• Sonuç bulunamadı

Küreselleşmenin gelir dağılımı üzerindeki etkileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Küreselleşmenin gelir dağılımı üzerindeki etkileri"

Copied!
25
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KÜRESELLEŞMENĐN GELĐR DAĞILIMI

ÜZERĐNDEKĐ ETKĐLERĐ

Aziz KONUKMAN

*

Cemil ÇĐFTÇĐ

**

Özet

Küreselleşme 20. yüzyılın en önemli olgularından biri olmuştur. Ancak devam eden tartışmalara rağmen, küreselleşmenin kazanç ve kayıpları üzerinde bir fikir birliğine varılamamıştır. Küreselleşmeyi iki önemli faktör etkilemiştir. Bunlardan birincisi, teknolojik yeniliklerden kaynaklanan özel sektördeki ulaşım ve haberleşme maliyetlerindeki azalma, diğeri ise gelişmiş ülkeler ve uluslararası kuruluşlar tarafından uygulanan politikaların etkileriyle ticaret, doğrudan yabancı yatırımlar ve sermaye akımları üzerindeki engellerin azalmasıdır. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde küreselleşmeye karşıt birçok fikir bulunmaktadır. Küreselleşmeye olan tepkilerin temel nedenlerinden biri, dış ticaretteki artışla birlikte bazı gruplarda işsizlik ve/veya gelir kayıplarının aynı anda ortaya çıkabilmesi, diğeri ise özellikle gelişmekte olan ülkelerde küreselleşme sürecinde iktisadi istikrarsızlıkların artabilmesidir. Bu kapsamda küreselleşme hem dünya gelirinin ülkeler arasında, hem de ulusal gelirin dağılımında önemli bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı, küreselleşmenin yoksulluk ve gelir eşitsizliği üzerindeki etkilerini gelişmekte olan ve gelişmiş ülke deneyimleri çerçevesinde değerlendirmektir.

Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, Gelir Dağılımı, Eşitsizlik, Yoksulluk

GLOBALIZATION AND INCOME DISTRIBUTION EFFECTS Abstract

Globalization has been one of the most critical phenomena in the 20. century. However, there is no consensus about its benefits and losses notwithstanding ongoing argues on it. There are two important factors which affect globalization.

* Prof. Dr., Gazi Üniversitesi, Đ.Đ.B.F, Đktisat Bölümü ** Arş. Gör., Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü

(2)

One of them is decreasing in transportation and communication costs for private sector, which result from technological innovations. And the other is decreasing barriers on trade, direct foreign investments and capital flows by which affects of the politicies implemented by developed countries and international organizations. There are a lot of opinions against globalization both in developed and in developing countries. One of the basic causes of these reactions against globalization is increasing unemployment and shrinking income of some groups coincides with increasing foreign trade, and the other is increasing economic instabilities especially in developing countries during the globalization. In this context, globalization plays an important role in both distribution of world income among the countries and distribution of national income. Therefore, the aim of this study is to evaluate the effects of globalization on poverty and income inequality in the framework of developing and developed countries.

Key Words: Globalization, Income Distribution, Inequality, Poverty

GĐRĐŞ

Küreselleşme, yirminci yüzyılın en çok tartışılan, bununla birlikte kazanç ve kayıpları hakkında fikir birliğine varılamamış en önemli olgularından biridir. Küreselleşme ve gelir dağılımı üzerine yapılan çalışmalar, iki ana bölümü ayrılabilir. Bunlardan birincisi, özellikle Đkinci Dünya Savaşı sonrasında, ülkelerde gelir eşitsizliğinin durağan olduğunu, büyüme ile gelir eşitsizliği arasında güçlü bir ilişki olmadığını savunan ve bu nedenle büyüme ve küreselleşmeyi, yoksulluğun azaltılmasındaki en önemli etken olarak değerlendiren akımdır. Đkinci akım ise, söz konusu dönemde bazı ülkelerde gelir eşitsizliğinin azalmasına karşın, özellikle 1970’li yıllardan sonra bu durumun tersine döndüğünü, nitelikli emeğe dayalı teknoloji ve ulusal piyasaların uluslararası piyasalarla uyumlulaştırılmasının etkisiyle hem ülkeler arasında, hem de ülkelerin kendi içindeki gelir eşitsizliklerinin arttığını savunmaktadır.

Küreselleşmeye karşı tepkilerin temel nedenlerinden biri, ticaretteki artışla birlikte belirli grupların işsizliği ve/veya gelir kaybının aynı anda ortaya çıkabilmesi, diğeri ise özellikle gelişmekte olan ülkelerde , dışa açılma için uygulanan politikaların da etkisiyle, gelir istikrarsızlıklarının ve/veya gelir düşüşlerinin ortaya çıkabilmesidir.

Özellikle 1980’lerden sonra artan küreselleşme süreci, küreselleşmenin dünyadaki gelirin hem ülkeler arasında, hem de ülke içindeki dağıtımında oynadığı rol konusundaki tartışmaları alevlendirmiştir. Küreselleşmenin yararları ve zararları

(3)

konusunda bir fikir birliği olmasa da, küreselleşmeyi tartışırken eşitsizlik ve yoksulluğun arttığını algılamakta yanlış olmayacaktır.

1. KÜRESELLEŞME VE GELĐR DAĞILIMININ TARĐHSEL

GELĐŞĐMĐ

Mal ve hizmet ticaretinde son elli yıl ve uluslararası finansal akımlarda da son otuz yıl boyunca yaşanan hızlı artış, küreselleşme tartışmalarını sürekli gündemde tutmuştur. Küreselleşmenin iki büyük yönlendiricisinden biri, ulaşım ve haberleşme maliyetlerindeki azalma, diğeri ise, özellikle gelişmiş ülkeler (GÜ) ile uluslararası kuruluşların da etkisiyle1, ticaret, yatırımlar ve sermaye akımları önündeki engellerin azaltılmasıdır.

Son yirmi beş yıl içinde “Washington Uzlaşması” çerçevesinde de, dünyada küreselleşmenin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik politikaların oluşturulması amaçlanmıştır. Söz konusu çerçevede, ülkelere makroekonomik istikrar, iç piyasaların serbestleştirilmesi, özelleştirme, uluslararası ticaret ve finansal akımlar önündeki engellerin kaldırılması1 gibi piyasa temelli uygulamalar ile birlikte, faiz oranlarındaki artışlar, vergi reformları, devalüasyon gibi önlemler önerilmiştir. Diğer bir deyişle, iktisadi karar birimleri arasında rekabete dayalı küresel bir piyasa oluşturulmaya çalışılmıştır (Cornia, 1999:1). Ancak, genellikle sosyal ve toplumsal etkiler göz ardı edilerek uygulanan politikalar, genellikle gelişmekte olan ülkelerin borç stoklarını önemli ölçüde artırırken2, uluslararası rekabetin gerekleri devletlerin kurumsal ve düzenleyici yapılarında değişimleri beraberinde getirerek ve ulusal devletler dışındaki aktörlerin iç politika üzerindeki etkilerini3 de artmıştır (Temiz, 2004).

Küreselleşme taraftarları, küreselleşme yönünde uygulanan politikaların rekabeti ve etkinliği arttıracağını, gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) için ihracat ve büyümede önemli fırsatlar yaratacağını, gelir ve yaşam standartlarını arttırarak yoksulluğu tüm dünyada azaltacağını ileri sürmüşlerdi. Ancak dünya ölçeğinde gelir eşitsizliğini gösteren Gini katsayısı 1965’te 0.66 iken, 1980’de 0.68’e, 1990’da ise 0.74’e yükselmiştir. Özellikle 1975 sonrası dönemde sosyal refah devleti anlayışının

1 Küreselleşme sürecinin aktörleri hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Kozanoğlu vd. (2008).

1 Bunlar IMF ve Dünya Bankası’nca geliştirilen istikrar ve yapısal uyum politikalarının önemli

bileşenleri arasında yer almaktadır. Bu politikaların evrimi ve öngördüğü metodoloji konusunda ayrıntılı bilgi için bk. Ongun (1999). Sermaye akımlarının gelişimi konusunda ayrıntılı bilgi için bk. Eichengreen (2003).

2 Söz konusu politikaların ayrıntılı bir değerlendirmesi için bk. Chossudovsky (1999). 3 Küreselleşmenin ulus devlet üzerindeki etkileri için bk. Temiz (2004).

(4)

krize girmesi de4 bu süreci olumsuz olarak etkilemiştir. Milanovic ve Yitzhaki (2001:32-34) ulusal gelir ve harcama dağılımı verilerini kullanarak 119 ülkedeki bireyler arasındaki toplam gelir eşitsizliğini hesapladıkları çalışmada, dünyanın % 78’inin düşük gelir düzeyinde, % 11’inin orta gelir düzeyinde ve % 11’inin üst gelir düzeyinde olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Dünya nüfusunun yoksul ülkelerde yaşayan % 76’sı dünya gelirinden yalnızca % 26’lık pay alırken, orta gelirli ülkelerde yaşayan % 8’i % 12’lik pay almakta, gelişmiş ülkelerde yaşayan % 16’sı ise % 58’lik pay almaktadır. Dolayısıyla bugün gelinen noktada, küreselleşmenin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin hem kendi içlerinde, hem de ülkeler arasındaki gelir dağılımı eşitsizliklerine etkileri üzerinde kapsamlı bir biçimde durulması gerekliliği devam etmektedir.

Dünyada bütün ülkelerde, nüfustaki yaşlanma maliyeti, değişen aile yapıları, daha yoksul ülkelerden zengin ülke ve/veya bölgelere doğru artan göçler gibi sosyal ve iktisadi eğilimler gün geçtikçe birbirine benzemektedir. Birçok gelişmiş ve orta gelirli ülke teknolojiye dayalı nitelikli emek, uluslararası ticaretten ve küreselleşmeyle ilgili diğer faktörlerden kaynaklanan iktisadi eşitsizliklerle karşı karşıyadır. Đktisadi eşitsizlikteki artış kaçınılmaz olmasa da, özellikle devlet ve emek piyasasındaki kurumlar eşitsizlikteki artışı önlemeye yönelik politikaların oluşturulmasında yeterli adımları atamamışlardır. GÜ işsizlik, boşanma, sakatlık, emeklilik ve eş ölümleri gibi riskleri karşılayabilen bir sosyal güvenlik sistemi oluşturabildikleri için, bu ülkelerde gelir dağılımındaki eşitsizliklerin değişimi daha ılımlı olabilmiştir (Smeeding, 2002:4). Bununla birlikte, Martens (2005:3) tarafından yapılan çalışmada, dünyada ilgili verilerine ulaşılabilen ve dünya nüfusunun % 80’ini oluşturan 73 ülkeden 53’ünde, gelir dağılımındaki eşitsizliklerin derinleştiği sonucuna ulaşılmıştır.

Küreselleşmenin gelir dağılımı üzerindeki etkileri, bir taraftan tüm ülkelerde yeterli verilere ulaşılmaması yüzünden kesin olarak belirlenemezken, diğer taraftan eşitsizliğin hangi dönem ve kavramla açıklanacağı sorularına bağlı olarak değişebilmektedir. Bununla birlikte, dünyada gelir eşitsizliğinin 1820 yılından günümüze kadar arttığını söylenebilir. 1870 yılında en zengin ülke ile en yoksul ülke arasında kişi başına gayrisafi yurtiçi hasıla bazında dokuz kat olan fark, 1990 yılında kırk beşe çıkmıştır (World Bank, 2006: 56-57). Lindert ve Williamson (2001) ile Taylor (2002:20)’a göre, artan gelir eşitsizliğinin önemli bir kısmı ülke içi

4 Küreselleşme sürecinde refah devleti anlayışındaki değişimin ayrıntılı bir değerlendirmesi için bk.

(5)

eşitsizlikteki artıştan değil, ülkelerarası gelir farklarındaki artıştan kaynaklanmıştır5. Milanovic (2002:3) ve Ravallion (2003:17) dışa açıklığın, zengin ülkelerdeki eşitsizlikleri azaltıp, yoksul ülkelerdeki eşitsizlikleri derinleştirdiği sonucuna ulaşmışlardır. Ancak, Dollar ve Kraay (2004:41) ise dışa açıklık ile eşitsizlik arasında sistematik bir ilişkinin olmadığını göstermişlerdir6.

I. Dünya Savaşı öncesinde, ABD’de ve diğer Yeni Dünya ülkelerinde eşitsizlik artarken, ABD’ye çok sayıda göçmen gönderen ve ticaretini de artıran Avrupa ülkelerinde ise eşitsizlik azalmıştır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra ise, gerek ABD’de gerekse diğer OECD ülkelerinde eşitsizlik artmıştır. Asya kaplanları, Çin, Meksika ve Brezilya gibi ülkelerde de eşitsizlik artmıştır. Ancak Lindert ve Williamson (2001:41-42)’a göre bu ülkelerdeki artan eşitsizlik, yeni ticaret yapan bölge ve sektörlerdeki kişiler arasında değil, bunlarla daha düşük gelirli ve ticarete katılmayan bölgeler arasında artan fark biçiminde olmuştur.

20. yüzyılda eşitsizlikteki artışın nedenleri arasında, teknoloji gibi dışsallıkların önemi artmıştır. Đlk olarak teknoloji, nitelikli emeğe duyulan talebi artırmıştır. Đkincisi bilgi teknolojileri, niteliksiz emeğin performansını denetleme maliyetlerini azaltmış, emeğin işten kaytarmasını enaza indirmiş ve niteliksiz emeğe ödenen ücretleri azaltarak yeterli etkinliği sağlamaya olanak tanımıştır. Üçüncü olarak, özellikle hizmet sektöründe yeni bilgi teknolojileri arttıkça, emeğin yer değiştirmesi ve işsizliğe itilmesi artmıştır. Dördüncüsü, bilgi teknolojilerindeki gelişim, eskiden ticarete konu olmayan hizmetleri uluslararası ticaret içinde yapılabilir hale getirmiştir. Bu durum düşük gelirli ülkelerde eğitimli işgücüne yeni işler yaratsa da, GÜ’de işsizliği arttırmaktadır (Cornia, 1999:12). Diğer bir deyişle küreselleşme, ücret farklılıklarının enaz olduğu tarım sektöründen, ücret farklılıklarının daha geniş olduğu orta-nitelikli sektörlere bir emek hareketi yaratmıştır (Milanovic, 2002:4).

GOÜ’de yaşanan durgunluklar eşitsizliği arttırırken, iktisadi koşullardaki gelişmeler ise eşitsizliği düşürmektedir. Sanayileşmiş ülkelerde, GOÜ’in aksine, iktisadi koşullardaki hızlı gerileme, özellikle gelişmiş sosyal güvenlik sisteminin etkisiyle ücretlerin kârlardan daha az düşmesine neden olmaktadır. Orta gelirli ülkelerde ise GOÜ’deki gibi, ücretlerin aşağı yönlü esnek ve sosyal güvenlik

5

Mah (2002), küreselleşmenin Kore’deki gelir dağılımı üzerine yaptığı çalışmada, serbestleşme ve doğrudan yabancı sermaye akımlarındaki artışın, ülkedeki Gini katsayısının artırma eğiliminde olduğunu, diğer bir deyişle küreselleşmenin ülke içindeki gelir eşitsizliklerini artırdığı sonucuna ulaşmıştır.

6 Arbache, Dickerson ve Green (2004) gelişmekte olan ülkelerde iktisadi serbestleşmenin ülke

içindeki ücret farklılıklarına, dolayısıyla da gelir eşitsizliklerine etkisinin söz konusu ülkelerdeki nitelikli ve niteliksiz işgücü arzının esnekliği ile bunların ikame esnekliğine bağlı olarak değişeceğini belirtmektedirler (Arbache, Dickerson ve Green, 2004:78).

(6)

harcamalarının yeterli düzeylerde olmamasına bağlı olarak, ücretler GSMH/Sermaye ve kârlardan daha hızlı düşmektedir. Bu durum ücret oranlarını düşürerek gelir dağılımındaki eşitsizliğin boyutunu arttırmaktadır (Cornia, 1999:13).

1960’lardan bu yana 24 ülkeyi kapsayan ülke içi gelir dağılımındaki eğilimler iki ortak gelişim göstermektedirler (UN, 1997:111);

- 1980’lerdeki dağılımda, gelir diliminin en üst sınıfının gelirindeki artış, yaklaşık aynı oranda orta sınıfın gelirindeki düşüşe karşılık gelmektedir.

- Bu, 1980’lerden önceki birçok ülkede orta sınıfın gelir oranlarındaki artışa karşılık, gelir diliminin en üst sınıfının gelir oranlarındaki azalış biçiminde yaşanan durumun tersine dönmesi anlamına gelmektedir.

Küreselleşmenin belirli gelir grupları arasındaki eşitsizliği artırmasının temel nedenleri ise aşağıdaki gibi sıralanabilir (UN, 1997:V);

- Küresel düzeyde nitelikli ve niteliksiz işgücü arasındaki büyüyen ücret eşitsizliği.

- Sermaye getirisinin ve kâr paylarının, ücretle karşılaştırıldığında artması. - Finansal serbestleşme7, kamu ve özel sektör borçlarını hızla artırmıştır. Bazı GOÜ’de kamu ve özel sektörün ödediği faizler gayrisafi yurtiçi hasılanın % 15’ine kadar ulaşmaktadır.

- Tarımsal ürünlerin fiyatlarındaki serbestleşme, GOÜ’de serbestleşmenin faydalarından çiftçilerden daha çok ticaret yapanların yararlanmasına neden olmuştur.

Mevcut eğilimlere göre 2015 yılında 827 milyon insanın aşırı yoksul olacağı (Martens, 2005:3) göz önüne alındığında, yoksulluk ve gelir eşitsizliğinin bütün olarak açıklanabilmesi için, sorunun yalnızca toplam gelirdeki sermaye payının artmasına karşılık istihdam payı ve transfer payının düşmesiyle ilişkilendirilmemesi gerekmektedir (Cornia, 2005:2). Ayrıca küreselleşme sürecinde uygulanan ve özellikle emek kurumlarını zayıflatan8, faizleri, finansal ve taşınmaz sektöründeki kârları artıran, özelleştirmeyi ve tekelleşmeyi hızlandıran, bölgesel eşitsizlikleri derinleştirenpolitikaların da gelir dağılımı ve gelir eşitsizlikleri üzerinde etkilerinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

Özellikle 20. yüzyılda, küresel refah, küresel iletişim ve teknolojik yenilikler geçmişte hiçbir dönemle karşılaştırılamayacak ölçüde ilerleme göstermesine karşın,

7 Finansal serbestleşmeyle ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için bk. Ongun (1993) ve Yıldızoğlu

(1995).

8 Küreselleşme ve yeni teknolojilerin sendikalar üzerindeki etkileri hakkında ayrıntılı bilgi için bk.

(7)

gelir dağılımındaki eşitsizlik ve yoksulluk sorunlarının çözümünde yeterli ve/veya gerekli adımlar atılamamıştır. Örneğin, satın alma gücüne göre yapılan yıllık tüketim harcamaları sıralamasında Nijerya 279, Lüksemburg ise 17.232 dolara sahiptir (World Bank, 2006:6). Dünyanın en zengin % 5’i dünya gelirinin yaklaşık 1/3’ünü, en zengin % 10’u ise dünya gelirinin % 50’sini alırken, en yoksul % 5 % 0,2’sini, en yoksul % 10 ise % 0,7’sini almaktadır (Milanovic, 2006:9). Bu durum, dünyanın en zengin % 5’inin ortalama gelirinin en yoksul %5’lik nüfusun ortalama gelirinin 165 katı olduğunu göstermektedir.

Gelir eşitsizliğinin ortadan kaldırılmasında devletin etkin bir biçimde rol alması gerektiği gerçeği, küreselleşme dalgasıyla birlikte daha da belirginleşmiştir9. Afonso vd., (2008)’nin OECD ülkelerinde kamu harcamaları, eğitim ve kurumların gelir dağılımı üzerindeki etkileri hakkında yaptıkları çalışmada, kamu harcamalarının, eğitim olanakları ve kurumların gelir dağılımını pozitif etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla gelir eşitsizliklerinin ortadan kaldırılması ve/veya daha adil bir gelir dağılımına ulaşabilmesi ve zaten yoksul olan insanları içinde bulundukları kısır döngüden kurtarabilecek politikaların oluşturulması sürecinde, devletin etkin bir rol alması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

1. 2. Ülkeler Arasındaki Gelir Dağılımı Eşitsizliği

Gelir eşitsizliğinin bazı ülkelerde diğerlerine göre daha büyük olmasının nedeni, iktisadi analizlerin en zor sorunsallarından biridir (UN, 1997:116). Bu sorunun geleneksel cevabı, Simon Kuznets tarafından verilmiştir; gelir eşitsizliği iktisadi gelişmenin ilk aşamasında artar ve sonrasında azalmaya başlar. “U dönüşü” olarak adlandırılan bu hipotez göre, orta gelirli ülkelerdeki gelir eşitsizliğinin, en az gelişmiş ve sanayileşmiş ülkelere göre daha büyük olması beklenebilir. Bu durum, iktisadi gelişme sürecinde düşük verimliliğe sahip tarıma dayalı bir ekonomiden, yüksek verimliliğe sahip endüstriyel ekonomiye geçişi içerir. Sanayileşme tamamlandığında ise gelir dağılımındaki eşitsizliklerin azalma eğilimine gireceği öngörülür.

Gelir eşitsizliği sadece gelişmişlik derecesi farklı olan ülkeler arasında değil, aynı zamanda benzer yapıdaki gelişmişlik derecesine sahip ülkeler arasında da önemli farklılıklar gösterebilmektedir (Tablo 1). Ülkelerarası gelir farklılıklarını açıklayan çalışmalar birçok faktör üzerine yoğunlaşmıştır. Bu faktörlerin genellikle

9

Küreselleşme sürecinde, sadece gelir dağılımının düzeltilmesinde değil, ekonominin tüm alanlarında iktisadi ve sosyal işlevlerle donatılmış aktif bir devlet yapısına gereksinim bulunmaktadır. Bu tür bir görüş için bk. Boratav (1995a ve 1995b) ve Konukman (1999)

(8)

gelirle bağlantısı kurulsa da, söz konusu faktörler politika seçimlerinden de önemli ölçüde etkilenmektedir.

Birinci faktör seti üretim yapısıyla ilişkilendirilmiştir. Çünkü kazançlar, genellikle verimlilikle yakından ilişkilidir ve ekonomideki farklı sektörler arasındaki büyük verimlilik farklılıkları yeniden dağıtım politikalarıyla düzeltilmedikçe gelir eşitsizliğinin yüksek derecede olması beklenebilir. Bu kesinlik, orijinal Kuznets tezinin vurguladığı temel konulardan birisidir. Bununla birlikte verimlilikte, ortalama kişi başına gelir ve sektörler arası farklılıklar arasında bire bir ilişkiye gerek yoktur. Bu yüzden, diğer şeyler eşitken üretimin yapısında daha büyük bir ikilik, veri ortalama sermaye başına gelirle, daha büyük eşitsizlik derecesiyle ilişkilendirilir. Birçok çalışmada, gelir eşitsizliği ile toplam işgücündeki ücretli işgücünün oranı, GSMH içinde tarımın payı ve ihracat içinde birincil malların payı gibi ikiliğin boyutunu yansıtan birçok değişken arasındaki yakın ilişkiye dair kanıt bulunmuştur.

Ülkeler arasındaki eşitsizlikteki farklılıkları açıklayan ikinci faktör nüfus artışıdır. Sermaye başına gelirin artmasında olduğu gibi nüfus artışı azalıyor olsa da, benzer gelir düzeylerindeki ülkeler arasındaki nüfus artış oranlarında da önemli farklılıklar bulunmaktadır. Genellikle nüfus artış oranının hızlı olduğu ülke ya da bölgelerde gelir eşitsizliği daha büyük bulunmuştur. Bu ilişkide, daha yoksul gelir grupları için bağımlılık yükünün daha yüksek olması, hızlı nüfus artışının işgücünün emilme oranını yavaşlatarak çıktıdaki işgücü gelirinin oranını azaltması gibi çeşitli nedenler olabilir (UN, 1997:116-117).

Gelir dağılımı eşitsizliğindeki en önemli faktörlerden biri de, eğitime dâhil olma ve eğitim düzeyidir. Burada iki yönlü bir bağlantı vardır. Birincisi, gelir dağılımındaki eşitsizlik, yoksulların eğitim harcamalarını ve beceri (nitelik) elde etmelerini engellemektedir. Đkincisi, eğitim fırsatlarındaki dağılımın eşitsiz olması ise, çalışan nüfus içindeki beceri ve verimlilik aralığını genişleterek, gelir dağılımında daha büyük eşitsizliklere neden olmaktadır. Bu etki, gerek benzer gelir düzeylerine sahip ülkeler arasında, gerekse ülkelerin kendi içindeki eşitsizlikleri açıklayan önemli faktörler arasındadır. Örneğin 1980’lerdeki 10 Latin Amerika ülkesi için yapılan çalışmada (UN, 1997: 117), işçi gelirleri arasındaki yaklaşık % 25’lik eşitsizlik farkı, farklı eğitim düzeylerine bağlanmıştır.

Eşitsizliklerin farklılaşmasındaki bir diğer faktör, gelirlerin dağıtımıyla ilgilidir. Benzer gelir düzeyine sahip ülkeler arasında bile refahın dağıtımında büyük farklılıklar görülebilmektedir. Örneğin OECD ülkelerinde refah eşitsizliği (UN, 1997:117-119), gelir eşitsizliğinden daha büyüktür. Bununla birlikte ülkelerin kendi içinde refah ve gelirin birlikte hareket etme eğiliminde olduğu görülmektedir.

(9)

2.3. Ülkelerin Kendi Đçinde Gelir Dağılımlarının Değişimi

Genel olarak değerlendirildiğinde, Lindert ve Williamson (2001) ve Taylor (2002)’nin de belirttiği gibi, Keynesyen politikalardan uzaklaşılan ve sosyal devlet politikalarının sınırlandırılmaya başlandığı 1970’lerin sonlarından bu yana ülkelerin kendi içindeki gelir dağılımı eşitsizlikte artma eğilimi görülmektedir. UN’nin 1997 yılındaki Ticaret ve Kalkınma Raporunda, eşitsizliğin ülkelerde nasıl değiştiği üst gelir düzeyindeki % 20, orta gelir düzeyindeki % 40 ve alt gelir düzeyindeki % 40’ın gelir payları zaman içinde analiz edilmiştir(Tablo 1). 1960’lardan bu yana 24 ülkedeki eğilimler iki ortak gelişim göstermektedirler (UN, 1997:111):

- 1980’lerdeki dağılımda tekrar eden değişim biçimi, gelir diliminin üst gelir düzeyindekilerin gelirinde artış, bunun yanında yaklaşık aynı şekilde orta gelir düzeyindekilerin gelir oranlarındaki düşüşe karşılık gelmektedir.

- Birçok ülkede bu, 1980’lerde önce orta gelir düzeyindekilerin gelir oranlarındaki artışa karşılık, gelir diliminin üst gelir düzeyindekilerin gelir oranlarındaki azalış şeklinde yaşanan durumun tersine dönmesi anlamına gelmektedir.

1980’lerde zengin ve orta sınıf arasındaki ıraksamanın olduğu ülkeler farklıdır(Tablo 2). Bu ülkeler Bangladeş (1977 sonrası), Brezilya (1986 sonrası), Srilanka (1973 sonrası), Meksika (1977 sonrası), Panama (1980 sonrası), Venezüella (1978 sonrası), Guatemala (1978 sonrası), Singapur (1978 sonrası), Tayland (1975 sonrası), Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti’ni (1976 sonrası) kapsamaktadır. Hem 1970 hem de 1980’ler için verilerin mevcut olduğu örneklerin 8’inden 6’sında zengin ve orta sınıflar arasında artan yakınsamadan artan ıraksamaya tersine dönüş vardır. Bu özellikle Srilanka, Panama ve Venezüella’da belirgindir. Benzer kayma 1980 civarında Hong Kong’da da ortaya çıkmıştır. Hindistan’da 1980’lerin sonlarında zengin-orta sınıf yakınsama eğilimi 1990’dan sonra tersine dönmüştür. Ancak bunun yeni bir eğilim gösterip göstermediği açık değildir.

Bu ıraksamanın önemli bir özelliği, üst gelir düzeyindeki % 20 ile orta gelir düzeyindekiler arasındaki gelir payındaki farkın büyüklüğü açısından değişme ölçeğidir. Örneğin, Tablo 2’ye göre Tayland’daki durumda: üst gelir düzeyindeki grubun toplam gelir payı % 48’den % 58’e çıkarken, orta gelir düzeydeki grubun payı % 36’dan % 30’a düştüğü için, üst gelir düzeyindekilerle orta gelir düzeyindekilerin gelir payları arasındaki fark 1975’de %12’den, 1992’de % 28’e yükselmiştir. Bazı ülkeler üst gelir düzeyindekilerden alt gelir düzeyindekilere doğru 40:40:20 toplumundan, üst gelir düzeyindekilerin toplam kullanılabilir hanehalkı gelirinin % 50’sini orta gelir düzeyindekilerin % 36’sını ve alt gelir düzeyindekilerin % 15’ini aldığı orta gelir düzeyli topluma dönüşmüştür. 1975’te Tayland’da olduğu

(10)

gibi, bazı orta gelir düzeyli toplumlarda 60:30:10 toplumlara dönüşmüştür. Çok yüksek gelir eşitsizliğinin olduğu bazı Latin Amerika toplumlarında, üst gelir-orta gelir grubu yakınsamasından ıraksamaya dönüş, üst gelir düzeyindekilerin toplam gelirin % 50’sini aldığı bir yapıya kaymayı durdurmuş ve çok eşitsiz bir dağılımın daha önceki yapısını yeniden tesis ettirmiştir.

Bu yapıların ikinci önemli özelliği, çok farklı iktisadi yapıları ve kültürleri olan ülkelerde gelir dağılımındaki değişmelerin zamanlamasındaki eşleşme derecesidir. Kaymalar senkronize edildiğinde gösterge olarak, gelir eşitsizliği eğilimlerinin artan bir oranda belirli ulusal koşullardan ziyade, küresel güçlerden etkilenmesi durumu ortaya çıkmaktadır. 1970’lerin sonlarından ve 1980’lerin başından itibaren birçok GOÜ, dışsal çevredeki önemli değişimlerle birlikte (küreselleşme yönündeki eğilimlerin artmasıyla beraber de denilebilir), üst gelir düzeyindekiler ile orta gelir düzeyindekiler arasında ıraksama artmaya başlamıştır. Ancak tersine dönüş eğilimi, aynı zamanda değişen koşullara karşılık, genel iç politikayı yansıtıyor da olabilir (UN, 1997:111-13).

2. KÜRESELLEŞMENĐN GELĐŞMĐŞ ÜLKELERDEKĐ GELĐR

DAĞILIMI ÜZERĐNDEKĐ ETKĐLERĐ

Gelişmiş ülke ekonomilerindeki gelir dağılımındaki eşitsizlikler özellikle 1945’li yıllardan sonra refah devletinin gelişimi10 ve ayrıca devletin sosyal yardım hizmetlerinin üretiminde üstlendiği rolle birlikte11, 1950 ve 1960’larda eşitsizliklik giderek azalmış ve söz konusu eğilim 1970’lerde de genel olarak devam etmiştir. Bu düşüşün önemli nedenleri arasında ise, işsizlikteki düşüş ve sosyal güvenlik harcamalarındaki hızlı genişleme sayılabilir. 1970’lerin sonunda bu eğilim durmuş ve tersine dönmüştür.

1970’lerin başında ortaya çıkan petrol fiyat şoku ve Bretton Woods sisteminin çöküşüyle birlikte özellikle GÜ’de, işgücü piyasalarında güvensizlik ortamına geri dönülmüştür. ABD ve Đngiltere’de nitelikli ve niteliksiz emek arasında artan ücret eşitsizliği baskın bir eğilim haline gelirken, Kıta Avrupası’nda işsizlik sürekli yükselmeye başlamıştır (Akyüz vd., 2003:477). Özellikle 1980’lerden sonraki dönemde12 sosyal harcamalardaki düşüş de GÜ’de genel bir eğilim haline gelmiştir (Şenkal, 2005:372) Genel olarak bakıldığında eşitsizliğin ilk önce ABD, Đngiltere, Avustralya ve Yeni Zelanda’da artmaya başladığı söylenebilir. Đskandinav

10 Refah devletinin tarihsel gelişiminin ayrıntılı bir incelemesi için bk. Özdemir (2004) ve Kara

(2004)

11 Ayrıntılı bilgi için bk. Şenkal (2005). 12 Bk. Tablo 3

(11)

ülkeleri, Hollanda ve Đtalya ise eşitsizliğin artmaya başladığı ikinci dalga ülkeleridir. Finlandiya ve Fransa’dan oluşan üçüncü grup ülkelerde de 1990’larda eşitsizliğin aşamalı olarak düzleştiği görülmüştür13. Gelir eşitsizliğindeki önemli artış, kazanç eşitsizliklerindeki artışla açıklanabilir. Söz konusu kazanç eşitsizlikleri üç temel nedene dayanmaktadır; (i) emek kurumlarının erozyonu, (ii) beceriye dayalı (nitelikli) teknik gelişme ve (iii) ticari serbestleşme etkisi. Ücret yapıcı kurumların olduğu (bu kurumsal yapıda toplu sözleşmeler merkezi düzeyde belirlenebiliyor ve süreçte sendikalar aktif bir rol alıyor) Almanya ve Đtalya ile büyük sendika yoğunluğunun ve yeterli enaz (asgari) ücretlerin uygulandığı Fransa’da, kazanç eşitsizliğinin artışı yönündeki baskı engellenebilmiştir. Diğer yandan Đngiltere, ABD ve diğer ülkelerde yapılan toplu sözleşmelerin merkezilikten çıkarılması ve esnek emek piyasaları14 gibi uygulamalar ise, eşitsizliklerde önemli artışlara neden olmuştur. Ayrıca kâr paylarında ve faiz oranlarındaki artış, mali serbestleşme, vergi ve sosyal transfer programlarındaki değişiklikler de eşitsizliğin artmasına neden olan diğer faktörler olmuştur (Cornia, 1999:3-4).

Taylor (2002:22)’a göre, özellikle GOÜ’de düşük nitelikli işgücünün, GÜ’deki işgücü ve gelir eşitsizliği üzerindeki olumsuz etkilerini dengelemek için, GÜ ulusal işgücünü farklılaştırmaya ve niteliklerini arttırmaya yönelik eğitim politikaları uygulayabilirler. Ancak eğitimle elde edilen nitelikler için daha yüksek primlerin, daha yüksek nitelikli işgücü talebine doğru kayma ile tutarlı olmasına rağmen, söz konusu durum ABD dahil çeşitli sanayileşmiş ülkelerde 1980’lerin ikinci yarısıyla 1990’ların ilk yarısını kapsayan dönemde, niteliksiz işgücü arasındaki işsizliğin nitelikli işgücü arasındaki işsizliğe oranındaki düşüşü açıklayamamaktadır. Eğer niteliği ön plana çıkaran teknolojik değişim, işgücü piyasalarında etkinse Batı Avrupa gibi işgücü piyasalarının daha az esnek olduğu ülkelerde, niteliksiz işgücündeki işsizliğin nitelikli işgücündeki işsizliğe oranında açık ve istikrarlı bir yükselişin olması gerekir, ancak böyle bir durum söz konusu değildir15 (Akyüz vd., 2004:491).

Özellikle OECD ülkelerinin kendi içinde artan gelir eşitsizliklerini açıklamak için çeşitli faktörler ileri sürülmektedir. Söz konusu faktörler arasında ileri teknoloji için nitelikli emek, emeğe yönelik talebin etkisi ve eğitimli-nitelikli emek arzı sayılabilir. Ayrıca ülkelerin farklı iklimleri, girişimci sermayesi olanakları ve

13 Beblo ve Knaus (2000:17) Avrupa ülkelerindeki gelir dağılımı üzerine yaptıkları çalışmada,

Avusturya, Fransa, Hollanda ve Almanya’dan oluşan Merkez ve Kuzey Avrupa ülkelerinde gelir dağılımında görece eşitsizliğin az, Đtalya, Đspanya ve Lüksemburg’dan oluşan Güney Avrupa ülkelerinde ilk gruba göre daha fazla ve son olarak Portekiz ve Đrlanda’nın ise en fazla eşitsizliğe sahip ülkeler olduğunu tespit etmişlerdir.

14 Esnek üretim tekniklerinin Türkiye’de sanayileşme üzerindeki etkileri için bk. Konukman (1999). 15 Ayrıntılı bilgi için bk. Akyüz vd., (2003).

(12)

teknolojik gelişimin yayılımı gibi faktörler de, GÜ’deki gelir dağılımındaki eşitsizliklerde etkili olabilmektedir (Smeeding, 2002: 27-28). Küreselleşmede 1970’lerden bu yana, özellikle imalat sanayileri dışsatım mallarının payındaki düşüşe bağlı olarak, OECD ülkelerindeki eşitsizlik 0,5 ile 3 kat arasında arttırmıştır (Cornia, 1999:14). Bununla birlikte, ürün kalitesindeki değişimlerin artan etkisi veya GÜ arasındaki ticaret mallarında artan rekabetten kaynaklanan uluslararası fiyatlardaki düşüşlerin etkisi gibi konuların eşitsizliğe etkileri de yeterince ortaya konmamıştır (Smeeding, 2002: 27-28). Son yirmi yıl içinde düşük nitelikli emek yoğun ürünlerin fiyatlarına göre yüksek nitelikli emeğe dayalı ürünlerin uluslararası fiyatlarının düştüğünü gösteren bulgular, büyüyen eşitsizliğin ticaret temelli açıklamaya karşı bir kanıt olarak kullanılmıştır. Ancak güçlü yöntem bilimsel ve görgül karşı tezler, özellikle ticaretin olmadığı bir durumda, bu fiyatların nasıl hareket edeceği, seçilen ürünlerin ve bu ürünlerin nitelikli emek bileşenine ilişkin bulguların duyarlılığı konusundaki belirsizlikler nedeniyle, fiyat hareketlerinin ticaretin etkisi konusunda tutarlı bir kanıt ortaya koymadığını iddia etmektedirler (Akyüz vd., 2003: 486). Dolayısıyla Akyüz vd.’ne (2003:492) göre, yükselen işsizlik ve ücret eşitsizliğini açıklamada hem ticaret hem de teknoloji temelli açıklamalarda boşluk bulunmaktadır ki bu boşluk, her iki yaklaşımında devamlı olarak yeterli düzeyde bir toplam talebin varolduğunu varsaymasından kaynaklanmaktadır. Gelişmiş ülkeler 1973’ten bu yana sabit sermaye yatırımları, verimlilik artışı ve işgücü arzı arasında var olan önemli dengesizlik nedeniyle sıkıntı çekmektedirler. Yapısal işsizliğin ve dolayısıyla da eşitsizliğin yükselmesindeki en önemli faktörler ise, kısıtlayıcı makroekonomik politikalar ve mali piyasalardaki düzensizlikle yakından bağlantılı olan, yatırımlardaki yavaşlamayla ilgilidir.

Gelişmiş ülkelerdeki ülke içindeki gelir eşitsizliklerini, yeniden dağıtım politikalarıyla bir ölçüde azaltmada başarılı olabilseler de16, GOÜ’in gerek yapısal sorunları, gerekse ekonomik potansiyelleri etkin yeniden dağıtım politikalarına izin vermemekte, bu da söz konusu ülkelerdeki eşitsizlikleri daha fazla arttırmaktadır.

4. KÜRESELLEŞMENĐN GELĐŞMEKTE OLAN ÜLKELERDEKĐ GELĐR DAĞILIMI ÜZERĐNDEKĐ ETKĐLERĐ

Gelir dağılımı ve yoksulluk açısından küreselleşme sürecinin GOÜ üzerindeki etkileri kısa ve uzun dönemli olarak ayrıştırılabilir (Ghai, 1997: 5-6): Kısa dönemde, küreselleşmenin gelir eşitsizliklerini artırması genellikle kaçınılmazdır. Hükümetlerin dünya piyasalarıyla bütünleşme sürecinde yaptıkları

(13)

düzenlemeler, bir taraftan faiz oranlarını artırırken, diğer taraftan ücretlerde önemli düşüşlere neden olmuştur. Ayrıca hükümetler, genellikle bütçe açıklarını düşürmek ve uluslararası kredi itibarlarını artırmak için, dolaylı vergileri artıran, doğrudan vergileri ve transfer harcamalarını17 azaltan politikalar izlemişlerdir. Rekabet ile verimlilikteki artış baskısı, ücretlerde önemli düşüşlere18, istihdamda daralmalara ve emek tasarruf edici teknolojileri geçilmesine neden olmuştur. Bu süreçte doğrudan yabancı sermaye ve teknoloji çekebilen, ayrıca çıktısını ve ihracatını artırabilen ülkeler istihdam ve ücretlerde artışlarla, eşitsizlikleri düşürme olanağına kavuşurken; üretim ve istihdamı azalan, dolayısıyla ücretleri düşen ülkeler yoksulluğun ve gelir eşitsizliğinin artmasıyla karşı karşıya kalmışlardır.

Küreselleşmenin uzun dönemde yoksulluk ve gelir dağılımı üzerindeki etkilerinin kesin bir biçimde değerlendirilebilmesi oldukça güçtür. Ancak uzun dönemde, ülkelerin uluslararası piyasada rekabet gücü kazanıp kazanamamaları, teknoloji ve nitelikli işgücünde gerekli gelişimleri gösterip gösterememeleri, milli gelirlerinde istikrarlı büyüme sağlayıp sağlamamaları, gelir eşitsizliğini etkileyen önemli faktörler olarak sayılabilir (Ghai, 1997: 5-6). Şüphesiz, küreselleşmenin kazanç ve kayıplarının ülkelerde adil bir biçimde dağıtılmasını sağlayacak düzenlemelerin yapılması ve/veya kurumların oluşturulması da, gelir eşitsizliklerini uzun dönemde etkilemektedir.

1980’lerden sonra GOÜ’de uygulanan istikrar ve yapısal uyum programları, bu ülkelerde kırsal bölgedeki gelir dağılımını geliştirme amacını taşısalar da, kırsal piyasaların etkin olmaması ve geleneksel hammadde ihraçlarına bağımlılık gibi nedenlerden dolayı etkili olamamışlardır (Cornia, 1999:13).

Küreselleşme sürecinde artan yoksulluk ve gelir eşitsizliği, gerek geçiş ekonomilerinde gerekse GOÜ’de birçok çiftçi, işportacı ve ev çalışanı gibi yüz milyonlarca mikro girişimci yaratırken, buralarda çalışan kişileri de kayıt dışına itmiştir. Kayıt dışı sektör GOÜ’de iktisadi etkinliğin yarıdan fazlasını oluşturur hale gelmiştir (World Bank, 2005:3). Bu sektörde, mülkiyet haklarında belirsizlik, rüşvetçilik, belirsizlik ile finans ve kamu hizmetlerinden sınırlı biçimde yararlanarak etkinlikte bulunan firmalar, bir taraftan verimlilik artışını olumsuz olarak etkilerken, diğer taraftan çok önemli miktarlara ulaşabilen vergi geliri kayıplarına da neden olmuştur. Böylelikle, zaten önemli bütçe açıkları veren ülkeler, eğitim ve sağlık gibi eşitsizliğin azaltılmasında önemli roller üstlenebilecek kesimlere gayrisafi yurtiçi hasıla içinden ayırdıkları payları genel olarak düşürmüşlerdir(Tablo 5) (Falkingham,

17 Gerek doğrudan vergilerin gerekse gümrük vergilerinin indirilmesi özellikle gelişmekte olan

ülkelerde, devletlerin azalan vergi gelirlerine bağlı olarak tarımsal girdilerdeki sübvansiyonların, kırsal kredilerin ve gıda yardımların azaltılmasına bağlı olarak gelir eşitsizliğini artırmıştır (Cornia, 2005:13).

(14)

2003:25). Bu olumsuzluklar, niteliksiz emek-kayıtdışı çalışma-düşük gelir-kalitesiz eğitim (veya eğitim dışı kalma)-sağlık hizmetlerinden yararlanamama biçiminde sıralanan ve her defasında tekrarlanacak olan bir kısır döngü yaratarak, gelecekte de gelir eşitsizlikleri ve yoksulluğun kronikleşmesine neden olabilecektir.

Gelir eşitsizliği ve eğitime yapılan yatırımlar arasındaki ilişki önemlidir19. Örneğin okuma yazma oranındaki artışın, nüfusun alt % 40’lık kesiminin gelirlerini pozitif olarak etkilediği, yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Eğitim, eşitsizliği dört yoldan etkilemektedir (Cornia, 1999:11). Đlk olarak, eğitim verimliliği ve etkinliği arttırmaktadır. Düşük verimliliğe sahip kırsal alanlardaki düşük kazançlar ve yüksek yoksulluk riski, aile reisinin eğitim düzeyiyle yakın olarak ilgilidir. Đkincisi, eğitim teknolojik yayılımı kolaylaştırmaktadır. Üçüncüsü, eğitim doğurganlığı, yoksulluğu, nüfus büyümesini, çevre baskısını ve orta dönemde emek arzını azaltmaktadır. Dördüncüsü, anne-baba eğitimi çocuk ölümlerini ve ailenin diğer üyelerinin ölüm oranlarını düşürmektedir.

Gelir eşitsizliklerini artıran önemli faktörlerden bir diğeri de, kırsal alana yönelik kamu politikaları ve kırsallaşmadır (Kaasa, 2003:14). 1980’lerden sonra küreselleşme çerçevesinde GOÜ’de uygulanan istikrar ve yapısal uyum programları, kırsal bölgedeki gelir dağılımını iyileştirme amacını taşımaktaydılar. Ancak, kırsal piyasaların etkin olmaması ve geleneksel hammadde ihraçlarına bağımlılık gibi nedenlerden dolayı söz konusu uygulamalar etkili olamamış ve kırsal bölgedeki gelir dağılımı daha da bozulmuştur (Cornia, 1999:13). Benzer bir biçimde, geçiş ekonomilerinde de kırsal bölgelerde yaşayanlar, yoksulluk ve eşitsizlikten en fazla etkilenenler olmuşlardır. Kolektif tarımdan özel tarıma geçiş sürecinde tarım sektöründekiler, devlet yardımlarını ve pazarlarını kaybetmişlerdir. Ayrıca ülke içindeki talep daralmasına bağlı olarak, özellikle niteliksiz işgücünün istihdam edildiği tarım kesimindeki istihdam, toplam istihdamdan daha hızlı bir biçimde düşmüş ve işsizlik hızla artmıştır (Simai, 2006: 9). Ivaschenko (2002:13)’ye göre geçiş ekonomilerinde iktisadi serbestleşme süreci ekonomilerdeki sektörel dağılım paylarını da değiştirmiştir. Geçiş ekonomilerinde 1989-1998 döneminde, toplam çıktı içinde sanayinin payı ortalama olarak % 25 düşerken, işsizlikte artmıştır. Birçok geçiş ekonomisinde işsizlik oranları (Ivaschenko, 2002:10-11), resmi

19 Geçiş ekonomilerinde eğitim konusunda yaşanan süreç, diğer gelişmekte olan ülkelerden

ayrılmaktadır. Sovyetler Birliği döneminde herkesin eşit bir biçimde yararlanabildiği eğitim sistemi, bir taraftan gerekli materyallerin eksikliği veya eskiliğine, diğer taraftan düşük öğretmen ücretleri ve öğretmenlerin yeterince eğitilememesine bağlı olarak, Birliğin dağılmasının ardından zayıflamıştır. Birlik dağılmadan önce, eğitimin bütün kademelerinde kız çocukları için yüksek olan kayıt oranları azalırken, eğitimin kalitesi de göreli olarak düşmüştür (Simai, 2006:6). Đşsizlik gibi, eğitim düzeyinin düşüklüğü ve kalitesinin de fakirliğin ve gelir eşitsizliğinin önemli bir nedeni olduğu göz önüne alındığında, geçiş ekonomilerinin gelir eşitsizliklerini azaltmada yaşayacağı zorluklar ortadadır (Brück vd., 2007:6).

(15)

kayıtlara göre, sıfırdan % 10-15’lere kadar yükselmiştir. 1990’ların ortalarıyla 2000’lerin başında işsizlik oranları düşmüş ve reel ücretler ile sosyal transferler göreli olarak artmıştır (Brück vd., 2007:4).

Küresel eşitsizlikteki eğilim ülkeler arasındaki ortalama gelirlerin büyümesine de bağlıdır. Dolayısıyla Çin ve Hindistan gibi dünya nüfusunun dörtte birine sahip ülkelerdeki hızlı ekonomik büyüme, dünyadaki gelir eşitsizliğini önemli oranda azaltabilir. Ancak, bu ülkelerde ekonomik büyümenin söz konusu ülkelerdeki gelir eşitsizliğini de arttırdığı bir gerçektir (Smeeding, 2002:20). Lindert ve Williamson (2001:31-32)’a göre, iktisadi serbestleşme tecrübeleri süresince eşitsizlik artışının çoğu, ticarete ve yabancı yatırıma açılmanın tam olmamasıyla bağlantılı görünmektedir. Eşitsizlikteki artış, nüfusun çoğunluğunun küreselleşmenin faydalarının dışında tutulmasına da bağlanabilir.

GOÜ’de gelir eşitsizliğini önemli oranda etkileyen diğer iki faktör ise serbest istihdam geliri ve sermaye (mülkiyet) geliridir. Serbest istihdam gelirleri, insanlar geçimlik ücretli tarımdan ücretli çalışan durumuna geldikçe, düşme eğilimindedir. Sermaye gelirinin önemi ise, reel faiz oranlarının ne olacağını bağlıdır ki bu da, zengin ülkelerde ne olduğuyla yani küreselleşme çağıyla yakından ilgilidir. Mülkiyet gelirleri de üst gelir sınıflarıyla ilişkili olduğundan, bu durum da eşitsizliğin artmasında önemli bir etkendir (Milanovic, 2002:4).

Güneydoğu Asya ve Latin Amerika ekonomilerinde, farklı emek kategorileri arasındaki ücret farklılıklarının farklı nedenleri olduğu söylenebilir. Güneydoğu Asya ülkelerinde dışa açılma süreciyle birlikte, temel eğitim almış, çok nitelikli olmayan işgücüne olan nispi talebin arttığı ve böylelikle de ücret farklılıklarının azaldığı düşünülmektedir. Ayrıca bu ülke ekonomilerinde eğitim düzeylerindeki artış ve dolayısıyla da nitelikli emek arzındaki nispi artışı da göz önünde bulundurmak gerekir. Eğitim düzeyinin yükselmesi, nitelikli emeğin nispi arzını kaydırarak, nispi ücretinin fazla yükselmesini önleyebilir. Asya ülkelerindeki ücret eşitsizliğinin arka planında talep kaymaları değil, arz kaymaları da bulunabilir. Güneydoğu Asya ekonomilerinden farklı olarak, Latin Amerika’da ise ücret farklılıkları artmıştır. Dışa açılma sürecinde20 bir taraftan yabancı yatırımlar, diğer taraftan da yerli üretime rakip olan ithalat artmıştır. Ayrıca, hem yabancı yatırımlarla gerçekleştirilen üretim alanlarında, hem de ithalatla rekabet etmek isteyen yerli sanayinin üretiminde verim artışı yaratılması gerekmiş, dolayısıyla ekonominin genelinde nitelikli işgücüne olan talep artarak, ücret farklılıkları

20

Latin Amerika’da ithal ikameci 1960-1979 yılları arasında kişi başına gelir % 80 artarken, küreselleşme ve liberal politikalarla birlikte 1980-2004 yılları arasında kişi başına gelir yalnızca % 12 artmıştır (Kozanoğlu vd., 2008:225).

(16)

derinleşmiştir. Diğer bir deyişle Latin Amerika ülkelerindeki ücret farklılıklarının talep kaymalarından, yani dışa açılma sürecinden kaynaklandığı söylenebilir (Tuncer, 2001:57-58).

Doğu Asya ülkeleri sahip oldukları kendilerine ait özelliklerle Latin Amerika ülkelerinden oldukça farklı bir gelişim yaşamışlardır21. Doğu Asya ülkelerinin ihracata dayalı yaşadıkları gelişme ve bu ülkelerin izlediği politikalar, Latin Amerika ülkelerine dayatılan ticari serbestleşme politikalarından çok farklı olmuştur. Latin Amerika politikaları, ihracatı arttırmaktan çok piyasaların ithalata açılmasına odaklandığından, çoğu kez iş olanaklarını arttırmak bir yana, var olanları da azaltmıştır (Stiglitz. 2004:206). Diğer bir değişle küreselleşme içinde yer alma çabaları Latin Amerika’daki eşitsizlikleri de arttırmıştır.

20. yüzyılda özellikle finansal araçların çeşitliliğindeki artışa ve iletişim sektöründeki hızlı gelişmeye bağlı olarak, uluslararası kısa vadeli sermaye hareketleri artmıştır. Bu durum GOÜ’de, bir taraftan Merkez Bankalarına bağımsız olarak para, faiz ve döviz kuru politikası izleme olanağı bırakmamış22, diğer taraftan ulusal ekonomilerin reel üretim sektörleri ve finans kesimini birbirinden giderek uzaklaştırarak, spekülatif kazançları ve gelir dağılımındaki eşitsizlikleri arttırmıştır (Yeldan, 2001:19-24). GOÜ’e gelen sermaye akımları, Doğu Asya ülkeleri hariç, Latin Amerika ve Türkiye gibi yerlerde genel olarak kamu harcamalarında, GSYĐH’nın oranı olarak, kamu sektörü açıklarında ve tüketimde büyük artışlara neden olmuştur. Doğu Asya’da yatırımlardaki artış istihdam ve reel ücretlerde artışa yol açmış, ancak genel işgücü verimliliği çok daha hızlı bir şekilde artmıştır. Ancak Arjantin, Brezilya, Meksika ve Türkiye’de reel ücretlerde verimliliği aşan artışlar

21 Doğu Asya ülkeleri küreselleşmeyle birlikte gelirlerini arttırıp eşitsizliklerini azaltmaları,

küreselleşme taraftarlarının en önemli örnekleri arasında yer almaktadır. Ancak Strange’ın belirttiği gibi söz konusu ülkelerin gelişimi diğer gelişmekte olan ülkelerden oldukça farklıdır. Strange (1996) Asya ülkelerinin farklı gelişimleri şöyle özetlemiştir; Ona göre Asya ülkeleri olağanüstü olarak şanslıdırlar. Bu ülkeler üç nedenden ötürü önemli karlar elde etmişlerdir. Birincisi coğrafi durumlarıdır ki, soğuk savaş boyunca Amerika’nın batı sınırındadırlar. Bu ülkelerin 1950’lerdeki stratejik önemi ve Amerika’dan elde edebildikleri askeri-ekonomik yardımlar ve ayrıca yardımların da ülkelerin olağanüstü iç tasarruflarının yüksek, tüketim eğiliminin düşük olmasıyla birleşmesiyle, bu ülkelere hızlı bir ekonomik gelişme için başlangıç olabilecek bir kombinasyon sağlamıştır. Đkinci neden bu ülkelerin açık liberal ekonomi normlarına uyma baskılarından muaf olmalarıdır. Dolayısıyla bu ülkeler ithalatı sınırlandırarak ve iç piyasaya girişi kısıtlayarak yerel girişimcilerini rekabete karşı koruyabilmişlerdir (Bu ülkelerde korumacılık artık gereksinim duyulmadığı zaman kalktı denilebilir). Aynı zamanda bu ülkelerin ABD ve Avrupa’ya girişlerinin, başlangıçta görece olarak geniş olması da, gelişimlerini olumlu etkilemiştir. Üçüncü neden ise bu ülkelerin gerek Amerika ve Avrupa’dan satın aldıkları teknik donanımlarla, gerekse

şirket birleşmeleriyle yönetim kontrolünü kaybetmeden sanayileşme için gerekli olan teknolojiyi sağlamalarıdır (Strange, 1996:6-7).

22 Merkez Bankasının daha yüksek miktarlarda rezerve sahip olma zorunluluğu reel fiziksel

yatırımlara ayrılacak kaynakların daraltılması anlamına gelir. IMF ve UNCTAD kaynaklı verilere göre, az gelişmiş ülkeler yüksek reel faizler pahasına sağladıkları sermaye girişlerinin yaklaşık üçte birini rezerv olarak ayırmaktadırlar (Yeldan, 2001:20).

(17)

olmuş ve işsizlik artmış veya Şili ve Venezüella’da olduğu gibi işsizlik yüksek oranlarda kalmıştır. Bununla birlikte, yaşanan hızlı sermaye çıkışları ve ekonomik faaliyetlerde azalma ise, ücretlerden kârlara doğru yeniden bir dağılıma öncülük ederek eşitsizlikleri arttırmıştır (Akyüz vd., 2003:504-505).

GOÜ’de yaşanan krizler de, bir taraftan eşitsizlikleri arttırırken, diğer taraftan da GOÜ’de bankalar başta olmak üzere, ülke içi mülkiyetlerin çok uluslu şirketler lehine değişmesine neden olmuştur. Dolayısıyla finans sistemindeki serbestleşme, GOÜ’in bir bölümü için oldukça pahalıya mal olmuştur. Büyük uluslararası bankalar ulusal rakiplerini piyasada ezerek, biriken fonları orta ve küçük ölçekli ulusal şirketlere değil, uluslararası şirketlere aktarmışlardır23. Yaşanan bu olumsuzluklar, bir taraftan yatırım ve istihdamı azaltırken, diğer taraftan kayıt dışı istihdam ve gizli işsizliği artırarak, eşitsizliklerin gelişiminde önemli bir rol oynamışlardır.

SONUÇ

Literatürde yapılan birçok çalışmaya rağmen, küreselleşmenin kazanç ve kayıpları ile bunların dağılımındaki eşitlik gibi konularda, bir fikir birliğinin oluştuğunu söylemek oldukça zordur. Ancak hem ülkeler arasında, hem de ülke içinde 1980’lerde başlayan ve özellikle 1990’lardan sonra hızlanan gelir eşitsizliklerinin artışının önemli sorumlularından biri olarak küreselleşmenin gösterilmesi, olağan ve haklı bir durum olarak değerlendirilebilir.

Küreselleşme savunucuları sorunların ortaya çıkmasını küreselleşme önündeki engellere ve küreselleşmenin tam olarak gerçekleştirilememesine bağlamaktadırlar. Ancak, GÜ’in bir taraftan diğer ülkelerle birebir ilişkilerinde, diğer taraftan da uluslararası kuruluşlarca uygulanması yönünde yoğun baskı yaptıkları politikalar ışığında, küreselleşmeden elde edilebilecek kazançların adil ve eşit olarak paylaşılması mümkün görünmemektedir.

Bugün gelinen süreçte, küreselleşmenin en önemli sonuçlarından biri özellikle 1970’lerin sonunda başlayan ve 1980’lerden sonra giderek artan bir eğilim kazanan, ülkeler arası ve ülke içinde gelir eşitsizliğinin artmakta olduğu gerçeğidir. Son yirmi yıl içinde birçok ülkede, kâr payları ve rant gelirleri hızla artarken, nitelikli ve niteliksiz işçiler arasındaki büyüyen ücret eşitsizliği genel bir eğilim haline gelirken, özellikle IMF ve Dünya Bankası’nın dayatmasıyla da sosyal

23

Aynı olumsuzluklar gelişmiş ülkeler için de geçerlidir. Örneğin ABD’nin iç ve kırsal bölgeleri New York bankalarının fonları para merkezlerine aktarmalarından kaygılanmaktaydı. Bu durum ABD’de hükümetin ulusal bankalara sınırlamalar getirmesine neden olmuştur (Stiglitz, 2004:206).

(18)

güvenlik sistemleri, gelir dağılımındaki eşitsizlikleri azaltabilecek yapıdan uzaklaştırılmaktadır. GOÜ’in GÜ’i yakalama hedefleri göz önüne alındığında, yoksulluk ve gelir eşitsizliklerinin ülkelerdeki tansiyonu ve çatışmaları artırma olasılıklarının da iktisadi istikrar üzerindeki etkileri ihmal edilmemelidir. Yoksulluk ve gelir eşitsizliğinin gerek ülkeler arasında gerekse ülke içindeki gelişimi, söz konusu sorunların çözümünün piyasa güçlerine terk edilemeyecek kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Yoksulluk ve gelir eşitsizliğine azaltabilmek için özellikle eğitim ve sosyal güvenlik sistemlerinin, yoksul insanlar için bir kısır döngü haline gelme olasılığı mutlaka ortadan kaldırılmalıdır. Bunun için Dünya Bankası’nın mevcut yoksulluğu yönetme ve/veya azaltma politikaları yerine, yoksulluğu ortadan kaldıracak, toplumsal uzlaşı ve barış temelinde oluşturulacak yeni ulusal ve uluslararası politikalar gerekmektedir. Söz konusu politikalar ise, ancak iktisadi ve sosyal işlevlerle donatılmış aktif bir devlet yapısıyla oluşturulabilir.

KAYNAKLAR

AFONSO Antonio, SCHUKNECHT, Ludger and TANZI, Vito (2008), “Income Distribution Determinants And Public Spending Efficiency”, European Central Bank Working Paper Series, No: 861, January.

AKYÜZ, Yılmaz, FLASSBECK, Heiner ve KOZUL-WRIGHT, Richard (2003), “Küreselleşme, Eşitsizlik ve Đşgücü Piyasası”, Đktisat Üzerine Yazılar I, Küresel Düzen: Birikim, Devlet ve Sınıflar, Korkut Boratav’a Armağan, Der: A.H. Köse, F.Şenses ve E.Yeldan, Đletişim Yayınları, Đstanbul.

ARBACHE, J. S., DICKERSON, A. and GREEN, F. (2004), “Trade Liberalisation and Wages In Developing Countries”, The Economic Journal, 114 (February), F73–F96.

BEBLO, Miriam and KNAUS, Thomas (2000), “Measuring Income Inequality in Euroland”, Luxembourg Income Study, Working Paper No.232, Revised October.

BORATAV, Korkut (1995a), “Globalizm ve Gümrük Birliği”, Teori, Mayıs, s.20-31.

BORATAV, Korkut (1995b), “21. Yüzyılda Türkiye Ekonomisi, Öngörüler ve Sorunlar”, Đşletme ve Finans, Sayı:106:4-9.

BRÜCK, T., Danzer, MURAVYEV, A.M., A. ve WEIßHAAR, N. (2007), “Changes in Determinants of Poverty and Inequality during Transition: Household Survey Evidence from Ukraine” February 15.

(19)

CHOSSUDOVSKY, Michel (1999), Yoksulluğun Küreselleşmesi, Çev. Neşenur Domaniç, Çiviyazıları, Đstanbul.

CORNIA, Giovanni A. (1999), “Liberalization, Globalization and Income Distribution”, Unu World Institute for Development Economics Research (UNU/WIDER), Helsinki-Finland.

CORNIA, Giovanni A., (2005), “Policy Reform and Income Distribution”, DESA Working Paper No. 3, October.

DOLAR, David, KRAAY, Aart (2004), “Trade, Growth, and Poverty”, The Economic Journal, 114 (February), F22–F49.

EICHENGREEN, Barry (2003) Capital Flows and Crises, Cambridge: MIT Press. FALKINGHAM, Jane (2003), “Inequality and Poverty in the CIS-7, 1989-2002”,

SSRC Applications and Policy Working Paper A03/02.

GHAI, Dharam (1997), “Economic Globalization, Institutional Change And Human Security”, United Nations Research Institute for Social Development, Switzerland.

IVASCHENKO, Oleksiy (2002), “Growth And Inequality: Evidence From Transitional Economies”, CESifo Working Paper No. 746, June.

KAASA, Anneli (2003), “Factors Influencing Income Inequality In Transition Economies”, Tartu University Press, ISSN 1406–5967.

KARA, Uğur (2004), Sosyal Devletin Yükseliş ve Düşüşü, Özgür Üniversite Kitaplığı:52, Türkiye ve Orta-Doğu Forumu Vakfı Yayını, Ankara.

KONUKMAN, Aziz (1999), “Esnek Üretim Tekniklerinin Türkiye’nin Sanayileşme Stratejileri Açısından Geçerliliği”, Türk-Đş 99 Yıllığı, Cilt: 2, 362-382. KONUKMAN, Aziz (1997), “Küreselleşme, Yeni Teknolojilerin Sendikalar

Üzerindeki Etkileri ve Yeni Sendikal Anlayış”, 50. Yılı Sempozyumu:Sendikal Haklar, Hak Đhlaleri ve Çözüm Önerileri, Gelecek On Yılda Turizm Sektörünü Bekleyen Sorunlar Sempozyumu, Oleyis Vakfı Yay., s.23-33, Ankara.

KOZANOĞLU, Hayri, GÜR, Nurullah, ÖZDEN, Barış Alp (2008), Neoliberalizmin Gerçek 100’ü, Đletişim Yayınları, Đstanbul.

LINDERT, Peter H. and WILLIAMSON Jeffrey G., (2001) “Does Globalization Make The World More Unequal?”, NBER Globalization in Historical Perspective conference in Santa Barbara, California, 3-6 May 2001, Draft 5 October.

(20)

MAH, Jai S. (2002), “The impact of globalization on income distribution: the Korean experience”, Applied Economics Letters, 9: 1007-1009.

MARTENS, Jens (2005), “A Compendium of Inequality” The Human Development Report 2005, FES Briefing Paper October .

MILANOVIC, Branko and YITZHAKI, Shlomo (2001), “Does The World Have A Middle Class?”, No 2562, Policy Research Working Paper Series from The World Bank.

MILANOVIC, Branko (2002), “Can We Discern The Effect Of Globalization On Income Distribution?”, World Bank Policy Research Working Paper 2876, April.

MILANOVIC, Branko (2006), “Global Income Inequality: What It Is And Why It Matters?”, DESA Working Paper No. 26 August.

ONGUN, M. Tuba (1993), “Finansal Globalleşme”, Ekonomik Yaklaşım, Sayı:9, s.34-46.

ONGUN, M. Tuba (1999), “Đstikrar ve Yapısal Uyum: Temel Kavramlar ve Metodoloji”, Türk-Đş 99 Yıllığı, Cilt: 2, s. 278-313.

ÖZDEMĐR, Süleyman (2004), Küreselleşme Sürecinde Refah Devleti, Đstanbul Ticaret Odası Yayın No: 2004-69, Đstanbul.

RAVALLĐON, Martin (2003), “The debate on globalization, poverty and inequality: why measurument matters”, The World Bank, Policy Research Working Paper 3038.

SIMAI, Mihaly (2006), “Poverty and Inequality in Eastern Europe and and the CIS Transition Economies”, DESA Working Paper No. 17, February.

SMEEDING, Timothy M. (2002), “Globalization, Inequality and The Rich Countries of G20: Evidence from the Luxembourg Income Study”, SPRC Discussion Paper No.122, December.

STIGLITZ, Joseph E. (2004), 90’ların Yükselişi, CSA Global Yayın Ajansı yayını, Đstanbul: Mart.

STRANGE, Susan (1996), The Retreat of The State: The diffusion of power in the world economy, Cambridge University Pres.

ŞENKAL, Abdülkadir (2005), Küreselleşme Sürecinde Sosyal Politika, Alfa Yayınları, Đstanbul.

TAYLOR, Alan M. (2002), “Globalization, Trade and Development: Some Lessons From History”, NBE Working Paper No:9326, November.

(21)

TEMĐZ, Hasan Ejder (2004), Küreselleşmenin Sosyal Boyutları ve Türkiye Açısından Etkileri, Birleşik Metal Đşçileri Sendikası Yayını, Đzmir.

TUNCER, Nihal (2001), “Kuzey-Güney Ticareti ve Gelir Bölüşümü”, Đktisat Dergisi, Sayı:418-419, Ekim.

TÜSĐAD (2000) Türkiye’de Bireysel Gelir Dağılımı ve Yoksulluk, Avrupa Birliği ile Karşılaştırma, Yayın No.TÜSĐAD-T/2000-12/295, Aralık.

United Nations (1997), Trade and Development Report, United Nations Conference On Trade And Development, New York and Geneva.

World Bank (2000/2001), World Development Report, Washington, DC. World Bank (2004), World Development Report, Washington, DC. World Bank (2005), World Development Report, Washington, DC. World Bank (2006), World Development Indicators , Washington, DC. World Bank (2007), World Development Indicators, Washington, DC.

YELDAN, Erinç (2001), Küreselleşme Sürecinde Türkiye Ekonomisi, Đletişim Yayınları, Đstanbul.

(22)

Tablo 1. Gelir veya Tüketimin Ülkelerin Kendi Đçinde Dağılımı

Gelir veya Tüketimden Alınan Yüzde Pay

Ülkeler Yılı Gini Đndeksi En düşük % 10 En düşük % 20 Đkinci % 20 Üçüncü % 20 Dördüncü % 20 En yüksek % 20 En yüksek % 10 Almanya 1994 30,0 3,3 8,2 13,2 17,5 22,7 38,5 23,7 1998c,d 38,2 2,0 5,7 10,5 15,7 23,4 44,7 28,0 2000c 28,3 3,2 8,5 13,7 17,8 23,1 36,9 22,1 Arnavutluk 2004 a 31,1 3,4 8,2 12,6 17,0 22,6 39,5 24,4 Avusturya 1987 23,1 4,4 10,4 14,8 18,5 22,9 33,3 19,3 1995c,d 30,5 2,3 7,0 13,2 17,9 24,0 37,9 22,4 2000 c 29,1 3,3 8,6 13,3 17,4 22,9 37,8 23,0 Azerbaycan 2001a 36,5 3,1 7,4 11,5 15,3 21,2 44,5 29,5 Belarus 1998 21,7 5,1 11,4 15,2 18,2 21,9 33,3 20,0 2000a,b 30,4 3,5 8,4 13,0 17,0 22,5 39,1 24,1 2002a 29,7 3,4 8,5 13,2 17,3 22,7 38,3 23,5 Belçika 1992 25,0 3,7 9,5 14,6 18,4 23,0 34,5 20,2 1996c,d 25,0 2,9 8,3 14,1 17,7 22,7 37,3 22,6 2000c 33,0 3,4 8,5 13,0 16,3 20,8 41,4 28,1 Bolivya 1999a,b 44,7 1,3 4,0 9,2 14,8 22,9 49,1 32,0 2002c 60,1 0,3 1,5 5,9 10,9 18,7 63,0 47,2 Bosna&Hersek 2001a 26,2 3,9 9,5 14,2 17,9 22,6 35,8 21,4 Brezilya 1996 60,0 0,9 2,5 5,5 10,0 18,3 63,8 47,6 1998c,d 59,1 0,5 2,0 5,7 10,0 18,0 64,4 46,7 2004a 57,0 0,9 2,8 6,4 11,0 18,7 61,1 44,8 Bulgaristan 1995 28,3 3,4 8,5 13,8 17,9 22,7 37,0 22,5 2001c,d 31,9 2,4 6,7 13,1 17,9 23,4 38,9 23,7 2003a 29,2 3,4 8,7 13,7 17,2 22,1 38,3 23,9 Çin 1998c,d 40,3 2,4 5,9 10,2 15,1 22,2 46,6 30,4 2004 d 46,9 1,6 4,3 8,5 13,7 21,7 51,9 34,9 Çek Cum.. 1996c 25,4 4,3 10,3 14,5 17,7 21,7 35,9 22,4 Danimarka 1992 24,7 3,6 9,6 14,9 18,3 22,7 34,5 20,5 1997c 24,7 2,6 8,3 14,7 18,2 22,9 35,8 21,3 Ermenistan 1998a,b 37,9 2,6 6,7 11,3 15,4 21,6 45,1 29,7 2003 a 33,8 3,6 8,5 12,3 15,7 20,6 42,8 29,0 Estonya 1998c,d 37,6 3,0 7,0 11,0 15,3 21,6 45,1 29,8 2003 a 35,8 2,5 6,7 11,8 16,3 22,4 42,8 27,6 Etopya 2000a,b 48,6 0,7 2,4 6,1 11,1 19,6 60,8 43,8 1999-2000a 30,0 3,9 9,1 13,2 16,8 21,5 39,4 25,5 Finlandiya 1991 25,6 4,2 10,0 14,2 17,6 22,3 35,8 21,6 1995c,d 25,6 4,1 10,1 14,7 17,9 22,3 35,0 20,9 2000 c 26,9 4,0 9,6 14,1 17,5 22,1 36,7 22,6 Fransa 1995c,d 32,7 2,8 7,2 12,6 17,2 22,8 40,2 25,1 Gürcistan 2000a,b 38,9 2,2 6,0 10,8 15,6 22,4 45,2 29,3 2003a 40,4 2,0 5,6 10,5 15,3 22,3 46,4 30,3 Hırvatistan 1998 26,8 4,0 9,3 13,8 17,8 22,9 36,2 21,6 2001a 29,0 3,4 8,3 12,8 16,8 22,6 39,6 24,5 Hollanda 1994c,d 32,6 2,8 7,3 12,7 17,2 22,8 40,1 25,1 1999c 30,9 2,5 7,6 13,2 17,2 23,3 38,7 27,8 Macaristan 1996 30,8 3,9 8,8 12,5 16,6 22,3 39,9 24,8 1998a,b 24,4 4,1 10,0 14,7 18,3 22,7 34,4 20,5 2002a 26,9 4,0 9,5 13,9 17,6 22,4 36,5 22,2 Hindistan 1997a,b 37,8 3,5 8,1 11,6 15,0 19,3 46,1 33,5 2004-05a 36,8 3,6 8,1 11,3 14,9 20,4 45,3 31,1 Đngiltere 1991 36,1 2,6 6,6 11,5 16,3 22,7 43,0 27,3 1995c,d 36,0 2,1 6,1 11,7 16,3 22,7 43,2 27,5 1999c 36,0 2,1 6,1 11,4 16,0 22,5 44,0 28,5 Đtalya 1995 27,3 3,5 8,7 14,0 18,1 22,9 36,3 21,8 1998c,d 36,0 1,9 6,0 12,0 16,8 22,6 42,6 27,4 2000c 36,0 2,3 6,5 12,0 16,8 22,8 42,0 26,8

Referanslar

Benzer Belgeler

Daha sonra Ata­ türk Kültür Merkezi’ne (AKM) getirilen Ilhan’ın Türk bayrağına sanlı tabutu, AKM’nin büyük salonunda sahneye konuldu.. Teşvikiye Camii’nde kılman

Sistem karşıtı mücadele yerine sistemin ihtiyacı şeyler için “alternatif çözüm” önerileri üretmeyi sol, “düşünmek” olarak algılamaya başlıyor.. (*)Uzun süredir

臺北醫學大學附設醫院 院 址:11031臺北市信義區吳興街252號 電 話:(02)2737-2181 官 網:http://www.tmuh.org.tw 發 行 人:邱仲 峯 總 編 輯:魏柏立

Since1960,臺北醫學大學50歲了。 臺北醫學大學從創校成為北台灣第二志願的醫學專業

Çalışmanın ampirik kısmında, yöresel bazdaki gelir dengesizliğinin iç göç üzerinde önemli rol oynadığı ve bu rolün de net göç veren illerin düşük

Türk Tarih Kurumu taraf~ndan yay~nlanan bu tercüme, Giri~~ (s. IX-X1)eten sonra, Ioannes Kommenos'un imparatorluk Devri (s.. Manuel Komnenos devri ise 7 kitaptan

25 Howarth, p.. THE GREEK REBELLION 129 augment the pockets of rebel leaders such as Mavrokordatos. Mavrokordatos sold the women to the captain of a British ship"30.

Kronik a¤r›, altta yatan fizyopatolojik mekanizmalar›n tan›nmaya bafllad›¤› Fibromiyalji Sendromu (FMS) veya Nöropatik A¤r› (NA) sonucu geliflebilece¤i gibi,