D - m
Ahmet Muhip Diranas
, *> .
es>& f
-Aşkın ve doğanın şairi
Dıranas şiiri topluca
değerlendirildiğinde;
ulusal ve evrensel şiiri
iyi bilen, zaman zaman
da onlardan etkilenen,
yurduna ve değerlerine
bağlı, anadilini sadelikle
kullanırken ona
coşkuyla başka tatlar
katan bir şair çıkıyor
karşımıza. Ne var ki ilk
şiirlerinde sevinçle,
özlemle anılan aşklar,
geceleri bahçelerde
buluştuğu sevgililer son
şiirlerinde kirlenmeye
başlar, utanç bulaşır
anılara, pişmanlık uzar.
O Arife KALENDER
Ben büyük şarkıları severim; büyük olsun, Deniz gibi, gökyüzü gibi her şey ve mahzun \ Seviyorsam seni aşk ölümsüzdür gönlümce,
Aşıksam kadınım değil tanrıçamsın, ece Denizler yolculuğa çıkarır durur da beni Gitmem düşünerek geri döneceğim günü. Ben büyük rüzgârları severim; büyük olsun Aşkım da, özlemim de hepsi, her şey ve mah zun
J İnsan bir yanınca Kerem misali yanmalı,
j Uykudan bile mahşer gününde uyanmalı.
r
E
vet, bu dizeler Cumhuriyet dö nemi şiirimizin değişik bir ren gi, değişik bir söylemi olan A. Muhip Dıranas’m dizeleri.(1909-1980) yıllan arasında yaşamış, bi- I reysel dünyasını estetik ölçülerde şiire ta şımış, devletin birçok üst kademesinde
{‘Çocuk Esirgeme kurumu yayın md.’lü- ! ğü, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu
Başkanlığı, CHP genel merkezi üyeliği, ve milletvekilliği) görev yapmış şairimi zin toplu eserlerini okuduğumda; ‘Bü yük Olsun’ şiirinde söylediği gibi, olağa nüstü aşklar istediğini, zor ve ulaşılmaz aşkları da ustaca dizelerine sindirdiğini j gördüm, ilk şiirlerinden başlayan gizem | ve tutku son şiirlerine kadar sürdü. Lirik i ve sade bir dflle anlatılan bu güzel aşklar ! gerçek miydi, yaşanmışlıkları ne kadardı bilinmez, ama bu aşkların şiirleri hâlâ ay
nı tada okunmakta.
‘Selam’ başlıklı şiirin birinci bölümün de; gece, bahçe, ay ışığı, sabah sözcükle rini sık kullanarak sevgilinin kusursuz güzelliği ve ona duyulan seyda coşkulu, lirik ve akıcı bir dille veriliyor.
G ece yeryüzü varıp uykuya Issızlıkta ay inince suya Benzerdin odamda bir sabaha’
Dıranas’ta aşk, geçmişte yaşanmışlar ile gelecekte yaşanmak istenilenlerle iç içe sürer.
Anılar, yaşananlar, özlemler yumağıdır. Geceleri bahçelerde buluşmaların, tenha ve sessizliğin tercih edilişinde yasak ve gizli aşklar duyumsanır adeta.
‘Uçuşuyor, duran bir anın havasında Işıktan kuşları bir akşam seherinin Gündüzün gecey le buluşan noktasında Yaklaşıyor musikisi eteklerinin’
‘En sevgiliye, en iyiye, en güzele’ selam gönderirken bir yandan da birçok okur da iz bırakmış olan;
‘Yeşil pencerenden bir gü l at bana,
İşıklarla dolsun kalbimin içi. Geldim işte m evsim gibi kapına Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ’
‘Seranad’ şiirini yazar. Bu bölümdeki birçok şiirde aşkın coşkusuyla birlikte, güzelleşen yaşam şiirle sunulmaktadır. ‘Ben ve O’ da:
‘İşte akşam oldu, bizim artık her yer; Doldur kutlu ellerinle kadehimi Bilirsin, hangi güzel kıyılara gider Senden esen rüzgârlarla bu esrik gem i’
der. A. Muhip Dıranas şürinde yer yer kadın adları verüse de, gizemli bir kadın geçmişle gelecek arasında görünüp yiter. Düş kadın gerçeğe, gerçek kadın da düşe dönüşür. Aynı şiirde; şairin kıskanç bir âşık oluşunun da kanıtları sunulur.
