-î- Rt, kahverengi gözlü genç kız şikâyet I ediyordu:
— "Bana, bu yaşta kadın denilmesine kızıyorum. Bakın ağzıma, daha yirmi yaş dişlerim bile çıkmadı! Seçimde, yaşım küçük olduğu için rey veremedim. Kon tratlarımı da 18 yaşma girmediğimden hep annem imzalıyor".
Bu sırada sokaktan bir satıcı geçiyor du. Genç kızın annesi ona dönerek:
— "Kızun sana elma şekeri alayım mı?” dedi. Pencereyi açtı, seslendi. Adamdan bir tane kırmızı boyalı elma şekeri al dı ve genç kıza verdi. Genç kız, Türk sinema yıldızlarının en genci Türkân Şo- rav'dan başkası değildi ve sabahtan beri karnının açlığından bahsediyordu. Nihayet kızının ısrarlarına dayanamıyan annesi masayı her zamankinden daha önce ha zırlamak zorunda kaldı. Bir taraftan da tembihatta bulunuyordu: "Şişmanlıyor sun; sana ekmek yasak” . Durdu. Kızını şöyle bir süzdükten sonra sözlerine de vam etti: "Bu yaşta 67 kilo geliyorsun. Görülmemiş bir iştahın var. Sinema ar tisti dediğin güzel vücutlu olmalı... Sa dece güzel yüzle iş bitmez".
Bu sırada kapı çalınmıştı. Genç artis tin annesi Meliha Şoray kalktı; açmaya gitti. Türkân Şoray bu fırsatı kaçırmadı. Annesi görmeden hemen bir dilim ekmek aldı. Köfteleri bırakıp ekmeği katıksız olarak yemeğe başladı. Annesi gelinciye kadar dilim bitmişti. Tabaktakileri de bir solukta mideye indirdi.
Annesi gelip de boş tabağı görünce: — "Yeter a rtık ” dedi "Zaten mutfakta da yemek kalmadı".
Daha sözünü bitirmeden gene kapının zili çalınmıştı. Annesi kaybolur kaybol maz, Türkân ayağa kalktı, terliksiz ayak larının ucuna basa basa mutfağa koştu. Kapıda Meliha Şoray elektrikçiyle konuş maya dalmıştı. Türkân masaya taşıdığı köfteleri atıştırmaktan nefes bile alamı yordu. Bir yandan da "Aman, annem görmesin” diye işaret ediyordu. Sebze, pilâv, meyvadan sonra kahveyi içerken Türkân Şoray:
— "Turşuya bayılıyorum, tatlılara eli mi sürmüyorum" dedi.
Kanapede ayaklarını altına alıp oturdu: — "Haydi birer sigara tüttürelim " de di. "H a, bakın vücut ölçülerimi söyle mekten de nefret ediyorum. Ağırlık şu kadar kilo, kalça bu kadar santim... in sanların değeri santimle, kiloyla ölçülebi lir mi? Bence bunlar çok komik!...
Giyim-kuşam, süs konusunda da kendi ne mahsus fikirleri var:
— "Hayatımda ancak dört defa berbe re gittim, dördü de filim içindi. Elimden gelse saçımı bile taramıyacağım. Zaten saçımı kendim keserim. O kocaman şey ler var ya, hani berberde saç kurut mak için kafamıza geçiriyorlar. Berber dükkânı altüst oldu gene saçlarımı onun içine sokmadım. Topuksuz, düz pabuç ları, dar etekleri, spor ceketleri tercih ederim. Ruj ve rimelden başka şey kul lanmam. Yalınayak evde dolaşmak çok hoşuma gider, onun için terlik almıyo rum ".
Kapı çalındı, bu sefer postacı gelmiş ti. Annesi mektupları getirdi. Türkân he men birini açtı. Okurken "fiyyuuut” diye bir ıslık çaldı.
— "Şuna da bakın: ‘Perdede sizi bir, iki saat görmek bana pek az geliyor. Bir imzalı fotoğrafınızı yollayın da doya doya bakayım' diye yazmış, tzmirde hemşire Aysel Öziş... Ah bu hayranlar... Hepsine fotoğraf gönderiyorum. Bazıîanna da ce vap yazıyorum. Şu da beni Orhan Gün- şiray’dan kıskamyormuş. 'Onunla evlenir sen kendimi öldürürüm ’ diyor... Bak şu işe...'''
Annesi Meliha Şoray, bu sözler üzerine Günşiray bahsini açtı:
—- “Orhan Günşiray, evimize geldi, benden kızımı İstedi. Fakat ben reddet tim. Kızımı çok iyi tanırım. Kiminle me sut olabileceğini bilirim. Kızımın kalbin de yatan erkek o değildi. Hem zaten da ha çok genç... 28 haziran 1945'te doğdu.
