• Sonuç bulunamadı

Ölümünün otuzuncu yıldönümü dolayısiyle:Ömer Seyfettin ve fikir hayatımız

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ölümünün otuzuncu yıldönümü dolayısiyle:Ömer Seyfettin ve fikir hayatımız"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ö l ü m ü n ü n

otuzuncu yıldönümü dolayısiyle

Ömer Seyfeddin ve fikir hayatımız

6-5

Sîîo

Yazan

M. Nermi

nsanlık tarihinin öyle sessiz kah­ ramanları vardır ki: devirleri, kaygısız bir gölge gibi, yanların­ dan geçer ve onların çözülmesi güç Şahsiyetlerini gelecek nesillerin an­ layışına, tefsirine emanet eder. Ömer Seyfeddin (1884-1920) bunlardan bi­ ridir işte. Yakın dostları, hayranla­

rı, okuyucuları o-nun şakalarını, gü­ zel şiirlerini, toplu­ luk hayatımızın derin renklerinden örülmüş hikâye­ lerini bilirler ve severler. F a k a t al-danmıyan, direnen bir bakış; bütün şakaların, şiirle­ rin, hikâyelerin ö-tesinde bambaşka bir Ömer Seyfed­ din görebilir, fırtı-nalariyle, akıcı bir ümit müjdeliyen kıvılcımlariyle baş başa kalmış, ya­ payalnız bir Ömer Seyfeddin. Onun dudaklarındaki gü­

lümsemeler, kayaları arasında dövü­ nen dalgalı benliğinin birer maske­ sidir. Bomba, Bahar ve K elebekler, Hürriyet Bayrakları, Kaşağı, ilh. gibi

hikâyeler, uçsuz ve bucaksız kaosunu yaratıcı acısiyle işliyen böyle bir benliğin armağanıdırlar.

Yalnızlık, öteden beri ruh dürülü­ şünün, mânevi derlenişin, olgun sez­ ginin beşiği olmuştur. Ömer de bu seslenmiven varlık tenhalıklarından geçm iştir: Dağ eteklerine sığınmış hudut karakolu; Ömer’in Sina’sidir.

Yanında bir kaç Türk askerinden başka kimse yoktur. Ömer, orada, bir vatan bekçisidir. Bu geniş yal­ nızlığın ortasında onun görünmiyen heybetli bir arkadaşı vardır: Kendi tarihi, Türk tarihi. Yakoıit hudut karakolu, şair Ömer Seyfeddin’e şe­ refini koruduğu milletinin mukadde­ ratını sezmek fırsatını vermiştir. F a ­ kat o, gizli bir elin saray duvarına döktüğü ateşten yazıyı seyreden son Babil kıralı gibi ürkmemi?, ümidini kaybetmemiş ve bizi en karanlık günlerimizde aydınlığa kavuşturacak yolları aram aya başlamıştır.

Şakacı Ömer, sonsuz üzüntülerini

cancağısım'lara, gönül alıcı gülüm-

'semelere büründüren" Ömer"; anlaşıf-ması güç kitaplar okuyan, etüdleı yapan, düşünen bir insandır. K ara­ koldan karakola, kışladan kışlaya taşınırken sandıklar dolusu kitapla­ rından hiç bir zaman ayrılmamıştır. Bunların arasında romanlar da v ar­ dır, büyük Fransız mütefekkirlerinin eserleri de. F ak at o, dostlariyle ko­ nuşurken bunlardan bahsetmek lü­ zumunu bile duymamıştır. Bu, bel­ ki, Ömer Seyfeddin’in çok ehemmi­ yetli ayrı bir benlik cephesini istedi­ ğimiz gibi derinleştiremeyişimize se­ bep olmuştur. H attâ Ziya Gökalp, ondan bahsederken, bir kere bana, gülerek demişti:

— Ömer, bizim Nasreddin Hoca-mızdır.