‘BEN
- Kıskanç, kıskanç! Senin için her dedi ğim,
Yaşamak, yahut ta ölmek istediğim ... ’
Bu şiirde aşkın tutkuya varan boyutu ve ona yaşamak ya da ölmek arasında se çim yaptıran yanı algılanırken; şiirdeki
kurgu da ustalıkla kuşatıyor okuyucuyu. ‘Ülkerin Gözlerini betimlerken, ‘Es- mer’i anlatırken; yaz, güneş, deniz, yap rak, gök imlemeleriyle de coşku içinde bir âşığın yollarda şarkı söyleyip mudu gezinişini gözler önüne getiriyor.
‘De bana esmer, de bana n’ey ley im? Gönlümü kuş misali m i eyleyim Giden yazın peşine takılarak..’
Yelin esişi, suyun akışı hayatı sevmek için yeterlidir insan âşık olunca. Şair de bu hali:
‘Her öten kuş ve her akan su beni Bir yolculuğa davet eder, niçin Bilem em'....
dizeleriyle duyumsatır. Dıranas şiirinin ana teması aşktır. Bu temanın yanı sıra; şairin inanışı, Tanrı kavramı, ölüm, me lek, günah gibi mistik sözcüklerle du yumsanır. ilk şiirlerinde Allah, Rab, Tan rı sözcükleri konuşma öğeleriyle birlikte şürine yansırken var oluşu, evreni, yoklu ğu düşündüğü yerde mistisizm daha çok netleşir. Gökyüzü Tann’ya açılımın kapı sıdır çoğu yerde. Onun ardındadır yüce güç. Oradan, en yüksek ve en geriden döndürür dünyayı ve yaşamı.
‘Yarabbi, nasıl güzel o serüven Daha güzeli, serüvende bir de sen; Simdi beyaz ve yitik’
DIRANAS'IN TÜRKÇÜ YÖNÜ
Ahmet Muhip Dıranas şürinin aşk ve mistisizmden başka Türkçü yönü de bili nen bir özelliğidir. Kırmızı içki, in, ece, yurt, kurt, otağ, at sözcüklerini kullanır ken eski Türk boylarından, akmalardan da özlemle söz eder.
Gece, bahçe, masal, yağmur, ruh, ke der, ufuk, ay ışığı, çeşme, su, bulut, uy ku, gölge, mahşer, yalnız, yıldız gibi daha çok soyut anlamlı sözcükler kullanan şair konuşma dilinden, divan şiirinden, ta savvuf düşüncesinden yararlanır. Dıranas şiirini renkli kılan öğelerin başında ritim- sel olgu, sesteki uyumdur. ‘Yaz Gecesi’ adlı şiirinde ‘Dumanlarda, uçkun, vücut- suz’ bir aşkı anlatırken;
‘Esenlikle Size’ adlı şiirinde ise:
‘Size gecey i öğrettim Onda düşlerle çoğaldınız Yaşantıda yorgun ve yalnız Değilsiniz; sizi ürettim’
diyerek, var olanın düşle düşünceyle farklılaştığının, daha doğrusu sanatın mevcut gerçeği değiştirdiğinin altını çi zer. Olmayan, olduğu da düşünülmeyen bir şeyin elbette aşkı da şiiri de yoktur. Dıranas’ın şiirlerinde seslendiği, özleyip beklediği sevgilinin adı nedir, bedeni na sıldır bilinmez ama düş saatlerinde, pen cereden dışarıya bakarken, rüzgâr sesini dinlerken hep onunladır. O hep alaca zamanları seçer gelmek için nedense..Sa bahın ışıkları, akşam gölgeleriyle. Bu aşklardaki sevilenin kimliğinden, özel liklerinden ziyade ; şairin onu yüceltişi- ni, sevdasını yüksek sesle haykırışını, ona seranatlar yapışını görüyoruz. Bu tek yanlı gördüğümüz, coşkuyla dillen dirilen aşk, divan şiirinin aşklarını ve söylemini de anımsatıyor bazı yönleriyle. Ama aşkın sevilenden çok sevende ba rındığını da düşünürsek; yukardaki di zeler Âşık Veysel’in ‘Güzelliğin on para etmez, şu bendeki aşk olmasa’ dizeleriy le de örtüşüyor.
‘ Size yani günahı sundum Öptünüz v e güzelleştiniz Çirkindiniz ilkin, tek v e pis İrmak oldunuz; sizde yundum. ’
Sevgiliye sarılarak ‘şuracıkta sabah sa bah / Birbirinde başlamış, birbirinde tü kenmiş/ iki ölü... Kah kah kah’ diyen A. Muhip ‘ihanet’ şiirinde düş kırıklığına
* 'Bir gülümseyiş, yanıp sönen bir ampul gibi,
Derinlikten sinsice ele veriyor kalbi; Aşk bir yalan üstüne kuruluydu- çare siz!’
‘ Olvido’ Şairin 12’lik hece ölçüsüyle yazdığı, yedilik dizelerle yedi kıtadan oluşan uzun ve tanınmış şiirlerinden bi ridir. Bu şiirde de ‘Bir gülüşü olsun gö rülmemiş kadın’ bir parıltı gibi akşam saaderinde görünüp yiter. Bu yitişler için şair: ‘Ey ömrümün en güzel türküsü al danış’ derken; ‘ölümsüzlüğün aynasın da’, ‘sevdaların anıların uyanma vaktin de’ yeniden canlanacağını bilir. Aşkta ihaneti de tanıyan şair: ‘Ey unutuş! Kur tar bu gamlardan beni’ dizeleriyle biten serüvenin anılarından da uzaklaşmak is ter.
Anıların kapıları hep geceleri aralanır, hasretleri çoğaltan, hüznü çoğaltan da onlar.. Ay ışığında güzel bir yüz anımsa nır, yazların sonbahara göçüyle biten sevgiler duyumsanır.
‘Yaz Göç Ediyor’ da: ‘Hiç kuşkum yok ki, sen şimdi kalbimde/ Bir kış uykusuna yatan böceksin’ diyerek onu mevsimler boyunca seveceğini söyler.
HEM ESKİ HEM DE YENİ
Dıranas şiirinde ulusal ve evrensel şi irin izlerini hemen yakalamak
mümkün. O tarihten izler sür se de kederi tanıyıp kadere inanarak aşkın izini sürer. Kendi dünyasmm dışındaki yaşamlar, aşklar onun teması değil. Dıranas şiiri bireysel du yarlığın, estetik kaygılarla, ta rihsel estetik ve söz dizininden de kaynaklanan bir şiir. Bu açı dan bakıldığında hem eski, hem de yeni hâlâ. Şiirlerinin temasının lirik ve coşkulu bir özlemle aşk olması ise roman tizmi, yaşama sevincini, sevil mek ihtiyacı içinde olan insanı, okuyucuyu onun şiirlerine yö neltiyor.
Bireyin iç dünyasını, güzelli ğe duyulan hayranlığı, tarih, doğa ve metafizik temalarını; Baudelaire’den ve halk şiirin den yararlanarak, destansı bir söyleyişle dile getiren A. Mu hip Dıranas şiirinde yer yer de
A. Haşim şiirinden benzerlikler görülür.
'Ve sen , güneşi altın bir manto gibi giye rek
Eteklerinde bir yaprak nehri sürükleyerek tik yağmurlar altında ve son çiçekler üs tünde
Oynar gelin gibisin bu göçebe dükünde. ’
Bahar gökleri, Kar, Yeni Bir Yaz Umu du adh şiirlerinde ise biraz bezginlikle birlikte kapalı bir hüzün ve hiçlik duygu su sezinlenir. ‘Fahriye Abla’ şairin beste lenmiş, filmi çekilmiş en çok tanınmış şi irlerinden biri. ‘Kezban’ da ise:
‘Aşkın avlandığı bir zaman Sevinçli m evsim i hasadın
Ozanmış döşeğine Kezban Uyurdu saçları darmadağın ’
O. Veli’ nin ‘Cımbız’ı anımsanırken; ‘Uyku’ şiirinde (günah, melek, ruh..) mistik imgeler netlik kazanır. Bunca sev dadan sonra yorgun düşen şair; ‘Günler geçiyor, günler;/ Pişmanlığa sürgünler/ gibi geçiyor günler’ dizeleriyle zamanın geçişinden duyulan hüznünü ve pişman lıklarını duyumsatır. ‘Doğrulun mezarla rınızdan/ Boş yere harcadığım günler’ dizelerinin yer aldığı ‘Heyhat’ şiiri başlı başına pişmanlığı, keşkeleri imler..
‘Rüya, Ağrı, Elif, Osman Binbaşı’ baş lıklı şiirlerinde mistisizmin yanı sıra halk söylemi, halk şiiri etkileri yoğun olarak ofcaya çıkar. Rüya’da: ‘Birden küçük ço cuktum anne dizinde/ bir yazılar vardı annemin yüzünde/ Denizlerden yüzüme
vuran esinde/ Diz üstü tanrıya dua edi yordum’ derken; uzun ve destansı bir şiir olan ‘Ağrı’da: ‘Vardım eteğine, secdeye kapandım’, ‘Yolcusu olduğun nihayetsiz- îiğın/ Bir ucu Allah’ta ve sende bir ucu’ der. ‘Bir kavsin altında şehir’ ve ‘Sofra’ şiirlerinde de benzer mistik söylemlere rastlanır.
‘Ağrı’ şiiri Dıranas’ın tüm düşünce ya pışım, inanç boyutunu, yaşama bakışını özeder. Aşkla dinsel inancı yan yana yü rüten şair; son şiirlerinde daha sık eski türk söylencelerinden şamanizmden, akıncılardan, Ortaasya yaşamından söz eder.
‘Kimbilir şimdi nerde? Hangi yıldızda? Ve hangi obada? içtiği kımızda Beni anar mı ki o, dişi kahraman?.. ’
Dizeleriyle tarihini sezdiren Dıranas; ölmek istediği yerin de Türkiye olmasını diler.
'İçimde sanki sen esersin Tanrım, Garip kişi kuş ola, Seni bir yerde bulmak için Kendini dağdan aşağı sala’
‘Maşar Dağı’ başlıklı bu şürde Yunus söylemi karşımıza çıkarken ‘Mektup’ un: ‘dost dost diye deli derviş gezdiğim, bir
ağladığım bir güleyazdığım’ dizelerinde de Âşık Veysel sesi duyumsanır.
Dıranas şiiri topluca değer lendirildiğinde; ulusal ve ev rensel şiiri iyi bilen, zaman za man da onlardan etkilenen, yurduna ve değerlerine bağlı, ana dilini sadelikle kullanır ken ona coşkuyla başka tatlar katan bir şair çıkıyor karşımı za. Ne var ki ilk şiirlerinde se vinçle, özlemle anılan aşklar, geceleri bahçelere buluştuğu sevgililer son şiirlerinde kir lenmeye başlar. Utanç bulaşır anılara, pişmanlık uzar.
‘Zevk, o yosma kadın eski bir bahçede
Ayaküstü günah işlenen g e ced e
Bir susuzluk kadehi sunmuş tu bana’
‘Ağrı’ da bunları söylerken; ‘Bir tren yolculuğu’ adh şiirinde: ‘Kin duyulmuş bir gün, sevilmiş bir gün/ dudakları nef- rede, aşkla öptüğün’ diyerek aşkı nefret ve pişmanlıkla anımsar.
Yaşananlar utançla anılırken; sıkıntı ve ölüm imgesi de son şiirlerde karşımıza çıkar.
‘Zaman kesin, bağışlamaz! / Bulur be ni; ben ölürüm’ , ‘Her şey uyuduğu za man/ Kıracak zincirlerini/ Gecede uya nık duran.’..
‘Gün Ucunda’ adh bölümdeki ‘Parça lar 1,2,3,4’ şiiri ise bir bakıma Dıranas şi irinin özeti gibidir. ‘Yorulmuşum, yorul muşum, kelimelerde’ diyen şair:
‘Doğa; gelip gelip üstüme ordu ordu Öyle güzeldi ki hayat, doyulmuyordu Soluk almaya, şarkı söylem eye, seyre İçmeye, aşka, yatmalara, ölm elere’
Dizeleriyle yaşam tutkusunu dile geti rir.
‘Görev bitti. Boş artık, kim ya da ne olu ş...
Ne Ahmet’im artık, ne Mehmet, ne de du rm u ş...
Aşkların ve yaşamm unutulduğu, unutturulmaya çalışıldığı günümüzde, şi irimizin geniş penceresinden güller at mayı sürdüren; ‘En sevgiliye, en iyiye, en güzele’ diyen şaire.. ■
Şiirler/ Ahmet Muhip Dıranas/ YKY/ 161 s.
Dıranas
şiirinde
ulusai ve
evrensei
şiirin izlerini
hemen
yakalamak
mümkün. 0
tarihten
izler sürse
de kederi
tanıyıp
kadere
inanarak
aşkın izini
sürer. "
C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 7 8 5İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi