• Sonuç bulunamadı

Hiperlipoproteinemili Çocuklarda Hayvansal Proteinin Bir Kısmının Soya Proteini ile Değiştirilmesinin Kan Lipidleri Üzerine Etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hiperlipoproteinemili Çocuklarda Hayvansal Proteinin Bir Kısmının Soya Proteini ile Değiştirilmesinin Kan Lipidleri Üzerine Etkisi"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Beslenme ve Diyet Dergisi / J Nutr and Diet 28(1): 10-14,1999

HİPERLİPOPROTEİNEMİLİ ÇOCUKLARDA

HAYVANSAL PROTEİNİN BİR KISMININ SOYA PROTEİNİ İLE

DEĞİŞTİRİLMESİNİN KAN LİPİDLERİ ÜZERİNE ETKİSİ

--- Uzm. Dyt. Deniz AKGÜL*, Prof. Dr. Gülden KOKSAL** —

Ö Z E T

Bu çalışmada Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İ h ­ san Doğramacı Çocuk Hastanesi Metabolizma B ö lü ­ münde izlenen ve yeni tanı konan, lipid düşürücü ilaç kullanmayan, 9-12 yaş grubu hiperlipidemili (Tip I h a ­ riç) V i kız, 4 'ü erkek toplam 5 hastada diyetle verilen hayvansal proteinin bir kısmının soya proteini ile d eğiş­ tirilmesinin kan lipidleri üzerine etkisi araştırılm ıştır. Araştırma kapsamına alman çocukların 4 'ü Tip ila, 1 7 Tip IV tanısı ile tedavi görmektedir. Araştırmanın baş­ langıcında çocukların diyet tedavisi öncesine ilişkin beslenme alışkanlıkları belirlenmiştir. Çalışma birer ay süreli iki aşamada yürütülm üş, hastaların günlük ener­ ji ve besin öğeleri R D A ’da belirtilen yaş ve cinsiyete

göre uygun gereksinimler esas alınarak verilm iştir. Araştırmanın I. aşamasında enerjinin % 1 2 ’si p ro tein ­ den (%60 hayvansal, %40 bitkisel), % 25'i yağdan (%5 doymuş, %10 tekli doymamış, %10 çoklu doymam ış) geri kalan karbonhidrattan gelecek şekilde planlanm ış­ tır . Kolesterol alımları 150 mglgün dür. II. aşam ada ise hayvansal protein %10 azaltılarak yerine soya proteini verilmiş ve soya proteini kaynağı olarak Nutri-Soya a d ­ lı özel bir ürün kullanılmıştır. Çalışmanın başlangıç, /. ve II. aşamalarında hastaların 4 ' ünün boy ve ağırlığı­ nın 50 persentilin altında olduğu, her iki aşamada boy ve ağırlıklardaki farklılığın istatistiksel olarak önemli olmadığı saptanm ıştır. Hayvansal proteinin % 1 0 ’unun soya proteini ile yer değiştirmesi sonucunda total koles­ terolde %9.6, trigliseritte % 28.1, VLDL - kolesterolde % 28.1, Apo B - 100'de %5.2 düşme olmuştur. Ancak, o l­ gu sayısının azlığı ve sürenin kısalığı nedeniyle bu f a r k ­ lılıklar istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır.

Anahtar Sözcükler: Hiperlipidemi, diyet proteini, hay­ vansal protein, bitkisel protein, soya proteini, serum li­ p id leri, lipoproteinler

A B S T R A C T : The E ffects o f P a r tia l R eplacem en t o f A n im a l P roteins with Soy P roteins in Children with H yperlipoprotein em ia on B lo o d Lipids

This study had been done o n fıv e 9-12 years old (4 ma- les, one fenıtıle) patients \vith hyperlipoproteinemia in

* H.Ü. İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesi Diyet Uzmanı ** H.Ü. Beslenme ve Diyetetik Bölümti Öğretim Üyesi

the D e p a r tm e n t o f M e ta b o lis m , Ihscuı D o ğ r a m a c ı Children H ospital, H a cettep e U niversity F a c u lty o f M e- diciııe. The p a tien ts \vere n o t ıısiııg a n y lip id lo\vering d r u g s ,fo u r children \vere type IIa a n d on e \vas type IV. In the study, the effects ö f partici l r e p la c e m e n t o f a n im a l proteins with so y p ro tein s lıave been ev a lu a te d . A t the beginııing o f the study d ieta ry habits o f the ch ild ren pri- or to treatm ent hav e been in vestig a ted . T he stu d y w as carried out in ftvo p h a se s, each lasting on e nıonth a n d patients nutrient regııirem ents d e te r m in e d a c c o rd in g to RDA. In ph a se I, 12% o f en erg y w a s s u p p lie d b y p r o te ­ ins (anim al 60% , vegetable 4 0 %), 2 5 % fr o m f a t (satıı- rated 5%, m o n o u n sa tu ra te d 10 %, p o ly u n s a tu r a te d 10 %) and r e s tfr o m ca rb o h yd ra tes. C h o le ste ro l intake w as plaııned as 150 nıglday. In p h a s e II, a n im a l p r o te in s were redııced by 10% a n d re p la c e d with so yb ea ııs p r o ­ teins which \vas given by the sp e c ia l p r o d u e t c a lle d N u t­ ri-Soya. In the beginııing, p h a s e I a n d II o f the s tu d y f o - ur o f the p a tien ts \vere less than 50th p e r c e n tile o f we- ight and height acco rd in g to age. T h ere w ere no statis- tical dijference betweeıı t\vo p h a s e s . In the beginııing, phase I and II , b lo o d lipids o f p a tie n ts w ere d e te r m i­

ned. When soy diet w as taken total c h o le s te r o l, tr ig ly c e ­ ride, V L D L -cholesterol, a n d A p o B -1 0 0 d e c r e a s e d 9.6%, 28.1% , 28.1% , 5 .2 % re sp ee tiv e ly. H o \v e v e r dif- f e r ence was not statistically sig ııific a ııt. T his can be attributed to the sh o rt stu d y p e r io d a n d sıııall n u m b e r o f patients.

K ey W ords: H yp erlip id em ia , d ie t p ro te in , a n im a l p r o t e ­ in, vegetable protein, soy p ro te in , se r u m lipids, lipopro- teiııs

G İ R İ Ş

Gelişmiş ve g elişm e k te olan ü lk e lerin sa ğ lık s o r u n l a ­ rı incelendiğinde k o r o n e r k alp h a s ta lık la rı ö l ü m n e ­ denlerinin b a şın d a g e lm e k te d ir (1-3). B u g ü n e d e ğ in toplum un yetişkin k e s im in in h a s ta lığ ı o la ra k kabul edilen k o roner kalp h a s ta lığ ın a ilişkin p a to lo jik b u l ­ guların ve atero sk lero tik d e ğ iş ik lik le r in ç o c u k lu k dönem inde başladığı ve klinik o la ra k e rişk in d ö n e m ­ de ortaya çıktığı a r a ş tırm a la rla b e lirtilm iş tir (2-4).

Bu hastalığın etiy o lo jisin d e k a lıtım b a ş ta o l m a k ü z e ­ re çevresel etm en le r, ş iş m a n lık , d iy a b e t, h ip e rk o le s - terolemi, h ip erta n siy o n , sig a ra , fiziksel a k tiv ite a z lı­

(2)

HİPERLİROPROTEiNEMİLl ÇO C U K L A R D A H A Y V A N S A L PROTEİNİN

BİR KISMININ SOYA PROTEİNİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİNİN KAN LİPÎDLERİ ÜZERİNE ETKİSİ

11

ğı önemli etkenlerdir. Hiperlipideminin de ateroskle- roz ile ilgili olduğu bu gün birçok araştırma ile kanıt­ lanmıştır (3-6).

Beslenm eye bağlı etm enler plazm a lipidleri ve dola­ yısıyla koroner kalp hastalığı üzerinde önemli etkiye sahiptir. Bunlar enerji dengesizliği, diyetin toplam karbonhidrat, kolesterol, posa ve yağ içeriği, doym uş ve doym am ış yağ oranı, alkol ve tuz tüketimi ile di­ ğer beslenme alışkanlıklarıdır (5,6). Bu etmenlerden biri de diyetin protein türüdür. Epidem iyolojik veri­ ler serum kolesterol düzeyi ile hayvansal kaynaklı di­ yet proteini arasında pozitif bir ilişki olduğunu gös­ termektedir. Plazm a lipidleri yüksek olan bireylerde ve deney hayvanlarında diyete hayvansal protein y e­ rine bitkisel kaynaklı soya proteininin kullanılm ası­ nın plazm a lipidleri üzerinde düşürücü etkiye sahip olduğunu işaret etmektedir. Aynı m iktarda bitkisel (soya proteini) ve hayvansal protein karşılaştırıldı­ ğında, soya proteininin hayvansal proteine göre yağı­ nın daha düşük, kolesterolsüz ve daha fazla posa içerdiği görülmektedir. Ayrıca soyanın barsakta saf­ ra asit atımı, troid, gastrin, glukagon horm on d ü ze y ­ lerinde artışa neden olması, am ino asit örüntüsü, fitik asit, tripsin inhibitörleri, saponin gibi bileşenleri ve sindirilebilirliğinin daha yavaş oluşu plazm a lipidle­ ri üzerinde olumlu etkiye sahiptir (7,8). İnsanlarda ve birçok hayvan türlerinde hayvansal proteine göre so­ ya proteininin hipokolesterolem ik etkisi ortaya k o n ­ muştur. Söz konusu m e k a n iz m a ise tam olarak anla­ şılamamıştır. A raştırm acılar daha çok soyadaki am i­ no asit bileşimi ve süt kazeini üzerinde durm aktadır­ lar (9). Bu çalışm a hiperlipoproteinemili çocuklarda diyete belirli bir oranda eklenen soya proteininin plazm a lipidleri üzerine etkisini araştırmak amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür.

A R A Ş T I R M A Y Ö N T E M İ V E A R A Ç L A R I

Bu çalışma Ekim 1996-Mayıs 1997 tarihleri arasında Hacettepe Üniversitesi İhsan Doğram acı Çocuk H as­ tanesi M etabolizm a Ünitesinde izlenen veya yeni ta­ nı konan, lipid düşürücü ilaç kullanm ayan, 9-12 yaş grubu hiperlipidemili l ' i kız, 4 'ü erkek toplam 5 hasta ile yapılmıştır. Araştırmanın başlangıcında ço ­ cukların diyet tedavisi öncesine ilişkin (hiperlipide- mi tanısı ve tipi konm adan önce) beslenm e alışkan­ lıkları düzenlenen bir anket formu ile belirlenmiştir. Araştırma birer ay süreli iki aşam ada yürütülmüş, hastaların günlük enerji ve diğer besin öğeleri R D A ’da belirtilen yaş ve cinsiyete göre uygun gerek­ sinmeler esas alınarak verilmiştir.

I. A şam ada çocuklara düşük yağlı, düşük kolesterol­ lü bir diyet verilmiştir. Bu diyette enerjinin % 1 2 ’si

proteinden (%60 hayvansal, % 40 bitkisel), % 2 5 ’i yağdan (%5 doym uş, % 10 tekli d o y m a m ış, % 10 ç o k ­ lu doym am ış), geri kalanı karbonhidrattan gelmiştir. Diyetin kolesterol içeriği yaklaşık 150 m g/gün dür. II. A şam ada, çocuklara yine I. aşam ad a olduğu gibi düşük yağlı düşük kolesterollü bir diyet verilmiş fa ­ kat hayvansal protein miktarı azaltılarak bitkisel p ro ­ tein miktarı artırılmıştır. Bu diyette hayvansal p ro te ­ in % 50, soya proteini % 10, diğer bitkisel protein %40 olarak düzenlenm iştir. Soya proteini kaynağı olarak vitamin m ineral katkılı soyalı bir ürün olan Nutri-Soya kullanılmıştır. U ygulanan diyetlerde bu ürün içinde bulunan d o y m u ş, tekli d o y m a m ış, çoklu doym am ış yağ miktarı hesaba katılmıştır.

Evde yapılan araştırmanın her iki aşam asında ç o c u k ­ lara günlük besin tüketimlerinde değişiklikler o la b i­ leceği düşünülerek 3 günlük besin tüketimi y ap ılm ış­ tır. Çalışmanın başlangıç ve her iki aşam asında h a s­ taların boy-ağırlık gibi antropom etrik ölçümleri araş­ tırmacı tarafından alınmış N C H S standardına göre değerlendirilmiş ve lipid fraksiyonuna ilişkin kan bulguları araştırma başında, I. ve II. aşam alar so n u n ­ da tekrarlanmıştır.

Serum total kolesterol, trigliserid, H D L-kolesterol düzeylerine Boehringer M a n n h eim k itled e, Hitachi 747 model oto analizörlerde bakılmıştır.

L D L - K o le s t e r o l= T otal K o le s te r o l- T .G /5 - H D L , V L D L - Kolesterol= T.G/5 formülü ile belirlenmiştir. A po A-I ve A po B-100 düzeylerine ise D ako kitlerle C obasm ira model oto analizörde bakılmıştır.

Hastalardan elde edilen verilerin aritmetik ortalama, ortanca, standart sapm a, m in im u m ve m axim um d e­ ğerleri bulunm uştur. A ntropom etrik ölçüm ler ve be­ sin tüketimlerinin her dönem deki eşlerarası karşılaş­ tırılması non parametrik bir yöntem olan W ilcoxon Eşleştirilmiş İki Ö rnek Testi ile, kan bulgularının her dönem deki istatistiksel karşılaştırılması ise Friedm an T w o - way A N O V A (Friedman İki Yönlü Varyans Analizi) ile yapılmıştır.

B U L G U L A R

Araştırma kapsam ına alınan çocukların yaş, cinsiyet ve hastalık tipine göre dağılımları T ablo l ’de veril­ miştir.

Hastaların başlangıç, I. ve II. aşam a ağırlık ve boy uzunluğunun yaşa göre ağırlık ve boy uzunluğu N a ­ tional Çenter for Health Statistics (N C H S ) persentil- lerine göre dağılımlarına bakıldığında; çocukların 4 ’üniin ağırlık ve boyu 50 perseııtilin altında

(3)

bulun-12

AKGÜL D. KOKSAL G.

Tablo 1. Çocukların Yaş, Cinsiyet ve Hastalık Tipine Göre Dağılımları

Birey No Yaş (Yıl) Cinsiyet Hastalık Tipi

1 9 E Tip IV

2 12 E Tip II a

3 11 E Tip II a

4 9 E Tip II a

5 10 K Tip II a

muştur. Çocukların ağırlıkları ayrı ayrı incelendiğin­ de başlangıç ile I. aşama ve başlangıç ile II. aşama arasındaki farkın istatistiksel açıdan önem li (p<0.05), I. ve II. aşama arasındaki farkın ise ö n e m ­ siz olduğu saptanmıştır. Çocukların boylarının baş­ langıç, I. ve II. aşama arasındaki farkı istatistiksel olarak önemsizdir.

Hastaların tanı konmadan önceki beslenm e d urum la­ rına bakıldığında; çocukların % 4 0 ’mın tek başına an­ ne sütünü 0-1.5 ay gibi kısa bir süre aldığı, 3 bireyin hiç balık yemediği, bir hastanın domates dışında hiç sebze tüketmediği belirlenmiştir. Ayrıca bu çocukla­ rın kırmızı et tüketimlerinin daha sık olduğu ve hiç margarin kullanmadıkları saptanmıştır. Çocukların besin tüketimlerine bakıldığında enerji ve besin ö ğ e­ leri açısından I. ve II. aşama arasında istatistiksel açı­ dan fark bulunmamıştır (p>0.05).

Hiperlipidemili çocukların tükettikleri günlük ortala­ ma enerji ve besin öğelerinin R D A ’ya göre yüzdesi Tablo 2 ’de verilmiştir.

Buna göre I. aşamada niasin R D A ’ya göre yetersiz alınmıştır. Ancak çocukların triptofan tüketimleri h e ­ saplandığında ortalama 492 mg olduğu ve bundan da

8.2

mg niasin elde edildiği için bu durum da yetersiz­ lik oluşmamaktadır. Çocukların her iki aşamadaki protein, vitamin A ve vitamin C tüketimleri önerilen değerlerin üstünde bulunmuştur.

Hastaların başlangıç, I. ve II. aşam a sonundaki orta­ lama biyokim ya değerleri Tablo 3 ’de gösterilmiştir.

TARTIŞMA

Bu yüzyılın başından beri bitkisel diyet proteinleri­ nin kan lipidlerini düşürücü özelliği bilinmektedir. Soya proteini yüksek serum kolesterollü bireylerde total ve L D L kolesterolde azalm aya neden olm a k ta­ dır (10). Bu bilgiler ışığında planlanan ve yapılan bu çalışm ada hiperlipidemili 5 çocukta soya proteininin plazm a lipidlerini olum lu yö n d e etkilediği belirlen­ miştir.

Tablo 2 . Çocukların Tükettikleri Giinliik Ortalam a Besin Öğelerinin R D A ’ya Göre Yiizdesi (%)

Besin Öğeleri I. Aşama II. Aşama

x ± S x ± S Enerji 77±12.9 81 ± 18.0 Protein 177±35.3 202±53.0 Ca 92±27.7 96±20.8 Fe 99.4±26.8 90.6±29.0 Vitamin A 840±388.8 503±437.8 r r ı • • Tıamın 84.9±16.6 90.6±36.4 Riboflavin 103.0±11.5 98.3±30.8 Niasin 65.8±23.6 80.8±27.5 Vitamin 343±92.3 326±196.8

Hastaların N C H S standartlarına göre ağırlık ve boy uzunluğu karşılaştırıldığında hiçbir hastanın 95 ve üstü persentilde yer alm adığı belirlenm iştir. Bu d u ­ rum plazm a lipidleri açısından o lu m lu d u r, çü n k ü obezite hiperkolesterolem iyi artırm a k tad ır (5). İ s ta ­ tistiksel açıdan yaklaşıldığında I. ve II. a ş a m a a r a s ın ­ daki hastaların ağırlık farkının ö nem li o lm a d ığ ı b u ­ lunmuştur. Bu d u ru m ç a lışm a d a ağırlıktaki d e ğ iş ik ­ liklerin plazm a lipidlerini e tk ile m e m iş olabilir.

Hastaların tek başına anne sütü alm a süreleri in c e le n ­ diğinde, % 4 0 ’nın 0-1.5 ay gibi kısa bir süre aldıkları saptanmıştır. Yapılan çeşitli otopsi ç a lış m a la rın d a anne sütü ile b e s le n m e y e n le rd e k o r o n e r arterlerdeki yapısal değişikliklerin d ah a sık o ld u ğ u b e lirtilm e k te ­ dir (11). Erişkin yaşlarda görülen a te ro s k le r o z d a inek sütü proteinlerine, özellikle süt y a ğ globiil m e m b r a n - larına karşı yapılm ış antikorların d a ö n e m li o ld u ğ u sanılmaktadır. K o ro n e r y etm ezliğ i olan bir kişinin kanında inek sütü pro tein lerin e karşı y a p ılm ış a n ti­ korlar varsa ölüm tehlikesinin üç kat d a h a fazla o la ­ bileceği görüşü bazı araştırıcılar ta rafın d a n b ild iril­ mektedir. A n n e sütü ile b eslen en b e b e k le r d e y a ş a m ın ileri d önem lerinde inek sütüne karşı a n tik o rla r y a p ıl­ sa da bu antikorların düzeyi b e b e k lik le rin d e inek s ü ­ tü ile beslenenlerden d a h a d ü ş ü k o lm a k ta d ır ( I I ) . A yrıca anne sütünde b u lu n a n n-3 y ağ asitlerinin trom boz o lu şu m u n u önleyici ve d a m a r açıcı özelliği bulunm aktadır. Bu da k o ro n e r kalp h astalığı a ç ıs ın ­ dan koruyucu etkiye sahiptir (5,12).

Hiperlipidem ili çocukların tanı k o n m a d a n ö n ce k i beslenm e alışkanlıklarına b a k ıld ığ ın d a

4

h a s ta d a n 3 ’ünün hiç balık y e m e d iğ i, 1 hastan ın ise d o m a te s d ı­ şında hiç sebze tük e tm ed iğ i b elirlen m iştir. B ilindiği gibi balık ve sebzeler p la z m a lipidlerini o lu m lu y ö n ­ de etkilem ektedirler (5, 12). A y rıc a bu ç o c u k la rın

(4)

HİPERLiPOPROTEİNEMİLl ÇOC UKLARDA H A Y V A N S A L PROTEİNİN 1

3

BİR KISMININ SOYA PROTEİNİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİNİN KAN LİPİDLERİ ÜZERİNE ETKlSİ

I ’k k. k. <*) Q * 5 § • OD ■sM OD s t O k. TC >ÖjO Q o S •m © 0Q *> k. •O O k. o s •» o < ^ 12 <o ^ II : s s? 2 İM 'S

a

5

■s £ O S

cq 5

s 21 C Ü *** »-2 N? G ^2 Co VI « C İ ^ • C/5 <T> s © s . « s ? rt t—1 c c5 c/î* < C3 E cdc/> < o* Sb a d ’c/y» c3 ÇÛ X a 00 * rt o c rt t: o 00 * C3 a e rt t: o 00 * a o e cd t i O u. (D ÎOÛ <D û >% .= 3 *a >> M c PQ o p un o p o r -CN VO O ro CN CN O vo o un o p r - r-o p o ro ro o m 00* o c n o <N s un o o o 00 o p d rj-CN ON un r f (N (N o o ro vO * * ü •*-> C/3 CJ o t H o o r j c n o p 00 vO vO vO OO OO rf O p ro CN O O m o o un r-00 r f cN un O p o p r -o On n -00 ro 00 ro O P in o m 'sD O O (N m * * 'O . (D C/3 ”5b ‘t-H o o vO m o o CN iT) O p r -ON m o p un m o o (N ro O O 00 o vD ON O p cn m * "o <D 4—1 :n CJ 0 1 O S o vO 00 CN 00 vo. 00 CN OO VO 00 VO CN m m m o 00 o o p m CN 00 m’ CN CN O ro ro O p CN r -o o un m r -00 un CN o d ^î-co * * 0 Ul <D *-> C/3 ’o 1 û 0 r f 01 CN O VO ro ro r -Gs O VO CN 0 CN CN vO 01 o o un o O) o o CN ro O ro ON O ON r~ l"* vd o p un cN * ’o ı-ı a C/3 *o I Q J o p vd o o CN vO VO r~~-un ro O O ro O O O ON ro O O d 00 ON ro CN O ro o p d un o p r r -un ro O ON O o o r-i VO un o p tj -00 ON O ON o o On CN O O CN Tf un o o iri CN ro r-o p r-o ro O p un 00 un o p d o CN CN un 00 o (N cN . £ * TV* O *K* o >—MI1 1 < PQ O O Oh < < wv« E <u > _aj 0) ifcû <u T3 r3 O c RJ O (U E ’ C <U r3 E -2 CS ■do c ’â"

3

3fcû Z 3 •a _o Uh <D JbJDd) TD 3 oo« ca <u •a c ’C CJ c <D CO" ifcû D TD J Q J > (U > J Q J -J û (U öû ’C H * m O O A D . * *

kırmızı et tüketimlerinin beyaz ete oranla daha sık ol­ duğu saptanmıştır.

Çalışm ada hastalardan I. ve II. aşam ada üçer günlük besin tüketim leri alınm ış ve istatistiksel olarak önemlilik testi yapılmıştır. I. ve II. aşamadaki farkın önemli olmadığı belirlenmiştir. A ncak üçer günlük besin tüketimleri tüm geneli yansıtmadığı sadece bir dönemi gösterdiği bellidir. Nitekim aileler çocukları­ nın arada sırada çikolata, kızarmış besinler gibi y e ­ nilmemesi gereken besinleri kaçırdıklarını belirtmiş­ lerdir. Bu da kan lipidlerini olumsuz etkilemektedir. Çocukların iki aşam ada tükettikleri 3 günlük besin tüketimlerinin R D A ’ya göre karşılaştırılması yapıl­ dığında protein, A ve C vitaminlerinin önerilenin üzerinde olduğu görülmektedir. Ailelerden alınan bilgilere göre, çocukların çoğu peynir, et, yoğurt gi­ bi proteinli besinlere karşı eğilimlidirler. Çalışmanın kış ayında yapılması nedeniyle havuç, ıspanak gibi A vitamininden zengin besinler de daha çok tüketilmiş­ tir. Bu da A vitamini tüketim düzeyini yükseltm ekte­ dir. Düzenlenen diyetlerde sebze-meyve ağırlıkta ol­ duğu için ve de turunçgiller daha çok tüketildiği için çocukların C vitamini alımları yüksek olmuştur.

Hiperlipidemili çocukların başlangıç, I. ve II. aşama­ larına göre biyokim ya değerleri istatistiksel olarak incelendiğinde total kolesterol, T G , H D L, LDL, V L D L , Apo A-I ve Apo B-100 değerlerinde düşme olmasına karşın farkın istatistiksel olarak önemli ol­ madığı bulunmuştur. Yapılan benzer bir çalışmada hiperkolesterolemik 5 bireyde açlık serum lipidleri üzerine diyet protein kaynağının etkisi 5 ’er haftalık iki farklı diyet protokolüyle çalışılmış ve bireyler ön ­ ce düşük kolesterollü geleneksel diyetlerini almışlar­ dır. Daha sonra hayvansal proteinler soya proteini ile değiştirilmiştir. H er ikf diyet arasında total koleste­ rol, L D L, H D L , T G ve V L D L açısından önemli fark­ lılık bulunmamıştır (13). Bu çalışmadaki bulgular bu sonuçla benzerlik göstermektedir.

Öte yandan ailesel veya poligenik hiperkolesterole- mialı 23 çocukta yapılan bir çalışm ada çocuklar

8

hafta %25 yağ ve 190 mg kolesterollü bir diyet,

8

hafta ise soya proteinli diyet (~%23 yağ, ~ 140 mg/gün kolesterol) almışlar ve bu iki diyetin etkisi karşılaştırılmıştır. Sonuçta, soya proteinli diyet alı- mında total kolesterol ve L D L , diğer diyete göre iki kat daha azaldığı bulunm uştur (14).

Düşük lipidli diyetlere az yanıt veren ailesel T ip Ha hiperkolesterolemili

21

yetişkin hastada yapılan bir araştırmada ise soyalı diyet total kolesterolde %

20

.

8

, L D L ’de % 25.8, Apo B ’de % 14.1 düşüşe neden ol­ muştur (15).

(5)

14 AKGÜL D, KOKSAL G.

Bilindiği gibi beslenm eye, ailenin eğitim i, geldiği yöre, ekonom ik durum , sosyal yaşam a koşulları etki etm ektedir. A ilelere verilen eğitim sıklığı ne olursa olsun bazı vakalarım ızın önerilen diyetin dışına çık­ tığı saptanm ıştır. Bu yüzden benzeri çalışm aların hastanede yatan hastalarda uygulanm asının sonucu daha olumlu etkileyebileceği düşünülm ektedir. Öte yandan vaka sayısının azlığının yanısıra, çalış­ m ada soya proteini zor tüketilebilir düşüncesiyle top­ lam proteinin % 10’u kadar verilm iştir. Bu %10 soya­ lı üründe bulunan fitik asit, saponin gibi bileşenlerin de m iktarının düşük olm ası sonuçların istatistiksel olarak önemli bulunm am asına neden olabilir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Çalışm anın başlangıç, I. ve II. aşam alarında hastala­ rın 4 ’ünün ağırlık ve boyu 50 persentilin altında bu­ lunm uştur. Çocukların ağırlık ve boylarının I. ve II. aşam a arasındaki farkının istatistiksel olarak önem li olmadığı saptanm ıştır. H astaların % 40’ının sadece anne sütünü 0-1.5 ay gibi kısa bir süre aldığı, tanı konmadan önce 3 çocuğun hiç balık tüketm ediği, ve kırmızı et tüketim lerinin daha sık olduğu belirlen­ miştir. Çalışmada çocukların tükettikleri enerji ve besin öğeleri açısından iki aşam a arasında istatistik­ sel açıdan fark olmadığı saptanm ıştır. Soyalı diyet alındığında total kolestero ld e % 9.6, trig liseritte %28.1, V LD L-kolesterolde % 28.1, Apo B-lOO’de %5.2 düşme olm asına karşın olgu sayısının azlığı ve sürenin kısalığı nedeniyle istatistiksel olarak önem li bulunm am ıştır.

Erişkin dönem de oldukça önem li bir sağlık sorunu oluşturan koroner kalp hastalıklarından korunm ada ve hiperlipidem i tanısı konm uş bireylerde eğitim ve egzersizin yanısıra uygun diyet tedavisi içinde soya sütü, soya fasülyesi gibi soyalı yiyeceklerin bunlar bulunm adığı taktirde m ercim ek, nohut, kuru fasülye gibi besinlerin kullanılm ası tedavide önem li bir et­ men olarak önerilm elidir.

KAYNAKLAR 1. G o z la n O , G r o s s D , G r u e n e r N .L ip o p r o te in le v e ls in n e w b o ı n a n d a d o l e s c e n t s C lin ic a l B io c h e m is t r y 2 7 : 3 0 5 - 3 0 6 , 1 9 9 4 . 2 . Ö z m e Ş . H ip e r lip id e m i v e k a lp h a sta lık la r ı. P e d ia tr ik M e ta b o liz m a v e N u t r is y o n , G .Ü . T ıp F a k ü lt e s i Ç o c u k S a ğ lığ ı v e H a sta lık la r ı A n a b ilim D a lı E ğ it im S e m in e r ­ leri III, T H K B a s ım e v i, A n k a r a , 2 3 - 2 8 , 1 9 9 6 . 3 . T o k e l N , Ö z m e Ş . K o r o n e r arter h a s t a lığ ın ın risk fa k ­ törleri v e ç o c u k lu k y a ş g r u b u n d a k o r u n m a ö n le m le r i. Ç o c u k S a ğ lığ ı v e H a sta lık la r ı D e r g is i 3 7 : 4 7 9 - 9 0 , 1 9 9 4 . 4 . M u h o n e n L , B u r n s T .L , N e ls o n R .P , L a u e r R ,M . C o r o -

nary risk fa c to r s in a d o le s c e n ts r e la te d to th e ir k n ovv- le d g e o f fa m ilia l c o r o n a r y h eart d is e a s e an d h y p e r c h o - le s te r o le m ia : T h e M u s c a tin e s tu d y . P e d ia tr ic s 9 3 : 4 4 4 ­ 4 5 1 , 1 9 9 4 .

5 . T h o m p s o n G .R .A H a n d b o o k o f H y p e r lip id a c m ia . P u b - lis h e d b y C u rren t S c i e n c e L td . L o n d o n , 1 9 8 9 .

6 . N e y z i O , E rtu ğru l T .L ip id M e t a b o liz m a s ı B o z u k lu k la ­ rı. P e d ia tr i, C ilt 2 , N o b e l T ıp K ita b e v i, İ s ta n b u l, 7 7 9 ­ 8 4 , 1 9 9 0 . 7 . Sirtori C , L o v a ti M .R ., M a n z o n i C , et a l. S o y a n d c h o - le s te r o l r e d u c tio n : c lin ic a l e x p e r ie n c e . J N u tr 1 2 5 : 5 9 8 S - 6 0 5 S , 1 9 9 5 . 8 . C arroll K , K u r o w s k a E . S o y c o n s u m p t io n a n d c h o l e s - tero l r e d u c tio n rev iev v o f a n im a l a n d h u m a n s t u d ie s . J N u tr 125: 5 9 4 S - 5 9 7 S , 1 9 9 5 . 9 . P o tter S .M . O v e r v ie v v o f p r o p o s e d m e c h a n is m s fo r th e h y p o c h o le s t e r o le m ic e f f e c t o f s o y . J N u tr 1 2 5 : 6 0 6 S - 6 1 1 S , 1 9 9 5 . 10. E r d m a n J. C o n tr o l o f se r u m lip id s w it h s o y p r o te in . N . E n g l J M e d 3 3 3 : 3 1 3 - 1 4 , 1 9 9 5 . 11. Y u r d a k ö k M .K a lp H a sta lık la r ı D o ğ a v e İn s a n T a r ih in ­ d e A n n e S ü tü , M u tlu D o ğ a n O f s e t , İ s t a n b u l, 4 5 - 4 7 , 1 9 9 6 . 1 2 . T h o m a s B .M a n u a l o f D ie t e t ic P r a c tic e . S e c o n d E d iti- o n . U n iv e r s ity P r e s s , C a m b r id g e , 1 9 9 4 . 13. W o lf e B .M , G io v a n n e tt i P .M . E le v a t io n o f V L D L - c h o le s te r o l d u r in g s u b s titu tio n o f s o y p r o te in fo r a n i­ m a l p r o te in in d ie ts o f h y p e r c h o le s t e r o le m ic C a n a d i- a n s. N u tr itio n R e p o r ts In te r n a tio n a l 3 2 (5 ): 1 0 5 7 - 6 5 , 1 9 8 5 .

14. VVidhalm K , B r a z d a G , S c h n e id e r B , K o h l S . E f f e c t o f s o y p ro tein d ie t v e r s u s S tandard lo w fa t Io w c h o l e s t e r o l d ie t an lip id an d lip o p r o te in l e v e l s in c h ild r e n vvith f a ­ m ilia l or p o l y g e n i c h y p e r c h o le s t e r o le o m ia . J P e d ia tr 1 2 3 : 3 0 - 3 4 , 1 9 9 3 . 15. G a d d i A , C ia r r o c c h i A , M a t te u c c i A , e t a l. D ie t a r y tre- a tm en t fo r fa m ilia l h y p e r c h o le s t e r o le m ia d iff e r e n t ia l e f f e c t s o f d ie ta r y s o y p r o te in a c c o r d in g to th e a p o li- p o p r o te in E p h e n o t y p e s . A m J C lin N u tr 5 3 : 1 1 9 1 ­ 1 1 9 6 , 1 9 9 1 .

Referanslar

Benzer Belgeler

 Sıkı bağ dokusu, içerdiği fibrillerin hücrelere ve zemin maddesine göre çok fazla olması dolayısıyla gevşek bağ dokusundan ayrılır.  En çok bulunan

Organizmada en yaygın olan dokudur. Bu doku içinde kan damarları ve sinirler yer alır. Epitel hücrelerinin birer yüzleri ile kas hücrelerinin araları ve kan damarlarının

3) Kas Dokusu: Mezodermden oluşmuş olan bir dokudur. Organizmanın hareketini sağlar. Hücreleri ince, uzun, iplik şeklindedir, bu nedenle kas ipliği denir. Sitoplazmalarında

Kana ve kemik iliğine yeterince B 12 gitmediği için sağlıklı alyuvar yapımı azalır ve pernisiyöz anemi oluşur.. Pernisiyöz kelime anlamı olarak

Şöyle ki; larval dönemde henüz sindirim kanalı gelişimini tamamlamadığı için erişkinlerdeki bağırsak ortamı ile larval bağırsak ortamı farklıdır (pH,

In this questionnaire the practitioners were questioned on the types of health problems they frequently encounter in the elderly population, the gro- ups of drugs they prefer,

Taksim Gezi Parkı eylemlerinde Alevilerin ön plana çıkarılmasıyla ilgili ikinci görüş ise daha ziyade Ak Parti iktidarına muhalif Alevi çevreler tarafından

besin değeri olan doku ve organlarda, istenmeyen veya zehirleyici etkileri bakımından önem taşıyan ilaç veya kimyasal madde kalıntılarının, tolerans kısmında belirtildiği