— "Orhan Günşiray, ortak olduğu fir ma adına Türkân Şoray’la bir kontrat yapmış. Bu kontrata göre 1962 yılında Türkân Şoray, Yerli Filim firmasından izin almadan başka yerde filim çeviremi- yecekmîş?"
Annesi anlatmakta devam ediyordu: — "Kızım 18 yaşında olmadığı için fi lim firmaları kontratları benimle imza lar. Günşiray’m firmasiyle aramızda bir mukavele yoktur. Böyle rivayetlerin kızı mın filim teklifleri almasına engel oldu ğunu görüyorum. Kızım, istediği filimde oynamakta tamamen serbestir".
Kapı çalınıp annesi yanımızdan uzak laşmak zorunda kalınca Türkân arkadaş ça bir göz kırptı:
— "Hiç âşık oldunuz mu?" sorusuna şöyle cevap verdi:
— "İlkokul birinci sınıfta... San saç lı, çilli bir çocuktu. Hâlâ fotoğrafını sak larım. Babası subaydı. Başka şehre tâ yin olunca gittiler. Yıllarca unutamadım. Beşinci sınıfta ikinci çocukluk aşkım baş ladı, çabuk geçti. Orta okulda yaşımdan fazla gösterirdim, çok da güzeldim. Ar tık etrafımdakiler bana âşık olmaya baş ladılar. Gerçekten büyük aşkı henüz bil miyorum".
— "Evlenmek bahsinde ne düşünüyor sunuz?"
— "Beş, altı yıl daha geçmeli... Seve bileceğim erkek tipi diye kafamda bir şey yok. Ama, evleneceğim erkeğin vasıflan aşağı yukarı belli: Şen, hoşsohbet, yan- yana olduğumuz zaman bana yakışan, be ni mahçup etmiyen, uzun boylu, yakışık lı... Eğer kumral, yeşil gözlü olursa ru- yalanm gerçekleşmiş olacak... Yaşı da en az 25-35 arasında olmalı..."
Son cümlesini tamamlarken odaya an nesi girmişti. Genç kız annesini görünce hemen mevzuu değiştiriverdi:
— "Üç ayda üç ev değiştirdik. Fatih'te oturuyorduk, Nişantaşı'na taşındık, şimdi de Şişli'deyiz. 'Kocamansur Sokak No.: 126' diye yazın da mektuplanm üç adresli olmasın. Postanelere yeni adres vermek ten bıktık".
Türkân Şoray'a her gün mektup yazan hayranları varmış. Birisi m ektuplanm nu maralı olarak gönderiyormuş. Mektubun içinde her gün sadece bir cümle varmış. Bugün gelen mektuplar arasında 159'un- cusu çıktı...
Genç yıldız, filimlerinin sinemalarda ilk
gösterildiği gecelere gitmekten hoşlan mıyor:
— "Bana bunlar gösteriş gibi geliyor, utanıyorum" diyor.
En fazla "Dikenli Gül" filmindeki yan kesici kız rolünü seviyor. Bu filimde Sa lih Tozan’la bir kavga sahnesi varmış, tam 1.500 liralık eşya kırmışlar.
tik filminde 500 liraya başrolü oynıyan Türkân Şoray, şimdi 10.000 lira alıyor.
Eskiden Kerime Nadir, Muazzez Tahsin, Peride Celâl'in romanlannı beğenirmiş. "Vuslat", "Annabel Lee', "Merdiven" şiir lerini ezberlemiş, hâlâ unutmamış. En sevdiği şarkılar "Belki bir sabah gele ceksin", "Lâkin vakit geçmiş olacak" ile "B ir rüzgârdır gelir geçer sanmıştım" adını taşıyor. Batı müziğinde "Compar- sita” ile "Angustia..." "H âtırası olan şar kı var mı?" sorusuna "Henüz yok" diye cevap veriyor.
Bizim artistlerden Müşfik Kenter, Ay han Işık, Avni Dilligil'i, yabancılardan Maria Schelî, Gina Lollobrigida’yı ve re jisör A. Yılmaz ile L. Akad'ı beğeniyor.
T ü rk â n Ş o r a y henüz p e k g e n ç olm asına ra ğm e n ,
tam 6 7 k ilo g e liy o r. En ç o k se v d iğ i ş e y m eyva y e m e k
W r ÜRKÂN ŞORAY Türk filimlerinin en genç yıldızı, ama filim- lerde olduğundan çok yaşlı görünür. Onun derdi, şimdi yaş de ğil, kilo almaktır. Zayıflamak İçin yapmadığı kalmamış; ama bir yandan da bol bol yiyip içmeden duramıyor. İştah kesici ilâçlar alıyor... Bu sayfadaki fotoğraflar, evinde ender kaldığı günlerden birinde çekilmiştir. Yukarıda çok sevdiği meyvalany- la, aşağıda kumaş satmak İçin evine gelen satıcılarla görülüyor.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi