• Sonuç bulunamadı

Aziz Nesin'in son iki günü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Aziz Nesin'in son iki günü"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

11 TEMMUZ 1995 SALI

7 7

5

/

5 9 ^ 9

ANKARA NOTLARI

MUSTAFA EKMEKÇİ_________

Aziz Nesin'in Son İki Günü...

Aziz Nesin, Çeşme’ye gitmeden önce, İstanbul’daki evinde, bir bölük arkadaş konuşuyorduk. O ralp Basım, Güralp Basım, Yıldız Sertel, savunman Hilm i Durudo-ğan da vardı. Aziz Nesin ile Ayben Kop, akşam yeme­ ğini yemişler, sofradan kalkmışlardı.

Gerçekte, Aziz Nesin, Foça’dan Bodrum’a geçecekti. Arkadaşlar önerilerde bulunuyorlar:

- Air-condition’ı, soğutması olmayan otellerde kalma­ masını öğütlüyorlardı. Aziz Nesin:

- Kalmam zaten, diyordu, bakın sonın, otelde soğut­ ma yoksa gitmem! (Sonradan Bodrum’un iptal edildiğini öğrendim.)

Çeşme’den N ecip Y anm az adında bir okur aradı. Aziz Nesin’in son günleri ile İlgili bilgi vereceğini söyledi. Aziz Nesin, Çeşme’ye, Kardiya Oteli’ne gelince Necip Yanmaz’dan, Cumhuriyet Gazetesini istemiş. Necip Yanmaz, şöyle anlatıyordu:

- O gün imza gününe gidecektik, öğleden sonra 3-4 dolaylan. Neyse, eve gittim Cumhuriyet'i arayıp buldum. Sizin “ Aziz Nesin’in Çağrısı” yazınız vardı. Aldı, yazıyı okuyacaktı. Yorgundu, okuyamadı. “ Neyse dönünce okurum” dedi, ekledi: “ Galiba bu yazıyı hiç okuyama­ yacağım.”

- Hadi yav!

- Yani, çok uğraştı; çünkü daha önce de denemişti. Sonra odaya göndertti, öylesine gitti. Sonra da akşam olanı biliyorsunuz. Yazıyı okuyamadı!

- Allah Allah! Peki, bu Kulüp Kardiya’da air-condition var değil mi?

- Yok!

- O da onu rahatsız etti tabii.

- Evet, bizim o kadar rahatsız olduğundan haberimiz yoktu. Kendisi de hiç umursamıyordu. Geldiler buraya...

- Siz ne iş yapıyorsunuz?

- Ben burada acente sorumlusuyum. Fransız turistleri organize eden acente, “ Paşa Tur” buraya turist getiri­ yor, ben de onlarla ilgileniyorum. Aziz Nesin’in gelişinde

de ben yardımcı oldum. - Evet, geldiler... diyordunuz...

- Geldi akşam, ertesi gün denize girdi, hatta geldiği akşam bir şişe rakı içtiler birlikte...

- Ayben (Kop) Hanım’la?

- Evet, yani ben anlam veremedim, böyle... - Bir şişe dediniz, küçük şişe mi?

- Büyük şişe aldılar, ama ne kadar içtiler bilmiyorum. - Keyiflendi de belki!

- Keyiflendi! Denize nazır oturdular. O akşam tas ke­ babı, salata, meyve yedi. Hatta, ben içkiyi Wan düşün­ mediğimden teraslanna güzel yemek servisi yaptırdım. Aziz Bey, bana “ Necip, rakı var mı?” dedi. Ben bir şa­ şırdım. Tabii o da şaşırdığımı görünce “ Merak etme, ben içerim!” dedi. “ İyi hocam!” dedim, hatta eşine bak­ tım, o anda o da “ olur” işareti yapınca “ Peki hocam!” dedim, rakıyı getirttim. Güzeldi o akşam, ama bence asıl onu yoran deniz oldu. Çok denize girdi. Sıcak altında sabah girdi, öğleden sonra girdi; sürekli denize giriyor­ du. yani asıl bence, onu yoran o oldu. Rakıyı içmekten Wan pek de etkilendiğini sanmıyorum. Çünkü, zaten alı­ şıktı herhalde, ama denize çok girdi. Sonra, odasından lobiye kadar yürüdük, akşamüstü 4.30 civan; 200 metre yürüdük, imza gününe gidecek, yanm saat oturup din­ lendi, çok yorulmuştu. Pek de keyfi yoktu aslında; yazı­ nızı da o zaman istetti. Aziz Bey’e, “ İsterseniz hocam, geç saatte çıkalım!” dedim, Hanımefendi “ İyi olur” de­ di. Ama, Aziz Bey itiraz etti; “ Hayır, şimdi okuyucular gelmiştir, beklerler beni, bekletemem!” Onun üzerine gittik? Buradan Alaçatı’ya gittik birlikte. Bizim otelimiz, Alaçatı’ya 15 km... Ayben Hanım, “ Nasıl, sıcak mı ora­ sı” diye sordu... Orası, ağaçlann altı serin bir yerdi. Ora­ da oturdu, imzalamaya başladı. Ben de arkadaşımın sa­ tışları artsın diye altmış tane kitap aldım. Aziz Nesin, “ Yorgunum, yarın imzalarım!” dedi.

- Imzalayamadı!

- Imzalayamadı tabii. Ahm et Piriştina gelip onu aldı, giderken çok rahattı. Beş saate yakın otele dönmediler. Yani, İstanbul’da olsaydı, bu şekilde olmazdı. Biz kendi­ siyle, son iki gün yan yana iki-üç saat geçirdik. Şimdi birçok şey aklıma gelmiyor ama...

- İmza sırasında Sadun A ren ile M unise A ren de gelmişler...

- Ben götürdüm, yarım saat sonra ayrıldım, bilmiyo­ rum.

- Kalabalık mıydı okurlar?

- Kalabalıktı çok, “ Hocam, dedim, arzu ettiğiniz za­ man çağırın beni” , “ Tamam, dedi, Ahmet (Piriştina) ge­ lecek, gerek yok, akşam geliriz” . Hatta ilk gün rakı iste­ yince, “ Hocam, dedim, bu akşam sizi baş başa bıraka­ lım, yarın Çeşme’ye gidelim, birlikte rakı içelim! Balık yi­ yelim” , “ Tamam, memnun olurum!” dedi, “ Arkadaşım Ahmet davet etmiş oraya gitmek zorundayım, kusura bakmayın!” dedi. Birçoklarından Aziz Nesin’in kaprisli olduğunu duymuştum ben, ama kesinlikle öyle, en ufak bir şeyle karşılaşmadım. Mesela, geldiğinde birçok ko­ nuda Ayben Hanım, özellikle onu korumak için, bazı şeyleri beğenmezken, o, “ Her şey çok güzel, teşekkür ederiz” diyor, defalarca teşekkür ediyordu.

- Evet ama, air-condition yok otelde!

- O kadar sıcak yoktu, 30 derece filandı. Bir hafta ön­ ce kırk dereceydi. Onun kalabileceği tek otel vardı, Al- tınyunus! Akşam kendisine vantilatör filan verdik, ama bu klimanın yerini tutamaz. Denize girip güneş altında kalması çok etkiledi onu. Çeşme’ye gelirken de “ Ben deniz kıyısında bir otel istiyorum, denize gireceğim” cfe- miş... (Necip Yanmaz’a teşekkür ettim. Konuşmamız bu­ rada bitti.)

Nesin Vakfı, Aziz Nesin’in vasiyetine uyarak, yakılma­ sını istediği mektuplann yakılmasını kararlaştırdı. Önce­ ki akşam da uzun tartışmalar sonucunda yaktı. Yönetim kurulu üyelerinden Oralp Basım, toplantıyı terk etti. Yö­ netim kurulu üyeleri şöyle: Şinasi Acar(Başkan), Fırat A yku t, Gülten D ayıoğlu, Ali N esin, A rm an Onaran (savunman), Nüzhet Ak (Mimar, sayn olduğundan katı­ lamadı). Toplantıya, üye olmayan A hm et Nesin de ka­ tıldı.

Yakılacak olanlan, neden Aziz Nesin yakmamıştı da vakıf yönetimine bırakmıştı? Mektuplar saklansa olmaz mıydı?

Referanslar

Benzer Belgeler

bir mezhebin veya fakihin görü§ünün doğruluğu ispatlanmaya çalı§ılmaktadırP Tahricu'l-fun} ale'l-usul tarzı eserlerde böyle bir gayeye çoğu zaman

a) Öncelikle Nur suresi 35. Eğer Allah, zatı itibariyle nur olsaydıbu izafetin bir faydası olmazdı. b) Eğer Allah'ın göklerin ve yerin nuru olması, hissedilen

Ulusal Kurtuluş Savaşımızın temel ilkelerine yan çi­ zen zamanın devletlilerini kırk sekiz yıl önce bu sa­ tırlarla uyaran Aybar’a verilen ödül, Zincirli Hürriyet’i

değer bulunan Süheyl Ünver'e 1 mil­ yon liralık parasal ödülü ön ü -,. müzdeki günlerde d ü zen len ip cek bir törenle v erilecek

nazesi Çarşam ba günü Şişli ca-“ miinde öğle namazı kılındıktan sonra gazetemize getirilecek ve burada kendisine son saygı du­ ruşu yapıldıktan sonra

Hat­ tâ, (Resimli Kitabın) bir fotoğrafçısının elinden makinesini bile aldılar. Fakat ben işi bir çalımına getirdim. Bir ağaca tırmandım istediğim gibi

bfl- * “ ■ hassa roman, hikâye dışında •debiyat üzerine İleri sürülmüş ö - klrlerin, terüddleria kitap halinde pek az müşteri buluşa bir çok

Bu çalışmada; orta tabakada okume yerine kızılağaç yada kayın kaplama kullanılması durumunda okume kontrplakların bazı özelliklerindeki değişmeler ile