F a k a t Ömer’in Genç K alem ler'de

çıkan Yeni Lisan başlıklı yazısını dikkatle gözden geçirenler (Ömer Seyfeddin, hayatı-eserleri: Yazan Ali Canib Yöntem, sayfa 125-133) onun fikir hayatımızdaki büyük rolünü kavram akta güçlük çekmezler. Za­ man, bizi, bu yazıdaki fikirlerin bir çoğundan uzaklaştırmıştı!’. Biz şim­ di başka türlü, düşünebiliriz. F ak at 1908 Tiirkiyesinde bu yazı, sezgili gençliğin gönlünü yeni bir alevle tutuşturmuş ve ona varlığının bütün kaynaklarını seslendirmiştir. Bunu daha iyi anlıyabilmek için arkam ız­ da kalan yüzyıllara biraz uzanmak lâzımdır. Osmanlı Devleti'nin ilk ku­ ruluş günlerinden beri, benliğimizde, kendimizden olmıyan değerlere, kül­ tür dünyalarına doğru bir sarkma laşlamış ve biz, boyuna artan bir hızla, kendimizden uzaklaştıkça u-zaklaşmışızdır. Temelini kaybeden topluluk hayatımız, zamanla, bir

muamma haline gelmiştir. Ahlâkı­ mız, hukukumuz, edebiyatımız, kısa­ cası, bütün varlığımız gölgeleşmiş, daha doğrusu, yabancı bir dünyanın her türlü hayat dinamizminden sıy­ rılmış hürriyetsiz ve boş bir gölgesi olmuştur. Ömer Seyfeddin’in Yako-rit hudut karakolunda yaratıcı ha­ yaliyle gördüğü ve

Genç Kale »ıler’de

canlandırmaya ça ­ lıştığı korkunç tablo budur işte. Dilsiz, kültürsüz, benliksiz bir impa­ ratorluğa biz nasıl yeni bir hayat muhtevası verebi­ liriz?

Ömer Seyfeddin,

Genç K alem ler’de

çıkan yazısında

Yeni bir Diriliş’in

yollarını gösteri­ yor. Yollarını, di­ yorum, çünkü Ö-m er’e göre Türk­ lüğün dâvası, tek-cepheli bir dâva değildir. Dilimizi kurtarm aya çalı-bir kütlür benliği de yaratm ak zorundayız. Kendi aş­ kımızı, kendi sevincimizi, acılarımı­ zı, ruhumuzu dile getiren bir edebi­ yat lâzım bize. Ömer, bundan ne an­ ladığını yazısında söylemekten hiç çekinmiyor. Dört kaşlı güzellerden

(çâr - ebrûlardan), miskin ve yaşa­ yışı inkâr eden bir edebiyattan ay­ rılmalıyız artık. Ömer'in istediği bu ayrılış, aynı zamanda, temelleri çok­ tan çürümüş bir cemiyetten de ay rı­ lış demektir. Osmanlılık, her gün, geniş bir kar yığını gibi eriyor ve sızan sular, ayrı ayı-ı yataklardan, bir daha geriye dönmemek üzere, akıyor. Türklük yapayalnız ltalmış-Ömer Seyfeddin

hüviyetsizlikten şırken yepyeni

tır. Müslümanlığın birleştirici kud­ reti artık bir masaldır. Kendimize dönmeliyiz, ’ dilimize ve tarihimizin gösterdiği yola. Sarığı, cübbe ve şalvarı heniiz kutsal faziletlerin ( ?) yanıltmaz işaretleri sanan bir devirde böyle diri bir programla öne atılmak, her halde, ufak bir iş de­ ğildir. İlkönce Ali Canib Yöntem’e gelen bu yazı, Ziya Gökalp’m üzerin­ de derin bir tesir yapmış ve Genç K alem lerin hemen programı olmuş­

tur. Ömer Seyfeddin'in dilimiz için ileri sürdüğü fikirler, bazı yazıcıla­ rımıza göre, yeni değildir. Tek tük şairlerimiz de böyle düşünmüştür! Hele Şemseddin Sami, bu bakımdan, Ömer Seyfeddin’i aratm ıyacak kadar ( ? ) açıktır! Bu gibi fikirleri destek-li.venler, dâvanın daha ziyade göıü-nüşüne göre hüküm verenlerdir. Os-manlıcamn sakatlığını görmek ve sezmek başka, gram eri belli yepyeni bir dilin ■ nasıl kurulabileceğini gös­ termek de yine başkadır. Yüzlerce yıllık -fikir ve kültür hayatımızda karanlık kalmış olan nokta da bu­ dur işte. Ömer, bu noktay* çözüyor ve niçin çözdüğünü de biliyor. Çün­ kü biz Tiirküz. Çünkü biz saxle bir

dil değil ttirkçe istiyoruz, benliğimi­ zin havasını, değerlerini teneffüs eden bir türkçe,. Bu dâvanın zafe­ rinden Ömer, o kadar emindir ki, kendi milli benliğine kavuşmuş Tiirk nesillerini gözleriyle görüyor ve on larıh seslerini işitiyor.

Ömer Seyfeddin’in Yeni Lisan y a- 1

zısı, kültür ve fikir hayatımızın en 1 ehemmiyetli bir dönemeci sayılabilir. 1 Bu yazı Genç Kalemler'de basıldık­

tan sonra Türkçülük cereyanı sis-temlenmiş ve canlı bir muhteva ka­ zanmıştır. Eski edebiyat tanrılarını , tahtlarından indiren bu dil cereya- ' m kendi neslini yaratm ıştır artık. Dilimiz bir taraftan benliğine doğru gelişirken, öte taraftan fikir haya­ tımız da eski skolastik yatağından kurtularak çağdaş ölçülere göre a-yarlanmak imkânlarını bulmuştur. Biz, bütün bu fikir ve kültür kımıl­ danışında Ömer’in büyük izlerini gö­ rebiliriz. Onun için Ömer, fikir ta ri­ himizde eşsiz bir konaktır. Onu da­ ha iyi anlıyabilmek için, bıı bakım­ dan incelemek lâzımdır.

Referanslar

Benzer Belgeler

insanları, arı sağlığını olumsuz etkileyen etmenlerle ilgili var olan bilgilere ve sendromdan etkilenen arı- lar üzerindeki incelemelerine dayanarak dört olası et- men

Spermatogonyal kök hücreler ve Sertoli hücrelerinin ışık ve elektron mikroskobik incelemesinde, nukleus ve sitoplazmik yapıların ve membranların seeding uygulanan

GENÇ ressam Gözde Çobangil’in resimleri, Füzen Sanat Galerisi’nin siyah fonlu duvarları üzerinde, ya­ şamın hareketliliğini gözler önüne seriyor.. Diyarbakır’dan

Aralık ayının sonunda kavuşum nok- tasından ayrılan Satürn Ocak ayının ilk günlerinde, gökyüzünde Güneş’e yakın konumda olacağından, gözlem- lenmesi de mümkün

Melek Lampe'nin oğlu, Güler Behçet'in sevgili eşi, İstanbul Barosu Avukatlarından..

Dokunmatik Ekran (Touch Screen) teknolojisini ve e- ka¤›t esnekli¤ini kullanan bu cihaz, fl›k olmas›n›n yan›nda oldukça da ergonomik; cep telefonu, bilgisayar,

değişmeler ve gelişmelerdir. Hızlı değişmeler ve gelişmeler sonucunda BT örgütler- de neredeyse tüm işlevlerde, süreçlerde ve uygulamalarda kullanılabilir bir konuma

Mustafa Takî, Nevevî’nin (ö.676/1277) mana yönüyle do ru kabul edip sened bakımından zayıf olarak de erlendirdi i, 64 bn Hacer’in (ö.852/1448) ise bütün