• Sonuç bulunamadı

Nurullah Ataç, Salah Birsel dostluğu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nurullah Ataç, Salah Birsel dostluğu"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EKTUPLARDAN

Osman Senemoğlu

Nurullah Ataç’tan Salâh Birsel’e

13 Kasım 1953 t i k i gözüm Salâh Bey,

Mektubunuzu bugün aldım. Beni düşünmüş olduğunuza çok teşekkür ederim. Kleopatra’nm Burnu için

formasına 32 lira az para değil, 35 olsa elbette daha iyi olur. Neden forma hesabı? İlk basış için toptan bir ücret veremiyor mu? 200 lira desek... Benim de şimdi pek işime yarar. Bir konuşuverin.

Yenilik’te sizin Giinlük’ü okuyorum. Atillâ İlhan için söylediklerinizi ben de doğru buluyorum. O delikanlı iri lakırdıyı fikir, böbürlenerek konuşmayı da şiir sanıyor. İlk şiirleri, C H P’nin şiir yarışmasına gönderdiği şiir fena değildi, sonradan bozuldu.

GUnlUk’Un ikinci parçasını, şu “Güdümlü, buyruklu sanat..:’ diye başlayanı Türk Dili’ne, Dergilerde’ye aldım, kendimce birkaç düşünce kattım. Sonunda sizden “peşinde” sözünü kullanmamanızı da diledim. Bir de şunu söyleyeyim, onu dergiye yazmadım: ben “günce” demeği “günlük” demekten daha iyi buluyorum. Ama belki giderek sizinki tutar. Günlük’ten birkaç parçayı da Türk Dili’ne göndersenize! Biliyorsunuz, yazı kurulundakiler sizin yazılarınızı seviyorlar. Naim Tirali’yi elbette görürsünüz, onun da öteki arkadaşların da sizin de

gözlerinizden öperim. J

Ankara 14 Aralık 1953 ( İki gözüm Salâh Bey,

Bir haftadır size mektup yazacağım, elim değmiyor. Parayı aldım, çok teşekkür ederim. Benim için çok zahmete katlandınız, mahcup ettiniz beni.

Gelelim “Bay” işine. O yazımda birkaç kişi için “Bay” demiştim, sizin için demesem ayırmak olurdu. Hem niçin herkese “Bay” demeği âdet edinmiyoruz? Biliyorsunuz, bizim yazarlarımızın lâübâliliğe pek bir eğilimleri var, buna karşı elimizden geldiğince karşı koymak gerekmez mi? Yani size “Bay” dediğime darılmayın, kötü bir niyetle söylemedim.

“Peşin” sözünü sevmeyip “peşinden” demeği sevdiğinizi söylüyorsunuz. Anlıyorum demek istediğinizi. “Peşinden” sözünde, halk ağzından olduğu için bir sevimlilik buluyorsunuz. Ama halk ağzından kaçmayı da gerekli bulmuyor musunuz? Halkın ağzından alınacak söz var, alınmayacak söz var. Halkın bütün dediklerini almağa kalkarsak şu Ahmet Kutsi Tecer’ler gibi düşünmüş olmaz mıyız? Bence halktan Türkçe sözleri, doğru sözleri almakla yetinmeliyiz. Neyse, karışmam size.

“Günlük” ile “günce” arasında da ben gene İkinciye bağlı kalacağım. Tekrar tekrar teşekkür eder, gözlerinizden öperim.

Unutuyordum: Bolat basımevine karşı bir diyeceğim olup olmadığını soruyordunuz. Ne olsun? Kimseyi tanımam oradan. Sizin beğendiğiniz, sevdiğiniz kimseler olduğuna göre bence de iyidir.

Arkadaşlara da size de sevgiler, saygılar. )

Ankara, 30 Kasım 1953 4 Azizim Salâh Bey,

Romanın müsveddelerini size perşembe günü göndereceğimi söylemiştim, olmadı, bir işim çıktı, elime alamadım geçen hafta. Ancak dün çalışabildim.

Bunu hangi kitapçının basmak istediğini bildirmediniz bana, ama onun bir önemi yok, sizin tanıdığınız bir kitapçı olduğuna göre elbette iyidir. Yalnız siz kendisine söyleyiverin, tashihlere iyi baktırsın.

Bir de siz paranın gönderildiğini yazmıştınız, on günü geçti, daha gelmedi. Bir yanlışlık olacak. Belki de artık istemiyorlardır bu kitabı, öyleyse de zararı yok, ama siz bana müsveddeleri hemen yollayıverin, kaybolursa başka birtakım çıkarmak zor, daha doğrusu imkânsızdır. Yalnız bir kere okuyuverin, öyle sanıyorum ki beğenirsiniz, önemli, çok güzel bir roman değil, ama eğlenceli. Hani PascaFın bir sözü vardır: “ Kleopatra’nın burnu daha küçük olsaydı, dünyanın yüzü değişiverirdi” diye, işte o sözün pek de doğru olmadığını göstermek için yazılmış. Küçük bir şeydir, çabuk okunur, okuyanı da oyalar.

Bundan önce yazdığım mektuba bir cevap alamadım, buna uzun, kısa bir cevap vereceğinizi umarım. Çabuk yazın ki ben de kitabın basılıp basılmayacağım bileyim. y a r \ I

Saygılarımı sunarım. 9

Nurullah Ataç,

Salâh Birsel

dostluğu

Denemeci, eleştirmen ve çevirmen Nurullah Ataç (1898-1957), günlük gazete yazılarıyla da döneminin sanat ve düşün yaşamında etkin bir işlev üstlenmişti.

Yahya Kemal’in yönettiği Dergâh dergisinde başladığı yazınsal etkinliklerinde Ataç önce şiir türünü denemiş ancak tıpkı başkalarına yaptığı gibi titiz ve güç beğenir bir eleştiri süzgecinden geçirdiği ürünlerinin sayısını arttırmamıştır. Kuramsal bilgi ve yaratım düzlemlerindeki şiir birikimi A ta ç ’ın eleştiri yazılarında büyük ölçüde yardımcısı olmuştur. Düzyazılarında eriştiği biçemsel yetkinliği günlük gazete yazılarında bile yitirmemeye özen gösteren yazar kendisini bir eleştirmenden çok bir denemeci

olarak nitelemiş ve “ölü m ”, “zam an”, “sevgi”, “tu tk u ”, vb. gibi yaşamın temel kavramları üstünde durmuştur. Konur E rtop’un belirttiği gibi: “Eleştirme geleneği ve disiplini bulunmayan Türk edebiyatında Ataç; türün, kendisinden sonra da benzeri yetişmeyen tek olgun örneğini verdi. ”

Yeni şiirin tanınması için de çok çaba harcayan N .A taç; Orhan Veli, Melih Cevdet A nday ve Oktay R ifa t’ın başlattığı “Garip” akımını yazılarıyla savunmuştur.

Bir “uygarlık sorunu” olarak ele aldığı dilin

arılaşmasına da büyük katkısı olan Ataç, yaratıcılığım hiç yitirmeyen bir alaycılık anlayışı ve öfkeyle yazdığı yazıları aracılığıyla arı Türkçe’nin geniş kesimlerce sevilmesini ve özgür düşünme yeteneğinin gelişmesini sağlamıştır.

Salâh Birsel’i (1919), günümüzün okurlarına tanıtmak gereksiz... Gerek şiirleri, gerek denemeleri ve yıllardır sürdürdüğü günlüklerin “kendi macerasını yazıya döken şair”liğini herkese sevdirmiş bir sanatçıdır o. Salâh Birsel de bir ölçüde A taç gibi alışılmış kalıpları yıkm a ve sıradan olaylardaki ilginç, çarpıcı yanları ortaya çıkarma uğraşıyla okurlarına yeni bakış açılarının nasıl edinileceğini gösteren bir yazarımız. Biçemsel düzlemdeki yalınlığı, ele aldığı konulara

hoşgörülü yaklaşımı ve alaycı tutumunun yanı sıra kendine özgü deyimleri Salâh Birsel’in * y a tla r ın d a k i temel a # 1* nitelikler arasında sayılabilir.

Bu hafta,

1953 yılı sonunda, bir ayda art arda yazdığı üç mektubu yayımlayarak Salâh Birsel’in arşivinden de ikinci kez (birincisi için bkz.

Cumhuriyet DERGİ, 210, 18 Mart 1990) yararlanıyoruz.

Taha Toros Arşivi

* 0 0 1 5 1 6 8 5 9 0 0 6 *

Referanslar

Benzer Belgeler

«Suriye ve Kilikya’da Fransa Yüksek Komiseri» General Gtıro’- nun emri ile Antep, Maraş ve Urfa sancaklarındaki Fransız kuvvetleri­ nin kumandanlığına

Fakat Curiosity’nin sönmüş bir volkanın etrafında yaptığı ölçümlerde yüksek miktarda feldspata (granit türü kayaların içinde bulunan bir mineral türü)

fiimdiyse, bir grup araflt›rmac›n›n sürekli donmufl durumdaki tortul toprak tabakalar›ndan elde etti¤i bitki ve hayvan DNA’lar›, Sibirya’y› ye- niden verimli bir

Bununla şunu demek isti­ yorum, bence kat’î olan bir şey varsa, yeni neslin yazı tekniği en geniş manasıyla şiir yazı tekniğinden ilham alacaktır. Yani en

Patoloji sonucu polip olan hastalarda olduğu gibi reinke olan hastalarda da tedavi öncesi ve sonrası Jitt, Shim ve NHR ölçümleri arasında istatistiksel olarak

Yasası ile görevlerine son veri­ lenlerden sakıncaları kaldırılan­ ların görevlerine dönmelerinin, ancak ilgili kamu kurumu ve ku­ ruluşlarının kadro durumuna

insan fıtratına yerleştirdiği utanma duygusu, ahlâkî olmakla birlikte İslam hukukunun be- lirli sınırlarla ifade ettiği mahremiyet, Müslüman’ın bir hakkı olarak

Sanatçının Koşuyolu’ndaki evin­ de yer alan “ Aka Gündüz Köşesi” ilginç görüntülerle ekranlarımıza ge­ lirken, eşi Süheyla Kutbay, oğlu Hakan Kntbay, yakın