MAHMUT CELÂLETTÎN PAŞA YA DAİR
★
Ticaret ve Nafıa nazırı Mahmut Celâlettin Paşa değerli bir vezirdi. Edip, sair ve musikişinastı Fakat ne yazık ki istibdat devrinin en tehlikeli jurnalcılarımn basında geliyordu. Efendisi ikinci Sultan Abdülhamid’e sadıkane hizmet etmek suretiyle
/ ölümüne kadar müreffeh bir hayat yaşamıştı
★
Yazan: Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı
ı Sultan ikinci Abdüllıareid’in meslek ve meşreıi ile meşhur evhamının derecesi ve bu sebeple memlekete faydalı birçok iş lerin heder olduğu ve o devirdeki bendc- g&n denilen maiyeti adamlarının ve vü kelâsının karakterleriyle hizmetlerinin ve
fenalıklarının ve anlaşılması için kendisinin biriktir miş olduğu evrakın tetkiki icabetmek- tedır. Ancak bu ve sikalar görüldük ten sonradır ki, ge rek Abdülhamit ve gerek o devir ve ricali hakkında bir hükme varılmış o- lur. Yoksa kulak tan do,lma malûmat veyahut lehte ve aleyhte şişirilmiş sözlerin ve yazıla rın hiçbir kıymet ifade etmiyeceği ta biidir.
Abdülhamid'in biz zat dosyalar halin de biriktirmiş ol duğu evrak ara sında bâzı dev.et
ricali tarafından kendisine takdim edilmiş olan arîze- lerin mühim bir kısmı jurnal mahi yetinde ve bir kıs
mı da medhiyeler, sadakat arzı, para ve konak istemek gibi şeyler olduğu gibi bazıları da devletin iç ve dış işleriyle malî duıum hakkındaki tavsiye ve mü
talâalardır.
Bu vasikalar arasında padişahın en zi yade ehemmiyet vermiş olduğu vesikalar malûm vehmi dolayısivle jurnallardı. Bu jurnallar içinde inanılmıyaca.k kadar uy durma olanları da bulunduğu halde Ab
dülhamit bunları da kabui eder ve bütün jumalcılan dierecelerine göre para, rüt
be ve memuriyet ile taltif etmeyi ihmal eylemezdi (T). Bu jurnalcılar arasında binbirleriyle rekabet edercesine yüksek mevkilere çıkmış zevat da görülmektedir.
Meşrutiyet devrin de baştacı yapıp hürmet gösterdiği miz bir hayli devlet adamlarının, edip ve şairlerimizin de Abdülhamid’e hu lûs çakmak suretiy le medhiyeler tak dim ederek rütbe ve ihsan aldıklarım ve bâzılarınm da jurnal verdiklerini de bu vesikalardan öğı enme.kteyiz. İkinci Abdülha— mid’e jurnalcilik e- denlerden kendisi nin en çok itimad
ettiği ve teveccüh gösterdiği zat en son hizmeti olan ticaret ve nafıa na zırı iken 1899 da ve fat eden edip, şair ve musikişinas Çor- luluzado Mahmut Celâlettin Paşa idi.
Mahmut Celâlet tin Paşa, daha ve zir olmadan evvel Abdülhamid’in saltanata geçişinden sonra onun Mithat Paşa aleyhinde oimasmı fırsat
f i ] B a ş m a b e y in ci m erh u m H a c ı Ali P a sa , A b d ü lh a m id ’ e her g ü n ta k d im e d ile n y ü zle r ce ju rn a l m ü n a s e b e tiy le “ g ü n d e b ir k a ç yü z jurnal v e r iy o r la r , h ep si ya la n , d o la n . Z a h m e t ç e k ip o- k u y o rs u n u z ” d e m iş , o d a “ b u ju rn a lla r ın ç o ğ u nun y a la n d o la n o ld u ğ u n u ben d e b iliy o r u m ; fa k a t b u n la rın e lb e tt e ik i ta n e si d o ğ r u d u r ; b u s e b e p le h ep s in i o k u m a k lâ z ım d ır ” c e v a b ın ı v erm iş (O s m a n lı D e v le tin d e S on S a d ra z a m la r S. 1 2 8 0 ) 2840
bilerek merhum Mithat Paşa’ya dair duy duğu ve işittiği şeyleri padişaha arz etmek suretiyle kendisine hulûl ederek mühim bir mevki ve itimat telkin etmiş ve bu sa yede vezirliğe kadar yükselmiş ve bu iti mat neticesi olarak oğlu Münir Bey in vezirliğe ve en son Paris elçiliğine kadar yükselmesini temin eylemiştir. Nazır bulunduğu zamanlarda da heyeti vü kelâ. müzakerelerinde kimin ne söylediği ni, gizli konuşmaları sıcağı sıcağına pa dişaha bildirmek gibi halleri vükelânın malûmu olduğun
dan kendisinden çe- kinilirdi.
Pek ziyade kork tuğu Mithat Paşa’- yı bertaraf etmek istiyen İkinci Ab- dülhamid’in, Sultan Abaülâziz’in intihar etmiyerek öldürül müş olduğu hakkın da ortaya atmış ol duğu iddiayı verdi ği jumallarla ve uydurma delillerle takviye edenlerin birinci safında Mahmut Celâlettin Paşa bulunmuştu. Mahmut Celâlet tin Paşa’nın Ab-
dülhamid’in tevec cühüne mazhar ol ması yalnız bu jur nalciliği yüzünden değildi. Kendisi Şû- rayı Devletteki âza- lığı ve Tanzimat Dairesindeki reis liği sebebiyle dev letin kavanin ve ni- zcmatma vukufu ve kaleminin kuvvetli ve ihatalı olmasın dan dolayı padişa hın emriyle vüke
lâ heyetinde görüşülüp rrz edilecek mü him lâyiha ve mazbataları kaleme alırdı; bundan dolayı Halil Rifat Paşa’mn sada reti esnasındaki mazbatalarla lâyihalar hemen onun kaleminden çıkmıştı. Cevat Paşa’nm sadareti esnasında Doğu Anado lu ıslahatına dair Ingiltere, Fransa vo Rusya devletleri tarafından tavsiye yollu verilmiş olan bir muhtırayı okuyan Ab- dülhamit, devlet kanunlarına vukufu dola- yısij'le buna kargı yazılacak lâyihanın Mahmut Celâlettin Paşa tarafından kale me alınmasını emretmiş ve Mahmut Pa şa tarafından yazılan üç lâyiha vükelâ
meclisinde görüşülmüştür (2). Bu vesika lar Abdülhamid’in her hususta bu zata olan itimadını göstermektedir. Halil Rifat Paşa zamanındaki vükelâ meclisinin mü zakerelerinin arzı da onun kalemiyle olurdu.
Mahmut Celâlettin Paşa’nm meşhur jurnallarmdan bahsetmeden evvel onun kısa resmî tercümei halini yazmak sure tiyle makalemize devam edelim. Mahmut Celâlettin Paşa, Üçüncü Ahmet zaman n- da veziriazam olan ve 3 5 haziran 1710 (18 rebiulâhır 1122) da azledilerek 27 aralık 1711 de mi
dilli adasında mak- tulen vefat eden Damat Çorlulu Ali Paşa’nm torunla rın dandır. Babası Aziz Efendi Maliye Nezareti muhase becisi ve vüzera kapı kethüdalarına dandı. Mahmut Ce- lâlettin Paşa 1833 de (3) İstanbul’da doğdu. Bayezit Rüş tiyesiyle Darül- maarif’de okudu ve medrese dersi de gördü; 1853 de mü- iâzim olarak Meclisi Vâlâ Mazbata oda sına girerek bir se ne sonra on altı yaşında iken ’ ki yüz kuruş maaşa geçti. Daha sonra maaşı ve memuri yeti yükseldi. 1861 11278 H.) temmuz da üç bin kuruşla Meclisi Vâlâ Baş kâtip muavinliğine tâyin edildi. İfadesi vuzuhlu ve kalemi seri idi; bir sene sonra muavinlikten başkâtipliğe çıktı.
Ulâ sınıf evveli rütbesinden iken 1867 (1284 H.) de Girit ıslahatına memur olan Âli Paşa maiyetinde oraya gitti ve avde tinde on bin kuruş maaşla yeni teşkil edi len şûrayı devlet âzalığma ve bu âzalığa ilâve olarak şûra başkâtipliğine tâyin olu nup ve biraz sonra maaşı on iki bin kuruşa
[2 1 M u h tıraı H ü m a yu n (Y ıld ız e v r a k ı) .
[ 3 3 M u h terem ü s ta d ım ız M a h m u t K em al
İ n a l’ in “ S on A s ır T ü rk Ş a irle ri” e s e rle rin d e (S . 2 0 7 ) d o ğ u m ta rih i 1 2 5 5 g ö s t e r ilm iş s e de s ic ili a h va li m em u rin d e ken d isi ta r a fın d a n y a z ılm ış o la n te re ü m e i h a lin d e m e tin d e k i g ib i b ir sene e v v e ld ir . ' 0 \ 9 b - v ' - ' 'is/ ;' ¿S* ¿¿ u s < *. ^ ... . ■ si» . . /.i , («is, , ;> « ‘ " e * - « ' k - . t. ! , T, ; '• r ■ »'-»¿i -G
l
. ' ' V ■ t: V ’ '' ■ M a h m u t C e lâ le t t in P a ş a ’ n ın p a d iş a h a ta k d iri e t t iğ i a rîz e le rd e n b ir in in fo t o ğ r a f is i 2841çıkarıldı. 1870 (1287 Safer) mayısta bâlâ rütbesi ve on beş bin kuruş maaşla dahili ye müsteşarı ve sekiz ay sonra yirmi bin le âmedci olduysa da sekiz ay sonra âzio- lunarak bir buçuk sene maaşsız açıkta kal dı ve işte bu sırada meşhur Şefikname şer hi olan “ Ravzatülkâmilîn” isimli eserini kaleme aldı.
1873 (1289 zilhicce) şubatında dokuz bin kuruş maaşla Adliye Nezareti teşkilâtına bağlı muhakemat dairesi âzalığına tâyin ve 1875 (1292 H.) de on dört bin kuruş la ikinci defa âmedci oldu; bir sene sonra maaşı on beş bine çıkarıldı; Sultan Abdü- lâziz’in hal'i, Beşinci Murad’ın ve Abdül- hamid in cülusları esnasında âmedeilikte bulunuyordu. 1878 (1295 H.) de azlolun- duktan iki ay sonra dokuz bin kuruşla şû rayı devlet âzalığına tâyin olunup Abdül- hamid’e çattı; 17 mayıs 1880 (7 cemazi- yelâhır 1297) de Şûrayı Devlet Tanzimat Dairesi Reisliğine getirildi; Abdülâziz'iıı hal inde ve iddia edilen ölümünde medhal- dar olanların istintaklarındaki faaliyeti ve verdiği jurnallarla sadakatini ispat et miş olmasından dolayı(l) meşhur Yıldız
(Mithat Paşa) muhakemesini müteakip 1881 (1298 zilhicce) kasımında vezir oldu.
Hakkındaki teveccühe mebni Tanzimat Dairesi Reisliği üzerinde kalmak üzere 31 mayıs 1885 (16 şaban 1302 H.) de ayrı ca on bin kuruş maaşla umuru nafia ko misyonu âzalığına getirildi.
Mahmut Celâlettin Paşa 1887 (1304 H. i de beş yüz altın harcırah ve ayrıca fev kalâde masraflarına karşılık olarak dört bin altın verilerek Girid’ teki karışıklığın yatıştırılması ve tahkikat yapılması için fevkalâde memuriyetle o tarafa gönderil di; sükûneti iade etmiye muvaffak olarak dönüşte Sisam adasına ağrıyarak orada da âsayişi temine muvaffak oldu, avdetinden sonra 1887 (1305 rebiülâ’ur) aralık ayında maliye nazırı oldu. Bu nazırlığı zamanın da sarraflarla beraber olarak tedahüle kalan askeri maaşlarını kırdıranlardan kül liyetli menfaat temin etmiş olduğu teftişi askerî komisyonu âzasından Necip Paşa tarafından şikâyet edilerek bunun tahak kuk etmesi üzerine tâyininden dokuz ay sonra aynı sene zilhicce (1888 ağustos) iptidasında azledildi ise de padişahın hakkındaki teveccühüne halel gelmedi.
