• Sonuç bulunamadı

Bir dükkanın tarihi veya sefahetin marifeti mağlup edişi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir dükkanın tarihi veya sefahetin marifeti mağlup edişi"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Bir dükkânın tarihi

veya

sefahetin marifeti mağlûp edişi

ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı m ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı . ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı t ı ı ı ı ı m ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı m ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı t ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı m ı m ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı m ı m ı ı ı ı ı ı ı ı ı

Fikir ve sanata hizmet eden atölyeler günümüzde pek güçlükle ya- |

1 sayabiliyorlar. Bu yüzden güçlü ustalar yetişmiyor. Herkes kolay para f

\

kazanmanın yolunu arıyor; eğlence, zevk ve safa yerleri durmadan ço- i

] ğalıyor. ^ |

I Ama bu, bizde yeni bir şey değildir. Yüz sene önce de böyle idi. I

i Biz aydın olarak bugiin bundan nasıl şikayet ediyorsak, yüz sene önce- î

i nin aydını Ebuzziye Tevfik Bey üstadımız da şikayet ediyordu. 1880 yı- |

i İmda çıkmış Mecmua’i Ebuzziya’dan alıp sadeleştirerek sunduğumuz i

| «Bir Dükkânın Tarihi Ahvali» adlı yazısında üstad bize biraz da o günlerin i

| hayatını anlatmaktadır: 1

• I I I I I I I M I I I I I I I I I I I I I I I I I I I I M I I I I ÖMER KERİM BICIK ■ ı ı ı ı ı ı ı ıı ıı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ıı ı ı ııı ııt ı ı ı l ı ı ı ı ı ı m ı ıı ıı m ı i l l i n m u

D USYA Sefaretinin karşısında bir *■ sokak vardır ki köşesindeki levha­ da «Timoni Sokağı» diye yazar1. Bu Ti- moni sokağında büyük caddeden sapı­ lınca sağ tarafta bir kapı gelir ki ya­ rısına kadar camlıdır. Bugün Yani’nin birahanesi’ne o kapıdan girilir2. Bu dük­ kân dört yanı 6’şar metre genişliğinde bir yerin aşağı yukarı 3,5 metre yük­ sekliği olan bir çatı altında meydana getirdiği bir bodrumdan ibarettir. Nite­ kim içinde gündüzleri en aydınlık hava- vaîarda bile öğleden sonra gaz yanar.

Çoğu zaman birahaneler için böyle basık ve «dükkân» demekten çok «bod­ rum» demeye layık yerleri seçmek bi­ ranın her mevsimde serin bir yer iste- mesindendir, diyorlar. Belki böyledir. Ama bendenizin düşünceme kalırsa bi­ ra içenler daha çok Almanlar olduğun­

dan böyle karanlık ve kasvetli yerlerin içki yeri yapılması onların tabiatına daha uygun düştüğü içindir. Çünkü Al­ man milleti yaradılışları icabı şama­ talı yerlerden çok sessizliği severler.

işte bu birahanenin yerinde, bundan aşağı yukarı yirmi sene önce3 ismini hatırlayamadığım bir Fransız mücelli- cli (ciltçisi) bulunurdu. Bendeniz ise o tarihte on üç, on dört yaşlarında idim. Kitap okumaktan çok, kurduğum ufa­ cık kütüphanemde ciltleri süslü kitap­ lar bulundurmaya hevesim vardı.

O tarihte ise gençlik şimdiki gibi her {1) Ebuzziya Tevfik Bey sokakların yabancı

isimler taşımasını münasebetsizlik say­ maktadır.

(2) 1880 yılında.

(3) 1860 yılında.

(2)

canları istediğinde soluğu Beyoğlu’nda almazlardı. Beyoğlu o zamanlar Müs­ lüman halkın gözünde bir Avrupa şeh­ ri modeli ve zeki bir zatın söylediği gi­ bi İstanbul’un eşsiz bir çarşısı sayılı­ yordu. Hâlâ da öyle olsa gerektir.

Bu sebeple Cumaları4, hele kış gün­ lerine rastlayan Cumaları gençler ak­ ranları ve ahbapları ile buluşarak Bey- oğlu’na giderlerdi. O zamanlar Beyoğ- lu’na çıkmak için tek ve kestirme yol ise (102 basamak olduğu çocukluğum­ dan beri hâlâ hatırımda bulunan) Yük­ sek Kaldırım idi.

MEVLEVÎHANEDEN BAŞLAYARAK...

Beyoğlu seyahatini âdet haline geti- renlerce birinci aşama Kule Kapısı Mevlevihanesi idi. Çünkü o tarihte «Bella Vista» denilen ve buraya devam edenlerin hepsine birden —kimin hatı­ rı kalırsa kalsın— milletin sefih takımı demekten başka bir isim bulmakta zor­ luk çekilen rezalet yerlerindeki ahlak­ sızlık ve fuhuş naralarına kulakları alışmamış olan vatan evlatları bizim milli musikimizi dinlemek üzere Mev- levihanelere giderlerdi.

