2.den 131 990 km2.ye ulaşması oluşturur. Diğerbir ifadeyle, Yunanistan'ınyüzölçümü, 120yılda S.7 kat

genişlemiştir1, (ŞekilI). Şayet Türkiye, 20 Temmuz 1974 tarihindeki

Atatürlc Oniııersitesi. Fen-Bdebiyat Falcültesi,

Coğrafya Bölümü, Diretim Oyesi, ERZURUM.

DOGANA Y, H., 1989, "Türkiye'nin leopo/itik-Ieosıraıejik Konumu ve Bundan Kaynaklanan Tehditler". Atatürk Üniv. Fen-Edebiyat Fak. Coğrafya Bölümü, Coğrafya Makaleleri. Fen-Edebiyat Fak. Yay.No:55, ERZURUM, s.51.

(2)

128

Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştirmemiş olsaydı, bugünkü Yunanistan sınırlarıdaha da genişlemiş olacaktı.

AKDENiz Dr.

D.,.".,.

' I "

1"

o SO \00 150 Km. 1912 191' 1923 194~

Yunanistan, bugüne kadar izlediği politikalarla, Osmanlı Devleti vc Türkiye Cumhuriyeti'ni hasım ve işgalciolarak görmüştür.Halbuki

şEKıL 1. Yunanistan'ın Türkiye Alcyhine Genişlemesi (1826-1946), (OOCANAY 1989'dan)

(3)

Osmanlı Devleti, hakimiyeti altına aldığı adaları, Yunanlılardan değil, Venedikler, Cenevizli\er ve Rodos Şövalyelerinden almıştır. Bu tarihi gerçekıereve hiçbir haklı nedene dayanmamasına rağmen Yunanistan, devamlıagresif bir politika takip etmektedir. Nitekim. Türkiye'yi her alanda engellerneyi amaç edinen Yunanistan'ınbir türlü dinrnekbilmeyeı toprak kazanma isteği, günümüzde de devam etmektedir. GeçmişteKi devlet yöneticilerinin, gerekli reaksiyonlarıgöstermemeleri veya yeni bir savaşı göze alarnamaları nedeniyle, batı kıyılarımızı çepe çevre saran adalarınhemen tamamını,1923 ve 1947 yıllarında bir oldu bittiyle ele geçiren Yunanistan,şimdide "Mesııla İdea"sını gerçekleştirmekamacıyla. sinsi planlar içersindedir.

Türkiye kıyılanna yakm olan adalara sahip olan Yunanistan'm büyük bir jeopolitik ve jeostrate;ik avantaj eldeettiğisöylenebilir. Çünkü Yunanistan, ebedi düşmanoiarak nitelendirdiğiTürk Devleti'ni böylece bir kuşatma altına da almış olmaktadır. Cerç~ten,Türkiye'ye yakın olan bazı adaların ışıklannı,sissiz ve bulutsuz gecelerde bakıldığında bile, farketmek mümkündür. Buadaların Türkiye ile olanuzaklıklan,çok yakın olan Meis dışında 3.7 ila 59 km. arasında değişmektedir.Oysa, adalar ile Yunanistan arasındakimesafe, 59 ila 389 km. arasında değişir (Tablo 1).

(4)

TABLO 1: Türkiye Kıyılarına Yakın Adaların,Türkiye ve Yunanistan'a Olan Uzaklıkları(km.).

Adalar Türkiye'ye Olan Yunanistan'a Olan

Uzaklık Uzaklık Semadirek (Samothraki) 37.0 92.5 Limni 59.0 59.0 Midiıli 15.0 157.0 Sakız 7.4 115.0 Sisam 3.7 175.0 Nikarya 59.0 133.0 lstanköy 6.4 185.0 Rodos 18.5 389.0 Kıbrıs 66.0 650.0

Adaların fiziki açıdanülkemize yakın olmalarının yanısıra, beşcri ve iktisadi açıdan da Türkiye'nin etki bölgesi içinde kaldıkları söylenebilir. Gerçekten, adalarınYunanistan'a bakan kesimlerinin nüfus ve yerleşme bakımından tenha olmasına karşılık, Türkiye kıyılarına bakan kesimlerindeyerleşme sayısınınfazla ve nüfusun kalabalık olduğu dikkati çckcr. Adalarda yaşayan nüfusun çoğu, günlük ihtiyaçlarını Türkiyc'dcn karşılar. Bir çoğu, Türkçc'yi konuşabilccck veya anlayabilecck ölçüde bilir. Acil müdahale gercktircn hastaları, Türkiyc'ye götürülür. Hatta, kıyılarımıza yakın adalardan bazılarına yüzcrck gitmek bilc mümkündür.Görüldüğüüzcre, Türkiye ilcilişkileribu

(5)

derece kuvvetli olan adaların, Yunanistan'a bağlı olması, mantık ve hukuk kurallarıylada çelişmektcdir.Bu durum, Yunanistan'ınbugüne kadarsürdürdüğü,sistematik bir faaliyet sonucundaoluşmuştur.

Bununla birlikte, Yunanlılannoldu-bitti esasına dayanan sistemli çahşmaları karşısında,Türkiye'nin siyasi açıdan pek etkin oiaJnacbiı dikkati çekmektedi". Bunun en önemli nedeni ise, ülkemiz içindekiirirJjk ve beraberliğin, bazı dönemlerde satlanamaması oluşturmakracbT. Türkiye'nin istismara açık sorunları, birtakımgüçler taralındOlnsiirftdi

gündemde tutulmakta, bunundoğalsonucu otarak.dış siyasetimiıleilgili problemler çoğu kez sahipsiz kalmaktadır.Cerçekten de

Türkiye

Cumhuriyeti Dışişleri 8akat\ları, dış politika konulaonıtAm anlamıyla öğrenerneden, iç politiMya dayanan ncdcnJBJe 1..5.1 sürede değişmektedif'.Bu nedenle, Türktyc!'niı\ ıann vadeli dış politikaLar belirleyemediğive Weta lter değişen iktidara ftYa ~ bakantna göre, bir dışpolitika takip edildiğiizlenimi uyanmaktadır.

Belirtilen sebeplerle, ülkemizin menfaatlerini ilgilendiren dış meselelerin takibinde, bir süreklilikbulunmadığıgibi, ilmi gerekçelerden yoksun, bir mücadele de sürdürülrneyeçalışılmaktadır.Bu dummaynı zamanda, Yunan tezlerine karşı uzmanlıkgerektiren antitezlerin ortaya konmasınıvesavunulmasınıdagüçleştlrmektedir.

ANLAŞMAZLıKKONULARı

Bugün Yunanistan ileanlaşmazlıkhalindeolduğumuz açık ve gizli birçok sorun bulunmaktadır.Ancak sorunların pek çoğu bilinmesine

(6)

Istanbul ve ıZmir'inele geçirilmesi, Doğu Karadeniz'de yeniden bir Rum Pontus Devleti'nin oluşturulması,Yunanistan tarafındansistemli bir şekilde sürdürülen gizli faaliyetlerden birkaçıdır. Yunanistan ile anlaşmazlıkhalinde olduğumuzkonular çok çeşitli olmakla birlikte, güncelolan sorunlarınen önemlileri kara sularınıntesbiti, denizlerdeki ekonomik yararlanma alanlarıve paylaşım sorunu, hava sahasıve buna bağlı olarak FIR hatlarının tesbiti, Fener Rum Patrikhanesi'nin faaliyetleri, Kıbrıssorunu, Batı Trakya'daki soydaşlarımızındurumu ve adaların silahlandırılmasıdır.Ancak sorunlar bunlarla sınırlı olmayıp daha da fazladır.

1. Kara SularınınTespiti Sorunu:Bilindiğiüzere kara sulan terimi, bir devletin deniz kıyıları boyunca egemenliği altında tuttuğu, belli genişliktekisu şeridi anlamınagelir. Bu denizşeridi,o ülkenin egemenlik haklarınınkaradaolduğugibi, deniz üzerinde de devamettiğinigösterir.

Türkiye ilc Yunanistan arasında,iMilaf konusu olan kara suları sorunu, ilk defa 24Temmuz 1923Lozan Antlaşmasıilcçözümlenmiş ve iki devletin kara suları genişliğinin3 milolacağı karara bağlanmıştı.Ancak Yunanistan, Lozan Antlaşmasını 1936 yılında ihlal ederek, tck taraflı olarak kara sularını6 mile çıkardığınıilan etmişti. Türkiye ise kararı, o dönemin saldırgan ülkesi ıtalya'ya karşı bir koruma olarak değerlendircrekbu konuda tepkisiz kalmıştı2. Türkiye, ancak 1964 yılında bu karara karşılık olarak, kara sularını 6 mile çıkarmış ve Yunanistan'ın kararını kabul ctmişti.

2 Bir deniz mili 1852 m.dir. 132

(7)

Her iki ülkenin de bir süre ilgisinden çıkan kara sulan meselesi, Taşoz adasında açılan petrol kuyusu analizlerinin, Ege'de petrol yataklan bulunmasıihtimalini kuvvetlendirmesi ile yeniden gündeme gelmişti. Gerçekten de Yunanistan'ınçok küçük olan Prtnos petrol sahasındangünde 50 000 varil petrol üretimini planlamasıveuzunvadede petrol üretimini 200 000 var1le ulaştırma hcdefini açıklamaSl kuşkusux, Ege Denizi'nin mıylik bir pet'tol potansiycline saltip oldu~u.nu göstennckteydi 3. Aynca, Ege Denizi Çukurları'nın baştan başa Tersiyer to'tıul1an ile kaplı Oıması, bzı ihtimali son derece yükseltmektedir, Öte. ~nı Ege Deni%i'ni:n denka'tI zenginlik kaynaklan sadece pctToHe suudı değildir. Deniz tabanında Sikça rastlamlan bakır, nikel vc· laııha1tca zengin ınanganezymmu1an vebiyoJo~k kökcnıi ~rde biiyükbirpot;ms1ycl ohıştımnaktadır.

Ege Denizi'nde yapılan bilimsei araştırmalarınortaya koyduğu sonuçlar,Yunanistan'ınbiTsüre kül1enen Adalar Denizi'ne(Ege)bütünüyle sahip olma isteğinide kamçılamıştı.Bunun üzerine, söz konusu denizde petrol arama çalışmaları hızlanmış,ônce Yunanistan sonra da Türkiye, milli şirketlerine petrol arama ruhsatları vermişti. Petrol arama çalışmaları sırasındahcm TPAO'nun (Sismik i ve Çandarh araştırma gemileri ile) ve hem de Yunan Kuzey Ege Pctrol Şirketi'ninfaaliyet alanları, 1961-1987 ylHarı arasında çakışınca, gerginlik bir savaşa dönüşebilecek ölçüde tırmanmıştı. Bölgcscl bir savaş ihtimalinin

3 KAVLAKOGLU, S., 1976, "MTA Sismik-], Kıyıötesi Araştırma Gemimiz", Yeryuvan ve İnsan, Cilt:l, Sayl:4, ANKARA, s.lı.

(8)

belirlenmesi üzerine NATO'nun ısrarlı aracılığıyla, karşılıklı olarak petrol arama faaliyetlerine son verilmişti.

(9)

hakkının, Ege için de geçerli olacağını iddia etmiştir. Ayrıca, adaların da kara sularının olduğunu1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi'ne dayanarak ileri sürmüştür.

Bu konudaki kamuoyu oluşturma ve yasal dayanak bttlma \1IbIllarlnt, Cenevre'deyapılanikinci dönem Deniz Hukuk Konferansı

ire

1~76 yılmda New York'da yapılan dördüncü ve beşinci dönem deniz;

ı.aIAtIclı toplantılarında da sürdünntiltür4. Yunanistan bu

konuyu

iddia. etmekle de kalmayıp; 1982 tarihli birleşmiş Milletler Deniz Hukuku. sö~me'Sinin, ülkelere karasulannı genelolarak 12 mi(e kadar

grs'j! meyetkisi veren3.madd~ d4ıy;anarak, 16Kasım 1993'tekara

se8iW1 12mıle çıkarmakaranm almışve bunu 16 Kasım19'94 tarihinde ~ y ~ açıklamıştı. Bu durum, fiilen bir Yunan gölü haline ~AdalarDenizi'ninlUıJWken

cr

Yunanislan'a aitmdoğununtesrili i i mı da taşımaktaydı.

Uzun bir dönemden beri ü11temizi rahatsız eden karasulan S1mID1Jftun, kapsamh bir şekilde incelenmesi ve bilimsel açıdan bir

zonmluluk halini almıştır.Çünkü, Y"'1"lan hesaplamalar, karasulanmn 12 mile çıkması durumunda Yunanistan'ınEge Denizi'nin yaklaşık '?On'sini kontroledeceği gerçeğini göstermektedir5 (Tablo 2).

4 ŞENALP, M., 1976, "Deniz lIukuku Konferansı 4. ve 5. Dönemler". Yeryuvan ve Insan, Cilt:l, Sayl:4, ANKARA- s.22-27.

5 "Türk-Yunan Sorunları I". 1985, Yayına Hazırlayan: Siyasi Meseleler Ara~tırma Grubu. Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayl:6, Ağustos 1985, ISTANBUL, s.56.