Mahmut Paşa 13 haziran 1889 (14 şev val 1306) da gene Girit'teki asayişsizliği gidermek üzere ikinci defa o tarafa gön derildi; avdetinde şûrayı devlet Tanzimat dairesi reisliğine tâyin edildi ise de bir istida ile bu hizmetten affını istirham et
tiğinden on beş bin kuruş mâzuliyet ma aşı tahsis edildi (4).
Mâzuliyet maaşının tahsisinden iki ay sonra on yedi bin kuruş maaşla Hüdaven- digâr vilâyeti (Bursa, Balıkesir, Bilecik, Kütahya ve Aryonkarahısar) vaınıf ine tâyin olunup 30 ağustos 1891 (24 muhar rem 1309) de otuz bin kuruş maaşla Ti caret ve Nafıa nezaretine tâyin ve on bir gün sonra. da Girit Vali ve Kumanda nı Cevat Paşa’nın sadrazam olmasına meb ni Girit vali vekâletine gönderildi. 30 tem muz 1894 (26 muharrem 1312) de vali Vekâletine Turhan Paşa’nın tâyini üzeri ne İstanbul’a döndü ve yirmi bin kuruş mâzuliyet maaşı tahsis edildi ve aynı se ne de bütçede muvazene yapılması için sarayda toplanmış olan komisyona ikinci reis oldu.
Mahmut Celâlettin Paşa’nın “Küdemayı saltanatı seniyeden olup şimdiye kadar bulunduğu memuriyetlerde hüsni hizmeti ve Girit vali vekâletinde reviyyeti görül mesine ve malûl olduğu halde saraydaki bütçe komisyonuna devamına mebni her ne kadar malî vaziyet iyi değilse de ilen de münasip bir memuriyete tâyin edilmek üzere’’ 18 şubat 1895 (22 şaban 1312) de padişahın resen iradesiyle mâzuliyet maaşı otuz bin kuruşa çıkarıldı.
6 kasım 1895 (18 cemaziyelevvel 1313) de otuz bin kuruş maaşla ikinci defa Tica ret ve Nafıa nazırı oldu, dokuz gün sonra da maaşı diğer vükelâ gibi kırk bin kuruşa iblâğ edüdi; malî durumun düzelmesi için teşkil edilen komisyona da reis yapıldı.
18 ocak 1899 (6 ramazan. 1316) da ame liyat neticesinde vefat ederek Beşiktaş’ta Yahyaefendi kabristanına defnolundu.
Mahmut Celâlettin Paşa kalemi kuv vetli, ifadesi münekkah ve selis, malûmatlı ve değerli bir vezir olmakla beraber jurnal cilik gibi zamanının âdetine uyarak padi şaha mütemadiyen arîzeler takdim etmek suretiyle kıymetini kırmıştır; meşrutiye tin ilânından sonra 1326 da bastırılmış olan “ Mir’atı Hakikat” isimli üç cilt tarihi hem kalemindeki kudret ve hem zamanı vukuatı itibariyle kıymetlidir. Bu tarihi kaleme aldıkça korka korka Abdülhamid'e takdim etmiş olduğunu Yıldız evrakı ara sındaki fasiküllerden anlıyoruz (5). İkinci Mustafa’nın hal’iyle neticelenen Edirne
[ 4 ] T a n z im a t d a ir e si r e is liğ in e on b in k u ru şla tâ y in e d ilm iş ti. K a b u l e tm e m e s iy le on b eş b in ku ru ş m â z u liy e t m a a şı v e r ilm e s i h a k k ın d a k i t e v e c c ü h e d e lild ir .
[ 5 ] M a tb u M ir’ a tı H a k ik a t ile p a d iş a h a t a k dim e tm iş o ld u ğ u fa s ik ü lle r a ra sın d a b â z ı .faz la lık la r v e n o k s a n la r v a rd ır.
■vakasına dair Şefik Bey tarafından yazıl mış olan Şefiknâmeyi Ravzatülkâmilîn ismiyle şerh ederek 1873 (1290 H.) de bas tırmıştır. Tereümei halinde Girit vekayi- ine dair bir eseri daha olduğu anlaşılıyor- ■®a da görülmemiştir. Bâzı şiirleriyle resmi muharreratı ve mektupları da matbudur. «Şiirde mahlâsı “ Celâl” di. Mahmut Celâlet- tin Paşa, musikide de üstat idi. Kıymetli «eserleri bugün de musiki meclislerinde ■ve radyolarda okunmaktadır. Nesir vadi- -■sindeki yazıları şiirlerinden daha yüksek
tir.
*
Sultan Abdülâziz’in hal’ ve intiharından ¿sonra naşının periye karanoınanesme nakledilerek alelacele defnedilmesi, mer humun intihar etmiyerek malüım sebepler •dolayısiyle kendisine kini olan Serasker Hüseyin Avni Paşa’nın tertibiyle katlo- lunduğu rivayetini ortaya çıkarmıştı; fa kat bunun aslı olmadığı hâdiselerin içinde
bulunan ve o tarihte devlet ricalinden olan zevatça malûmdu; hattâ o tarihte ■amedeı oıan Manınut Gemlettin Bey de bunu bilirdi. Abdülâziz’in hal’ine karar verenlerden Mithat Paşa, durumu günden ¿güne renaıaşaıi devleti meşruti oır idare ile keyfî ve müstebit idareden kurtarmak için hal’ kararına iştirak etmişti; fakat Mithat Paşa isteğine nail olamıyarak kar şısında Hüseyin Avni Paşa ile Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa’yı bulmuş ve onların itirazlariyle arzusuna nail olamamıştı.
Hüseyin Avni Paşa, Mithat Paşa kona ğındaki bir müzakere esnasında Sultan Audulaziz mensuplarından Çerkeş Haşan Bey tarafından katledilmiş ve padişah Beşinci Murad’m da devam eden cinneti seoeoiyle hali zaruri bir hale gelince Mithat Paşa emelini yeniden fiile çıkar man için Velıaiıd Abdüihamit Hreudi ile görüşerek meşruti idare kuracağına dair vait almış ve nihayet Abdülhamii’in cüiusiyle meşruti idare kabul olunmuştu
(1293 - 1876).
Mütercim Rüştü Paşa’nın yerine sadra zam olan Mithat Paşa'nın bütün gayreti kanuni esası (anayasa )nin kaleme alın-masiyle Meclisi Mebusan (Millet Meclisi) ı açmak idi. Kendisinin muhitinin hari cindeki aleyhine olan faaliyetlerden ha beri yoktu veya vardı da kendisine ve mil letin itimadına güvenerek ehemmiyet ver miyordu; fakat oâzı arîzeleri padişah ta rafından kabul edildiği için Sultan Abdüi- haınid’e kafa tutmakta ve BabIâli’ye gel memekte idi; nihayet bir tertiple saraya getirtilerek elinden sadaret mühürü alın
dıktan sonra evvelce hazırlanmış olan İz
zettin vapuru ile hudut harici edilmiş ve Napoli limanına çıkarılmıştı (5 şubat 1877 - 21 muharrem 1294). Mithat Paşa’nın Avrupa’ya teb’idi hakkmdaki resmî hükü met beyannamesi o tarihte âmedci olan Mahmut Celâlettin Beyin kaleminden çıkmıştı.
Bir müddet sonra Mithat Paşa’nın Tür kiye ye avdetine müsaade edilmiş, evvelâ Suriye ve daha sonra 1880 (1297 H.) de Aydın valiliğine tâyin olunmuştur.
Sultan Abdüihamit, herhangi bir suretle padişah hallerini önlemek için bu işe teşebbüs edenleri yok etmek istediğinden Audüıazız’in hâl ine karar verenlerden ha yatta olan Mütercim Rüştü Paşa ile çok çekindiği Mithat Paşa’yı temizlemiye teşebbüs etti; bunun için amcası Abdülâ- ziz’in intihar etmiyerek hal’ erkânının ter- tİDİ ile katledilmiş olduğunu ortaya sürerek el altından tahkikata başladı. İşte Abdülhamid’in bu yoldaki hareketine jur- nallariyle icabet edenlerin başında Şûrayı Devlet Tanzimat Dairesi Reisi Mahmut Celâlettin Bey de vardı. Bu zat jurnalla- rından başka saraydaki tahkikat ve Yıldız muhakemesi esnasında da mühim roller oynamıştır.
