• Sonuç bulunamadı

Tarsus cumhuriyet alanı kazısında bulunan doğu sigillataları a grubu seramikleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tarsus cumhuriyet alanı kazısında bulunan doğu sigillataları a grubu seramikleri"

Copied!
500
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ARKEOLOJİ ANA BİLİM DALI KLASİK ARKEOLOJİ BİLİM DALI

TARSUS CUMHURİYET ALANI

KAZISINDA BULUNAN DOĞU

SİGİLLATALARI

A GRUBU SERAMİKLERİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. K.Levent ZOROĞLU

HAZIRLAYAN Volkan YILDIZ

(2)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...4 KISALTMALAR VE BİBLİYOGRAFYA...7 ABSTRACT...22 1-GİRİŞ ...43 1.1. Amaç...233 1.2. Metaryel ve metod...233

2.Sigillatalarla ilgili genel bilgi...24

2.1.Terra Sigillata...24

2.1.1.Doğu Sigillataları A Grubu ...27

2.1.2.Doğu Sigillataları B Grubu (Samos Kapları) 27 2.1.3.Doğu Sigillataları C Grubu ( Çandarlı Kapları) ...32

3.Doğu Sigillataları A Grubu ile İlgili Genel Bilgi ..35

3.1.Anadolu’daki Doğu Sigillatası Buluntu Merkezleri ...43

3.1.1.Bergama: ...44

3.1.2-Labraunda: ...45

3.1.3.Çandarlı: ...46

(3)

3.1.5.Priene:...48

3.1.6.Efes:...50

3.1.7.Samsat: ...51

4.Tarsus Sigillataları ...52

4.1. Tarsus Gözlükuledeki Doğu Sigillataları A Grubu ...52

5. Tarsus Cumhuriyet Alanı...64

6.Tarsus Cumhuriyet Alanı Kazılarında Bulunan Doğu Sigillataları A Grubu ...69

7-Tarsus Cumhuriyet Alanı kazısında saptanan DSA formları ...79

7.1. Giriş...79

7.2.Formlar ...82

7.2.1. Yiyecek Servisi Kapları ...82

7.2.2.İçki Servisi ve Yağ kapları...94

8.Değerlendirme ve Sonuç:...113

KATALOGLAR...118 ÇİZİM LİSTESİ

(4)

ÖNSÖZ

1993 yılında yer altı otoparkı yapımı sırasında ortaya çıkarılan ve 1999-2002 yılları arasında katıldığım, Tarsus Cumhuriyet Alanı kurtarma kazısında çalışmalarımız esnasında ilk olarak gördüğüm ve tanıdığım buluntu grubu Sigillatalardı. Tarsus Cumhuriyet Alanı kazısına katıldığım 2002 yılı kazı sezonunda kazı evi deposunda yaptığımız düzenlemeler esnasında elimden geçen ve düzenli bir şekilde bir araya getirdiğimiz yüzlerce sigillatayı , ileriki bir dönemde çalışacağımı hiç düşünmemiştim. Bu açıdan sigillataları çalışmak benim için hem tatlı bir tesadüf hem de güzel bir nostalji oldu.

Geç Hellenistik - Erken Roma İmparatorluk dönemini kapsayan süreçte üretilen ve kullanılan Sigillatalar döneminin en önemli servis kaplarıydı. 1895 yılında H.Dragendroff’un ilk kez “Terra Sigillata” terimini kullanması üzerine, çeşitli kazılarda bulunan kırmızı astarlı seramikler araştırmacılar tarafından bilim dünyasına tanıtılmaya başlandı. Tezimizdeki malzeme 1994-2003 yılları arasını kapsayan zaman dilimindeki

(5)

buluntu grubunu oluşturmaktadır.10 yıllık kazılar sırasında elde edilen malzemenin boyutu Kilikya bölgesinde şimdiye kadar hiçbir kentte görülmemektedir. Elde edilen malzemenin boyutu Tarsusluların Sigillatları severek kullandıklarını ve Tarsus’un o dönemdeki ekonomik durumunun da ne kadar iyi olduğunu göstermektedir.

Tarsus Cumhuriyet Alanı Kurtarma kazısında bulunan, DSA’lar konusunu bana öneren ve malzemeyi çalışmama izin veren, ve de çalışmalarım sırasında değerli görüşleri ve düşünceleri ile beni yönlendiren Sayın Hocam Prof.Dr.K.Levent Zoroğlu’na teşekkürü borç bilirim.Çalışmalarım sırasında, desteklerini esirgemeyen hocalarım Prof.Dr. Ahmet A. Tırpan , Prof.Dr. Ramazan Özgan, Prof.Dr. Christine Özgan’a minnettatım.Ayrıca Tarsus kazı evi deposunda yaptığım çalışmalarım sırasında bana her konuda yardımcı olan Arkeolog Hüseyin Adıbelli ve Tarsus Müzesinde görevli Arkeolog Işık Adak Adıbelli’ye sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Tez hazırlama esnasında, tezimdeki tüm malzemenin çizimlerini büyük bir sabır örneği göstererek çizen arkadaşım Arkeolog Murat Uğurlu’ya , özellikle

(6)

literatür konusunda benden hiçbir yardımı esirgemeyen Arş.Gör.Mehmet Tekocak’a , arkadaşım Arş.Gör.Zafer Korkmaz’a , tezin yazımı ve düzenlenmesi ile ilgili yardımlarından dolayı arkadaşım Arkeolog Mevlüt Eliüşük’e , çeviri konusunda yaptığı yardımlarından dolayı Arkeolog M.Barış Ertunç’a, sonsuz teşekkürlerimi sunarım.Ayrıca verdikleri burs ile bana maddi olarak destek olan Suna&İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü’ne minnettarım.

Son olarak , benden maddi - manevi desteklerini esirgemeyen sevgili anne ve babama ne kadar teşekkür etsem azdır.

(7)

KISALTMALAR VE BİBLİYOGRAFYA

Kısaltmalarda 1997 yılı Archaologischer Anzeiger kullanılmıştır.

Atik 1995 N. Atik, Die Keramik aus den Südthermen von Perge, Tübingen-1995.

Atlante II J.W. Hayes, “Sigillate Orientali”, Atlante delle Forme Ceramiche II: Ceramica Fine Romana nel Bacino Mediterraneo (Tarda Ellenismo e Primo Imperio), Enciclopedia dell’Arte Antica Classica e Orientale, Roma- 1985

Christensen 1986

A.P. Christensen, Hama: Fouilles et Recherches de la Fondation Carlsberg 1931-1938, III.2: The Greco-Roman Objects of Clay, the Coins and the Necropolis, (ed. A.P. Christensen, R.

(8)

Thomsen, G. Ploug), Copenhagen -1986, s. 7-31.

Conze 1903 A. Conze Die Kleinfunde aus Pergamon , Berlin-1903,

Cornell 1980 Cornell, L.A. Jr Late Hellenistic and Early Roman Red Slipped Pottery From Tell Anafa, 1968-1973, PhD Dissertation, University of

Missouri-Columbia, 1980. Dragendorf

1895

Dragendorf,“Terra Sigillata”,Bonner Jahrbüher des Rheinischen Landesmuseums in Bonn (BJb) ,1895 18-155.

(9)

Fırat 1999 N. Fırat, Perge Konut Alanı Keramiği, 1999 (Yayınlanmamış Doktara Tezi). Fırat 2003 N. Fırat, “Perge Konut Alanı Kullanım

Keramiği”, Varia Anatolica XV; Les Ceramiques En Anatolie Aux Epoques Hellenistique et Romane, (ed. C. Abadie-Reynal), 2003, 91-95, Lev. XIV-LXVIII.

Gunneweg 1983

Gunneweg .J., Perlman I. ,Yellin J.“The Provenience, Typology and Chronology of Eastern Terra Sigillata”, QEDEM 17, Jerusalem-1983

Gunneweg 1984

Gunneweg .J “The Origin of Eastern

Terra Sigillata A and Hayes Cypriot Sigillata. On the Basis of

Neutron Activation Analysis”, Studien zur Römischen Keramik, 1984.

(10)

Recherches de la Fondation Carlsberg 1931-1938, III.2: The Greco-Roman Objects of Clay, the Coins and the Necropolis, (ed. A.P. Christensen, R. Thomsen, G. Ploug), 1986, 7-31.

Hayes 1967 J.W. Hayes, “Cypriot Sigillata” Report

of the Department of Antiquities, (RDAC) Cyprus, (1967),

65-77, L.XVI.

Hayes 1971 J.W. Hayes, “Four Early Roman Groups from Knossos”, The Annual of the British School at Athens, (BSA 66) 1971, 249-275, Pl.38-41.

Hayes 1972 J.W. Hayes, Late Roman Pottery, London - 1972.

(11)

Hayes 1973 J.W. Hayes, “Roman Pottery from the South Stoa at Corinth”, Hesperia 42, 1973, 416-470.

Hayes 1976 J.W. Hayes, “Roman Pottery in the Royal Ontario Museum II”, Toronto-1976

Hayes 1977 J.W. Hayes, “Early Roman wares from the House of Dionysos, Paphos”, RCRFActa 17/18, 1977, 96-108

Hayes 1978 J.W. Hayes, “Pottery Report-1976” Excavations at Carthage 1976, Vol.IV, (ed. J.H. Humprey), 1978, 23-98, fig.1-32.

Hayes 1980 J.W. Hayes, Supletement to Late Roman Potter, London, 1980.

Hayes 1983 J.W. Hayes, “The Villa Dionsyos Excavations, Knossos: The Pottery”, The Annual of the British School at Athens, (BSA 78) 1983 ,97-170, Pls.5-7.

(12)

Hayes 1985 J.W. Hayes, “Sigillate Orientali”, Enciclopedia dell’Arte Classica e Orientale. Atlante delle Forme

Ceramiche II: Ceramica Fine Romana nel Bacino Mediterraneo (Tardo Ellenismo e Primo Imperio), Roma-1985, 1-96, lev.1-33.

