• Sonuç bulunamadı

Başlık: Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi’nde Bulunan El Yazması Bir Eser: Atalarsözü KülliyâtıYazar(lar):İSLAMOĞLU, AbdülmecitCilt: 51 Sayı: 1 Sayfa: 273-293 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000001024 Yayın Tarihi: 2010 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi’nde Bulunan El Yazması Bir Eser: Atalarsözü KülliyâtıYazar(lar):İSLAMOĞLU, AbdülmecitCilt: 51 Sayı: 1 Sayfa: 273-293 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000001024 Yayın Tarihi: 2010 PDF"

Copied!
21
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi’nde Bulunan

El Yazmas Bir Eser: Atalarsözü Külliyât

ABDÜLMECøT øSLAMOöLU

Dr., ANKARA Ü. øLAHøYAT FAKÜLTESø islamoglua@gmail.com

Özet

Atasözlerini sistemli olarak derleme iúi, Tanzimat döneminde baúlamÕú, Cumhuriyetle bir-likte artarak devam etmiútir. Bu dönemde kaleme alÕnmÕú eserlerden birisi de Hüseyin Görbil’e ait olan Atalarsözü KülliyâtÕ’dÕr. El yazmasÕ olan bu eser, Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi Y/693 numarada kayÕtlÕdÕr. Yirmi dosyadan oluúan eser, atasözlerinin yanÕn-da deyim, tekerleme, duâ ve ilenç gibi halk biliminin çeúitli ürünlerini içermektedir. Görbil, Külliyât’Õn “Medòal” kÕsmÕnda, “atalarsözü”ne dâir kendi dönemine kadar yazÕ-lanlarÕ, kÕsmen veya özetleyerek bir araya getirmiú; bunlar üzerinde yer yer de÷erlendir-melerde bulunmuútur. Eser, iki kÕsÕmdan oluúmaktadÕr. Birinci kÕsÕmda (1-9 arasÕ dosya-lar) “atasözleri”, alfabetik olarak sunulmuútur. økinci kÕsÕmda ise (10-19) bunlar, konula-rÕna göre sÕnÕflandÕrÕlmÕú; baúlÕklar altÕnda ilgili sözlere yer verilmiútir. Son dosya, Fâik Reúâd’Õn Külliyât-Õ Letâif’inden derlenmiú fÕkralardan oluúmaktadÕr.

Anahtar Kelimeler: Atasözleri, KalÕplaúmÕú sözler, Folklor, Hüseyin Görbil. Abstract

A Manuscrpt Found In The Lbrary Of Turk Tarh Kurumu: Atalarsözü KülliyâtÕ The task of collecting proverbs began in the period of Tanzimat and increasingly continued with the Republican era. One of the works written in this period was a work Atalarsözü KülliyâtÕ composed by Hüseyin Görbil. As a manuscript this book is recorded in the Library of Turk Tarih Kurumu in the number of Y/693. Consisting of 20 files, this book also involves idiom, rhyme, prayer and curse as well as the proverbs. In the introductory chapter of his Külliyât, Görbil brought together what was written on proverbs until his time partially or in summary, and now and then made considerations on them. This work consists of two chapters. In the first chapter (1-9th files), the proverbs are grouped alphabetically. In the second chapter (10-19), they are classified according to their subjects, and the related statements are mentioned under the titles. The last file contains anecdotes gathered from the Külliyât-Õ Letâif of Fâik Reúâd.

(2)

GR

Türk halk bilimi, Türk halkÕna ait her úeyi içine alan, halkÕn maddî ve manevî kültürünü konu edinen önemli bir bilim dalÕdÕr. Türk milletinin dün-ya görüúünü, dinî duygu ve inançlarÕnÕ, yaúam biçimini, sanat zevkini, âdet, gelenek ve göreneklerini aksettiren ürünleri inceleyen halkiyat, nesilden nesile aktarÕlarak günümüze ulaúmÕú önemli kültür hazinelerini sÕnÕflandÕra-rak de÷erlendirir. Halk biliminin baúlÕca konularÕndan olan “dü÷ün, bayram, kandil, do÷um, ölüm, ad koyma, kan kardeúli÷i gibi gelenekler; cin, peri, büyü, efsun, muska gibi halk inançlarÕ; türkü, mâni, masal, efsane, tekerle-me, bilmece, atasözü gibi halk edebiyatÕ ürünleriyle halk musikisi, halk tiyat-rosu ve halk oyunlarÕ”1 bizleri içinde bulundu÷umuz toplumun sosyal örgü-süne ba÷layan önemli unsurlardÕr. Bu münasebetle halk arasÕnda canlÕ bir gelenek hâlinde yaúayan türlü inanÕú ve davranÕúlar, halk biliminin ilgi alanÕ-na giren eserler aracÕlÕ÷Õyla bizi etkiler, içimize siner.2

Türklerin tarih boyunca yaúadÕklarÕ co÷rafyanÕn geniúli÷i, di÷er dil ve kültürlerle olan iliúkileri göz önünde bulunduruldu÷unda, halka ait kültür ö÷elerinin birtakÕm de÷iúmelere u÷radÕ÷Õ görülmüútür. “HalkÕn tasarrufunda-ki gelenek mahsulü eserler”3, bu millî hazineler, zamana, çevreye, de÷er yargÕlarÕna vb. etkilere ba÷lÕ olarak, bazen kullanÕm alanlarÕ iyice daralmÕú ya da yok olmuú, bazen de gerek dil hususiyetleri gerekse muhteva itibariyle bazÕ de÷iúiklikler geçirmiútir. Bu eserleri tespit ederek de÷erlendiren ve son-raki nesillere aktaran eserlerin önem ve de÷eri, bu noktada daha açÕk bir úekilde ortaya çÕkmaktadÕr.

“AtalarÕmÕzÕn, uzun denemelere dayanan yargÕlarÕnÕ genel kural, bilgece düúünce ya da ö÷üt olarak düsturlaútÕran ve kalÕplaúmÕú biçimleri bulunan kamuca benimsenmiú öz sözler”4i olan atasözleri de, halk biliminin ilgilen-di÷i önemli dil varlÕklarÕndan birisidir. Veled øzbudak, atasözlerinin de÷er ve önemiyle ilgili úöyle der: “Türk’ü anlamak için malûm olan birçok vasÕtala-rÕn birincilerinden sayÕlan tarihten, hattâ Türk’ün kendisinden ve lisanÕndan ve eú’ârÕndan, âdâtÕndan ve âsârÕndan ziyâde bence (Atalarsözü) hepsine tercih olunur.”5 Dehri Dilçin de atasözlerine ve derlenmeleri husûsuna büyük önem atfedenlerdendir: “… herhangi bir ulusun ictimaî ve kültürel sahalarda ne gibi merhalelerden geçti÷i, nasÕl bir istihâle devresi yaúadÕ÷Õ ve bugün ne durumda bulundu÷u ö÷renilmek istenirse o milletin millî tarihi ve di÷er

1 AydÕn Oy, “Halkiyat,” Türkiye Diyanet VakfÕ slâm Ansiklopedisi (D..A.), c. XV, s. 367.

2 Eflatun Cem Güney, Folklor ve Halk EdebiyatÕ (Özellikleri, Sözlü Gelenekleri ve YazÕlÕ Örnekleri), (østanbul: Milli E÷itim BasÕmevi, 1971), s. VI.

3 ùükrü Elçin, Halk EdebiyatÕna Giri, (Ankara: Kültür BakanlÕ÷Õ YayÕnlarÕ, 1981), s. 6.

4 Ömer AsÕm Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüü (I-III), (Ankara: Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ, 1978), c. I, s. 36.

(3)

susî varlÕklarÕ yanÕnda atasözlerini de, muhtelif tabakalara ve sÕnÕflara ayÕra-rak gözden geçirmek ve incelemek icap eder. Fakat bu yolda bir inceleme yapabilmek için her úeyden evvel gerekli malzemenin toplu bir hâlde elde bulunmasÕ lâzÕmdÕr.”6

“Hikmetü’l-avâm” olarak da tanÕmlanan7 Türk atasözlerinin adÕ bilinen ilk derleyicisi, KaúgarlÕ Mahmuddur. AynÕ dönem eserlerinden olan Kutadgu Bilig ile Atabetü’l-HakâyÕk’da ise atasözlerinin nazÕm içerisinde kullanÕldÕ÷Õ görülür. O÷uz Türkçesi ile söylenmiú atasözleri bakÕmÕndan oldukça zengin bir kaynak olan Dede Korkut KitabÕ, Berlin Devlet Kütüphanesi’ndeki Ouznâme ile TopkapÕ SarayÕ Müzesi Kütüphanesi’nde kayÕtlÕ Ouznâme’deki atasözleri, Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan Kitab-Õ Atalar8, Bibliothéque Nationale’deki Türk Atasözleri yazmasÕ, sahanÕn önemli kaynak eserlerindendir.9ùâirlerin dîvânlarÕnÕn da bu hususta önemli kaynaklardan oldu÷u vurgulanmalÕdÕr. Özellikle Güvâhî’nin Pend-nâme10’sinin, içerdi÷i atasözleri, deyimler, fÕkralar ve masallarla, manzûm eserler arasÕnda ayrÕ bir yeri bulunmaktadÕr.

Atasözleri ile ilgili önemli çalÕúma alanlarÕndan birisi de derleme ve ya-yÕnlama yönünde yapÕlan çalÕúmalardÕr. Atasözlerini sistemli olarak derleme iúinin, Tanzimat döneminde baúladÕ÷Õ söylenebilir.11 Bu dönemde yapÕlan çalÕúmalarÕn baúlÕcalarÕ úunlardÕr: Vâcid Efendi’nin Durûb-Õ Emsâl’i, ùinâsî’nin Durûb-Õ Emsâl-i Osmâniyye’si, Ahmed Vefik Paúa’nÕn Atalar Sözü-Türkî Durûb-Õ Emsâl’i, Ahmed Midhat Efendi’nin Durûb-Õ Emsâl-i Osmâniyye-inâsî HikemiyyâtÕnÕn AhkâmÕnÕ Tasvîr.

Tanzimat dönemi edebiyatçÕlarÕnÕn atasözlerine dâir yazdÕklarÕ bu eserler, onlarÕn halk dili ve kültürüne karúÕ duyduklarÕ alakanÕn tabîî bir neticesi olarak meydana gelmiútir. Bu ilgi ve alaka Cumhuriyet döneminde de artarak devam etmiú; atasözleri, yeni derleme ve inceleme çalÕúmalarÕyla üzerinde en çok durulan konulardan biri olmuútur.12 Bu dönemde kaleme alÕnmÕú eser-lerden birisi de Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi’nde bulunan ve Hüseyin

6 Dehri Dilçin, EdebiyatÕmÕzda Atasözleri (I. Kitap), (østanbul: Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ, 1945), s. XIV.

7 ùinâsî’nin atasözleriyle ilgili tanÕmÕ úu úekildedir: “Durûb-Õ emsâl ki hikmetü’l-avâmdÕr, lisânÕndan sâdÕr oldu÷u bir milletin mâhiyet-i efkârÕna delâlet eder.” Bkz.: ùinâsî, Durûb-Õ Emsâl-i Osmâniyye, (østanbul: Tasvîr-i Efkâr, 1280), s. 1’den bir önceki sayfa. ùinâsî’nin “hikmetü’l-avâm” úeklindeki ta-nÕmÕnÕn eleútirisi için bkz.: Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüü, c. I, ss. 54-55.

8 Eser, Veled øzbudak tarafÕndan tÕpkÕbasÕmÕ ile birlikte yayÕmlanmÕútÕr. Bkz.: HazÕrlayan: Veled øzbudak, Atalarsözü, (østanbul: Devlet BasÕmevi, 1936.)

9 Eski kaynaklarÕmÕzdaki atasözleriyle ilgili geniú bilgi için bkz.: AydÕn Oy, Tarih Boyunca Türk

Ata-sözleri, (østanbul: Türkiye øú BankasÕ Kültür YayÕnlarÕ, 1972), ss. 115-221.

10 Eser, Mehmet Hengirmen tarafÕndan yayÕnlanmÕútÕr. Bkz.: Güvâhî, Pend-nâme (Öütler ve

Atasözle-ri), (Ankara: Kültür BakanlÕ÷Õ YayÕnlarÕ, 1990.)

11 “Atasözü,” Türk Dili ve EdebiyatÕ Ansiklopedisi, c. I, s. 217. 12 AydÕn Oy, “Atasözü,” D..A., c. IV, ss. 44-46.

(4)

Görbil’e ait olan Atalarsözü KülliyâtÕ’dÕr. Bu eseri konu edinmemizin sebe-bi, atasözleriyle ilgili kendi dönemine kadar yapÕlmÕú çalÕúmalarÕn özetini sunmasÕ ve zengin folklor malzemesine sahip olmasÕnÕn yanÕ sÕra, tespit ede-bildi÷imiz kadarÕyla eser üzerinde günümüze kadar herhangi bir çalÕúmanÕn yapÕlmamasÕdÕr.13

1. Atalarsözü Külliyât 1.1. Ad ve Kapsam

YazarÕ hakkÕnda herhangi bir bilgiye ulaúamadÕ÷ÕmÕz eser, “Atalarsözü KülliyâtÕ” adÕnÕ taúÕmakla beraber, atasözlerinin yanÕnda folklora ait pek çok ö÷eyi de barÕndÕrmaktadÕr. Nitekim baúta ùinâsî’nin Durûb-Õ Emsâl-i Osmaniyye’si olmak üzere Tanzimat ve sonraki dönemlerdeki derleme ça-lÕúmalarÕnda genelde aynÕ husus göze çarpar. Bu derleme çalÕúmalarÕ “Durûb-Õ emsâl” veya “Atalarsözü” gibi adlar taúÕmakla birlikte, atasözleri altÕnda verilen deyimlerden, deyim adÕ altÕnda verilen atasözlerinden, ya da ne atasözü ne de deyim olan birtakÕm sözlerden oluúmaktadÕr.14 Bu anlamda incelemekte oldu÷umuz eserin atasözleriyle beraber di÷er “sözler”i de içeren bir külliyât oldu÷u görülür.15 Nitekim 6. dosyasÕnÕn sonunda eserin adÕ, Hü-seyin Görbil’in isminin de yer aldÕ÷Õ bir etiket üzerinde, kendi el yazÕsÕ ile úu úekilde yer almaktadÕr: “Atalarsözü KülliyâtÕ (Atalarsözü, êarb-Õ meåeller, taèbírler, cinÀslar, kinÀyeler, tekerlemeler, dilekler, ilençler, nükteler ve bunlarÕñ úevÀhidi, mü´eyyideleri, taúviyeleri mÀhiyetindeki fÕúralar vesÀire.)

1.2. Tavsîfi

Hüseyin Görbil’in Atalarsözü KülliyâtÕ, Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi Y/693 numarada kayÕtlÕdÕr. Mevcut hâliyle yirmi dosyadan oluúan eser, çiz-gili kâ÷Õtlara 295x230 (250x135) kurúun kalemle ve rikèa ile yazÕlmÕútÕr. BaúlÕklarda ve dipnotlarÕ göstermek için yer yer kÕrmÕzÕ ve mavi kalem kul-lanÕlmÕútÕr. Demirbaú Defteri’nde Külliyât’Õn, Adnan Erzi’den satÕn alÕndÕ÷Õ bilgisi yer almaktadÕr.

1.3. Üslûbu ve Özellikleri

Hüseyin Görbil, Giriú’te kendi dönemine kadar “atalarsözü”ne dâir yazÕ-lanlarÕ aynen veya özetleyerek bir araya getirmiútir. Ancak bunu yaparken

13 Külliyât’Õn, Anabilim DalÕmÕz ö÷retim elemanlarÕ tarafÕndan, ekip çalÕúmasÕ hâlinde yayÕna hazÕrlan-masÕ düúünülmektedir.

14 Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüü, c. I, s. 17.

15 “Atasözü”nün bilinen anlamÕnÕn dÕúÕnda, genel bir ma’nâ içerdi÷iyle ilgili olarak Adnan Ötüken “Atasözleri HakkÕnda” baúlÕ÷Õ altÕnda úöyle der: “ ‘Atasözü’ umumî bir adlandÕrmadÕr. Bunun içeri-sinde darbÕmeseller ve tabirler=deyimler yer alÕr.” Bkz.: Milli Kütüphane BaúkanlÕ÷Õ, Türk Atasözleri

(5)

yalnÕzca bilgi aktarÕmÕnda bulunmamÕú, ilgili metinler üzerinde kendi düúün-ce ve görüúlerine de zaman zaman yer vermiú ve eleútirel bir bakÕú açÕsÕyla bunlarÕ de÷erlendirmeye çalÕúmÕútÕr. Görbil, eserinin 1-9 arasÕ dosyalarÕnda atasözü, deyim, duâ, ilenç vb. kalÕplaúmÕú sözleri alfabetik olarak sÕralamÕú-tÕr. Ancak nakledilen sözler kendi içerisinde bir sÕnÕflandÕrmaya tâbi tutul-maksÕzÕn karÕúÕk olarak verilmiú; yer yer hangi gruba dâhil olduklarÕna iúâret edilmiútir. ÇalÕúmanÕn bundan sonraki bölümünde farklÕ bir yöntem takip edilmiú ve “atalarsözü”, konularÕna göre sÕnÕflandÕrÕlmÕútÕr. Burada üst baú-lÕklar belirlenmiú, altÕnda ise ilgili sözler sÕralanmÕútÕr. Ancak burada atasö-zü, deyim vb. kalÕplaúmÕú ifâdelerin yanÕnda mutasavvÕflarÕn, bilim adamla-rÕnÕn, felsefecilerin, yazar ve úâirlerin söz ve úiirlerine de yer verilmiútir. AyrÕca âyet ve hadîslerin de sÕklÕkla kullanÕldÕ÷Õ görülür.

Eserin öne çÕkan bazÕ özellikleri úu úekilde sÕralanabilir:

- ÇalÕúmada verilen bazÕ sözlerin hangi yöreye ait oldu÷u belirtilmiú; ba-zen bunlarla ilgili “bâtÕl iètikâd” vb. yorumlar da yapÕlmÕútÕr.

- Rikèa ile yazÕlan eserde, zor okunan bazÕ kelimeler ayrÕca Latin harfle-riyle de verilmiútir.

- ùahÕslarÕn yanÕnda, kitaplar da kaynak olarak gösterilmiú; bunlar cilt ve sayfa numarasÕna kadar belirtilmiútir.

- Eserde yer yer “ølgili sözler bunlardÕr: …” denilerek, sözlerin verilece÷i kÕsÕm -sonradan doldurulmak üzere- boú bÕrakÕlmÕú; ancak bunlar tamamla-namamÕútÕr.

1.4. Kaynaklar

Hüseyin Görbil, “Giriú (Medòal)” kÕsmÕnda, kendi zamanÕna kadar “atalarsözü” ile ilgili yazÕlanlarÕ, kÕsmen, özetleyerek veya aynen alarak aktardÕ÷ÕnÕ ifâde etmiútir. Bu kÕsÕmda Görbil’in her úeyden önce iyi bir mü-dekkik, çok iyi bir derleyici oldu÷u ortaya çÕkmaktadÕr. Zira o, aúa÷Õda adlarÕ verilecek olan eserlerin hepsine ulaúmÕú, bunlarÕ okuyarak özetlemiú ve önemli gördü÷ü yerleri eserine derc etmiútir. Giriú kÕsmÕnda yer alan bu úa-hÕs ve eserler, sÕrasÕyla úu úekildedir:

Emsâl-i Süleymân, Taúköprî-zâde Ahmed Efendi’nin Mevzûâtü’l-Ulûm’u, Ebu’l-Hasan el-Mâverdî, Fatih Kütüphânesi 3443’te kayÕtlÕ “Atalar Sözü”, Nazmî, ùinâsî’nin Durûb-Õ Emsâl-i Osmaniyye’si, Ahmed Midhat Efendi’nin HikemiyyâtÕn AhkâmÕnÕ Tasvîr, Kemâlpaúa-zâde Saîd Bey, Ebü’z-Ziyâ Tevfîk, DiyarbakÕrlÕ Saîd Paúa’nÕn Nuhbetü’l-Emsâl’i, Beúir Fuâd, Maksim Gorki, Ahmed Vefik Paúa’nÕn Müntehabât-Õ Durûb-Õ Emsâl-i Türkiyye’si, ùemsettin Sâmî, Abdurrahman Fehmî’nin Medresetü’l-Arab’Õ, Muallim Nâcî’nin Sânihâtü’l-Arab’Õ, Abdurrahman Süreyyâ’nÕn Sefîne-i Belâgat’Õ, Emrullâh Efendi’nin Muhîtü’l-Maârif’i, Hüseyin KâzÕm Kadri’nin Türk

(6)

Lugat’Õ, Ziya Gökalp, Yusuf Vezirov’un Azerbaycan EdebiyatÕ’na Bir Na-zar’Õ, Necip ÂsÕm’Õn Eski Savlar’Õ, Cenap ùahâbettin, Tahsin Ömer’in Darb-Õ Mesellerimiz HakkDarb-Õnda Tahlîlî Tedkîkât’Darb-Õ, Ahmet RDarb-Õza’nDarb-Õn Türk Atalarsözü, Sadettin Nüzhet ve Mehmet Ferit’in Konya Vilayeti’nin Halkiyat ve HarsiyatÕ, Ahmet Talat’Õn Halk iirlerinin ekil ve Nev’i, Selim Nüzhet Gerçek’in Atalarsözü, Hasan Çekli ve Mehmet Dobada’nÕn AtalarÕn Dilin-den, Said U÷ur’un çel Folkloru, Veled øzbudak’Õn Atalarsözü, Ignács Kúnos, Vasili Radlof, Frayliç ve Ravlig’in Türkmen Airetleri, Ömer AsÕm Aksoy’un Gaziantep AzÕ, Ahmed Vefik Paúa’nÕn Lehce-i Osmânî’si, Ahmed Râsim’in Muharrir, âir, Edîb’i, Ziya Gökalp’in Türklemek, slâm-lamak, MuâsÕrlamak’Õ.

