N#,19ü
VEDİGÜN Sayfa 1Şükrü Saraçoğlu, yüzünün bütün hatlarile, parlak ve daima nikbin bakışlarile bir Ege çocuğudur.
ŞÜKRÜ İLE
BİR SAAT..
Yazan: H İK M E T FER İD U N ES
AY ATIMDA pek çok mü tevazı insanlar gördüm. Lâkin Bay Saraçoğlu kadar mütevaznna çok az rast ladım. Hakikaten tam mâ- nasile «İnsan» adam..
Adliye Vekili benim bir an sustu ğumu görünce:
— Zannederim; birer kahve daha içeriz.. Diyerek garsonu çağırdı..
İyi pişmiş kahvelerimizi yudumlar ken Vekile sordum:
— Üstadım, dedim.. Bütün bu ke sif resmî işlerin dışında hayatınız
na-Saraçoğlu Yedigün objektifi karşısında.
sil geçiyor?
—Bakınız, hepsini size anlatayım... Benim Bozdağında bir küçük evim var. Her sene bu resmî işlerle geçen günler den sonra şöyle orada 15 gün dinlen mek öyle zevkime gider ki..
Her şeyden uzak.. Ne evrak, ne kâ ğıt, ne kalem.. Ne teftiş.. Hattâ gitme den evvel, tam istirahat olsun diye Boz dağındaki evimden telefonu da çıkartı rım, öyle giderim.. Gider gitmez eski günlük elbiselerimi giyerim. Başıma bir
kasket, doğru köy kahvesine.,. Bu, ko ca çınar ağaçlı enfes bir kahvedir.. O- rada tamamile köylü olurum..
Köylüler beni görünce:
— Ooo... Derler, Saraçoğlu gelmiş. Orada artık Vekillik filân yok, köylü Saraçoğlu...
Köyden bahsederiz. Uzun uzun ko nuşuruz.
Hemen:
— Gelsin iskambiller... deriz, İskambiller gelir..
Sayfa 8 YEDİGÜNİT' No. 190
Cümhuriyet Türkiyesinde önce Maliye Vekili, şimdi de Adliye Vekili sıfatile çok değerler kazandıran, büyük hizmetler başaran Şükrü Sa-
raçoğlunun «Yedigün» ob je ktifi karşısında üç pozu
— Herhalde poker, briç filân oyna mazsınız sanırım?
Bay Saraçoğlu sevimli sevimli gül dü:
— Ne münasebet? Zaten ben ahçı iskambilini hepsine tercih ederim. Ah- çı iskambili oynarız.. Hem de lokumu na...
Lâkin iskambiller de görülecek şey lerdir... Her biri bilmem kaç senelik.. Kupanın kızı, lokumun papazı hepsi arkalarındaki işaretlerden belli... Köy lünün biri:
— Yoo.. Kâğıtları tanıyorsun.. Der. ö te k i:
— Tanımam, diye tutturur.. Bazan da dama oynarız... Öğleden sonra şöyle bir uzanırım..
Bozdağı, yaylâ havası, sükûnet.. Öğleden sonra, civardaki göle gide rim,.
Kocaman bir mavnam vardır. Ona nekadar köylü ahbabım varsa kadın erkek dolarlar.. Gramofon çalarlar, şar kı söylerler..
Onların eğlenmesi, beni eğlendirir, onların dinlenmesi beni dinlendirir..
Gölde işkembe ile paurya tutarız. İşkembe ile paurya nasıl tutulur bilir misiniz? Tele yahut ipe işkembeyi bağ lar, göle salarsınız.. Paurya işkembeye gelir..
Sonra evde toplanırız. Büyük birkaç karpuz keseriz. Köylülerle güle eğlene gramofon çalarız.. Köylü kızlarından biri meselâ şöyle bir şarkı öğrenmiştir:
«Kız neredeydin», «Baloda idim ana»
«Kız baloda ne yaptın?» «Dans ettim ana.»
Bununla köylüler zeybek oynarlar.. Evim onların evi gibidir. Okadar içli dışlıyızdır.
— Peki başka eğlenceleriniz üsta dım?..
— Çalışmak da bir eğlence değil mi? Fakat siz çalışmanın haricindeki zevk lerimi, eğlencelerimi soruyorsunuz.. Meselâ av...
Mütevazı, nazik Vekilin bir müddet de talebelik hayatından bahsettik:
— Evvelâ ne olmak istiyordunuz.. Herhalde Vekil, idare adamı değil sa nırım...
— Evet.. Katiyen... İlk arzum mü hendis olmaktı... Mektepte iken ve hat tâ şimdi de riyaziyeye bayılırım.. Riya ziye en sevdiğim dersti.
Bir türlü tabiiyat vesair derslere ri yaziye kadar ısınamamıştım. Mutlaka ve mutlaka mühendis olmak istiyor dum. En karışık riyaziye meselelerinin, en basit usullerle altından çıkıverirdim.
Bir hendese hocamız vardı. Ona fi kirlerimi açmıştım.
Kendisine:
— Hocam, ben mühendis olacağım., dedim.
O:
— Bırak oğlum., dedi.. Riyaziye fa kültesinden çıkınca riyaziye hocası olur sun.. Bizim memlekette mühendislik için saha yoktur...
Evet, o zaman mühendislik için saha
yoktu. İşleri biz yapmıyorduk. Ecnebi ler yapıyordu.. Vaziyet şimdiki gibi ol saydı tereddütsüzce mühendis olurdum.
Lâkin düşündüm.. O zaman hakika ten riyaziye hocamın dediği doğru idi. Mühendis olmaktan vazgeçtim. Mülki- yeye girdim.
— İlk memuriyetinizden kaç para al dınız.. İlk maaşınız?
— İlk maaşım beş altın lira idi.. Bu ilk kazandığım beş liranın sevincini hiç unutamam..
— Bu ilk maaşınızla ne yaptınız? — Bayram ağa isminde bir ahçıya talebeliğimden kalma borcumu vardim. 200 kuruş kadardı.. Sonra pul parası bulamadığımdan hâlâ şehadetnamemi alamamıştım. Para verip onu aldım. Tahsildeki kardeşime biraz yardım et tim.
— Çocuklarınızı nasıl yetiştirmek is tiyorsunuz?
— Liseyi bitirinciye kadar fikirleri ve meslek düşünceleri üzerinde kendim hâkim olmak istiyorum. Lisenin son sı nıflarında nasıl olsa birer meslek fikri kendilerinde tebellür edecektir. O za man da tabiî serbest bırakmak fikrin deyim.
— lptilâ halinde kullandığınız bir şey var mıdır?
— Belki çalışmanın kesafeti yüzün den olacak sigara ve kahveyi çok içe rim..
Şu edebiyat tuhaf şeydir.. Yine söz döndü, dolaştı, edebiyatta karar kıldı,
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi