• Sonuç bulunamadı

Akşam'ın büyük edebi anketi:Muharrir neden yetişmiyor?:Orhan Veli diyor ki

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Akşam'ın büyük edebi anketi:Muharrir neden yetişmiyor?:Orhan Veli diyor ki"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A K Ş A M

Mnharrir neieñnrtísmiiiflr^

Orhan Veli diyor ki:

* ptl

s

\ j \\fc. i

t

“Farzedelim ki m uharrir yetişmiyor. Amma acaba

daha evvel yetişiyor mu idi ? Bu günün genç

yazarları arasında hiçbir değerli imza bulamı-

yanlar bundan yirmi beş otuz yıl önce, yani

gençliklerinde ne yapmışlardı ? Onların o gün

yaptıklarından bugüne ne kaldı ?„

Anketi yapan: Sadeddin GOKÇEPINAR I

Genç neslin en şöhretli şair­ lerinden Orhan Veliyi bir yolcu-ığa çıkmak üzere iken ele ge-

Teiâşlı, ayni zamanda heyecanlı görünüyordu.

«loicu biraz ıia şairdir» di­

yen Ahmet Hâşim, hem şair

de yolca Orhan Veli’yi gör­ se idi kim bilir ne derdi?

«Ayrılış» isimli son şiirinde:

Bakakalırım giden geminin

ardından; Atamam kendimi denize, dün­ ya güzel. Serde erkeklik yar,

ağlıya-Diyen Orhan Veli, deniz va­ pura yerine kara vapuriyle h a ­ reket etmeden önce anketimiz hakkında bana şunları söyledi:

Muharrir niçin

yetişmiyor?

— «Bizde niçin mnharrir ye­ tişmiyor?» sualini, çoğu, yaşlı- ı lara sordunuz. Böyle bir sual on lann hoşuna gitti. Çünkü, sua­ li «Niçin sizden sonra muharrir

yetişmiyor?» şeklinde aldılar.

Böyle olunca da sualin doğru o- I lup olmadığı üzerinde düşün-

I mek akıllarına bile gelmedi,

j Doğruluğu peşin peşin kabul e- dilmiş bir nükme sudan sebep­ ler aradılar. Oysa ki, her şey­ den önce, bu sualin doğru olup olmadığını düşünmek lâzım. Si­

ze hemen İtiraz edip «Hayır, Lizdc de muharrir yetişiyor.» di

yecek değilim. Diyelim ki mu­

harrir yetişmiyor. Amma acaba daha evvel yetişiyor muydu? Bu günün genç yazarları arasında hiç bir değerli imza bulamıyan- lar bundan yirmi beş otuz yıl önce, yâni kendi gençliklerinde, ne yapmışlardı? Onların o gün yaptıklarından bugüne ne kal­ dı? Üstelik, nesillerin yetişme­ sinde daha evvelki nesillerin de payı olacağına göre, bugün biz­ de muharrir yetişmemesinin so rumluluğuna bugünün yaşlıları iştirak etmiyecekler mı? Ne ya zık ki, bu günün gençleri eski­ lerden, ancak kötü örnekler gö­ rerek faydalandılar.

Eskiler bugünün gençlerine

yapılması gerekeni değil, yapıl­

maması gerekeni gösterdiler.

Gerçi bu da bir hizmettir. Am­ ma hizmeti bundan ibaret olan bir neslin kendinden sontakile- re dil uzatması da biraz fazla olur gibi geliyor bana.

İşi bir nesil mücadelesi hali­ ne getirmek istemiyorum. Bu­ nunla beraber, sualinizi, içlerin deki hıncı boşaltmak için bir fırsat sayanların bugünkü nesil ler hakkında biraz daha bilgi sahibi olmalarının, kendilerini de biraz daha iyi tanımalarının

Orhan VeH

şart olduğuna inanıyorum. Me­ selâ anketinize cevap verenler­ den biri, yeniler için alabildi­ ğine atıp tutarken, yenileri o- kumadığmı söylüyordu. Bir ne­ sil yahut da bir eser hakkında hüküm verirken ilk şartın o e- seri veya o neslin eserlerini o- kumak olduğunu bir tarafa bı­ rakalım — çünkü bu şart çok küçük bir şart — ayrıca, her o- kur yazar, zevkini olsun bilgi­

sini olsun, yeni oluşlarla ter­

biye etmek zorundadır. Kendin­ den osnraki oluşlara gözlerini

kapayan insan yerinde sayan

insandır. Hükmünün de gençli­ ğinde vereceği hükümden farkı yoktur. Bu günün yazarı hak­ kında bundan otuz yıl önce söy lenmiş bir sözün değeri olabilir mi?

Bir başka yazar da, gençlerin, dili İyi kullanamadıklarını söy­ lüyordu. Başkası söylese yüre­

ğim yanmaz; amma bu söz,

kusurlarının başında İfadesinin bozukluğu gelen bir yazar ta ­ rafından söylendi mi, ben de ne diyeceğimi bilemiyorum. Demek, sadece yenileri değil, kendileri­ ni de tanımıyorlar.

Neyse, dedikoduları bir tara­ fa bırakalım; asıl meseleye ge­ lelim. Bizde muharrir yetişmi­ yor dedik. Gerçi ne yetişmişse son zamanlarda yetişmiştir; a- ma, onları da yetişmemiş farz­ edelim; niçin yetişmediği üze­ rinde düşünelim. Kanaatimce bunun hem bir çok sebebi var, hem de bu sebepler birbirine pek bağlı. Öyle sanıyorum ki se heplerin başında fakir bir mil­ let oluşumuzla okur yazar bir millet olmayışımız geliyor. Ya­ zar yetişmesi, yazının para e- der, yazarını geçindirir bir me­ ta’ olmasına bağlı. Yazının pa­ ra etmesi, müşteri bulmasına bağlı. Müşteri bulması, halkın okuyup yazma bilmesine, ayrı­ ca da kitaba verecek parası ol­

masına bağlı. Halkın okuyup

yazma bilmesi, ailelerin halleri­ nin — çocuklarını çifte, oduna,

çarşıya, fabrikaya göndermek

zorunda kalmamaları için —

sıkıntı çekmeden geçinebilecek kadar düzgün olmasına bağlı

Yazarın para imkânlarına D a ğ ­

lı. Bir yazar, ekmek parasını bi­ le günü giinüe kazanırken, on­ dan hiç bir geçim derdi düşün­ meden aylarca, hattâ sırasına göre yıllarca çalışarak meyda­ na getirilebilecek bir eser bek­ lemeye hakkımız var mı?

Bunlara, bir de, yazarın eli ni kolunu bağlıyan hürriyetsiz­ liği ilâve edin. Halktan bahse­ den, halkı okutmak, halkı kal­

kındırmak, sefaletten kurtar­

mak gerektiğini söylemiye kal­ kan yazann — üç beş kişinin çıkarı uğruna — kötü kişi oldu­ ğunu, Komünist, sol, muhalif ve saire gibi damgalarla damgalan mıya mahkûm olduğunu ilâve edin. Böyle bir memlekette ko­ lay kolay muharrir yetişmiye- ceğini, yetişemlyeceğini takdir edersiniz.

Değişen dilin

edebiyata tesiri

— Bu işte dilin bugünkü ha­ linin tesiri yok mu?

— Sanmıyorum. Bu günün

yazarları, büsbütün tersine, ya­ zı dilinin iyi bir yola gitmesine çalışıyorlar. Bir çok şeyde ol­ duğu gibi, dilde de, devrimci ha reketlere karşı durmak isteyen ler kendi gördükleri işin doğru­ luğuna, değişmezliğine ta a n î-j. lardır. Bunlar tez zamanda y ı­

kılıp gideceklerdir. Zaten bu

hareketi günün icadı sanıruk da yanlış. Dil hareketi bu gi- nün işi değildir. Edebiyatı h? kın değil de ufak ve mümtaz bir zümrenin malı sayan divan devri yazı dilini konuşma dilin den ayırıyordu. Bir milletin İki ayn dili olamıyacağım, edebiya­ tın o mümtaz zümreden çok hal km malı olduğu tanzimatla an laşıldı. Dil alanındaki çalışma­

larımız, Tanzimattan hemen

sonra, fiilî olarak Şinasinin Şair Evlenmesi, nazarî olarak da Fu ad ve Cevdet Paşaların Kavai- di Osmaniye’si ile başlıyan, Zi­

ya Paşalar, Namık Kemal’ler,

Ahmet Mithat Efendiler, Vefik Paşalar. Şemseddin Sami’lerle devam eden ve eri şuurlu halini

Genç Kalemler’de alan hare­

ketin devamıdır. Doğruluğuna inanmış olmalarına rağmen, on lar, bu dâvanın gerçekleşmesi yolunda pek uz şey başarabilmiş ler. Bu yolda en hayırlı adım­ lan son yılların yazarları attı­ lar. Kendilerine lâtin harfleri­

ni kabul etmiş olmamızın da

büyük yardnnı dokundu. Hal­

kı küçümsememek, ayrıca da

lâtin harfleriyle yazmak zorun­ da olan yazar Türkçe yazmak zorundadır. Halkın dilinde her şeyi anlatmıya yetecek kadar toumure vardır. Kelime yoksa icat edilir. Tayyare kelimesine alışan millet uçak kelimesine de alışır. Kaldı ki birinin kökü ya­ bancı bir dilde, öbürünün kökü kendi dilinde.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

發生在四肢動脈尤其是下肢即造成周邊動脈疾病(Peripheral arterial disease)。 研究發現周邊動脈疾病在 60 歲以上的盛行

利用 RT-PCR 及 ELISA ,我們發現 IL-1b 及 TNF-a 刺激軟骨細胞會誘使細胞 表現 Eotaxin-1 mRNA ,且可持續分泌 Eotaxin-1 ;進一步用 Eotaxin-1 刺激軟

To evaluate the optimal session of double filtration plasmapheresis (DFP) in terms of the maximal clearance rates for various serum substances, the laboratory parameters of 152

CERN’den gelen açıklama bir şeylerin gözlendiği, bunun Higgs olabileceği ama Higgs parçacığının keşfedildiğini kesin olarak iddia etmek için daha çok erken

Gerek duyar­ lık, gerekse biçim yönünden büyük dalgalanmalar gös­ termez Cahit Sıtkı’nın şiiri.. Tersine, bir tekdüzelik

Geleneksel Alevi örgütlenmesinin bel kemiğini oluşturan kurumsal yapı olarak Dedelik Kurumu ve buna dayalı olarak tarihten günümüze Alevi toplumu için büyük

Cumhurbaşkanı Sayın SÜLEYMAN DEMİREL, Başbakan Sayın BÜLENT ECEVİT, CHP Genel Başkanı Sayın ALTAN ÖYMEN, ANAP Genel Başkanı Sayın MESUT YILMAZ,. DYP Genel Başkanı

Hatapakki ve Gülhane (2 015), bu çalışmalarında C tipi 100 ton çalışma yüküne sahip hidrolik presin yapısal dayanım davranışını öğrenmek için sonlu elemanlar analizi