• Sonuç bulunamadı

İbn Âbidîn'in el-Ukûdü'd-Dürriyye fî Tenkîhı'l-Fetâva'l-Hâmidiyye adlı eserinde geçen hadislerin tahrîci ve değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İbn Âbidîn'in el-Ukûdü'd-Dürriyye fî Tenkîhı'l-Fetâva'l-Hâmidiyye adlı eserinde geçen hadislerin tahrîci ve değerlendirilmesi"

Copied!
75
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLÂM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI HADİS BİLİM DALI

İBN ÂBİDÎN’İN EL-UKÛDÜ’D-DÜRRİYYE FÎ TENKÎHİ’L-FETÂVA’L-HÂMİDİYYE ADLI ESERİNDE GEÇEN HADİSLERİN TAHRÎCİ VE

DEĞERLENDİRİLMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Mahmut YEŞİL

Hazırlayan Sümeyra KELEŞ

(2)

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR ...2

ÖNSÖZ ...3

GİRİŞ...5

I. KONUNUN AMACI VE ÖNEMİ...5

II. METOD VE KAYNAKLAR...6

BİRİNCİ BÖLÜM HÂMİD İBN ALİ EL-İMÂDÎ VE MUHAMMED EMİN İBN ÂBİDÎN’İN HAYATI I. HÂMİD İBN ALİ EL-İMÂDÎ’NİN HAYATI VE ESERLERİ...9

A. Hayatı ve Nesebi ...9

B. Tahsili ve İlmî Kişiliği...9

C. İmâdî’nin Eserleri...10

II. MUHAMMED EMİN İBN ÂBİDÎN’İN HAYATI VE ESERLERİ ...12

A. Doğumu ve Nesebi...12

B. Tahsili ve İlmî Kişiliği...12

C. İbn Âbidîn’in Eserleri...17

İKİNCİ BÖLÜM El-UKÛDÜ’D-DÜRRİYYE FÎ TENKÎHI’L-FETÂVA’L-HÂMİDİYYE İSİMLİ ESERDE BULUNAN HADİSLERİN TAHRÎCİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ I. EL-UKÛDÜ’D-DÜRRİYYE FÎ TENKÎHI’L-FETÂVA’L-HÂMİDİYYE İSİMLİ ESERDE BULUNAN HADİSLERİN TAHRÎCİ ...23

A. İtikadla İlgili Hadisler ...23

B. İbadetle İlgili Hadisler...27

C. Muâmelâtla İlgili Hadisler...35

D. Ahlâkla İlgili Hadisler...56

II. HADİSLERİN SIHHAT DURUMUNA GÖRE SINIFLANDIRILMASI ...64

SONUÇ...66

HADİS METİNLERİ İNDEKSİ ...68

(3)

KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser

a.g.m. : Adı geçen madde, makale

a.s. : Aleyhisselâm

bkz. : Bakınız

bs. : Baskı

c.c. : Celle Celâlüh

CD : Compact Disc

DİB : Diyanet İşleri Başkanlığı

h. : Hicrî

Hz. : Hazreti

DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi

nr. : Numara

nşr. : Neşreden

şrh. : Şerh eden

TDVY : Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları

thk. : Tahkik eden

thr. : Tahrîc eden

tlk. : Ta’lik eden (Dipnotlar ekleyen)

trs. : Tarihsiz

vr. : Varak

(4)

ÖNSÖZ

Âlemlerin Rabbine hamd, sevgili Peygamberimize salât ve selâm olsun.

Hz. Peygamber, ümmetine Kur’ân’la birlikte emanet olarak sünnetini de bırakmıştır. Hz. Peygamber’in söz, fiil ve takrirlerini içine alan sünneti öğrenmek ve öğretmek müslümanlar için önemli bir görev olmuştur. Bu sebeple ilk dönemlerden itibaren birçok âlim hadis ilimleriyle meşgul olmuştur.

Bugün yalnız İslâm ülkelerinde değil, tüm dünya kütüphanelerinde hadis ilmiyle ilgili binlerce kitap mevcuttur. Fakat senedi sağlam olmayan hadisler ve farklı sebeplerle uydurulan haberler de bu kitaplardan bir kısmının içinde yer almıştır. Kitaplarda bulunan asılsız haberlerin ayıklanması, hadislerin sahih ve zayıf olanlarının belirlenmesi gerekmektedir. Bu ihtiyaçtan dolayı tahrîc ilmi ortaya çıkmış ve hadis literatürüne büyük katkı sağlamıştır.

Bu çalışmada İbn Âbidîn’nin (1252/1836) ‘el-Ukûdü'd-Dürriyye fî

Tenkîhi’l-Fetâvâ’l-Hâmidiyye’ isimli eserindeki hadislerin tahrîci yapılmıştır.

Çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Girişte konunun önemi ve amacı üzerinde durulmuş, kaynaklar tanıtılmıştır.

Birinci bölümde, Hamid ibn Ali el-İmâdî ve Muhammed Emin ibn Âbidîn’nin hayatı ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir.

İkinci bölümde ise el-Fetâva’l-Hâmidiyye adıyla meşhur olan (İbn Âbidîn’nin, Hâmid ibn Ali el-İmâdî ed-Dımeşkî’ye (1171/1758) ait ‘Muğni’l-Müsteftî an Suâli’l-Müftî’ isimli eseri yeniden düzenleyerek yazdığı) ‘el-Ukûdü'd-Dürriyye’ adlı eserinde geçen hadislerin tahrîci ve değerlendirilmesi yapılmış, değerlendirmeler tablolar halinde gösterilmiştir.

Hadislerin farklı rivâyetleri verildiği zaman, dipnotları gösterilirken müelliflerin vefat tarihleri dikkate alınmamıştır. Dipnotlarda kitap isimleri kısa olarak verilmiş, tam künyeler bibliyoğrafyada gösterilmiştir.

Kitaptaki mevkûf haberler de çalışmaya dâhil edilmiştir. Ulaşamadığımız bazı kitaplardan kaynak gösterilirken CD kullanılmıştır.

Konu seçiminden itibaren çalışmamı her safhada denetleyen, tenkîd ve düşünceleriyle bana yol gösteren değerli hocam Doç. Dr. Mahmut Yeşil’e, çalışmamın düzenlenmesinde bana yardımcı olan mesai arkadaşım Hatice Arslan’a, kütüphanesinden faydalandığım hocam Doç. Dr. Muhittin Uysal’a, bilgilerinden ve düşüncelerinden istifade ettiğim tüm hocalarıma ve arkadaşlarıma, Türkiye Diyânet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezindeki bazı kitaplara

(5)

ulaşmamı sağlayan kardeşim Selman’a ve Konya’da bulunduğum süre zarfında desteklerini esirgemeyen anne ve babama teşekkürlerimi sunarım.

Hatay/Antakya Sümeyra KELEŞ 26. 05. 2008

(6)

GİRİŞ

I. KONUNUN AMACI VE ÖNEMİ

Hz. Peygamber’in ‘Kim benim adıma kasten yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın.’1 sözünden hareketle, toplumun dini şuur kaynağının oluşmasına yardımcı olan hadisler hakkında hadis âlimleri çok daha dikkatli olmuşlardır. İslâm’ı ve İslâm’ın müntesiplerinden istediklerini doğru anlamak için, onun tebliğcisi olan Hz. Peygamber’in, dolayısıyla bugün elimizde onu anlayabileceğimiz araçlar durumundaki hadislerin çok iyi anlaşılması gerekmektedir. Çünkü İslâm’ın prensiplerinin hayata geçebilmesi için nebevî uygulamaya ve yorumlara ihtiyaç vardır. Bu sebeple on beş asırlık İslâm tarihine bakıldığında müslümanların bu hususu özellikle ilk asırlarda çok iyi anladıkları ve hadis çalışmalarına oldukça önem verdikleri görülmektedir. Tahrîc çalışmaları da bu anlayışın bir ürünüdür.

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’i ve dolayısıyla İslâm’ı kıyâmete kadar korumayı vadetmiştir. On beş asırdır süregelen yıkıcı ve bozucu faaliyetlere rağmen sahih bir kitabın ürünü olarak İslâm, dimdik ayakta durmaktadır. Kur’ân nasları ile ilgili aşikâr bir tahrif söz konusu olamayacağı kesindir. Hadislere gelince bu konuda çok söz söylenmiştir. Geçen uzun süreç içerisinde her biri üzerinde önemle durulması gereken farklı sebeplerden dolayı, Hz. Peygamber adına hadisler uydurulmuştur. İlk devirlerden itibaren günümüze kadar ulaşmış olan İslâm literatüründe bu tür haberlere rastlamak mümkündür. Bu haberlerin yer aldığı eserlerin tahrîcinin yapılması özellikle hadis ilmi için gereklidir. Çünkü bunların tesbiti Hz. Peygamber’in sünnetinin doğru bir şekilde anlaşılmasına yardımcı olacak ve İslâm dininin aslî hüküm kaynaklarından olan hadisleri, asılsız ithamlardan koruyacaktır.

Çağdaş hayat şartları değişmiş, insanlar bilgi kaynaklarını daha çok sorgular hale gelmiştir. Tahrîc çalışmaları sistematik olarak yapılmış olsaydı, hadis diye Hz. Peygamber adına uydurulmuş, akla, mantığa ve bilimin hakikatlerine ters düşen haberler günümüze kadar kitaplarda yer bulmaz ve bu tür haberler tekrarlanmazdı. İnsanlar da hadis zannettikleri mevzu haberlerden dolayı Hz. Peygamber’e gereksiz itirazlarda bulunmaz ve İslâm’ın özünü çok daha iyi kavrarlardı.

Hz. Peygamber yaşayışıyla ve sözleriyle toplumu ıslah ederken ve eğitirken, bu dönüşümü sevdirerek, benimseterek yapmaya özen göstermiştir. Fakat onun adına uydurulan bu haberler İslâm’ın ve müslümanların imajını çirkinleştiren birer unsur olagelmiştir. Bu haberlerin en kısa zamanda tesbit edilmesi oldukça önemlidir. İslâm’ın aslî kaynaklarından 1 Müslim, Mukaddime, 7.

(7)

olan sünnete hizmet eden bu tür çalışmalar, aynı zamanda bireylere de ayrı ayrı sunulmuş hizmet olmaktadır.

Günümüze kadar tefsir, hadis, fıkıh ve tasavvuf gibi alanlarda çeşitli eserler telif edilmiştir. Geniş bir kültür birikiminin sonucu oluşan bu eserler arasında fetvâ kitapları da önemli bir yer işgal etmektedir.

Diğer kitaplarda olduğu gibi fetvâ kitaplarındaki hadislerin de sıhhat derecesi aynı değildir. Bu açıdan fetvâ kitaplarındaki hadislerin ciddi bir incelemeye tabi tutulması, bunların sıhhat derecesinin tesbit edilmesi oldukça önemlidir. Çünkü fetvâ kitaplarındaki hüküm kaynağı olan hadislerin sağlam olması gerekir. Buradan hareketle çalışmamızın konusunu Muhammed Emin İbn Âbidîn’nin (1252/1836) telif ettiği ‘el-Ukûdü’d-Dürriyye’ isimli eserdeki hadislerin tahrîci ve değerlendirmesi oluşturmaktadır. Sözlükte çıkarmak anlamına gelen tahrîc, bir kitaptaki hadisleri teker teker ele alıp, her birinin diğer senedlerini göstererek sıhhat durumunu belirtmektir. Bu bir bakıma herhangi bir müellifin kitabındaki hadislerin birer birer kaynaklarını göstermek, varsa diğer rivâyet tarîklerine işaret edip sıhhat durumunu ortaya koymaktır.2

‘Ukûdü’d-Dürriyye’ Hâmid ibn Ali İmâdî ed-Dımeşkî’ye (1171/1758) ait

el-Feteva’l-Hâmidiyye ismiyle meşhur olan ‘Muğni’l-Müsteftî an Suâli’l-Müftî’ isimli eserin

yeniden düzenlenmiş şeklidir. Eserin birkaç baskısı bulunmaktadır. (I-II, Bulak, 1300; Kahire 1310) Bizim esas aldığımız baskı 1300 tarihli Bulak baskısıdır. Eserde hadisler verilirken senedlerine yer verilmeyip doğrudan hadis metinleri zikredilmiştir.

II. METOD VE KAYNAKLAR

Araştırmamızda son dönem Hanefî fakihlerinin önde gelen isimlerinden olan İbn Âbidîn’in düzenlediği ‘el-Ukûdü’d-Dürriyye’ isimli eserdeki hadisleri tahrîc etmek, eserin hadislerin sıhhati açısından değerini tesbit etmek hedef alınmaktadır.

Eserde altmış dört rivâyet tesbit edilmiştir. Bunlardan bazıları mana bakımından birbirine benzemekle birlikte lafız bakımından farklı olduğu için ayrı ayrı incelenecektir. Hadislerin tahrîcinde takip edilecek usûl şöyledir:

İlk olarak hadislere ‘el-Mektebetü’ş-Şâmile’ adlı CD’den taranarak ulaşılacak, yine bu hadislerin kaynakları başta ‘el-Mu’cemü’l-Müfehres li Elfâzı’l-Hadîsin-Nebevî’ olmak üzere Kütüb-i Tis’a’yla birlikte yüz elli kitabı ihtivâ eden, Ebû Hacer Muhammed es-Saîd ibn Besyûnî’nin telif ettiği ‘Mevsûâtü Etrâfi’l-Hadisi’n-Nebeviyyi’ş-Şerîf’ adlı fihristler kullanılarak teyid edilecektir.

(8)

İbnü’l-Cevzî’nin (597/1200) ‘el-Mevzûât’, Zeylaî’nin (762/1361) ‘Nasbu’r-Râye

li-Ehâdîsi’l-Hidâye’, Gazzâlî’nin (505/1111) ‘İhyâü Ulûmiddîn’ isimli eserini tahrîc eden

Irâkî’nin (806/1403) ‘Muğnî’, Heysemî’nin (807/1404) ‘Mecmeu’z-Zevâid’, İbn Hacer el-Askalânî’nin (852/1448) ‘et-Telhîsu’l-Habîr fî Tahrîci Ehâdîsi Şerhi’l-Kebîr’, Sehâvî’nin (902/1496) ‘el-Mekâsıdü’l-Hasene’, Ali el-Muttakî Hindî’nin (975/1567) ‘Kenzu’l-Ummâl’, Aclûnî’nin (1162/1748) ‘Keşfu’l-Hafâ’, Nasıruddîn Elbânî’nin (1419/1999) tahrîc niteliği taşıyan ‘es-Silsiletü’s-Sahîha’, ‘es-Silsiletü’d-Daîfe’, ‘İrvâül-Galîl’, ‘Sahihu Sünen-i Ebî

Dâvûd’, ‘Daîfu Süneni Ebî Dâvûd’, ‘Sahihu Süneni’t-Tirmizî’, ‘Daîfu Süneni’t-Tirmizî’, ‘Sahihu Süneni’n-Nesâî’, ‘Daîfu Süneni’n-Nesâî’, ‘Sahihu’l-Câmiı’s-Sağîr’ ve Daîfu’l-Câmiı’s-Sağîr’ isimli kitapları istifade edeceğimiz eserler arasında yer almaktadır.

Hadislerin sıhhat açısından değerlendirilmesini yaparken başvurduğumuz bütün kaynaklardaki bilgiler dikkate alınacaktır. Sahih hadislerin sened zincirindeki râvilerin tümü zikredilmeyecek, sadece sahâbî râvilerine yer verilecektir. Sahih olmayanların ise senedleri verilerek varsa seneddeki illet tesbit edilmeye çalışılacaktır.

Buhârî veya Müslim’den biri rivâyet ettiği halde hakkında hüküm verilmeyen ve olumsuz bir değerlendirme de tesbit edilemeyen hadislerin senedleri sahih olarak kabul edilecektir. Buhârî ve Müslim’in birlikte rivâyet ettikleri hadisler için müttefekun aleyh denilecektir.

Sıhhat bakımında hadisler ‘makbul’, ‘merdud’ ve ‘hakkında hüküm verilemeyenler’ olmak üzere üç grupta toplanacaktır. Makbul hadisler ‘müttefekun aleyh’ ‘sahih’ ‘hasen’ ve ‘garib’ kısımlarına ayrılacaktır. Merdud hadisler ise ‘zayıf’, ‘mevzu’ ve ‘başvurulan kaynaklarda bulunamayanlar’ şeklinde üç kısımda incelenecektir. Kaynaklarda bulduğumuz halde herhangi bir değerlendirme tesbit edemediğimiz hadisler ile hakkında farklı kanaatler belirtilen ve tercih imkânı olmayan hadisler ‘hakkında hüküm verilemeyenler’ grubunda değerlendirilecektir.

(9)

BİRİNCİ BÖLÜM

HÂMİD İBN ALİ EL-İMÂDÎ VE MUHAMMED EMİN İBN

ÂBİDÎN’İN HAYATI

(10)

I. HÂMİD İBN ALİ EL-İMÂDÎ’NİN HAYATI VE ESERLERİ

A. HAYATI VE NESEBİ

Künyesi Hâmid Ali ibn İbrahim ibn Abdirrahim ibn İmâdiddîn ibn Muhıbbiddîn el-Hanefî ed-Dımeşkî’dir. 10 Cemâziyelevvel 1103/1692 yılında Dımeşk’te doğmuştur.3 ‘el-Hidâye’ müellifi Burhâneddin el-Merğınânî’nin soyundan olup, selefleri gibi büyük

dedelerinden İmâdüddîn’e nisbetle anılmaktadır.4 Dımeşk’te büyümüştür.5

B. TAHSİLİ VE İLMÎ KİŞİLİĞİ

Dımeşk’te, Mekke’de ve İstanbul’da ilim öğrenmiştir.6 Ders aldığı hocaları şunlardır:7 1- Hanbelî müftüsü Ebû’l-Mevâhib ibn Abdilbâkî ed-Dımeşkî’nin Emeviye’deki ve Yâğûşiye’deki derslerine katıldı ve ondan icâzet aldı.

2- Muhammed ibn Ali el-Kâmilî’nin Emeviye’deki vaazlarına ve Sinâniyye’deki derslerine katıldı ve ondan icâzet aldı.

3- Dımeşk’e misafir olarak gelen İlyâs el-Kürdî’nin derslerine katıldı.

4- Abdulğanî en-Nablusî’nin Selimiyye’deki derslerine katıldı ve ‘el-Fütûhât’ dersi aldı.

5- Dımeşk’e misafir olarak gelen Yunus el-Mısrî’nin derslerine katıldı.

6- Dımeşk’e misafir olarak gelen Abdurrahim el-Kâbilî el-Hindî’ye hadis okudu ve ondan icâzet aldı.

7- Abdulcelil Mevâhibî el-Hanbelî

8- Dımeşk Şâfiî müftüsü Ahmed el-Ğazzî 9- Muhammed Halîlî

1128/1716’de hac farizasını yerine getirmek için gittiği Mekke ve Medine’de de bazı âlimlerden ders ve icâzet aldı. Bunlar:

10- Abdullah ibn Sâlim el-Basrî el-Mekkî 11- Ahmed en-Nahlî el-Mekkî

12- Muhammed el-İskenderî, el-Mekkî, ona Mizzî’nin tefsirini hediye etti. 13- Abdulkerim el-Hindî

14- Tâcüddîn el-Kal’î el-Mekkî

3 Kettânî, Fihrisü’l-Fehâris ve’l-Esbât, II, 829; Murâdî, Silkü’d-Dürer, II, 15. 4 Köse, Saffet, ‘İmâdî’ DİA, XXII, 171.

5 Nüveyhiz, Adil, Mu’cemü’l-Müfessirîn, I, 133. 6 Nüveyhiz, a.g.e., I, 133.

(11)

15- Muhammed el-Velîdî el-Mekkî 16- Abdulkerim ibn Abdillah

İlim tahsilini tamamladıktan sonra ilk olarak Emeviye camiinde ders vermeye başladı. 1137/1725 yılı ramazan ayı ortalarında müftü oldu. Süleymaniye’de ve çeşitli medreselerde ders vermeye devam etti. Derslerine yazdığı şiirleri okuyarak başlardı. Büyük bir cilt oluşturacak kadar çok olan şiirlerini daha sonra bir araya getirdi.8

İmâdî âlim, muhakkık, edip, ârif ve ahlâklı bir zâttı. Kabiliyetliydi, seyyiddi, zamanının meşhur âlimlerindendi.9

Fıkıh, ferâiz ve edebiyat sahasında da derin bilgiye sahip olan İmâdî, 1171/1758 yılında Dımeşk’te vefat etti.10

C. İMÂDÎ’NİN ESERLERİ

İmâdî’nin en meşhur eserleri şunlardır.11

1- el-Muğni’l-Müsteftî an Suâli’l-Müftî (el-Fetâva’l-Hâmidiyye)

Müftülük yaptığı sırada kendisine gelen sorulara verdiği cevaplardan oluşan iki ciltlik bir eserdir. (Dâru’l-Kütübi’z-Zâhiriyye, Fıkhu’l-Hanefî, nr. 3655-3656, 8045) Kitap İbn Âbidîn tarafından delillerin özetlenmesi, sorular ve cevapların kısaltılması, tekrarların ve çok yaygın meselelerin çıkartılması suretiyle ‘el-Ukûdü'd-Dürriyye fî

Tenkîhi’l-Fetâvâ’l-Hâmidiyye’ adıyla ihtisar edilmiştir. (Bulak, 1300; Kahire, 1310)

2- Misbâhu’l-Felâh şerhu Nûri’l-Îzâh

Şürunbülâlî’nin Hanefî fıkhına dair ‘Nûru’l-Îzâh’ adlı eserinin şerhidir. (Dâru’l-Kütübi’z-Zâhiriyye, Fıkhul-Hanefî, nr. 6160)

3- Cemâlü’s-Sûreti ve’l-Lihye fî Tercemeti Seyyidinâ Dıhye

Sahâbîden Dıhye ibn Halife el-Kelbî’nin hayatına dairdir. (Princeton Üniversitesi Ktp., Yahuda, nr. 509; Medine, el-Mektebetü’l-Mahmûdiyye, nr. 90; Dâru’l-Kütübi’l-Mısriyye, Mecâmî, nr. 3445, vr. 144-146)

4- el-Havkale (Harkale) fi’z-Zelzele

1171/1758 yılında Dımeşk’te meydana gelen deprem hakkındadır. (el-Mektebetü’l-Mahmûdiyye, nr. 90; Dâru’l-Kütübü’l-Mısriyye, Mecâmî, nr. 3444, vr. 25-27)

5- Beyânu İhtilâfi Ârâi’l-Muhakkıkîn fî Mes’eleti Rucûi’n-Nâzır ale’l-Müstehıkkîn

8 Murâdî, a.g.e., II, 16. 9 Murâdî, a.g.e., II, 16. 10 Nüveyhiz, a.g.e., I, 133. 11 Köse, a.g.m., XXII, 171.

(12)

Vakfın zaruri ihtiyaçları bulunduğu halde, vakıf görevlisinin lehtarlara verdiği şeylere geri istemesinin hükmünü konu alır. (Dâru’l-Kütübi’z-Zâhiriyye nr. 4260; Dâru’l-Kütübi’l-Mısriyye, Mecâmî, nr. 3444, vr. 62-65)

6- el-İthâf fî Şerhi Hutbeti’l-Keşşâf

Zemahşeri’ye ait ‘el-Keşşâf’ adlı tefsirin girişinin şerhidir. (Dâru’l-Kütübi’l-Mısriyye, Mecâmî, nr. 3444, vr. 1-25)

İmâdî’nin diğer eserleri ise şunlardır.12

1- ed-Dürrü’l-Müstetâb fî Muvâfakâti Seyyidina Ömer ibn Hattâb 2- Fî Kavlihî Teâlâ bi Yedike’l-Hayr

3- Nekûlü’l-Kavle fî Cevâzi Nikâhi’l-Uhti ba’de Mevti Uhtiha bi Yevmin 4- el-Mesâilü’l-Mensûra

5- Fi’l-Afyon 6- Fi’l-Kahve

7- el-Kavlü’l-Akvâ fî Ta’rîfi’d-Da’vâ 8- Zehru’r-Rabî’ fî Müsâadeti’ş-Şefî’

9- et-Tafsîl beyne’l-Fark beyne’t-Tefsîr ve’t-Te’vîl

10- Dav’u-Sabâh fî Tercemeti Seyyidinâ Ebû Ubeyde ibn Cerrâh 11- Def’u’t-Tâûn

12- Misbâhu’l-Felâh fî Duâi’l-İstiftâh 13- İttihâdü’l-Kamerayn fî Beyti’r-Rikkateyn 14- el-Lem’a fî Tahrîmi’l-Mut’a

15- es-Salavâtü’l-Fâhıra fî’l-Ehâdîsi’l-Mütevâtira 16- el-Halâs min Damâni’l-Ecîri’l-Müşterek ve’l-Hâss 17- el-İzhâr li Yemîni’l-İztizhâr

18- el-Hâmidiyye fi’l-Fark beyne’l-Hâssa ve’l-Hâsıyeh 19- en-Nakhatü’l-Ğaybiyye fi’t-Teslimiyyeti’l-İlâhiyye

20- Kurretu Ayni’l-Hazzı’l-Evfer fî Tercemeti’l- Muhyıddîn el-Ekber 21- Minhatu’l-Menâh fî Şerhi Bedîı Misbâhı’l-Fellâh

22- Salâhu’l-Âlem bi İftâi’l-Âlim

23- Akîletü’l-Meğânî fî Teaddüdi’l-Ğavânî

24- el-Ikdü’s-Semîn fî Tercemeti Sâhibi’l-Hidâyeti Burhânüddîn Dîvâni Şi’rin ve Mekâtibâtin

(13)

II. MUHAMMED EMİN İBN ÂBİDÎN’İN HAYATI VE ESERLERİ

A. DOĞUMU VE NESEBİ

Künyesi, Muhammed Emin ibn Ömer ibn Abdilaziz ibn Ahmed ibn Abdirrahim ibn Muhammed ibn Salâhıddin ibn Necmiddin ibn Muhammed Salâhıddin ibn Necmiddin ibn Kemal ibn Takıyyiddin Müderris ibn Mustafa ibn Hüseyin ibn Rahmetillah ibn Ahmed el-Fânî ibn Ali ibn Ahmed ibn Muhammed ibn Ahmed ibn Abdillah ibn İzziddin Abdillah ibn Kasım ibn Hasan ibn İsmail ibn Hüseyin ibn Ahmed ibn İsmail ibn Muhammed el-A’rac ibn İmam Cafer es-Sâdık ibn Muhammed el-Bâkır ibn İmam Zeynilâbidîn ibn Hüseyin ibn Ali’dir.13

Muhammed Emin, zühd ve takvasından dolayı Âbidîn lakabıyla meşhur olan dedesi Muhammed Salâhuddin’e nisbetle İbn Âbidîn adıyla tanınmıştır.14

Muhammed Emin’in babası Seyyid Ömer takvasıyla, ilme ve ailesine olan sevgisiyle tanınmıştır. Bunu da annesi (Muhammed Emin’in babaannesi) dolayısıyla kazanmıştır.15

Muhammed Emin’in babaannesi ‘Hulâsatu’l-Eser’ müellifi Muhammed ibn Emin el-Muhibbî’nin kızıdır. Annesi ise meşhur eserlerin müellifi Hafız Muhammed Abdulhay ed-Dâvûdî’nin soyundandır. O da çokça ibadet eden sâliha bir kadındır.16

Muhammed Emin 1198/1784 yılında Şam’da Kanâvât Mahallesi Mübellât Sokak’ta doğmuş, salâh ve takvasıyla meşhur anne-babasının gözetiminde büyümüştür. Babası tüccardır.17

B. TAHSÎLİ VE İLMÎ KİŞİLİĞİ

Muhammed Emin, Kur’ân’ı küçük yaşta ezberledi. Ticarete alışmak maksadıyla babasının iş yerinde otururken, bir gün Kur’ân okumaya başladı. Onu tanımayan bir adam oradan geçerken onun Kur’ân okuyuşunu duydu, okuyuşunu beğenmedi ve onu azarladı, ona bu şekilde okumanın caiz olmadığını söyledi. Ayrıca burasının bir ticaret yeri olduğunu, insanların onu dinlememeleri sebebiyle günaha girdiklerini, aynı şekilde kendisinin de bu sebeple günahkâr olduğu söyledi. Sonra da okuyuşunun hatalı olduğunu, zamanının ilim ehlinden ilim tahsil etmesi gerektiğini anlattı. Ona kurrâdan Şeyh Saîd el-Hamevî’yi tavsiye

13 İbn Nüceym, el-Eşbâh ve’n-Nezâir, 19; Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, Ulemâu Dımeşk ve A’yânuhâ, I,

406.

14 Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, a.g.e., I, 407. 15 İbn Nüceym, a.g.e, 19.

16 İbn Nüceym, a.g.e, 19; Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, a.g.e., I, 407. 17 Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, a.g.e., I, 407.

(14)

etti. Bunun üzerine Muhammed Emin Şeyh Hamevî’ye gitti ve ondan kendisine kıraati tecvidiyle birlikte öğretmesini istedi.

Muhammed Emin, ergenlik çağına gelmeden ‘el-Meydâniyye’, ‘el-Cezeriyye’ ve

‘eş-Şâtıbiyye’ isimli eserleri ezberledi. Hocasından sarf, nahiv ve Şafiî fıkhını okudu.18 ‘Zübed’i

ezberledi. Daha sonra Muhammed Şakir es-Sâlimî el-Umerî el-Akkâd’ın derslerine devam etti. Böylece ondan aldığı üç icâzetle ilim merhalelerinden birincisini tamamlamış oldu ve ikinci merhaleye geçti. Şeyh Akkâd’dan ders almaya yedi yıl devam etti. Ondan aklî ilimleri okudu. Hanefî fıkhına yönelerek bu fıkhı detaylarıyla öğrendi. Tefsîr, hadis, usûl, ferâiz ve aritmetik ilimlerini tahsil etti.19 Yine ondan Mültekâ’, Kenz’, İbn Nüceym’e ait

‘el-Bahr’, Sadru’ş-Şerîa’ya ait (Ubeydullah ibn Mes’ud) ‘el-Vikâye’, ‘el-Hidâye’ ve sonra da ‘ed-Dirâye’ isimli eserleri tahsil etti. Kâdirî tarikâtını ve tasavvufu öğrendi.20

On yedi yaşındayken ‘el-Kâfî fi’l-Arûz ve’l-Kavâfî’ isimli eseri şerh eden İbn Âbidîn, es-Sâlimî’nin 1222/1807 yılında vefatına kadar, Nesefî’nin (710/1310) ‘el-Menâr’ adlı eserine el-Haskâfî’nin yaptığı şerhe biri kaybolmuş, diğeri ‘Nesemâtu’l-Eshâr’ adıyla bugün mevcut olan iki hâşiye, ‘Fethu Rabbi’l-Erbâb’ adıyla ‘Lubbu’l-Elbâb Şerhu Nebzeti’l-İ’râb’a bir hâşiye, ‘el-İştibâh an İbârati’l-Eşbâh’ adlı bir risâle ve hocasının isnâdlarının

‘el-Ukûdü’l-Leâlî fi’l-Esânîdi’l-Avâlî’ adıyla bir fihristini yazdı.21

Şeyh Akkâd, onu hocalarının derslerine götürdü. Bir seferinde Allâme Muhammed el-Kezberî’nin dersinde Muhammed Emin’e arkadaşlık etti ve ona icâzet istedi, el-Kezberî de 1216/1801 yılında ona icâzet verdi. Aynı yıl Allâme Ahmed el-Attâr’dan ona icâzet istedi ve aldı. 1220/1805 yılı Ramazan bayramında hocası, Necib Kalâî’den ona icâzet istedi ve o da icâzeti verdi. Sonra onu Abdullah Dehlevî’nin halifesi Muhammed Abdurrasûl el-Hindî en-Nakşibendi’ye götürdü, ondan icâzet istedi. Kardeşi Abdulğânî Âbidîn ile birlikte ona icâzet verdiler.22

Hocası, Hindistan’dan ziyaretçi olarak gelen Muhammed Abdunnebî’yi ziyaretinde de ona eşlik etti. Yanına girdikleri zaman, Muhammed Akkâd oturdu. İbn Âbidîn kendi hocasına yaptığı gibi elinde ayakkabılarını taşıyarak ayakta bekledi. Abdunnebî, Akkâd’a ‘Bu çocuğa söyle de otursun, ben o oturana kadar oturmayacağım, çünkü çeşitli yerlerde onun eli öpülüp

18 Serkîs, Mu’cem, I, 150.

19 Kehhâle, Ömer Rıza, Mu’cemü’l-Müellifin, III, 145.

20 Baytar, Abdurrazzâk, Hılyetü’l-Beşer, II, 1239; Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, a.g.e., I, 407. 21 Özel, Ahmet, İbn Âbidîn’in Kaynakları, 1, Muhammed, Alâuddîn, Kurretu’l-Uyûn, 6’dan. 22 Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, a.g.e., I, 407.

(15)

faziletinden faydalanılacaktır, onun üzerinde Âl-i Beyt’in nübüvvet nûru vardır’ dedi. O zaman hocası Akkâd ona oturmasını emretti, o da oturdu.23

Şeyh Akkâd, ona kızıyla evlenmeyi teklif etti. Fakat Muhammed Emin’in babası, oğlunun gün gelip karısına öfkelendiğinde, hocasının öfkesini üzerine çekmesinden korkarak bu teklifi kabul etmesini istemedi.24

Hocası, yazma kabiliyetini ilerletmesi için soruları yazma ve risaleleri toplama konusunda onu cesaretlendirdi. Arkadaşlarından birinin isteği üzerine Saîd el-Ustuvânî’nin ‘Lubbu’l-Elbâb’a yazdığı şerh olan ‘Nebzetü’l-İ’râb’ isimli eserine bir haşiye yazdı. Aruz hakkında ‘Kitâbü’l-Kâfî ve’l-Kavâfî’ye de bir şerh yazdı. Bunları yazarken henüz 17 yaşındaydı.25

Şeyh Akkâd nazım ve nesir konusunda da ona icâzet verdi. Sâid Halebî’nin de içinde bulunduğu bir grupla beraber Şeyh Akkâd’la ‘ed-Dürrü’l-Muhtar’ isimli kitabı okumaya başladılar. 1222/1807 yılında kitabın okunması tamamlanamadan Şeyh Şakir Akkâd vefat etti. Hocasının vefatı üzerine kitabın kalan kısmını, halkanın en büyük öğrencisi olan Saîd el-Halebî ile tamamladı. Kitabı okuduktan sonra ondan icâzet istedi. el-Halebî’nin hattıyla ve mührüyle icâzet aldı. Böylece ilim hayatının üçüncü ve son aşaması başladı.26

İbn Âbidîn, Halebî’nin zamanında ‘ed-Dürrü’l-Muhtar’ı şerh etti. Halebî vefat edince İbn Âbidîn çok üzüldü. Bunda sonra İbn Âbidîn, Hâlid en-Nakşibendî’ye bağlandı. Hocası ona tarikatı öğretti ve icâzet verdi. O, hocasına bağlı bir öğrenciydi, ona güveniyor, onu seviyordu. Düşmanlarına karşı onu müdafaa etti ve bu konuda ‘Sellu’l-Husâmu’l-Hindî

li’n-Nusreti Mevlânâ Hâlid en-Nakşibendî’ isimli bir risale yazdı ve uzun bir kasideyle de onu

methetti.27

Hocası Hâlid yaşlandığı zaman İbn Âbidîn ona geldi ve ‘Rüyamda, Efendimiz Osman ibn Affân’ın öldüğünü ve benim onun cenaze namazını kıldığımı gördüm.’ dedi. Hocası ona ‘Ben Osman’ın soyundanım, yakında öleceğim. Sen de benim cenaze namazımı kılacaksın.’ dedi ve çok hocası geçmeden vefat etti.28

Bu sayılan icâzetlerden başka da birçok icâzet aldı. Ona icâzet veren kişiler şunlardır:29

1- Abdulğanî en-Nablûsî’nin torunu Abdulkâdir 23 Baytar, a.g.e,, II, 1239; Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, a.g.e., I, 407. 24 Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar a.g.e., I, 407.