Mevlevihaneden çıkıldıktan sonra zi­ yaretçilerin bir takımı için ilk uğrana­ cak dükkân (bizim Harbiye Mektebin­ den yetişmiş subaylarımızın hepsince bilindiği üzere) Per Şeron’un gayet ka­ ranlık olan mağazası idi. Çünkü resim yapmak için gerekli şeyleri bu dükkân­ dan başka bir yerden .bulmak kaabil değildi. Bu yüzden gerek asker, gerek sivil mekteplere gidenler resme ait malzemeyi oradan alırlardı. İşte Bey­ oğlu seyahatini âdet edinenlerden bir­ takımının bu dükkâna uğramalarının sebebi budur.

Ondan sonra görülmeye değer bir yer kalırdı ki o da «Aynalı Çarşı»dır. Per Şeron’un o tarihteki dükkânının karşısındaki kapısından girip sola sap­ 28

mak ve hayran hayran aynaya bakıp ortasındaki çatlak hakkında birçok de­ fa görenlerin ilk defa görenlere bilgi satmaları âdetleri idi. Vaktiyle bize de böyle bilgi verenler bulunduğu için biz de ilk gören arkadaşlardan aldığı­ mız gibi satmakta kusur etmezdik. Sonra iki taraftaki dükkânların vitrin­ lerinde sergiledikleri nefis şeyleri sey­ rederek ve her iki pencere arasındaki boşluğu örten aynalara (güyâ kimseye sezdirmeden) yarım bir göz atarak fe­ simizi, boyunbağımızı (Pardon, o tarih­ te ne boyunbağı takmak, ne de «Par­ don» lafını kullanmak henüz yayılma­ mıştı) düzelterek, cadde tarafındaki kapıdan çıkardık. Bendeniz Beyoğlu'nu yedi sekiz yaşlarımda iken Aynalı Çar- şı’ya kadar bilirdim. Benim yaşımda olan ve lalası veya babası, yahut ağa- beyisi ile gezmeye çıkan öbür çocuk­ ların de Beyoğlu’nu oradan ibaret bil­ diklerinde şüphe yoktur. Bu yüzden orası seyahatin sonu veya dönüşün başlangıcı idi.

ESKİ İSTANBUL’UN TERZİLERİ Bundan yirmi beş sene önce5 bugün hanımlarımıza kadar herkesin bildiği «Bonmarşe»yi o zaman yüzde doksanı­ mız bilmezdi. Vefat etmiş olan terzi «Mir» vardı. Fakat şıklık bu dereceler­ de yayılmamış olduğundan Tarakçılar­ daki terzilerden Gülmezoğulları, Ya- mandi’ler hemen hemen Mir kadar alış­ veriş ederlerdi. Madam Tereza, Ma­ dam Dömelvil gibi modacılar o tarihte de vardı. Fakat «Şık» kelimesinin Türkçemizde ifade ettiği gerçek mana­ nın tam karşılığı durumundaki hanım­ lar o tarihte pek az olduğundan dedi­ ğim modacılara bir iki tanınmış aile­ den başka hiç bir Müslüman aile elbi­ se kestirmeye gitmezdi.

(4) O tarihte hafta tatili cuma günü idi. (5) 1855 senelerinde.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

( … ) Deprem, sel gibi afetlerde yardım istemek için 122 numaralı telefonu ararız.. ( … ) Yaşadığımız yer neresi olursa olsun kendi sorunumuzu

Hacettepe University Faculty of Medicine, Department of Obstetrics and Gynaecology, Ankara, Turkey Objective: To evaluate the effectivity and safety of misoprostol induced

Gereç ve Yöntem: 2009-2013 yılları arasında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Prenatal Tanı ve Tedavi Merkezi, İstanbul Anadolu Sağlık Merkezi ve Zeynep Kamil

Sözel Sunumlar SS-12 Fetal Kalp Taraması için Dört Oda Görünümünün Yetmeyeceğine Dair Vurgu: Prenatal Dönemde Saptanan Trunkus Arteriosuz Tip 1

Türkiye Maternal Fetal Tıp ve Perinatoloji Derneği Üyesi.. Nigar Kamilova, Prof. Nigar Kamilova, Prof. Yalçın Kimya) 16:40-17:20 Obstetrikte Doppler Ultrasonografi

OP-016 Maternal serum glycosylated hemoglobin ve açlık plazma glukozu’nun düşük riskli gebeliği olan Türk kadınlarda ilk trimesterde gestasyonel diyabeti

Türkiye Maternal Fetal Tıp ve Perinatoloji Derneği XI..

Gruplama yapılırken, benzer şekil ya da renkte olan uyaranlar, benzer oldukları için birlikte algılanırlar.. Aynı şekilde birbirine yakın olan uyaranlar zihnimizde