(10)

136 12 mil (%) 100.00 8.76 71.53 19.71 %19.71

c

12 Mil IIYunanistan IJAçık Denizler %71.53 6 mil(%) 100.00 7.47 43.68 48.85 I·Türkiye 3.73 21.84 74.43 3mil (%) 100.00 %43.68 6 Mil .Yunanistan DAçık Denizler %48.85

=--,....,.,,.,...,.,....,.-.-.-Karasuları Gcnişliği Türkiye Yunanistan Açık Dcnizlcr

TABLO 2: Ege Dcnizi'nin Farklı Karasuları GcnişliklcrineGöre Paylaşım ve Kontrol Durumu(%olarak).

Tablo 2'de deaçıkbirşekilde görüldüğüüzere, şayetYunanistan ve Türkiye'nin, karasularını karşılıklı olarak 12 mile çıkarmaları KAYNAK: Bclgclcrle Türk Tarihi Dergisi, 1985, Sayl:6, ISTANBUL ve

Karlagrafik hesaplama sonuçlarından. TOPLAM

ŞEKIL 2: Egc Denizi'nin Farklı Karasuları GenişliklerineGöre Paylaşım ve Kontrol DurumuGrafiği

(11)

durumunda, Ege Denizi'ndeki, uluslararasıstatüdeki açık deniz alanlan yok denilebilecek ölçüde azalacak ve hemen hemen tüm stratejik alanlar ve deniz kaynakları Yunanistan'da kalacaktır. Özellikle Türk Donanması'nın,Marmara'dan Akdeniz'e geçişi imkansızhale gelecek ve Ege Denizi'nde askeri tatbikatlar yapılamayacaktır.Türk ticaret gemileri, Yunanistan'ın izni olmadan, Ege Denizi'nde seyr-ü sefer yapamayacaktır.

Türkiye bu durum karşısında, Yunan kara sulannın IZ mHe çıt.n1mltSını savaş sebebi sayacağını açddanuş ve Deniz Kurdu Tatbibtı'nı başlatank, Yunanistan kan sınınna askeri yığınak yap1lQ~. Bunun üzerine Yunanistan, bu hiıldmu yaJem blr gelecekte kaDanacağuu açıklamışve geri adım atmak zorunda blmıştı. Ancak, YunanisGD'm ba konuyu HMe8alo idea"sımn bir gereti olarak prestij ra ksisaydığımunutmamakgerekir.

Gerçekten de Yunanistan, bu konucUti faa~i!leson venniş değildir. Nitekim, Türkiye'nin Karasuları içinde veya çok yakınında kuzeyden güneyedoğru sıralanmışve5aY1S1900-1(XX) civannda olan küçük adacıklar ve kayalıklar bulunmaktadır. Bu kayalık ve adaeıkiann, bugüne kadar ciddi bir etüdüyapılamadığından,birçoğununstatüsü,belJi

değildir. Yunanistan, bu belirsizlikten istifade amacıyla, ıssız-küçük adalarınkendisine aitolduğunuiddia etmektedir. En son olarak, Bodrum açıklarındaki Kardak Adaları 20 Ocak 1996 tarihinde Yunanlılar tarafından işgal edilmek istenmiş ve bu adalarda, Yunanlı gazeteciler, din adamları ve Yunan askerleri nöbet tutmaya başlamıştı. Ancak, 30 Ocak 1996 gecesi, Türk Deniz Kuvvetlerine bağlı 16 SAT Komandosu,

(12)

başarılı bir operasyonla bu adalarınbir kısmını denetimi altına almıştı. Bu durum, iki ülkeyi bir savaşın eşiğine getirmişse de, ABD'nin arabuluculuğuyla,her iki taraf, 31 Ocak 1996 tarihinde, adacıklan aynı anda boşaltmışlardı.

Bodrum tapu kadastrosunda kayıtlıbu adanınve benzer yüzlerce adanın elde edilmesi, kuşkusuz, Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkarma amacına yardımcı olacaktı. Ancak, Devlet yöneticilerinin kararlıtutumu, bu oluşumaizin vermemişve Rusya ve batının şımarık çocuğu Yunanistan'ın,her zamanbaşvurduğu"oldu-bitti"politikasıbu kez sonuçvermemiştir.

Yunanistan'ın,Adalar (Ege) Denizi'ne tümüyle sahip olmaisteğini, Türkiye bugüne kadar askeri üstünlüğüyle önleyebilmiştir.Ancak, gittikçe artan askeri harcamalar ve hızlı silahlanma yarışı, ülkemizin sosyal ve ekonomik alanlardaki yatırımlarınm ycterli ölçüde ve zamanında gerçekleştirilmesinecngcl olmaktadır. Şüphesiz,bir ateş çemberiyle çevrili ülkemizin, güçlü bir orduya ihtiyacıson derece fazladır.Bununla birlikte, bir yarış içinde ve kısa sürcdc demode olacak bir silahlanma yerine, kendi üretim kaynaklarımızadayanan ve en ileri teknolojileri kapsayan bir silahlanma gerekli ve şarttır. Bu ve benzer nedenlerle, Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunları, ülkemizin yararları doğrultusundave bir kez daha tartışma konusu olmayacak şekilde, uluslararasıplatformlarda çözmek, en rasyonel bir yol almalıdır. Aksi taktirde geniş çaplıbir, savaş kaçınılmaz olacaktır.

Adalar (Ege) Denizi'nden her iki ülkenin karşılıklı paylaşım anlayışıyla yararlanabilmesi, denizaltı jeomorfolojisinin bilimsel bir

(13)

şekilde ortaya konmasınave deniz çanağındaki, farklı doğal ünitelerin sınırlandırılmasını sağlayan, kriterlerin belirlenmesine bağlıdır. Bu belirlemeyi yapabilmek için uluslararası görüşmelerde tartışılan birtakım teknik terimlerin ve bilhassada ifade ettiği morfolojinin bilinmesizorunluluğu vardır.

Bilindiği üzere, kıtaların denizaltındakalan ve okyanus-tabanına kadar uzanan kısımları kontinental şelf, kıta yamacı veya şeviile kıta yamacı eteğiolmak üzereüçmorfolojik ünitet1enOluşuı6, (Şekil2).

ŞEKtL 3: Kıta Kenan ve MorfolojikUnsurları(ERfNÇ, 1977denL.

Kıta kenarını oluşturan, söz konusu Üfö morfolojik üniteden şelf sahasında,derinlik azolduğugibi,eğimdediğer kısımlardandahaazdır. Şelf sahasının kenarını, belirli bir eğim kırıklığı sınırlar. Diğer bir

6 ERtNÇ. S., 1977. "Ege Denizalu Kaynaklarından Yarar/anma Konusundaki Siyasal Soruna Jeomorfolojik YaklaJım". İstanbul

(14)

ifadeyle, şelf sahası, birçok özelliğiyle hemen yakınındaki kara sahasınınbir devamı niteliğindedir.