Hayes 1991 J.W. Hayes, Paphos III; The Hellenistic and Roman Pottery, Nicosia-1991.

Hayes 1994 J.W. Hayes, “Other Finewares”, Excavations at Sabratha 1948-1951,Vol.II, The Finds, Society for Libyan Studies Monograph, No.3, (ed.M.Fulford – R.Tomber), London-1994, s.119-144

Heberdy 1906 R.Heberdey, “Die Kleinfunde”, Forschungen in Ephesos, I

(13)

Viyana-1906

Hellström 1965

P.Hellström , Pottery of Classical and

Later Date Terracotta Lamps and Glass, Labraunda, Swedish

Excavations and Researches II, 1,Lund - 1965.

Iliffe 1938 J.H.Iliffe,”Sigillata Wares in the Near East” The Quarterly of Depatment of Antiquities in Palestine 6(QDAP), London -1938.

Iliffe 1942 J.H.Iliffe, Sigillata Wares in the Nears East.II”, The Quarterly of Depatment of Antiquities in Palestine ,IX (QDAP) , London-1942.

Jones 1950 F.F. Jones, The Pottery, Excavations at Gözlü Kule, Tarsus, Vol.I, (ed. H. Goldman), Princeton, 1950, 149-296,

(14)

Lev.119-210.

Kenrick 1985 Ph.M. Kenrick, The Fine Pottery, Excavations at Sidi Khrebish Benghazi (Berenice), Vol. III, Part 1, (Supllements to Libya Antiqua 5), Tripoli- 1985.

Knipowittsch 1929

T.Knipowittsch, Materialen zur römisch-germanischen Keramik IV.1.Die Keramik römischer Zeit aus Olbia in der Sammlung der Eremitage, Frankfurt- 1929.

Lapp 1961 P.Lapp, Palestinian Ceramic Chronology 200 BC – AD 70, New Haven- 1961.

Luca 1968 G.Luca, Funde und Chronologie der Bauphasen , Altertümer von Pergamon (AvP) XI-I,1968

(15)

fine ware industry in the political and commercial landscape of Eastern Mediterranean”,Varia Anatolica XV; Les Ceramiques En Anatolie Aux Epoques Hellenistique et Romane, (ed. C. Abadie-Reynal), İstanbul- 2003,

Loeschcke 1912

S.Loeschcke, Sigillata-Töpfereien in Tschandarlı”, Mitteilungen des Deutcshen Archaologischen Instituts, Athenische Abteilung, XXXVII 1912, 344-407

Mitsopoulou- Leon 1972

V.Mitsopoulou-Leon, “Keramik aus Basilika und Prytaneion – ein Überlick”, Jahreshefte des Österreichischen Archaologischen İnstitutes in Wien (ÖJh) 50, Beiblatt, 1972-1975, s.495-524

(16)

Leon 1972 Staatmarkt in Ephosos.Kleifunde Teil:Keramik Hellenischer und Römischer Zeit.Forsch.in Ephesos IX /2.2 Wien- 1991

Oxe 1968 A.Oxe , Corpus Vasorum Arretinorum 1968,

Pucci 1977 G.Pucci , Le terre sigillate

italiche,gelliche e

orientali,L’instrumentu domesticum di Ercolano e Pompei,1977

Robinson 1959

H.S. Robinson, The Athenian Agora V, Pottery of the Roman Period, Princeton- 1959.

Rotroff 1997 S.Rotroff, Hellenistic Pottery, Athenian and imported wheel made table ware and related material, Athenian Agora, XXIX,Princeton -1997

(17)

Samaria, Samaria- Sebaste III, 1957-London.

Schäfer 1962 J.Schafer, “Terra Sigillate aus Pergamon”, AA (1962), 777-802. Slane 1997 K.Slane , Tel Anafa II,i “The

Hellenistic and Roman Pottery”,Ann Arbor-1997

Tekkök-Biçken 1996

B. Tekkök-Biçken, The Hellenistic and Roman Pottery From Troia: The Second Century B.C. to The Sixth Century A.D., 1996 (Yayınlanmamış Doktora Tezi).

Thompson 1934

H.A.Thompson, “Excavations in the Athenian Agora Fifth Reports Two Centuries of Hellenistic Pottery”, Hesperia III-4, 1934, 311-476.

(18)

Athenian Agora. The Roman And Byzantine Pottery”, Hesperia 2, 1933,

s.279-328.

Waagé 1948 F.O. Waagé, Antioch on-the-Orontes IV, 1, Ceramics and Islamic Coins, Princeton, 1948, s.1-60, Lev.I-XI.

Williams 1989 C. Williams, Anemurium. The Roman and Early Byzantine Pottery, Wetteren- 1989.

Zahn 1904 R.Zahn ,Thongeschirr Th.Wiegand-H.Schrader. Priene ,1904

Zelle 1990 M.Zelle Terra Sigillata von Assos in

Ausgraben in Assos Asia Minor studien 2 Bonn-1990,97 ff

Zoroğlu 1986 L. Zoroğlu, Samsat’da Bulunan Doğu

(19)

Fen- Edebiyat Fakültesi, Edebiyat Dergisi, Sayı:3, Konya-1986, s.61- 100.

Zoroğlu 1989 L.Zoroğlu “Some Roman Names on Eastern Sigillata A from Samosata”,The Eastern Frontier of the Roman Empire, BAR intern.,Series 553, (eds. J.H. French – C.S. Lightfoot), Oxford, 1989, s.573-579.

Zoroğlu 1995 L.Zoroğlu ,Tarsus Tarihi ve tarihsel anıtları,Adana-1995

Zoroğlu 2000a L.Zoroğlu ,Tarsus(Aziz Pavlus’un Kenti),Ankara-2000

Zoroğlu 2000b

L.Zoroğlu, Problems on the Tarsian

Hellenistic and Early Roman Pottery 1 Red Glazed Pottery Ankara – 2000 ,

(20)

Zoroğlu 2003 L.Zoroğlu “Doğu Sigillatalarıın İmalat Yerleri ve Dağılım Sorunu”, Varia Anatolica XV; Les Ceramiques En Anatolie Aux Epoques Hellenistique et Romane, (ed. C. Abadie-Reynal), İstanbul-2003, s. 121-123.

Zoroğlu 2004 L.Zoroğlu ”Tarsus Or Antioch On The Cydnus”, VIII Simposio Paolino Paolo tra Tarso e Antiochia Archeologia Storia Religione Istituto Francescano di Spiritualita Pontificio Ateneo Antoniano , Roma-2004

Zoroğlu 2005 L.Zoroğlu “Roman Fine Wares İn Cilicia:An Overwiew” Rei Cretaria Romane Favtorum Acta 39 (RCRF) 243-248 Abingdon –2005

Zoroğlu 2006 L.Zoroğlu Tarsus Cumhuriyet Alanı Kazıları 1994-2003 ( Baskıda )

(21)

DİĞER KISALTMALAR

DS Doğu Sigillataları

DSA Doğu Sigillataları A Grubu DSB Doğu Sigillataları B Grubu DSC Doğu Sigillataları C Grubu Fig. Figür

(22)

ABSTRACT

In our thesis; we clasified, catalogue, analogy and statistics have done and after all these hard working we established the reporty East Sigillatas Group A which were collected from Tarsus Republic Area that excavated between 1994-2003 in about 10 years excavations periods nearly 1600 pieces of ceramics have found and in Cilicia first time that we could find rich remains composition . The evulation of ESA collection have used intensively between before chr 1 century to 2. century and it was same with Tarsus Republic Area archeols. The numeric system of K.M.Kenyon’s Samaria archeols have tooken for methods of Tarsus examples shape clasifications and descriptions for ESA groups. This clasification begun mainly open and shallow vessels like plate, tray and same functional service pots, they gone deep and varied body shaped pots and especially they were finished with single rounded poteries.For unfounded forms that in K.M.Kenyon’s clasification we have watched J. Hayes clasifcation.

(23)

1-GİRİŞ 1.1. Amaç

Tarsus Adliyesi yanındaki kazı alanında, 1993 yılında yer altı otoparkı ve çevre düzenlemesi amacı ile yapılan tahribat sonucu, tesadüfen bulunan Roma yolunda yapılan yaklaşık 10 yıllık kazılar süresince 1600 civarında parçadan oluşan ve şimdiye kadar Kilikya bölgesindeki bir arkeolojik kazıda , ilk kez bu kadar zengin bir buluntu kompozisyonu oluşturan Doğu Sigillataları A grubunun tasnif,kataloglama,analoji ve istatistik çalışmaları yapılıp bu çalışmalar sonucunda form repertuarının saptanması amaçlanmaktadır.

1.2. Metaryel ve metod

Çalışmamızı Tarsus Cumhuriyet Alanı’nda 1994 yılından 2003 yılına kadar yapılmış olan kazılarda bulunan DSA’lara ait seramikler teşkil etmektedir. Tarsus kazı evi deposunda bulunan DSA’lar katalogumuzu oluşturmaktadır. Katalogumuzu oluşturan malzeme ilk önce formlarına göre ayrılmıştır. Daha sonra yapılan çalışmalar sonucunda kataloga alınan malzemenin çizimleri yapılmış; bu yapılan çizimler bilgisayar ortamına aktarılmıştır. Katalogun tanım kısmında ise

(24)

malzemenin kil,astar,süsleme özellikleri üzerinde durulmuştur. Katalogumuzdaki malzemeler için benzer literatürde verilmiştir.

2.Sigillatalarla ilgili genel bilgi 2.1.Terra Sigillata

Sigillum, kalıpta yapılmış figürinler için kullanılan bir sözcük olup, Terra Sigillata terimi seramik terminolojisindeki yerini ilk kez özellikle Batı Avrupa'daki bazı merkezlerde ortaya çıkarılan Roma Geç Cumhuriyet ve Erken İmparatorluk dönemine ait çok kaliteli kil ile kalıpta yapılmış ve parlak kırmızı astarla kaplanmış çeşitli biçimlerdeki luks kaplar için kullanılmıştır.1 Terra Sigillata terimi modern bir ifade olup, 19. yüzyılın ortalarından itibaren parlak kırmızı astarlı kaplar için kullanılmaktadır. Terra Sigillata terimi başlangıçta Roma İmparatorluğu’nun batı yarısındaki parlak kırmızı astarlı,kalıp yapımı ve kabartmalı kapları ifade ediyordu.Plinius , Natüralis Historia (35,160-161) adlı eserinde Roma İmparatorluk Dönemi’nin ilk yarım yüzyılında Romalıların kullandıkları çeşitli lüks

1

(25)

kaplardan söz eder.2 Plinius’un eserinde kullandığı terimlere dayanarak ,Samos, Pergamon ,Tralles gibi, Anadolu kentlerinde ve Arretine gibi İtalya kentlerinde bu kırmızı astarlı servis kaplarının üretildiği konusundaki ilk verilere dayanarak,1895 yılında, H.Dragendorff ilk kez “Terra Sigillata” terimini kullanır. Dragendorff’un ele aldığı malzeme daha çok kırmızı astarlı ve üzerinde kabartmalar bulunan ve Samos vazoları, Arretina vazoları ve Megara vazoları olarak adlandırdığı gruptur.( Bunlar önceleri Arretina Kapları, daha sonra da, genel olarak Terra Sigillata olarak adlandırılmıştır. Günümüzde ise, daha çok olası üretim yerlerine bağlı olarak adlandırılmaya başlamış ve örneğin İtalya'da üretilenler, Terra Sigillata İtalica, Fransa'da üretilenler, Terra Sigillata Gallica, İngiltere'de üretilenler Terra Sigillata Britannica gibi adlarla anılmaktadır.) Bunların killeri çok kaliteli, parlak kırmızı astarlıdır. Biçimleri hep köşelidir ve metal kapların taklitleridir. Dragendorff, bu yüzden bunların kalıpta imal edildiklerini ve bu kalıpların

2 -Samia etiam nunc in esculentis laudantur. retinent hanc

nobilitatem et Arretium in Italia,.,in Asia Pergamum. habent et Trallis ibi opera sua..

(26)

da daha çok metal kaplardan elde edildiğini belirtir. Dragendorff ayrıca Arezzo ve Esquilin’de bulunan mezarlarda ele geçen buluntuları dikkate alarak, bu mezarlığın kronolojisini de saptamıştır. Buna göre; en eski mezarlarda bulunan seramik Etrüsklere ait bucchero seramiktir. İkinci grup mezarlar M.Ö. III.yy.ın ikinci yarısı ile M.Ö. II. yy.ın ilk yarısına aittir ve bunlarda siyah astarlı seramik bulunmuştur. Son grup mezarda ise Arretina seramiğinin öncüleri olarak kabul edilen ilk kırmızı astarlı seramik (presigillata) bulunmuştur. Bu ve diğer veriler ışığında Arretine atölyesinin II. yy. sonuna kadar siyah astarlı seramik kullandığı bundan sonra kırmızı astarlı seramiklerin ortaya çıktığı anlaşılmıştır. Gerçek anlamda Terra Sigillata (Arretine) yaklaşık M.Ö. 30 yıllarında başlamış ve M.S. 1.yüzyıl sonlarına doğru ortadan kalkmıştır. Bu süre içinde Dragendorff 55 farklı biçim ele almış ve irdelemiştir.3 Önceleri “Terra Sigillata” ismi sadece Roma İmparatorluğunun batı yarısında üretilen seramiklere verilirken,Doğu Akdeniz bölgesinde erken dönemlerde bu tip ürünler imal

3

(27)

edilmekteydi.4 Aynı teknikte ancak farklı tiplerde üretilen ve Terra Sigillata diye adlandırılan söz konusu üretim M.Ö.2. yüzyılın sonundan M.S.3. yüzyıla kadar devam etmiştir.

2.1.1.Doğu Sigillataları A Grubu

DSA’lar ile ilgili bilgi bir sonraki bölümde daha kapsamlı bir şekilde verilecektir.

2.1.2.Doğu Sigillataları B Grubu (Samos

Kapları)

DSB yanlış bir adlandırma sonucu “Samian Ware” Samos Kapları olarak karşımıza çıkar.5 Samos kapları terimi, Plinius’un ifadelerinden yola çıkılarak (Natüralist Historia ,35,160-161) ilk kez Zahn tarafından kullanılmıştır.6 Bu ifade başlangıçta kabul görmüştür.7 DSA’larda olduğu gibi J.H.Iliffe, DSB’leride “Doğu sigillataları Grup I” olarak adlandırır.8 Atina Agora buluntularını araştıran D.M. Robinson , DSB’leri sırası

4 - Dragendorf 1895, 101-140

5 -Waagé 1933, ; Waagé 1948, 38 ; Robinson 1959, 12; Zoroğlu

1986, 62 ; Hayes 1972, 9-10

6

-Zahn 1904, 440 vd.

7

-Robinson 1959 ,12 vd.; Waage 1948,38; Schafer 1962 ,780; Jones 1950, 186.

8

(28)

ile “Samos A” ve “Samos B” şeklinde ifadelendirmiştir.9 K.M. Kenyon, büyük olasılıkla orijini Batı Asya olan bu seriyi DSB olarak adlandırarak literatüre kazandırmıştır10.K.M.Kenyon’un bu adlandırması kapların form ve astar özelliklerine göre P.Hellström11 ve J.Hayes12 tarafından DSB-I ve DSB-II olarak iki alt gruba ayrılmıştır. Ancak Hayes 1985 yılında DSB - I’i Form 1-50, DSB - II’yi de Form 51-100 olarak tekrar tasnif etmiştir13. DSB’ler , özenli kalıbı, rulet dekorasyonu ve girift yapısıyla Arretine seramiğine oldukça yakın bir benzerliğe sahiptir. Söz konusu bu benzerlik DSB’lerin Arezzo atölyelerinin bir yan ürünü gibi düşünülmesine neden olmuştur14. Bir başka ifade ile orta Augustus döneminde, İtalya’daki seramik atölyesi sahipleri, Arezzo’dan Caius Sentius ve Pozzuoli’den Quintus Pompeius Serenus gibi, Tralleis ve belki de Ephesos’ta birer şubelerini kurarak Batı Akdeniz’de DSB

9 -Robinson 1959, V,12 10 -Samaria III, 281 vd. 11 -Hellström 1965,28 vd. 12 -Atlante II,49-70 13 - Atlante II 14 - Hayes 1972, 10.

(29)

üretimini başlatmış olabilirler15. Özellikle Asya eyaletinin başkenti olan Ephesos en önemli buluntu merkezidir ve DSB için başvurulan bilgilerin büyük çoğunluğu buradan sağlanmaktadır.16 İlk olarak J.Hayes bu grubun Batı orijini ile birlikte Tralleis’i üretim merkezi olarak ileri sürmüştür.17Daha önce Ephesos’u üretim merkezi olarak öneren V.Mitsopoulos –Leon J.Hayes ‘in bu fikrine katılmaktadır.18 J.Hayes’in Tralleis’i üretim merkezi olarak önermesinde Plinius’un ifadeleri (Natüralist Historia, 35,160-161) ve daha önce Notion’da bulunmuş,üzerinde “Caesarea”mührü bulunan malzeme etkili olmuştur. Çünkü Grekçe(EK KAI/APHC) yazılan bu mühürdeki isim Roma İmparatorluk döneminde Tralleis’in ismidir.19 DSB’lerin yayılım alanı Yunanistan ve Güneybatı Anadolu kıyılarıdır.20 Bu 15 - Lund 2003, 132. 16 -Mitsopoulos-Leon 1972 –75, 50-507. 17 -Hayes 1972, 9 vd.;Hayes 1986,49 18 -Mitsopoulos –Leon 1991 ,107 19-Atlante II,49

20 - Yunanistan’da: Atina: Robinson 1959, 12, Lev.57, 61.

Anadolu’da: Anemurium: Williams 1989, 18-20, no.104-110, Fig.7 ; Tarsus: Jones 1950, 186-187, no.554-55, 561, 562, Fig.196; Priene: Wiegand-Schrader 1904, 430-437, Fig.550-551; Antioch on-the-Orontes: Waagé 1933, 291-293 ; Waagé 1948, 38; Labraunda: Hellström 1965, 32-33, Lev.13, 35; Ephesos: Benndorf, 1906, 167

(30)

bölgelerin yanı sıra Karadeniz21, Suriye22, İtalya23, ve Afrika24 yayılım alanı içinde yer almaktadır. Doğu Sigillataları B Grubunun kili genelde parlak kırmızı, portakal kırmızısı ve gözle görülebilecek kadar yoğun mika katkılıdır. Astarı oldukça sabunumsu olup genelde açık ve mat kırmızı, bazen de soluk portakal rengi, krem-beyaz yada siyahtır. Hem kil hem de astar oldukça gözenekli sayılır. DS B - I ve DSB - II’nin üretimi fark edilebilecek derecede birbirlerinden farklıdır.DSB I’in glazürü parlak kırmızı, diğerinin ki ise mat olup yoğun olarak küçük benekler şeklinde dökülmeler söz konusudur. Tıpkı DSA’larda olduğu gibi bu seride de çift daldırma izleri genelde DSB - I’in tabaklarında görülür. Tabakların genelde fark edilebilecek kadar sert olduğu gözlemlenmiştir.DSB I grubunun bir kısmı belki de kasıtlı olarak siyah renk alacak şekilde bir kısmı da krem

vd., no.15-16; Halikarnassos: Hansen 2003, 197-200, Lev. CXI:4-7; Amorium: Tomber 1992, 216, Fig.4, Çiz.1-7. Libya’da: Berenike: Kenrick 1985, 245-256, Fig.45-46; Sabratha: Hayes 1994, 130, no.76-78, Fig.27. Filistin’de: Samaria-Sebaste: Crowfoot 1957. Samos: Technau 1929, Group 3B, Fig.43, 1-2. Kıbrıs’ta: Paphos: Hayes 1991, 51-52, Fig. XXI.

21 - Knipowittsch 1929,Olbia,12 vd. 22 -Waage 1948, 38 ; Jones 1950 186 vd. 23 -Pucci 1977 ,19-21 24 -Kenrick 1985,245-256,figür 45-46

(31)

beyaz yada soluk turuncu/portakal kırmızısı renginde pişirilmişlerdir. Ancak krem-beyaz yada soluk turuncu renk almaları büyük bir olasılıkla tesadüf sonucudur. Mika ilk örneklerde oldukça belirgin iken daha sonraki örneklerde gözle görülemeyecek derecededir. Genelde DSB I kapları ince cidarlı ve Arretine kaplarında olduğu gibi gayet düzgün yapılmışlardır.Aksine DSB II kapları, kalındır ve çoğu kez kötü pişirildiği için gevrektir. DSB II’nin astarı genelde parlaktır ve portakal kırmızısı renkte olup kalınca uygulanmış ve çoğunlukla da büyük parçalar halinde dökülmeler yapmıştır. Çift daldırma izleri nadiren gözükür25. Oldukça iyi yivler ile oluşturulan girift kalıplar, DSB I’in değişmez bir özelliğidir ve form varyasyonu oldukça fazladır. Diğer taraftan DSB II de nispeten benzer örnekler defalarca tekrar edilmiştir26. DSB’lerin en erken örneği muhtemelen geç Augustus döneminde görülmüştür27. İki alt gruba ayrılmış olan seri; Samos B=DSB I M.Ö. yaklaşık 10 – M.S.75, Samos A=DSB II ise M.S. 75 –

25

- Hayes 1973, 452.

26

- Hayes 1973, 452.

27 - Atina Agora’sında bulunan örnek için bkz. Robinson 1959, 12,

(32)

150 yılları arasına tarihlendirilmektedir28. Bu şekilde alt gruplara ayrılmasının nedeni M.S. 1.yy.ın 3.çeyreğinde vuku bulan bir değişim ile yeni kap formlarının ortaya çıkmasıdır29.Üretimin parlak dönemi M.S.1. yüzyıl ve 2.yüzyılın ilk yarısıdır.J.Hayes üretimin M.S.2 yüzyılda yavaş yavaş sona erdiğini ifade eder.30 DSA’lara göre daha kısa bir dönem içinde üretilen DSB üretiminin son derece geniş ölçekli olması , Efes gibi büyük kent merkezlerinin talebinin imparatorluğun ekonomisinde önemli bir rolü olduğuna işaret etmektedir31.

2.1.3.Doğu Sigillataları C Grubu (

Çandarlı Kapları)

DS’ler arasında üretim yeri saptanan ilk gruptur.Pergamon’da 1903 yılında Terra Sigillata gruplarına A.Conze dikkat çekmiştir. 32 1912 yılında S.Loeschke bazı deneme kazıları yapmış ve bu deneme kazıları sonucunda ortaya çıkardığı seramik atölyesi kalıntıları ile üretim yeri olarak Batı Anadolu’da 28 - Hayes 1972, 10 ; Hayes 1973, 468. 29 - Hayes 1973, 455. 30 - Hayes 1972 ,10 31 - Lund 2003, 133. 32 -Conze 1903,23.

(33)

Pitane’yi (Çandarlı) belirlediği,yeni bir Sigillata grubunu yayınlamıştır.33 S.Loeschke’nin bu yayınından sonra Terra Sigillata kavramı içinde, ”Samos kapları” ve “Pergamon Kapları” yanında bir başka grup olarak “Çandarlı kapları” Roma Seramik arkeolojisinin seramik repertuarına eklenmiştir.S.Loeschke tarafından ortaya çıkarılan,üretim özellikleri ile farklı bir grup olan parlak kırmızı astarlılar,buluntu yerine bağlı olarak Çandarlı adıyla tanımlanmıştır. Samaria buluntularını değerlendiren ve DS gruplarını alfabetik olarak gruplandıran K.M.Kenyon Çandarlı kaplarını “Doğu Sigillataları C Grubu “ olarak adlandırır.34 DSB’lerde olduğu gibi, DSC’lerinde başlıca yayılım alanı Batı Anadoludur. Bunun yanında DSC’lere ait malzemeler Karadeniz35 , İtalya36 , Kuzey Afrika37 , ve Suriye’de bulunmuştur. DSC erken üretimini ifade eden M.S.1. yüzyıla ait malzeme, Ege’nin Kuzey ve Kuzeybatısında yoğunluk gösterirken,özellikle DSB’lerin M.S.2.yüzyılın 33-Loeschcke 1912, 344-407. 34 -Samaria III ,283. 35 - Knipowittsch 1929,21. 36-Pucci 1977,20 37 -Kenrick 1985,257

(34)

ikinci yarısından itibaren üretiminin azalmasıyla,DSC’ye ait kaplar Ege’de ön plana çıkmıştır. Özellikle M.S.2. ve 3. yüzyılın başlarında DSC kapları Karadeniz’den Kuzey Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyada kullanılmıştır.S.Loeschcke Çandarlı’da farklı özelliklere sahip erken ve geç diye adlandırdığı iki grup tespit etmiştir.38 Bu gruplar arasında tarih farkının yanı sıra form ve fırınlama açısından da farklar vardır. Erken grup Tiberius dönemine verilirken,geç grup M.S.2.yüzyıla tarihlendirilmiştir.39 J.W.Hayes40 ve J.Schafer41 DSC kaplarının üretiminin, M.S.1. yüzyılın ortalarından M.S.3 yüzyıl kadar devam ettiğini belirtmiştir. DSC üretiminde S.Loeschcke’nin belirttiği gibi iki farklı kil özelliği vardır. Erken dönemi temsil eden grubun ince taneli,orta sert sarımsı kırmızı kil yapısı vardır. Geç gruba ait kaplarda ,sıkı,ince yada orta ince taneli,altın ve gümüş mika içeren ,koyu kırmızı kil yapısı vardır.Kaplar daldırma yöntemiyle tamamen astarlanmıştır. Astarı,

38 - Loeschcke 1912, 37-350 39 - Loeschcke 1912, 37-401 40- Hayes 1972, 316-317 41 -Schafer 1962,777-802

(35)

erken grupta yine sarımsı kırmızı; geç grupta ise parlak kırmızı renktedir. Astar genellikle özensiz yapılmıştır. 3.Doğu Sigillataları A Grubu ile İlgili Genel Bilgi 42

Doğu Sigillataları arasında üretimine başlanan ilk gruptur.Hellenistik dönemin ardından Roma’nın Doğu’da bilhassa Yunanistan, Adalar, Anadolu, Mısır , Suriye ve Filistin gibi merkezlerinde, Hellenistik dönemin siyah astarlı kaplarına ait bazı form ve süsleme unsurlarının devam ettirildiği, kendine has kil ve astarı olan kırmızı astarlı seramik grubu ortaya çıkmıştır.43.K.Slane siyah glazürlü veya gri üretimin devamı olarak ,parlak kırmızı astarlılar arasında DSA’ların olduğunu belirtir.44 Priene buluntularını inceleyen Zahn , yaptığı çalışmasında ilk

42

-Bu bölümde genel olarak K.Levent Zoroğlu’nun ”Samsat’ta Bulunan Doğu Sigillataları İlk Rapor” Selçuk

Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Edebiyat Dergisi “ 1986, 61-100 isimli makalesi kullanılmıştır.

43

- Samaria III , 282. Doğu Sigillatalarının eski literatürdeki ve yeni önerilen isimleri, üretim yerleri, biçimleri, Anadolu’daki önemli buluntu merkezleri ile ilgi olarak bkz. Zoroğlu 1986, 61-70 ve Loeschcke 1912, 344 vd., 407 ; Waagé 1948, 18-42 ; Jones 1950, 172 vd. ; Schäfer 1962, 707-802 ; Hama 1971 ; Hayes 1972, 8-12 ; Gunneweg 1984, 112 ; Zoroğlu 2003, 121-123.

44

(36)

kez bu grubu tanımlamıştır.45 Zahn üretim yeri problemi olan bu grup için, Pergamon’u üretim yeri olarak kabul eder. Plinius’un Natüralist Historia (35-46,160) adlı eserinde üretim yeri olarak Samos’tan bahsetmesi baz alınarak, DSA’lar için Samos , yanlış bir ifade ile üretim yeri olarak önerilir. Priene de bulunan malzeme yoğunluğu, üretim yeri için - Samos ile olan yakınlığından dolayı- yine Samos’u düşündürmüştür. Priene buluntularının bir kısmı da Pergamon ile ilişkilendirilir. Uzun yıllar “Pergamon Kapları” olarak anılan DSA’lar için, 1938 yılında J.H.Iliffe yeni bir isim vererek “DS II” adlandırmasını kullanmıştır.46 K.M. Kenyon “Pergamon kapları” ifadesini bırakıp DS , A, B ve C olarak isimlendirmiştir.47 K.M.Kenyon’un bu adlandırması günümüzde bilim dünyasında taraftar bulmuştur. Eski ve yeni ayrım ile bunların temsil ettiği tiplerin özellikleri şu şekilde verilmiştir.48

45 -Zahn 1904 , 447. 46 -Iliffe 1938, 12 47 -Samaria III, 281 48 - Zoroğlu 1986, 63

(37)

TABLO-I

Eski Terim Yeni Terim Özellikleri “Pergamen” (Hellenistik “Pergamen”- Erken Roma “Pergamen”) DSA (I – II)

Açık tonda, bazen kreme çalan soluk kırmızı çamurlu; mikasız veya çok az mikalı; koyu kırmızı astarlı.

Samos (A ve B) DSB (II ve I)

Kırmızı kahverengi tarçın rengi çamurlu; mikalı; portakal renginin (veya sarımsı kırmızı) çeşitli tonlarında astarlı.

(38)

Çandarlı (Eski ve Yeni)

DSC Açık veya koyu

kırmızı kahverengi çamurlu az mikalı; açık veya koyu kırmızı kahverengi astarlı.

Burada yapılan ayrım, daha çok kil ve astar renklerinin özelliklerine dayandırılmıştır. Bunun nedeni ise genellikle her üç tipin formlarının ve form repertuarının birbirine yakın ve herhangi bir tipte görülüpte diğer tipte bulunmayan formların az olmasıdır.49 P.Hellström, 1965 yılında Labraunda buluntularını incelemiş ve DSA’ları iki alt gruba ayırmıştır. P.Hellström Hellenistik dönem üretimi DS’ları için “DSA-I”,Roma İmparatorluk dönemi üretimi Doğu Sigillataları için “DSA-II” ifadesini kullanmıştır.50 DSA’lar geçtiğimiz yüzyılın başından itibaren ilgi görmüş ; özellikle geçtiğimiz yüzyılın başında ve ortalarında DSA ile ilgili yayınlar

49- Zoroğlu 1986, 63 50

(39)

yapılmıştır.51 DSA’lar ile ilgili yeni çalışmalar ise , Berenice malzemesini inceleyen P. M . Kenrick52 , Samsat malzemesini inceleyen K .Levent Zoroğlu53, Tel Anafa malzemesini inceleyen K.Slane 54 tarafından yapılmıştır. Ancak J.W. Hayes’in 1985 yılında yapmış olduğu yayın DS’lar üzerine en kapsamlı çalışma olup kendinden önceki araştırmacıların tespit etmiş oldukları formları daha ayrıntılı bir tasnife tabi tutmuştur55.DSA’ların ilk ortaya çıkış yeri olarak, bölgede henüz bir fırın kalıntısı bulunmamasına rağmen, Suriye-Filistin gösterilmektedir. Jones, Tarsus’un Roma çağında bir üretim merkezi olduğunu söyler56. Son yıllarda yapılmış olan çalışmaların birinde, pek kabul görmemekle beraber, Kıbrıs’ın doğu tarafının da üretim merkezlerinden birisi olduğu söylenmektedir57. Bir başka çalışmada ise İskenderun bölgesi de üretim yeri olarak

51 - Waagé 1948 ; Jones 1950 ; Samaria III ; Hama 52 -Kenrick 1985, 223 -244 53 - Zoroğlu 1986, 61-100 54 -Slane 1997, 283-346 55 - Atlante II, 9-78. 56 - Jones 1950, 181. 57 - Gunneweg 1983, 10-14, 109-110 ; Williams 1989, 8.

(40)

gösterilmektedir58. DSA’lar tüm Doğu Akdeniz bölgesine yayılmıştır.59 Ayrıca batı merkezlerinde Hellenistik ve Roma İmparatorluk dönemi tabakalarında DSA örneklerine rastlanmıştır.60 Samaria ve Atina Agorasından elde edilen veriler ışığında DSA’lar için bir kronoloji oluşturulmuştur.Üretimin başlangıcı konusunda M.Ö.2.yüzyılın 2. yarısı için genel bir fikir

58

- Hayes 1998 yılındaki Selçuktaki konferansta (XXI.RCRF)

59 - Doğu Sigillataları A grubuna ait seramiklerin görüldüğü Doğu

Akdeniz yerleşmelerine örnek; Yunanistan’da Corinth: Hayes 1973, 450-452, no.117-132, Slane 1986, 277-278, 285, no.2-7, 48-49, Çiz.2,9, Lev.61,64 ; Slane 1990, 47-48, no.89-91, Çiz.5, Lev.8; Atina: Robinson 1959, 11-12, Lev.1, 58, 60. Kıbrıs’ta: Vessberg 1956, 63-64, 64; Kourion: Neuru 1987, 243, no.41-43, 55, Çiz.165-166, 244, Amathous: Abadie-Reynal 1987, 45-46, 48, 50-52; Burkhalter 1987, 357, 379-389; Salamis: Diederichs 1980, 32-33, no.101-105, Lev.9-10, Paphos: Hayes 1991, 32-36, Fig.XVII. Anadolu’da: Samsat: Zoroğlu 1986, 61-100, Çiz.1-13 ; Anemurium: Williams 1989, 8-18, no.40-103, Çiz.4-7; Antioch on the Orontes: Waagé 1948, 18-38 ; Tarsus: Jones 1950, 180-183, Lev.189, 193-194 ; Perge: Fırat 2003, 95. Ephesos: Mitsopoulou-Leon 1972, 503, Çiz.3 a-h; Labraunda: Hellström 1965, 30-31, Lev.13, 35, Halikarnassos: Hansen 2003, 197-200, Lev. CXI:3. İsrail’de: Jalame: Johnson 1988: 140-141, no.27-36, Çiz.7-2. Suriye’de: Apamea: Vanderhoeven 1989. Libya’da Khan Khalde: Gebara 1982 ; Berenike: Kenrick 1985, 223-244, Fig.40-44; Sabratha: Hayes 1994, 119-127, no.1-57, Fig.25-26; Sabratha: Filistin’de: Jerusalem: Hayes 1985, 183-184, 189-191; Samaria-Sebaste: Crowfoot 1957, 282, 306-342. Mısır’da: Abu-Shaar-Nil: Riley 1991, 601.

60

(41)

birliği oluşmuştur.61 Buna karşın K . M . Kenyon Samaria buluntuları ışığında , M.Ö. 1. yüzyılın ilk yarısını üretim başlangıcı olarak kabul etmiştir.62 DSA üretimi M .S .3. yüzyılın başlarına kadar devam etmiştir.63 DSA’ların kili sarı, sert ve tanecikli veya açık turuncu, ince katkılı veya tozsudur (Munsell 10 YR 8/3-8/4 ile 7,5 YR 7/6-8/6 arasında değişir). Astarı demir katkılı olup rengi turuncumsu kırmızı ile kahverengimsi kırmızı arasındadır. Kalite olarak Arretina seramiklerine benzeyen ince astar tabakası parlak ve koyu kırmızı renktedir (2,5 YR 4/6-4/8) ve genellikle de sarımsı bir hamuru vardır; bu özellik M.Ö. 1.yy. da yaygındır. Açık deve tüyü (7,5 YR 7/6) hamurlu, sert ve ince katkılı, kırmızı-kahverengi astarlı (yaklaşık 2,5 YR 7/6) örnekler Geç Hellenistik dönemdendir. İmparatorluk Dönemi örnekleri ise; parlak, canlı kırmızı astarlı ve tozsu açık turuncu hamurludur64.Astarlama işleminde seramiklerin üzerinde iki aşamada astarlandıklarına dair koyu renk bir

61 - Waagé 1948, 25 ; Jones 1950, 172 - 201; Robinson 1959, 11, not

7 ; Samaria III, 288-308 ; Zoroğlu 1986, 63-64.

62

-Samaria III, 284

63

- Waagé 1948, 25 ; Jones 1950, 172, 201; Robinson 1959, 11, not 7 ; Samaria III, 288- 308 ; Zoroğlu 1986, 63-64.

64

(42)

çizgi bulunmaktadır. Yani kabın önce bir tarafı ardından da diğer tarafı batırılmaktadır. Bu duruma diğer DS gruplarında daha az rastlanmaktadır. Kapların dış yüzeyi özenle perdahlanmasına karşın iç yüzey birbirine paralel ince çizgilerden anlaşılacağı üzere bir fırça ile düzeltilmiştir. Bu özellik Roma dönemi örneklerinde ortaktır. Tabakların fırında pişirilmesi sırasında aralarına yerleştirilen üç ayaklardan kalan kil izlerini bilhassa büyük boyutlu kaplarda ve erken dönem örneklerde görmek olasıdır65.DSA’larda görülen süsleme unsurları genellikle kapların tondosunda görülmektedir. DSA’ların tondolarında görülen süslemelerin dışında bazı formların ( form 19 , 20 , 27 ,) dış yüzeyinde bitki, insan ve de hayvan betimlemeleri görülmektedir. DSA’ların tondolarında , palmet ve rulet süsleri, İsis sembolü süslemeleri görülmektedir. Süslemeler yaş kil üzerine baskı yöntemi ile yapılmaktadır. Rulet süsleri , baskı yöntemi dışında tekerlekli bir alet yardımı ile yapılmıştır. Rulet süslerini -çoğunlukla form 1’in tondosunda olmak üzere-DSA’ların birçok formunun iç ( tondosunda) ve dış yüzlerinde ( kenarda form 12, 13 , 14 23 ,) görmek

65

(43)

mümkündür. Rulet süsleri genellikle tek veya ikili,üçlü sıralar halinde yapılmıştır. Baskı yöntemi ile yapılmış bir başka süslemede palmet ve rozet süslemeleridir. Bu süslemeler , DSA’ların tondosunda, rulet süsleri arasına ve ya tek başına yapılmıştır. Rozet ve palmet süslerinin değişik şekillerde yapılmış olanlarını farklı merkezlerde görebiliriz.66 DSA’ların tondolarında görülen bir başka süslemede yine baskı yöntemi ile yapılmış olan İsis sembolüdür. Bu betimlemeler İsis’in tacı olarak tanındı ve ilk kez doğuda ortaya çıktı ve bütün Hellenistik dünyaya yayıldı.67 İsis sembolü ilk olarak, Ptolemaios , Seleukos sikkelerinde ve diğer sikkelerde betimlenmiştir. İsis sembolü M.Ö.2 yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkar ve M.S.1. yüzyılın ortalarına kadar devam eder.68İsis sembolü DSA’larda da sevilerek işlendi ve bu süslemenin değişik tipleri yapıldı.

3.1.Anadolu’daki Doğu Sigillatası Buluntu Merkezleri Bu bölümde Anadolu’da önemli bazı DSA buluntu merkezleri üzerinde durulacaktır.

66

- Ayrıntılı bilgi için bknz.Hama , s.65-66 ; Samaria III, s.316-319

67 - Samaria III, 322 68

(44)

3.1.1.Bergama:

Bergama’da hem Akropol, hem de Asklepiaion’da bulunan DS’lar J. Schäfer69 ve G. de Luca70 tarafından ele alınmışlardır. Schäfer daha önce “Pergamen” olarak adlandırılan seramiği kendisinin “kırmızı kaplar” olarak adlandırmak istediğini belirterek, bunları üç ana gruba ayırır: 1- Lokal (yerli) Pergamen (açık kahverengi, kırmızı kahverengi çamurlu; az mikalı; portakal kırmızısı, kırmızı kahverengi astarlı) ; 2- Samos tipi (tarçın renkli çamurlu; mikalı; portakal kırmızısı astarlı); 3- Pergamen tipi (açık kırmızı, aşı boyası renkte çamurlu; koyu kırmızı renkte astarlı).

Asklepiaion’da ele geçen parçalar M.S. 1. yüzyılın ilk çeyreği ile 2. yüzyıl ilk çeyreği arasına, ayrıca Yukarı Şehir’de ele geçen en erken Sigillatalar ise, M.Ö. 1. yüzyıla tarihlenmiştir. Ancak daha önce Conze71 Yukarı Şehir’de M.Ö. 2. yüzyıl başlarına kadar inen “Pergamen” parçalarının varlığından söz eder. Schäfer tarafından yerli (local Pergamenisch) olarak adlandırılan tip Kenyon 69 - J. Schäfer 1962, 777 vd. 70 - Luca 1968, 155 vd. 71 - Conze 1903, 23.

(45)

ve diğerlerinin sınıflandırmasına göre, Çandarlı tipi, (veya DSC) olarak belirlenen tipe eşdeğer gruptur ki, Çandarlı tipi, üretim yeri Çandarlı olsa bile, belli bir alana yayılmış olan DS’lardır. Bu yüzden Schäfer Çandarlı tipinin yerine bu terimi kullanarak, ayrıca bu kapların üretim yerinin Bergama olduğunu ima etmektedir. Ancak böyle bir grubu kabul etsek bile, bunun yine Kenyon’un C tipinden bir başkası olmadığını da unutmamak gerekir. Bergama’da bulunan DS’lar için herhangi bir numaralı biçim tasnifi yapılmamıştır. Burada birkaç ayrı formda tabak, çanak, fincan ve tek kulplu testi kataloglanmıştır.72

3.1.2-Labraunda:

Labraunda’daki Doğu Sigillatalarını ele alan P. Hellström önce Kenyon’un harf sınıflandırmasını kabul ettiğini belirterek, her tipi tanımlar ve ardından bunların ilk ortaya çıkış tarihleri ile ilgili değişik görüşleri aktarır,73 ayrıca her üç tipin yayılma alanları üzerinde durur. Hellström’ün verdiği bilgilere göre, DSA Labraunda’da az, DSB ise (iki alt grup halinde) daha çok

72 - Zoroğlu 1986 ,64-65 73

(46)

sayıda bulunmuştur. DSC’lerin bulunup, bulunmadığı konusunda ise, herhangi bir bilgi verilmemiştir. B tipinin çamur ve astar özellikleri genelde bir ayrıma tabi tutulabilir ise de, detay açısından böyle bir ayrım zordur. Çünkü B ve C tipine ait sigillatalar zaman açısından (özellikle B II) birbirine yakın oldukları gibi, aynı zamanda çamur özellikleri (yaklaşık aynı renk ve mikalı olmalarıyla) ile de birbirlerine çok benzerler. Ancak, astar renklerinin tonları biraz farklı olarak gözükmektedir. Bu bakımdan Hellström’ün burada DSC’den sözetmesinin nedenini daha çok Labraunda’nın bulunduğu Karya ve dolayısıyla DSB’nin üretim ve

yayılma alanında bulunmasına

bağlıyoruz.74Labraunda’da A ve B tiplerine ait çeşitli formlarda tabak, çanak, fincan parçaları ele alınmış olup, bunların tarihleri verilmemekle birlikte, genellikle diğer buluntu merkezlerindeki tarihler esas alınmıştır.

3.1.3.Çandarlı:

Çandarlı’da 1911 yılında S. Loeschcke tarafından yapılan sondajlarda ele geçen DSA’ların “eski” ve “yeni”

74

(47)

safhalarda olmak üzere, birbirini izleyen iki dönemde üretildikleri tespit edilmiştir.75 Karşılaştırmalarla saptanan 29 ayrı form ve buna ek olarak 12 tasarım formu bulunmaktadır. Eski dönemde yapılan örneklerin daha çok Arretine kaplarını hatırlattığını, yeni olanların ise, renk ve parlaklık açısından Galya ve Germania’daki sigillatalara benzediği belirtilmiştir. Eski dönem sigillatalarının dış yüzeylerinin daha az itina ile yapıldığı, iç yüzeyde ise, astarın daha iyi tatbik edilmiş olduğu belirtilir. Yeni döneme ait parçalar cidarlarının daha kalın olması ile dikkati çekerler. Tabii, bu kazının yapıldığı tarihten itibaren geçen uzun süre içinde bu tipin başka özellikleri de tesbit edilmiştir.76 Tarihleme açısından ise, eski döneme ait olanlar genellikle Tiberius zamanına, yeni döneme ait olanlar ise, M.S. 2. yüzyıla verilmişlerdir.

3.1.4-Antiocheia:

F. O. Waagé’nin ele aldığı DS’ları her şeyden önce “Pergamen” olarak adlandırılmışlar ve bunlar: 1- Geç Hellenistik Kırmızı veya “Hellenistik ‘Pergamen’”,

75 -Loeschcke 1912, 346 vd. 76

(48)

2- Erken Roma ‘Pergamen’ olarak iki ayrı dönem içinde ele alınmışlardır.77 Antiocheia’daki “Pergamen” (Bergama tipi) sigillatalar Kenyon’un yaptığı sınıflandırmaya göre, A tipine aittirler. DSA’nın başlangıç tarihi olarak Antiocheia’da kazı alanlarındaki stratigrafiden çok, diğer merkezlerde o zamana kadar “Pergamen” tipinin ilk ortaya çıkışına ait tarihlere uygunluk sağlanmaya çalışılmıştır. Burada “Hellenistik ‘Pergamen’ grubu M.Ö. 2. yüzyıl ortalarından, M.Ö. 1. yüzyıl sonlarına kadar olan devrede, ikinci grup (Erken Roma ‘Pergamen’) M.S. 1. yüzyılda yapılmıştır, denilmektedir. Waagé ele geçen kapları biçimleri açısından klasik bir sınıflandırmaya tabi tutmuş olup, burada tabaklar, çanaklar, fincanlara ait çeşitli parçalar kataloglanmıştır.

3.1.5.Priene:

Eski Priene kazılarında ele geçen sigillatalar R. Zahn tarafından ele alınmıştır.78 Zahn bu sigillataların Batı’daki Arretine kaplarından çamur ve astarlarının özellikleri ile ayrıldığını, ancak formlarıyla bu adı geçen

77- Waagé 1948, 18 vd. ve 32 vd. 78

(49)

grup ile bir çok benzerliklerinin bulunduğunu ve “Küçük Asya Sigillataları” olarak adlandırmak istediği Priene sigillatalarının Batı’daki benzerleriyle aynı zamanda ortaya çıktığını belirtir. Priene’de bulunan bu örnekler Zahn’ın tariflerine göre yoğunluk itibariyle, “Samos tipi” (DSB) (bunları A başlığı altında ele almıştır) ve az miktarda “Pergamen” tipi (DSA) (bunları da B başlığı altında ele almıştır) olmalıdırlar. Ayrıca bunların bir kısmı üzerindeki damgalardan, buradaa bir İtalyan çömlekçinin (C. Sentius)79 bir şubesinin faaliyette olması ihtimalinden sözederek, ayrıca Arretine atölyelerinin ürünü birkaç grup hakkında bilgi vermektedir. Priene’de bulunan bu sigillatalar için 6 ayrı form tespit edilmiş olup, bunlarda Dragendorff’un yaptığı sınıflandırma esas alınmıştır. Ancak Priene’de bulunan bu sigillata parçaları kazıya ait herhangi bir stratigrafik bilgi verilmeksizin M.S. 1. ve 2. yüzyıla tarihlenmişlerdir.

79

(50)

3.1.6.Efes:

Efes’te eski ve yeni kazılarda bulunan Batı ve Doğu sigillataları R. Heberdy ve V. Mitsoupoulou-Leon tarafından ele alınmışlardır.80 Eski literatürde Efes’te bulunan sigillataların daha çok damgalı olanları ele alınmış ve herhangi bir tipoloji tespit edilmemiştir. Mitsoupoulou-Leon, Bazilika ve Prytaneion’da bulunmuş olan DSA (“Pergamen”) ve DSB (Samos) tiplerini ele alarak, bunların form ayrımlarını daha çok Samaria (A tipine ait örnekler), Atina Agorası ve Olbia (B tipine ait örnekler) buluntularıyla karşılaştırarak yapmıştır. DSA tipine ait parçaların en erken örneklerini Bazilika’nın yapım tarihine bağlı olarak, M.Ö. 1. yüzyıl ortalarına veya bu tarihten önceye vermek istemektedir. Elde ettiği bu başlangıç tarihinin aynı zamanda Delos’ta bulunan DSB tipine giren örnekler için önerilen tarihi desteklediğini söyler. Bu sonuç DSB’lerin ilk defa ortaya çıktığı tarihin daha erkene alınması yönünden yenidir.

80- Heberdy 1906, 167 vd.; V. Mitsoupoulou-Leon , 1972/1975, 498

(51)

3.1.7.Samsat:

Samsat DSA’ları Prof.Dr.K.Levent Zoroğlu tarafından araştırılmıştır.81 K.Levent Zoroğlu Samsat’ta DSA’lara ait iki alt grup tespit etmiş.DSA’ları Kenyon’un yapmış olduğu sınıflandırmaya tabi tutmuştur. Samsat DSA’ları tepe çalışmalarında , Aşağı şehir ve Urfa kapısındaki çalışmalar sırasında bulunmuş82 ve bu iki farklı alandan gelen DSA’larda 15 ayrı form tespit edilmiştir. Samsat DSA’ları kil özelliklerine göre A ve B olmak üzere iki ayrı gruba ayrılmıştır. A tipi soluk ve açık kırmızı deve tüyü renginde, yer yer gözenekli , mikasız veya gözle görülebildiği kadarıyla az mikalı, kırıldığı zaman kesitli tabakalar halinde kat kat ortaya çıkan, yer yer iri taneler halinde kireç parçaları ihtiva eden bir kile sahiptir. B tipi kil A’ya göre çok açık sarımsı krem renkte ve mikasız olup,diğer özellikleri açısından A tipinin özelliklerini taşır.83 Astarda kendi içinde iki alt gruba ayrılmıştır ve bu ayrım sonucunda astar, astar 1 ve astar 2 şeklinde kodlanmıştır. Astar 1 81 - Zoroğlu 1986, 61-100 82 -Zoroğlu 1986, 70 83 -Zoroğlu 1986, 71

(52)

açık kırmızı tonun hakim olduğu kahverenkte; yer yer koyu kahverengi-siyaha çalan dalgalı;az veya çok oranda parlaktır. Astar 2 kahverengi; mat veya az parlaktır.84 Tepe çalışmalarında , stratigrafiye bağlı kalınarak DSA’lar Roma tabakasının her iki safhasında ve Hellenistik tabakaların son iki safhasına tarihlenmiştir. Aşağı şehir ve Urfa kapısındaki çalışmalarda yapılan karşılaştırmalar sonucunda ,aşağı şehirde M.S.2. yüzyıla , Urfa kapısında ise daha çok M.S. 1. yüzyıl ve 2. yüzyıla ait DSA’lar tespit edilmiştir.85

4.Tarsus Sigillataları

4.1. Tarsus Gözlükuledeki Doğu Sigillataları A Grubu

M.Ö. ikinci yüzyılın ortalarında Grek çömlek tiplerine rağbet bitti ve doğulu çömlekçiler Roma İmparatorluk dünyasının karakteristiği hâline gelen kırmızı astarlı tekniğe döndüler. Buna rağmen, Yunanistan'da, siyah astar geleneği ısrarla devam etti ve doğunun yeni ürünlerinden sadece dereceli olarak etkilendi.Eski ve yeni

84

- Zoroğlu 1986, 71-72

(53)

stillerde bir geçiş dönemi vardı ve bu stiller Tarsus'ta aynı zamanda kullanıldılar, bununla birlikte kırmızı astarlı seramik başlangıçtan itibaren çok sayıda ortaya çıktı.Aynı zamanda eski Hellenistik kapların kullanımı devam etti; Tarsus'ta siyah astarlı seramik üretiminin ortadan kalkmasından hemen önce -kesin olarak söyleyemesekte- az bir miktar olmasına karşın, Roma tabakalarında Hellenistik seramik daima vardı, fakat Erken İmparatorluk döneminde, kırmızı astarlı seramikler popüler olduğu zaman, pazardan kaybolmuş olmalıydı, ve olasılıkla o zamandan epey önce bulunamazdı. Yeni seramiğin kalitesi eskisine göre üstün ve daha monotondu, fakat süslemeleri onu makul bir vâris yaptı. Erken "Megara" stilinin dengi olan kalıpta yapılmış kâseler, sadece, düz ve monokrom servis kaplarına eklenen bezemeli parçalardı. Tarsus'ta, Hellenistik-Roma Birimi stratigrafik açıdan iyi izole edilmiştir ve bir buçuk yüzyılı geçmeyen bir döneme sınırlandırılabilir.Birimin başlangıcı M.Ö. 2 yy.ın ortasında kırmızı astarlı seramiğin ortaya çıkışı

(54)

sayesinde belirlenmiştir.Erken İmparatorluk döneminden önce, yeni bir seramik evresinin başladığı zaman gelir.86 Gözlü Kule'den Roma tipinin en erken kırmızı astarlı seramiği, büyük miktarlarda ve stilistik açıdan tamamen gelişmiş olarak, M.Ö. 2. yüzyılın ortalarına doğru ortaya çıkar. Bu, F. O. Waagé tarafından "Pergamene" seramiğinden ayrılan ve "Hellenistik Pergamene" olarak isimlendirilen seramiktir. Roma kırmızı astarlı grubu için daha sonraki tabakaların "Roma Pergmene"sinden ayrılmış olan Hellenistik-Roma Birimi ile birleşmiştir."Hellenistik Pergamene"nin üretimi M.Ö. ikinci ve birinci yüzyıllara sınırlandırılmış olarak ortaya çıkar. Ne yazık ki stratigrafik sıralamadaki bir kırılma Tarsus'taki iki "Pergamene" grubu arasındaki geçişi belirsizleştirir, bu yüzden "Hellenistik Pergamene"nin geç tarihi hakkında kesin bir açıklama verilememiştir. "Hellenistik Pergamene"nin Roma İmparatorluk repertuarının fark edilebilir bir bölümünü oluşturduğu gerçeği sürdürülmüş üretimi işaret edebilir, fakat tartışmalı üç görüş böyle bir öneriye karşıttır. Birincisi, İmparatorluk repertuarları "Hellenistik Pergamene"nin

86

(55)

olasılıkla bir kısmını oluşturduğu Roma öncesi malzemenin iyi bir dağılımını içeren bir çeşit ikmal depolarıydı. İkincisi, iki stil arasındaki geçiş esasen çok benzerdi ve çok kısa sürmüş olmalıydı. Üçüncüsü, stilin tekdüzeliği uzun bir ömrü desteklemiyordu. Aynı zamanda Hellenistik-Roma biriminden üç alt bölüm homojen olarak görülür, gruplar şans eseri ayrı olarak korunmuştur ki ayrımlar gelecekteki araştırmaların doğrulanmasını sağlamak için faydalı olabilir. Böyle yoğunluğun birimin içindeki karışıklığın sonucu olabileceği farz edilse de kullanılma dönemi boyunca "Hellenistik Pergamene" seramiğinin stilindeki tekdüzelik dikkati çeker ve profilin gelişmemiş olması Tarsus seramik parçalarıyla ilgili bir çalışma sayesinde belirginleştirilmiştir. "Hellenistik Pergamene" seramiğinin kili kalitelidir, buna karşın genellikle kesitte tanelidir ; çok az miktarlarda mika içerir ve sadece testilerde kireç görülebilir; renk olarak çok yaygın renk tonu olan aradaki kırmızı-devetüyünün yanı sıra devetüyünden açık bir kırmızı-kahverengiye kadar değişir; bazen turuncu-kırmızıdır. Astar Hellenistik dönemlerdekinden daha cömertçe kullanılmıştır ve

(56)

vazonun çevresini kaplar; asla sahte görünümlü değildir, fakat güzel, sağlam, parlayan bir yüzeye sahiptir; kırmızının tonları fırınlamaya bağlı olarak değişir, en koyu tonlar genellikle kilin en koyu tonlarına eşlik eder; kahverengimsi kırmızı karakteristiktir. Astarın kalitesi genellikle iyidir, fakat dar boyunlu testilerde bazen kesin olarak zayıftır ve öyle mat ve incedir ki astardan ziyade boya olduğu ileri sürülebilir. Astar kabın kaidesinin etrafında genellikle koyulaşır ki burada fazlalık akmıştır ve burada renk olarak daha kahverengidir, çünkü daha kalındır; kaidenin etrafında çömlekçinin parmak izleri, çömleği astara daldırmak için tutması nedeniyle, incelmiş astar sayesinde sık sık görülebilir. Hellenistik-Roma biriminin taban seviyesinde "Hellenistik Pergamene’nin" bir parçası astarsız olarak dikkat çekmiştir. Bu alışılmamış parçaların her biri lokal bir üretimi ispatlayabilecek bir cüruftur; tüm koleksiyonun çok küçük bir yüzdesini oluştururlar ve düşük fiyatla satılmış iyi bir üretim hataları olabilirler.Birçok parça Hellenistik ve Roma tekniği arasındaki geçişi akla getirir, örneğin, içinde zayıf kırmızı Hellenistik astara sahip ve beyaz boyalı yapraklarla süslenmiş bir tabağın parçası, veya

(57)

Roma üretimine benzer kırmızı astarlı "balık tabağı" gibi. Fakat böyle yetersiz kanıt Hellenistik ve "Hellenistik Pergamene" seramiğinden çok kişisel arzuları ve kazaları betimlemeye daha uygundur."Hellenistik Pergamene’nin" form repertuarı Hellenistik-Roma birimi süresince kullanılmış olan, neredeyse hiç değişim göstermeyen, yaklaşık bir düzine formla sınırlanmıştır. Bunlar, iki istisna dışında, Hellenistik formlardan tamamen farklıdır. Boncuk dizisi motifli iç kenara sahip yarımküresel kâse ve düz yarım küresel kâse, ikisi de yaygın kullanımlı değildir, kaliteli Hellenistik ve "Hellenistik Pegamene" üretiminde bir araya gelmiştir. Hafif dışa dönük kenarlı tabaklara ve dışa dönük kenarlı tabaklara ve "sahte halka kaidelilere" oldukça sık rastlanılmaktadır. Fakat tabakların en karakteristik ve en yaygını alçak, hafif kavislendirilmiş kenarlı ve iç tarafta eğim yapıp dış tarafta yuvarlaklaşan iyi dönüşlü halka kaideli olandır. Bu ve bunun eş parçası, yarımküresel ayaklı kâse, "Hellenistik Pergamene" seramiği için üretici damgaları sunar. Tabağın geniş zemininin merkezinde genellikle iç içe geçmiş rulet yapan halkalar, ve üç halkadan oluşan içteki grup ve iki halkadan oluşan

(58)

dıştaki grup, ve bu iki set arasında beş palmet veya İsis sembolleri baskıları vardır .Bazen merkezde bir rozet vardır. Bir örnekte bir yazıt damga olarak kullanılmıştır.Korinth ve Atina'daki benzer tabaklar üzerinde görülen ONHCIMOY kelimesinin aynısıdır. Fiilen dekore edilmiş parça, üniktir. Çıkıntılı kenarlı sığ bir kâsenin parçaları ovolo baskısı ve ara sıra boncuk motifi ile süslenmiştir ; diğer motifler diğer kentlerde biliniyordu. Kâsenin yaygın formu yaklaşık olarak yarım küreseldir ve yaygın tabaklardan birine benzer geniş, iyi dönüşlü halka kaideye sahiptir; kenar genellikle düzdür. Ayaklı kâselerden daha az yaygın olan ayaksız yarım küre veya yumurta biçiminde kâselerdir; bazıları herhangi bir süslemeye sahip değildir ; diğerleri iç kenar boyunca basit süslemelere sahiptir. Testiler sadece parçalarla temsil edilmiştir ve ara sıra boyunlarında süzgeçlere, çimdikle yapıştırılmış emziklere, ve yivli gövdelere sahip oldukları gerçeğinin ötesinde formları hakkında az da olsa söylenebilir ki; gövdeler şeklen küresel olarak görünür, boyunlar silindirik, omuzlar yuvarlaklaşmış, eğimlenmiş, ve basit bir halka kaidelidir. Bazı örnekler süsleme amacıyla tek başına

(59)

veya çoklu rulet bantları veya yivlere sahipmiş gibi görünmektedir, bir tanesi omuz üzerinde ovolo (İon kymationu) baskılarına sahiptir. Genellikle ikinci kalite üretilen dar boyunlu testi, alçak bir halka kaide üzerinde durur ve oldukça küresel bir gövdeden yukarı doğru incelir ; kenar yataya doğru döndürülmüştür. Testi olasılıkla unguentariumlarla aynı şekilde kullanılmıştır. Bir guttus emziğinin parçası bu şekli açıklamak için yegâne vasıtadır. Süsleme, yukarıda hazır durumda olan açıklamalarda görülebildiği gibi, "Hellenistik Pergamene" seramiğinde düşük derecede öneme sahipti ve ruletleme ile damgalamanın ihtiyatlı kullanımıyla sınırlıydı.87

"Roma Pergamene" seramiği teknikte kesin bir düşüş gösterir, onu "Hellenistik Pergamene"nin bir dejenerasyonundan çok daha geç bir evre gibi gösteren başka etkenler vardır. Önceki dönemde yaygın olan devetüyü ve kırmızı-devetüyünün tonlarından ziyade turuncu-kırmızı olan kil, kaliteli ve iyi yoğrulmuş olmayı sürdürür. Astar öncekinden daha ince ve mattır, fakat hâlâ vazonun tümünü kaplar, kaidenin etrafında büyük

87

(60)

lekeler ve parmak izleri yaygındır. Düzgün biçimlendirilmiş çok ince cidarlar, önceki grubun ağır ve külçe gibi formlarının yerini alır.Formların repertuarında çok fazla çeşitlilik vardır ve, genel olarak, profiller daha karma karışıktır. Biribirine aykırı düşerek, erken formun ayağını düz bir halka kaideye basitleştirmeye doğru bir eğilim vardı, bununla birlikte bazı tipler özentideki eğilimi takip ettiler. Yivlendirme ve ruletleme dekorasyon için daha yaygın olarak kullanıldı ve zemine olduğu kadar dudağa ve cidarın dışına uygulandılar; yivlendirme konturun pürüzsüzlüğünü kırar ve daha gösterişli bir dış çizgiye katkıda bulunur. İsis sembolleri ve palmetler uzun süre kullanılmamıştır ve damgalar süslemeden ziyade çömlekçilerin işaretleridir. Artan özenin ve güçlü batılı etkinin yerine, "Roma Pergamene" M.S. 1. yüzyıldaki Avrupa seramiğinden çok daha basit kalır. Tarsus formlarının çoğu Arretine'ye ve diğer Avrupa tiplerine sadece genel benzerlikler taşıyordu ve sadece birkaç örnekte onlarla eşitlenebilirdi.Erken dönemlerin seramiğindeki belirgin doğulu karakter hâlâ kaybedilmemiştir. "Roma Pergamene" kesinlikle bir doğu Akdeniz seramiği idi ve Tarsus üretim merkezlerinden

(61)

biriydi. Tipik "Roma Pergamene"nin iki parçasında kil ve şekil Tarsus'ta yapılmış olduğunu bildiğimiz kurşun glazur ile kaplanmıştır.Yapı yerel Hellenistik seramiğin anımsatıcısıdır; "Hellenistik Pergamene’ninkilere" yakındır ve farklılıklar bunu ithal edilmiş bir seramiğin geç yerel türevi olarak veya yerel bir seramiğin geç evresi olarak, ikisinden birinin dikkate alınması sayesinde izah edilebilir. "Roma Pergamene" seramiğinin en yaygın tabağı veya sığ kâsesi geniş, düz bir zemine, basit bir halka kaideye, hafifçe kavisli veya açılı cidarlara, ve kalınlaştırılmış kenarlara sahiptir. Bunlar genellikle süssüzdür. Bir türev yataya döndürülmüş kenara sahiptir; bu olasılıkla "Hellenistik Pergamene" tipinin bir gelişmesidir; bu Tarsus'taki erken tipler arasında mevcut değildir fakat Waagé tarafından "Hellenistik Pergamene" olarak listelenmiştir. Geniş zeminli ve dikey kenarlı sığ kâselerin sayısı fazladır. Halka kaide basit ve geniş çaplıdır. Sıklıkla dudak boyunca ruletleme ve ara sıra zeminin merkezinde bir damga vardır. Kenar zeminle bir dik açıda buluşur ve bir kenar birleşmeyi belirtir. Bir dereceye kadar benzer, fakat daha az yaygın olan, zemine birleşen alçak, içbükey ve

(62)

dikey kenarlı ve bir alçak halka kaideye sahip sığ kâselerdir.Örnekler tabakasızdır. "Hellenistik Pergamene" tabağının anımsatıcısı, zemini hafifçe içe dönük kenara doğru kavis yapan sığ kâsedir. Halka kaide çok basittir. Tip Waagé tarafından "Hellenistik Pergamene"nin geç örnekleri olarak listelenmiştir. Antakya örneklerinden iki tanesi XAPIC damgalarına sahiptir, ki bunların "Roma Pergamene" grubuna ait olduklarını kanıtlayan bir gerçektir. Tamamen yarım küre olmayan ve basit bir halka kaideli, doğrudan bir "Hellenistik Pergamene" formunun dışında gelişmiş birkaç formdan biridir, veya en azından erken gruba oldukça yakın bir benzerliği kanıtlar. Formların çoğunluğu kökenlerini başka yerden sağlamış gibi görünür. Roma kâseleri teknik olarak prototiplerine göre kalitesizdir ve zaman boyunca artarak bu hâle gelirler. Aynı zamanda bunlar daha sığlaşırlar . Düz zeminli ve son derece alçak halka kaideli, büyük çaplı, ve yatay bir kenara doğru yayılan cidarlı sığ bir kâse kullanılış dönemine Roma İşgali zamanından birazcık sonra sahip olmuş gibi görünür, fakat hâlâ Erken İmparatorluk döneminin alanı içindedir. Küçük kâseler veya fincanlar

(63)

formların çeşitliliğini gösterirler. Oldukça gösterişli bir türev dar bir zemine, dışa doğru genişleyen cidarlara , ve bir dikey, içbükey kenara sahiptir; halka kaide basittir; kenarın dış tarafının boğumları yivlerle işaretlenmiştir. Daha az gösterişli ve yüksekçe, süslemesiz kenarlı olanlar yaygın cidarlı ve dışa doğru genişleyen cidarlar ile küçük fincanlardır. Kapalı şekillerin parçalar hâlindeki kalıntıları hakkında birkaç yorum eklenebilir. Derin kraterlerin ve çömleklerin birkaç parçası vardır, rulet bantlarından biri ile sâde veya süslemelidir. Birkaçı omuzlara bağlanmış ve kenara karşı bastırılmış yatay kulplara veya bazen bir sap kulpa ya da küçük dikey deliğe sahiptir.Testi detaylı açıklamaya olanak tanımayan parçalanmış bir durum içindedir. Parçalar geniş çaplı alçak halka kaidelere, oldukça düz cidarlara , kavisli, açılı, veya eğimli omuzlara, uzun silindirik veya daralan boyunlara işaret ederler. Kenarlar düz ve dikey, yatay, dengeli, veya dış çizgide içbükeydir. Ruletleme ve dikey kamışlar süsleme için kullanılmıştır.88

88

Referanslar

Benzer Belgeler

(b).. Sel yata sa taraf boyunca, R1 ölçüm hatt ndan elde edilen direnç da mlar ; a)Kombine Pole-Dipole dizilimi, b) Pole-Dipole dizilimi, c) Pole-Pole dizilimi sonuçlar.. Figure

Karot alma makinesinde makine ekipmanlarının değiştirilebilir parametrelerinden birisi olan baskı kuvvetinin kademeli olarak artırılması ile gerçekleştirilen delme

Sonuç olarak, şayet işgören işiyle ilgili bilgiye ve kaynaklara erişebildiği, yardımlaşma, dayanışma ve katılımın yüksek, fakat belirsizliğinin düşük

Bu becerinin de diğer becerilerde olduğu gibi çocukluk döneminden başladığı anlaşılmaktadır (Berman & Slobin, 1994). Çocukluk döneminin ortalarında başlayan

rek seni Ne varlığa sevinürem ne yokluğa veri- nüıem Aşkın ile avunurum bana seni gerek seni Sofilere sohbet gerek ahîlere Ahret gerek Mecnunlara Leylî gerek bana

 Prediction of 3rd molar (M3) prognosis in position and eruption are import ant clinical issues because dentists often had difficulties in making decision s as to whether mandibular

Batty ve ark.’nın 6304 erkek hastada 5 yıllık süre ile prospektif olarak yaptıkları çalışmada impotans varlığı ile diyabet süresi, retinopati, nefropati, amputasyon

Proteasome activity is important in maintaining rapid turnover of short-lived proteins, as well as preventing accumulation of misfolded or damaged proteins.. Alteration in