25 Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, a.g.e., I, 408.

26 Baytar, a.g.e., II, 1239; Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, a.g.e., I, 409. 27 Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, I, 409.

28 Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, a.g.e., I, 409. 29 Kettânî, Fihrisü’l-Fehâris ve’l-Esbât, II, 840.

(16)

2- Sâlih ez-Züccâc 3- Hibetullah el-Bâ’lî

4- Sâlih el-Füllânî el-Medenî 5- Abdulmelik el-Kal’î el-Mekkî

Muhammed Emin, Müftü Hasan el-Murâdî zamanında fetvâ eminliği görevinde bulundu. 1235/1820 yılında hac görevini yerine getirdi.

Onun ilminden çok kişiler faydalandı. En meşhur talebeleri şunlardır: 1- Kardeşi Abdulğanî ve oğlu Dımeşk fetvâ emiri Abdulğanî ibn Ahmed

2- Sâlih ibn Hasan Âbidîn (amcasının oğlu) ve onun oğlu Muhammed Câbizâde 3- Yahya Serdest

4- Abdulğanî el-Ğanîmî el-Meydânî 5- Hasan el-Baytar 6- Ahmed el-İslambûlî 7- Hüseyin Rasâme 8- Yusuf el-Mağribî 9- Abdulkâdir Halâsî 10- Ali el-Murâdî 11- Muhammed Tillo 12- Abdurahman el-Haffâr 13- Muhammed el-Etâsî 14- Muhammed el-Alûsî

İbn Âbidîn saygı duyulan bir zattı. Yaşadığı asırda da diğer asırlarda da yaygın bir şöhrete sahipti. İnsanlar onun ilminden faydalandılar. Yazı üslubu güzeldi. Fetvâ meselelerindeki ihtilaflı konularda yaşadığı asırda başvurulacak bir otoriteydi.30

Uzun boylu, beyaz tenli, siyah saçlı, güzel yüzlü, iyi kalpli, mütebessim bir zattı. Kıyafet ve beden temizliğine dikkat ederdi. Dinî konularda kimseye boyun eğmez, kınanmaktan korkmazdı. Fakirleri ve miskinleri severdi. Çok mütevazı idi. Anne-babasına karşı da, hocalarına karşı da çok edepli idi. İyiliği emreder kötülükten sakındırırdı. Hal ve tavırlarında verâ sahibi idi. Bir gün boyunca sadece bir somun yiyecek kadar az yemek yerdi. O kitapların telifi ile meşgul olurken yemeği annesinin yedirdiği zamanlar da olmuştur.31

Hayattaki amacı ilim öğrenmek ve öğretmekti. Gündüzlerini oruç tutarak, gecelerini namaz kılarak geçirirdi. Her Ramazan Kur’ân’ı hatmetmek âdeti idi. Abdestsiz hiçbir zaman 30 Bek, Halil Merdem, A’yânü’l-Karni’s-Sâlisi Aşer, 37; Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, a.g.e., I, 414.

(17)

dua etmezdi. Bütün vaktini fetvâ ve tedrise ayırırdı. Gecelerini de telife tahsis etmişti, az uyurdu.32

Geçimini, ortaklaşa yaptığı ticaret geliri ile temin ederdi. Kitapları çok severdi. Büyük bir kütüphane oluşturmuştu, içindeki eserlerin çoğunu kendi yazmıştı. Babası oğluna istediği kitapları satın alırdı. Ona ‘Oğlum! Allah (c.c.) sana bol hayırlar versin.’ derdi. O, kendi babasından kalan kütüphaneyi oğluna hediye etmişti.33

Muhammed Emin ömrünün sonuna kadar Şeyh Saîd’in derslerine düzenli olarak katılmaya dikkat etmiştir. Hocası âdeti olduğu üzere ders zamanı bir problem çözerken odasının kapısını kapatır, kimsenin içeri girmesine izin vermezdi. Rabîussânî’nin on sekizinde bir Pazar günü İbn Âbidîn hocasının dersine geç kalmıştı. O gün Şeyh kapının kapatılmasını emretmedi. On beş dakika sonra İbn Âbidîn girdiği zaman Şeyhi ayağa kalktı, ona sarılarak ağlamaya başladı. Sanki ona veda ediyor gibiydi. İbn Âbidîn evine döndüğü zaman ateşi yükseldi. 1252/1836 yılında 21 Rabîussânî Çarşamba günü kuşluk vakti vefat etti. İbn Âbidin ölmeden yirmi gün önce çok sevdiği iki âlimin ( Dürrü’l-Muhtar sahibi Alâuddîn el-Haskafî ve Meşhur muhaddis Sâlih el-Cenînî) yakınına defnedilmek için kabir satın almıştı.34 Sinan Paşa camiinde cenaze namazı kılındı. Babüssağîr kabristanına Alâuddîn Haskafî ve Sâlih el-Cenînî’nin yanına defnedildi.35

Annesi de oğlunun vefatından iki yıl sonra 1254/1838 yılında vefat etmiştir. Annesi her hafta yüz bin kere İhlâs suresini okur ve onun ruhuna bağışlardı. İnsanlar Muhammed Emin’in ölmesine çok üzüldü. Cenazesine büyük bir topluluk iştirak etti ve cenazeyi Dımeşk’ın ileri gelenleri ve âlimleri kaldırdılar. Hocası Saîd el-Halebî onun ölümüne üzülmüş ve cenazesinde şöyle demiştir ‘Ey Muhammed! Allah’a yemin ederim ki, ben seni bu sakal için çok seviyorum.’ Hocası Muhammed Emin’in fıkıhtaki yerini alacak kişinin özlemini çekiyordu.36

32 İbn Nüceym, a.g.e, 20; Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, a.g.e., I, 415. 33 Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, a.g.e., I, 415.

34 Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, a.g.e., I, 416. 35 Baytar, a.g.e., II, 1239.

(18)

C. MUHAMMED EMİN İBN ÂBİDÎN’İN ESERLERİ

1. Raddü’l-Muhtâr aled-Dürri’l-Muhtar Şerhi Tenvîri’l-Ebsâr

Hanefî fıkhına dair ‘Tenvîru’l-Ebsâr’ adlı eserine Haskafî’nin yazdığı

‘ed-Dürrü’l-Muhtar’ adlı şerhin hâşiyesidir. Bu kitap Hanefî mezhebinin meşhur olmuş büyük temel

kitaplarındandır. İbn Âbidîn bir şerh olmasına rağmen oldukça veciz bir üslupla kaleme alınan

‘ed-Dürrü’l-Muhtâr’ın ibarelerini açıklarken sahih, mutemet, zayıf ve tenkid edilen görüşlere

işaret etmiş, hükümleri delillerini incelemiş, daha önce açıklığa kavuşturulmayan bazı mesleleri çözmeye çalışmıştır. Bu arada, başvurduğu eserlerdeki yanlışları da düzeltmiştir. Eserin telifinde hemen bütün Hanefî kaynaklarından faydalanan İbn Âbidîn, diğer mezheplerin temel kaynaklarına da müracaat etmiştir.37

İbn Âbidîn eserini baştan sona kadar müsvedde olarak kaleme aldıktan sonra ‘Kitâbü’l-İcâre’den eserin sonuna kadar olan kısmı temize çekti. Daha sonra eserin başından ‘Bâbu Kitâbi’l-Kâdî ile’l-Kâdî’ ile ‘Kitâbü’ş-Şehâdât’ arasında bulunan ‘Mesâilü Şettâ’ isimli bölüme gelince vefat etti. Buradan ‘Kitâbü’l-Hibe’nin sonuna kadar (Kitabu’l-İcâre’nin başı) olan kısım, eser basılırken müellifin oğlu tarafından müsveddelerden olduğu gibi çıkarılmıştır.38

İbn Âbidîn’in Trablus kadılığı ve Şam Maârif Meclisi ikinci reisliği yapan oğlu Alâuddîn Muhammed (1306/1889), Ahmet Cevdet Paşa’nın ısrarı üzerine, babasının

‘ed-Dürrü’l-Muhtâr’ın nüshası üzerine bıraktığı notları da göz önünde tutarak, babasının eserine

‘Kurretu Uyûni’l-Ahyâr li Tekmileti Raddi’l-Muhtâr’ (Bulak, 1299, 1326; Kâhire, 1307, 1321, 1386/1966; İstanbul, 1293) adıyla bir tekmile yazmıştır.39

Abdulkâdir ibn Mustafa er-Râfiî el-Fârûkî (1323/1905) de ‘Raddü’l-Muhtâr’ üzerine ‘Takrîrâtü’r-Râfiî’ diye bilinen ‘et-Tahrîru’l-Muhtâr li-Reddi’l-Muhtâr’ (Kâhire, 1323) adlı bir talikât yazmıştır. Ahmed Mehdi el-Hıdr, modern hukuk sistematiğini de göz önüne alarak ‘Raddu’l-Muhtâr’ın bir konu fihristini de yazmıştır. (Fihrisü İbn Âbidîn, baskı yeri yok, 1962)40

Ahmet Özel ile Yahya Semiz, ‘Raddü’l-Muhtâr’ yanında müellifin

‘el-Ukûdü’d-Dürriyye’ ve ‘Mecmûâtü’r-Rasâil’ini esas alarak ‘İbn Âbidîn’in Kaynakları’ (Atatürk

Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi, 1977) adıyla bir mezuniyet tezi hazırlamışlardır.41 Çeşitli baskıları yapılan kitabın en önemli baskıları şunlardır.

37 Özel, Hanefî Fıkıh Alimleri, 146-147.

38 Özel, İbn Âbidîn’in Kaynakları, 3, İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, III, 215-216’dan. 39 Mutî’, Hafız-Nizar, Abaza, a.g.e., I, 410.

40 Özel, Hanefî Fıkıh Alimleri, 147. 41 Özel, ‘İbn Âbidîn’, DİA, XIX, 293.

(19)

1- Bulak, 1272, 1286, 1299

2- Kahire, 1263, 1307, 1317, 1323 3- İstanbul, 1291, 1307

4- Hindistan, 1288

Kâhire 1386’da sekiz cilt olarak basılan eserin son cildi oğlunun tekmilesidir. Eser Türkçeye çevrilmiştir. (I-XVII, İstanbul 1982-1988; I-IX. Ahmet Davudoğlu; X. Ahmet Davudoğlu-Mehmet Savaş; XI-XII, M. Savaş; XIII-XV, Mazhar Taşkesenlioğlu; XVI-XVII, M. Taşkesenlioğlu-Hüseyin Kayapınar). Ayrıca Kuveyt Evkâf Bakanlığı ‘Raddül-Muhtâr’ın Bulak 1272 baskısından hareketle bir konu indeksi yayınlamıştır. (Fihrisü Haşiyeti İbn Âbidîn, Kuveyt, 1406/1986). Hamdi Döndüren tarafından hazırlanan fihrist ve terimler sözlüğü ile Ahmet Özel ve Yahya Semiz’in çalışması da bu tercümeye ek bir cilt halinde yayınlanmıştır. (İstanbul, 1988)42

2. el-Ukûdü’d-Dürriyye fî Tenkîhi’l-Fetâva’l-Hâmidiyye

Hâmid ibn Ali ibn İbrahim ibn Abdirrahman el-İmâdî ed-Dımeşkî’nin (1171/1757)

‘el-Fetâva’l-Hâmidiyye’ isimli eserinin düzenlenmiş ve gözden geçirilmiş şeklidir. Hâmid

Efendi’nin Şam müftülüğü yaptığı on sekiz yıllık süre zarfında verdiği fetvâları ihtivâ eder. İbn Âbidîn, müellifin son devirde yaşamış olması, güvenilir görüşleri kaydetmesi ve bu konuda geniş bilgi sahibi olması bakımından eseri en faydalı ve mutemet kitaplardan sayar. Fakat müellifin eseri iyi tertip etmemesi, mükerrer ve çok bilinen maddelere yer vermesi, çoğu zaman cevaba uygun nakli başka yerde vermiş olması gibi sebeplerle İbn Âbidîn çok bilinen hususları ve mükerrerleri ayıklayarak, bazı yerlerde takdim ve tehirler yaparak eseri ihtisarla yeniden düzenlemiştir. Eserin birkaç baskısı bulunmaktadır. Biri 1300 yılında iki cilt halinde Bulak’ta, diğeri de 1310 yılında tek cilt halinde Mısır’da basılmıştır.43

3. Nesemâtü’l-Eshâr alâ İfâdati’l-Envâr alâ Kütübi’l-Menâr

Nesefî’nin ‘Menâru’l-Envâr’ isimli fıkıh usulü eserine Haskafî tarafından

‘İfâdetü’l-Envâr’ adıyla yapılan şerhin haşiyesidir.44

Eserin baskısı iki tanedir. İstanbul, 1300; Mısır, 132845 4. Minhatü’l-Hâlik ale’l-Bahri’r-Râik

Yine Ebû’l-Berakât en-Nesefî’nin fıkha dair ‘Kenzü’d-Dekâik’ isimli eserine İbn Nüceym’in ‘el-Bahru’r-Râik’ adıyla yazdığı şerhin hâşiyesi olup bu şerhin kenarında basılmıştır.

42 Özel, a.g.m., DİA, XIX, 293. 43 Özel, Hanefî Fıkıh Âlimleri, 148. 44 İbn Nuceym, a.g.e., 24.

(20)

Eserin baskısı iki tanedir. Kahire, 1311, I-VIII; Beyrut, 1818, nşr. Zekeriya Umayrat, I-IX46

5. Nüzhetü’n-Nevâzir ale’Eşbâh ve’n-Nezâir

İbn Nüceym’in ‘el-Eşbâh ve’n-Nezâir’inin haşiyesi olan eser İbn Âbidîn’in talebesi Muhammed ibn Hasan el-Baytar tarafından hocasının kitap üzerindeki notlarının derlenmesiyle meydana getirilmiştir. Kitap Muhammed Mutî’ el-Hâfız tarafından ‘el-Eşbâh

ve’n-Nezâir’ ile birlikte neşredilmiştir. Dımeşk 1403, 140647

6. Ukûdü’l-Leâlî fî Esânîdi’l-Avâlî

Hocası Muhammed Şâkir’in isnâdlarına ve icâzet aldığı hocalarının biyografilerine ait bir eserdir.48

İbn Âbidîn’e ait çeşitli konuları ihtivâ eden risaleler de bulunmaktadır. Bu risaleler şunlardır:49

1- el-İbâne an Ahzi’l-Ücre ani’l-Hadâne (Dımeşk 1301, 18 s.)

2- İthâfu’z-Zekiyyi’n-Nebîh bi Cevâbi mâ Yekûlü’l-Fakîh (Dımeşk, 1301, 14 s.) 3- İcâbetü’l-Ğavs bi Beyânî Hâli’n-Nukabâ ve’n-Nücebâ Ebdâl Evtâd

ve’l-Ğavs, (İstanbul, 1325)

4- Ecvibe Muhakkika an Es’ile Müteferrika, (Dımeşk, 1302, İstanbul, 1287, 21 s.) 5- İ’lâmü’l-A’lâm li İkrâri’l-Âm (Dımeşk, 1301, 26 s.)

6- el-Akvâlü’l-Vâdıhatü’l-Celiyye li mes’eleti Nakzi’l-Kısme ve Mes’eleti’d-Deraceti’l-Ca’liyye (Dımeşk, 1301, 21 s.)

7- Buğyetü’n-Nâsik fî Ed’ıyeti’l-Menâsik, (İstanbul, 1325)

8- Tahbîru’t-Tahrîr fî İbtâli’l-Kadâ’ bi’l-Fesh bi’l-Ğabni’l-Fâhiş bilâ Takrîr

(Dımeşk, 1301, 30 s.)

9- Tahrîru’l-İbâre fî men hüve Evlâ bi’l-Îcâr (Dımeşk, 1301, İstanbul, 1287, s. 25) 10- Tenbîhu’l-Vukûd alâ Mesâili’n-Nukûd, Dımeşk, 1301, 14 s.)

11- Tenbîhu’l-Vulât fî Hukkâm alâ Ahkâmı Şâtımî Hayri’l-Enâm ve Ehadi Ashâbihi’l-Kirâm, Dımeşk, 1301, 29 s.)

12- er-Râhiku’l-Mahtûm Şerhu Kalâidi’l-Manzûm, Dımeşk, (1312, 97 s.) 13- Raf’u’l-İştibâh an İbârati’l-Eşbâh, (Dımeşk, 1301, 12 s.)

14- Raf’u’l-İntikâd ve Def’u’l-İtiraz alâ Kavlihim el-Îmânu Mebniyyetün ale’l-Elfâz lâ ale’l-Ağrâz, (Dımeşk, 1301, 19 s.)

46 Özel, a.g.m., DİA, XIX, 293. 47 Özel, a.g.m., XIX, 293. 48 Özel, a.g.m., XIX, 293. 49 Özel, a.g.m., XIX, 293.

(21)

15- Raf’u’t-Tereddüd fî Akdi’l-Esâbî ınde’t-Teşehhüd (Dımeşk, 1301, 22 s.)

16- Sellu’l-Husâmu’l-Hindî li Nusreti Mevlânâ Hâlid en-Nakşibendî, (Dımeşk, 1301,

61 s.)

17- Şifâu’l-Alîl ve Bellu’l-Ğalîl fî Hukmi’l-Vasıyye bi’l-Hatâmât ve’t-Tehâlil (Dımeşk,

1301, 71 s.)

18- el-Ukûdü’d-Dürriyye fî Kavli’l-Vâkıf ale’l-Ferâizi’ş-Şer’iyye (Dımeşk, 1301,

28 s.)

19- el-İlmü’z-Zâhir fî Nesebi’t-Tâhir (Dımeşk, 1301)

20- Ğâyetu’l-Beyân fî enne Vakfe’l-İsneyn alâ Enfüsihima Vakfun lâ Vakfân (Dımeşk,

1301)

21- Ğâyetü’l-Matlab f’iştirâti’l-Vâkıf Avde’n-Nâsib ilâ ehli’d-Deraceti’l-Akrab fe’l-Akrab, (Dımeşk, 1301, 12 s)

22- el-Fevâidu’l-Acîbe fî İ’râbi’l-Kelimâti’l-Ğarîbe (Dımeşk, 1301, 21 s.)

23- el-Fevâidü’l-Muhassasa fî Ahkâmi Keyyi’l-Himmisa (Dımeşk, 1301, İstanbul,

1287, 19 s.)

24- Menâhilu’s-Surûr li Mubteğı’l-Hisâb bi’l-Küsûr (Dımeşk, 1301, 7 s.)

25- Minhetü’l-Celîl li Beyâni İskâti mâ ale’z-Zimme min Kesîr ve Kalîl, (İstanbul,

1325)

26- Menhelu’l-Vâridîn min Bihâri’l-Feyz ale’z-Zuhri’l-Müteehhilîn fî Mesâli’l-Hayz

(Dımeşk, 1302, 69 s.)

27- Neşru’l-Arf fî Binâi ba’zi’l-Ahkâm ale’l-Urf (Dımeşk, 1301, 47 s.)

28- el-Hediyyetu’l-Alâiyye li Telâmizi’l-Medârisi’l-İbtidâiyye (Dımeşk, 1299, 1301,

47 s.)

29- Tahrîru’n-Nükûl fî Nafakâti’l-Furû vel-Usûl (Dımeşk, 1301, 22 s.)

30- Tenbîhu Zevi’l-Efhâm alâ Butlâni’l-Hukm bi Nakzi’d-Da’vâ ba’de İbrâi’l-Âm

(İstanbul, 1325)

31- Şerhu Manzûmeti’l-Müsemmâ bi Ukûdi Resmi’l-Müftî (İstanbul, 1325) 32- Tenbîhu Zevi’l-Efhâm alâ Ahkâmi’t-Teblîğ halfe’l-İmâm (Dımeşk, 1301)

Bu risâlelerden otuz iki tanesi bir arada ‘Mecmûatü Rasâili İbn Âbidîn’ adıyla basılmıştır. (İstanbul, 1325)50

İbn Âbidîn’in aşağıda zikrettiğimiz diğer eserleri basılmamıştır.51

50 Özel, Hanefî Fıkıh Âlimleri, 148-149; Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, a.g.e., I, 412-413. 51 Özel, a.g.m., XIX, 293; a.g.e., 148-149; Mutî’, Muhammed-Abaza, Nizar, a.g.e., I, 412-413.

(22)

a- Hâşiyetü’l-Beydâvî, b- Hâşiyetü’l-Mutavvel c- Hâşiyetü’l-Mültekâ

d- ed-Dürarü’l-Mudiyye fî Şerhi Nazmi’l-Ebhuri’ş-Şi’riyye e- Hâşiyetü’n-Nehri’l-Fâik

f- Şerhu Nüzheti’l-Hisâb g- Zeylü Silki’d-Dürer

7. Şerhu’l-Kâfi fi’l-Arûz ve’l-Kavâfî 8. Nazmü Kenzi’d-Dekâik

9. Fethu Rabbi’l-Erbâb alâ Lübbi’l-Elbâb bi Şerhi Nüzheti’l-İrâb 10. Raf’ul-Enzâr ammâ Evradehü’l-Halebî ale’d-Dürri’l-Muhtâr

(23)

İKİNCİ BÖLÜM

EL-UKÛDÜ’D-DÜRRİYYE FÎ

TENKÎHI’L-FETÂVA’L-HÂMİDİYYE İSİMLİ ESERDE BULUNAN HADİSLERİN

(24)

II. EL-UKÛDÜ’D-DÜRRİYYE fî

TENKÎHI’L-FETÂVA’L-HÂMİDİYYE İSİMLİ ESERDE BULUNAN HADİSLERİN TAHRÎCİ

DEĞERLENDİRİLMESİ

İbn Âbidîn’in İmâdî’ye ait olan ‘el-Muğni’l-Müsteftî an Suâli’l-Müftî’

(el-Fetâva’l-Hâmidiyye) isimli eseri düzenleyerek yazdığı ‘el-Ukûdü'd-Dürriyye’ adlı eserinde altmış dört

rivâyet tesbit edilmiştir. Esas aldığımız baskı 1300 tarihli iki ciltlik Bulak baskısıdır. Rivâyetlerin metinlerinden sonra tercümeleri verilmiş, rivâyetler konularına göre tasnif edilmiş ve tercümelerin sonunda parantez içinde bunların eserde geçtiği cilt ve sayfa numaralarına işaret edilmiştir.

A. İTİKADLA İLGİLİ HADİSLER

Eserde itikadla ilgili dört rivâyet tesbit edilmiştir.

-

1

ﻲِﻓ

ِﺚﯾِﺪَﺣ

َﻞﯾِﺮْﺒِﺟ

ِﮫْﯿَﻠَﻋ

ُةﺎَﻠﱠﺼﻟا

ُمﺎَﻠﱠﺴﻟاَو

ْنَأ

َﻦِﻣْﺆُﺗ

ِﮫﱠﻠﻟَﺎِﺑ

ِﮫِﺘَﻜِﺋﺎَﻠَﻣَو

ِﮫِﺒُﺘُﻛَو

ِﮫِﻠُﺳُرَو

ِمْﻮَﯿْﻟاَو

ِﺮِﺧﺂْﻟا

ِﺚْﻌَﺒْﻟاَو

َﺪْﻌَﺑ

ِتْﻮَﻤْﻟا

ِرَﺪَﻘْﻟاَو

ِهِﺮْﯿَﺧ

ِهﱢﺮَﺷَو

ْﻦِﻣ

ِﮫﱠﻠﻟا

ﻰَﻟﺎَﻌَﺗ

‘Cibrîl hadisinde Rasûlüllâh, (a.s.) (İman) Allah’a, onun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, ölümden sonra dirilişin gerçek olduğuna, iyiliğin ve kötülüğün Allah’tan geldiğine inanmaktır, buyurmuştur.’ (I, 100)

Uzun bir metin içinde yer alan hadis şöyledir:

Ömer ibn Hattâb şöyle anlattı “Biz bir gün Allah Rasûlü’nün (a.s.) yanında otururken, bembeyaz elbiseli, simsiyah saçlı, üzerinde yolculuk eseri görünmeyen, içimizden hiç kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber’in (a.s.) yanına dizlerini dizlerine dayayarak oturdu, avuçlarını dizlerinin üzerine koydu ve sordu ‘Ey Muhammed! Bana İslâm hakkında bilgi ver.’ Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu ‘İslâm Allah’tan başka hiçbir ilah bulunmadığına ve Muhammed’in onun elçisi olduğuna şehâdet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucunu tutman, gücün yettiği takdirde haccetmendir.’ ‘Doğru söyledin.’ dedi. Biz onun hem sorup hem tasdik etmesine hayret ettik. Adam tekrar sordu ‘Bana iman hakkında bilgi ver.’ Peygamber (a.s.) ‘İman Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, iyisiyle kötüsüyle kadere inanmandır.’ dedi. Adam ‘Doğru söyledin.’ dedi ve sordu ‘Bana ihsân hakkında bilgi ver.’ Peygamber (a.s.) ‘İhsân Allah’a sanki onu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Çünkü sen onu görmesen de o mutlaka seni görür.’ dedi. Adam ‘Bana kıyâmetin ne zaman kopacağını bildir.’ diye sorunca Peygamber (a.s.) ‘Sorulan kişi (bu hususta) sorandan daha bilgili değildir.’ dedi. Adam ‘Öyleyse

(25)

alâmetleri hakkında bilgi ver.’ dedi. Peygamber (a.s.) ‘Câriyenin kendi efendisini doğurması ile yalınayak ve çıplak köy çobanlarının bina yapmakta yarıştıklarını görmendir.’ buyurdu. Sonra (adam) çekip gitti. Ben biraz bekledim, sonra Peygamber (a.s.) ‘Ey Ömer! Soru soranın kim olduğunu biliyor musun?’ dedi. ‘Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.’ dedim. O şöyle buyurdu ‘O Cebrâil’dir, size dininizi öğretmek için gelmiştir.”52

Hadisi, İbn Hanbel (241/855), Müslim (261/874), Ebû Dâvûd (275/888), Tirmizî (279/892), İbn Mâce (273/886) ve Nesâî (303/915) Hz. Ömer’den rivâyet etmekte,53 Tirmizî hadisi hasen sahih olarak değerlendirmektedir.54

Buhârî (256/870) ise Ebû Hureyre’den benzer şekilde şöyle rivâyet etmektedir:

“Allah Rasûlü (a.s.) bir gün insanların yanına çıktı. Bir adam ona gelip şöyle dedi. ‘Ya Rasûlallâh! İman nedir?’ Peygamber (a.s.) ‘İman Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ona kavuşmaya inanman, ayrıca öldükten sonra tekrar dirilmeye iman etmendir.’ buyurdu. Adam yine sordu ‘İslâm nedir?’ Peygamber (a.s.) ‘İslâm, Allah’a ibadet edip O’na hiçbir şeyi ortak koşmaman, farz namazını kılman, farz olan zekâtı vermen ve Ramazan orucunu tutmandır.’ buyurdu. Adam ‘İhsân nedir?’ dedi. Peygamber (a.s.) ‘İhsân Allah’a sanki onu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Çünkü sen onu görmesen de o mutlaka seni görür.’ buyurdu. Adam ‘Peki kıyâmet ne zamandır?’ diye sorunca Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu ‘Onun hakkında sorulan, sorandan daha bilgili değildir, fakat sana onun alâmetlerini anlatayım. Cariyenin efendisini doğurması onun alâmetlerindendir. Çıplak, yalın ayak kişiler insanların başına geçtiklerinde, hayvan çobanları büyük bina yaptıklarında anla ki bunlar da onun alâmetlerindendir. Beş şey vardır ki onları Allah’tan başkası bilemez.’ Sonra şu âyeti okudu. ‘Kıyâmet saatini bilmek ancak Allah’a mahsustur. Yağmuru O indirir.

Rahimlerde olanı O bilir. Kimse yarın ne kazanacağını nerede öleceğini bilemez. Şüphesiz O bilen ve her şeyden haberdar olandır.’55 Sonra adam gitti. Bunun üzerine Allah Rasûlü (a.s.) ‘Onu bana geri çağırın.’ buyurdu. Hemen peşinden gidip çağırmaya çalıştılar fakat kimseyi göremediler. Bunun üzerine Rasûlüllâh (a.s.) ‘O Cebrâil’di, insanlara dinlerini öğretmek için geldi.’ buyurdu.”56

İki farklı şekilde rivâyet edilen bu hadis müttefekun aleyhtir.57

52 İbn Hanbel, I, 51.

53 İbn Hanbel, I, 51; Müslim, İman, 1; Ebû Dâvûd, Sünne, 17; Tirmîzî, İman, 4; İbn Mâce, Mukaddime, 9; Nesâî, İman, 5.

54 Tirmizî, İman, 4. 55 Lokman, 31/34.

56 Buhârî, Tefsir, Lokman, 2. 57 Elbânî, İrvâü’l-Ğalîl, I, 34.

(26)

-2

ْﻦَﻋ

َﺑَأ

ْﯾَﺮُھ

َةَﺮ

َﻲِﺿَر

ُﮫﱠﻠﻟا

ُﮫْﻨَﻋ

ُﮫﱠﻧَأ

َﻊِﻤَﺳ

َلﻮُﺳَر

ِﮫﱠﻠﻟا

ﻰﱠﻠَﺻ

ُﮫﱠﻠﻟا

ِﮫْﯿَﻠَﻋ

َﻢﱠﻠَﺳَو

ُلﻮُﻘَﯾ

ُﻦْﺤَﻧ

َنوُﺮِﺧﺂْﻟا

َنﻮُﻘِﺑﺎﱠﺴﻟا

َمْﻮَﯾ

ِﺔَﻣﺎَﯿِﻘْﻟا

َﺪْﯿَﺑ

ْﻢُﮭﱠﻧَأ

اﻮُﺗوُأ

َبﺎَﺘِﻜْﻟا

ْﻦِﻣ

ﺎَﻨِﻠْﺒَﻗ

ﱠﻢُﺛ

اَﺬَھ

ْﻢُﮭُﻣْﻮَﯾ

يِﺬﱠﻟا

َضِﺮُﻓ

ْﻢِﮭْﯿَﻠَﻋ

ﺎَﻓ

اﻮُﻔَﻠَﺘْﺧ

ِﮫﯿِﻓ

ﺎَﻧاَﺪَﮭَﻓ

ُﮫﱠﻠﻟا

ُسﺎﱠﻨﻟﺎَﻓ

ﺎَﻨَﻟ

ِﮫﯿِﻓ

ٌﻊَﺒَﺗ

ُدﻮُﮭَﯿْﻟا

اًﺪَﻏ

ىَرﺎَﺼﱠﻨﻟاَو

َﺪْﻌَﺑ

ٍﺪَﻏ

Ebû Hureyre Rasûlüllâh’ı (a.s.) şöyle derken işitmiştir ‘Biz kıyâmet gününde önceliği olanlarız. (Yahûdîlere ve Hıristiyanlara oranla önceliğe sahibiz.) Çünkü onlara bizden önce kitap gönderildi, onlara farz kılınan gün, bugün (Cuma) olduğu halde onlar bugün konusunda fikir ayrılığına düştüler. Allah (c.c.) bize doğruyu gösterdi, insanlar da bize tâbi oldular. Yahûdîler yarın (Cumartesi), Hıristiyanlar da ertesi gün (Pazar) (için karar kıldılar).’ (I, 7)

Hadisi Humeydî (219/834), İbn Hanbel, Buhârî, Müslim, Nesâî, Dârakutnî (385/995) ve Beyhakî (458/1056), Ebû Hureyre’den rivâyet etmektedir.58 Hadis müttefekun aleyhtir.

-

3

ﱠنَأ

ﱠﻲِﺒﱠﻨﻟا

ﻰﱠﻠَﺻ

ﱠﻠﻟا

ُﮫ

ِﮫْﯿَﻠَﻋ

َﻢﱠﻠَﺳَو

َضَﺮَﻋ

َمﺎَﻠْﺳِﺈْﻟا

ﻰَﻠَﻋ

ﱟﻲِﻠَﻋ

َﻲِﺿَر

ُﮫﱠﻠﻟا

ُﮫْﻨَﻋ

ُﮫﱡﻨِﺳَو

ٌﻊْﺒَﺳ

‘Peygamber (a.s) Hz. Ali’ye İslâm’a girmeyi yedi yaşındayken teklif etti.’ (I, 100) İbn Ebî Şeybe (235/849)ﻊﺒﺳﻦﺑاﻮھوﻲﻠﻋﻢﻠﺳأ şeklinde Ebû Cafer’den rivâyet etmiştir.59 Hâkim(405/1014), İbn Abbas’tan şöyle rivâyet etmektedir:

‘Rasûlüllâh (a.s.) Bedir günü sancağı Hz. Ali’ye verdi ki Hz. Ali o zaman yirmi yaşındaydı.’

Hâkim bu hadisin sahih olduğunu söylemektedir. Zehebî (748/1374) de ‘Bu Hz. Ali’nin on yaşından daha küçük yaşta müslüman olduğuna delildir ki, o da yedi ya da sekiz yaştır.’ demektedir.60

Hadis hakkında başka bilgi bulunmamaktadır.

-4

ُءﺎَﻤَﻠُﻌْﻟا

ُﺔَﺛَرَو

ِءﺎَﯿِﺒْﻧَﺄْﻟا

‘Âlimler peygamberlerin varisleridir.’ (I, 101)

Hadisi Buhârî senedsiz olarak ilim babına girişte vermektedir.61 Diğer kaynaklarda uzun bir metin içinde yer alan hadis şöyledir:

“Ebû’d-Derdâ Şam’dayken ona Medine’den bir adam geldi. Ebû’d-Derdâ adama ‘Niçin geldin?’ dedi. Adam ‘Senin Rasûlüllâh’tan (a.s.) rivâyet ettiğin bir hadis bana ulaştı. Ebû’d-Derdâ ‘İhtiyacın olan bir şey için mi geldin?’ dedi. Adam ‘Hayır.’ dedi. Ebû’d-Derdâ 58 Humeydî, el-Müsned, II, 189; İbn Hanbel, II, 274; Buhârî, Cuma, 1; Müslim, Cuma, 6; Nesâî, Cuma, 1;

Dârakutnî, es-Sünen, II, 3; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, III, 170.

59 İbn Ebî Şeybe, Musannef, VIII, 44. 60 Hâkim, el-Müstedrek, III, 111. 61 Buhârî, İlim, 10.

(27)

‘Ticaret için mi geldin?’ dedi. Adam ‘Hayır, ben sadece bu hadis için geldim.’ Ebû’d-Derdâ ‘Rasûlüllâh’ı (a.s.) şöyle derken işittim “Bir kimse ilim arzusuyla bir yola girerse Allah (c.c.) da ona cennete giden bir yol açar, melekler o kimseden razı olarak kanatlarını gererler. Gökte olanlar ve yerde olanlar, sudaki balıklara varıncaya kadar onun için istiğfar ederler. Âlimin diğer kullara üstünlüğü ayın diğer gezegenlere üstülüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin vârislerdir, peygamberler dinar veya dirhem miras bırakmazlar, onlar miras olarak ilim bırakmışlardır. Kim bu ilimden alırsa çok büyük pay sahibi olmuştur.” dedi.”62

Bu hadisi İbn Ebî Şeybe, İbn Hanbel ve Ebû Dâvûd, Âsım ibn Racâ ibn Hayve, Kesîr ibn Kays tarîkiyle63 rivâyet etmektedir.

Tirmizî, Mahmud ibn Hıdâş, Muhammed ibn Yezid el-Vâsıtî, Âsım ibn Racâ, Kesîr ibn Kays tarîkiyle rivâyet etmektedir. Hadis hakkında ‘Biz bu hadisi sadece Âsım ibn Racâ’dan biliyoruz, fakat muttasıl değildir. Aynı hadis Âsım ibn Racâ, Dâvûd ibn Cemil, Kesîr ibn Kays kanalıyla da gelmektedir. Bu rivâyet Mahmud ibn Hıdâş hadisinden daha sahihtir.’ demektedir.64

Âsım ibn Racâ hakkında Zehebî (748/1374) “Ebû Zür’a onun için ‘la be’se bih’,65 İbn Maîn ‘suveylih’66 olarak değerlendirmiş.” demektedir.67 O aynı zamanda İbn Hıbbân’ın (354/965) sikalarındandır.68

Dârimî (255/868), İbn Mâce, Tahâvî (321/933), İbn Hıbbân, Taberânî (369/971) ve Beyhakî ise Dâvûd ibn Cemil, Kesîr ibn Kays tarîkiyle rivâyet etmektedir.69

Sehâvî (902/1497) hadis için “İbn Hanbel, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Eb’d-Derdâ’dan merfu olarak rivâyet etmişlerdir. İbn Hıbbân ‘sahih’, Kettânî ‘hasen’ demişlerdir. Diğerleri senedindeki ıztırabdan dolayı zayıf görmüşlerdir. Fakat bu hadisi kuvvetlendiren deliller vardır; bunun için bu hadisin aslı vardır. Enes’den gelen senedsiz lafızda ‘Âlim ilmiyle amel edendir.’ ziyadesi bulunmaktadır.” demektedir.70

Muhakkık Elbânî, Ebû’d-Derdâ hadisini hasen olarak, ءﺎﯿﺒﻧﻷا ﺔﺛرو ءﺎﻤﻠﻌﻟا kısmını ise sahih olarak değerlendirmektedir.71 Yapılan değerlendirmelere göre hadis sahihtir.

62 Tirmizî, İlim, 19.

63 İbn Ebî Şeybe, a.g.e., I, 51; İbn Hanbel, V, 196; Ebû Dâvûd, İlim, 1. 64 Tirmizî, İlim, 19.

65 ‘La be’se bih’: Bu ve benzeri ifadelerle adaletine hükmedilen râvinin hadisleri yazılır ve gözden geçirilir. 66 ‘Suveylih’: İyice manasına gelip İbn Hacer’in tasnifine göre ta’dilin en alt mertebesi olan altıncı mertebede yer

almış ta’dil lafızlarındandır.

67 Zehebi, Mizânü’l-İtidâl, II, 350.

68 İbn Hıbbân, Sikatü ibn Hıbbân, VII, 259.

69 Dârimî, Mukaddime, 32; İbn Mâce, Mukaddime, 17; Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, III, 10-11; İbn Hıbbân, es-Sahih, I, 151; Taberânî, Müsnedü’ş-Şâmiyyîn, II, 225; Beyhakî, el-Medhâl, I, 207.

70 Sehâvî, el-Mekâsıdu’l-Hasene, 293.

(28)

B. İBADETLE İLGİLİ HADİSLER

Eserde ibadetle ilgili on beş rivâyet tesbit edilmiştir.

-5

ْﻦَﻋ

ِﻦْﺑا

ٍدﻮُﻌْﺴَﻣ

َﻲِﺿَر

ُﮫﱠﻠﻟا

ُﮫْﻨَﻋ

ﺪْﻌَﺑ

ﺎَﻣ

ُﮫَﻤﱠﻠَﻋ

ﻲِﺒﱠﻨﻟا

ﻰﱠﻠَﺻ

ُﮫﱠﻠﻟا

ِﮫْﯿَﻠَﻋ

ﻢﱠﻠَﺳَو

َﺪﱡﮭَﺸﱠﺘﻟا

َلﺎَﻗ

:

اَذإ

ﺖْﻠُﻗ

اَﺬَھ

ْوَأ

ﺖْﻠَﻌَﻓ

اَﺬَھ

ْﺪَﻘَﻓ

ْﺖﱠﻤَﺗ

ﻚُﺗﺎَﻠَﺻ

İbn Mes’ud’dan; Rasûlüllâh (a.s) ona teşehhüdü öğrettikten sonra ‘Bunu söylediğin veya yaptığın zaman namazın tamamlanır.’ buyurdu. (I, 6)

Hadisi Beyhâkî ve İbn Battal (449/1057) İbn Mes’ud’dan rivâyet etmektedir.72

Tirmizîَﻚْﯿَﻠَﻋﺎَﻣَﺖْﯿَﻀَﻗْﺪَﻘَﻓاَﺬَھْﻦِﻣ َﺖْﻏَﺮَﻓاَذِإَلﺎَﻘَﻓ lafzıyla yine İbn Mes’ud’dan rivâyet etmekte ve ‘Yahya ibn Saîd gibi bazı hadisçiler bunu zayıf görmüşlerdir.’ demektedir. 73

Tayâlisî (204/819), İbn Hanbel, Dârîmî, Ebû Dâvûd, İbn Hıbbân ve Beyhâkî hadisi yine İbn Mes’ud’dan şu şekilde de rivâyet etmektedir:74

‘Peygamber (a.s) Abdullah ibn Mes’ud’un elini tuttu, ona namazdaki teşehhüdü öğretti ve ona şöyle söyle dedi:

ا

ُتﺎﱠﯿِﺤﱠﺘﻟ

ِﮫﱠﻠِﻟ

ُتاَﻮَﻠﱠﺼﻟاَو

ُتﺎَﺒﱢﯿﱠﻄﻟاَو

ُمﺎَﻠﱠﺴﻟا

َﻚْﯿَﻠَﻋ

ﺎَﮭﱡﯾَأ

ﱡﻲِﺒﱠﻨﻟا

ُﺔَﻤْﺣَرَو

ِﮫﱠﻠﻟا

ُﮫُﺗﺎَﻛَﺮَﺑَو

ُمﺎَﻠﱠﺴﻟا

ﺎَﻨْﯿَﻠَﻋ

ﻰَﻠَﻋَو

ِدﺎَﺒِﻋ

ِﮫﱠﻠﻟا

َﻦﯿِﺤِﻟﺎﱠﺼﻟا

ُﺪَﮭْﺷَأ

ْنَأ

ﺎَﻟ

َﮫَﻟِإ

ﺎﱠﻟِإ

ُﮫﱠﻠﻟا

ُﺪَﮭْﺷَأَو

ﱠنَأ

اًﺪﱠﻤَﺤُﻣ

ْﺒَﻋ

ُهُﺪ

ُﮫُﻟﻮُﺳَرَو

Bunu yaptığın zaman namazın tamam olur; sonra dilersen kalkarsın, dilersen oturursun.’

Şuayb Arnavut bu rivâyetin isnâdını sahih, ricâlini sika olarak değerlendirmektedir.75

-

6

َنﺎَﻛ

ﱡﻲِﺒﱠﻨﻟا

ﻰﱠﻠَﺻ

ُﮫﱠﻠﻟا

ِﮫْﯿَﻠَﻋ

َﻢﱠﻠَﺳَو

اَذِإ

ﱠﻠَﺻ

ْﻲَﺘَﻌْﻛَر

ِﺮْﺠَﻔْﻟا

َﻊَﺠَﻄْﺿا

ﻰَﻠَﻋ

ِﮫﱢﻘِﺷ

ِﻦَﻤْﯾَﺄْﻟا

‘Peygamber (a.s) sabah namazının iki rekât sünnetini kıldığı zaman sağ tarafına uzanırdı.’ (I, 6)

Hadisi İbn Hanbel, Buhârî, İbn Mâce, Hz. Âişe’den rivâyet etmektedir.76 Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd ve Nesâî aşağıdaki hadis içinde, yine Hz. Âişe’den rivâyet etmektedir. 77

‘Rasûlüllâh (a.s.) insanların ateme dedikleri yatsı namazını kıldıktan sonra sabah vaktine kadar on bir rekât namaz kılardı. Her iki rekât arasında selâm verir, rekâtın birini de tek kılardı. Sabah vakti girince müezzin ezan okumayı bitirip Rasûlüllâh’ı (a.s.) kaldırmak

72 Beyhâkî, Ma’rifetü’s-Sünen ve’l-Âsâr, III, 63; İbn Battâl, Şerhu İbn Battâl, II, 451. 73 Tirmizî, Salât, 300.

74 Tayâlisî, el-Müsned, 36; İbn Hanbel, I, 22; Dârimî, Salât, 84; Ebû Dâvûd, Salat, 182; İbn Hıbbân, es-Sahih,

III, 208- 209; Beyhâkî, Ma’rifetü’s-Sünen ve’l-Âsâr, III, 63.

75 İbn Hanbel, thk. Şuayb Arnavut, VIII, 108.

76 İbn Hanbel, VI, 74; Buhârî, Teheccüd, 23; İbn Mâce, İkâmetü’s-Salât, 126.

(29)

için gelir; Rasûlüllâh (a.s.) da hafif iki rekât namaz kılardı. Sonra müezzin kamet için tekrar gelene kadar sağ tarafına uzanırdı.’

Hadis müttefekun aleyhtir.

-ﻦَﻋ

ِﻦْﺑا

ْﺮَﻤُﻋ

ُﮫﱠﻧَأ

ىَأَر

ﺎًﻠُﺟَر

َﻊَﻛَر

ْﻲَﺘَﻌْﻛَر

ِﺮْﺠَﻔْﻟا

ﱠﻢُﺛ

َﻊَﺠَﻄْﺿا

‘İbn Ömer, sabah namazının iki rekât sünnetini kıldıktan sonra uzanan bir adam gördü.’(I, 6)

Mana olarak bir önceki hadisle aynı olan haberi هﻮﻤﺘﺒﺼﺣ ﻻأ وأ هﻮﺒﺼﺣا لﺎﻘﻓ ziyadesiyle İbn Ebî Şeybe, Muttakî Hindî (975/1567) ve İbn Battâl, Saîd ibn Müseyyeb’den İbn Ömer’e ait mevkûf haber olarak rivâyet etmektedir.78

-8

ﱠنَأ

ﱠﻲِﺒﱠﻨﻟا

ِﮫْﯿَﻠَﻋ

ُةﺎَﻠﱠﺼﻟا

ُمﺎَﻠﱠﺴﻟاَو

َنﺎَﻛ

ُﻞُﻛْﺄَﯾ

ْﻦِﻣ

ﮫِﺘَﻗَﺪَﺻ

ِ)

ِﺔَﻓﻮُﻗْﻮَﻤْﻟا

(

‘Rasûlüllâh (a.s.) kendisine vakfedilmiş olan sadakadan yerdi.’(I, 122)

Zeylaî hadisi tahrîc ederek ‘garib’ olarak değerlendirmektedir.79 Hadis diğer hadis kaynaklarında bulunamamıştır.

-

9

ِﮫِﻟْﻮَﻘِﺑ

ِةَأَﺮْﻣﺎِﻟ

ِﻦْﺑا

ٍدﻮُﻌْﺴَﻣ

َﻦﯿِﺣ

ُﮫْﺘَﻟَﺄَﺳ

َقﱡﺪَﺼﱠﺘﻟا

ﻰَﻠَﻋ

َز

ﺎَﮭِﺟْو

ﻚَﻟ

ِناَﺮْﺟَأ

ُﺮْﺟَأ

ِﺔَﻗَﺪﱠﺼﻟا

ُﺮْﺟَأَو

ِﺔَﻠﱢﺼﻟا

“İbn Mes’ud’un karısı, eşine tasadduk etmeyi Rasûlüllâh’a (a.s.) sorduğu zaman O ‘Senin için sadaka sevabı ve akrabalık sevabı olmak üzere iki sevap vardır’ buyurdu.” (I, 126)

Hadisi Buhârî şu şekilde rivâyet etmektedir:

“Abdullah ibn Mes’ud’un karısı Zeynep “Ben mescitteyken Rasûlüllâh’ı (a.s.) gördüm. ‘Zînetlerinizden de olsa tasadduk ediniz.’ buyuruyordu.” dedi. Zeynep, eşi Abdullah’a ve himayesindeki yetimlere infak ediyordu. Abdullah’a ‘Rasûlüllâh’a (a.s.), sana ve himayemdeki yetimlere infak etmem bana (sadaka olarak) yeter mi diye sor.’ dedi. Abdullah ona ‘Sen sor.’ deyince Zeynep, Rasûlüllâh’a (a.s.) gitti ve kapıda aynı ihtiyaçtan (sebepten) dolayı gelen ensardan bir kadın gördü. Bilal onların yanına geldi. Onlar Bilal’e ‘Rasûlüllâh’a (a.s.) eşlerimize ve himayemizdeki yetimlere infak etmemiz sadaka olarak bize yeter mi diye sor, fakat bizim kim olduğumuzu ona söyleme.’ dediler. Bilal Rasûlüllâh’a (a.s.) sordu, Rasûlüllâh (a.s.) ‘Onlar kim?’ dedi. Bilal ‘Zeynep’ dedi. Rasûlüllâh (a.s.) ‘Hangi

78 İbn Ebî Şeybe, a.g.e., II, 150; Muttakî Hindî, Kenzul-Ummâl, VIII, 88; İbn Battâl, a.g.e., III, 151. 79 Zeylaî, Nasbu’r-Râye, III, 479.

(30)

Zeynep?’ deyince Bilâl ‘Abdullah ibn Mes’ud’un karısı Zeynep.’ dedi. Râsûlüllah (a.s.) ‘Evet onun için sadaka sevabı ve akrabalık sevabı olmak üzere iki sevap vardır.’ buyurdu.”80

Hadisi küçük lafız farklılıklarıyla İbn Hanbel, Müslim, İbn Mâce, Nesâî, Hâkim ve Beyhakî, Zeyneb İmraeti Abdillah’tan rivâyet etmişlerdir.81 Hadis müttefekun aleyhtir. 82

-10

ﺎَﻟ

ُﻞَﺒْﻘَﯾ

ُﮫﱠﻠﻟا

ًﺔَﻗَﺪَﺻ

ٌﻢِﺣَرَو

ٌﺔَﺟﺎَﺘْﺤُﻣ

‘Akrabası muhtaçken verilen sadakayı Allah (c.c.) kabul etmez.’(I, 151)

Hadisi sadece İbn Ebî Şeybe; Cerir, Sa’lebe, Leys tarîkiyle Mücahid’den rivâyet etmektedir.83

Taberânî; Mikdâm, Halid ibn Nizâr, Abdullah ibn Âmir el-Eslemî, İbn Şihâb, A’rac tarîkiyle Ebû Hureyre’den benzer şu şekilde rivâyet etmektedir. “Rasûlüllâh ‘Beni hak ile gönderene yemin olsun ki, Allah (c.c.) kıyâmet günü yetime acıyana, ona yumuşak davranana, yetime ve zayıfa şefkat gösterene, Allah (c.c.)’ın kendisine verdiğinden dolayı komşusuna böbürlenmeyene azap etmez. Ey Muhammed Ümmeti! Beni hak ile gönderene yemin olsun ki Allah (c.c.) kıyâmet gününde akrabaları açken başkalarına verilen sadakayı kabul etmez, beni hak ile gönderene yemin olsun ki, kıyâmet günü Allah (c.c.) onun yüzüne bakmaz.’ buyurdu.”84

Taberânî ‘Bu hadisi Zührî’den sadece Abdullah ibn Âmir rivâyet etmiştir. Halid ibn Nizâr da Ebû Hureyre’den rivâyetinde teferrüd etmiştir.’ demektedir.85

Heysemi (807/1404) hadis için şöyle demektedir “Taberânî ‘el-Mu’cemü’l-Evsat’ta ‘Râvileri içinde Abdullah ibn Âmir el-Eslemî bulunmaktadır, o zayıf bir râvidir. Ebû Hâtim onun için ‘metruk değildir’ der, diğer râvileri ise sikadır.’ demektedir.”86 Elbâni ise hadisi ‘zayıf’ olarak yorumlamıştır.87

Hadisi sadece Mücahid ve Ebû Hureyre rivâyet etmişlerdir. Mücahid tarîki hakkında değerlendirme bulunmayıp, Ebû Hureyre tarîki zayıf olarak değerlendirilmiştir.

-11

اوُءَﺮْﻗا

َنآْﺮُﻘْﻟا

ﺎَﻟَو

اﻮُﻠُﻛْﺄَﺗ

ِﮫِﺑ

80 Buhârî, Zekât, 48.

81 İbn Hanbel, III, 502; Müslim, Zekat, 14; İbn Mâce, Zekat, 24; Nesâî, Zekat, 82; Hâkim, a.g.e., IV, 603;

Beyhakî, el-Kübrâ, IV, 178.

82 Elbânî, İrvâü’l-Ğalîl, III, 388. 83 İbn Ebî Şeybe, a.g.e., III, 383.

84 Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, IX, 382. 85 Taberânî, el-Evsat, IX, 382.

86 Heysemî, a.g.e., II, 15.

(31)

‘Kur’ân’ı okuyun, onunla kazanç sağlamayın’ (II, 128)

Hadis müstakil olarak kaynaklarda bulunmamakta, fakat ilaveli olarak şu şekilde rivâyet edilmektedir:

Rasûlüllâh (a.s.) ‘Kur’ân’ı okuyun, onunla kazanç sağlamayın, onunla malınızı çoğaltmayınız, ona karşı katı olmayın (uzak kalmayın), onun hakkında haddinizi aşmayın.’ buyurmuştur.88

Bu hadisi Abdurrazzâk (211/826), İbn Ebî Şeybe, İbn Hanbel, Tahâvî, Taberânî ve Beyhakî, Abdurrahman ibn Şebel’den rivâyet etmektedir.89

Heysemî ‘Hadisin ricâli güvenilirdir.’,90 Elbânî ‘Hadisin senedi sahihtir, ricâli Ebû Râşid el-Hubrânî dışında Müslim’in ricâlindendir. Ebû Râşid el-Hubrânî de sika bir râvidir. Bu sebeple hadis sahihtir.’ demektedir.91

-

12

ﱠﻖَﻋ

ْﻦَﻋ

ِﻦَﺴَﺤْﻟا

ِﻦْﯿَﺴُﺤْﻟاَو

ﺎًﺸْﺒَﻛ

ﺎًﺸْﺒَﻛ

‘(Rasûlüllâh (a.s.)) Hasan ve Hüseyin için akika kurbanı olarak birer koç kurban etmiştir.’(II, 212)

Hadisi Ebû Dâvûd ve Ebû Nuaym (430/1039), İbn Abbas’tan rivâyet etmektedir.92 ﻦﯿﺸﺒﻜﺑ lafzıyla Abdurrazzâk ve Nesâî yine İbn Abbas’tan rivâyet etmektedir.93

Ebû Ya’la el-Mevsılî (307/919), Tahâvî, Taberânî, İbn Hıbbân, Beyhakî ve İbn Hacer, Enes’ten rivâyet etmektedir.94

Enes rivâyeti için Heysemî ‘Ricâli güvenilirdir.’ demektedir.95 İbn Abbas’tan gelen her iki rivâyet için Elbânî Buhârî’nin şartlarına göre senedinin sahih olduğunu belirtmektedir.96

-13

ُﺔَﻘﯿِﻘَﻌْﻟا

ﱞﻖَﺣ

ْﻦَﻋ

ِمﺎَﻠُﻐْﻟا

ِنﺎَﺗﺎَﺷ

ْﻦَﻋَو

ِﺔَﯾِرﺎَﺠْﻟا

ٌةﺎَﺷ

‘Akika kurbanı erkek çocuğu için iki koyun, kız çocuğu için bir koyundur.’ (II, 213)

88 Abdurrazzâk, a.g.e., X, 387.

89 Abdurrazzâk, a.g.e., X, 387; İbn Ebî Şeybe, a.g.e., II, 292; İbn Hanbel, III, 468; III, 444; III, 448; Tahâvî, Şerhu Müşkil, XI, 109, 110; Taberânî, el-Evsat, III, 272; Beyhakî, el-Kübrâ, II, 17.

90 Heysemî, a.g.e., III, 378.

91 Elbânî, es-Silsiletü’s-Sahîha, I, 465.

92 Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 21; Ebû Nuaym, Ahbâru Isbahân, II, 119. 93 Abdurrazzâk, a.g.e., IV, 330; Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, III, 76.

94 İbn Hacer, el-Metâlibü’l-Âliye, II, 288; Taberânî, el-Evsat, II, 523; Ebû Ya’la el-Mevsılî, el-Müsned, III, 441;

İbn Hıbbân, es-Sahih, VII, 355; Tahâvî, Şerhu Müşkil, III, 66; Beyhakî, el-Kübrâ, IX, 299.

95 Heysemî, a.g.e., II, 63. 96 Elbânî, İrvâü’l-Ğalil, IV, 379.

Referanslar

Benzer Belgeler

Tolerans gruplarında hidrojen sülfür sentaz enzim inhibitörlerinin kronik ve akut uygulamasının, beyin ve omurilik hidrojen sülfür düzeylerinde istatistiksel

TS EN 12370 [15]’e göre yapılan tuz kristallenmesine direncin tayini deneyi 50x50x50 mm küp şeklindeki İscehisar andezit (SİR) örnekleri ile yapılmış olup on beş

Yaptığımız araştırmalar sonucunda Merğinânî’nin İmam Şâfiî’ye nispet ettiği bu meselede İmam Şâfiî’nin kadîm görüşünü kitabına aldığını ve

Bizim sunduğumuz olguda olduğu gibi torakal disk hernisi, göğüs ve sırt ağrısı bulguları ile kendini gösterdiğinde atipik göğüs ağrısı zannedilebilir.. Atipik

Odak figür kendini var etme sürecinde yukarıda verilen pek çok değişkene bağlı olarak sonuçta bir kimlik oluşturmuştur.. Her ne kadar bu kimliğe nasıl

Uluslararası Bakalorya Programı A1 Türk Dili ve Edebiyatı Dersi kapsamında hazırlanmış olan bu uzun tezde Aziz Nesin’in çocukluk ve ilk gençlik anılarını

經前症候群 (PMS) 返回 醫療衛教 發表醫師 張君堯醫師 發佈日期 2010/03 /16 經前症候群 (PMS)   

1944 Yılında İstanbul Yüksek Mühendis Okulu, İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüştüğünde, İTÜ Makine Fakültesi de Genel Makine, Uçak İnşaatı ve Gemi