Bu tanımlama açısından, Adalar (Ege) Denizi'ne bakıldığında, şelf sahasının dış kenarına, çoğu yerde -90 ile -125 m. arasında ulaşıldığı görülür. Bu denizdeki mevcut adalarm, ilk bakışta her tarafa serpiştirilmişhalde görülmeıcrine karşılık, Ege Denizi'ndeki adaların dağılışında, şelf sahalarına bağlı belli bir düzen ve gruplaşmagörülür. Gerçekten, söz konusu adaların bir kısmının, Yunanistan şelf sahası üzerinde olmasına karşılık, kuzeyden itibaren Taşoz ve Semadirek adaları;Trakya şelfi üzerinde, Gökçcada, Bozcaada, Limnİ ve Bozbaba adaları; Çanakkale 'ielfi üzerinde, Midilti-Sisam arasındaki adalar; Küçük Asya (Anadolu) şelfi üzerinde ve 5isam-Nikarya adaları güneyinden Rodos'a kadar olan adalar da (Oniki ada) Menteşe kıyılarındaki şeH sahası(-90, -100 m.) üzerinde yer alırlar.

Görüldüğüüzere Yunanistan, fırsatlaniyi değerlendirerek, diğeı-bir ifadeyle savaşmadan, ülkemizin doğal uzantı\an üzerindeki adalarıele geçirmiş durumdadır.

Ege Denizi'nin doğusundayer alan ve yukarıda adları sıralanmış olan adalar, incelendiği üzere, Anadolu'nun doğal uzantısı olan şelf sahası üzerindedir. Zaten, günümüzün modern bilimi de sadece şelfin değil, kıta yamacı ve kıta yamacı eteğinin de jeomorfolojik, jeolojik ve jeofiziksel özellikleri ile, eğimIerIc bağlı olduğu kıtaya ait olduğunu kabul etmektedir. O halde, deniz hukuku müzakerelerinde hak sahalarımızıbelirleyen tartışmalarda şe1fin dış kenarını değil, "kıta yamacı eteği (Continental Rise)" kriterini ileri sürmeliyiz. Çünkü, şclf

(15)

alanlarının dış kenarını belirleyecek bir derinlik kriteri, her denizde şelf sahasının aynı derinlikte olmamasınedeniyle, rasyonel değildir. Aynı durum, diğer üniteler için de geçerlidir. Bu nedenle, Cenevre Konferansı'ncabelirlenen, -200 m. izobatı esas alınarak şelfin dış kenarınt sınırlamak, jeomorfolojik açıdan hiçbir anlam ifade etmemektedir.

Ege Denizi denizaltıprofilini incelemek, wri ""ğı nedeniyle son derece güçtür. AncOlk Başbakanlık Seyir ve Hidrografi Dairesinin llazll'ladığt1: 150 000ölçeklidenizaltı topoğrafya haritası He çok sayıda "eclw-sollJıılirıı"profiline dayanan MALEY V~ JOHNSON'un (1971)

çalışmalan,bukmluda az da olsa bir fikir wl11'a3.tedir7.

Büyük ölçüde, blokfaylanmasınınegemen olduğu ~Denizi'nde, kıta yamacıve lotayamacı eteği gibi, tipik jeomoıiuiojik şekiller,fazla

belirgin olınamak.labirlikte, kıta yamacı et~deft., ~ düzlüklere geçişin, yer yeI oldukça net olduğu gözlenebilir. Bilhassa, Saros Körfezi'nden itibaren Halkidikya YarımadasıgüaeyiDr kadar uzanan "Kuzey Ege D~rill Deniz Çukuru", buna misalolarak verilebilir. Adalar-Denizi'nin orta vegüney kesimlerinde ise, ada bakımındanfakir- olan ve

Rodos güneyine kadar uzanan "derin deniz tepelik alanı"yeralır. Bu denizaltı tepelikalanı,yerbilimleri ile uğraşanbirçok bilim adamınında iddia ettiği gibi, Asya ve Avrupa kıtalarını ayıran bir sınır olarak alınabilir.Bu sınır, Türkiye ve Yunanistan arasındakiekonomik bölge ihtilafın!da çözücü olabilir. Ancak, bu mümkün olmadığıtaktirde, kara

7 MALEY, T.S.,-JOHNSON, G.L., i97i, "Morphology and Sırucıure of ıhe Aegean Sea", Dcep-Sea Rcscarch. Vol:I!!, Pagc:109-122.

(16)

sularının tesbiti konusunda "kıta yamacı eteği derinliği"ninesasalınması (muhtemelen 550-600 m.izobatı), Türkiye'nin doğal haklarının korunmasını,iyi bir şekilde sağlayabilecektir.

2. Oniki Ada'nınHukuki Durumu: Bilindiğiüzere, Sisam-Nikarya adalannıngüncyinden Rodas'a kadar olan kesimdcki adalar, Oniki Ada olarak adlandırılmaktadır. Bu adalar, yaklaşık 390 yıl Türk egemenliğinde kaldıktan sonra 1912 Trablusgarp savaşı sonrasında, ltalyanlar1a yapılan 18 Ekim 1912 tarihli "Oudıny Antlaıması" ile

ıtalya'ya devrediImiştir. Lozan Antlaşması ile de adalar, ıtalya'nın denetim ve hakimiyetine bırakılmıştı.OS. ve 16. maddeler). Oniki Ada'lar, 1932 yılında Italya'mn Türkiye Büyükelçisi Pompeo ALESI ve dönemin Dışişleri Bakanı(Hariciye Vekili) Tevfik Rüştü ARAS arasında yapılan ant1aşmayla (Mcis dışında), Türkiye'ye dcvredilmişti.Yapdan antlaşma, 25 Kanunisani 1932 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğegirmişti.

Ancak, II.Dünya Savaşı'nın mağlup devletlerinden sayılan ıtalya'nın, bu adalan 15 yıl önce Türkiyc' ye devrettiğigörmezlikten gelinerek, Oniki Ada'nm statüsü yeniden belirlendi ve adalar savaş galibi sayılan Yunanistan'a verildi. Bu durum, 1947 Paris Antlaşması'nın 14.maddesi ilc de milletlerarasıyasal dayanak buldu.

O tarihte görev başında olan Cumhurbaşkanı ısmet ıNÖNÜ, Başkakan Hasan SAKA ve Dışişleri Bakanı Necmettin SADAK, 1947 Paris Antlaşması'na katılmamışve antlaşmanınilgili maddesine gerekli rezerv i koyduramamışlardır. Bu tarihi yanılgı, Yunanistan'ı bir

(17)

takımada devleti durumuna getirmiş ve Türkiye'yi, uzun yıllar telafisi mümkün olmayan sorunlarla, karşı karşıya bırakmıştır.Türkiye bu durumu, ilk fırsat elde edildiğinde, uluslararası mahkemeler ve toplantılarasunmakzorunluluğundadır.Çünkü, askeri müdahalelerin der meşrunedenleredayanmasıgerekir.

3. Ek1Jnomlk YarU'lo1l\llta Bölgesinin TespitiSonınu~Y ~17 miJlik kara suları hakkr talep etmesinin yanısıra, ~asın-yapıı ~manndan öğrendiğimizegöre. 206 milfik ekonomik yanrtarrlaıı

~de talepetmektedir.Bakonu incefendiğinde,!!ÖZkonusuisteğilıne

'k.ai:iaı' maniiksızve hayali olduğu. daha kolay an'aşdabilir. Isteftifcn: 2!IJ ıailHk ekonomik yarariaıuna bölgesi, yaklaşık olarak 3711 km:.. 1rad

mr.

Oysa. Ad4lla!' Oenizrniu her iki yakasındaki kıyılarm at Mi mesafe.doğıı~t1yönünde, hiçbir noktada 300 km.yi aşmaz.. Dolayısıylabu istek, Tüı1ı:iye'yi.bir kara içidevlet durumuna getirmek arD2SIIndan başka bir anlam taşımamaktadır.

4.Ege Denizi ve Bölgesi AdlarıYunan Tezlerini Kuvyet1fttdiriyar mu?

B'iIindiği üzere, Osmanlı Devleti, 1500'IÜ yıllann başından itibaren, Adalar (Egc) Denizi'ne açılarak,buradaki adalan 1566 yılına kadar ele geçirmeyi başarmıştı. Nitekim, Kuzey Afrika'nın fethi ile birlikte, yani 1533 yılında "Cezayir Bcylcrbcyliği"kurularak, hem Ege adalan ve hem de Kuzey Afrika ülkeleri bu beylerbeyliğininidaresine verildi. Cezayir Beylerbeyliği, 1574 yılında "Cezayir-i Garp" ve "Cezayir-i Bahr-ı Sefid" olmak üzere, iki 'eyalete ayrıldı. Daha sonra, "Kaptanpaşa Eyaleti" adını alan Cezayir-i Bahr-ı Sefid'in merkezi

(18)

Gelibolu olup, idaresi altına ise Sakız, Rodos, Bozcaada, Limni, Midilli, Imroz, Istanköy ve Meis adaları verilmişti8.

Yukarıda da izah edildiği üzere, OsmanlıDevleti ne, Ege adınıve ne de bir başka Grek kökenli kelimeyi, bu bölgenin tanıtımı ve adlandırılması amacıyla kullanmamıştır. OsmanlıDevleti, bugünkü Ege Denizi ve çevresi için "Adalar Denizi, KaptanpaşaEyaIdi ve Cezayir-i

Bahr-ı Se/id" adlarını kullanmıştır. Osmanlı Devleti coğrafyaeılan da, bu terimleri benimsemişve 1897 tarihinde Mehmet Hikmet tarafından yazılmış olan ve Osmanlı Devleti'ni bölgelere ayırmayı amaçlayan

Coğrafya-ıÜmrani adlı eserde de Ege Denizi, "Adalar Denizi" olarak adlandırılmışt..

Genç Türkiye Cumhuriyeti, ilk bilimsel coğrafyakongresini, 1941 yılında toplamış ve bu kongre, Türkiye'yi 7 coğrafi bölgeye (o tarihte mıntıkaya) ayırmıştır.Bu kongrede alınankararlara göre, Anadolu'nun batısındakikalan topraklara "Ege Bölgesi" adı verilmiştir.Daha sonra, İzmir'de aynı adla ülkemizin en seçkin üniversitelerinden biri kurulmuştur.Oysa, bu kelimenin latince "Egaeus" teriminden geldiği sanılmaktadır.Egaeus teriminin kökeni ise, Yunan mitolojisinde"Zeus'un

Kalkanı" anlamına gelen "Aegis" teriminin oluşturduğu söylenebilir9. Hangi anlamlara gelirse gelsin, grek ve latin kökenli kelimeleri benimsemek vecoğrafibölgelerimizden birine, bu kökenden gelen bir ismi vermek doğru değildir.Zaten Yunan bilim çevreleri de her fırsatta bu durumu dile getirmek ve propaganda konusuyapmaktadır.

8 SAKlROÖLU, M.H., 1993, Türkiye Diyanet Vakfı lsHim Ansiklopedisi, "Cezayir-i Bahr-ı Se/id" Maddesi, Cilt:7,

İSTANBUL, s.SOO-SOl.

9 GroHer Webster International Dictionary of the English Language. Vol.!, NEW YORK, s.17.

(19)

fOTOGltM 2: Atlas Haritalannda Ege Bölgesi ve Ege Üniversitesi'nin GirişindenBirGörünüm.

Yukanda belirtilen nedenlerle, Ege Denizi adım ata~anmızın da göf'ii~üfleuygun olarak, "Adalar Denizi" olarak ~nnelc.,atlas ve duvar haritalanmız!bu şekilde yenilemek, mil1i bir görevolmalıdır. Çünkü bu topraklar, yüzbinlerce şehidimizin hayatının mr karşılığı olarak eldeedilmiştir.Ege Bölgesi adının ise, Coğrafyacı bilim adamlan tarafındanyeniden belirlenmesi, bu konuya en uygun çözümü getirecektir.

5. Adalarm SilahlandırılmasıMeselesi: Bilindiğiüzere, 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması'nın12. ve 13. maddeleri, Yunanistan'ın,Adalar Denizi'nde yer alan Limni, Semadirek, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya adalarına deniz üssü ve istihkam tesisi kurmasını yasaklamış ve adalarda bulunan polis ve jandarma sayısınında Yunanistan'ınbütün

(20)

arazisinde bulunan, jandarma ve polis miktarıileorantılanmaksuretiyle tespit edileceği hükmünü getirmişti10. Aynı anlaşmanın, o tarihte

ıtalya'nın işgalinde bulunan Rodos, Oniki adalar ve Meis adalarını ilgilendiren lS.maddesi ise, "Türkiye z;rde tadat olunan adalar

üzeritıdeki bilcümle hukuk ve müsterıidatındarı İtalya lehine feragat eder" hükmünü ihtiva ediyordu. Lozan Antlaşması'nınlS.maddesi ile de

Kıbrıs İngiltere'yeterkediliyordu.

Antlaşma metni incelendiğinde,Adalar Denizi'ndeki Türkiye'ye yakın adalarda, sadece asayişi koruyacak kadar polis gücü bulundurabileceğianlaşılmaktadır.Oysa Yunanistan'ın,15-20yıldan beri adalara büyük bir kuvvet ve askeri teçhizüt yığmakta olduğu gözlenmektedir. Nitekim, 15 Ocak 1994 tarihi itibariyle, Yunanistan'ın sadece Sisam, lstanköy, Midiııi, Rodos, Semadirek, Limni ve Sakız adalarındakiaskeri gücü; 48 450 asker, 550 tank, 8711 top, 665 zırhlı araç, 2075 tanksavar ve 360 uçaksavardan oluşmaktaydı]].Yunanistan 1994 yılındangünümüze gelinceye kadar da Ege Adaları'ndaki silahlıgücünü sürekli artırmıştır. Ayrıca,büyük adalarınhemen hepsinde, askeri hava

alanları inşa etmiştir.Öte yandan Yunanistan, donanmasını sürekli bir şekilde geliştirmişve neredeyse bu alanda, Türkiye'ye bir üstünlükkurmuş dummdadır.

Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ilc de "Orttlk Savımma Daktrin;

(Ant/aşması)"imzalamıştır. KıbrısRum Kesimi, Yunanistan'm desteğiyle günde 2.5 milyardolarlıkbir askeri harcama yapmaktadır.En son olarak da Rusya Federasyonu'ndan 150 km. etkili mcnzili olan, bilgisayar

i O SALIŞıK, S., 1968, Tarih Boyunca Türk-Yunan Ilişkileri ve Eınik-i

Eıerya. Hüsniıabiaı Matbaası, ISTANBUL, s.90. 1 1 Milliyet Gazetesi, 15 Ocak 1994, Cumartesi.

(21)

kontrollü, S-300 (üzeleri almış bulunmaktadır.Bu (üzeler Türkiye'nin Akdeniz kıyılarını vurabilecek kapasitededir. Işte bu noktada Kıbrıs

Adasl'llIn, jeopolitik ve jcostratejik önemi ortaya çıkmaktadır. Gerçektende Kıbns,adeta Akdeniz'inortasındasabit bir şekildeduran bir uçak gemisidir <Fotoğraf3).

fOTOGRAF 3: Kıbrıs Rum Kesimi'ne KonuçlandırılmasıPlanlanan Rus Yapımı5-300 Füzelerinden Bir Görünüm.

(22)

Şu halde, bu kadar büyük bir gücün, ancak, saldırı amacıyla oluşturulduğusöylenebilir. Gerçeken de ülkemiz, bir Ortodoks çemberi içinealınmış durumdadır.Rusya Federasyonu, bu çemberinoluşmasındaen aktif rolü oynamaktadır. Bunun çok önemli jeopolitik nedenleri bulunmaktadır.Bilhassa, dağılan Varşova Faktı'na karşıhk,NATO'nun varlığını koruması,bu ülkeyi rahatsızetmektedir. Rusya Federasyonu bir Türk-Yunan savaşı sonrasında NATO'nun parçalanacağı ve işlevini yitereceği ümidindedir. Ayrıca, Türkiye'yi bir savaşa itmekle, Orta Asya'da ve jeopolitikcilerin "Marginal Creseent" olarak adlandırdığı kenar kuşakülkelerinde gittikçe etkili olan ve yıldızıparlayan en önemli rakibini de ekarte etmiş olacaktır.Türkiye'nin önderliğini yaptığı 0-8'in (Devolopment Country 8) bu süreci hızlandırdığıkanaatini taşımaktayız. Türkiye'nin, adaların silahlandırılmasıkonusunda, bugüne kadar net reaksiyonlar verdiği söylenemez. Bu pasif tu tum veya fırsatların değerlendirilmemesi, milli çıkarlarımızı son derece zedelemiştir. Kuşkusuz, 1923 Lozan ve 1947 Paris Antlaşması sonrasında, adalar iizerinde hiçbir talepte bulunmamak bizim açımızdan,bir gaflet anlamını taşıyordu.Çünkü adalar üzerinde bir talepte bulunmak, Türkiye için bir toprak genişlemesi veya bir fütuhat arzusu olmayıp, Anadolu'nun güvenliği açısından,mutlak bir ihtiyaçtı. Ama bu fırsat da zamanında değerlendirilemedii2.

6. Fener Rum Patrikhanesi Meselesi: Türk·Yunan ilişkilerinin mihverinde olan, ancak, her nedense, Türk kamuoyunun dikkatini geniş ölçüde çekmeyen diğer bir konu da, Fener Rum Patrikhanesi'nin

i2 BURÇAK, R.S., 1988, "Türk Yunan Ilişkilerinin Bize Ögreııikleri".

Türk·Yunan Ilişkileri Simpozyumu Bildirileri (21-22 Mayıs

i986), Atatürk Üniv. Basımevi, ERZURUM, 5.5ı.

(23)

faaliyetleridir. Fener Rum Patrikhanesi 30 Mayıs 1453 tarihinden günümüze kadar sürekli Türk Devleti'nin himayesinde ve tam bir emniyet altında kalmıştır. Buna karşılık patrikhane, Yunanistan'ın bağımsızlığı için çalışmış ve 1814-1919yılları arasındada adeta Etnik-i Eterya'nın bir şubesigibi fonksiyon üstlenmiştir,

Zaten, Türk Devleti'ni yok etmeyi hedefleyen, Etnik-i Eterya'nın kuruJu'Şundada Fener Rum Patrikhanesi'nin biiyijkrolü olmtı;;tu.Nitekim, Yunanistan'm bağımsız1lğıiçin çalışan bu teşkilatın kuruluşuna, 1814 yılmaa Odcssa'da Rus Çarları'nın yazlık sarayında yapılan bir toplantıdakarar verilmişti. Bu toplantıya Fener Rum ~atrikhancsi'nin temsilcisi Mihai] FODYAD1S, armatör Diyanendjs IPStlANTl ve Rus

ç ..

n'nın özel temsilcisi Alexandre IpsllANTl katılmış bulunmaktaydı1ar.Söz konusu toplantıdakurulan, gizli tşilatın adı, önce "EkfteTlJ~ Eterya#< olarak belirlenmişti. Bu teşkilatın adı, daha sonraffEtnik-i Eteryn'yıı (MiIIiOrtaklık)" dönüştürülmüşiü..

Osmanh Imparatorluğu döneminde, bilhassa Efl4lk ve Mora isyanl..nnın Çlkmasında Patrik Grigorios'un büyük biT rolü olmuştu. ILMahmud döneminde patrik Crigorius'un RusÇarı Nikola'yagöndermiş olduğu bir mektup ele geçirilmişti. Mektupta ifade edilen hususlar, patrikhancnin de düşüncesini ortaya koymak bakımından çok önemliydii3. Bunun üzerine Fener Patriği Crigorios yargılanarak patrikhanenin orta kapısında idam edilmişti. Idam hadisesinin gerçekleştiğiorta kapı, bugün hala daha "illtikam (kill) kapısı"olarak kapalı tutulmaktadır.Fener Rum Patrikhanesi'nin, 1989 yılında tamir

i3 Rus Çarı'na yazılan mektupta ~unlar ifade ediliyordu: "Siz bu türkleri bir )'enerseniz. iki yenerseniz, üçüncüsünde bunlar yine toparlanır ve başınıza bela kesilirler, Bunun için onları içinden yıkmak, dil/erlni bozmak, dinlerini kaldırmak lazımdır",

(24)

edilmesine rağmen, bu kapının yine açılmadığı dikkati çekmektedir. Aynca, Rum çevresince bu kapının açılmasınınbirkısasın uygulanmasına bağlı olduğu açıkçaifade edilmektedir(Fotoğraf4).

•. .-=:;...

:~~

..

~..;:

(25)

yıllarında, bu ilişkinin farkına varılmış ve bizzat Atatürk'ün emriyle ardı ardına göreve gelen iki patrik, sınırdışı edilmiştir. Bugün de patrikhanenin, Yunanistan'm en önemli istihbarat kaynağı olduttı sanılmaktadır.

Fatih döneminden beri,çeşitlivesilelerlc Yunan emellerine hizmet eden Fener Rum Patrikhanesi, günümüzdeki faaliyetlerine "Ekümenlik,r

iddiasını da katarak, farklı bir boyut kazandırmıştır.Bütün dünya ortodoksiannanhamiliğinesoyunan patrikhane, ıstanbul'uda bir Vatikan \onumuna getirmeyi arzulamaktadır. Bu emelini gerçekleştirmek amacıyfa. patn1thaDe çevresindeki a..azi ve binalandoğrudanvedolaylı olarak satm almaktadır. Aynca da, bazı Avrupll ülkclerinde temsilcilikle!'aı;ma girişimlerinisüTdürmektcdir.

Fener Rum Patrikhanes1'nin zaman zaman gW; göstcıisi yapma

girişimterindfdf bulunduğı:ıdikkati çekmektedir. Nifekim., Aralık 1996 ayt içerisinde, ülkesine turist olarak bile sokulmayan, dcvrik Yunan I<ırahKonstantin'in torununun vaftiz töreni, bu patrikhanedeyapılmışve

başta Ingiltere veliaht prensesi Charlesve Avrupa'nınbirçok soylusu(!) bu törene kahlmışlardır.

Ülkemiz yetkili makamlarının ve bazı çevrelerinin de bu şımartılmada payı bulunmaktadır. Anlaşmalara göre, Fener Rum Patriği'nin muhatabı patrikhanenin bulunduğu yörcnin (Eyüp) kaymakamlığıdır.Buna rağmen, Rum Patriği en üst düzeyde kabul görmektedir. Oysa, Batı Trakya'da yaşayan soydaşlarımızın,en temel haklardan dahi mahrum edildiği gerçeği ortadadır.

(26)

7. Diğer Anlaşmazlık Konu~arı: Yunanistan'la ihtilaf konusu olan anlaşmazlıklarınen önemlisi ise "Kıbrıs Davası"dır. Bu sorunun muhtevası ve gelişiminin çok kapsamlı olması nedeniyle burada incelenmeyecektir. Ancak, unutulmamalıdır ki, Kıbrıs,taviz

verilemeyecek en önemli milli davalarımızdanbiridir.

Anlaşmazlıkkonusu olandiğer sorunların başındaise; Etablis krizi, hava sahası-FIR hattı meselesi, Batı Trakya Türkleri meselesi, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi'nin bölücü örgütleri bünyesinde barındırması,Türkiye'ye karşı silahlandırmasıve eğitmesi ilc deniz taşımacılığında karşılaşılansorunlar gelmektedir. Bilhassa gelişen Türk turizm sektörünün zaman içerisinde betonlaşanYunanistan ve Ispanya turizmini olumsuz yönde etkilediğigözlenmektedir. Yunanistan ise gelir kaybınınnedeni olarak gördüğüTürk turizminİn gelişmesiniengellemek amacıyla, turistik yörelerİmizde eylemler yaptırmakta PKK'lı

taşeronlarına ormanıarımızı yaktırarak, çok büyük ekonomik tahribat yapmaktadır. Yunanistan'ınTürk ekonomisini zayıflatmak amacıyla, çok sayıda eylemin planlayıcısı olduğu konusu, zaman zaman, Türk yetkili makamları tarafındanda dile getirilmektedir.

SONUÇ

Yunanistan ilc münasebetlerimiz, tarihi bir gelişimsürecinin Sonucu olarak, en kritik bir dönemini yaşamaktadır.Sürekli bir saldırganlık içerisinde bulunan Yunanistan, bütün Dünya'ya Türk saldırısı tehdidi içerisinde olduğunuanlatmakta ve Jobicilik faaliyetinde bulunmaktadır.

(27)

Buna karşılık, dünya siyasetini yönlendiren devletler ise, asıl hakları çiğnenendevletin Türkiyeolduğunugörmezlikten gelmektedirler.

Bugüne kadar yaşadığımıztecrübeler; Yunanistan'ınTürkiye ile olan münasetlerinde ve davranışlarında,asla en küçük bir sapma yapmadığını ve en küçük bir uzlaşmaya dahi yanaşmadığrnı göstermektedir. Bundan sonra da bu ülkenin dost olacağınıümit etmek veya %annetmek, bu düşmancatutum karşısında duyarlıolmamak, Türk miletinin haklarınıkorumada zaafa düşmemizesebep olabilir.

Bu nedenle, Yunanistan'ıntaviz almaya alışmışbir devlct olmasını dA göz önüne alarak, Türkiye'nin istikrarlıbir dış politika izlemesi son derecE büyük önemtaşımaktadır.

Üzerindedurulmasıve belirtilmesi gereken birdiğerhusus daşudur, Anadolu'ya hakim olan bütün devk>tler (Roma, Bizans ve Osmanlı devletleri gibi), Anadolu'nun güvenliğini sağlama açısmdan,adalara da sahip olmuşlardır. Yunanlıların diplomasi tuzakları kurması, zaaf anlaTlmızı ko11amasl, Türkiye'yi istikrarsızlığa sürükleyecek gelişmeleredestek vermesi, sabrımızın ıükenınesineneden olacak ve bu durum, birgün Türkiyc'nin adalara sahip olma hakkını kullanmasınayol açacaktır.

Bugünc kadar, Yunanistan ile ilgili sorunların çözümü, barışçıl metotlarla mümkün olamamıştır.Gerçeklcn de bu devlellc, savaşmadan birbarışyapmak, anlaşmazlıklarıçözümlcmek, adcta imkansızdenilccek kadar zordur. Bu ncdcnlc, Türkiye,gclcccği görınc yctencğinesahip dcvlet adamları yctiştirmck, milli birlik ve beraberliğikorumak ve cn önemlisi büyük bir devlct olmak mecburiyclindcdir.