Abdüihamit, Sultan Abdülâziz’in katli iddiasını ortaya atıp deliller aradığı sıra da Mahmut Celâlettin Bey de o tarihte ticaret nezareti mektupçusu olan oğlu Münir Beyin zevcesi Pervin Felek Hanı mın, Sultan Azız zamanında sarayda kü çük hazinedar olması sebebi ile onun da ifadesinin alınması için padişaha bir arîze takdim eylemiş ve bunun üzerine Pervin Felek Hanımın ifadesi alınmıştır. Mahmut Celâlettin Paşa alizesinde şöyıe diyor (6):
“ Sultam -Abdülâziz Han merhumun su reti irtihalleri hakkında ol vakit hazine darlık hizmetinde bulunmuş olan gelinim cariyelerinin verdiği malûmat şöyledir ki: Merhum hazretleri Ortaköy dairesine (7) nakil olundukta hizmetlerine tâyin olun muş olan adamları istemeyip (8) kendi eminleri bulunan eski adamlarını taıebettiği halde müsaade olunmaz idi; vakıa uğradık ları felâketten mükedder bir hal içinde bulunmuşlar ise de akıl ve şuurlarında zerre kadar fenalık ve kendilerine kasde- decek tarzda bir uygunsuzluk yok idi. İr tihalleri gününün akşamı, ikinci
hazine-[ 6 ] Bu a rîzen in fo t o ğ r a fis ı k on m u ştu r. [ 7 ] K a b a ta ş L ise s in in b u lu n d u ğ u b in a y a O r ta k ö y v e F e riy e s a r a y la r ı d e n ilird i.
[ 8 ] S a ra y d a n tâ y in e d ile n ve s o n ra Y ıld ız m a h k em esin d e A b d ü lâ z iz ’ in k a tille ri o la ra k y a r g ıla n a n C eza y irli M u sta fa . H a cı M eh m et ve sü v a ri M u sta fa Ç avu ş isim le rin d e k i şa h ısla r. 2843
dar benim gibi küçük cariyeleri efendimiz rahat edecekler, siz de rahat ediniz di yerek aşağı kata savmış ve merdiven ka pısını kapamış ve kendisi de yukarıda kalmıştı. Hepimiz alt katta yattık. Sabah odunca bir gürültü ve feryat ile “efendi miz canına kıydı” diye bize haber veren gene kendisi oldu. Şu kadar gördük ki merhumun vefat ettiği odanın köşe pen ceresi ile ittisalindeki sefanın zikrolunan odaya muttasıl penceresi açıktı; sonra igittik merhuma kasdedenler o pencereden içeri alınmış ve gene oradan aşırılmış imiş.
“ işte efendimiz şu ifadat sair suretle mesmuu kemteranem olan doğru rivayet lere muvafıktır. Emrü ferman hümayuuı hilâfetpenahileri veçhile inşallahü taalâ indelistintak bu maddei feciamn faili müs takilleri inkâra mecal bulamazlar. Velini met bîmirınet efendimizden bütün esdi- kayı tebaanın muntazır oldukları âsarı adalet bu hususta dahi zâhir olarak mel’- unların cezayı sezaları verilir. Herhal le emrü ferman hazreti veliyyülemr efendimi- zindir.
Abdi memlûk! şehinşalıî Mahmut” Filhakika Pervin Felek Hanımın 2 ma yıs 1881 (2 cemaziyelâhir 1298) de müd deiumumi Lâtif Bey vasıtasiyle ifadesi alınmış ve bu ifadenin takriri veçhile zap- •edilmiş olduğu mabeyinci Ragıp, Ali ve hanımın kayın pederi Mahmut Celâl et t ia beyler tarafından tasdik ve imza edilmiş tir.
