-...aA...,ı.lÜ....'T.LUwr~ki.u"y~aLtAQUraı.ııştü.ırumwaulaillrLLı...E....niUstjü·t.wUsUlÜuDo.e.ı.ı:ıı;ıi~siwS~alJy.Li.LI9z...ı,;E<Lrz"'uu.rJLumw....2"'OıııO..2
----'-""219-ERZURUMLUŞEYHüLİsLAM
MUSA
KAzıMVE KUR'AN'IN
İ'CAzIHAKKlNDAKİ GÖRÜŞLERİ
Dr. HüseyinGÜLLÜCE'
ÖZET
1858yılındaErzurum'un Tortum ilçesinde doğan Şeyhülisllım MusaKazım çeşitlitedrisat ve devletadamlığıgibi görevlerde bu-lunmuşsada, bunlarınen önemlisi, isminin de birlikteanıldığı Şey
hülislamlık vazifesidir. Hareketli bir hayatyaşamışolan Musa Ka-zım 1919yılındaEdirne'deölmüş,Muradiye Camii bahçesine def-nedilmiştir.
MusaKazım'ın Kur'an-ıKerim'ini'cazı-bir benzerininyazıl masıkonusundainsanlarınacizkalmaları-ile ilgiliyazmış olduğubu makalesinde, Kur'an'ın değerini idrak edemeyenzamanındaki bazı
insanların, Batılı İslam düşmanlarınınyalan ve iftiralarına inanıp,
kutsalkitabınuz,eskimeyenirşadve hidayet rehberinesaygısızcadil uzatmalarına karşı, Kur'an-! Kerim'inonların dediğigibi olmadığı nı,insanlartarafından yazılmışbütün kitaplardan, hattadiğersemavi kitaplardan üstün olduğunu ve bunun ispatl sadedinde Kur'an'ın i'cazınınözelliklerinden bahsetmektedir.
1-Hayatı ve İlmi Kişili~i
. ci asrın önde gelen Türk-İsliimalim ve mütefekkirlerinden, MUsa azım Efendi diye de tanınan bu zat, Osmanlı İmparatorluğu'nun 121. şeyhillisliimıdır. İbrahim Efendi'nin oglu olup Erzurum ilinin Tortum ilçesinde 1858 senesinde dünyayagelmiştir. İlk öğrenimineoradabaşladıktansonra büyükkardeşinin
yerleşmişolduguBalıkesir'egelereköğrenimineburada devametmiştir.Buşehrinünlü bilginlerinden Salahaddin AliŞuı1ıive Lütfi Efendilerdenaldığıderslerle ilmf tahsilini sürdümıüştür.Daha soııra İstanbuı'a gitmiş,Kazasker EşrefEfendi ve HocaŞakir E-fendi'nin derslerine devam ederek 1888'de icazetalmıştır.O seneaçılanrIlüsimtihanı
nı kazanıncamüderris olarak ögretmenlige başlamıştır.Ögrencileri arasındaTürk
Ede-biyatınınünlüsimalarındanMuallim Naci ile Ahmed Mithat Efendi debulunmaktaydı.
1895'de İstanbul Rüı1s-i Hı1mayı1numertebesini kazandı. Mekteb-i Hukuk (Hukuk Fakültesi) Mecelleöğretmenliginetayin edildi. Daha sonra Mekteb-i Sultanf'de
-220-H. Gmem'ErzıırumluŞCfbQJjşlAmIDı. KAzımyeKur'An'ın içazı Hakkındaki""".
akaid, Dfuu'l-fOmm (Üniversite) ve Oaru'l-Muallimin (Yüksek Ögre1men Okulu)'de ihtisası-ile ilgili konularda ders verdi. Bu arada geleneksel rütbebakımından da ilerle-yerek Mahreç payesine, 1907Şubatında ise Haleb Mevleviyetineulaştı. Aynı yıl, önce Bab-ı Meşihat Tetklk-i Müelleffitbaş katipli~ine kısa bir zaman sonra da bu komisyo-nunüyeli~inegetirildi.
Meşrutiyet'in ilanından sonra Maarif Nezareti bünyesinde kurulan Meclis-i Kebır-i İlıniüyeligine ve bir müddet sonra daA-yıln(Senato) Meclisininaçılması
üzeri-ne senatör olarak politikaya girdi. ŞeyhülislamHüseyin Hüsnü Efendi'ninistifası
uzeri-ne Agustos 191O'da ilk defaşeyhülislamoldu.Meşrtltiyet devri içpolitikasının çalkan-tıları arasında Büyük Kabine dışında, Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna, Talat Paşa Kabinesininistifasınakadarİsmail Hakkı Paşa,Mehmed SaidPaşa,Said HalimPaşave TalatPaşakabinelerinde toplam birbuçuk seneşeyhülislamlık göreviniyiliüttil. Birinci şeyhülislılmlık görevindenaynldıktan(sonra yine ögretimhayatınadönerekA-yıln üyeli-ginin yanısıra Medresetil'l-Kuzdt ve Medresetü'l-Vliizin'deki ö~etmenliğine de ara vermeden devam etmişti. Son şeyhoıislılmlı~ından aynlışı ise 8.10.1918 tarihine rast-lamaktadır.Mason oldu~a dair basında çıkan ve gittikçe yaygınlaşan haberlere cevap olarak 19i i'de uzunsayılabilecek bir beyannameyayımladı. Bu beyannarnede "küçük yaşından beri dini ilimlerle u~aştıgını, Nekşibendiye tariUtına mensfib oldu~u,
yıllarca İslanı'ahizmet ettigini" ileri sürerek butüriddialarıreddetmişti.
Birinci DünyaSavaşı'ndan sonraki Mütaz.ekeesnasında İttihAtve Terakki Ka-binesiii.zasından oldugu için bu partinindiğer önde gelen üyeleri ve kabine mensupla-nyla birliktetutııklanarak. Bekir AğaBOIUgü'nde hapsedildi. Memleketi harbe sokup zarar görmesine sebep olduğu gerekçesiyle Divan-ı Harb-i Örii'ye verilmiş, 8 Mart 1335 - 5 Temmuz 1335 tarihleriarasında yapılan yargılanması sonundasavaş suçlula-rından sayılarak, önce i5yıl kürekcezasına ma.hkfun edilmişti. Ancak, bu ceza daha sonraSultı1nVahtdeddtntarafından, mükerrerenşeyhülislamlık vazifesindebulunması, ilmi kariyerindeki özel yeri,yaşlı ve hastalıklı olması sebebiyle,arkadaşları Malta'ya sürgUn edilirken, o Edirne'ye sürgiln edildi ve burada 28 Ramazan 1339 (5 Haziran
1921) gUnü filc'eten vefat etti.I
Murassa' Meetdi ve altın LiyakatMadalyalarına sahip, Meşrtltiyet devrinin politik hayatının parlak simalarından olan Masa Kazım aynı zamanda Sultıln Vallldeddtn'in de ikraz.ettiğigibi ilmikişili~iile deünyapmıştı.
n.
Meşrutiyetten sonra gelişen İslamcılık akımıiçinde de yer alan bu alim ve mütefekkirimizSırdt-ıMüstakim ve tslam gibi dergilerdeyazmıştır.1Vefat tarihi TUrkiye Ansiklopedlsi(Hazırlayanlar,M. Ekrem Üzemeri, Selami Dinçer, 8adi Kazancı,Ankara 1957, IV, 241)'nde 1919;Ana Britannlca Genel KIJltlJr Anslklopedlsi (İstanbul1994, XXIII, 219)'nde ise 10 Ocak: 1920 olarakverilmiştir.
-..::lA~.ı,ıi'r....ILlOu'r,.ıı.kll,t"y.watuAı..ır..aailistuır....m....a...la....rıuE;oı,DLilJstwitklOQs...OuO....e...ı:ı:
..
i.usi...S...aı,ı:.YLJI1...9'-E"'"rz...uruuwmL..M20ıuO....2'--~.221-11- Eserleri 1- Te'lifEserleri
a.Safvetü 'l-Beyfin
fl
Tefsiri'l-Kur'lin,İstanbul 1335?b. TaşraMafirif Me'mfirlanna Mahsus Rehber-i Tedris ve Terbiye,İstanbul
1895.
c.İslilm'da Uslil-iMeşveretve Hürriyet,İstanbul 1908.
d.Muhit-iİddreve Siyasfit,İstanbul 1910.
e.Muhtıra-iRicdl ve Siyllsiyyfin,İstanbul19ii.
f Devr-iİstiMdtAhvdli ve Müsebbibleri,İstanbul 1912.
g.Hükemli-i Cihfin ve Tlilim-ü Terbiye Tarihi,İstanbul 1912. h.İcmlil-i Tevilrih-i Cihfin,İstanbul 1912.3
i.İslfim'da Cihfid,İstanbul19i6.
k.Sure-iİhlasve Alak Tefsirleri,İstanbul 1918.
ı. Külliyilt-ı ŞeyhülislilmMusd KdZlm,İstanbul 1920.