(28)

YARARLANıLAN KAYNAKLAR

ARINÇ, K., 1995, "Türk-Yunan

Anlaşmazlığı".

Zaman Gazetesi 07-18-19 Temmuz 1995), ISTANBUL.

ARMAOGLU, F., 1983, 2D.Yüzyll Siyasi Tarihi 0914-1980>. Türkiye

İş

Bankası

Kültür

Yayınları,

Gencl Yay.No.252, Tarih Dizisi: 17,

ANKARA.

ARPAT, E., 1976,

"Do,~al

UzarIlm

Açısırıdan

[ge Deniz.inin Jeo!ojik Yapısı", Yeryuyan ve Insan, CiIU, Sayl:4, ANKARA.

BURÇAK, R.5., 1988, "Türk

Yurıan Ilişkilerinin

Bize

O,~rettikleri".

Türk-Yunan

Ilişkileri

Sempozyumu Bildirileri (21-22

Mayıs

1986), Atatürk Ünive;sitesi Basımevi, ERZURUM.

DOGANAY, H., 1989, "Türkiye'nin Jeopolitik-JeastratlJjik Konumu ve Bundan Kaynaklarıan Tehditler" Atatürk Üniv. Fen-Edebiyat Fak.

Coğrafya

Bölümü,

COğrafya

Makaleleri, Fen-Edebiyat Fak.

Yay,No.SS, ERZURUM.

DOCANAY, H., 1994, Türkiye

Beşeri Coğrafyası.

Gazi Büro Kitapevi, ANKARA.

ERINÇ, S., ]977, "Ege

Deniz.altı Kı~yrıaklıırından

Yararlanma

Konusımdaki Siyasal Soruna ]eumorfolojik Yaklaşım". ISIJnbul Üniv.

Coğrafya

Enstitüsü Dergisi,

Sayı:22,

ISTANBUL.

ERINÇ, S.,-YÜCEL, T.-1988, Ege Denizi, Tiirkiye ilc

Komşu

Ege

Adaları.

Türk Kültürünü AraştırmaEnstitüsü, Yay.No.84, Seri:Vıı,Sayl:A.6, ANKARA.

(29)

GÖNEY, S., 1979, Siyasi Coğrafya. Istanbul Üniv. Yay.No.2539, Coğrafya Enst. Yay.NoJ03, CiIt:II, ISTANBUL.

GÜNEL, K., 1994, Coğrafya'nın Siyasal Gücü. Edebiyat Fakültesi

Basımevi, tSTANBUL.

ıLHAN, S., 1989, Jeopolitik Duyarlılık. Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kunımu YayJllları,VJJ. Dizi, Sayı:l13, ANKARA.

ıLHAN, S., 1993, Türkiye'nin ve Türk Dünyasının Jcopoliliği, Türk Kiiltiirünü AraşhrmaEnstitüsü Yayınları:134, Scri:Vırr, Sayı: A.1, ANKARA.

KAVLAKOGLU, S., 1976, RMTA SISMIK·1 Kıyıötesi Araştırma

GemimizH

, Yeryuvan ve Insan, Cilt:1, Sayl:4, ANKARA.

MALEY, T.5.,-JOHNSON, G.L., 1971, "Morphology Ilmi StTllcture of the

hgau:ı Seıı". Dcep-Sea Rescarch. VoU8.

SALlŞıK,S.,1968, Tarih Boyunca Türk-Yunan Ilişkileri ve Eınik-i Eıerya. Hüsnitabiat Matbaası, ISTANBUL.

ŞAKJRoGLU, M.H., 1993, Türkiye Diyanel Vakfı Islam Ansiklopedisi,

"Cezayir-i Bahr-ı Sefid", Maddesi, Ci1t:7, ISTANBUL

ŞENALP, M., 1976, "Oeniz Hukuku Konferansı 4. ve 5. Oönemler"

Yeryuvarı ve Insan, CiIt:1, Sayl:4, ANKARA.

UCUZSATAR, N.U., 1986, Askeri Coğrafya. Harp Akademisi Basımevi, ISTANBUL.

Birinci Türk CoğrafyaKongresi, 6-21 Haziran 1941. T.C. Maarif Vekilliği, ANKARA.

(30)

GroHer Webster International Dictionary of the English Language. Vo1:l, NEW YORK.

"Milli Mücadele Döneminde Yunanistan'ın Türkiye Üzerindeki Faaliyetleri (Pontus)", 1986, BelgelerIc Türk Tarihi Dergisi,

Ciıı:17, ıSTANBUL.

Milliyet Gazetesi, 15 Ocak 1994, Cumartesi, ISTANBUL.

"Tiirk- Yunan Sorunları 1". 1985, BelgelerIc Türk Tarihi Dergisi, Yayına

Hazırlayan: Siyasi Mescleler Araştırma Grubu, Sayl:6, ISTANBUL.

''Türk-Yunan Sorunları(Jl) ", 1985, BeIgelerIc Türk Tarihi Dcrgisi, Sayı:7, ISTANBUL.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu konfe- ranslarda tropikal mimarlık, bir dizi iklime duyarlı tasarım uygulaması olarak tanım- lanmış ve mimarlar tropik bölgelere uygun, basit, ekonomik, etkili ve yerel

Sp-a Sitting area port side width Ss- a Sitting area starboard side width Sp-b Sitting area port side Ss- b Sitting area starboard side Sp-c Sitting area port side Ss- c Sitting

Taşınabilir kültür varlıkları için ağırlıklı olarak, arkeolojik kazı ve araştırmalara dayanan arkeolojik eserlerin korunması ve müzecilik hareketi ile daha geç

Sakarya İli Geyve İlçesi Geleneksel Konut Mimarisi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Anabilim Dalı,

Tasarlanan mekân için ortalama günışığı faktörü bilgisi ile belirlenen yapay aydın- latma kapalılık oranı, o mekân için gerekli aydınlık düzeyinin değerine

Şekil 1’de görüldüğü gibi otomatik bina yönetmelik uygunluk kontrol sistemlerinin uygulanması için temel gereklilik, nesne tabanlı BIM modellerinin ACCC için gerekli

yüzyıl başlarının modernist ve ulusal idealleri doğrultusunda şekillenen mekân pratiklerinin doğal bir sonucu olarak kent- sel ölçekte tanımlı bir alan şeklinde ortaya

ağaç payanda, sonra ağaç poligon kilit, koruyucu dolgu tahkimat: içi taş doldurulmuş ağaç domuz damlan, deneme uzunluğu 26 m, tahkimat başan­ lı olmamıştır (Şekil 8).