Mahmut Bey, ana sıra bizzat padişah tarafından kabul olunarak görüşür, direk tif alır ve bu suretle Abdülâziz’in katle dildiği hakkında Abdülhamid’in iddiaları nı körükler ve vasıtalı, vasıtasız elde et tiği malûmatı padişaha arz ederdi;l mayıs 1881 (1298 cemaziyelâhir iptidası), tarihiy le takdim etmiş olduğu bir arîzesinde:
Tetkik edilmekte olan katil meselesinin padişahın muvaffakiyeti eseri olarak ta hakkuk etmiş olması ve Abdülâziz’i hal' etmiş olanların (9) telâş ve ıztıraplarmı mucibolarak adamları vasıtasiyle etrafı yokladıklarım beyan ettikten sonra şöyle
demektedir:
“Rüştü Paşa’nın mensubatından buraca müdiri umuru mesabesinde olan Mahkeme! Temyiz âzasından Karabet Efendi bu esnada Sadullah Beyin (10) Berlinden celbi kararlaştırıldığı gibi Rüştü Paşa’ııın dahi bâzı isticvabat için çiftliğinden ge tirileceği (11) familyası tarafından istima' olunmasına ve bunun tahkikini Rüştü Pa şa kendisine sipariş eylemesine mebni ev velâ hariciye nezareti müsteşarlığına ve- sair Ermeni memurlara bilmüracaa Sa dullah Beyin celbolunacağını öğrenmiş ve Rüştü Paşa’ya dair bittabi hâriciyece ma lûmat olmadığını anlamış olması üzerine Sururi Efendi (12) dailerinin akrabasın dan maiyetinde müstahdem bir efendi ile bâzı istintak ve tebyiz işlerinde bulunan diğer efendiden sual ile Rüştü Paşa’mn celbi şayiasının aslı olmadığını tahkik eylediğini Şûrayı Devlet âzasından Nur- yan Efendiye ifade etmiş olduğunu muma ileyhin çakerlerine olan beyanatından an laşılmıştır. Herhalde emrü ferman has reti veliyyülemr efendimizindir.
Abdi memlûkleri Mahmut
19 3 O ta r ih te b u n la rd a n M ü te r cim R tiştü . M ith a t P a ş a la rla , M e d in e ’ ye şeyh ü lh a rem o la ra k g ö n d e rile n e s b a k Ş ey h ü lis lâ m H a şa n H a y ru l- lah E fen d i h a y a tta İtliler*
[ 1 0 ] S a d u lla h B ey (P a ş a ) B e şin c i M u ra d 'a b a ş k â t ip o lm u ştu . H ü s e y in A v n i P a şa m e n s u p la rın d a n s a y ılm ış t ı. O s ır a d a B erlin e lc is i id i. D a h a s o n ra V iy a n a e lç is i olm u ştu . [ 1 1 ] R ü ş tü P a şa , İ s t a n b u l’ d a n ç ık a r ıla r a k M a n is a ’ da o tu rm a k ta id i.
[ 1 2 ] S ururi E fen d i Y ıld ız ‘ ‘ M ith a t P a şa *' m a h k em esin e, A d liy e N a zırı C ev d et P a şa n ın t a v s iy e s iy le re is o lm u ştu . M ith a t P a şa n ın b ir n u m a ra lı h a s ım la rın d a n d ı.
(M a h m u t C elâ lettin P a ş a ’ nın ju rn a lle rin e d a ir ik in c i m a k a le g e le c e k s a y ıd a n e ş r e d ile c e k t ir ).
★ ★ ★
Mengei Batı Asya, Şimali ve Cenubî Afrika gibi sıcak bölgeler olan lâlenin ilk yetiştirilen rengi kırmızı olduğu için bu çiçek adını farsça kırmızı demek olan “lâ’T’ den almıştır. Türkiye’y e de İran’dan gelmiştir. Lâle Osmanlı tarihinde “ Lâle Devri” denilen meşhur sefahat devrine de vesile olmuştur. Onsekizinci asrın yarı evvelinde on iki seneden biraz fazla sürmüş olan bu devirde İstanbul’da bu çiçeğin her biri ayrı ayrı adlar taşıyan binden fazla çeşidi yetiştirilmiştir. Lâle, 1554 yılında İstanbul’dan Viyana’ya götürülmüş ve oradan Avrupa’nın her tarafına yayılmıştır,
★ ★ ★
2844