Eserde “atalarsözü”nü örneklendirmek/kuvvetlendirmek için kullanÕlan úevâhidden de bahsetmek gerekir. Hüseyin Görbil, verdi÷i sözleri delillendirmek üzere âyet ve hadîsler baúta olmak üzere, yerli ve yabancÕ, do÷ulu ve batÕlÕ pek çok isme eserinde yer vermiú; mutasavvÕf, bilim adamÕ, filozof ve úâirlerin hikmetli sözlerini, úiirlerini, kÕsa veya uzun, mÕsra, beyit veya tam úiir hâlinde eserine derc etmiútir. Bu isimlerden bazÕlarÕ alfabetik olarak úu úekilde sÕralanabilir:

Abdullah Cevdet, Ahmed Râsim, Avnî, Cenap ùahabettin, Cromwell, Descartes, Ebüzziyâ Tevfîk, Edwin Markham, Eflatun, Emerson, Fuzûlî, George Bernard Shaw, Hakânî, Henry David Thoreau, Heredot, Hersekli Ârif Hikmet, Hüseyin Rahmi, Hz. Ali, Hz. Ömer, øbrahim HakkÕ, ømam ùâfiî, ømâm-Õ Gazâlî, øzzet Molla, Kâmî-i Âmidî, Kânûnî Sultân Süleymân, Karacao÷lan, Kâtip Çelebi, Mehmed Âkif, Mevlânâ, Montaigne, Muallim Nâcî, Muhyiddîn-i Arabî, Nâbî, Nâilî, NâmÕk Kemâl, Nef’î, Nev’î, Neyzen Tevfik, Pythagoras, Refik Hâlid, RÕza Tevfîk, Sâbit, Seyyid Vehbî, Sofokles, Sultan Veled, Süleyman Fehîm, Süleyman Nazîf, Sünbül-zâde Vehbî, Sürûrî, ùeyh Sa’dî, ùeyhî, ùeyhülislâm Yahyâ, ùinâsî, Tevfik Fikret, Tiedge, Washington Irving, Zâtî, Ziya Paúa.

Atalarsözü KülliyâtÕ’nda kimi zaman da úahÕs adlarÕ yerine eser adlarÕ ve-rilerek (Hîbetü’l-HakâyÕk, Bostan, Mevzûâtu’l-Ulûm, Anglikan Kilisesine Cevap, Konya Vilâyeti Halkiyat ve HarsiyatÕ vb.) alÕntÕlar yapÕlmÕútÕr. Yine anlatÕma zenginlik katmak ve sözleri delillendirmek adÕna türkülerden, mani-lerden, øngiliz hikemiyâtÕndan ve Arap atasözlerinden örnekler sunulmuútur.

1.5. Muhtevâs

Y/693-1: 1-5. sayfalarda “Ön söz” bulunmaktadÕr. Ön sözün sonunda (s.

5) Hüseyin Görbil, ismini Latin harfleri ile yazmÕútÕr. 6-88 arasÕnda “Giriú (Medòal)” yer almaktadÕr. (82. sayfada, Ek 1: Ahmed Vefîk Paúa’nÕn Teklifi ve Tavsiyesi; s. 83’te, Ek 2: Ahmed Râsim; s. 85’te, Ek 3: Ziya Gökalp).

(7)

1. dosyada Giriú’ten sonra Külliyât’Õn A harfi baúlar. Burada sayfalar uzunlamasÕna ikiye bölünerek (290x140) kullanÕlmÕútÕr. YazÕ alanÕ muhtelif-tir. Bu dosyada ve eserin geri kalan di÷er dosyalarÕnda “harfler”, sayfa üstle-rinde kÕrmÕzÕ yazÕyla ve Latin rakamlarÕyla gösterilmiútir.

BaúÕ: (1) Aaa: Hayret beyânÕ.

Sonu: (634) Ay: (Hayret, taaccüb, keder) Taaccüb, tehâúî ve a÷rÕ beyân eder.

“Ay o÷ul! Bu mahsûriyetle hâlimiz ne olacak?...”

Y/693-2: Bu dosya “B, C, Ç” harflerini içerir. Dosya, “BA” ile baúlar

“ÇÜ” ile sona erer.

BaúÕ: (1) Baba Bektâúî.

Baba adam! (HayÕr-hâh, görgülü, muhterem, piúkin.) Sonu: (709) Çüte yerimez amma büyele÷e úartÕynan.

1. Gönlüyle ödevini yapmaz; zorla olursa ona diyecek yok.

2. FaydalÕ bir iú yapmaz. Fakat faydasÕz iúi veya baúkasÕna zarar verecek iúi, hiçbir úartÕnÕ eksik bÕrakmayarak yapar. (Büvelek denilen sinek musallat olunca, sÕ÷Õrlar çifti bÕrakÕp alabildiklerine koúarlar.)16

Y/693-3: Bu dosya “D” harfini içerir. “DA” ile baúlar “DÜ” ile sona erer.

BaúÕ: (1) DabÕrhane mi dökülüyor. -Isparta. KalabalÕ÷Õn mÕ var, gelir giderin mi çok? Sonu: (464) Düzünüp koúunmak. -Gaziantep.

(Süslenmek, süslü elbiseler giymek, takÕp takÕútÕrmak.) “Kaçan bu halka karÕúÕr olasun, gerektir kim yüzünü gözünü hoú düzesin, koúasÕn. Halk seni görücek düzünmüú, koúunmuú diyeler.”17

Y/693-4: Dördüncü dosya “E, F, G ve ö” harflerini içermektedir. “EB-E”

ile baúlamakta, “ö-I” ile sona ermektedir.

BaúÕ: (1) Ebe çok olunca cenin sakat do÷ar. Sonu: (550) GÕcÕr gÕcÕr! (Yenilikten kinâye.)

GÕrla gitmek.

Y/693-5: Bu dosya “H, I, ø” harflerini kapsamaktadÕr. “H-A” ile baúlar,

“ø-Z” ile sonlanÕr.

BaúÕ: (1) Hâ a a: …

Ha Ali Veli, ha Veli Ali.

“ùimdi hotoz olmamÕú da úapka olmuú… Ha Ali Veli, ha Veli Ali… Bu-nun süs takÕlacak yeri var mÕ yok mu? El-hâsÕl baúa gelmez ise olmaz, fakat baúa gelmeyince de bilinmez!” Ahmed Râsim.

16 Verilen söz ve açÕklamasÕ Gaziantep AzÕ adlÕ eserin “Deyimler-TakÕm Sözler-Meúhur Sözler” bölü-münden aktarÕlmÕútÕr. Bkz.: Ömer AsÕm Aksoy, Gaziantep AzÕ (I-III), (østanbul: Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ, 1945), c. II, ss. 72-73.

(8)

Sonu: (543) IzdÕrâbÕn sonu yok sanma; bu âlem de geçer. -Neyzen Tev-fik18

Y/693-6: AltÕncÕ dosya “L ve M” harflerini içerir. “L-A” ile baúlamakta,

“M-Ü” ile sona ermektedir.

BaúÕ: (1) Mütevveffâya rahmet, gammaza la’net!-Yavuz Sultan Selim Sonu: (154) Laf anlayan beri gelsin.

Y/693-7: Yedinci dosya “N, O ve Ö” harflerini içermektedir. “N-A” ile

baúlamakta, “Ö-Z” ile sona ermektedir. BaúÕ: (1) Nâ-bedîd oldu gitti. Sonu: (196) Özrü kabahatinden büyük.

“O cürmün özri müúkildir ki kâmilden zuhûr eyler.”19

Y/693-8: Bu dosya “P, R ve S” harflerini kapsar. “P-A” ile baúlar, “S-A”

ile sonlanÕr.

BaúÕ: (1) Pabuç bulursa bayram eder! Sonu: (172) SazlÕk, samanlÕk!

Y/693-9: Dokuzuncu dosya, bir önceki dosyada baúlanmÕú olan “S”

har-fiyle devam etmektedir. “S-E” ile baúlamakta, “S-O” ile sonlanmaktadÕr. BaúÕ: (1) Sebât etmek.

Sonu: (62) Sobe: TulumbacÕlarÕn talimat verdikleri zaman toplandÕklarÕ yer.

Y/693-10: Onuncu dosyaya kadar alfabetik olarak gelen “Külliyât”Õn

bu-rada bir inkÕtâa u÷radÕ÷Õ görülmektedir. “S” harfinden sonraki kÕsÕm kütüp-hane kayÕtlarÕnda bulunmamaktadÕr. Onuncu dosyadan itibaren önce üst konu baúlÕklarÕ verilmekte20, tanÕmlar, ardÕndan söz konusu mevzûya dâir âyet, hadîs, Hz. Ali’nin ve bazÕ mutasavvÕflarÕn sözleri, yerli ve yabancÕ yazar ve úâirlerden alÕntÕlar yapÕldÕktan sonra ilgili atasözleri, deyimler vs. sÕralanmaktadÕr.

18 Neyzen Tevfik’in “Geçer” baúlÕklÕ úiirinin ilk mÕsraÕdÕr. Bkz.: Hilmi Yücebaú, Neyzen Tevfik ve

iirle-ri, (østanbul: Aka Kitabevi, 1961), s. 179.

19 ùeyh Gâlib’e ait bir gazelin matlaè beytininin ikinci mÕsraÕdÕr. Beytin tamamÕ úu úekildedir: Egerçi gÿne gÿn miónet erÀõilden ôuhÿr eyler

O cürmüñ èöõri müúkildir ki kÀmilden ôuhÿr eyler

Bkz.: Naci Okçu, eyh Gâlib (HayatÕ, Edebî Kiilii, Eserleri, iirlerinin Umûmî Tahlîli ve DîvanÕn

Tenkidli Metni) (I-II), (Ankara: Kültür BakanlÕ÷Õ YayÕnlarÕ, 1993), c. II, s. 561 (71. gazel.)

20 Atasözlerini konularÕna göre kümelendirerek bir araya getiren çalÕúmalardan bazÕlarÕ için bkz.: Hasan Çekli, Mehmet Dobada, AtalarÕn Dilinden, (Samsun: Vilâyet MatbaasÕ, 1945.) (Eserin birinci kÕsmÕn-da (ss. 9-104) atasözleri, alfabetik olarak sÕralanmÕú; ikinci kÕsmÕnkÕsmÕn-da (ss. 105-162) ise konularÕna göre tasnif edilmiútir); Selim Kurnaz, KonularÕna Göre Seçme Türk Atasözleri, (østanbul: Emek YayÕnlarÕ, 1962); øsmail Hilmi Soykut, Türk Atalarsözü Hazinesi, (østanbul: Ülker YayÕnlarÕ, 1974.) Mustafa Ni-hat Özön de eserinin sonuna, atasözlerini konularÕna göre sÕnÕflandÕrdÕ÷Õ bir indeks eklemiútir. Bkz.: Mustafa Nihat Özön, Türk Atasözleri, (østanbul: ønkÕlap Kitabevi, 1956), ss. 315-340.

(9)

10. dosya 167 sayfadan oluúmaktadÕr. 1. sayfada “Allah-Din (TanrÕ, Ya-radan, Yaradana Îmân) (øtikâd, An’ane) (ønanç, Gelenek) baúlÕklarÕ verilmiú-tir. s. 1-63 arasÕ konuya dâir çeúitli alÕntÕlarda bulunulmuútur. s. 64’te ise; “Türklerin inanç (itikâd) bahislerindeki ince ve derin anlam ölçüleri, aúa÷Õda sÕra ile gösterilen atasözlerinde, mesellerinde, taèbîrlerinde, hiç ölmez, canlÕ birer levha hâlinde belirir, durur.” denildikten sonra “Allah” lafz-Õ Celîl’i ile baúlayan sözlere yer verilmiútir. Bu kÕsÕmdan sonra gelen konu baúlÕklarÕ úu úekildedir:

øbâdet, kulluk, duâ, tâat, namaz, oruç, âbid, zâhid, zühd, takvâ (s. 121), Kaza ve kader (s. 123), Tevekkül, teslîm, rÕzâ (s. 132), Tövbe (s. 141), KÕs-met, nasîb, üleú, kanâat, hisse, pay, behre (s. 144), Dünya devleti, devlet kuúu, baht, ikbâl (s. 147), Âdet, görenek (s. 160), ùükür, úükrân (s. 162), Dünya ve âhiret (s. 164), Gayb (s. 167).

Y/693-11: 60 sayfadÕr. Âlim, ilim, maârif, marifet, vukûf (s. 1), Akl, âkil

(s. 23), Hikmet (s. 31), Hocaya hürmet (s. 36), Kitap (s. 37), ømtihân, tecrübe (s. 38), Terbiye (s. 41), Haddini bilmek (s. 48), Ö÷üt, nasihat (s. 50), øbret, ders (s. 55), UyanÕklÕk (Teyakkuz, intibâh) (s. 58), Çekinmek, sakÕnmak, korunmak (s. 59).

Y/693-12: 84 sayfadÕr. ønsânî ve ahlâkî konular: Cân, rûh (s. 1), Hayat,

mevcûdiyyet (s. 2), Medeniyet (s. 3), Büyük, büyüklük (s. 15), Ahlâk (s. 16), øffet, namus (s. 18), Hayâ, hicâb (s. 22), Edeb (s. 29), Gönül, kalp, kalb-i selîm (s. 32), Fazl, fazîlet (s. 35), østikâmet, do÷ruluk (s. 39), Hilm, mülâye-met (s. 41), øhsân, mürüvvet, nimet (s. 43), øtâat (s. 46), Hüsn-i niyet (s. 48), SÕr, esrâr (sÕr saklamak) (s. 49), Sulh, müsâlemet (s. 51), Hâlden anlamak (s. 53), SabÕr ve tahammül (s. 54), Selâmet (s. 58), Ahd, va’d, vefâ (s. 59), Nezâfet (temizlik) (s. 61), GÕpta, imrenmek, özlemek (s. 62), Kötülü÷e mukâbil iyilik (s. 63), Af (s. 64), Vicdân (s. 70), øyi ve iyilik (s. 73), Yüz suyu dökmek (ùefâat, ricâ, minnet) (s. 76), Muâvenet, müzâheret, yardÕm (s. 78), Himmet, uluvv-i himmet (s. 82), And, kasem, yemin (s. 83), Ebrâr (Özü sözü do÷ru olma) (s. 84).

Y/693-13: 200 sayfadÕr. ødârî, ictimâî, fikrî konular: Cemiyet, ittihâd

(Topluluk, birlik) (s. 1), Kanûn, yasa (s. 3), Hükûmet, siyâset (s. 6), Baúkan, reis (s. 10), Tebaa, zimmî (s. 11), Kuvvet (s. 12), AlÕúma, alÕúmaklÕk, ülfet, ünsiyet (s. 16), Dost, muhib, yâr, âúinâ, ihvân (s. 17), Musâhabe, konuúma (s. 22), TanÕúmak (s. 25), DanÕúmak, müúâvere (s. 26), Hak ve adâlet (s. 29), Düúünce, düúünmek (s. 35), Tedbîr, idâre, dirâyet (s. 37), Himâye, arkalama (s. 39), Uzlaúmak, uyuúmak, arada uygunluk hâsÕl etmek (s. 40), øktidâr (s. 41), Meslek, sîret (s. 42), KÕyâs-Õ nefs (s. 43), Müdârât (s. 45), Mücâzât (s. 46), Mükâfât (s. 47), Âhiret kardeúli÷i (s. 48), KÕyâs, mukâyese, muvâzene, ölçü, tartÕ (s. 49), Muvaffakiyet, baúarÕ (s. 50), Arzu, istek, ra÷bet (s. 51),

(10)

Kabiliyet, isti’dâd (s. 53), Nutuk, úiir (s. 55), Türk Halk EdebiyatÕ (s. 61-188)21, Müsâvât, beraberlik (s. 189), Taèvîz, karúÕlÕk, mukâbele bi’l-misl; eúiyle, benzeriyle karúÕlamak (s. 193), Evlenme, evlilik (s. 194), Do÷um (s. 198), Ortaklaúa, harîfâne (s. 199), KadÕ, kadÕlÕk (s. 200).

Y/693-14: 59 sayfadÕr. øktisâdî, zirâî, ticârî, mâlî ve sÕnâî bahisler (s. 1),

Ticâret (s. 2), Sanat (s. 3), Tutum, biriktirme (s. 4), Kredi (s. 6), Para (s. 7), Mal, metâ (s. 9), Zenginlik ganîlik (s. 10), ÇalÕúmak ve kazanmak (s. 11), KÕtlÕk (s. 14), Ata, aile (s. 15), KadÕn (s. 17), Koca (s. 19), O÷ul (s. 20), KÕz (s. 21), Evlâd (s. 25), Kardeú (s. 26), HÕsÕm, akraba (s. 27), Aile, belde, úehir (s. 28), ùahÕs de÷eri ve üstünlükleri (s. 29), Soy sop, asâlet, necâbet (s. 31), Eú, akran, küfv (s. 34), Ehliyet (s. 35), ùehvet (s. 36), Benlik, kendine gü-venmek (s. 37), Nefsini düúünmek (s. 39), Nefse hâkimlik, kendini bilmek (s. 40), Huy, fÕtrat (s. 42), Yi÷itlik, erlik (s. 43), Mertlik (s. 45), DelikanlÕ, delikanlÕlÕk (s. 46), Cesâret, úecâat (s. 47), A÷ÕrbaúlÕlÕk (s. 48), Rakîb, rekâbet (s. 58), Riyâzet, nefsini kÕrma (s. 59).

Y/693-15: 40 sayfadÕr. Türklerin de÷er verdi÷i úeyler; vakit, fÕrsat,

za-man, mevsim, gün, rüzgar, hengâm, ahd, devrân, dehr (s.1), øhtiyât, basîret, hazm (s. 4), Sükût (s. 5), ønsâf (s. 7), Orta hallilik (s. 8), ø’tidâl (s. 9), Ye-mek, içmek (s. 10), Dikkat, ihtimâm, tecessüs (s. 11), Gençlik (s. 12), Sa÷lÕk, esenlik (s. 13), At (s. 15), Silah (s. 16), Savaú (s. 17), Çabukluk, çeviklik (s. 18), Vazife, görev (s. 19), Ciddiyet (s. 21), Do÷ru söz (s. 23), Konuk, misafir (s. 24), Ça÷rÕ, davet (s. 25), Emniyet, i’timâd, inanma (s. 26), Sadâkat (s. 27), Azim, sebât, kanâat (s. 28), Cömertlik, el açÕklÕ÷Õ (s. 29), Ferâset, idrâk (s. 31), Tok, tokluk (s. 34 ), Medh, övmek (s. 35), Ün, úan, úöhret, nâm (s. 37), Terakkî etmek (s. 38), Hüsn-i zan (s. 39), Mürúid, irúâd eden, do÷ru yolu gösteren, îkâz eden (s. 40).

21 Bu kÕsÕm, Türk halk bilimi üzerine yaptÕ÷Õ çalÕúmalarÕyla tanÕnan Macar Türkolog Ignács Kúnos’un 1925 yÕlÕnda Türk Halk EdebiyatÕ adÕ ile yayÕmlanan eserinin 13-175. sayfalarÕnÕ içermektedir. Dos-yanÕn 180-188. sayfalarÕnda ise; Veled Çelebi’nin Ignács Kúnos hakkÕnda yazdÕ÷Õ ve ilgili eserin baúÕ-na konulan “takriz” yer almaktadÕr. Bkz.: Ignács Kúnos, Türk Halk EdebiyatÕ, (østanbul: Yeni Matbaa, 1925), ss. 13-175. (Veled Çelebi’nin yazÕsÕ için bkz. ss. 3-11). Eser, günümüz harfleriyle, dipnotlar ve sonuna eklenen bir dizinle birlikte yayÕmlanmÕútÕr. Bkz.: Ignács Kúnos, Türk Halk EdebiyatÕ, Yay. Haz. Tuncer Gülensoy, (Ankara: Akça÷ YayÕnlarÕ, 2001.) SayÕn Gülensoy’un yayÕnÕnda, eserin baúÕn-da yer alan ve Veled Çelebi’ye ait olan “takriz” bulunmamaktadÕr.

Hüseyin Görbil eserinde, Macar bilim adamÕ Ignács Kúnos ile pek çok defa görüútü÷ünü belirtir: “Bi-rinci cihÀn óarbinden ãoñra da yine østanbul’a gelip gitmiú olan Doútor Úunoú ile ben de defalarla gö-rüúmüú idim. Kendisi tÀm bir Türk úekil ve seciyeli MacardÕ. Türkleri ve Türkçeyi pek severdi. 18 lisÀn bilirdi, 14’ünün edebiyÀtÕna haúúÕyla vÀúÕfdÕ. østanbul’a ilk geliúinde, Müníf Paúa, Muèallim NÀcí, Muèallim Feyøí Efendilerle ve díger õevÀtla naãÕl ùanÕúdÕàÕndan, bilòÀããa Mu’allim NÀcí’den Türkçe aldÕàÕ derslerden çoú memnuniyet ve minnet duyduàundan teúekkürlerle baósederdi. Türk ve Türkmen yaylalarÕnda yapdÕàÕ tedúíú seyÀóatlerini ve bu eånÀda gördügü misÀfirperverlikleri bahåede ede tüketemezdi.” Bkz.: Hüseyin Görbil, “Atalarsözü KülliyâtÕ,” 1. Dosya, Giriú kÕsmÕ, (dipnot), s. 37/2.

(11)

Y/693-16: 64 sayfadÕr. Türklerin sevdi÷i úeyler; aúk, sevgi, muhabbet (s.