Ayrıca Sırat-ı Müstakim ve islam gibi dergilerde de birçok makalesi yayın
lanmıştır.
2- TercÜll1eleri4
a. Cemillüddin-i Nuri Hazretlerinin Vahdet-i Vücud Risdlesi Tercemesi,
İstanbul 1904.
b.Simavna KadlSlŞeyhBedreddin 'in Vdriddt Tercemesi,İstanbul 1907. c.İmdm-ıGazfili'nin Tehfifülü'l-Fell'isife Tercemesi(basılrnamıştır).
d.İbn Rüşd'ünEcviheRisaıesiTercemesi(basılınamıştır).s
2Ahmed Mithat Efendi'ye diktaettirtiği ve SCıre-i En'fun'a kadar olan bir Kur'an tefsiridir.
Türkiye Ansiklopedisi'nde bu eserinyanlışlıklaAhmed Mithat Efendi ilemüştereken
ya-zıldı~ıbelirtilmektedir.
3Türk Ansiklopedisi(MilliE~itim Basımevi,Ankara1976,XXIV,458)'inde bu isim hataen
İsmail-iTevfirih-i Cihanolarakyazılmıştır.
4MflsaKazım'ıntercüme eserleri Arapça'dançevrilmiştir.
5TiJrkiye Ansiklopedisi,IV,241; İsmet Parmaksızoğlu,"MusaKazımEfendi",Türk
Ansik-lopedisi,XXIV,457; İsmail Kara, Türkiye'deİslfimcılık Düşüncesi MetinlerlKişiler,
-222-H.GÜıerte'ErzummluŞevhülisıam MUsA KOzım ye Kurt.n'ıo İtgz! HakklOdakL.."
ın· Kur'an'ın İ'cazı6Hakkındaki Görüşleri7
Takriben 1400 senelik birİslamkültür ve medeniyetinin zirveaşamasında ye-tişen, dünya çapındaki büyük roim ve mütefekkirlerimizden olan Şeyhülislam Mwa KazımEfendi'nin hem eserlerine, uslübuna, ilmi seviyesine örnek olması, hem de o devrin ilmi ve ictimaiortamını yansıtması bakımındanKJlUiyatisimli eserindenseçmiş oldugumuzKur'an'ın i'dizıkonusuna aitgötüşlerini burada venneyifaydalıve uygun gördük.
ŞeyhülislamMusaKazım'ınkonu ile ilgiligörüşleribugünkü Türkçe ile şöy-ledir:
Kur'an-ıKerim, (safiyetini korumaaçısından)diger mukaddeskitapların hiç-birine benzemeyen; beşer üstü lafizları, ince manalarıyla i'cazsseviyesini haiz, latif konularıve sa@am hükümleri ile mümtaz birkitaptır.
Kur'an-ı Kerim'in"i'caz derecesinde" oluşu, Arap edip ve şairlerinin, onun bir benzerini ortaya koymaktan acizkalmalarıile sabittir. Bilindigi gibi Araplar, gerek konuşmagerekyazıdilinde belagat ve fesiihat9ilekonuşmayıbüyük bir fazilet ve
ayrı-DevirOsmanlı Uleması, İstanbul BüyükşehirBelediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı,
İstanbul1996,
m,
390-391.6Kur' an'ın i'cazıyani acizbırakması; insanların onun bir benzerini ortaya koymaktan aciz
kalmaları demektir. Bu acziyet de makalede de görüleceği üzere, genelde Kur'an'ın dili, üslubu.feslihatıgibişekilve ihtivaettiğibilgiler, terbiye metodu, gayÖ1 haberleri gibi muh-teva yönlerinde söz konusuolmaktadır.(Genişblgi için bkz.İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usu-lü, Ankara 1983, s. 162 vd.).
7Bukısım Külliyilt-ı ŞeyhülislamMasaKazım(Dinrİçtimar Makıileler), Evkaf-ı İslamiyye
Matbaası, İstanbul 1336, s. 29-33'denalınarak sadeleştirilmişve gerekli yerlere dipnotlar ilaveedilmiştir.
