• Sonuç bulunamadı

Gene Atatürk gene hürriyet

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Gene Atatürk gene hürriyet"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

G ene Atatürk

Tabii bir kanunun eseri ola­ rak insan dimağı, her mürek­ kep şeyi basite götürmek is­ ter. Fakat bu 151 yaparken, o şeyin terkip edici unsurların­ dan öylelerini döküp saçar ve­ ya açıkta bırakır ki, neticede basit unsurdur diye elde ettiği şey, çözdüğü yumağın anca* birkaç parça ipliğinden ibaret olur. Böyle bir noksana düşme­ mek için sabrile her tarafı dü­ şünmek, hemen “işi hallettim,, deyip karara varmamak, müf­ redatı iyi dökmeden yekûn çı- karmıya kalkmamak lâzımdır.

Hürriyet böyle olduğu gibi Atatürk de onun kadar mühim, onun kadar çok cepheli bir ko­ nudur. Onu henüz hayatı, fi­ kirleri ve hareketleriyle objek­ tif bir tahlilden geçiremedik, kıymetine uygun bir sarahatle anlayıp anlatamadık. Hakkın­ da yazılmış ve bazı cephelerim kısmen aydınlatan güzel yazı­ lar vardır. Fakat zaman, ken­ disini lüzumu kadar uzağa çek­ mediği için ona yakından ba­ kanların toplu bir görüşe var­ maları elbette güç olacaktır. Aynı sebepledirki büyük adam­ ları, çağdaşlarından çok, halef­ leri keşif ederler Çağlaşların bu hususta yapmaları gereken va­ zife, ahlâka doğru belgeler bı­ rakabilmektir. Meselâ benim, kendisine “Huzurunuzda sıfı­ rım,, devişimi bir dalkavuk nük teki şeklinde izah ediş; onu, karşısındakilerin her türlü yal­ taklanmalarına gururunu kap­ tıran bir sergerde haline dü­ şürmek olur. Beni bu yoldan da ıııânen yoketmek istiyenUr, a büyük adamı küçültme hata--uw» ati^Uıkinrıeı farkalntıyalsr-lirler. EUi yıl sonra gelecek to­ runlarımız, hâdisenin ancak bu kadarını öğrenecek olurlarsa onlar da bütün nıasumluklariy- le beraber aynı takdir hatasına kendilerini bihııiyerek kaptır­ mış olurlar. Buna mâni olmok için vakayı olduğu gibi anlat­ mamız lâzımdır. Netekim o meşhur “sıfır” olayını, tanı şekliyle yazmışımdır ve “Va­ lf it” gazetesinde, Atatürk’e ait hatıralar arasında yayımlan­

mıştır.

g®* ahsen tanımak bahtiyar- lığına erdiğim Atatürk’­ ün dinlediğim sözlerin­ den ve okuyarak öğrendiğim fikirlerinden edindiğim kanaat şudur ki; Atatürk, son nefesi­ ne kadar hareket halinde bir ruhtu, durmadan action içinde belli bir neticeye varmak için çalışan bir dimağdı. Nazarî bir insan örneği değildi. Onun her meselede hareket noktası, Tüık milleti olmuştur.

Güneş - Dil Teorisi gibi tn hayalî ve nazarî konularda bi­ le bunu açık ve aydın görebili­ riz. 24 XII. 1919 da Sivas'tan Ankara’ya gelirken, yolda, Kır­ şehir’de Gençler Derneğinde söylediği şu sözlere bakınız:

“Milletimiz, teşkilât fikrini henüz zihnine sokmamıştır. Ek seriya bunu hükümete terkedcr. Bu, milletimizin ötedenbcri iti­ yat ettiği bir ahlâktır. Büyük­ lere hürmet iyi bir ahlâktır; fakat zaman, lıâdisat ve tecrü­ be gösterdi ki, milletin bizâtihî mütehassis ve mütefekkir ol­ ması lâzımdır.”

gene Hürriyet

Okuyucularım görmüşlerdir ki, aylardan beri hep hürriyet üstünde duruyorum. Bu, benim sabit bir fikre saplanışımdan değil; hemen yüz seneyi aşan bir zamandan beri kafası işli- yen ve vicdanı uykuya dalma­ mış olan bütün Türk aydınları gibi milletimizin hayatına bağ­ lı ve ona yakından müessir böyle esaslı bir meseleyle zihni­ mi yormakta oluşumdandır. Pe­ şin hükümlerden kaçarak bu konuda düşünenleri düşünülen­ leri elimden geldiği kadar sih- hatle anlatmıya çalışıyorum. Emelim, çok cephesi olan ve bugün tamam çözülmüş sayıla­ mayacak kadar mânaları girif- leşen “hürriyet,, anlamı üstün­ de vatandaşlarımla beraber dü­ şünmektir.

Yazan :

HAŞAN -

ÂLİ Y

]

elde etmesidir. Çünkü bu kendi başına düşünüş olmadan hürri­ yet, hiçbir suretle doğamaz. Çünkü hürriyet, bir idrâk, bir düşünüş ve bir anlayıştır. Ne­ tekim 1906 da, Selânik’te şu sözleri söylemişti;

“Hürriyet olmıyan memleket­ te ölüm ve izmihlâl vardır. Her terakkinin ve kurtuluşun anası, hürriyettir.”

Bu iki fikir manzumesini bir­ leştirince Atatürk’ün hürriyet hakkındaki temel fikrini, zan- nımca, bulmuş oluruz:

Türk milleti kurtulmak ve i- lerliyebilmek için behemehal hürriyete kavuşmalıdır. Hürri­ yete kavuşmak için de millet i- çinde her ferdin kendi başına, duyup düşünmesi lâzımdır.

Bu ana fikre ilk vazife, mil­ letin kendi başına duyup dü­

şünmesine engel ne varsa onla­ rı yıkmaktan başlamak ve du­ yup düşünmede her imkândan istifade edip ona yardım et­ mektir. Bu yolda hayat ve e- mek sarfetmiş olanlar, hakla­ rında ne söylenirse söylensin, hak ve millet nazarında aziz­ dirler. Onlar, engeli yıkmada inkılâpçı, mümkün olduğu ıta- dar yerine yenisini koymada vapıcıdırlar. Yıkış, alışkanlık­ ları tedirgin ettiği için şikâ­ yet; yapış, hiçbir suretle doyu­ rucu olamıyacağı için tenkid doğurur. Bu sebepledir ki inkı­ lâpçılar, her yerde ve her za­ manda sert ve baskıcı; yapıcı­ lar da daima rahat bozucu ve yorucu olmuşlardır. Halk Par­ tisinin son düşüşünü, onu idare edenlerin zatıı da arıyanlar, bunlara nisbetle ikinci derecede

Görüşler:

İktidar partisi

ve hüküm eti

Yazan: Âli Rıza Erem

Atatürk’ün bu cümlelerle Türk milletinde aradığını gös­ terdiği ilk vasıf, onun kendi başına düşünme alışkanlığını

D.P. aldığı yüzde 53,5 oy sa­ yısı ile değilse de, kazandığı yüzde 86 Milletvekili sayısı ba­ kımından, evvelinden hiç bir kimsenin beklemediği büyük bir çoğunlukla 1950 seçimlerini kazanmıştır. Ve idare yetki ve sorumluluğunu 22 mayıs 1950 denberi üzerine almış bulun­ maktadır..

D.P. yi ve Hükümetini tebrik etmek, memlekete ve millete hayırlı hizmetler görmesini di­ lemek, muvafık, muhalif, ba­ ğımsız ve tarafsız her vatanda­ şa düşen millî ve vatanî bir va­ zifedir.

II

Cumhuriyet Halk Partisi; memlekette hiç kimsenin itiraz edemiyeceği tam bir serbestlik

içinde seçimlerin sağlanacağı

hakkındaki vadine ve sözüne harfi harfine sadık .kalmıştır; dünkü Muhalefetin her istedi­ ğim, hattâ bidayette reddettiği (Adlî teminat) 1 bile nihayet kabul etmiş, bu suretle Seçim Kanununu en titiz tenkidcilerin bile kusur atamıyacağı bir hale getirmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi, son beş yıl içinde, kendi bünyesin­ den yarattığı muhalefete karşı, kin, haset, husumet duygusu ve politikası gütmemiş; tersine o- larak, muhalefetin, halkı, kanun dışı hareketlere tahrik edici', demokrasiyi baltalayıcı dema­ gojileri, hattâ küfür ve haka­ retleri, kanunî koşuşturmalara tâbi tutmaktan sakınmış, cidden Eyubane bir sabır ve tahammül göstermiştir..

Denebilir ki, Halk Partisi, demokrasi ve hürriyetin en ge­ niş ölçüde memlekette yerleş­ mesi uğruna, D.P. yi adetâ be­ şiğini sallıyarak büyütmüş, ye­ tiştirmiş, her türlü aşırılıkları­ na katlanmış, bugünkü zaferi kazanmasına yardım ve hizmet etmiştir..

Cumhuriyet Halk Partisinin o Eyubane sabır ve tahammülü neden idi ?

Muhalefeti, 1908 Meşrutiyet inkılâbından sonraki soysuzlu ğa düşürmemek.. 1923 Cumhu­ riyet İnkılâbından sonraki (Te­ rakkiperver) ve (Serbest Cum­ huriyet) Fırkalarının çok acı ve acıklı âkibetlerine uğratma­ mak.. Milletlerarası kazandığı­ mız emsalsiz şeref ve itibarı zedeletmemek.. Milletin siyasî olgunluğu hakkında medenî dün yanın şüphesini celbetmemek., Bu suretle gerçek demokrasinin tam olarak yerleşmesini ve me­ denî dünyada bu hususta hiç bir tereddüde mahal bırakmamayı

sağlamak içindi... Halk Partisi, bunda muvaffak olmuştur.

Bu neticenin başkomutanı, kim ne derse desin, Dütün ya­ bancı basının da belirttiği gibi, Cumhuriyet Halk Partisi Ge­ nel Başkanı ve dünkü Devlet Başkanı sayın (İsmet İnönü) dür..

Bu dönüm noktası karsısında beklenecek sey :

Cumhuriyet Halk Partisi ik ­ tidarda iken muhalefetin hare­ ketlerinden neleri beğenmiyor idise kendisi muhalefetteyken onları yapmaması; D.P. de mu­ halefetteyken iktidarın hareket tarzlarından neleri benğenmi- yor idiyse iktidarda iken onlar­ dan çekinmesi keyfiyetidir.. Hepimizin, dâvasını güttüğü­ müz gerçek demokrasi ancak

böyle g e l i ş i r s a n ı r ı z . V e inşal­ lah böyle de olur deriz..

II I

Simdi İktidarın bol vaitlerin- den, muvafık, muhalif, bağım­ sız ve tarafsız bütün yurttaşla­ rın beklediği şey, şimdi bunla­ rın yerine getirilmesidir :

A — Eğer; yeni İktidar, ha­ yatı ucuzlatma bahsinde: Mem­ leketin her yanında köylünün (kasaplık hayvanını), (yağını), (peynir) ini, (yumurta) sini, (buğday) mı, (pancar) mı, (pa­ muğunu), (sebze) sini, ve tü­ tününü, seçim arifesinde vaade- dedurdukları veçhile şimdikin­ den daha yüksek fiyatla satın alır veya satabilmesini sağlar da kasaba ve şehir halkına da, (et) i, (şeker) i, (yağ) 1, (pey­ nir) i, (yumurta) yıj ekmeği, şekeri, pamukluyu, zerzavatı, ve sigarayı devamlı olarak daha ucuz, sattırır veya satılmasını sağlayıcı tedbirler alabilirse...

B — Şimdiki İktidar (Gelir Vergisi Kanunu) nun, tam beş yıllık bir inceleme mahsulü bu­ lunmasına rağmen, beş yıldır a- ğırlığındaıı, adaletsizliğinden bir düzüye şikâyet ettikleri ve seçim arifesinde de tekrarla­ dıkları (vergiler) i, hissedilir derecede hafifletebilir ve ada- letieştirebilirse..

C — Eğer D.P. İllerin son seçim nutuklarında “parişan!” lığından bahsettikleri maliye, bütçe, ve iktisat siyasetimizi

şimdiki İktidar, (daha gayri perişan) bir hale sokabilir ve bu suretle umumî hayata daha ucuz bir geçinme endeksi sağ- lıyabilirse..

IV

Eğer yeni iktidar, bayındır­

lık, ekonomi ve sosyal sahada; karayolu, köyyolu, demiryolu, I (Sonu 4 üncü S. 8 inci sütunda)

sebeblere dayanmış olurlar. B sebepler, ancak C.H.P. nin kal kınmasında birinci - âmiller a rasına girebileceklerdir.

Atatürk, "Devlet” ve “ıhil let„ anlamlarını birbirinden a yırmazdı. Ona göre bir cemi yet, istiklâlini elde tutmadıkçı millet vasfım alamazdı. Ileı düşüncesinde olduğu gibi bun­ da da “millet,, fikrinden hare­ ket eden Atatürk, her şeyder önce hürriyeti milletin müsta­ kil varlığında görmüştür. Müs takil devlet olmamış bir cem: yette fert hürriyeti aranamaz Bütünü esir olmuş bir milletli: hiç bir ferdinde ve cüzünde hürriyet düşünülemez. Asker­ lik meslekini ve kumandanlık dehâsını, gençliğinden itibarer bu ideale ulaşmak için kullan­ dı. Sayın Prof. Âfet lnan’ır 1931 de okullarda okutulma) üzere neşrettiği Medeni Bilgi ler kitabı; Atatürk’ün telkin ve bazı yerlerinde satır satı kendi uslûbu olduğu için, biz bu konuda ciddi bir vesika hız meti görebilir. Onda der ki:

“Türkler, demokrat, hür v mesul vatandaşlardır. Tür! Cumhuriyetinin kurucuları v< sahipleri bizzat kendileridir Türk, ferdî hürriyetinden ve meııfatlerinden Teşkilâtı Esa­ siye kanununda (Anayasada) tayin olunduğu kadarını Cum­ huriyete bırakmıştır. Cunıhu - riyet, ferdin, ona bıraktığı bu kısım hürriyeti, ferdin ve Tüı î milletinin dahilde hürriyetin: ve harice karşı istiklâlini te­ min için kullanır.”

Bu satırlar içindeki “Ferd.ı ve milletin dahilde hürriyeti, “harice karşı istiklâli,, fikirle rini dikkatle gözönünde tutma lıyız. Atatürk’ün, her türlü sos yal hürriyeti kabul etmiyere! daima tecavüz halinde buluna: fanatizme karşı hürriyet ke bul etmez görünmesini dikta törlükle tefsir etmek, meden ve millî bir günah olur. Çürü' dişleri doldurmıya kadar karı şan ve aslında kul ile Allah a rasmdaki münasebetin kutsa kanunu olan dini, beşerin ilke efaline kadar indiren; asırlar dan beri parça parça düşma ayakları altında kalmış masuı Türk milletini ayağa kaldıı mak istiyenlere baş kaldı ra mahdut bir zümrenin temsil et tiği kör taassuba hürriyet tanı maktan büyük bir hürriyet o lur mu?

Atatürk, bu mâna ile eşi a", bulunur bir “Hürriyet kahra­ m anadır. İnsan olarak dünya­ ya gelmiş hiçbir kimsenin ma­ sun kalamadığı kusurlarını da hesaba katmak cüretinde bum- narak söylüyorum; istiklâl Mücadelemizden sonra o, sivil şahsiyetiyle Türk milletini, bu­ gün bir çoğumuzapek tabii imiş gibi gelen sosyal hürriyetlere kavuşturmasaydı gencimiz, ih­ tiyarımız, kadınımız, erkeğimiz rahat nefes alamazdık. Hele kadınlarımızdan bir tekinin bi­ le, velev şahsen bu hususta u- zun yıllar mücadele etmiş dah: olsa, yukarıda zikrettiğim fi­ kirlerin Türk çocuklarına oku­ tulmasını telkin eden Atatürk, devrindeki terbiye sistemi vesi­ lesiyle, hürriyetsizlik telmihi yapmasını cemiyet realitelerine uygun bulmak güçtür. Bu tür­ lü ithamlar; umumiyetle kadın lar hakkındaki “nftkısatül-akıl„ aklı eksik: kaidesi taraftarla­ rına müsbet bir delil vermek­ ten başka bir işe yaramaz.

Atatürk, geniş bir hürriyet rejimini daima zihiniııde bir i- deal olarak muhafaza etmiştir. Kendisine “sizin için diktatör diyorlar, bu doğru mudur?,, di. ye soran bir öğretmene “ben diktatör olsam, bu suali bana soramazdınız,, diyen Atatün.; gençlik demlerinden son hayat anma kadar hürriyet sevgisi içinde yaşamıştır. Onun bu de­ rece açık yürekli oluşundan, cesaret ve atılganlığından hür­ riyet aşkını keşfetmek için de­ rin bir ruhiyatçı olmıya ihtiyaç yoktur. “Hayat ve hürriyet is tiyenler, her gün onları yeni­ den fethetmiye mecburdurlar.’ Atatürk, bütün ömründe bu ik şeyden başka ne için mücadei etti?...

Referanslar

Benzer Belgeler

Plant J. Dinesh-Kumar, “Virus-induced gene silencing in tomato.” Plant J. Baulcombe, “Tobacco rattle virus as a vector for analysis of gene function by silencing.” Plant

Phase 3 Final clinical stage Phase 3 trials are designed to demonstrate the potential advantages of the new therapy over other therapies already on the market; safety and efficacy

Genetic basic of drug toxicity; the importance of gene-gene and gene- environmental interactions in drug toxicity; genetic polymorphisms in drug metabolyzing enzymes;

- to cure genetic diseases by introducing new genetic instructions into the tissues of patients in order to compensate for abnormal or missing genes or to convey a new function.

Sonuç: Toplum kaynaklı idrar yolu infeksiyonlarında ampirik tedavide sık kullanılan; amoksisilin-klavulanik asit, siprofloksasin ve trimetoprim- sulfametoksazol’e karşı

Abdülmecid efendi de Saiâ- haödin efendinin dediği gibi kırk ya­ şından sonra artık taht ve tacı dü­ şünmeğe başlamıştı?. Halbuki Vahi­ deddin OsmanlI

Tablo 1’de koroner arter hastalığı için düzeltilebilir ve düzeltilemeyen risk faktörleriniz verilmiştir.. Koroner arter hastalığı için

Toplantıya katılan temsilciler, kamusal alanların kullanımına farklı işlevler kazandırmak için toplantıyı bu şekilde yapmayı tercih ettiklerini belirtti.. Ba