1), Güzellik, cemâl (s. 14), Taze, tazelik (s. 16), Yeni, yenilik (s. 17), HatÕr, ziyâret, Õyâdet (s. 18), TatlÕ dil, güler yüz (s. 19), Alçak gönüllük (s. 20), SÕla-i rahim (s. 22), Yurt düúkünlü÷ü (s. 23), østi÷nâ, ferâgat, el çekmek (s. 25), HazÕr cevaplÕk (s. 26), Seyâhat (s. 27), Sürûr, sevinç (s. 28), Zarâfet, nezâket, incelik (s. 29), Nizâm, intizâm, düzgünlük, âhenk (s. 30), Haber almak, istihbâr etmek, duymak, iúitmek (s. 31), Teúbîh, istiâre (s. 32), Kinâye, taèrîz, îhâm ve tevriye (s. 33), Cinâs (s. 40), Mizah, latîfe, úaka (s. 42), Hiciv, hezl, istihzâ, alay, e÷lence (s. 46), Remz (s. 48), Kâhinlik, falcÕlÕk (s. 49), Mani (s. 51), Ninni (s. 53), Türkü (s. 54), A÷Õt (s. 55), Bilmece, lugaz, muammâ (s. 57), FÕkralar (s. 61), Taèbîrler (s. 62), Tekerleme (s. 63), Dilekler, ilençler (s. 64).

Y/693-17: 83 sayfadÕr. Türk’ün acÕdÕ÷Õ ve acÕlÕk duydu÷u úeyler; ölüm (s.

1), Dert, a÷rÕ, sÕzÕ (s. 3), Belâ, musîbet, âfet (s. 4), Deli, delilik (s. 5), Gam, tasa (s. 7), Öksüz, yetim (s. 8), Feryâd, figân (s. 9), Göç (s. 10), Gurbet (s. 11), Fakir, fakirlik (s. 12), Aç, açlÕk (s. 14), Bekleme, intizâr (s. 16), ÇÕplak, çÕplaklÕk (s. 17), AçÕk, açÕklÕk (s. 18), ZayÕf, zayÕflÕk (s. 19), HasÕm, düúman (s. 20), AtalarÕmÕzÕn be÷enmedi÷i ve hoúlanmadÕ÷Õ úeyler; iúret (s. 22), Gazab (s. 23), HÕrs, tama’, aç gözlülük (s. 24), Tûl-i emel (s. 25), Öç, inti-kam (s. 26), Kin (s. 28), ønat (s. 29), øsraf (s. 30), Cenk, çekiúmek (s. 32), Sertlik, kabalÕk (s. 34), AúÕrÕlÕk, serkeúlik (s. 35), Kibir, azamet, gurur (s. 37), Ö÷ünmek (s. 40), øyili÷i baúa kakmak, minnet (s. 41), Câhil, câhillik (s. 43), BoúlayÕcÕlÕk, ihmâl (s. 44), Tembellik, üúengeçlik, atâlet (s. 45), DalgÕn, dalgÕnlÕk (s. 46), AhmaklÕk, budalalÕk, bönlük (s. 48), Sövüp saymak, küf-retmek (s. 50), AyÕplamak, zemm, dedikodu (s. 51), Boúbo÷azlÕk, gevezelik (s. 53), Acele, telaú (s. 54), KurnazlÕk (s. 56), Görgüsüzlük (s. 57), Cimrilik, pintilik (s. 58), Vehim, vesvese (s. 59), Korku, korkaklÕk (s. 60), Borç, ba-takçÕlÕk (s. 61), Ekúi yüzlülük (s. 62), Boú yere çalÕúmak (s. 63), Hafif meú-replik (s. 64), Zebûn-küúlük (âcizi ezmeklik) (s. 65), Nefse hÕyanet, nefse zulm (s. 66), Ümitsizlik, ye’s (s. 67), Yolsuzluk, usûlsüzlük (s. 68), Can sÕkÕcÕ úeyler (s. 69), Pisbo÷azlÕk, oburluk (s. 70), Haddini bilmemek (s. 72), Dönmek, de÷iúmek (s. 73), Halt etmek, katÕp katÕútÕrmak, meze etmek (s. 75), Eúeklik yapmak (s 76), Taassub-Õ câhilâne (s. 77), Mat olmak, ma÷lûb olmak, yenilmek (s. 81), Dirî÷, esirgeme (s. 82), Kalp kÕrmak, gönül incit-mek (s. 83).

Y/693-18: 107 sayfadÕr. AtalarÕmÕzÕn yerindi÷i ve i÷rendi÷i úeyler;

kem-lik, kötülük (s. 1), Zulüm, gadr (s. 3), HÕrsÕzlÕk (s. 5), Yalan, yalancÕlÕk (s. 6), HilekârlÕk (s. 7), Rüúvet (s. 10), øftira (s. 12), GÕybet (s. 13), GammazlÕk (s. 14), økiyüzlü, mürâî (s. 15), Müdâhane, dalkavukluk (s. 19), Nankörlük (s.

(12)

20), Cezâ (s. 21), Suç, kabahat, kusur, ayÕp (s. 22), Âsîlik, günâhkârlÕk (s. 23), Emânete hÕyânet (s. 24), Hevâ, heves (s. 26), Aldanmak, aldatmak (s. 27), Dilencilik (s. 28), U÷ursuzluk, bereketsizlik (s. 29), AlçaklÕk, denâet, soysuzluk (s. 30), IzdÕrâb, azâb, eziyet (s. 31), Dedikodu (s. 32), Esir, kul, köle (s. 33), Bâzîçe, oyun, oyuncak, kumar (s. 34), Sarhoú, sarhoúluk, mest (s. 35), Yalan úahitlik (s. 36), østihkâr etmek, küçük görmek (s. 37), Kötü ahlâk (s. 38), Kötü niyet (s. 39), Kan dökmek (s. 40), Ya÷ma, zorla mal gasp etmek (s. 41), Çeúitli konulara dâir; bahane, mazeret, özür (s. 43), Azarlama, paylama (s. 45), Umut, ümit (s. 47), Yüz çevirmek (s. 48), Nedâmet, pi úman-lÕk (s. 50), ùikâyet, dert yanmak (s. 58), AçÕkgözlülük (s. 60), Bâdî, bâis, mûcib, sebeb, vesîle (s. 63), Garaz, maksat, hedef (s. 64), Gizli, saklÕ, hafî (s. 65), Tesir etmek (s. 67), Ekti÷ini biçmek, etti÷ini bulmak (s. 68), Bahar (s. 69), Devâ, dermân, ilaç (s. 70), Ah vah etmek (s. 71), Unutmak, nisyân (s. 72), Geçmiú, mâzî (s. 73), Tenkit (s. 74), Zevk (s. 75), Bâkî, bekâ, fânî, fenâ (s. 76), KÕrÕklÕk, kÕrÕlma, inkisâr (s. 77), Hayret, taaccüb, úaúmak (s. 78), Yem borusu (s. 79), Çok yaúamak (s. 80), Üzerine alÕnmak (s. 81), HapÕ yutmak, iúi bitmek (s. 82), Burun kÕrÕlmak, burun sürtülmek (s. 83), KimyayÕ bulmak (s. 84), Müúkil, müúkilât, mâni’ler (s. 85), Sakal, lihye, rîú (s. 86), Yol gösterici, kÕlavuz (s. 87), ÂkÕbet, encâm, son (s. 88), Sûfî, tasavvuf (s. 91), Yuf, hayf, yazÕk, heyhât vesâire (s. 92), Zarar, ziyân, hasar (s. 93), Baú e÷mek, yalvarmak (s. 94), So÷uk, so÷ukkanlÕ (s. 95), Âb-Õ hayât, âb-Õ bekâ (s. 97), Naz, úive, iúve (s. 99), ÂúÕk, meftûn, üftâde (s. 100), Tasavvur, tasar-lama (s. 102), Taèbîr, te’vîl (s. 103), Harem, tahrîm, men’ (s. 104), Su’âl, mes’ûl, mes’ûliyyet (s. 105), Çocuk, çocukluk (s. 106), Asabiyet (s. 107).

Y/693-19: 25 sayfadÕr. 1. sayfada “Hayvanlara Dâir” baúlÕ÷Õndan sonra

“Hayvanlara dâir olan atasözleri ile meseller, taèbîrler, kinâyeler, teúbîhler hep birer iúâret, remizdirler. BunlarÕ yerlerinde gösterdik, îzâh ettik.” denil-mektedir.

Burada bahsi geçen hayvan adlarÕ sÕrasÕyla úu úekildedir: At, fil, tay, de-ve, öküz, inek, koyun, kuzu, keçi, eúek, sÕpa, katÕr, arslan, ayÕ, kaplan, ger-gedan, kurt, çakal, sÕrtlan, köpek, tilki, maymun, sansar, horoz, tavúan, ta-vuk, kaz, ördek, hindi, güvercin, kÕrlangÕç, kumru, keklik, çil, bÕldÕrcÕn, ser-çe, sülün, kedi, fare, köstebek, çekirge, ankâ, kuú, papa÷an, karga, baykuú, tavus kuúu, deve kuúu, leylek, saksa÷an, boru kuúu, kartal, akbaba, úahin, do÷an, çakÕr, çaylak, çay kuúu, çalÕkuúu, leylek, turna, toy, arÕ, karÕnca, si-nek, sivrisisi-nek, at sine÷i, bit, pire, tahtakurusu, ateú böce÷i, kurt, sülük, yÕ-lan, akrep, çÕyan, kÕrkayak.

(13)

Y/693-20: 318 sayfadÕr. Bu dosyada Fâik Reúâd’Õn Külliyât-Õ Letâif22 ’in-den derlenmiú fÕkralar yer almaktadÕr. 1. sayfada “Atalarsözü KülliyâtÕ, Me-selleri, ùevâhidi, ÎzâhlarÕ, FÕkralarÕ” baúlÕ÷Õ bulunmaktadÕr. Her sayfada bir fÕkranÕn yer aldÕ÷Õ bu dosyanÕn 2. sayfasÕndaki ilk fÕkra “Kelin ilacÕ olsa evvelâ kendi baúÕna sürer.”; 318. sayfada yer alan son fÕkra ise “Ziftlenmek” baúlÕ÷ÕnÕ23 taúÕmaktadÕr. Hüseyin Görbil, derledi÷i fÕkralarÕ Fâik Reúâd’Õn eserindeki sayfa numaralarÕyla birlikte vermiútir.

2. Eserin “Ön söz”ü ve “Giri (Medòal)” Ksmnn Ba Tarafndan Bir Bölümün Tam Metni

Burada Hüseyin Görbil’in, eserinde takip etti÷i yol ve yöntemi anlattÕ÷Õ, kendisinden önce atasözleriyle ilgili yazÕlan eserlerden alÕntÕlar yaparak bun-larÕ de÷erlendirdi÷i ve kendi çalÕúmasÕnÕ onlardan farklÕ kÕlan yönleri, ata-sözlerine dâir bundan sonra neler yapÕlabilece÷iyle ilgili görüúlerini belirtti÷i “Ön söz” ve ardÕndan gelen “Medòal” kÕsmÕnÕn baú tarafÕnÕ, tam metin hâ-linde sunmanÕn faydalÕ olaca÷ÕnÕ düúünüyoruz.

Ön Söz24

“/1/ Türk atasözleri çoú eskidir ve o nisbetde de önem ve degerlidir. Üzerlerinden zamÀnlar geçtikçe ve óayÀt úarùlarÕna üstün uyàunluúlarÕ bu ãÿretle denemelerle de añlaúÕldÕúça degerleriniñ yüksek ölçüsü, ùabíèatÕyla úat úat artmÕú ve artmaútadÕr.

Bizim atasözlerimiz ve meåellerimiz gibi, taèbír ve ÕsùÕlÀólarÕmÕzla istièÀrelerimiz, cinÀslarÕmÕz, kinÀyelerimiz, tekerlemelerimiz, nüktelerimiz, dileklerimiz, ilenç(bedduèÀ)lerimiz, óattÀ bunlarÕñ úevÀhidi, mü´eyyideleri ve taúviyeleri bÀbÕnda -yerli yerinde èarz ve irÀ´e ettigimiz- fÕúralar bile hep ayrÕ ayrÕ, birer deger, hem de inceden inceye pek derin ve úuvvetli birer maènÀ, maømÿn, nükte ve óikemler ùaúÕrlar.25

***

22 Bkz.: Fâik Reúâd, Külliyât-Õ Letâif, (østanbul: Sancakciyân MatbaasÕ, 1328.) Külliyât-Õ Letâif’in alt baúlÕ÷Õ úu úekildedir: “Birçok latîf, hoú-âyende, gülünç ve iúitilmemiú fÕkralarÕ hâvî ve úimdiye kadar emsâli görülmemiú sûrette mükemmel letâif mecmûasÕdÕr.”

23 Bu baúlÕklar Hüseyin Görbil tarafÕndan verilmiútir. Eserin orijinalinde fÕkralarÕn baúlÕ÷Õ bulunmamak-tadÕr. ølk fÕkra için bkz.: Fâik Reúâd, Külliyât-Õ Letâif, s. 9; son fÕkra için bkz.: s. 917.

24 Metinde geçen Hüseyin Görbil’e ait dipnotlar (H.G.) úeklinde gösterilmiútir. KullanÕlan noktalama iúaretleri hususunda metne sÀdÕk kalÕnmÕútÕr.

25 èArablar bizim úullandÕàÕmÕz atasözleri, meåeller ve taèbírler yerine yalñÕz (bintü’l-fikr) tavãífinde bulunurlar ki bundaki añlayÕú ve añlatÕú inceligi de meydÀndadÕr. “ëurÿb-Õ emåÀl erbÀb-Õ fehm ve iõèÀn için írÀd edilir. -ømÀm èAli.” EnvÀrü’l-Edeb, s. 35. (H.G.)

(14)

Atasözü doàrudan doàruya nasíóatdÕr, ögütdür. Her baúÕmdan bunlarÕñ özünde óikmet ve èibret doludur.

ëarb-Õ meåeller, taèbírler, ÕsùÕlÀólar, kinÀyeler, cinÀslar, istièÀreler, nükte-ler, tekerlemeler vesÀire ise hep baúúa baúúa añlamlarla, örneklerle bizi uyandÕrÕr, ilgilendirir, üzerlerinde çekici bir sevdiricilikle döner durur.

øúte bu sebebledir ki, biz bütün bunlarÕ, ancaú derledikleri ùopladÕúlarÕ, gösterdikleri, fikir, terbiye, edeb, óayÀ, óikmet, irúÀd, íkÀô, intibÀh, iótiyÀù, baãíret, èibret, tedbír, aòlÀú, vaôífeye daèvet ve icÀbet, vefÀya, fedÀkÀrlÕàa ve iyilige teràíb, dostluàa iètibÀr, düúmanlÕàa, düúmanlara diúúat, kötülükden, münÀsebetsizlikden, uyàunsuzluúdan, isrÀfdan ictinÀb (saúÕnmaú, çekinmek) gibi óÀlleri; ve felÀketden úurtulmaú için ùutulacaú yollarÕ gösteren óareket ùarzlarÕ ile berÀber, bu uàurda edilecek ãabr ve taóammülleri, yerindeki yigitlikleri, erlikleri, merdlikleri /2/ bütün óayÀt boyunca uàranÕlmÕú muóaúúaú veyÀ muótemel óílelere, òudèalara úarúÕ alÕnacaú tedbírleri ve gerektiginde yapÕlacaú ikrÀmlarÕ, taãarruflarÕ, tevbíòleri, tekdírleri, tesellíleri, ögütleri, laùífeleri, nükteleri, úaúalarÕ, iúÀretleri, telmíóleri, kinÀyeleri, cinÀslarÕ, íhÀmlarÕ, alaylarÕ vesÀireyi … hep hep kendileriniñ taèalluú ettikle-ri baóiåleettikle-riñ çeúitlerine göre, iètibÀr gözüne alaraú terkíb ve tertíble taãnífe çalÕútÕú.26

ZírÀ èilimde olsun, fende, felsefede olsun çeúidli bilgileri bir araya topla-yÕp yÕàÕvermek pek büyük bir iú degildir. AãÕl büyük iú o bilgilerdeki uyarlÕàÕ, uyàunluàu ãÕraya düzene úoyaraú, birbirleriyle de uzlaúdÕraraú, baàdaúdÕraraú derli toplu bir varlÕú ve -tÀm maènÀsÕyla- gerçekden birer yararlÕú óÀline getirmekdedir. øúte ancaú bu ãÿretledir ki mütÀlaèada rÿóí birlik saàlanÕr. En saàlam ve esÀslÕ faydalar elde edilerek àÀyeye ulaúÕlmÕú olur.

Bu meåel ve taèbírleriñ tekerrür mÀhiyetinde bulunanlarÕ veyÀòud öyle görülebilecekleri de vardÕr. Nitekim bunlarÕñ baèøen lafÕôlarÕnda, óattÀ baèøen maènÀlarÕnda bile az çoú degiúiklikler, farúlar sezilebilir. LÀkin bütün bunlara raàmen çoú kerre de ögüt ve güdümlerindeki noútalarÕñ, mühimmeleriñ, nükteleriñ, ôarÀfetleriñ yine baúúa baúúa incelikler,

26 Bu ãÿretle yapÕlacaú taãnífde pek çoú tekerrrürler vukÿèa gelecek. Çünki èaynÕ meåel, taèalluú ettigi maènÀ, mefhÿm, elfÀô, èibÀre terkíbleri ve yine aynÕ cinsden olan dígerleriyle iltibÀs øarÿreti dolayÕ-sÕyla ayrÕ ayrÕ birúaç taãnífde daha gösterilmek gerekecek. MeåelÀ (Büyük Türk LuàatÕ)nda Óüseyin KÀôÕm Beg’iñ bi’ø-øarÿre iòtiyÀr ve taùbíú ettigi ùarzda olduàu gibi. (H.G.)

(15)

ler ùaúÕmalarÕna ve ùaúÕdÕúlarÕna baúarak bunlarÕ topyekÿn boúlayÕp atmaàa úÕyamadÕú. ùu úadar ki bu gibi tekerrürleri, yerlerinde maòãÿãan yapdÕàÕmÕz úayd ve iúÀretlerle göstermekden de geri úalmadÕú.

Atasözleri ile, êarb-Õ meåeller, taèbírler, ÕãùÕlÀólar, nükteler, tekerlemeler, cinÀslar vesÀire óaúúÕndaki bu düúünce ve taùbíúlerimiz belki de pek basíù ve sÀde gibi görünür. Fakaù híç de öyle degildir. BunlarÕ derleyip, ùoplayÕp, yerli yerine getirip uyàulayabilmek híç de úolay degildi ve úolay olmadÕ. Çünki biz, bunlarÕ bize göstermek, ögretmek úöyle dursun, eñ basíù bir örnek vere-bilecek úaynaúlardan da tamÀmen maórÿm idik. Bu maórÿmiyyeti ortadan úaldÕrabilmek, yoúsulluàu giderebilmek için, bütün àayretimizi, var úuvvetimizle, tedúíúe, tetebbuèa vererek; ancaú bu sÀyededir ki, bu eåeri vücÿda getirebildik.

Bugüne kadar derlenip ùoplanmÕú olan atasözleri, yalñÕz (elif-bÀ) ãÕrasÕna /3/ úonulup baãÕlmÕú... Bunlar taãnífden olduàu mertebe, íøÀódan, úevÀhidden de maórÿm, ùÕúlÕm ùÕúlÕm ãÕralanmÕú... BiõÀtihí óÀiõ olduúlarÕ engin deger ve önem -aãlí mÀhiyetleri ile mütenÀsib olmaú úöyle dursun, lÀkin èale’l-èÀde ãayÕlabilecek bir ãÿretde bile- híç de yorumlanmamÕú, óattÀ belirtilememiú, tertíbsiz, vaódetsiz, èÀdetÀ mevøÿèlarÕ hep birbirinden kopmuú, ayrÕlmÕú, daàÕlmÕú, yekdígerine yan baúan ãanki yabancÕ maènÀlar, mefhÿmlar, medlÿller, maømÿnlar óÀlinde úalmÕú ve bÕraúÕlmÕú...

ÓÀlbuki her atasözü, her meåel, birer òuãÿãí fikir ve maúãadÕ iótivÀ eder ki èaynÕ maúãad ve àÀyeye òÀdim bu gibi meåeller, parçalandÕúlarÕ, birbirin-den ayrÕ düúdükleri zamÀn, híç úübhe yoú, güzelliklerini, inceliklerini, baúlÕ-ca hedeflerini de aúmÕú ve úaúmÕú olurlar. BunlarÕ èumÿmí úÀèidelere baàlayaraú, taãníflere tÀbiè ùutaraú böylece híç úaúmadan amaçlarÕna ulaútÕrmaú pek øarÿrí ve pek yerinde bir gerekdi.

En úuvvetli ve degerli bir ögüt, bir óikmet, bir íúÀô, bir irúÀd teúkíl eden bir atasözünüñ yanÕnda, onuñla her hangi baúÕmdan bir münÀsebet, bir muvÀneset, bir irtibÀù degil, hemen hemen ùaban ùabana øÕd birer rÿó ve maènÀ ùaúÕyan meåelleriñ, taèbírleriñ -ictimÀè-Õ øÕddiyye úabílinden- ãanki güç zoruyla yan yana oturtturulmuú gibi, gülünç ve acÕúlÕ birer óÀl aldÕúlarÕ da görülürdü.

/4/ Bu ayúÕrÕlÕúlarÕ, eskilikleri, mümkün mertebe gidererek, meåelleri maènÀ ve rÿó vaódeti iètibÀriyle birbirlerine yaúlaúdÕraraú, tamÀmlayÕp uz-laútÕrabilmek, ve maúãad ve àÀyeniñ, derli toplu birer küllü oldurabilmek

(16)

emeliyle ortaya úoyduàumuz bu eåer, sÀdece, úuru bir úayd ve naúlden èibÀret úalmadÕ; èaynÕ zamÀnda atasözleriyle, meåellere, taèbírlere, ÕãùÕlÀólara, tertíb ve taãníflere vesÀireye müteèalliú ve mütedÀ´ir èilmí meùÀlibi de gözeterek saàlayacaú eñ kesin ve kestirim, ve eñ saàlam yollar-dan birini buldu ve bunu teåbít ile arøa da muvaffaú oldu, ãanÕrÕz.

***

Bir vaúitler teúkíl etmek isteyecegi bir (Encümen-i Edeb) ile baøÕ úÀèirlerimiziñ isim ve eåerlerinden bÀóiå bir (Tezkiretü’ú-ùuèarÀ) vücÿda getirmegi niyet etmiú ve ileri sürmüú olan úÀèir èAli Rÿóí Beg’den baóå ederken, RecÀèí-zÀde Ekrem Beg, Abdülóaú ÓÀmid Beg’e yazdÕàÕ bir mektÿbda27úöyle diyor:

“... Seniñ tercüme-i hÀl ile ùinÀsí ve ØÕyÀ manôÿmeleri Rÿóí Beg’e gön-derilmiú, lÀkin Rÿóí Beg o teõkireyi meydÀna getiremeyecek gibi görünüyor. Öyle bir Encümen-i Edeb teúkíl etmek úolay degil, güzelce bir úey olsun denirse güçdür. ÇalÕúmaú, düúünmek, uàraúmaú, yazmaú, bozmaú, yine yazmaú, aramaú, uãanmamaú ister ki o da bir rind-i sÀàar-keú-i lÀübÀlínin kÀrÕ degildir. -østanbul, østinye, 30 Temmuz 1300/11 A÷ustos 1884.-”

Bu ve beñzerleri eåerleri lÀyÕú olduúlarÕ degerlerle, önemlerle göz öñüne alÕp vücÿda getirebilmek için, hem tÀm ve kÀmil bir bilgiye, hem de o kemÀl ve bilgi ile mütenÀsib sonsuz bir ãabr ve àayrete iótiyÀc gerekecegini híçbir vaúit òaùÕrdan çÕúarmamalÕdÕr.

ÚÕsa bir devreye èÀid olacaú bir (Teõkiretü’ú-ùuèarÀ) için böyle pek ye-rinde didinmek gerekecegi yolunda ileri sürülen óaúlÕ endíúelerden ãoñra, elbette bizim -Atalarsözü KülliyÀtÕ- óaúúÕnda ben de bi’ù-ùabè, bugünden veyÀ yarÕndan iètibÀren, görülebilecek ve ikmÀli ise yeñiden yeñiye elde edilebilecek daha úadím, daha esÀslÕ, daha özlü ve cÀnlÕ eåer ve veåíúalarla úÀbil olabilecek eksiklik veya yañlÕúlÕklarÕñ itmÀm ve ikmÀli için úu mülÀóaôa ve müùÀlaèalarÕ úimdiden arø etmeyi bir borç ãayarÕm:

Nice èaãÕrlardan beri, aàÕzdan aàÕza dolaúa dolaúa, çalúana çalúana, /5/ devirlerden devirlere naúl ve tekrÀr edile edile gelmiú atasözlerimiziñ, meåellerimiziñ, taèbírlerimiziñ vesÀireniñ; bundan böyle, genç, aydÕn ve degerli bilginlerimiziñ bitmez, tükenmez, yÕlmaz, uãanmaz, ve yer yer, kütübòÀne kütübòÀne dolaúaraú, ãarf edecekleri emek ve enerjilerle, èazm ve iótimÀmlarÕ, daha esÀslÕ, daha cÀnlÕ, daha özlü, daha yararlÕ uãÿllerle,

(17)

lerle, derinden derine, inceden inceye yapacaúlarÕ gerekli araútÕrmalarla, ayÕúlamalarla, ùabíèí ve olàun seyirlerini taèkíb ede ede, daha ãÀf, ve özlü bir óÀle gelerek, atasözlerimiziñ, lÀyÕú ve müstaóaú olduúlarÕ tekemmül ve tekÀmüle ulaúacaàÕna úübhe edilemez.

Bu olàunlaúmaya ulaútÕrÕcÕlÕú yolunda bu eåeriñ de kendine göre bir izi, izciligi olabilirse ne mutlu!...

Óüseyin GÖRBøL Giriú (Medòal)

/6/ Türk atalarsözü, o úadar uzaú, o úadar derin bir mÀøíye mÀlikdir, ki bunlarÕñ hepsiniñ menúe´ ve görevlerini olduàu gibi bulup, geldigi gibi gös-terebilmek óÀlen imkÀnsÕzdÕr, denilebilir.

Türkler, dünyÀnÕñ üç büyük úÕùèasÕnda, tÀ Çin’den Avrupa’ya, Afriúa’ya úadar nice nice èaãÕrlardan beri, çeúitli beglikler, òÀnlÕklar, òÀúÀnlÕúlar, imparaùorluúlar úuraraú yükseldiler, ilerlediler; idÀresi ve irÀdesi altÕna aldÕúlarÕ illeri, geri bütün uluslarÕ da yer yer, yükselttiler, yer yer ilerletdiler.

øúte, böylece temÀsa geldikleri, ve birçoú baúÕmdan, durumdan; òuãÿsiyle ictimÀèí yaúayÕú baúÕmÕndan -úÕz alÕp vermek ãÿretiyle- içli dÕúlÕ olduúlarÕ bütün bu uluslara kendi atasözlerini, sevdire sevdire, sindire sindire yaydÕúlarÕ gibi, onlardan da, kendilerine uyàun gelen atasözlerini, êarb-Õ meåelleri, taèbír(sav)leri, tekerlemeleri, kinÀyeleri, cinÀslarÕ, istièÀreleri vesÀireyi hep aldÕlar, taãarruf etdiler. Saàduyuya (èaúl-Õ selím) baú vurulunca buña úübheler úalmaz.

Türk êarb-Õ meåellerine, yabancÕ ulus meåellerinden úarÕúmÕú ve úatÕúmÕú olduàunu Almanlar iddièÀ ve rivÀyet ederler, ki bu rivÀyet ne büsbütün ger-çeksizdir; ne de yanlÕúsÕz... Biraz önce de èarz ettigimiz gibi, Türk imparaùorluúlarÕnÕñ28 óükümrÀn olduklarÕ bunca èaãÕrlar içinde, Türkmen

èaúíretleriyle, èArab, Fars, Çerkes, Gürcü, Ázerí, Özbek, Kaúàir, Rÿm, Bulàar, äÕrp, Boúnaú, Arnavud, Ulaó, Macar, Tatar, Úazan, ÚÕràÕz, Uyàur vesÀire gibi, küçük, büyük bütün uluslarÕñ hep Türk atasözlerinden az çok ilhÀm alÕp verdikleri muhaúúaúdÕr, ki bu da uzun zamÀnlar bir arada geçiril-miú /7/ siyÀsí ve ictimÀèí óayÀt úarùlarÕnÕñ pek ùabíèí ve øarÿrí birer netícesi

(18)

ãayÕlabilir.29 øúte, bu, pek ùabíèí ve óaúíúí sebeblerledir, ki Türk atasözleri,

bugün öbür uluslarÕñ atasözlerinden hem daha çoúdur, daha güzeldir; daha düzgündür; daha zengindir, rengíndir, daha özlüdür; hem cÀna daha yaúÕndÕr, daha iyi, daha ince añlam ùaúÕrlar; hem de -öbürlerine nisbeten- gerçekden pek nezíhdirler. Bunlara úatÕlacaú daha baúka meziyetler, özellikler de var:

Çoú ve derinden düúündürücü, örnek verici, èibret aldÕrÕcÕ, göñül çekici olmalarÕ; hem de óikemiyyÀt, edebiyyÀt, aòlÀúiyyÀt ve èale’l-òuãÿã óamÀsiyyÀt (yaèní erlik, yigitlik, merdlik, óarb cesÀreti, azm ve metÀnet) baúÕmlarÕndan ise çoú zengin ve çok degerli bulunmalarÕdÕr.

***

ùübhesiz ki, atasözleri èörfüñ, èÀdetiñ (gelenegiñ) millí ve maóallí iótiyÀclarÕn ifÀdelerinden doàmuúdur. Bu iètibÀrla da, bunlar gerçekden “óikmet-i èavÀm”dÕrlar.

Bizim atasözlerimiziñ, baúúaca daha büyük önem ve degeri de, òalúÕñ doàru ve egri; iyi, kötü düúüncelerini, bize, olduàu gibi, göstermelerinde, felsefesiz, èakídesiz, úanÀatini, dilegini ve’l-óÀãÕl her istedigini, yine bize, apaçÕú, faúaù nezíh, sevimli, cÀõib birer vecíze úekil ve mÀhiyetinde añlatmalarÕnda ve belirtmelerindedir.

Òalú, atasözlerine öyle maèneví bir úuvvet ve ehemmiyet verir ki, ãÕúÕútÕàÕ herhangi bir iúinde, düúüncesinde, atasözleriniñ maènÀ ve óikemlerini, en úuvvetli ve tÀm yerinde birer (yardÕmcÕ óüccet) de ãayar.

MaúãadÕnÕñ óuãÿlüne, iúiniñ ãaàlanmasÕna, düúüncesiniñ gerçekligine, eñ ciddí ve en mükemmel bir delíl olarak úabÿl ve telaúúí ettigi bir atasözünü, dilegine de tÀm uyàun düúürdü mü deróÀl írÀd eder ve kendi kendine:

“øúte atalar da böyle demiú... Daha baúúa diyecegiñ úaldÕ mÕ?” diye àururlanÕr, úabarÕr.

/8/ ArtÕú, bu görüú ve gösteriúe úarúÕ onca aúar ãular daòi durmaú lÀzÕm gelir!...

Faúaù bu, böyle olmaúla berÀber, atasözlerimizden baèøÕlarÕ, pek nÀdir, pek úÀõ olaraú óikmete, óaúíúate, gerçeklige pek de uymaz veya uymayabi-lir; óattÀ, baèøen teøÀdlar da teúkíl eder:

...30

29 Biz böylece mülhem veya pek az bir úÕsmÕ tevÀrüd úabílinden ãayÕlabilecek atasözleriyle, meåellere teãÀdüf edip teåbít edebildikçe bunlarÕ da hep iúaretlerle göstererek ayÕrd etmege çalÕúdÕú. (H.G.) 30 Bu kÕsÕm Hüseyin Görbil tarafÕndan boú bÕrakÕlmÕútÕr.

(19)

Meåellerde olduàu gibi. Bu da bizim ôannÕmÕzca :

1. Aradan geçen uzun zamÀnlarda, bunlarÕñ aàÕzdan aàÕza naúilleri ãÕrasÕnda baèøÕ kelimeleriñ degiúmiú veya unudulmuú olmasÕndan;

2. AãlÕnda, êarb edildigi, iúÀret olunmaú istenildigi noúùa ve nükteniñ bu-gün tamÀmen bilinememesinden veyÀ, yerini bulamamasÕndan, ve bulduru-lamamasÕndan;

3. YÀòud, bugünüñ gerçek iótiyÀclarÕna inùibÀú ettirilememesinden, yÀòud belki de (1) ve (2) iúÀretlerdeki sebeblerle bunlarÕñ maúãÿd ve medlÿllerine bugün bi-óaúúÕn intiúÀl edilememesinden ileri gelmiú ãanÕlabilir.

Atasözleri, iótivÀ etdikleri óükmí gerçeklikler, taèalluú eyledikleri maènÀ úümÿl ve dereceleri iètibÀriyle, o úadar geniúdirler ki, bunlarÕ umÿmí hey´etleriyle, hep bir arada, inceler, eler, süzer de, mütÀlaèa ve te´emmül edersek, gerçekden pek büyük olan önem ve degerleri úarúÕsÕnda óayrÀn úalÕrÕz; úalmamaú da imkÀnsÕzdÕr.

Biraz yuúarÕda da -bi’l-münÀsebe arø ettigimiz vechile -atasözlerimiziñ içinde baèøen, Türk’üñ rÿóí óÀllerine, merdliklerine, yigitliklerine uymayan-lar da vardÕr; bunlarÕ Türk’üñ, burada teúríói gerekmeyen, soñ ve düúkün devirleriniñ, birer düúkünlük /9/ iúÀretleri ãaymak úÀbil olabilecegi gibi, bunlardan birçoàunu da, ØÕyÀ Gökalp’in beyÀnÕ gibi, úehrílere, millí èaleyhdÀrlarÕmÕza èaùf ve isnÀd da yerinde olabilir. Bu gibiler, öz Türk’üñ, öz malÕ degildir; èÀrÕøídir, maèlÿldür. Böyleleriniñ pek çoàunu híç úÀle, iètibÀr naôarÕna almadÕú, atdÕú; faúaù büyük úöhretlerle, aàÕzlarda çoú çalúananlarÕ úÕsmen aldÕú, aldÕú ammÀ bunlara da yerlerinde gereken iúÀret ve íøÀólarÕ yapdÕú.

***

Atasözleriniñ önemleri, degerleri óaúúÕnda úimdiye úadar pek çoú sözler söylenmiúdir. BunlarÕ, aúaàÕda ãÕralarÕyla, faúaù olduúça tafãílÀtÕyla, göster-dik. Bunlara dÀ´ir olan düúünce ve müùÀlaèalarÕmÕzÕ da, ãoñda ayrÕca èarø etdik.

Türkler ve atasözleri óaúúÕnda, eski ve yeñi bütün bilginlerimiziñ, neler düúünüp, neler söylediklerini, úÕsmen ve òulÀãaten veyÀ, baèøen de hemen hemen olduàu gibi, èaynen göstermegi eñ önemli bir ödev bildik. Bu ãÿretle bütün büyüklerimiziñ, atasözlerine dÀ´ir olan fikir ve telaúúílerini, geregi

(20)

gibi ögrenmiú olmaúla berÀber, atasözleriniñ añlamlarÕnÕ, ögütlerini, söz özlülük ve inceliklerini, ve bu sözleriñ maófaôalarÕ (úÕlÕflarÕ) demek olan lafÕô ve kelimelerdeki öz ve gerçek maènÀ ve nükteleri ve bunlarÕñ gütdükleri aãÕl maúãad ve amaçlarÕ da bütün deger ve önemleri ve bütün çÕplaúlÕúlarÕyla, apaçÕú görmüú ve taúdír etmiú olacaàÕz...”

SONUÇ

YapmÕú oldu÷umuz bu çalÕúma neticesinde ulaútÕ÷ÕmÕz sonuçlar úu úekil-dedir:

1. Hüseyin Görbil’in Atalarsözü KülliyâtÕ, Türk Tarih Kurumu Kütüpha-nesi Y/693 numarada kayÕtlÕdÕr. Mevcut hâliyle yirmi dosyadan oluúmakta-dÕr. Tesbit edebildi÷imiz kadarÕyla, günümüze kadar eser üzerinde herhangi bir çalÕúma yapÕlmamÕútÕr.

2. Eser, “Atalarsözü KülliyâtÕ” adÕnÕ taúÕmakla beraber, Hüseyin Görbil’in kendi ifâdeleriyle sâbit oldu÷u üzere “Atalarsözü, êarb-Õ meåeller, taèbírler, cinÀslar, kinÀyeler, tekerlemeler, dilekler, ilençler, nükteler ve bunlarÕñ úevÀhidi, mü´eyyideleri, taúviyeleri mÀhiyetindeki fÕúralar vesÀire”yi de kapsamaktadÕr.

3. Hüseyin Görbil, Külliyât’ÕnÕn Giriú (Medòal) bölümünde atasözleriyle ilgili eserlerin bir anlamda dökümünü sunmuú, bunlardan kÕsmî veya tam alÕntÕlar yaparak yer yer de÷erlendirme ve eleútirilerde bulunmuútur. Kendi dönemine kadar söz konusu alanda kaleme alÕnmÕú eser ve yazÕlarÕ bir arada sunmasÕ bakÕmÕndan, bu kÕsÕm önem arz etmektedir.

4. “Atalarsözü”, 1-9 arasÕ dosyalarda alfabetik olarak sÕralanmÕútÕr. “S” harfinde sona eren bu kÕsÕmda; atasözü, deyim vb. sözler sÕnÕflandÕrÕlarak ayrÕ bölümler hâlinde verilmemiú, karÕúÕk olarak sÕralanmÕútÕr.

5. 10-18. dosyalarda öncelikle üst konu baúlÕklarÕ bulunmakta, ilgili söz-ler bunlarÕn altÕnda verilmektedir. 19. dosya hayvanlarla ilgili “atalarsözü”ne ayrÕlmÕú, ilgili “sözler” hayvan adlarÕndan sonra sÕralanmÕútÕr. Son dosya, Fâik Reúâd’Õn Külliyât-Õ Letâif’inden derlenmiú fÕkralardan oluúmaktadÕr.

6. Külliyât’ta, verilen “sözler”i kuvvetlendirmek adÕna yerli ve yabancÕ úahÕslarÕn eserlerinden faydalanÕlmÕútÕr. KullanÕlan kaynaklar, kimi zaman úahÕs, kimi zaman eser isimleri verilerek belirtilmiútir. Âyet ve hadîslerin yanÕnda, âlim, mutasavvÕf, filozof, edebiyatçÕ ve úâirlerin vecîze, mÕsra, beyit ve úiirlerinden alÕntÕlar yapÕlmÕútÕr. øktibaslarda, kimi zaman eser adlarÕyla birlikte cilt ve sayfa numaralarÕ da belirtilmiútir. Söze zenginlik katmak üze-re türkü, mani vb. yanÕnda, Arap ve øngiliz hikemiyâtÕ ve atasözlerinden de yararlanÕlmÕútÕr.

(21)

Eserde adÕ geçen alÕntÕlarÕn, bilgece söylenmiú sözlerin yanÕnda sÕradan, rastgele laflara da yer verildi÷i görülür. Bu durum, Külliyât’Õn hacmini ge-reksiz yere arttÕrmakta; eserin, ismiyle çok da mütenasip olmayan sözlerle dolmasÕna neden olmaktadÕr.

KAYNAKÇA

Aksoy, Ömer AsÕm, Atasözleri ve Deyimler Sözlüü (I-III), Ankara: Türk Dil Kurumu YayÕn-larÕ, 1978.

---, Gaziantep AzÕ (I-III), østanbul: Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ, 1945. “Atasözü”, Türk Dili ve EdebiyatÕ Ansiklopedisi, c. I, s. 217.

Çekli, Hasan, DOBADA, Mehmet, AtalarÕn Dilinden, Samsun: Vilâyet MatbaasÕ, 1945. Dilçin, Dehri, EdebiyatÕmÕzda Atasözleri (I. Kitap), østanbul: Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ,

1945.

Elçin, ùükrü, Halk EdebiyatÕna Giri, Ankara: Kültür BakanlÕ÷Õ YayÕnlarÕ, 1981. Fâik Reúâd, Külliyât-Õ Letâif, østanbul: Sancakciyân MatbaasÕ, 1328.

Güney, Eflatun Cem, Folklor ve Halk EdebiyatÕ (Özellikleri, Sözlü Gelenekleri ve YazÕlÕ Örnekleri), østanbul: Milli E÷itim BasÕmevi, 1971.

Güvâhî, Pend-nâme (Öütler ve Atasözleri), HazÕrlayan: Mehmet Hengirmen, Ankara: Kültür BakanlÕ÷Õ YayÕnlarÕ, 1990.

øzbudak, Veled, Atalarsözü, østanbul: Devlet BasÕmevi, 1936. Kúnos, Ignács, Türk Halk EdebiyatÕ, østanbul: Yeni Matbaa, 1925.

Kurnaz, Selim, KonularÕna Göre Seçme Türk Atasözleri, østanbul: Emek YayÕnlarÕ, 1962.

Okçu, Naci, eyh Gâlib (HayatÕ, Edebî Kiilii, Eserleri, iirlerinin Umûmî Tahlîli ve

DîvanÕn Tenkidli Metni) (I-II), Ankara: Kültür BakanlÕ÷Õ YayÕnlarÕ, 1993.

Oy, AydÕn, Tarih Boyunca Türk Atasözleri, østanbul: Türkiye øú BankasÕ Kültür YayÕnlarÕ, 1972.

---, “Atasözü,” Türkiye Diyanet VakfÕ slâm Ansiklopedisi, c. IV, ss. 44-46. ---, “Halkiyat,” Türkiye Diyanet VakfÕ slâm Ansiklopedisi, c. XV, s. 367. Özön, Mustafa Nihat, Türk Atasözleri, østanbul: ønkÕlap Kitabevi, 1956. Soykut, øsmail Hilmi, Türk Atalarsözü Hazinesi, østanbul: Ülker YayÕnlarÕ, 1974. ùinasi, Durûb-Õ Emsâl-i Osmâniyye, østanbul: Tasvîr-i Efkâr, 1280.

Türk Atasözleri ve Deyimleri (I-II), østanbul: Milli Kütüphane BaúkanlÕ÷Õ, Milli E÷itim Ba-kanlÕ÷Õ YayÕnlarÕ, 2001.

Referanslar

Benzer Belgeler

kullanımında olduğu gibi, satım ilişkisine konu oluşturabilmektedir. O halde, bu açıklamalara göre, BK 182/I'de "satılan mal" kavramı ile ifade edilen satım

Savcılığı İnfaz Bürosunun tezkeresinde gereği için (1—İstanbul Belediye Başkanlığına, 2—Ticaret Odası Başkanlığına, 3—Sanayi Odası Başkanlığına,

Böylelikle tarihî gelişmenin bir ürünüdür hürriyet» (3). Bu sözler Marxist görüşün, determinizmi kabul ettiğini, zaruret ile hürriyetin ayniyetini ve insanın beden ve

Fakat gene yukarıdaki misâlde olduğu gibi, bizim fırtına sesi üzerine kalkıp kapıyı kapamamız veya temiz hava almak düşüncesiyle kapıyı daha da fazla açmamız, belli

Keza «komünist cemiyette de bir istihsal münasebeti olacağın­ dan, bu münasebete uygun bir hukuk nizamı da olacak demektir.» Zira, istihsal vasıtalarını, cemiyet adına

VAKA 1 — 1961 senesi ocak ayında, dövüldüğü ididasıyla An­ kara Mamak Karakoluna müracaat eden 39 yaşındaki A. G, kara­ koldan muayene için hastaneye gönderilir.

1933 den sonra Almanya'da iştira kuvveti yaratmak suretiyle yapılan finansman o zamanki şartlar altında mal ve hizmet arzım kısa bir zamanda artırdığından, nominal milli

İthal mallarına olan talepteki azalma, yurtiçi har- camalardaki azalmanın kıymeti ile marjinal ithal temayülünün çar­ pımına (— A G. Deflasyon, yurtiçi fiyat seviye­