• Sonuç bulunamadı

Yayınlanmamış son söyleşisi:İnönü:'İktidarı hemen alın' dedi:"1950 seçiminden sonra gayretkeş subayların darbe yapmasından endişe ettiği belliydi"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yayınlanmamış son söyleşisi:İnönü:'İktidarı hemen alın' dedi:"1950 seçiminden sonra gayretkeş subayların darbe yapmasından endişe ettiği belliydi""

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

3. Cumhurbaşkanı, tüm gayretlere rağmen kurtarılamadı

Türkiye C um huriyeti’nin 3.Cum hurbaşkam , ilk M eclis’in son üyesi ve dünyanın en eski siyaset adamı Celal Bayar, 104 yaşında olduğu halde dün saat 21.25'te, yoğun bakım da bulunduğu Haydarpaşa Göğüs Cerrahisi M erkezi’nde kalp yetm ezliğinden öldü

Türkiye radyoları saat 20.06’dan, televizyon ise 22.20’den itibaren normal yayınını keserek ölüm haberini verdi ve özel yayına başladı

Celal Bayar’ın cenazesi, Cum hurbaşkanı sıfatını taşımış olanlar için düzenlenen törenle toprağa verilecek. Törenin günü ve yeri bugün açıklanacak

( HABERiTsAYFADA^}

1 0 4( y a s ı n d a y d ı Atatürk'ün silah arkadaşı, iktisat Vekili, Başbakanı... Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü Cumhurbaşkanı... 27 Mayıs Ih tila li’nin müebbet mahkûmu... Dünyanın yaşayan en eski Devlet Başkanı Celal Bayar, arkasında bir tarih bırakarak 104 yaşında olduğu halde, dün hayata gözlerini yumdu..

| "1950 seçiminden sonra subaylar darbe yapmaya kalkınca, is m e tin ö n ü telaşlandı ve bize, 'iktidarı h e m e n alın' dedi"

Mehmet BARLAS’ın yazısı 3. sayfada

Celal Bayat’ın özgeçmişi ve yaşamıyla

ilgili fotoğ raflar 3. sayfada

104 yaşındaki “ tarih adam " Celal Bayar, dün İlk kez 10.30’da Dr. Atilla Emre (sağda nin müdahalesiyle 5 dakika sonra tekrar hayata dönen Bayar'ın kızı N ilüfer Gürsoy (solda) bu anın heyecanını yaşarken'.arka­ daşımız Pınar Türenç (geri planda) onları İzliyordu. Ancak Bayar'ın ihtiyar vücudu müdahaleleri saat 21.25’te tamamen reddetti...

§ özcıl ın en güvendiği "döviz eephesV'nin deli bukuldu

Ekonomi topallıyor

'Tü rk iy e 'd e

borç alarm ı

ı ünlü İngiliz ekonom i gazetesinin özel kişilere dağıttığı raporda, "Türkiye’nin bu yıl 4 milyar dolara ihtiyacı var" deniliyor

( HABERÎEKONOMİ’DE ")

04»H*l>a

Y A Ş A M A K C İ D D İ B İ R I Ş T I R

E L A L Bayar’la ilk uzun söyleşiyi, 1975 yılın­ da yapmıştık. Karşılıklı oturduğumuzda soy- adımıza takılmış ve CHP ile DP.’nin amansız mücadelesi ile dolu olan yılları hatırlatarak,

Babanız Cemil Sait Barlas, çok inatçı bir insan­ dı, demişti.

Aradan geçen yıllar boyunca, Bayar ’ı defalarca zi­ yaret edip, görüştük.

Son söyleşimizi, geçen yıl yaptık. Söze yine soya- dımızdan girdi ve,

— Babanız Cemil Sait Barlas çok hoş bir insandı, dedi.

Aradan geçen 11 yıl boyunca, Bayar'ın sade yaşı 100'ü aşmakla kalmamıştı. Olaylara, geçmişe ve insan­ lara bakış açısı da yumuşamıştı.

Bir saplantısının hiç değişmediğine tanık olduk. 27 Mayıs 1960 müdahalesinin, Türkiye’nin N A ­ T O ’ya girmesine kızan e.-enseI komünizmin tahrik­ leri sonunda gerçekleştiğine inanmıştı. *

M üthiş bir hafızası ve yaşamaya dönük çok ciddi bir tutumu vardı. Değişik saatlerde kendisini ziyaret ettiğimiz oldu. Bir kez olsun sakallı, terlikli, kravatsız görmedik Bayar’t.

Son görüşmemizde anlattığı bazı konuları yazm a­ mamızı istedi.

Bunları ben ileride yazıp, kitap yapacağım. Si­ ze de gönderirim o kitaptan, dedi.

“İleride yazacağım” dediği zaman 103 yaşındaydı. Demokrat Parti’yi kurarken, İnönü ile yaptığı pa­ zarlıkları anlatmıştı.

İnönü,

Celal Bey, Doğu vilayetlerimizde Demokrat Par­ ti ilçe ve bucak düzeyinde örgütlenmesin. O bölgede siyasi rekabet, ciddi kavgalara dönüşebilir, demiş.

Bayar da,

Eğer Doğu vilayetlerinde siyaseti valilere bıra­ kırsak, bir gün vatandaş bize gelip hesap sormaz mı, diye cevap vermiş.

Bayar bir söyleşimizde, A ta tü rk ’ün kendisini baş­ bakanlığa atadığı gün verdiği talimatı da anlatmıştı:

Bak Bayar, demiş A tatürk... Valileri, polis mü­ dürlerini ben tayin ederim. Ordu komutanlarının ta­ yini ve terfii benden geçer. Dış politikayı ben çizer, se­ firleri ben atarım. Bunlara sen karışma. Gerisini bil­ diğin gibi yap!..

Başbakan olduktan sonra, bir gün Atatürk’ün sof­ rasında Bayar hafif açık saçık bir hikâye anlatmış. Her­ kes gülmüş, Atatürk gülmemiş. Sonra Atatürk, Bayar’ı dışarı çağırmış.

Bayar, artık sen bu devletin başbakanısın. Bir daha bu sofrada böyle hikâyeler anlatamazsın, demiş.

Bayar, İn ö n ü ’yle barışmıştı. A m a birbirlerini af­ fetmişler miydi, bilemiyoruz.

Gelişmemiş ülkelerde siyasi galibiyet, uzun yaşa­ yanın ve son sözü söyleyebilenindir. Şartlar ve toplum yapısı öylesine değişir ki...

Bayar’la canlı bir tarih sona ermiştir. Dileriz, o ku­ şağın temsil ettiği tarafların arasındaki kavgalar da so­ na erer.

MEHMET BARLAS

| İHRACAT:

Geçen yıl 6 ayda 3 milyar 639 milyon do­ larken, bu yıl 3 mil­ yar 560 milyona indi

1 İTHALAT:

p e tro l fatu rasın ın düşmesine rağmen, 6 ayda geçen yılkı ra­ kamdan 400 milyon dolar fazla

DIŞ TİC A R ET AÇIĞI:

Geçen yıla göre yüz­ de 35 büyüdü

¿1

O Ö D E M E DENGESİ

4 ayda geçen yıla gö­ re 2.5 kat yüksek

1 İŞÇİ DÖVİZLERİ:

5 ayda yüzde 24.1 azaldı

_ _ _ _ _ _ - i - -... S o l d a b i r l e ş m e SHP’n irt'a k tif’ üyelerinden, CHP'nin Maliye eski Bakanı Deniz Baykal, ara seçimlerden sonra sosyal demokratların tek partide

rerek, 1988 genel seçimlerine aynı çatı altında gireceklerim söyledi. (Fotoğraf. Erol Dlk.su )

saykal, Ecevit’i yanıtladı

Keşke böyle

konuşmasa'

L

• Yener SÜS0Y

i Deniz Baykal, "Sosyal dem okrat­ ların birbiriyle çekişmesi kesin­ likle ANAP'a yarar. Böyle bir çe­ kişmeyi haklı kılacak ciddi bir sorunun bulunduğunu

sanmı-, Ara seçimlerden sonra sosyal demokratların tek partide to p ­ lanma zorunluğunu görecekle­ rini söyleyen Baykal, "Bunu gör­ memekte direnenlere bunu

s o r u n u n U U iU M U U y ju ııu ağım »»-_______ u n ..w . ~

yo ru m ” dedi ( h a b e r i ¿ Ts a y f a d a " ^ ö ğ r e t e c e k le r " ş e k lin d e k o n u ş t u

Namık sevik'i toprağa verdik

*•Bol Bol denize giriyor"

Bodrum Aktur'da tatil yapan Cumhurbaşkan­ lığı Konseyi üyesi Tahsin Şahinkaya, günün önem li bir bölümünü evinde geçiriyor. Öğ­ leden sonraları eşi ve çocukları ile b irlik te denize giren ve güneşlenen Şahinkaya, kendi­ si ile Haiti iddialara karşılık, “ Hepsi boş çıktı. Gördünüz, ben hepsini açıkladım” dedi. (Fotoğraf: Mustafa BALBAY)

•İddialar

b o ş çıktı*

TURİZM:

G elirler yüzde düştü

önceki gece vefatedenSporServi- si Sorumlu M üdürüm üz Namık Se- vik’i, binlerce kişinin katıldığı tö ren ­ le ebedi istirahatgâhına uğurladık

HABERİ SPOR’DA

Milliyet ve Gazeteciler cemiyeti önünde düzenlenen törenlerden sonra Namık sevik’in cenazesi Sö- ğütlüçeşme Camii'nde kılınan öğ­ le namazım müteakip çakaldağı Mezarlığı na defnedildi

22

Cumhurbaşkanlığı Konseyi üye­ si Şahinkaya, "Ben her şeyi açık­ ladım, bundan sonrasını halkın takdirine bırakıyorum ” dedi

şahinkaya, açıklamalarının yeter­ siz kaldığı iddialarına karşı, "Zama­ nı gelince daha konuşuruz" yanı­ tını verdi ( h a b e rİ 6. s a y f a d a )

Q PİYASADAKİ PARA:

2 trilyona gidiyor

O BÜTÇE AÇIĞI:

Hazine 2 trilyon borç bulmak zorunda

( HABERİ EKONOMİ’DE )

Emlak vergisi

ZORLANIYOR

A Emlak vergisi ödeme sü- w resinin bitim ine bir haf­ ta kala, mükelleflerin üç­ te biri vergisini ödemedi

• HABERİ 11. SAYFAOa

Özal, düşündüğü modeli

Cumhur açıklayacak

Referandum Çankaya ’da

xx:x :

^ B a ş b a k a n , Evren’e si- w yasi yasakların kaldırıl­

ması yolunun zaman­ la açılması için önce Anayasa’nın 175’inci maddesinin değiştiril­ mesi, daha sonra refe­ ra n d u m a g id ilm esi form ülünüanlatacak Hukukçulara göre, özal’ın referandum formülü, 1982 Anaya­ sasında zincirlem e değişiklik gereğini kendiliğinden ortaya çıkaracak ( HABERİ 6. SAYFADA

M i l l i t j e f t e n d e v b ir k u ttu r h iz m e ti d a h a

Yine ücretsiz... Yine çekilişsiz...

6. DUYU VE ÖTESİ

Bilinmeyen dünyaların sırları

SAĞLIK

¡CİNSEL BİLGİLER

I Aile ıcın kılavuz Aile içm sağlık migıierı

BECERİAilede eı uğraşları ve nobıier

Yalnız

kupona

4 kitap birden

H e r b ir i 12S 'er sa y fa Geniş bilgi 2. sayfada

G eçirdiği b ir kalp krizi sonucu önceki gün ölen gazetemiz Spor Sorumlu Müdürü Namık Se- vik’in cenazesi dün sabah gazetemiz önüne getirilerek b ir tören düzenlendi. Törende konu­ şan M illiyet Başyazarı Mehmet Barlas, Namık Sevik’in tüm M illiyet mensupları için bir “ Baba" olduğunu söyledi. Barlas, 30 yıldır M illiye t gazetesinde çalışan Namık Sevik’in, herkes için b ir karagün dostu olduğunu bildirerek, "Nam ık Sevik’i çok özleyeceğiz" dedi.

O rsa n O ym e n 'd e n touyuk yazı dizisi

İstanbul Merkez Komutanı

Cemal Bey (Bahriye Nazırı

Cemal Paşa), Mahmut Şevket Paşa’ya suikastın arkasında İngiliz parmağı bulmuştu.

Cemal Bey, suikastçıların gizlendiği İngiliz

Konsolosluğu’nun koruması altındaki binaya giriş emrini verdi:

— “İşte” dedi, “Tahmin ettiğim gibi bu işin ardında Ingiliz parmağı var. Satmışım anayasayı da, babayasayı da, kırm ulan kapıyı! Hiç mi kumarhane baskını yapmadınız?"

(2)

Milliyet

Halk gazetesi

KURUCUSU ALI NACI K A R A C A N

YIL: 37, SAYI: 13931

Milliyet Gazetecilik A.Ş adına sahibi

AYDIN DOĞAN

Genel Yayın Yönetmeni Genel Yayın Koordinatörü

DOĞAN HEPER ALTAN ÖYMEN

Yazı İşleri Müdürü... TUFAN TÜRENÇ

Sorumlu Müdür...ORHAN DURU

Haber M üdürü...YURDAKUL FİN C A N C I

Spor Sorumlu Müdürü...NAM IK SEVİK

Magazin Müdürü...YENER SÜSOY

Teknik Yönetmen...TÜMER ARGIN

Murahhas üye

YEKTA OKUR

Genel Müdür

ERHAN GÜRCAN

Genel Müdür Yardımcıları

AHM ET KEMAL ULUSU ALİ RIZA TEMUROĞLU

İlan ve Reklam Müdürü

ERGİN ÜNAL

r \ MERKEZ VE YURT İÇİ BÜROLARI t 'A T a k v i m İstanbulNuruosmaniye Cad No 65

Tel 511 44 10 115 hatl- Telex:.22 251

AKKANA: İzmir Cad Sipahioğlu Han K 4 Yenişehir Tel 34 22 40 (4 hat) Telex 42 J49

İZMİR: Şehit Fethi Bey Cad Cezayirli işhanı 79/A Tel 25 43 93 (3 hat) Telex 52 326

ADANA: Atatürk Cad Tore Apt Kat; 3 Tel: 438 40/41 Telex: 62 762

BASILDIĞI YER: MİLLİYET OFSET TESİSLERİ

23 AĞUSTOS 1986

vakit Güne; Öğle ikindi Akşam Yatsı İmsak vasati 6 14 13 12 16.57 19.59 21.27 4.40

Ezani 10.16 5.18 9.04 12.00 1.39 8.24 Hicri 1406 Zilhicce 17 Rumi 1402 Ağustos 10

BUGÜNKÜ HAVA DURUMU I

A d a n a 34° a. N e w York 29° a.

A n k a ra 34° p.a/b. Paris 25° y. Diyarbakır 40° a. Londra 23° y.

E rzu ru m 30° azb, Tokyo 27° pb.

İs ta n b u l 29° p.azb. Frankfurt 24° pb.

İz m ir 35° a. Roma 29° azb.

S a m s u n

^

---28° pb. Atina 31° p.azb.

Vffyıninnııuııms sow söyleşisi

darbe yapmasından endişe e ttiğ i belliydi"

' 1 9 5 0

seçiminaen sonra gayretkeş subayların

sayar kronolojisi

Celal Bay ar'la geçen y ıl yaptığım ız fakat yayınlam adığım ız bir söyleşinin bazı bölüm lerini siz sayın okurlarım ıza sunuyoruz... Bayar, bu görüşmede İnönü ile ilişkilerinin dönüm noktalarından biri olan 1950 y e değin, çok önem li bir gözlem ini de seslendirm iş ve “Darbe tekliflerine rağmen İnönü

iktidarı bize teslim e ttidem işti

Güleç bir ihtiyar

Geçen yılları ve siyasi kavgalarını anlatırken Celal Bayar, kah­ kahalar atıyor, o günlerde hem kendisinin, hem de rakiplerinin hayatının gerginlik içinde Ölç­ mesine sebep olan mücadelelere şimdi gülerek bakıyordu. Tatlı, b ilg ili ve hafızası güçlü, gü­

leç b ir ihtiyar olmuştu. (Fotoğraf: Yalçın ÇINAR)

Yıllat sonra el ele

1969 Haziran'mda yapılan Bayar- İnönü görüşmesi ertesinde, ik i eski siyasi rakip, el ele tutuşa­ rak gazete fotoğrafçılarına poz vermişlerdi. İnönü’nün arkasın­ da, Mevhibe İnönü görülüyor.

BAYAR— Bunda doğrusunuz... Hatta daha ileridir. Bazı gayretkeşler vardı... İsmet Paşa’yı tabii ordu tutardı. Arka­ daşları... İş te bazı gayretkeşler, 1950 seçimi ertesinde, dar­ be teklif ettiler. "Seçim neticesini kabul etmeyelim” dediler. İsmet Paşa bunu reddetti... 1950 seçim neticesi belli olun­ ca, yeni Reisicumhur seçimi ve yeni hükümet kurulmasına kadar, eskisinin görevde kalması Anayasa hükmüydü... Se­ çimi kazandığımız anlaşılınca bekledik... Ama İnönü, beni Çankaya’ya hemen davet etti. O zaman Başvekil Şemsettin Hoca vardı...

BARLAS— Yani, Başbakan Şemsettin Günaltay... BAYAR— Evet, o... Bana, “ Seçimi kazandınız... Size hü­ kümeti devretmek istiyoruz” dedi... İhtimal ki, bu bazı gay­ retkeş subayların, “ seçimin neticesini kabul etm eyeceğiz”

diye müracaatları üzerine, hemen iktidarı bize devretmek is­ tiyordu... Dedim ki, arkadaşlarım daha intihap dairelerinden gelmediler. Fakat parti Reisi olarak, bir hafta bekleyebiliriz dedim... Ve o zaman kalktı, Şemsettin Molla’ya (Günaltay)

benim yanımda telefon etti... “ Demokrat Parti Reisi Celal'le konuştum. Acele etmeyelim. Meclis toplanıncaya kadar, siz vazifenize devam edeceksiniz” dedi.

BARLAS— Çok ilgi çekici...

BAYAR— Evet... Bu kadar dikkatliydi... Ve o gayretkeş subayların telkinine de uymadı.

BARLAS— Böyle uygarca başlayan bir ilişki, neden sonra insafsız bir mücadeleye dönüştü?

"1946’daki seçim Kanunu,

Lenin den alınmaydı”

BAYAR— Daha geriye dönelim... 1946 seçimlerine girer­ ken meri olan Seçim Kanunu vardı ya... “ Açık oy-gizli ta s n if”

Kanunu... İşte bu kanunu Lenin’in yaptığı bir kanundan al­ mışlardır... Kerensky meselesinde, Lenin seçimi kaybetmiş... Onun üzerine tekrar seçime giderken, bu maddeyi koymuş. Zaten Lenin seçime falan inanmazdı (kahkahalar)...

BARLAS— Siz Demokrat Parti zamanında radyoyu çok kullandığınız için, İnönü size kızarmış... Şim diki TRT mese­ lesi gibi, o zaman da radyo meselesi varmış...

"Biz, seçimlerin idaresini

valilerden alıp hâkimlere verdik”

BAYAR— Biz radyo meselesinin ilk zamanlarında, şikâ­ yetçi değildik... O zamanın iktidan, bize ait haberleri ilan eder­ ler, “ filan yerde Demokrat Parti kuruldu” diye haber verirlerdi... Başvekil Saraçoğlu’ydu... Bunun bir teşvik oldu­ ğunu anladılar, ondan sonra menettiler... Seçimlerin idare­ si de, 1950’den önce valilere bırakılmıştı. Biz bunu, seçimlerin idaresini hâkimlere bırakarak değiştirdik. Seçimlerin taraf­ sızlığını ve emniyetini böylece temin ettik.

BARLAS— Bütün bu kavga konularını, İnönü ile barış­ tıktan sonra görüşmediniz mi? Birbirinize “ Neden böyle kav­ ga e ttik? ” diye sormadınız m ı? i

BAYAR— Konuştuk... Hatta burada evime geldi... bura­ da da konuştuk... Eskiyi, yeniyi, her şeyi konuştuk...

BARLAS— Aradan geçen yılların ötesinde, İsmet İnönü ile münasebetlerinizi değerlendirmek istiyorum... Örneğin elimde, İnönü’nün 1957 seçim lerinin yapıldığı günün erte­ sinde, size yazdığı bir mektup var. Siz o gün Cumhurbaşka­ nısınız... İnönü de, ana muhalefet partisi lideri... 28 Ekim 1957 günü size mektup yazmış. Seçim sonuçları açıklanmış ve CHP’nin seçimi kaybettiği anlaşılmış... İnönü bu mektubu yazmış ama, sonra size göndermemiş...

BAYAR— Eski harflerle mi?

BARLAS— Hayır, yeni harflerle... işte fotokopisi... İnö­ nü mektubunda, mealen, “Aslında seçimleri biz kazandık ama radyo, seçim devam ederken gündüz saat 3’ten itiba­ ren, seçimleri Demokrat Parti’nin kazandığını ilan etmeye başladı" diyor... İnönü o zaman Devlet Bakanı olan Fatin Rüş­ tü Zorlu’yu arayıp, şikâyet etmiş... Yüksek Seçim Kurulu’na müracaat etmiş... Onlar, “ Haklısın ama, şimdi saat 17 oldu... Artık iş işten geçti” demişler... İnönü böylece, size Cumhur­ başkanı olarak başvurup, radyoyu ve hükümeti şikâyet etmeyi düşünüp, yazmış... Ama sonra göndermemiş bu mektubu.

BAYAR— Bu konuda bize dava da açmışlardı... BARLAS— Evet... O davayı açmadan önce, demek size bir mektup göndermeyi düşünmüş.

BAYAR— Haksızdırlar... Çok haksızdırlar... Hem de çok haksızdırlar... 1946’yı unutuyorlar... 1946’da Ankara’da ve İs­ tanbul’da kazanmadıkları muhakkak. Kazanmadıklarını bil­ dikleri halde, vazife kabul ettiler.

BARLAS— Belki 1946’da öyle oldu... Ama 1950’de yenil­ giyi kabul ettiler.

BAYAR— Bu sizin söylediğiniz vakayı hatırladım. 1957’de, kazanmışız... Ama daha hükümet ilan etmemiş... Ga­ liba İstanbul’a geliyordum. Yolda, Bolu’daydı galiba, etrafı­ mı kuşatıp sordular. ’ Kazandık” dedim. Daha seçim bitmemişti... Ama doğruydu bu. Bize dava açtılar... Kazan­ dığımız tahakkuk edince, mahkeme beraatimize hükmetti...

(Kahkahalar)

BARLAS— Aranızda geçen böyle sayısız olay var... Şim­ di siz ne düşünüyorsunuz? 1950-60 arasındaki kavga, sertli­ ği oranında gereksiz ve zararlı değil miydi?__________

"İlk kampanyada, kaymakamlar,

DP adaylarının ilçelere girmesine

________ izin vermedi”_________

BAYAR— Kavga... Ben Reisicumhur olarak, hakikaten parti işlerine karışmadım... Ama inancım budur ki, ve bu da gayri kabil içtinaptır, yani aksi iddia edilemez... CHP, 1950’den önceki Seçim Kanunu ile ve seçimi valiler idare

et-# t

M illi Mücadele’ninG alip Hoca’sı (solda) ve Türkiye Cum huriye ti’nin en yaşlı eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar.

İlhami

SOYSAL

Y

ETMİŞ sekiz yaşına basmasından tam 11 gün sonra, bir gece sabaha karşı, yatağın­ dan kaldırılıp götürülmek istendiğinde, ya­ nından hiç ayırmadığı tabancasına davran­ mış, ancak tetiğe basmasına meydan kal­ madan silah elinden alındığında, korkusuz:

“ Ben komiteciyim!” diye haykırmıştı. “ Beni buraya millet ge­ tirdi! Siz götüremezsiniz!” ama götürmüşlerdi.

Bu korkusuzluğunu ve komiteci tavrını, “idam istemiyle”

yargılanması boyunca da sürdürdü. Tutukluyken, onuruyla oynandığı inancıyla, hayatına kendi eliyle son vermek İste­ di, önlendi! Yargılanma sonunda, ölüme mahkûm edildiği açıklandığında, kılı kıpırdamadı! Son anda, ölüm cezasının infazına götürülürken, teklifsiz bir şekilde elini omuzuna atıp:

“Hadi bakalım, af geldi, ölümden kurtuldun, bir daha dik­ kat e t!” diyen görevlinin elini sert bir hareketle omuzundan

itip: ______________________ _ “ E fendi! e fe n d i! Ben

ölümden korkmam! Fakat la­ ubalilikten nefret ederim !”

dedi. Duyanlar dondu kaldı. 1---Hayata 16 yaşında bir

banka veznedarı olarak atılan, cumhurbaşkanlığına kadar yükselen, dünyadan getmiş- geçmiş milyarlarca insandan pek azına nasip olmuş biçim­ de uzun ömürlü olup, tüm bir yüzyıldan da fazla yaşayan, bu ölümden korkmaz adam, komiteciliğe, 24-25 yaşınday­ ken Bursa’da gizli bir cemiye­ te girerek bulaştı. Bir elini bir Kuran-ı Kerim, öteki elini de bir tabancanın kabzasına ko­ yarak “Vallahi” ve de “ Bil­ lahi” diye ölümden korkmaya­ cağına ant içti. O andı, şöyle anlatırdı:

“O yıllarda Bursa’da mek­ tupçuluk yapan Süleyman Nazif, merhum ve Vilayet Ma- iyyet Memuru Hamza Bey g i­ bi dostlarım vardı. Bunlarla akşamları Ulucami karşısın­ daki bir berber dükkânında buluşur, ortalıktan el ayak çe­ kildikten sonra konuşur, dert­ leşirdik. Hamza Bey’in gizli İt­ tihat ve Terakki Cemiyeti’nin Bursa’daki mesulü olduğunu öğrenmiştim. Bir gün. bana da bu cemiyete girmemi tek­ lif etti.

“Çalıştığım banka, bir Al­ man bankasıydı. O zamanki kapitülasyon haklarından is­ tifade ederek bankaya mem­ lekete girmesi yasaklanmış’ gazeteler de gelir, ben de

Türkiye C u m h u riy e ti'n in üçüncü C u m h u rb aşkan ı, k o m ita c ı ta v r ı­ nı en z o r an la rın d a b ile b ıra k m a ­ yan, ö lü m e m a h k û m o ld u ğ u za­ m a n d a h i kılını b ile k ıp ırd a tm a ­ yan Bayar öldü... A m a korkm adı!

ı Bayar, İnönü ve Fethi Okyar dan

sonra da Cumhuriyet in üçüncü

Başbakanlığı nı yapmıştı... Ayrı­

ca hiç askerlik yapmamış, sivil

kökenli tek Cumhurbaşkanı ol­

ması özelliği de vardı...

İnönü’den sonra Atatürk tarafından Başbakanlığa ge­ tirilen Celal Bayar, devletçi politikaya karşı liberal bir ekonominin öncülüğünü yapıyordu. Bayar, Başbakan­ lığı döneminde Atatürk’le birlikte bir resm i kabulde.

16 Mayıs 1883’te Bursa’nın Gemlik ilçesi ne bağlı Umurbey köyünde doğdu.

1907’de İttihat ve Terakki’nin Bursa’dak gizli kolu “ Küme” örgütüne girdi. İzmir’de ce miyetin örgüt çalışmalarını düzenledi. “ Halka Doğru” dergisinde, Turgut Alp takma adıyla it tihat ve Terakki Cemiyeti’nin görüşleri doğrul tuşunda yazılar yazdı.

Mütareke yıllarında Müdafaa-i Hukuk-i Os maniye Cemiyeti’ne girdi. Galip Hoca takma adıyla, İzmir’in işgaline karşı, köylerde propa ganda yaptı, işgalden sonra Akhisar Cephesi Alay Komutanı oldu.

1920’de son OsmanlI M eclisi’ne Saruhan (Manisa) M illetvekili olarak katıldı.

16 Mart 1920’de İstanbul’un işgali üzerine Ankara’ya geldi, TBMM’de Bursa’yı tem sil et­ ti. M. Kemal’in direktifi ile Yeşil Ordu ve Türki­ ye Komünist Fırkası hareketinin öncülerinden oldu.

1921-1924 yıllarında M eclis'te iktisat Ko­ misyonu Raportörü oldu.

1921’de iktisat V ekilliği'ne aîandı. 1922’de Lozan Konferansı’na danışman ola­ rak katıldı.

1924’te mübadele, İmar ve İskan V e killiğ i’- ne getirildi. Aynı yıl M. Kemal tarafından, ulu­ sal bir banka kurmakla görevlendirildi ve hükümetten ayrıldı.

1924-1932 yılları arasında yeni kurulan İş Bankası’nın genel müdürlüğünü yaptı.

1932-1937 arasında İktisat V ekilliği’ne geti­ rildi.

1937’de, İnönü'nün A tatürk’le anlaşmazlı­ ğı yüzünden görevden ayrılması üzerine,

Baş-Devamt

g,

sayfada

vekil oldu. A ta tü rk ’ün ölüm ünden sonra İnönü’nün TBMM’ce Cumhurbaşkanlığı’na ge­ tirilm esi üzerine hükümeti kurmakla görevlen­ dirildi.

1939 Ocak’ ında görevden alındı.

1945’te, İnönü’nün rejim değişikliği olası­ lığını açıklamasından sonra CHP’ye karşı Fu- ad Köprülü, Adnan Menderes ve Refik Koral- tan’la 7 Haziran 1945’te “ Dörtlü Takrlr” i hazır­ layarak başlattığı muhalefeti, 7 Ocak 1946’da Demokratik Parti’yi kurarak devam ettirdi.

1946 seçimlerinde İstanbul’dan DP m ille t­ vekili seçildi.

14 Mayıs 1950 seçimlerinde partisi, oyların yüzde 53’ünü alınca, 22 Mayıs 1950’de Cumhur­ başkanı oldu.

1950-1960 döneminde tarafsız Cumhurbaş­ kanı olmaktan çok, DP’nin önderi görünümü ve­ ren bir tutum takındı. Sık sık muhalefetin eleştirilerine hedef oldu.

27 Mayıs 1960devriminde tutuklanarak Yas- sıada’ya götürüldü. Yüksek Adalet Divanı'nda yargılandı.

15 Eylül 1961’de idama mahkûm edildi. Ce­ zası ömür boyu hapse çevrildi. Sağtık nedeniy­ le serbest bırakıldı. 1964’e kadar, Kayseri Cezaevi’nde tutuklu kaldı.

1974’te Yüksek Adalet Divanı’nca mahkûm edilen eski DPTilerin siyasi haklarının geri ve­ rilmesi için verdiği mücadele olumlu sonuçlan­ dı.

1973 seçimlerinde AP’den kopan hizbin kur­ duğu DP'yi destekledi. DP’nin giderek güçsüz- leşmesi üzerine 1970’lerin sonunda AP’yi destekleyen bir tutum içine girdi.

Celal Bayar, Kayseri Cezaevi’nden sağlık nedenleriyle serbest bırakıldığı gün (yanda). Bayar, eski Cumhurbaşkanı olarak Senato’ya davet edilip oturum izledi, ancak Senato daim i üyeliğini kabul etmedi (altta). 1950 senelerinden hemen sonra iktidara gelen DP’nin Ge­ nel Başkanı Celal Bayar, Başbakan ve CHP Genel Başkanı İnönü’den iktidarı devralıyor.

fiği sırada, oy çalmıştır. Ve İsmet Paşa da bunu bilmiştir. Ve sonra da, Demokrat Parti mensuplarına, kaymakamlar, jan­ darma, “ Demokrat Parti’yi tutuyorsunuz” diye dayak atm ış­ tır. Ve kazanmadıkları halde, “ kazandık” deyip, M eclis’e gelmiş, oturmuşlardır. Ve biliyorsunuz, ben gidip o zamanın yetkilileri ie, Hilmi Uran’la (içişleri Bakanı) konuşmuşum... Sinsi bir zattı... Ve yakın arkadaşımdı İzmir’den... Sonra ay­ nı kabinede beraber de olmuştum. Beni bile tehdit etti...

BARLAS-— Neden tehdit ediyor?

BAYAR— Mebus namzetlerimizi seçtik... Gidip, kazalar­ da, mesela Mudanya’da propaganda yapacaklar... Onları kay­ m akam lar kasabaya sokm adı, köylere g ön d erm ed i. Kaymakamlar, Sıhhiye Kanunu’nu kullanmışlar... Buna gö­ re bir kişi enjekte hastalık olan*yerden gelirse, kendisinden

“ temiz kâğıdı” istenirmiş... Bizim adaylardan, kaymakamlar

“ temiz kâğıdı” istemeye başlamış böylece...

BARLAS— Peki CHP kadrosu, sizin izafe e ttiğ in iz siya­ si günahlarını, 1950 seçim yenilgisini kabul ederek affetir- medi mi?

T. C.

K A Y S t Q Í

mnm

ev

? « S &

M E H M E T B A R L A S

(3)

Deniz

B

a

y k

a

l , Eee yanıtlattı.

"Keşke böyle konuşmasa"

3. cumhurbaşkanı, gayretlere rağm en kurtarılam adı

H P ’nin “ etkin” üyelerin­ den, kapatılan C H P ’nin es­ ki Maliye, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Deniz Baykal, “ D SP ’nin SHP ile uğraşması, ke­ sinlikle A N A P ’a yarar. Ama Rah­ şan Ecevit’in İzmir’den aday olma­ sı, Sayın Erdal İnönü’nün millet­ vekili seçilmesine engel olmaya­ caktır” dedi.

İlk kez M İLLİYET’le konuşan Deniz Baykal, Ecevit’lerin S H P’yi “ komünistler yönetiyor” şeklindeki suçlamalanna karşı şöyle konuştu:

— “ Keşke Sayın Ecevit, böyle sözler söylememiş olsaydı. Siyasal hayalımızda artık etkisini kaybet­ miş olması gereken, bir gelenek vardır: Komünistlikle suçlanmadan hiçbir sosyal demokrata iktidar yo­ lu açdmazdı. Öyle anlaşılıyor ki, SH P yönetimi de, bu köhne gele­ neğe göre iktidar vizesini almıştır. Keşke, bu suçlamayı Sayın Ecevit yapmamış olsaydı,”

r

Baykal, İzmir’de çekişmenin İnönü ile

Yurtçu arasında geçeceğini, Rahşan Ece-

, vit'e rağmen İnönü'nün seçimi kazana­

c a ğ ın ı söyledi ve DSP'nin barajı

aşabileceğine inanmadığını vurguladı

SH P içinde hizipleşme ve gizli liderlik kavgalarının bulunmadığını söyleyen Baykal, “ Siyaset, kişiler arasında bir iktidar satrancı değil­ dir. Türkiye’de demokratikleşme, sanayileşme, sosyal adalet ve ba­ ğımsızlık mücadelesi veriliyor. Bu ancak, bütünleşmiş bir parti için­ de, kimsenin katkısını dışlamayan bir ekip çalışmasıyla başarılabilir” dedi.

SH P içinde “ Baykaicılar” adlı grubun bulunmadığını savunan es­ ki Maliye Bakam konuşmasını şöyle sürdürdü:

— “ Ben sosyal demokratım, Baykalcı değilim. Hiçbir sosyal de­ mokratın da, kişileri putlaştırma anlayışında olacağına

inanmıyo-ü

'

m

é i

Ara seçimlerden sonra sosyal dem ok­ ratların tek partide toplanm a zorunlu- ğunu göreceklerini söyleyen Baykal,

a * “Bunu g örm em ekte direnenlere de bu- nu ö ğretecekler” şeklinde konuştu

Yener SÜSOY

• ANKARA’dan yazıyor

rum. Türkiye’nin sorunlarım kişi­ lere inanarak değil birlikte ülkeyi düşünerek*çözebiliriz. Bırakınız sa­ nayileşmeyi, sosyal adaleti, bağım­ sızlığı, ‘Resneli Niyazi’ üslubuyla, özgürlük mücadelesi vererek, de­ mokrasiyi bile yaşama geçiremeyiz. 150 yıllık tarihimiz, bunun tanığı­ dır. Her şey, ancak birlikte düşü­ nen, birlikte çabşan kadrolarla top­ lumun kendi eliyle oluşturduğu par­ tilerle gerçekleştirilebilir.”

SHP-DSP ÇEKİŞMESİ

Deniz Baykal, SH P ile DSP’nin çekişmesi konusundaki görüşlerini ise şöyle açıkladı:

—- “ Herkesin parti kurma ve

aday olma bakkma saygı duyarım. Ama sosyal demokratların birbir- leriyle çekişm eleri, kesinlikle A N A P’a yarar. Böyle bir çekişmeyi hakb kılacak ciddi bir sorunun bu­ lunduğunu sanmıyorum. Böyle bir sorunun bulunduğunu düşünenler, kavgalarım sürdürüyorlar. Toplu­ mun bu tartışmayı bakb görüp gör­ mediğini seçimlerde anlayacağız.”

Sosyal demokratların en kısa za­ m anda bir araya gelerek, aynı çatı altında toplanacaklarını söyleyen B a yk a l, k o n u ş m as ın ı şöyle sürdürdü:

— “ Ara seçimlerden sonra,

sosyal demokratlar tek partide top­ lanmanın zorunluğunu görecekler­ dir. Bunu görmemekte direnenle­ re de bunu öğreteceklerdir. İnan­ cım odur ki, 1988 genel seçimleri­ ne sosyal demokratlar esas itibariyle tek çatı altında girmeyi başaracak­ lardır.”

S H P ’li Baykal, İz m ir’deki İnönü-Ecevit çekişmesinin sonucu hakkında şöyle konuştu:

— “ İzmir’deki çekişme, Erdal İnönü ile Atilla Yurtçu arasında olacaktır. Erdal B ey’in oy üstün­ lüğü, Bayan Ecevit’in alabileceği oylarla kapatdamayacak kadar bü­ yük gözüküyor. Kaldı ki, D SP ’nin ara seçim yapılacak illerdeki oy or­

talamasının, barajı aşabileceğine inanmıyorum.”

Cum hurbaşkanı Kenan Evren ve Başbakan Turgut Özal’m “ Ana­ yasa referandumu” konusundaki düşünceleriyle ilgili olarak da görüş­ lerini açıklayan Baykal, şunları söy­ ledi:

— “ Referandum gibi ciddi bir anayasal mekanizmanın, siyasal ya­ sakların kaldırılması konusundaki bazı kişisel sıkıntıların çözümüne alet edilmesi kabul edilemez. Eğer söylenildiği gibi herkes yasaklann kaldırılmasını gerçekten istiyorsa, yeni yöntem arayışlarına gerek yok­ tur. Halkoylaması Millet Meclisi’ nin bir danışma mekanizması ola­ rak kullanılamaz. A N A P ’ın Mec- lis’te yeter çoğunluğu vardır. Mu­ halefet görüşünü ilan etmiştir. O halde Sayın Özal değişiklik için önergeyi versin ve Anayasa değişik­ liğini Sayın Cumhurbaşkanı’nın onayına sunsun.”

Müflis işadamı, umudunu kesmedi

■ H k

rm

1

Eski Cumhurbaşkanlarından Celal Bayar’ın kızı ve damadı son ana kadar telefonla ge­ len geçmiş olsun dileklerine cevap verdi...

SAYAR ÖLDÜ

Okumuş: "Cebimde 75 bin Ira var

O k u m u ş v e y a t a ğ ı Alacaklı bankaların “ haciz çıkarması” ile şaşkına dönen Mehmet

Okumuş, ikametgâhını sürekli değiştirerek icra memurlarıyla köşe kapmaca oynuyor. Son olarak Sarıyer’de tarihi b ir köşkün ikinci katına yerleşen Okumuş, buradaki yatağı ile görülüyor. Oku- muş’un burada gerçekten yatıp yatmadığı ise merak konusu.(Fotoğraf: Selahattin GÖKHAN)

ş a h in k a y a : " T a k d ir ha lkın'

"İddiaların tümü boş çıktı"

I • Mustafa BALBAY - BODRUM^

UM HURBAŞKANLİĞI Konseyi üyesi emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Bod---rum ’da “ Söylentiler sizi ve makamınızı yıpratmıyor mu?” sorusuna “ Dokunmasınlar o zaman” karşılığını verdi.

Şahinkaya, iddialarla ilgili olarak, “ Hepsi boş çıktı gördünüz. Ben her şeyi açıkladım. Bundan sonrasını balkın takdirine bırakıyorum” dedi.

Bodrum A ktur Tatil Sitesi’ndeki yazlığında eşi ve çocuklan ile birlikte tatil yapan Şahinkaya, gü­ nün önemli bir bölüm ünü evinde geçiriyor. Ken­ disi ile görüşme isteğimizi bildirdiğimizde bir süre beklettikten sonra beyaz-mavi çizgili şortu ile dı­ şarı çıkan Şahinkaya, “ Buyrun. Soru sormak yok” diyerek karşıladı. “ On dakika sohbet” is­ teğimize de “ olumsuz” karşılık veren Şahinkaya. kendisine yönelttiğimiz sorulara şu şekilde yanıt verdi:

SORU: “ Ortaya atılan iddialarla ilgili yeni bir açıklama yapacak mısınız?”

YANIT: “ Her şeyi açıkladım. Açıklanacak daha ne kaldı ki. Bundan sonrasını halkın tak­ dirine bırakıyorum.”

SORU: “ Açıklamalarınızın yetersiz kaldığı id­ dia ediliyor. D aha çok susmayı mı tercih ediyor­ sunuz?”

YANIT: “ Zamanı gelince daha konuşuruz. Biz her şeyi Anayasa çerçevesi içinde yaptık. Te­ şekkür ederim, iyi günler.”

SORU: “ Bulunduğunuz yer çok hassas. Eski Hava Kuvvetleri K om utanısınız ve şu an d a da Cum hurbaşkanlığı Konseyi üyesisiniz, bu söylen­ tiler sizi ve makamınızı yıpratmıyor mu?”

YANIT: “ Dokunmasınlar o zam an.”

CENKÇİ NE YAZDIYSA DOĞRUDUR

SO RU: “ Sizinle ilgili konular bayram da da gündeme geldi. A nkara BayramGazetesi’ninbirinci günkü sayısında size ve Konsey üyelerine birer C a­ dillac m arka araba hediye edildiği, ancak bunu kabul etmeyerek Hazine’ye kaydım yaptırdığınız şeklinde “ Konsey üyelerine tuzak” başlıklı bir ha­ ber yayınlandı. Bu tür “ tuzak ’Tar oldu mu?”

YANIT: "Beyhan Cenkçi ne yazdıysa doğ­ rudur.”

SORU: “ Bu tür durum larla sık sık karşılaştı­ nız mı?”

YANIT: “ Cenkçi ne yazdıysa doğrudur.

Te-A E ş i ve çocuklarıyla Bodrum Te-Aktur’« w daki 120 metrekarelik dubleks yaz­ lığında dinlenen Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyesi Tahsin şahinkaya, "Ben her şeyi açıkladım. Bundan sonrasını halkın takdirine bırakı­ yorum " dedi

şekkür ederim, iyi g ünler.”

SO RU : “ Söylentilerin son bulması için her­ hangi bir şey yapacak mısınız?”

YANIT: “ B ütün iddialar boş çıktı. Siz de gör­ d ü n ü z.”

SO RU : “ Eski Hava Kuvvetleri K om utanısı­ nız. Jetlerimizin H ak’taki PKK kam plarına yaptı­ ğı taarruzu nasıl değerlendiriyorsunuz?”

YANIT: “ A m a şu anda T ürk H ava Kuvvet­ leri Komutam d e p m . Olsaydım, görüşlerimi söy­ lerdim. Bu konuda herhangi bir şey söylemeye kendim i yetkili görm üyorum .”

SO RU: “ Tatiliniz nasıl geçiyor. Dinlenebili­ yor musunuz?”

YANIT: “ Eh işte, birkaç gün dinlenm ek için geldik. D aha fazla da kalamayacağız. Bir-iki gün sonra gitmek zorundayız. İşlerimiz var, devir­ tesim törenleri var, 30 Ağustos yaklaşıyor.”

ARKADAŞLARI SİK SIK YANINA GELİYOR

Şahinkaya, plaja indiği zamanlarda denize gir­ meden önce bir süre güneş şemsiyesinin alanda otu­ ruyor. Bu süre içinde Şahinkaya’nm yanm a sık sık arkadaşları uğruyor ve haürını soruyor. Şa­ hinkaya her yanm a gelen kişiyi ayakta karşılıyor ve onlarla bir süre ayakta görüşüyor. Denizde de 5-10 dakikadan fazla kalmıyor.

Şahinkaya’nm A ktur’daki en büyük ev tiple­ rinden olan "A lan g ü n ü ” tipindeki iki katlı yazlı­ ğım elinde makineli tabanca bulunan bir görevli koruyor. Yanında da sivil giyimli iki jandarm a eri var. Koruma görevlisi, Şahinkaya’nm dinlenmek için Bodrum ’a geldiğini ve rahatsız edilmeyi ve re­ sim çektirmeyi de hiç istemediğini söyledi.

ULUSU DA AYNI SİTEDE

Ö te yandan, Başbakan Turgut Özal, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Kaya E rdem ’in yanı sıra eski başbakanlardan Bülend Ulusu ile eski Hava Kuvvetleri komutanlarından Muhsin Ba- tu r’un da evi aynı sitede bulunuyor. Yörede tatil yapanlar Ulusu ile B atu r’un sık sık birlikte tavla oynadığını ancak her ikisinin de Şahinkaya’mn ya­ nm a “ Pek uğram adığını” söylediler.

B u lg u rla r 5 a y s o n ra k a ra r ve re b ild i

3 balıkçımız serbest

ANKARA, ÖZEL

r j j ^ r i ULGARİSTAN makamla- K nnca İğneada burnu yakın- *--- * (arında avlanırken göz altı­ na alınan balıkçıların iadesi konu­ sundaki çalışmalar olumlu sonuç­ landı.

Nisan ayından bu yana göz al­ tında bulunan 3 balıkçı, 19 Ağus­ tos Salı günü Türkiye’ye gönderildi. 1 Nisan 1986 tarihinde İğneada açıklarında avlanan "Geliyorum” adlı balıkçı motorunun kaptanı Ci­ hat Demircioğlu ve iki tayfası Bul­ gar karasularını ihlal ettikleri iddi­ asıyla sahil koruma makamlarınca gözaltına alınmış, motora da el kon­

muştu.

Türk Hükümeti yetkilileri, ba­ lıkçıların ve balıkçı m otorunun ia­ desi ile ilgili olarak Bulgar makam­ larıyla bir seri tem aslarda bulundu­

lar. Buna ilişkin girişim de 9 Nisan 1986 tarihinde Dışişleri Sözcüsü Ya­ lım Eralp tarafından duyurulmuş, balıkçıların ve balıkçı motorunun ia­ desinin istendiği bildirilmişti.

Yabancılara pazarlıkla

arsa satısı

ANKARA, UBA

D

İPLOMAT1K site alanından yabancı misyonlara pazarlık usulü ile arsa satılması ka­ rarlaştırıldı.

Maliye ve Güm rük Bakanlığı’ mn Resmi Gazete’de yayınlanan yö­

netmeliği ile Devlete Ait Taşınmaz Mal Satışı Tram pa, Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesis, Ecrimisii ve Tahliye Yönetmeliği’n- de değişiklik yapılarak diplomatik site alanından yabancı misyonlara pazarlık usulü ile arsa satılabilme- sine imkân tanındı.

■ j ^ ı İ R dönemin başarılı ihra- K catçısı, 22 şirketin sahibi --- Mehmet Okumuş, alacaklı bankaların “ haciz çıkarması” ile köşeye sıkışınca feryadı bastı: “ Ke­ diyi bu kadar sıkıştırırsanız, tırma­ lar.”

A yn yaşadığı karısının evine ha­ ciz getirtilmesini “ kasıtlı” bulan Okumuş, “ Mukadder Hanım ile servetlerimiz ayndır. Yıllar önce ba­ na sattığı bir dairenin parasını bile henüz ödemedim” dedi.

İsviçre’deki 500 bin frank ser­ mayeli şirketin tasfiye aşamasında olduğunu söyleyen Okumuş, mal varlığını aşırlarken Bebek, Yeşilköy, Merter ve A ntakya’da birer evi, Be­ yazıt’ta bir mağazası olduğunu söyledi.

“ Paranın her şeyi çözeceğine inanmam. Para, yaşam için bir vasıtadır” diyen Mehmet Okumuş, icra memurları için hazırladığı yeni ikam etgâhında sorularım ıza şu ya­ nıtları verdi:

— İsviçre’deki paravan olduğu ileri sürülen şirketiniz aracılığıyla bu ülkeye para transfer ettiğiniz id­ dia ediliyor. Bu şirketin fonksiyo­ nu nedir?

— Bakanlar Kurulu kararı ile 500 bin frank sermayeli kurulan bu şirket, sanayi ürünlerimize yeni pa­ zarlar aram a, ihracat bağlantıları sağlamak üzere faaliyet gösterir. Defterleri ortada, kim p ara kaçır­ dığımı belgelerse paranın tüm ünü ona hibe edeceğim. Bunlar sansas­ yondur.

— İnterok A .Ş. olayı nedir? Karınız 25 Haziran 1985’te ayrılık karan almak üzere mahkemeye başvuruyor, iki hafta sonra bu şir­ ketin olağanüstü genel kurulunda 104 milyonluk en büyük hissenin sahibi oluyor. Hem geçimsizlik di­ yorsunuz hem de şirketi kendisine emanet ediyorsunuz?

— İş hayaünda devam eünek is­ teyebiliriz. O tarihte ayrılık karan verilmiş mi?

— Hayır, mahkemeye başvuru tarihi söylediğim.

— Demek ki henüz bizim habe­ rimiz yok bundan. H enüz ayrılma­ mışız. Her türlü işbirliği için vanz. Ancak, Mukadder Hanım, bunu kabul etmemiştir. H içbir işlem yap­ m adan, imza atm adan istifa etmiş­ tir. M urahhas üye yapılm ak isten­ miştir. Mukadder Hanım bunu ka­ bul eUnemiştir. Birkaç lisan bilen bir insanın şirkete getirilmesi için çalış­ mıştır. 104 milyonluk hisse aldıysa da bunu parasını ödeyerek almıştır. Şimdi şirkette faaliyeti ve hissesi yoktur. Devretmiştir.

— Şirketlerin ve şahsınız mal varlığım açıklar mısınız?

— 11 fabrikam ız var. 150 mil­ yar lira değerindedir. Yani bugün 150 milyarınız olsa bu fabrikaları kuramazsınız. M ersin’de de bir ta­ til köyümüz var. 1600 yatak kapa­ siteli olacaktı. Faaliyete geçireme­ dik. İstanbul’da Yıldız Çamaşır Fabrikası, Z eytinbum u’nda Mısır­ lı Boya Fabrikası, Yatsan Fabrika­ sı, İplik Fabrikası, Avcılar’da Ba­ tıklar Giyim Fabrikası, ayrıca M a­ nisa’da yine bu şirkete ait bir fab­ rika, Bursa O rhangazi’de Süper Yem Fabrikası, H alkalı’da Altın Mekik Perdelik Döşemelik Fabrika­ sı, M ahm utbey köyü yolu üzerinde Herkets Boya ve A pre Fabrikası, if­ las ettirilen Levent’teki Sesa (eski Neyir), A d ana’daki eski adı MNS olan Suni Elyaf Fabrikası ve şirket­ lerin çeşitli gayri menkulleri mev­ cuttur.

Benim Bebek H isarüstü’nde eşi­ min villasına yakın bir evim, Yeşil­ köy ve M erter’de de birer dairem var. A ntakya’da da bir evim ve Be­ yazıt’ta bir m ağazam mevcut.

— Kendinizi zorlasanız, kıyıdan köşeden ne kadar nakit para çıka­ rabilirsiniz?

— Param ın olması ya da olma­ ması önemli değil. Olabilir de ol­ mayabilir de.

— Şimdi cebinizde ne kadar pa­ ra var?

(Gömlek cebindeki 10 binlikleri çıkarıp saydıktan sonra)

İşte 75 bin lira çıktı. — Bu para ile ne kadar idare edersiniz?

— Şatafatlı harcam alarım yok ki benim, yeter şimdilik.

— Paranız topluca nerede bu­ lunuyor, Dostlarınızdan yardım gördüğünüzü de söylediniz, bu doğ­ ru mu?

m a\ varlığını Milliyet'e açıklayan Mehmet Okumuş, "Be­ bekte, Yeşilköy’de, Merter’de ve Antalya'da birer evi, Beyazıt’ta da bir mağazası olduğunu" söyledi

► Okumuş, "Ben İflasların devam edeceğine İnanmıyo­ rum . Kesinkes çözüm bulunacak" dedi

r

Atilla GÜNER

— Henüz müflis değilim ki. Ki­ ra gelirim var, şirketlerden maaş alı- yorum. Hiçbir şeyi kalmamış insan değilim. İflas etmemi gerektiren bir durumum yok. Beni iflasa sürükle­ menin kimseye faydası olmaz.

— Sayın Okumuş, yakın gele­ cekte, tüm şirketlerinizin tek tek if­ las ettiğini, şabsi iflasınıza da ka­ rar verildiğini düşünün bir an. Ne yaparsınız?

— Ben iflasların devam edece­ ğine inanmıyorum. Kesinkes çözüm bulunacak. Şu anda yerli ve yabancı firmalar, fabrikalara talip.

— Tersini düşünün lütfen, her şeyinizi kaybettiniz örneğin?

— Böyle bir şeyi yaşamadım. Sesa iflas etti am a ona da gerekli yasal itirazları yaptık.

— Gerçi, müflis işadamlarının sefil olduğunu da hiç görmedik. Siz de aynı durumunuzu sördürür mü­ sünüz müflis olarak?

— Kendi isteği ile iflas edenler ayn . Bizim gibi sonuna kadar m ü­ cadele edip iflas edenler ayn. Biz if­

las etmeyeceğiz varsayımı ile hare­ ket ediyoruz. Şayet tersi olsaydı, fabrikaları sessizce kiraya verir, pa­ rayı cebe koyar, “ Oh ne güzel if­ las ettim ” diye nara atardım . Biz bunu yapm adık. Her şey ortada.

— Son olarak, kannızın yaşa­ dığı villadan haciz memurları tara­ fından götürülen eşyalan sormak istiyorum. Gerçekten bu eşyalan Almanya’da çalışan Emin Baş ad­ lı bir işçi mi hediye etti?

— Emin Baş’ı tanırım. Bazı eş­ yaları o vermiş olabilir. A lm anya’ da çalışan bir dostumuzdur. Başka­ ca bilgim yok.

— Geçtiğimiz yıllarda 100 mil­ yon dolara yakın ihracat gerçekleş­ tirmiş bir işadamı olarak, müşte­ rek evinize hiç mi eşya almadınız? — Bütün eşyalar onun. Ben bir kuruş katm adım . Evlendiğimizden bu yana müşterek bir hesabımız, alışverişimiz olmamıştır. Devamb problemlerimizi ve servetimizi ayrı tuttuk. Çeviri ve yabancı dil öğret­ menliği yaparak kazanmış ve h ar­ camıştır.

Tekel Genel M üdürü:

'Tütünümüz

radyasyonsuz"

ANKARA, AA

EKEL Genel M üdürü Süreyya Yücel Özden, Türk tütü­ nünün ve tütün m am ullerinin radyasyon tehlikesi taşım a­ dığını söyledi.

Dünyada üretilen sigaraların büyük bölümünde Türk tütünü kullanıldığım kaydeden Özden, Çernobil’deki nükleer kazanın ar­ dından, ithalatçı ülkelerin Türk tütünü üzerinde de radyasyon araş- ürması yaptıklarını, ancak bu araştırm aların hiçbirinden olumsuz sonuç abnmadığmı öğrendiklerini bildirdi.

PINAR TÜRENÇ METİN ÖZYILD1RIM

ELAL Bayar öldü, önceki gün sa- | S baha karşı kalp ve sölunum yet- mezliği nedeniyle Haydarpaşa Göğüs Cerrahisi Merkezi’nde yoğun bakı­ ma alınan 104 yaşındaki üçüncü Cumhur­ başkanı Celal Bayar’m kalbi, dün saat 21.25’te bir daha çahşmamacasına durdu. Dün saat 10.30’da 5 dakika süreyle bir kez daha durmuş olan Bayar’ın kalbi, doktor- i ların müdahalesiyle tekrar çalıştırıldı. An- cak her yanı cihazlarla dolu olan ve hemen

i tüm hayati uvuzlan bir cihaza bağlı olan

Bayar’ın vücudu, artık tıbbın son tekniği­ ne dayak bu müdahaleleri reddetti.

SON SAATLERİ

Kalp yetmezliğine bağlı akciğer ödemi sonucu önceki gün sabaha karşı saat 03.00 sıralannda has­ taneye kaldırılan Bayar’m, dün saat 10.15 sırala­ rında kalbi aniden durdu.

O sırada başında bulunan anestezi uzmanı Dr. Mehmet Zafer Aslau ve kardiyoloji uzmanı Dr. Atilla Emre tarafından kalp masajı yapılan ve kalbi takviye edici ilaçlar verilen Celal Bayar’m 5-6 da­ kika süren sıkıntılı anı, yakınları arasında panik yaratü.

İLK SAĞLIK BÜLTENİ

Celal Bayar’ın İstanbul Göğüs Cerrahisi Mer- ıkezi’ne yatırıldıktan sonra ilk sağlık bülteni dün Isaat 12.00’de yayınlandı.

İstanbul Üniversitesi Rektörü v» Kardiyoloji İUzmanı Prof. Dr. Cem’i Demiroğlu, İstanbul Gö­ ğüs Cerrahisi eski başhekimi Prof. Dr. Siyami Er­ sek, tanınmış kalp cerrahı O peratör Dr. Kemal Beyazıt, İstanbul Göğüs Cerrahisi Merkezi Kar­ diyoloji Şefi Dr. Akgül Sayman, aynı hastanenin İç Hastalıkları Şefi ve Celal Bayar’m devamlı dok­ toru Doçent Dr. Koptagel İlgün ile İstanbul Gö­ ğüs Cerrahisi Merkezi Başhekimi ve Kardiyoloji Şefi Dr. Atilla Şamilgil imzalarını taşıyan sağlık bülteninde şöyle denildi:

“ Uzun senelerden beri kendisinde kosjestif kalp yetmezliği olan ve bu yüzden Prof. Dr. Cem’i Demiroğlu tarafından tedavi edilen hastanın 21/8/1986 tarihinde gece saat 03.00’te nefes dar­ lığının artması üzerine devamlı doktoru Doçent Dr. Koptagel İlgün ve Prof. Dr. Siyami Ersek tarafından görülerek akut sol kalp yetmezliği sa­ nısı ile ambulansla İstanbul Göğüs Kalp ve Da­ mar Cerrahisi Merkezi’ne getirilmiştir.

“ Yoğun bakım ünitesinde yapılan ilk mua­ yenesinde tansiyonu 90/60 mm HG ve nabız 105/dakika ve düzensiz bulunmuştu. Şuur açık fakat solunum zorluğu mevcuttu. Akciğer kai­ delerinde railer almıyordu. Sol kalp yetmezliği sa­ nısına iştirak edilerek önce maske ile oksijen ve­ rildi ve damardan gereken ilaçlar yapıldı.

“ Daha sonra solunumu rahatlatmak için en- tukasyon uygulandı. Hasta suni solunum cihazı­ na bağlandı. Aynı gün öğleden sonra Prof. Dr. Siyami Ersek ve daha sonra da Prof. Dr. Cem’i Demiroğlu ile konsültasyon yapıldığında gereken tedavilerin devamına karar verildi.

“ Bu tedaviler sonunda hastanın durumunda kısmi bir düzelme oldu. Nitekim bugün 22/8/1986

tarihinde saat 09.00’da yapılan genel muayene­ sinde tansiyonu 120/80 mm HG, nabzı ise 80 ve düzensiz bulundu. Akciğer kaidelerindeki railer oldukça azalmıştı. Çekilen elektro kardiyografi­ ler yeni bir miyokard enfarktüsü belirtileri görül­ medi. Saat 10.30’da aniden kardiyap arest ‘kalp durması’ meydana geldi ve bunun için gerekli acil tedavi yapıldı. 5-6 dakika içinde basta daha ön­ ceki durumuna getirildi.”

ZİYARETÇİ AKINI

Celal Bayar’ın yanında başta kızı Nilüfer Gür- soy ve damadı Ahmet Gürsoy olmak üzere tüm yakınları toplandı, Bayar’ın İsviçre ve Finlandi­ ya’daki torunları da çağrıldı.

Cum hurbaşkanı Kenan Evren’in Bayar aile­ sine telefon edip, “ Geçmiş olsun” dileğinde bu­ lunduğu öğrenildi. Başbakan Turgut Özal ise, te­ lefonla arayarak devamlı bilgi aldı.

Anavatan Partisi Genel Sekreteri Mustafa Ta­ şar, Celal Bayar’m ziyaretine geldi ve Başbakan Özal’m talimatı üzerine “ Geçmiş olsun” dilekle­ rini ilettiğini belirtti.

İstanbul Valisi Nevzat Ayaz, İstanbul Beledi­ ye Başkam Bedrettin Dalan, İstanbul Emniyet Mü­ dürü Ünal Erkan, Sağlık eski bakanlarından Mü- nür İslamoğlu, Atatürk ve Celal Bayar’m s o f a ­ larında bulunmuş Mahmut Baler (Bal Mahmut) dün İstanbul Göğüs Cerrahisi Merkezi’ne gelerek Bayar ailesine “ Geçmiş olsun” dileklerini iletti­ ler.

Dün sabah erken saatlerde İstanbul’a gelen Sağlık Bakanı Mehmet Aydın ise uçaktan iner in­ mez Celal Bayar’ı ziyarete geldi. Bakan 20.45’te kalkan A nkara uçağına dek tedavi ile ilgilendi ve bilgi aldı. Ayduı’m çok üzgün olduğu dikkati çekti.

EN ÜNLÜ DOKTORLAR

Eski cum hurbaşkanının yeniden sağlığına ka­ vuşması için ülkemizin ünlü doktorları görev al­ dılar. İstanbul Göğüs Cerrahisi Merkezi uzm an­ larının yanı sıra, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem’i Demiroğlu, Prof. Dr. Siyami Er­ sek, A nkara Yüksek Hastanesi ile İstanbul Koşu- yolu’ndaki Kalp ve Dam ar H astanesi’nde “ by pass” ile ünlü Dr. Kemal Beyazıt konsültasyon ekibi içinde yer aldılar.

Celal Bayar için açılan “ Geçmiş olsun” def­ terini ise ilk kez Sağlık ve Sosyal Bakam Mehmet Aydın imzaladı.

RESMİ AÇIKLAMA

İstanbul Haydarpaşa Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Başhekimi Dr. Atilla Şa­ milgil, Kardioloji Şefi Dr. Sami Ünal, Sağ­ lık ve Sosyal Yardım Müdürü Doç. Dr. Te­ mel Dağoğlu, İç Hastalıkları Şefi Doç. Dr. Kortagel ilgün, Op.Dr, Serap Aykut, Dr. Hikmet Tezel, Anestezist Mehmet Zafer Aslım ve Dr. Haşan Gültekin imzasıyla yapılan yazık açıklama şöyle:

“Sayın Celal Bayar’ın saat 20.00’den itibaren tansiyonu düşmeye başladı. İlaç­ lara rağmen düzelmesi mümkün olmadı. Nabız yavaşladı. Refleksler kayboldu. Sa­ at 21.15’te kalbi durdu. Yapılan tıbbi mü­ dahalelerle yeniden çalıştırmak mümkün olmadı ve saat 21.25’te vefat etti.”

Evren ile Özal, bugün görüşecekler

Referandum, Çankaya zirvesinde

ANKARA ÖZEL hesabına göre, Anayasfl değişikliği r-* ,-* * ';* rw -* i'ın K om i/A n ııh rH u h-aii/m Hum yanılması hukuki bakımdaı

m

1

İYASİ yasaklann kaldırıl­ANKARA, ÖZEL ması için Başbakan Turgut Özal’ın geliştirdiği referan­ dum formülü bugün Çankaya zir­ vesinde ele alınacak.

Cumhurbaşkanı Kenan Evren bugün saat 09.30’da Başbakan Tur­ gut Özal’ı kabul edecek.

Özal, görüşmede Cumhurbaşka­ nı Evren’e referandum konusunda düşündüğü modeli açıklayacak. Si­ yasi yasaklann kaldırılması yolunun zamanla açılması için önce Anaya- sa’nm 175’inci maddesinin değişti­ rilmesini, sonra referandum a gidil­ mesini isteyen Özal, bu form ülünü bugünkü zirvede Evren’e anlatacak.

Cum hurbaşkanı Evren ile Baş­ bakan Özal arasında siyasi yasala­ lar ve referandum konusunda “ mu­ tabakat” olup olmadığı da bugün­ kü görüşmenin ışığında ortaya çı- kacak

ANAYASA’DA ZİNCİRLEME DEĞİŞİKLİK

A nayasa hukukçularına göre, Özal’m kafasındaki referandum for­ mülü 1982 Anayasası’nda “ zincir­ leme” değişiklik gereğini kendiliğin­ den ortaya çıkaracak. Hukukçula­ rın yorumu şöyle:

“ 1982 Anayasası’nda yasama yetkisi tümüyle TBM M ’ye ait bu­ lunmaktadır.

“ Yasaların önceden ya da son­ radan halkoyuna sunulması gibi bir düzenleme 1982 Anayasası’nda söz konusu değildir. Sadece Cumhur­ başkanına Anayasa’nm 104 ve 175’inci maddelerinde, Anayasa değişikliklerini referanduma götür­ me yetkisi tanınmaktadır.

“ Özal ise, referandum formü­ lünde, Anayasa’nın değiştirilmesi­ ne ilişkin 175’inci maddeyi yeniden düzenleyip, gerekli 266 oyu 201’e indirmeyi planmaktadır. Özal’ın

hesabına göre, Anayasa değişikliği önerileri TBM M ’de 201 oyla ka­ bul edildikten sonra bu düzenleme referandum yoluyla halkın görüşü­ ne sunulmalıdır.

“ Eğer vatandaş referandumda, Anayasa değişikliğine (Evet) derse daha sonra Anayasa’mn geçici dör­ düncü maddesi çerçevesinde siyasi yasaklann kaldudması gündeme ge­ lecektir.”

Özal, referandum formülünü sa­ dece 175’inci m adde ile sınırlı tut­ masına rağmen, Anayasa hukukçu- lan bu düzenlemenin “ zincirleme” değişiklikleri de tartışm aya açaca­ ğını savunuyorlar.

Hukukçulara göre, A n ayasada­ ki “ zincirleme” değişiklik gereği şu nedenlerle ortaya çıkmaktadır:

“ 1— 1982 Anayasası’mn getir­ diği yasama sisteminde kanun koy­ mak, değiştirmek ve kaldırmak TBM M ’nin görev ve yetkisindedir. Özal, referandumu Anayasa deği­ şikliği ile sınırlı tutmaktadır. A n­ cak Anayasa değişikliği de bir yasa önerisi olduğundan, bu yasa­ nın halkoyuna sunulması için 87’nci maddenin değiştirilmesi şart­ tır.

“ 2— Yine Anayasada 89’uncu madde ile kanunların Cumhurbaş- kam’nea yayımlanması hükme bağ­ lanmaktadır. Cumhurbaşkanının yasaları ‘veto’ yetkisi vardır. Eğer referandum gündeme gelirse, Cum- hurbaşkanı’nm kanunlar üzerinde­ ki tasarruf yetkisinin de yeniden ele alınması gereği doğmaktadır.

“ 3 — Anayasa’nın 104 ve 175’inci maddelerinde Cumhurbaş­ kanının Anayasa değişiklikleri üze­ rinde ‘veto’ yetkisi bulunmaktadır. Ö zal’ın formülüne göre, Anayasa değişiklikleri için halkoyuna başvu­ rulacaksa, Evren’in ‘veto’ yetkisi­ nin gereği ortadan kalkmakladır.

«Gerek Evren’in, gerek Özal’ın belli konularda halkın 'görüşünü alma önerileri, Anayasa’da zincirleme de­

ğişiklikleri gerektiriyor Bu durumda Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini düzenleyen 104’üncü maddenin de yeniden ele alınması gereği doğmaktadır.

“ 4— Anayasa’nm 148’inci maddesinde, Anayasa Mahkemesi­ ne, yasaların ve kararnamelerin Anayasa’ya uygunluğunu denetle­ me yetkisi tanınmaktadır. Şimdi re­ ferandum yolu açılırsa, halkın onayladığı ya da reddettiği yasal dü­ zenlemeler karşısında Anayasa M ahkemesinin işlevi de tartışılır olacaktır. Bu nedenle referandum sistemi, Anayasa’nın, Anayasa M ahkem esinin görev ve yetkileri­ ne ilişkin 148’inci maddesini de gözden geçirmeye ilmektedir.

“ 5— Referandum formülünde yasaları kimin referanduma suna­ cağı konusu henüz karanlıktır. Bu yetkinin Meclis’e mi, hükümete mi, yoksa Cumhurbaşkanına mı ait olacağı belli değildir. Referandum konusunda yetkili organın saptan­ ması da Anayasa’ya yeni ekleme­ leri gerektirebilir.”

EVREN, HUKUKÇULARDAN BİLGİ ALDI

Öte yandan Cumhurbaşkanı Ke­ nan Evren’in hukuk danışmanları referandum ve Anayasa konusunda bir çalışma yaptılar. Bu hazırlığın sonuçları Özal ile görüşmeden ön­ ce dün Cumhurbaşkanı Evren’e ile­ tildi.

Bilindiği gibi Evren, eski siya­ silere haklarının geri verilmesi ko­ nusunda, sonunda kendisini ya da parlamentoyu güç durum a sokma­ yacak bir halkoylaması yöntemi bu­ lunması için hukukçularına talimat vermişti.

Evren, referandum un sadece

A nayasa değişikliği ile sınırlı tutul­ m asından yana olmayıp, hüküme­ tin önemli tasarruflarında ve Mec­ lis’in yasal düzenlemelerinde de re­ ferandum yolunun açılmasından ya­ na görüş belirtmişti.

Özal ise Cumhurbaşkanı’mn re­ ferandum önerisi karşısında, A na­ yasa’mn 175’inci maddesinin değiş­ tirilmesi form ülünü ortaya atınca, bu durum zirvede görüş farklıbğı bi­ çiminde yorumlanmıştı.

Bugünkü Evren, Özal görüşme­ sinde, referandum sistemi tartışılır­ ken, yasaklı politikacıların durumu ve Anayasa değişikliği sorununun da ele alınması bekleniyor.

Özal’m Çankaya zirvesi sonra­ sı yapacağı açıklamalar bu sorula­ ra yanıt getireceği için önemli sayı­ lıyor.

KARADUMAN: “ ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ŞART”

Ö te yandan TBMM Başkanı Necmettin Karaduman, Anayasa değişikliği yapılm adan referandum yasası çıkartılm ayacağını belirtti; “ Anayasa’da bir değişiklik yapma­ dan herhangi bir konuda halkoyu­ na gidilmesi hukuki bakımdan mümkün değildir” dedi.

TBMM Başkanı Karaduman’ııı referandum ve siyasi yasaklar ko­ nusunda ANKA haber ajansının so­ rularına verdiği yanıtlar şöyle:

Soru: “ Sayın Cumhurbaşkanı eski siyasilerin yasağım kaldırmak için bir halkoylaması yapılması, Başbakan Ozal ise Anayasa’nın de­ ğiştirilmesinden sonra referanduma gidilmesi görüşünü savunuyor.”

Cevap: “ A nayasa’da bir deği­ şiklik yapm adan, herhangi bir ko­ nuda halkoyuna gidilmesi, referan­

dum yapılması hukuki bakım dan m üm kün değildir. Referandum önemli bir müessesedir. Anayasa bünyesinde yer alm alıdır ki, böyle bir müessesenin işletilebilmesi söz konusu olsun. Anayasa’da değişik­ lik yapm adan referandum için TBM M ’den bir kanun çıkarılması şahsi kanaatim e göre hukuken müm kün değildir. Eğer, ‘Referan­ dum müessesesi, Anayasa’da yer alması gereken bir müessesedir’ şeklinde düşünülüyorsa, o zaman bir Anayasa değişikliği ile bu me­ sele getirilir. A nayasa’nm nasıl de­ ğişeceğine ait hüküm ler A nayasa içinde yer almaktadır. Bu yöntemin işletilmesi suretiyle Anayasa değişik­ liği söz konusu olabilir. Sayın Baş­ b akanın bahsettiğiniz düşüncesi, bir Anayasa değişikliğini gündeme ge­ tirir. Bu da takdir edileceği gibi Meclis’in tasarrufunda olan bir me­ seledir. Neticede A nayasa’nın koy­ duğu usuller içinde Meclis’in görü­ şüp sonuca bağlaması gereken bir mesele biçim indedir.”

Soru: "Referanduma gitmeden, gerekli çoğ u n lu ğu partiler TBM M ’de bulurlarsa, kendiliğin­ den sorun halloluyor değil mi?”

Cevap: “ Aslında Anayasa bu­ günkü sistem içinde de değiştirile­ bilir. Nasıl değişeceğine ait koşul­ lar, Anayasa’nın bünyesi içinde yer almış bulunmaktadır. Bu koşulların yerine getirilmesiyle Anayasa deği­ şikliği yapılması m üm kündür.”

CİNDORUK’UN SÖZLERİ

DYP Genel Başkanı Hüsamet­ tin Cindoruk, A N A P’m gerek Ana­ y a s a d eğ işik liğ i ve g erek se referandum konusunda TBM M ’ye yasa önerisi vermeye sayısal gücü­ nün yeterli olduğunu belirterek, “ Sayın Başbakan, eğer ciddi ise, la­ fı bıraksın, teklifi getirsin” dedi.

Referanslar

Benzer Belgeler

Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi SUAM, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği İstanbul,

Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi SUAM, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği İstanbul,

Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi SUAM, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği İstanbul,

Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi SUAM, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği İstanbul,

Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi SUAM, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği İstanbul,

Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi SUAM, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği İstanbul,

Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi SUAM, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği İstanbul,

Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi SUAM, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği İstanbul,