g "İ'caz" kelimesinin sözlük anlamı, aciz bırakmaktır. (İbn Faris, Ebu Hüseyin Ahmed,
MücmelÜ'I-Lüğa, I-IV, Beyrut, 1406/1986, II. Baskı,
m,
648). Birşeyin benzerini yap-maktanmuhatabı acizbırakan şeye de "mucize" denir, bu bakımdan Kur'an-ıKerim Hz. Peygamber'in en önemli ve ebedi bir mucizesidir.(İsmail Cerrahoğlu,a.g.e.,s. 162). Bütün peygamberler, peygamber olduklarını ispat için mucizeler göstermişlerdir. Hz. Peygam-ber'in Kur'an mucizesi hariç,diğermucizeleri, meydanageldiğizaman datamamlanmışve bitmiştir. Fakat Kur'an mucizesikıyametekadar sürecektir.Kur'an'ınmucizeoluşu,hiçbir yaratığın onun benzeri bir kitabı ortaya koyamaması şeklinde anlaşılmalıdır. Dil, üslup, belağat, muhteva ve benzeri yönlerden hiçbir zaman hiçbir kimseKur'anın bir benzerini getirememişve getiremeyecektir. Çünkü bu husus Kur'an'ın birsıfatıdırki, buözelliğine "İ'cazü'l-Kur'an"denilmektedir. Bu özellikKur'anıKerim'deşöyle açıklanmıştır:"De ki; buKur'anın bir benzerini (meydana) getirmek için insanlar ve cinler bir araya gelseler ve hatta birbirlerineyardımcıolsalar bile, onun gibisini (meydana) getirernezler"(İsra, 17/88). 9"Fesahat" sözü meydana getiren kelimelerin her birinde ve o kelimelerden meydana gelensözde, lafız, mana ve lihenkitibarı ile kusurbulunmamasıdır. Feslihat, kelimede, cÜIDlede ve hatipte bulunur. Kelimeninfeslihatı,onun "tenaftlr-ihurfıftanlharflerdekitelaffuz
güçlü---dA...(.ı.ıJ...T.l-'Uıı.ı[lIlki.ıJ·YUla.ı..t Aw:.ı[aı.;ışl.ltıu[m.lliaIl.lJ.ilIaruI..l:E..uDl.lJştjw·U"",ışil.lUuDLLleıa[.ı:.ı=i~şiw;ı.Şaıı.:Yı.ı.I..L19z....ıE:.ı.[~zJıı.ıı[.IIuw.mI...ıl/20ıııO!.ıi2'--
----=-223-calıkIıbir özellik kabul etmekteydiler. Hatta gelenekselşiir yarışmalarında bu özellikle-rinin en güzel ve en mükemmel örneklerini vererek,bunları mukaddes Kabeduvarında sergilerlerdi.İşte Kur'arr-ı KerIm, eserlerini asmak için Kabeduvarından başka uygun yer bulamayan, ArapEdebiyatçılarına karşınazilolmuşve birçok ayetinde onlara mey-dan okuyarak,LOtamamı şöyle dursun, en kısa birsı1resinin bile benzerini getirmekten
hepsini acizbırakmıştır.
Arapedebiyatçılarının Kur'arr'ın enkısabir sı1resinin dahi bir benzerini söy-lemekten acizkalmalarının sebeplerinişu şekildeözetleyebiliriz:
1.Arapların fesahat vebelagatı; at, deve, cmye, harp vb. gibi bilinen nesnelerin nite-liklerine aittir.Kur'arr-ı KerIm ise, bu gibi konulardanbahsetmediğinden, onlar, edebi-yatçıları arasındafesahat vebelagatı meşhur olmuş lafızları Kur'arr'dabulamamışlardır.
2.Arapların "Ahsenü'ş-şi'ri ekzebühit / Şiirin en güzeli en yalan olanıdır' meşhur sözleri geregince, bir şiirin en güzeli, en fazla yalanı içereni olacagından, yalanı terkedip, dogTlllugu şiaredinen birşairin şiirinde veya bir katibinyazısındafesahat ve belagat oranının azalacagı tabii olacaktır. Bu nedenle Lebid b. Rebia11 ile Hassarrl2 ğünden","garabetten!manasının açık olmayışından"ve"kıyasamuhalefetten!dilbilgisi ku-rallarına aykırılıktan"uzakolmasıdır.Cümlenin feslihati, kelimelerin fasih olmakla beraber kendisinde "teniifiir-i kelimatJkelimelerin kendi arasında telaffuz zorluğundan", "tetabu-i izMet/zincirleme isimıamlama1arından", "za'f-ı te' lif/cümleyapısının düşük olmasından" ve "ta'k!dI sözünkapalı olmasından" uzak olmasıdır. Konuşanın feslihatı ise, fasih sözler söyleme melekesini haiz olmaktır. (Fadl Hasan Abbas, el-BeıallUa FunCmaM ve
EfnanüM, I-II, Amman 1405/1985, I,9vd; Tlihirü'l-Mevlevi,EdebiyatLügatı, İstanbul
1973,s.45). BeUlgatise, sözün fasiholmasıile beraber mükteza-i hal ve makamamutabık
olmasıdır.Böyle sözlere veonlarısöyleyenlere "belii( denir. Söz ne kadar düzgün ve süslü olursa olsun, yerine veadamınagöre söylenmez iseBelagatı olmaz. Belagat, hem düzgün hem de yerinde söz söyleme usulünüöğretenbir ilmin deadıdır.Sözün yerli yerindeolması
"Meani"; birmananın diğerindendahaaçıkbirşekildeifade edilmesi "Beyan"; duruma uy-gunluğu açısından güzelliğide "Bedi'dirdolayısıylameani ve beyan zat! güzellik, bedi' ise arızigüzelliktir. (Fadl Hasan Abblis, I,33vd; Tlihirü'l-Mevlevi, s. 25-6).
10 Kur'anın bu tehaddisiJmeydan okuması şu şekilde ilan edilmiştir: "Eğer kulumuza
(Muhammed'e) parça parça (ayet ve sureler) halindeindirdiğimizKur'an'danşüphede ise-niz, haydi onunayarındabir sure meydana getirin ve Allah 'tanbaşka güvendiğinizne kadar yardımcılarınızveşahitlerinizvarsa hepsiniyardıma çağırın. Eğer davanızasadakatlebağ lananlardan iseniz. Yok eger bunu yapamaz iseniz, ki, hiçbir zaman da aslayapamayacaksı mz, o hlUde,yakltıinsanlar vetaşlarolan vekafırleriçinhazırlananodehşetli ateşten sakı nınız"(Bakara,2/23-24).
11Lebid b. Rebia (v.41/662),145yaşındaölenmüslümanlığıkabul eden ve iyi bir müslüman olan Clihiliye döneminin en şereflive"Muallakat-ı Seb'a"şairlerindendir.(CordZeydan,
Tlirihü Adilbi'l-Lagati'l-Arabiyye, I-IV, Tah: Şevki Dayf, Dlirü'l-Hilıll, ts., I, 93;
Şemseddin Sami, KlimUsu'I-A'lam, ı-vı, Mihran Matbaası, İstanbul, 1316, II, 1035-1036.).
12Hassan b. Sabit (v. 54/673), Clihiliye dönemini de idrak eden bu müslümanmeşhurhiciv
-224-H GÜlerce' ErzurumluŞeyhÜlislAmMUsAKJlzım yeKur'in'ın icaZlHakkındaki""",
(r.a.)'ın İslanı'agirdikten sonraşiirlerininsanat yönününzayıflayıp basitleştiği, ehlince bilinmektedir. Kur'an-ı Kerim ise, her ayetinin dogruıuk ve ahlaktimsali mesajlarla doluolmasına rağmen, fesahat vebelagatın mükemmel örneklerinin en zirvesinde ol-maktan hiçbirşey kaybetmemiştir.
3. Birşairne kadar fasih ne kadar belig olursa olsun, onun bir kasidesinde ancak bir veyaikibelig beytine tesadüf edilebilir.Çünkü"beldgaf'yalnızkelimelerin fasih olma-sı degil,aynı zamanda kelanıın, içinde bulunulan hal ve şartlara (mükteza-i hale) uy-gunlugunu ifade etmektedir. Sözün hal ve makamı ise, farklı ve zıt olacagmdan her sözü, kendine ait hal ve ortama uygun söylemek ve bu ortama uygun olan şartların tümüne riayet etmek beşer gücünün dışındadır. Oysa Kur'an-ı Kerim'in her ayet ve cümlesinde ilgili durum ait durum ve ortama göre söylenmiş olmasına karşıno ortama uygun olanhususların tamamınariayetedilmiştir.
4. Zühd, takva, dünyanın ffuıiliği, ahiretin bakiligi, hukuk problemleri vb. şeylere ait beligteşbihlereve latif istiarelereşamilbir edebi makale veya bir fasih kaside yazmak ya da söylemek hiçbirşair ve yazar için kolay degil, hatta mümkündeğildir. Halbuki Kur'an-ıKerim'de butürkonular, fesahat vebelagatınen mükemmel yöntem ve metot-larıyla açıklanmıştır.
5.Şubir gerçektir ki,birtakım şeyleritasvir için güzelşiiryazan birşair, başka şeyleri anlatmak ve açıklamakta aynı performansı ve başarıyı gösteremeyebilir. Nitekim imruü'I-Kays'ın13 şiiri,at ve kadıngibişeyleri tasvirde;Nabiga'nınl4şiiri, korku hak-kında; A'şa'nınI5 şiiri,içki hususunda son derecebaşarılı olmasına rağmendiger
konu-larda ise, aynı güzelliği vebaşarıyı görmek münıkün değildir. OysaKur'fuı-ı Kerim,
tergibiözendirme, terhib/korkutma, va'z/nasihat, zecr/kötülüklerden men vs. gibi pek
çok konu ve meseleleri bünyesinde toplamakta vebunların tamamı da fesahat ve bela-gat özelliklerinintümyönlerini taşımakta ve her yönüyle lafizlar, harikulade bir zat! güzellikkazanmaktadır.
6. Normalde bir konudandiğer konuya geçen veyafarklı şeylerden bahseden bir sö-zün veya konununpasajları arasındagüzel bir irtibatolamayacağı, doıayısıylaböyle bir sözün Belagat özelliklerinitaşıyamayacagı veya edebiolamayacağı, inkarı kabil olma-yan bir gerçektir. HalbukiKur'an-ı Kerim'de, birkıssadandiger birkıssaya, bir konu-dandiğerbir konuyadevamlı olarakgeçişler olmuş, emir, nehiy, haber, istihbar, va'd,
fazileti bir arada toplayan birşair olduğunu söylemiştirki, bunlar, a) Cahiliye döneminin (Medine)şairidir,b) Nübüvvet(Asr-ıSaadet) döneminin Peygamberşairidir,c) Genel ola-rak daİsıamdöneminin Yemenşairidir.(C. Zeydlin. I, 150-51).
13İmrüü'l-Kays (v. M. 540), nesebi Kinde meliklerine varan İslam öncesi Cı1hiliye döneminin
enmeşhur,en asil ve en yüksek mevki sahibi veşiirleriKabe duvannaasılan "Muallakat-ı
Seb'a"şairlerindendir(C. Zeydlin, I, 93;Ş.Sam!, II, 1035-1036).
14en-Nabiğa ez-ZUbylini (v. M. 604), Cahiliye döneminin en büyük üç şairinden biridir (C.
Zeydlin,
r,
100;Ş. Sam!, VI, 4532-4533).15A'şab. Kays (v.7/629),asılismi Meymftn b.Kays'dır.Cahiliye döneminin enmeşhurve en büyükşairlerindendir(C. Zeydlin,
r,
103;Ş. Samı,II, 995-996)....:iA....(Ll.J...TuQl1rAlkjıı.yallJtJ:.ALlrAaş~bll.rwmllllalLAaurı-ıE:..uD~şÜW·tUJlJş:ı.ııQLIDLlie<J..<rg~is;u.i-"SUlatJ:JyıL.Jlı.z9-JEı;,.ırLloz.ı&Juru!lwmı...ı.:20ıııOUı2
~-225-va'id, tevhid, nübüvvet, mead, tergm, terhib vb. nicefarklı konularıbir arada ele alma-sınaragmen, yine de bunlararasındamünasebetin,insicamınveirtibatınbütün güzelligi ilekorunduğu müşahedeedilmektedir.
7. "Velekümji'l-kısfisi hayıltiinya uli'l-elbfiblKısasdasizin ~inhayatvardır. Ey
akıısahipleri/" (Bakara, 2/179) ayetinde ve özellikle de Sa'd sı1resindeoldu1l;u gibi Kur'an-ıKerim, bir çok yerde azlafızile çokmanayıgayetbeliğve fasih olarak ifade etmiştirki, bu durumbeşergücünüaşmaktadır. Bununbeşer için emr-i muhal olduğu ehl-ivukı1fa aşikardır.
8.Edebiyatçılar tarafından maliim oldu1l;u üzere, bir sözde hem akıcılıgınhemtatlılı gın hem de letafetin bir arada bulunması imkansızdır. Bu durum böyleolduğuhalde, Kur'an-ıKerim'in pek çok ayeti buzıt durumlarıenlayıkbirşekildebir arayagetinniş tir.
9.Kur'an-ı Kerim, rekiiket,kıyas ve kaideye muhalefet, tenafiir-i hurilf vekelimatı6 gibifeslilıatızedeleyen durumlardan tamamen uzakolmakla beraber; te'kid, itilik, tak-dim, te'hir, fasl, vasll7vb. gibi belig bir sözdeolmasıgereken özellikleri ihtiva etmek-tedir ki bu, hiç bir beliğin sözünde görülernemiştir, görülmesi de ihtimal dahilinde degildir.
İştebu gibi sebeplerdendolayıfilsehii vebüleğa Kur'an'ın enkısabirsı1resine bile nazire yapmaktan acizkalmışlar,sonundatamamı "kelam-ımu 'cizü 'I-beyan"olan Kur'lin'akarşı boyıın eğmişve onun edebiüstünlüğünükabullenmek zorundakalmış lardır. Kur'an-ıKerim'in mu'cizolmasıve bütünedebiyatçılara karşımeydanokııması, indiği zaman olan yedinci asramünhasır olmayıp, bin üç yüz küsür seneden beri bu meydan okıımayı sürdürmekte ve devam ettirmektedir. Aslında keliimda feslilıatın, belagatın, akıcılığın, tatlılığınveinceliğinne demek oldugunu venasılbirişlev gördü-ğünübilmeyenbazıdindüşmanları vebirtakım sefihler,Kur'an-ıKerim'inbazı yanlış ve eksik tercümelerine bakarak, onunfeslilıatının, belagatının, kelimeleri, ayetleri ve sı1releri arasında herhangi bir insicam ve irtibatının olmadığını iddia etmişlerse de, onların bu hezeyanlarıulurna kabilinden olup, dinlemesi bile layık değildir. Çünkü
Kur'lin'ın belagatın en yüksek derecesinde oldugunu bilmek, yaAraplarınfilsehii ve büleğlisından olmaya veya"Meanf' ve"Beyan" ilimlerinde tambir beceri sahibi bu-lunmaya dayandığından, o, tatlı ifadeli keliim olan, bütün ilimIeri ihtiva eden
ı6 "RekAket", nesirde sözün ifade yönünün zayıf, nazırnda ise, ahenksiz olması; "Kıyas ve kAideye muhalefet", dil ve edebiyat kurallarına aykın olması; "Tenlitür-i hurOf ve kelimat", telaffuzu güçlendirecek harf ve kelimelerin yan yana gelmesidir. (Tahirü'l-MevleVİ,s. 122, 162).
17"Te'ki'd", sözün kuvvetliolması; "İtlllk", sözün mutlakolması;"Takdim", sözün önceden
söylemnesi; "Te'hir", sözün sonrayabırakılması; "Fası",sözünatıf edatları ve riibıtalarla
birbirinebaglanmamışolarak söylenmesi;"Vası",bir kelimenin son harfinin, sonrakilafzın
-226-H Gülerce: EnururnluŞeybUljsUlrnMası! KAzımyeKur'b'ıo jcazıHakkmdaki.m .
Kur'arı'dan habersiz olanlarakarşı, Kur'arı'ın belagatını ve ayetleri arasındaki güzel insicamını ve tenasübünü ispatakalkışmakabesleiştigalolur.
Hele bazı Hıristiyan din adamlarının -gllya Kur'iin'ı anlıyorlarmış gibi- o. "Kitab-ı Mübin"inçirkinkonuları içenliğine dair sözleri garipsenecek gülünç bir iddi· adır. Acaba Kur'arı-ı Keri'm, kendi kitapları gibi Peygamberlere birtakım kötülükleri isnad etmeyip, bilakisonları noksanlıklardan tenzih ve takdisettiğiiçin mi çirkin konu· larıiçermektedire?) Onlar emin olsunlar ki,Kur'fuı-ı Kerimsayılamayacak kadar konu-ları ihtiva ettiğihalde hiçbirisinde akılve hikmete ters düşecek abes birşey görülme-miştir. Onlarınçirkindediğie!) Kur'fuı'ın konularıiseşunlardır:
Allah'ın zatının bildirilmesi ve noksansıfatlardantenzih edilmesi, ABah'ın sı fatlarının açıklanması ve ona aitolduğu, sadece tevhide davet,şirktenveHristiyanlığın teslisinancındanuzak durma, geçmiş peygamberlerinanılması vepeygamberliğe layık olmayannoksanlıklardan uzaktutulması, peygamberlereinananlarıntakdir edilmesi ve övülmesi, onları inkar edenlerinkınanması ve kötülenmesi, bütün peygamberlere, bil-hassa Hz. İsa'ya iman etmenin kesin gereği, eninde sonunda mÜll1inlerin müşriklere
galip geleceğinin müjdelenmesi ve haber verilmesi, kıyamet gününde ve o gün, her insanınkendi ameline göre ceza veya mükafatgöreceğinin bildirilmesi,devamlı dünya ile meşgul olmanın kötülenmesi, §biretın övülmesi, helal ve haram olanşeylerin açık lanması, siyaset, ev idaresi, hükümet etmeğe ait hükümlerin izahı, Allah'ı sevmeye teşvik, ABah'aulaşmayavesile olabilecek olanşeyleribildirme, adi ve alçak insanlarla arkadaşlıktanmenetme, mali ve bedeni' ibadetlerde halis niyetin önemini beyan, riya ve gösterişten kesinlikle menetme, güzelahlakı tam ve mükemmel birşekildeizah etmek, kötü ahlak sahiplerin tehdit etmek, hilm, tevazu, cömertlik, cesaret, adalet, ciddiyet, dogruluk, müsfunahakiirlık vs. gibi güzelahlakları övme, gadap, kibir, kin, buğz, zul-metmek vs. gibi çirkinhuyları kötüleme takvaya, zikrul1aha ve ABah'a ibadet etmeye teşviketme.
İşte Kur'arıı konuların özü ve özetibunlardır. Bunların hiçbirisinin güzel
01-du~da şüphe yoktur. Zira bahsi geçen konular aklen ve naklen övülmüş ve kabul görmüş şeylerdir. Bu bakımdan Yüce Allah, bunları Kur'fuı'da temsillerle ve değişik güzel ve makbul üslfiplarla tekrar tekrar açıklamış ve bu hususlara riayet edilmesini kesin birşekilde emirbuyurmuştur. Öyle ki hiçbirsemavıkitapta bu derece insanlığın
maddi' vemanevısaadetini temin edecek güzel ve makul konulargörülmemiştir. Enkısabir süresine bile alternatif bir sfire getirmekİnsangücünün çok üzerin-de olmanın yanında, sayılamayacak kadar parlak mucizelerle dolu olanKur'fuı-ı Ke-ri'm'in gerekbeliğ lafizlarını, edebi' ifadelerini gerekse incemanalarınortaya konuldugu sağlam hükümlerini, bihakkın açıklamak ve bu yüksek platformda onlarhakkında
ka-lem oynatmaya cüret etmek benim gibi aciz ve her yönden noksanlıklarla dolu olan birinin gücünün dışında olsa da veya bilgisınırlarını zorlasa da uzun zamandan beri
---IlAl..•.l'Ü!...T.ı..wUruk~iy~aL1.tJ3A.Lra~şwtı.ı:ırmlllaiU'llLarı:ı,.J:E:.ııD~ştjW·tlllülUsÜLJDll!eı;ırg~isL.i.>ı.Saıı.:yU\J,1z.9....ıE;..ır.l.zullJrLlluwmL.M:20wOı..;2'-
-="'-227-Kur'an-ı Kerim hakkında birtakım mi.lnasebetsiz dedikoduların gittikçe artmasllS bizleri meslekicabıbu yüce konuda kalem oynatmaya mecburetmiştir.Biz de bu sahada ki bilgi ve eksikliğimizebakmayarak, hem Hakaik-i Kur'aniyyedenlKur'an'ın gerçekle-rinden habersiz olan dinkardeşlerimizimümkün mertebe ikaz etmek, hem de bu yüce dininmuarızlarına karşımümkün oldukça müdafaada bulunmak gibihayırlıbir maksat-la Kur'an'ın i'cw hakkındavar olan bilgileri özet bir şekilde açıklamayı,böyle bir ortamda enbaştagelen vazifelerden biri sayarak bu makaleyi yazmaya karar verdik.
SUMMARY
Sheikhu'l Islam Musa Kamn, bom in the town of Tortum in Er-zurum province, served as a teacher and statesman but was distinguished as a Sheiku'l Islam, a title which is a1ways associated with his name. After leading aveıyactive life he died in 1919 in E-dirne and was buried in the yard of Muradiye mosque.
In his artiele about the miraculous composition and style of Ko-ran which make those give up in despair and fruSlration in their attempts to eopy or imitate it, he attempts to point out onee more the universaııyaceepted truth that the Holy Koran is a unique guidebook even among the other heavenly seriptures to lead the humanity a10ng the right path of enlightment giying examples of its unprecedented and unequalled nature, he lries to give evidenee about its miraculous style and conteni.
Musa Kazım, in this artiele, a1so refutes the unfounded aııegationsabout Koran asserted by some antagonists of Islam in the West who have attacked it in a disrespectful and impertinent way.
ıs Anlaşıldığına göre, bu makalenin yazıldığı yıııarda mUsteşrikler, Kur'arı'a karşı zaman zaman dil uzatmış,onundeğeriniküçültmeyeçalışmışlar, bazımUminler de onlara inanma-yameyletmişlerdir.