Gölge oyunu ve kukla sanatçısı Hadi Poyrazoğlu için 75.sanat yılı dolayısıyla bir jübile düzenlendi
A . N K A R A (CumhuriyetBürosu)- “Yedi yaşında, Kavuklu arkası Zenıbilli’yi oynarken Ab- dülrezzak’tan bir tokat yedik. O tokadın taçbvla 75 yıl devam et tik.”
Sohbetimizin ilk on beş daki kasında “Hadi Amca” demekten kendimizi alamadığımız Hadi Poyrazoğlu, 1901 yılında İstan bul’da Cinci Meydam’nda yediği tatlı tokatla başlamış orta oyunu na, kukla vekaragözc. Sonra “ate şin bile üşüdüğü” soğuklarda kumpanya turneleri, A tatürk’le kurulan rakı sofraları, komik-i diyarda bin türlü macera... To kalın kerameti neyse, bitmemiş çilesi, vazgeçmemiş bu düşten. Katırlar üzerinde köylere “dram” taşıdıkları, masaları bir leştirip sahne yaptıkları günleri anlatırken gözlerinin hala ışı klanmasına bakılırsa yanda bı rakmaya da niyeti yok. Biz de sorduk neymiş diye bu tokat, yanıtı kolay, suçlu da değil hani. Abdürrezzak sormuş, kapıyı ka pattın mı evladım diye, o da evet demiş alelacele.
- E, o zaman anahtar nerede evladım?
- Kapının üzerinde bıraktım. - Olur mu canım.? A nahtar kapının üzerinde bırakılır mı?
- Hırsız gelirse kapıyı kırmasın dedim.
Hadi bey, kafasına inen sihirli tokatla, bugün en eski orta oyun cu. Fakat marifetleri bununla bit miyor elbette. İşin içine, perde-i hayal, ip cambazlığı, hokka bazlık ve “diplomatlık” da
giri-PORTRE
HADİ POYRAZOĞLU
Geleneksel Türk Tiyatrosu na büyük emeği geçen gölge oyunu ve kukla sanatçısı Hadi Poyrazoğlu nun 75.sanat yılı dolayısıyla jübile düzenlendi. Midilli adasında 190! yılında doğan Hadi Poyrazoğlu, Kara göz ve kukla oyunlarına ilgi duy ması nedeniyle, 9 yaşında Kara göz Saffet in yanında kukla oy- natıcılığını öğrenmeye başladı. Daha sonra Hayali Küçük A li’ nin yanında çalışmalarını sür dürdü, Karagöz oynatmayı öğ rendi. Hokkabaz Marko'dan hokkabazlığı öğrendi. Devletbü- yüklerinin huzurunda karagöz ve kukla oynattı. Halkevlerinin kapatılmasından sonra turneleri bırakarak 1951 yılmda Anka ra’ya yerleşti ve Dörtyol A He Çay Bahçesinde kukla oynat maya başladı. Bu bahçede 15 yıl çalıştı.
yor. Diplomatlık nerden derseniz, Hadi beyin yanıtı şöyle:
“Kukla sanatçısı, terzi olacak, ressam olacak, heykelci olacak en önemlisi ra hat konuşacak, yani iyi bir diplomat ola cak.”
Peki ya eskiler? Keyifli bir huzurla başladı anlatmaya:
“Oho, o zamanlar başka tabii. Paranın para olduğu zamanlar. 70 yıl önce İstan bul'da hokkabazlıkla başladık bu işe. Ka- dırga’da. Cinci Meydanı’nda, Ihlamur'- da, Büyükada'da büyük parsalar top lardık.
İlk zamanlarda, karagözü Türkler, kuklayı Yahudiler, tuluatı Ermeniler ya pardı. Biz bu işleri onlardan öğrendik. Ben de Marko ile başladım ip cambazlığı na. Marko dediysem, bizim Marko; Ba lansı Ahmet'in dedesi. Tel ve urgan üze rinde yürürdük. Tel düzdür, düz basarsın, urgan döner yan basarsın; kolaydır.” İp cambazlığı öyküsü çok uzun, incelikleri bir sürü. Bu uzun öyküye girip çıkan ad larınsa haddi hesabı yok: Eskişehirli Hüsnü, Ali Belendi, Adanalı Neemi, Os man Darcan ve niceleri... Bugün hepsi bir servinin gölgesinde. Uzun öyküde hüzünlü bir soluk aralığı ve devam edi yoruz; Hadi Amca devrilen hükümetleri anlatıyor.
latmam da.” Gülüşmelerinin arasına tek parti dönemini sıkıştırıyoruz, İsmet İnö- nü’lü yıllan. “Halkevlerinde geçiyordu ömür. O dönemde Yunus Nadi ile de tanıştık. Çok yakın dostumdu. Sonra Er dal İnönü’nün sünnet düğününde oy natmıştım karagözü. Çok izledi beni siya siler. İsmet İnönü, Celal Bayar, Refik Ko- raltay, Cemal Gürsel, Semih Sancar, Fahri Korutürk daha kimler var kimler. Sonra Demokrat Parti dönemi geldi bi zim iş bitti. Halkevlerini kapattılar, kaldık ortada. Ben de kalktım geldim An kara’ya. Dörtyol Çaybahçesi’ndc 17 yıl
karagöz ve kukla oynattım.”
Kaptan Amca arada bir söze girecek oluyor, Hadi Bey elinde makas, “Kese rim bak bıyıklarını” diyor. Güç bela ko nuşuyor Kaptan:
“Hadi, bu işin çınarıdır. En eskimiz odur. Onun bildiklerini kimse bilmez.”
I
Çalışmaları Kültür
Bakanlığı arşivinde
“Sarılıkçı Vasil diye bir Bulgar kadını ndan öğrendim bu işi.
İş dedimse el çabukluğu” İş dediğin böyle olur:
“Geldi bezzaz / Gitti bezzaz / Görüşe lim biraz / Kırk serçeden kebab olmaz / Olsa da yesek biraz / Ebu Ali Sina’dır pi rimiz / Arif olanlara yoktur sözümüz / Ne sihirdir ne keramet / Eİ çabukluğu mari fet”
Hadi Amea'nın neşesi, yarın yapacak ları gösteriye ilişkin sorularla bölünü yor. Sahne küçükmüş, salon da 500 kişi lik. Ne olacak o zaman? Hadi bey. prob lemi çabucak çözüyor. Düşünürken de. gözlerini kısıyor, dudaklarım kemiriyor.
yann sahnenin burasına şunu koymalı, öbür tarafa da şöyle bir perde koyduk mu...
Onurlu ve bol scrüvcnli bir ömrün ge tirdiği kesintisiz bir coşku...
Şimdilerde. Hadi beyin ağzından dol durulan Karagöz Hacivat muhavereleri ve orta oyunlan. Kültür Bakanlığı arşiv lerine giriyor. Hadi bey. bu kerameti kendinden çınar da, 14 torundan biri olan küçük Hadi'yc karagöz, oynatmayı ve perde gazeli okumayı öğretiyor. Belki arada bir de uykusunda İbiş'in düşlerini görüyor...
I
Giden siyasiler,
kalan Hadi bey
Tam devrilen hükümetlerden, buna rağmen kuklacının hiç bilmeyen çilesin den söz edeceğiz, Kaptan Amca ve oğlu geliyor. Kaptan Amca, Hadi Bey’in 50 yıllık dostu. Hadi Bey'e göre “genç” bir kuklacı 73 yaşındaki Kaplan Amca. 50 yıllık dost .içeri girer girmez, “Onlara,” diyor, “çapkın olduğunu anlatmadım,
an-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi