ABDİİLHAMÎT
KONUSU...
OKTAY AKBAl
Ç
ocukluğumda anlatırdı eskiler: Efendim Abdülhamit büyük politika kurduydu. Bakardı Rus Çarı mı kızgın, yok İngiliz Kraliçesi mi bozuk çalıyor, bu yüzden bir savaş patlak mı verecek! Hemen Rus elçisini, İngiliz Elçisini Saraya davet eder, börekler, baklavalar yedirir, Sarayın kuyumcusuna değeri ölçülmez bir saat ya da bir nişan hazırlatırdı. Yedirir, içirir, do yurur, cebine de diş kirasını koyardı. Elçinin gözünü boyadı mı artık korkmazdı. O devletle arasını düzeltirdi mide yoluyla,çıkar yoluyla!
Bir de Abdülhamit devrinde on paralık ekmek beş paralık peynir masalı vardır dillerde gezen. Ah ah ne günlerdi onlar, ne günlerdi derdi yaşlılar. Bir yanda da cumhuriyet ilkeleri öğreti lirdi, padişahlar çağı kötülenirdi, istibdat ölümdür denirdi. Böy le yetişti kuşaklar ardı ardına. Abdülhamit çağının cumacılık, korku, sürgün günleri olduğuna inanarak... Derken bir gün de ğişti işler. Bir takım adamlar çıktı ortaya, Abdülhamit vatan koruyucusu, büyük yurtsevermiş meğer! Otuz üç yıl bu top rakları korumuş ne yapıp edip! Ama iş başından çekilir çekil mez ne Balkan kalmış, ne Libya, derken Arabistan, nerdeyse yurt bütünlüğü, bağımsızlığı tüm ortadan kalkacakmış.
Abdülhamit, sonra Vahdettin... Evet, Vahdettin’! bile bü yük yurtsever katma çıkaranlar var aramızda. Türkiye’de bu gün yayımlanan gazetelerin yandan çoğu aşırı sağdır. Bunla rın gözünde Abdülhamit ve Vahdettin hakkı yenmiş birer Türk büyüğüdür. Abdülhamit OsmanlI padişahlarının en önem lilerinden biridir Vahdettinse, Mustafa Kemal’i Anadolu’ya göndertip ulusal bağımsızlık savaşım başlatandır, onların de yimiyle «Büyük vatan dostu» dur.
Bir gazetede okudum: Abdülhamit Cumhuriyet kuşaklarına yanlış tanıtılmış! Oysa o fabrikalar, okullar açmış, bir karış toprak vermemiş kimseye, Anayasa’ yı uygulamış, Filistin’de S i
yonist bir devletin kurulmasını önlemiş, Ortadoğu’nun bütün lüğünü korumuş, bir ahlâk ve erdem simgesi olmuş... Buna benzer düşünceler yalnız aşırı sağda değil aşırı sol’da da var. Gerçi artık böylelerine «solcu» demek yanlış, sağ’la bütünleş miş sol demek daha doğru!
Abdülhamit otuz üç yıl bir karış toprak vermemiş. Verme miş ama ordudan, donanmadan korktuğu için çağın bütün ilerlemelerinin, gelişmelerinin dışında bırakmış bunları. Koca koca sr.vas gemileri çürümüş gitmiş Haliç’te, ordu eğitim ve öğretimi ihmal edilmiş, en seçme aydınlar sürgünlerde mah vedilmiş! Anayasa uzun yıllar rafa kaldırılmış. Özgürlüğün izi bırakılmamış. Sözcükler bile yasaklanmış. Türk toplumu uygar dünyanın gerisinde, uzağında tutulmuş tam otuz üç yıl. Sonunda bir avuç aydın, bir avuç gerçek ülkücü, bir avuç su bayın önderliğinde başkaldırmış ulus. Yıkmış Sultan Hamid iktidarını...
Birden kendime kızdım! Hani Abdülhamit’in, Abdülhamit çağının yanlışlıklarını, kötülüklerini anlatmaya kalkmış gibiyim! Ne günlere kalmışız! Cumhuriyetin ellinci yılında saltanat ça ğının bütün kötülüklerine simge olmuş bir padişahına övgü düzenleri görecekmişiz demek! Bu gidişle Türkiye’nin yeniden Osmanlı Devleti adını almasını, hatta devletin başına bu hane dandan bir şehzadenin getirilmesini önerenler de çıkarsa hiç şaşmayalım! Menderes «Siz isterseniz halifeyi bile getirirsi niz» dsricen bütün bu geriye dönüş kapılarını açmamış mıydı? Şimdi o aralık kapıdan kemalist devrim düşmanları akın akın geçmiş durumda! Kendini solcu sanan da, sağcı sanan da Ab dülhamit’in övgüsünü yapıyorsa devrimcilik yolunda bir hayli gerilere düştüğümüzü anlamamız gerekir. Ne gördük geçenler de, bir dr.ıuşmada bir genç solcu sanık bile «Abdülhamit»! gök lere çıkarmadı mı?
Böyledir, bir devrim yarıda bırakılırsa, bile bile yozlaştı rılırsa geriye dönüş başlar, hem de yıldırım hızıyle... 1946’dan beri hep geriye koşuyoruz, arada bir ileriye üç beş adım at sak da bütün amaç geriye, daha daha geriye koşmak... Geriye koşuşta birinciliği almak...
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi