• Sonuç bulunamadı

secmeli-ders-balik-hastaliklari-patolojisi-(prof.dr.ahmet-gulcubuk)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "secmeli-ders-balik-hastaliklari-patolojisi-(prof.dr.ahmet-gulcubuk)"

Copied!
418
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BALIK

HASTALIKLARI

PATOLOJĠSĠ

Prof.Dr.Ahmet GÜLÇUBUK İ.Ü.Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı

(2)

Karalar ve Denizlerin Oranı

 Yeryüzündeki toplam su hacminin %97’si denizlerde, %0,0093’ü tatlı su gölleriyle akarsularda bulunur. Geri kalanın büyük bir kısmı buz ve çok azı da

atmosferde gaz olarak bulunur.

(3)

 Modern balık türlerinin %58’i denizlerde,

%41’i tatlı sularda yaşar, %1’i de

diyadromdur, yani iki ortam arasında göçler yaşanır.

 Tüm balık türlerinin yalnızca %13’ü açık

denizlerde yaşar. Balıkların çoğu kıta sahanlığı üzerine rastlayan 200m’den

(4)

BALIKLAR

 Omurgalılar arasında türü en fazla olan

balıklardır. Üst kambriyende (paleozoik zaman) 500 milyon yıl önce var olmuşlardır.

 Cyclostomata (yuvarlak ağızlı balıklar):50-55 tür  Chondrichthyes (kıkırdaklı balıklar): 600-700

 Osteichthyes (kemikli balıklar): 20.000  Amphibia’lar: 2500

 Reptiller: 6000

 Aves (Kuşlar): 8600  Memeliler: 4500

(5)

SINIFLANDIRMA

A- Memeliler

I- Foklar (Phocidae)

II- Balinalar (dişli ve dişsiz balinalar) III- Yunuslar (Delphidae)

B- Balıklar

I- Agnatha (Çenesiz Balıklar)

II- Chondrichthyes (Kıkırdaklı Balıklar) III- Osteichytes (Kemikli Balıklar)

(6)

I- AGNATHA (Çenesiz Balıklar) Üst Sınıfı

Çene ve çift yüzgeç yok, vücut balık benzeri ve tek yüzgeç, 2 sınıfa ayrılır

1. Sınıf: Ostracodermi (Zırhlı Balıklar): 3 takım

içerir

(7)

II- CHONDRĠCHTHYES (Kıkırdaklı Balıklar)

Çeneleri ve çift yüzgeçleri

var. Her biri ayrı ayrı dışarıya açılan 5-7 çift solungaçları var. 2 alt sınıfa ayrılır.

1. Altsınıf: Holocephali

(Kedi Balıkları)

2. Altsınıf: Elasmobranchia

(8)

III- OSTEĠCHYTES (Kemikli Balıklar)

İskeletleri kemikten yapılmış, pulları ve hava keseleri vardır. Yaşayan balıkların bir çoğu bu gruba girer. Bir çok alt sınıfa ayrılır.

1. Altsınıf: Actinopterygii, ışın yüzgeçliler

1. Üsttakım: Polypteri (Brachyopterygii) yüzgeçli turnalar 2. Üsttakım (chondrostei): Kıkırdak pullular, mersin balıkları 3. Üsttakım (Holostei): Kemik pullular, kemikli turna, çamur

balığı

4. Üsttakım: Telostei: Gerçek kemikli balıklar, som balığı

(9)

1. Üsttakım: Polypteri (Brachyopterygii) yüzgeçli

(10)

2. Üsttakım (chondrostei): Kıkırdak pullular, mersin

(11)

3.Üsttakım (Holostei): Kemik pullular, kemikli turna,

(12)
(13)

2. Altsınıf: Sarcopterygii: Saçak yüzgeçliler, et yüzgeçliler

1.Üsttakım:Crossopterygii: Püskül yüzgeçliler, Latimeria

(14)
(15)
(16)

Balıkların Vücut ġekilleri

(17)
(18)
(19)
(20)
(21)
(22)

Balıklarda Vücut Bölümleri

BaĢ Gövde Kuyruk

(23)

Pektoral Kaudal / Kuyruk Dorsal Anal Pelvik Adipoz Yüzgeçler

(24)

ORGANLAR (Ağız)

 Cyclostomatadan daha yüksek

balıklarda görülür  Ağız biçimi ve ağız

büyüklüğü balıkların beslenme

alışkanlığına ve

yaşama biçimine göre değişir

(25)

Ağız ġekilleri

Terminal (alt üst çene eĢit)

Kızılkanat (Rutilus rutilus)

(26)

Dorsale dönük

(27)

Ventrale Dönük

(28)

Vantuz Biçiminde

Lampetra fluviatilis (Petromyzonidae)

(29)

Ördek Gagası Biçiminde

(30)

Beslenme

 Balıklar enerji kaynağı olarak genellikle

proteinleri kullanırlar. Proteinlerin

maliyetinin yüksek olması nedeniyle, kültür balıkçılığında enerji kaynağı olarak yağlar, özellikle de maliyeti ucuz olduğu için

karbonhidratlar kullanılır, proteinlerin yalnızca büyüme için kullanılması

öngörülür. Balıklar fazla yağlı diyetle beslenirlerse karaciğer yağlanmasına bağlı olarak ölebilirler.

(31)

ALABALIK YETĠġTĠRĠCĠLĠĞĠ

Ülkemizde de 1967'den beri soğuksu balıkları yetiştiriciliğinde baskın tür olarak gökkuşağı alabalığı (Oncorhynchus mykiss) yetiştirilmektedir.

(32)

 8333 km kıyı uzunluğuna,

 Yaklaşık 25 milyon hektar kullanılabilir su

ürünleri üretimine uygun alana,

 200 adet doğal, 243 adet baraj ve 750 adet

sulama göleti olmak üzere toplam 1193 adet iç su kaynağına

 177.714 km uzunluğunda nehirlere sahip

 Ülkemizdeki su ürünleri yetiştiriciliğin toplam

yıllık üretimi 600.000-650.000 ton arasında değişmektedir.

 Üretimin büyük bir kısmı (% 85.4) denizlerden ve

iç su balıkları avcılığından, %14.6’sı yetiştiricilikten sağlanmaktadır.

(33)

Alabalık YetiĢtiriciliği

Ülkemizde tek tür yerli alabalık (Salmo trutta) bulunur. 4 alt türü vardır.

1- Salmo trutta labrax

(Deniz alabalığı, Karadeniz alabalığı)

Kırmızı benekli alabalıklardır Beneklerin boyu küçüktür.

(34)
(35)

2- Salmo trutta makrostigma

(Büyük benekli alabalık, Batı Anadolu Dağ Alası)

Yanal çizgi üzerinde bulunan kırmızı benekler büyükçe

(36)
(37)

Salmo trutta abanticus 3- Salmo trutta fario

(Dere alabalığı,Ġç Anadolu, Anadolu Alası)

Benekler seyrekçe ve kısmen iricedir.

Abant gölü çevresinde izole olmuĢ formuna Salmo trutta abanticus denilir.

(38)

4- Salmo trutta caspius

(Kafkas alası)

Doğu Anadoluda görülür,benekler küçük, birörnek yapılı ve vücudun her tarafında görülür.

(39)

GökkuĢağı Alabalığı

(40)

Alabalık yetiĢtiriciliğinde kullanılacak su

kaynağının orijini ve kalitesinin yüksek nitelikte olması gerekir.

Kaynak Suları

Dere veya Irmak Suları Yeraltı Suları

(41)

Tesislerinin Miktar Olarak Dagılımı Alabalık Sazan Alabalık ve Somon Çipura ve levrek Midye Tür (2004 Yılı sonu itibariyle) Tesis

(Adet) Üretim Miktarı Ton/yıl) Ġçsu Balıkları Alabalık 960 43.432 Sazan 60 683 Deniz Balıkları Alabalık ve Somon 11 1.650 Çipura ve levrek 222 46.732 Midye 1 1.513 Diğerleri *Süs ve akvaryum

balıkları 6 10 milyon adet/yıl

*Kuluçkahane (Çipura ve levrek b.) 11 182 milyon adet/yıl *Kuluçkahane (Alabalık) 120 160 milyon adet/yıl Toplam 1.254 94.010

(42)

Bölgeler Sazan Alabalık Alabalık Çipura Levrek Midye Toplam (Ġç su) (Deniz) Akdeniz 72 6.379 0 689 686 0 7.826 Doğu 47 1.559 0 0 0 0 1.606 Ege 107 12.039 0 19.621 24.577 0 56.344 Güney Doğu 142 412 0 0 0 0 554 Ġçanadolu 95 6.646 0 0 0 0 6.741 Karadeniz 62 9.240 1.650 0 513 0 11.465 Marmara 158 7.157 0 125 521 1.513 9.474 Toplam 683 43.432 1.650 20.435 26.297 1.513 94.010

(43)

Ülkemizde Kültür Balıkçılığı

Yetiştiricilik yoluyla üretilen su ürünlerinin önemli bir kısmı ihraç edilerek yılda 350 milyon USD civarında bir döviz girdisi sağlar. 10 bini çiftliklerde olmak üzere paketleme, işleme ve ihracat

sektörüyle birlikte 25 bin kişiye iş imkanı sağlaması, diğer sektörlere de dolaylı olarak iş olanakları sağlaması nedeniyle ülke ekonomisi içinde yarattığı toplam parasal değer yaklaşık olarak bir milyar dolar civarındadır.

Su ürünleri sektörü, dıĢ ticaret gelirimize % 4 civarında bir katkı sağlamakta olup, pozitif bir dıĢ ticaret dengesi bulunmaktadır.

(44)

Katma değeri yüksek ve pahalı su ürünleri ihraç edilmekte, buna karĢılık balık yemi gibi ucuz hammadde girdileri ithal edilmektedir.

Avrupa Birliğine ihraç edilebilen tek hayvansal ürün su ürünleridir. Pazar sorunu bulunmamaktadır, üretim Pazarın talebini karĢılayamamaktadır.

Türkiye’de 80.000 Tonluk Pazar Çipura-levrek üretimi yapan firma sayısı 350, alabalık üreten firma sayısı 1.100 adet

2005 çipura-levrek ihracatı 10.000 ton (%90 levrek). Ġtalya,

Ġspanya, Ġngiltere, Fransa baĢlıca ihracat pazarları. KiĢi baĢı toplam balık tüketimi 5-6 kg Ülkemiz su ürünleri sektörü tarım sektörünü oluĢturan grupların içinde AB uyum sürecini tamamlama aĢamasına gelmiĢ tek

(45)

2003 Yılı FAO Verilerine Göre Yıllar Ġtibariyle Dünya Su Ürünleri Üretimi (Bin ton)

Ülkeler Avcılık % Ülkeler YetiĢtiricilik %

Çin 17.051 18.23 Çin 38.636 70.3 Peru 6.089 6.75 Hindistan 2.215 4.00 ABD 4.986 5.52 Filipinler 1.447 2.64 Endonezya 4.675 5.24 Japonya 1.326 2.42 Japonya 4.596 5.21 Endonezya 1.227 2.2 Hindistan 3.688 4, 08 Vietnam 937 2.21 Şili 3.929 4, 35 Bangladeş 856 1.56 Rusya 3.313 3, 67 Tayland 772 1.40 Tayland 2.817 3, 12 Norveç 582 1.04 Norveç 2.550 2, 99 ŞİLİ 632 1.15 Filipinler 2.169 2, 40 ABD 544 0.99 İzlanda 1.948 2, 21 MISIR 445 0.81 Vietnam 1.666 1.84 Kore 387 0.70 Kore 1.652 1.83 İspanya 313 0, 57 Türkiye 507 0.56 Türkiye 79 0, 0144 Diğer Ülkeler 28.583 32.00 Diğer Ülkeler 4.387 8.00

(46)
(47)
(48)
(49)
(50)
(51)
(52)
(53)
(54)
(55)
(56)
(57)

Cyprinus carpio Sazan balığı

(58)
(59)
(60)

Dairesel Dikdörtgen Kare

Kuluçkahane havuzları

Yumurta sayma- ayıklama makinesi

(61)
(62)
(63)
(64)

Canlı Balıkların Muayenesi

Bu muayeneye

balıkların su içindeki davranışları ve dış görünüşleri dahildir. -Balık yorgun, uyuşuk

ve bitkin durumda mı?.

-Kaçma refleksi var mı?. -Yem alıyor mu?.

(65)

Yüzerken yan, sırt üstü mü sersem vaziyette başı aşağıya doğru mu

duruyor?.

-Yüzgeçleri yapışmış halde mi?.

-Suyun yüzeyinde mi kalıyor?.

-Çabuk ve sık mı solunum yapıyor?. (Bir dakikada yapılan solunum hareketi, operkulumun açılıp

kapanma sayısıdır). -Sudan dışarıya mı

(66)

-Yüzgeçler parçalanmış mı?.

-Beyaz noktacıklar yada çıplak gözle görülebilen parazitler var mı?.

-Solungaç kapağı kısa veya delik mi?. -Omurgada deformasyonlar var mı?. -Balığın karnı şiş mi?.

-Zayıflamış mı?.

-Deri üzerinde lezyonlar var mı?.

(67)

Balıkların DıĢ GörünüĢü

Balık sudan çıkarıldıktan sonra kısa bir süre içinde gözle ve gerektiğinde

büyüteçle bakılarak dikkat edilmesi gerekli

başlıca noktalar şunlardır; -Vücut rengi

-Deri üzerinde beyazımsı veya grimsi pamuklaşmış veya benzeri lekeler,

kanamalar, kızarıklıklar var mı?.

(68)

Ölü Balıkların Muayenesi

-Balıklar, diseksiyon tahtası

üzerine yerleştirilir ve makroskobik olarak dış yüzey, ağız boşluğu, solungaçlar, gözler, yüzgeçler incelenir.

- Küçük balıklar için stereo mikroskop kullanılır.

-Deri smearleri; lam üzerine yaş preperat hazırlanarak, mikroskop altında incelenir. Solungaçlar; operkulum uzaklaştırılır ve solungaçlar incelenir. Renk ve aşırı mukus salgısı, yapışma, büyük parazitlere bakılır.

Solungaç filamentlerinden bir parça alınır ve petri kutusuna koyularak (saline içeren) streo

(69)

Balıkların postmortem (ölümden sonra) muayeneleri

 Balıklar öldürüldükten veya

öldükten hemen sonra

aradan zaman geçmeden dıştan ve içten dikkatlice incelenmeli ve gerekli marazi maddeler

alınmalıdır.

 Gerek içten gerekse dıştan

gözle yada büyüteçle yapılan muayeneler ne kadar dikkatlice uygulanırsa uygulansın hastalıkları tanımlamak her zaman mümkün değildir.

 Bu nedenle, gözle yapılan

sistematik muayeneler bittikten sonra doku ve organlardan aseptik koşullarda alınacak

örneklerden bakteriyolojik, virolojik, mikolojik ve

parazitolojik olarak gerekli incelemeler yapılmalı, elde edilen sonuçlar klinik ve nekropsi bulguları ile birleştirilerek, tanı

(70)

Balıklarda nekropsi tekniği

 Ölen veya öldürülen balıklar

dıştan gözle ya da büyüteçle dikkatlice muayene edilir, eğer lezyonlar varsa buralardan

yeteri kadar marazi madde alınır.Ağız, solungaçlar, deri, yüzgeçler, gözler, anüs ve diğer organlar incelendikten sonra balık temiz bir tahta veya sünger üzerine, başı sol tarafa gelmek üzere yatırılır.

(71)

Nekropsi aşamaları aşağıdaki gibidir.

 1. Sağ elde tutulan sivri uçlu keskin bir makasla anüsün önünden

ensizyon yapılır. Buradan öne doğru ilerlemek suretiyle karnın altından,

solungaçların altına veya pektoral

yüzgeçlerin hizasına kadar karın açılır.

(72)

 2. Bu ensizyondan sonra, yine anüsün

önünden başlamak üzere sırta doğru, yan çizgiye paralel ve solungaçların üstüne kadar kavisli bir ensizyon yapılır

(73)

 3. Bundan sonra sol elde tutulan pensle deri kaldırılır ve sağ eldeki makasla (1. ve 2. ensizyonun uçlarından) kesilerek kaldırılır. Böylece iç organlar açığa çıkarılmış olur.

 4. Operkulum pensle

kaldırılır ve makasla ya da büyük balıklarda kostatomla kesilerek atılır ve

solungaçlar ortaya çıkarılmış olur.

(74)

5. Beyni ortaya çıkarmak için de,

gözlerin hizasından ve önden arkaya doğru bistüri ile kesit yapılır

(75)

Koi balığı-operkulumun açılması ve solungaçların muayenesi

(76)
(77)

Koi balığı-karın boĢluğu organları

ve gonadları

(78)
(79)

Koi iç organlar, testisler, hava

kesesi

(80)
(81)
(82)

1 2 3

4

(83)

1-heart 2-lıver 3-pyloric caeca 4-spleen 5-intestine 6-ovaries7-fat 7 6 5 4 3 2 1

(84)

1-liver, 2-gall bladder, 3-heart, 4- spleen 4 1

3

(85)
(86)

KIDNEY, 1-anterior kidney, 2-posterior kidney

(87)

Dış muayene

 Balık vücudu mukuslu ve kaygan olduğundan dolayı, kolay muayene için kağıt havlu veya ince bir sünger tabaka üzerine yerleştirilir.

 Vücut bozuklukları, gelişme durumu ve genel

görünümü değerlendirilir. Bunun için yağlanma ya da zayıflama, iskelet bozuklukları, anomaliler, tümöral oluşumlar, karın şişkinliği, solungaç ve yüzgeçlerde renk ve morfolojik değişiklikler ve pullarda dikleşme ya da dökülme olup olmadığı dikkatlice muayene

(88)

Göz muayenesi

 Bulanık derin sularda yaşayan balıkların gözleri küçük, berrak sularda yaşayanların ki büyük, karanlık su balıklarında ise körelmiştir. Balıklarda göz yaşı bezi ve göz kapakları yoktur.  Balıklarda göz,

enfeksiyonlara çok fazla yakalanan bir organdır

(89)

Ekzoftalmus

 Gözün bulbus oculi’den

dışarıya doğru çıkmasıdır.

Meydana geldiği durumlar:

 Tümörler

 Göz civarındaki yangısal

olaylar

 Bakteriyel böbrek hastalığı  Parazitler

(Ichthyosporidium,

Diplostomum spathaceum)

 Beslenme bozuklukları  Viral hemorajik septisemi

 Enfeksiyöz pankreatik

nekroz

 Sazanların ilkbahar viremisi  karında ve göz civarında su

toplanması

(90)

Enoftalmus (çukur göz): Gözün içeriye doğru çökük oluşu.  Açlık  Anemi  Metabolizma bozuklukları  Parazit (Cryptobia)  Kötü bakım ve beslenme  İç organ hastalıkları

(91)

Göz Mantarı: Korneada oluşan yaralara

sonradan saprolegnia mantarlarının

yerleşmesi gözün kör olmasına kadar gidebilen bozukluklara yol açar.

(92)

 Katarakt; Genellikle travmatik ve paraziter orijinli olur. Travmatik kataraktta göz beyaz-gri görünümündedir. Paraziter katarakta genellikle Diplostomum spathaceum neden olur.

(93)

 Ağız tıkanması; tümörler,

parazitler, mantarlar, karnabahar hastalığı.

 Ağız kenarında yangısal

reaksiyonlar; viral ve bakteriyel hemorajik septisemi  Yutak şişmesi ve kızarması; tiroid tümörü  Dişlerde bozukluklar;

(94)

Solungaçların Muayenesi

 Sağlı sollu olmak üzere 5-7 çift

solungaç yaprağından (lamina) oluşur.

 Solungaçlar, solungaç kapağı

(operkulum) ile kapatılmıştır. Solungaçlar lameller arasından su geçerken içinde erimiş

halde bulunan oksijeni epitel hücreleri aracılığı ile alarak, kana verirler böylece gaz alışverişi devam eder.

 Kemikli balıklarda en hassas

(95)
(96)
(97)

 Basit yapısı nedeni ile zararlı etkilere karşı sınırlı

reaksiyon gösterirler.

Solungaçların koyu kırmızı renk alması (hiperemi);

kimyasal maddelerin iritasyonu, solungaç parazitleri.

Şiddetli solgunluk; anemi, oksijen azalması, düşük ısı,

kimyasal maddeler, deterjanlar.

Fazla mukoid salgı; deterjanlar, asitler, solungaç

parazitleri.

Solungaçlarda harabiyet; kimyasal maddeler, serbest

klor, mantarlar, asidoz, alkaloz, kolumnaris hastalığı, bakteriyel solungaç hastalıkları.

Filamentlerde şişme; Bakteriler, parazitler, vitamin

noksanlığı

Sarı toplu iğne başı büyüklüğünde kabartılar;

Myxosporidia

(98)

solungaçlar

 Kolayca kalkan uzunca beyaz noktalar; Parazitler örneğin;

(99)

Dermocystidium in gills

 Kalkmayan uzunca beyaz noktalar;

Dermocystidium kistleri.

(100)

 Pamuk benzeri görünüş;

(101)

Kahverenkte görünüĢ; Branchyomyces mantarları

(102)

Costia

 Mavimsi-beyaz bulanıklık görünüş; Oodinium, Costia, Chilodonella, Trichodina, Dactylogyrus parazitleri.

(103)

 Operkulumda aralık; tiroid büyümeleri, parazitler, kapak anomalileri ve bozuklukları

(104)

Solungaçların arasında

Trichodina sp., kesitleri (Solda-A) ve sekonder lamellerde ödem ve dökülmeler, Ichthyophthirius

multifilis (sağda B)

 Solungaçta hiperemi

(105)

Özellikle Ege denizi’nde ağ kafeslerde kültürü yapılan levrek balıklarında başlıca parazit

sorunu haline gelen balık kenesi olarak adlandırılan Ceratothoa oestroides en sık

görülen isopod türüdür ve büyük ekonomik kayıplara neden olur.

(106)

Derinin muayenesi

 Balıklarda deri diğer vertebralılarda olduğu gibi vücut

dışı deri ile kaplıdır ve dıştan gelecek zararlı etkilere karşı balıkları korur.

 Histolojik olarak; dermis ve epidermisten oluşur.

 Balıklarda hipodermis tabakası hemen hemen hiç

bulunmaz

 Epidermis üstünü canlı hücreler örter.

 Bu tabakada; balığın vücudunu saran mukoid salgı

çıkaran hücrelerle, pigment içeren hücreler bulunur.

 Mukus balıkları karakteristik koku ve kayganlığını

sağlar

 Sürtünmeyi azaltır.

 Balığın su içinde kolayca hareket etmesini sağlar  Suyun ozmozla deriden girişini zorlaştırır.

(107)
(108)

 Pullar ve diğer oluşumlar kökenini dermisten alır.  Pullar dermisten epidermise kadar uzanır.

 Balıkların çoğunda deri pullar ile örtülüdür.  Bazı balıklarda pul bulunmaz

 Bazılarında ise pulların yerini kemik plaklar ve

dikenler almıştır.

 Balık yavruları yumurtadan çıktıklarında pulsuzdur.  Gelişmenin belirli safhasında belirli bölgeden

pullanma başlar (örneğin alabalıklarda 3-4 cm iken anteriordan başlar).

 Pullar epidermisi bir kiremit gibi örterek, dış

etkilerden korur.

 Koruyucu görevi yanında; balıkların

klasifikasyonunda, yaşlarının tayininde, ve

(109)

 Balığın deri renginde değişiklikler; enfeksiyöz hastalıklar,

örneğin tüberkülozda balıkların deri renginde açılma, dönme hastalığı, birçok infeksiyöz hastalıklarda ise deri renginde koyulaşma görülür.

 Deride yaygın kızarıklık; dış parazitler, enfeksiyonlar,

çevresel koşullar

 Fazla mukoid salgı; deri zedelenmesi, ektoparazitler, toksik

maddeler.

 Pamuk ipliği gibi beyaz üremeler; Saprolegnia mantarı.

1 mm büyüklüğüne kadar beyaz noktalar; Ichthyophthirius  Deri altında hava kabarcıkları; gaz kabarcığı hastalığı.

 Pulların dikleşmesi; enfeksiyöz hastalıklar  Pulların dökülmesi; enfeksiyöz hastalıklar.

 Mavimsi beyaz bulanıklık; Kimyasal maddeler, Costia,

(110)
(111)

 Vücut boşluğunun genel muayenesi:

a) Vücut boşluğunda sıvı (sero-hemorajik)

gözlenmesi: Viral ve bakteriyel septisemiler, ilkbahar viremisi, vibriosis, bakteriyel böbrek hastalığı, tüberkülozis, metabolizma

bozuklukları

b) b) İç organlarda hiperemi ve kanamalar:

Sero-hemorajik sıvı oluşumuna neden olan hastalıkların yanısıra, kimyasal toksik

maddeler, fenol, amonyak v.s

c) İç organlarda solgunluk: Viral hemorajik septisemi, bakteriyel böbrek hastalığı

(112)

Ġç organların muayenesi

 Karaciğer ve safra

kesesi: Karaciğer

kırmızımtrak kahve renkte olup, damardan çok zengindir. Karın boşluğunun ön kısmına yerleşmiştir.Genellikle büyüktür. Bazı balıklarda vücut ağırlığının %20’sini oluşturur.

(113)
(114)

Midenin üzerinde ya da o’nu sarar tarzda yer alır, ırklara göre tek

parça olabildiği gibi iki veya üç parçalı olabilir. Safra kesesi, balıkların

çoğunda bulunur ve

karaciğere yapışmış bir durumdadır.

(115)

 Karaciğerde görülen genel lezyonlar

1. Karaciğerde kırmızımsı solgunluk: Viral

hemorajik septisemi (VHS), lipidozis,

furunkolozis, bakteriyel böbrek hastalığı, enfeksiyöz pankreatik nekroz

2. Yeşilimsi karaciğer: safra imbibisyonu, safra

stazı

3. Kahverengi lekeler: VHS, karaciğer nekrozu,

(116)

4.Karaciğerde kistler: Triaenophorus larvaları

5. Toplu iğne başı büyüklüğünde nodüller:

Ichthyosporidium, tüberkülozis,nematod kistleri

6.Karaciğerde yağlanma: karaciğerde uygun olmayan diyetle beslenme sonucu meydana gelir.Histolojik olarak, çoğu olayda hepatositlerin tek büyük yağ globülü ile şiştiği, hücre duvarının bozulduğu, makrofaj infiltrasyonu ve seroid ya da lipofuksin birikimi görülür.

(117)
(118)

 Pankreas:Balıklarda genellikle karaciğer içine girmiş durumdadur (intrahepatik pankreas veya hepatopankreas), benzer şekilde dalağın içinde de bulunabilir

(intralienales pankreas). Bu yapıya özellikle

cyprinidae familyasında (sazangillerde) rastlanır

(119)

Ancak, Salmonidae (alabalık), Esocidae (turna), Percidae (sudak, levrek) ve diğer familyalarda ekstrahepatik olarak ayrı bir organdır.

Pankreasta kültür balıklarının enfeksiyöz

pankreatik nekroz ve enfeksiyöz hematopoietik nekroz gibi viral hastalıklarda ekzokrin

(120)
(121)
(122)
(123)

Laboratuara marazi madde

gönderilmesi

 Tedavi görmemiĢ balıklardan alınmalıdır.

 Balıkçılık ünitesinin yerleĢim planı, su giriĢ ve

çıkıĢlarının nasıl sağlandığı bilgisi (kaynak suyu, ya da artezyen suyu), atık suların nereye gittiği

 Üretim dönemi

 Rutin yapılan koruyucu ilaçlama ve aĢılamalara

(124)

 Beslenme durumu ve kullanılan yemler

 Hastalık çıkmadan önce yem değiĢikliği yapılıp

yapılmadığı

 Su ısısında ve ortam ısısında değiĢiklik olup

olmadığı,

 Hastalıkların yağmurdan sonra mı görüldüğü

 Önceki yıllarda hastalıkların hangi zamanda

(125)

 Mevcut problemin ne olduğu

 Hastalık semptomları

 Tedavi yapılıp yapılmadığı

 Ve ölüm sıklığı (insidensi)

laboratuara gönderilen marazi maddelerle birlikte bilgi notu olarak mutlaka gönderilmelidir.

(126)

 Ölen balıklarda hangi belirtiler varsa laboratuara

gönderilecek balıklarda da aynı belirtilerin olması gerekir.

 DeğiĢik semptom gösteren ve farklı

büyüklükteki balıklar mutlaka ayrı torbalar içine konularak gönderilmelidir.

 Doğru tanı için hastalık belirtisi olan canlı

(127)

 Gönderilecek laboratuarın mesafesi uzaksa

durumu çok ağır olan ve yolda ölme ihtimali olan balıklar tercih edilmemelidir. Çünkü ölü balık, bulunduğu suyun kimyasal özelliklerini değiĢtirerek, diğer balıklarında çabuk ölmesine sebep olur.

 Bu nedenle de mümkün olduğu kadar ayrı

(128)

 Balıklardaki patojen bakteriyel ve mikotik

etkenlerin pek çoğu normal su florasında

bulunabildiği gibi, aynı zamanda mide-bağırsak ya da deri ve solungaçlarda da bulunabilir. Bu nedenle de bakteriler, balıklar öldükten sonra izolasyonun yapılabildiği organlara ulaĢarak,

(129)

Canlı Balığı Lab. göndermek

 Canlı bir balığı laboratuara gönderirken oksijen

verici bir sistemle donatılmıĢ bir tank yoksa, en uygun yöntem, canlı balığın 1/3’üne kadar su ile doldurulmuĢ, 5-10 litrelik naylon torbalar içinde gönderilmelidir.

 Torba içerisine kesinlikle ağızla üflenerek hava

doldurulmamalıdır. Çünkü üflenen havada ki zengin karbondioksit balıkların ölümünü

(130)

 Balığın taĢındığı naylon torbanın içindeki suyun

ısısının düĢürülmesi için, torbanın etrafına buz yerleĢtirilerek metabolizmanın yavaĢlatılması ve oksijen tüketimi azaltılarak uzun süreli taĢımalara olanak sağlanmıĢ olur

 Ancak canlı balığın bulunduğu torbanın içine

kesinlikle buz konulmamalıdır. Çünkü balıkların Ģok’a girerek ölmesine sebep olur.

(131)

 Eğer viral bir hastalıktan Ģüpheleniliyorsa,

6cm’den küçük balıkların tamamı, daha büyüklerin de dalak ve böbrekleri virüs

izolasyonu için kullanılır. Toplanan hasta balıklar virolojik inceleme için, canlı ya da antibiyotik

ilave edilmiĢ, pH 7-7.8’e ayarlanmıĢ doku kültürü içerisinde de gönderilebilir.

(132)

Ölü balıkların lab.’a gönderilmesi

 Patolojik muayene için %10’luk tamponlu

formalin (formaldehit) içerisinde henüz yeni ölmüĢ balıklar gönderilmelidir.

 Balıklar çok çabuk kokuĢtuğu için, önceden

ölmüĢ balıklar kesinlikle formole konulup

gönderilmemelidir. Çünkü kokuĢma ile birlikte muayene edilecek organların histolojik yapıları değiĢmektedir.

(133)

Su örneği gönderilmesi

 Kimyasal analiz için gönderilecek su örneği, pet

ĢiĢeler içinde, en az 2 litre, ağzı sıkı kapatılmıĢ olmalı.

 Suyun havuza girdiği ilk yerden alınmalı

 Suyun alındığı saat ve ısısı yazılmalıdır.

 Alınan su ve balıklar, etrafı buzla doldurulmuĢ

kutu içerisinde en çabuk Ģekilde laboratuara gönderilmelidir.

(134)

BAKTERĠYEL HASTALIKLAR

1. Furunkulozis (Furunculosis):

Balıklarda septisemi ve vücutta çeşitli büyüklükte furunküllerin oluşması ile

karakterize bulaşıcı ve öldürücü bir hastalıktır.

Etkeni Aeromonas salmonicida olup, hasta

balıkların doku, organ ve kan damarlarında fazla miktarda bulunur

(135)

 Alabalık ve atlantik salmonları en duyarlı, gökkuşağı alabalıkları ise en dirençli türler

 japon balıkları, sazan ve yılan balıklarında da bildirilmiş

(136)

Alabalık yetiştirilen yerlerde furunkuloz

epidemilerine çok sık rastlanmakta ve büyük ekonomik kayıplar meydana gelmektedir. Bazı

uygun olmayan koşullar, su ısısının yükselmesi

(15 oC’nin üstü) veya düşmesi (1-5 oC),

oksijen azlığı, suların kirli ve alg’li olması,

bakım beslenme noksanlıkları, suyun kimyasal ve fiziksel kalitesindeki değişmeler ve nakiller ile traumalar enfeksiyon oluşumunun

(137)

Hastalık etkeni sağlam görünüşlü (klinik

semptom göstermeyen balıkların)

bağırsaklarında latent enfeksiyon şeklinde bulunabilir.

Bulaşma; doğrudan sağlam balıkların, hasta veya infeksiyon sonu ölmüş balıkları ya da etkenle bulaşık taze yemleri yemeleri sonucu olabileceği gibi, endo veya ektoparazitlerin

açmış oldukları portantrelerden solungaç veya vücuttaki diğer yaralardan da ileri gelebilir.

(138)

Patogenez:Vücüda muhtelif yollarla giren

bakteriler kana geçerek kısa sürede ürerler ve kan yoluyla bütün doku ve organlara yayılırlar (septisemi). Daha sonra damar duvarlarında

zedelenmeler meydana getirerek subkutan dokularda ve kas fibrilleri arasında kanama odakları oluştururlar. Bunun sonucunda

dokularda dejenerasyon ve nekroz sonucu

(139)

ve içleri koyu kırmızı irin (kan, lökosit, etken,

doku artıkları) ile dolu olan furunküller

meydana gelir.

Oluşan bu furunküller zamanla delinerek açılır ve yerlerinden kenarları kalkık, içlerinden

irinli eksudat gelen ülserler meydana gelir.

Hastalığın çabuk yayılmasında, etkenin kuvvetli lökositolitik etkiye sahip olan

(140)

furunkuloz

akut subakut kronik

daha çok genç balıklarda görülür

klinik belirtiler görülmeden ölümler başlar.

Bazen yüzgeçlerin tabanında, vücudun yanlarında,

Ve kaslar arasında Peteşiyel ve ekimotik Kanamalara rastlanabilir

Ölümler yavaş başlar ve gittikçe artar

Ölümler yavaĢ baĢlar ve gittikçe artar

(141)
(142)
(143)
(144)
(145)

Nekropsi Bulguları:

-Baş ve boyun bölgesinde içi kan ve irin dolu koyu

kabartılar gözlenir. Bu kabartıların içinde çok sayıda etken vardır ve hastalığın bulaşmasında çok

önemlidir.

-Karın boşluğunda kanlı bir sıvı ve bağırsaklarda hemorajik yangısal değişiklikler bulunur.

-periviseral dokuda peteşiler görülür

- dalakta büyüme ve koyu kırmızı görünüm

- karaciğerde büyüme ve üzerinde nekrotik odaklar - akut olaylarda yüzme kesesinde kanamalar

(146)
(147)
(148)

Histopatolojik bulgular

 Furunkulozda bakteri kümeleri dermisin içinde

fokal, nadirende epidermisin içinde lokalize

olurlar.Dermis ve hipodermiste yaygın nekroz, fibrinöz ödem, yoğun nötrofil lökosit ve

makrofaj infiltrasyonları ile ilerlemiş olaylarda erime nekrozları gözlenir. Yangı hücrelerinin sitoplazmalarında melanin pigmentinin

görülmesi (melanomakrofaj) endotoksik septiseminin bulgusudur.

(149)

Ayrıca kalpte, özellikle atriumda bakteri

toksinlerine bağlı toksik kardiak nekroz ve kas lifleri arasında bakteri kümeleri, böbreğin

hemopoietik dokusunda ve solungaçlarda

bakteri kümeleri mevcuttur. İskelet kasında da yangı hücreleri ve nekroz gözlenir.

Korunma ve Kontrol: Balıkları hastalıktan

(150)
(151)

Kaslarda nekroz Sağlıklı kas dokusu

(152)

Korunmada dikkat edilmesi gereken önemli noktalar

1. Enfeksiyonun girişine engel olmak

2. Hastaları ve portörleri ayıklamak

3. Uygun olmayan çevresel koşulları düzeltmek

4. Dezenfeksiyon

5. İmmunizasyon

(153)

ÜLSER HASTALIĞI

Balıkların vücut yüzeyinde açık ülserlerin

oluşması ile karakterize bulaşıcı bir hastalıktır.

Etkeni; Haemophilus piscium’dur .

En çok alabalıklarda daha az olarak da sazanlarda görülür.

Ergin balıklar arasında sporadik seyretmesine rağmen yavrularda enzootik karakterde

(154)

 Bulaşma deride bulunan

portantrelerden

etkenin direkt olarak girmesiyle olur.

Mikroorganizmalı sular, yemler, hasta balıklar veya portorler devamlı enfeksiyon kaynağı olurlar ve hastalığı yayarlar.

(155)

Ülser hastalığı

 Hastalığın inkübasyon süresi 13 oC’nin altındaki sularda 10-15 gün arasında değişir. Patogenez: Etken, epidermisteki portantrelerden (yara, çizik, ektoparazit lezyonları, ısırıklar) içeri girdikten sonra üremeye başlar.

 Deride önceleri küçük ve

beyazımsı, gözle

görülebilecek büyüklükte kabarcıklar meydana gelir.

 Bunlar zamanla büyür,

sayıları artar ve birleşirler ve sonrada üzerlerinde deri

nekroze olarak açılır ve 1-3cm çapında yüzeysel

ülserler meydana gelir.

 Bu ülserlerden meydana

gelen eksudat da suları sürekli kontamine eder.

(156)

Lezyonların altındaki kas tabakası genellikle

sağlam kalır.

Vücudun değişik yerlerinde, özellikle baş, yanlar, sırt ve yüzgeçlerin

tabanındaki deri

üzerinde, yüzeysel, gri-beyaz, kenarları kabarık ve düzensiz ülserler

görülür.

Enfeksiyonun şiddetli

seyrettiği olaylarda alt ve üst çenede aynı şekilde lezyonlara rastlanabilir.

(157)
(158)
(159)

 Bazı durumlarda lezyon ilerleyerek çene kemiğinin görünmesine neden olabilir. Yine yüzgeçlerin yumuşak dokuları tahrip olur ve yüzgeç radiusları

ortaya çıkar. Hastalık bu haliyle yüzgeç

hastalığına benzer ve onunla karışabilir.

(160)

 Bazı alanlarda

epidermal ülserasyon, bazı alanlarda da

epidermal spongioz hiperplazi görülebilir  Ülser hastalığı klinik

belirtiler yönünden en çok furunkuloz’a

benzer. Ancak Furunkuloz’da

lezyonlar derinlere ve kas tabakasına kadar

yayılır ve iç organlarda bozukluklar meydana getirir.

Septisemi nedeniyle etkeni iç organlardan izole etmek kolaydır, ülser hastalığında iç organlarda nekroz ve dejenerasyon yoktur.

(161)

Deride meydana gelen ülserlere, özellikle

Saprolegnia cinsi mantarlar yerleşerek

hastalığın seyri ve prognozunu kötüleştirirler.

 Bu gibi olaylarda antibiyotik tedavisi mümkün

değildir, ancak mantar tedavisi yapıldıktan sonra tedavi, edilebilir.

(162)

Kolumnaris Hastalığı

 Baş

 Solungaç  Yüzgeçler

 Dorsolateral bölgeler Etrafı kırmızı bir hale ile çevrili yuvarlak veya oval kirli beyaz lekelerle

karakterize bir hastalıktır. Etken: Flexibacter

(163)

 Epizootoloji: Hastalık daha çok ısının

yükseldiği havuzlarda, ılık sularda yaşayan balıklarda özellikle de sıcak yaz aylarında görülür.

 Su ısısının 18-25 οC’ye çıkması, suların organik maddelerle fazla kirlenmesi, kalabalık havuzlar.  15 ºC ’nin altında nadiren ölümlere neden olur.  Sudaki çözünmüş oksijen ve azot miktarının artması ölümlerin yükselmesine neden olmaktadır

(164)

 Etken normal balıkların vücut yüzeylerinde

ve solungaçlarında bulunabilmektedir. Enfeksiyon, lezyonlardan dışarı çıkarak sulara karışan etkenler tarafından

meydana getirilir.

 En çok alabalık ve sazanlarda görülür,

bununla birlikte diğer birçok türde görülmektedir.

(165)

 Mikroorganizma vücuda epidermiste

oluşan portantrelerden girer, dermise

kadar iner ve burada çoğalır. Epidermis genellikle sağlam görünür

 Etken çoğaldıkça dermis ve bağ dokuda

dejenerasyona neden olduktan sonra kas tabakasına kadar ulaşır.

 Damar duvarlarındaki yıkımlanmaya bağlı

kanamalar şekillenir.

 Deri altında gri-beyaz renkli lekeler

(166)
(167)
(168)

 Makroskobik bulgular

 Perakut olgularda özellikle gençlerde

herhangi bir bulgu görülmeden ölüm

 Solungaç, yüzgeç, dorsolateral bölge,

baş ve ağız çevresinde kırmızı hale ile çevrili beyaz lekeler

(169)
(170)
(171)

 Histopatolojik bulgular

 En çok deri ve solungaçlar etkilenir.

 Solungaçlar konjesyonlu olup deride ülseratif

değişiklikler dikkati çeker. Solungaç epitellerinde proliferasyon ve kalınlaşma yoktur ve bu haliyle solungaç hastalığından ayrılır.

 Deri altı bağ doku ve kas tabakasında

(172)

Sağlıklı solungaç dokusu

Enfeksiyona bağlı yangısal değişiklikler ve nekroz

(173)
(174)

PEDUNKUL HASTALIĞI

(Soğuk su hastalığı)

 Bu hastalık baharın başlangıç döneminde su

sıcaklığının 10 °C’nin altında olduğu alabalık havuzlarında görülür. Ancak bazı çiftliklerde 15 °C’ye kadar da görülebilmektedir.

 Etken Flexibacter psychrophila’dır.

 Yavru ve genç alabalıklar etkilenir

 Fazla kalabalık, akıntısız ve oksijensiz

havuzlarda hastalığa bağlı yıkımlar daha çoktur

(175)

Etken adipoz yüzgeç ve derideki

portantrelerden girer, dermiste çoğalır ve nekroza neden olur.

(176)

Adipoz yüzgeçte beyaz gri leke şeklinde başlar, daha sonra kaudal yüzgecin tamamen nekroze

olması sonucu omurga açığa çıkar ve ölümler başlar.

(177)

 Kas tabakasına kadar inen geniş

nekrozlar,

 damar duvarlarında yıkımlanma

 deri altı kanama

 Solungaç, kalp, karaciğer ve böbrekte

(178)

KarıĢabileceği hastalıklar:

 Kolumnaris hastalığı ile karışır, ancak

kolumnaris tam tersine suyun ısısının yükseldiği zamanlarda görülür.

 Bakteriyel solungaç hastalığı ile karışabilir,

ancak bahsedilen hastalıkta solungaç

epitellerinde hiperplazi ve kalınlaşma

vardır.

 Yüzgeç hastalığında ise yüzgeçlerin dış

kenarlarında kalın gri-beyaz bir çizgi

(179)

 Nekropside, özellikle adipoz ve kaudal

yüzgeçlerin tahrip olması, iç organlarda nekrotik odakların bulunması hastalığı tanımaya yardımcı olabilir.

(180)
(181)

Kuyruk yüzgeci yumuĢak dokuları tamamen tahrip olmuĢ ve yüzgeç ıĢınları açığa çıkmıĢ

(182)

BAKTERĠYEL SOLUNGAÇ HASTALIĞI ()

 Bakteriyel solungaç hastalığı  salmonidlerde,  sazan  yılan balığında  solungaçların konjesyonu,  epitel hücrelerinin hiperplazisi,  solungaç dejenerasyonu ve

nekrozu ile ortaya çıkan bulaşıcı ve öldürücü bir enfeksiyondur.

(183)
(184)

Epizootiyoloji

 Hastalığa her yaştaki balıklarda

rastlanılmasına karşın genç ve yavrular daha duyarlıdır.  Kırmızı som balığı bu hastalığa karşı en duyarlı türdür.  Hastalığın ortaya çıkışı som balıklarının yavru döneminde artış gösterir.  Bakteri balıkların solungaçlarında ve vücut yüzeyinde bulunur.  enfeksiyon sırasında sayılarında artış saptanır. enfeksiyona 2 °C ve 20 °C sıcaklıklarda rastlanılmaktadır.

(185)

 Patogenez

 Solungaç üzerine yerleşmiş olan bakterilerin aşırı

üremesi sonucu oluşan irritasyon, epitel

hiperplazisine ve aşırı mukus salgısına neden olur.

 Mukus artışı lamellerin birbirine yapışmasına

devamında gaz alışverişinin engellenmesine ve filamentlerin nekrozuna neden olur.

 Balıklarda pantotenik asit noksanlığı, sularda

iyonize olmamış asit ve diğer nedenler predispoze faktörlerdir.

(186)

 Bulgular

 İnkubasyon süresi 3-7gün

 Klinik olarak, balıklarda yavaş ve

yüzeyde yüzme, durgunluk, solunum güçlüğü ve suyun geldiği yöne doğru yüzme isteği gözlenir.

(187)

 Nekropside, solungaçların

üzerinde fazla miktarda

mukoid salgı birikimi ve buna bağlı olarak operkulumun

kapanmadığı gözlenir.

 Solungaçlar hiperemik,

şişkin, flament ve lameller birbirine yapışmış, ileri

olgularda flament ve

lamellerde nekrozlar görülür.  Mantar enfeksiyonlarına

(özellikle Saprolegnia türleri) zemin oluşturur.

(188)
(189)

Bulgular

 Histopatolojik olarak, solungaç

epitellerinde distal uçlardan başlayıp

tabana yayılan hiperplazi,

 damarlarda dolgunluk,

 flament ve lamellerde nekroz.

 Hiperplazi distal uçlardan başlayıp

(190)
(191)
(192)

VĠBRĠOSĠS (Kızıl Hastalığı)

Vücudun ventral kısmının ve anüs civarının kızarıklığı, vücutta kabarcık ve ülserlerin oluşması ile karakterize bulaşıcı bir hastalıktır.

Etkeni Vibrio anguillarum’dur. Genellikle tuzlu ve acı

sularda yaşayan (nadiren de tatlı sularda) balıklarda (özellikle yılan balıkları ve bunun dışında salmonid ve nonsalmonidlerde) vücudun ventral bölgesinde ve yanlarında kızarıklıklar, hemorajiler, kabarcıklar ve ülserlerle karakterize bir hastalıktır.

(193)

Hastalık daha çok suların ısındığı, kirlendiği ve

oksijenin yetersiz kaldığı zamanlarda görülmektedir.

Patogenez: Vücuda giren

etkenler, buradan kas doku ve damarlara kadar ulaşarak üremelerine devam ederler. Damar duvarlarının

zedelenmesi ile özellikle ventral bölgede kanamalar meydana gelir.

(194)

Etken kan yoluyla bütün vücuda yayılır. Hastalığın ilerlediği olaylarda vücut

yüzeyinde, içleri eritrosit, lökosit ve

mikroorganizmalardan oluşan eksudat ile dolu kabarcıklar meydana gelir. Bunlar büyür ve

olgunlaşarak açılır. Yerlerinde kenarları oval ya da yuvarlak ülserler meydana gelir.

Vücut yüzeyinde ve kaslarda peteşiyel ve ekimotik kanamalara rastlanır

(195)

 Vibriosis deniz balıklarında % 40-60 oranında

ölümlere neden olurken salmonid balıklarında bu oran % 90’a kadar ulaşabilmektedir.

(196)
(197)
(198)

 Hastalık akut, subakut ve kronik seyirli

olmak üzere üç ayrı formda görülebilir.

 Akut formda ölümler septisemi kökenli

olduğu için balıklarda hastalığa ilişkin lezyonlara pek rastlanmaz.

 Ölümlerin ilk bulgu kararma tablosudur

 Periorbital ve/veya abdominal su toplanması

(199)

Nekropsi

 Karaciğer,böbrek, dalak ve bağırsaklarda

kanama ve nekrotik odaklar gözlenir

 Dalakta büyüme ve erimiş bir hal alması

dikkat çekicidir.

 Böbreklerde erime (likefaksiyon)

 Viseral ve parietal peritonda peteşiler

 Kalp yüzeyinde ve solungaçlarda fokal

(200)

Referanslar

Benzer Belgeler

Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na göre yerel yönetimlere, merkezi ve diğer yönetimlerin görev ve sorumluluk alanı dışında kalan yerel hizmetleri yerine getirebilme-

Analiz edilen 30 pestisit için metodun tayin limiti 0,020 µg/L ile 0,1 µg/L arasında olup, geliştirilen metot içme- kullanma suyu, içme suyu, doğal kaynak suyu ve

Dokularda gerçek zamanlı PCR ile parazit varlığının araştırılması sonucunda; dokuz izolatla enfekte edilen immün sistemi sağlam farelerin dördüne ait kan, akciğer, beyin

Çalışmada incelenen 228 su örneğinin 180’i akarsu, 48’i içme suyu olup 142 Giardia spp., 132 Cryptosporidium spp., 56 Cyclospora spp., 38 Microsporidia, 47 Blastocystis spp.,

Anadolu’nun birçok yerinde içme suyu ile insanların ağzına gelse de insanda herhangi bir patolojik etkisi görülmemiştir.. Bu

gösterir ve kemik rezorbsiyonu uyarılarak kalsiyum ile fosforun kemik dokudan kana geçişi sağlanır; bu durum, kalsitrol (l,25- dihidroksikolekalsiferol) ile olur..

Hele okuma kültürü açısından zaten emeklemekte olan bizimki gibi toplumlarda bunun bedelinin sadece yazı alanıyla sınırlı kalmadığı, bilim dünyasının da bundan

Doğal sularda yapılan analizlerde laboratuvarımızda geliştirilen lndigo Karmin yöntemi ve standart Fenoldisülfonik asit yöntemi ile tekrar edilebilir ve güvenilir