• Sonuç bulunamadı

Kapıldım gidiyorum tiyatronun sularına

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kapıldım gidiyorum tiyatronun sularına"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NASIL YASIYORLAR

'<

Aileden gelen sanat tutkusu, iyi bir tiyatro eğitimi, iyi bir

oyunculuk kariyeri... Bunlarla avunup sırtüstü yatmak

mı? Zeliha Berksoy’u tanımayanlar

böyle*dupinebilirrfeanatçıyla yeni

misyonu ve yoğun yaşamı üzerine

Esmahan Aykol söyleşti

ZELİHA Berksoy, Bakırköy Belediye Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni. “ Asiye Nasıl Kurtulur?” ve “ Keşanlı Ali Destanı” gibi flaş oyunlardan sonra, ününü ve oyunculuğunu bir süre için ra­ fa kaldıran sanatçı, şimdi büyük bir mis­ yonu yüklenmiş, götürüyor.

“ Geçen yıl, Bakırköy Belediye Tiyat- rosu’na başlarken, kent kültürünü hal­ ka götürmenin gerekliğine inanıyordum. Çünkü, anık halkımız büyük bir açlık içinde sanat istiyor. 80 sonrası yaşadığı­ mız kültür erozyonundan sonra, bütün sanatçıların görevi çağdaş kültürü insa­ nımıza taşımak. Ben sanatçıyım, konser­ ler veriyorum, tiyatro yapıyorum... Ama, bir yıldır bu tarzda hiçbir şey yap­ mıyorum, artık başka bir misyonu gö­ türmek istiyorum.”

Bakırköy’de yapılacak bölgesel bir ti­ yatroyla bu misyon ne kadar gerçekle­ şebilir? “ Her şeyden önce, bu bölgesel bir tiyatro değil. Sanat bir yere gittiği za­ man, orası merkez olmak durumunda­ dır. Mesela Avignon, Fransa’nın en gü- neyindedir ama, Avignon Festivali ile Avrupa’nın merkezi olur. Kültür ve sa­ nat bölgeyi belirler ve kendisi orada merkezleşir. Ben, projeyi bu açıdan ele aldım ve planladım. Bakırköy’de yerle­ şik düzen bir tiyatro olacak, repertuvar oynayacak ve dışarıyla çok sıkı bağlar içinde çalışacak. Kısacası, kendi içinde çalışan değil, birçok tiyatrocuyla kucak­ laşan bir tiyatro yapacağız.”

Ya, İstanbul’un merkezlerinde yapılan tiyatrolar... Şehir ve Devlet Tiyatroları ve özel tiyatrolarda sergilenen oyunla­ ra ne demeli?

"İstanbul öyle bir halde ki, varoşlarla birlikte salkım saçak bir şehir görünü- mündeviz. Tamam, Taksim'de tiyatro

■ -Av.

“ Bir günümü

yaşamaya geceden

başlıyorum. Gece

yatmadan önce

ertesi sabah kalkar

kalkmaz hangi işe

saldıracağımı

planlıyorum”

yapılıyor ama, beni ilgilendiren kırsal kesim. Bir an evvel, kent kültürünü on­ lara ulaştırmak zorundayız. Tiyatro da bu iş için çok uygun, çünkü doğrudan insan insana diyalog içinde olan bir sa­ nat. Herkese kent kültürünü götürmek ilk söylendiğinde ütopya gibi gelebilir. Çok ideal, güzel bir şey ve emek verdi­ ğiniz zaman karşılığı da geliyor. Üstü­ ne düşmediniz mi, ilgilenmediniz mi ol­ muyor. Sahnelerin, salonun nasıl olma­ sı gerektiğinden tutun, her şeye mutla­ ka müdahale etmek, hemen yapılanma­

sını sağlamak gerekiyor. Biz işe başladı­ ğımızda, altyapısı dahil, elle tutulur hiç­ bir şey yoktu. Şimdi, oyunlar sahneliyo­ ruz, Güngören’de yapımı bitmiş bir ti­ yatro binamız var. Kısacası, çağımızın beklemeye tahammülü yok, ben de bir yıl içinde yapılabileceklerin en iyisini yaptım.”

Şimdi gönül rahatlığıyla, yapılabile­ ceklerin en iyisini yaptığını söyleyebili­ yor am.>. va her şey ters gitseydi? Oyun­ lara hiç izleyici gelmeseydi ne olacaktı?

“ Bu işe başlarken en kötü olasılıkları hesaba aldım. Sürekli başarısızlık kaydet- seydi de, iki yıl uğraşacaktım. Hayatım­ dan iki yılı ortaya koydum. Sanatçının çeşitli sorumlulukları var. Hele şu anda daha önce de dediğim gibi, korkunç bir kültür sefaleti yaşanıyor. Bilinçli, çağdaş bir oyupcu olarak benim birinci göre­ vim insanlarıma kültürü ulaştırmak. Kendi kristal küremin içinde kalıp, yal­ nızca zevk aldığım rolleri oynamak is­ temiyorum. Oynamak da bir hizmet ta­

bii, ama artık farklı bir yerden yaklaş­ mak gerekiyor. Binlerinin bunu yapma­ sı gerekiyordu, bu neden ben olmaya­ yım? Ne kaybederim diye düşündüm, en çok iki yıl. Nasıl olsa, sahneye çıktığım anda, gene sahnede olacağım.”

Sahne alışkanlığı denen şeye ne oldu? Oyuncuların sahne ile yaşadığı söylenir­ di, bu gerçek değil mi, yoksa Berksoy’- un yüklendiği misyon, her türlü özle­ min üstünde mi?

“ Sahneye çıkmak benim için büyük bir antrenman oluyordu. Mesela bu yüz­ den kilo aldım. Ama, özleyecek vaktim de yok. Bu misyona kendimi kaptır­ dım... Bir baraj düşünün, kapılarını aç­ tınız ve su akıyor, o suyu ancak yönlen­ direbilirsiniz, ama, durduramazsınız. Ya­ ni, ben bu işi artık dizginleyemiyorum.”

Dizginleyemiyor ama, sinirini bozan bir şeyler de olmalı mutlaka. “ Bürokra­ si. Hem, sadece sinirlerimi bozmakla kalmıyor, müthiş engel koyuyor. Soran­ lara, bundan sonra Himalayalar’da

tiyat-KAPILDIM

GİDİYORUM

TİYATRONUN

SU LA R IN H

(2)

SeraJha Bergsoy bir sahne kıyafetiyle

Ipera a rtisti

emiha Bergsoy

Sahne, soyunma odası, fulya İle çok küçük yaşlarda tanışmış Zeliha Berksoy. Dört yaşında da oyunculuk serüveni başlamış (üstte). Sanatçı Brecht çalışmalarını paylaştığı

Genco Erk a l’la

birlikte (üstte sağda).

apacağımı söylüyorum, çünkü ora- ürokrasi yok, sadece ormancılar ve olacağız. Sahnemizi yapıp, güzel gü-

yunlarımızı oynarız.”

liha Berksoy’un, misyonerliğe dö- n tiyatro serüveni ne zaman başla-'iyatroya, çok klâsik bir yanıtla, ço- ten başladım. Annem, Devlet Ope- nda sanatçıydı. O nedenle, ben de ıları izliyordum. Dört yaşımı gayet atırlıyo.rum, iyi bir tiyatro izleyici­ ni ve izlediğim oyunlardan çok et- irdim. Annemin görevi nedeniyle, n çocuk parkım, opera binası, ku- i, boyahaneleriydi. Prova araların- •n artistlerin kucaklarında dolaşır- Turgut Zaim, annemin çok yakın aşıydı, annem beni tonun odasına irdi, boya kalemleriyle resim ya­ rı.

'amlı kuliste oyun seyrederken, speare’in Yanlışlıklar Komedyası’- ilise çocuğu rolüne çıktım. Dört

yaşında sırtım sıvazlanarak çıkarıldığım tek oyundan sonra, Arthur Miller’in Ca­ dı Kazanı oyununda ilk kez sözlü bir rol aldım. Ankara Devlet Konservatuvarı’n- dan 19 yaşında mezun oldum. Aklım fikrim hep yurt dışına gitmekteydi. So­ nunda Berlin’e gittim ve iki yıl kaldım. Schiller Theatre’de reji asistanlığı yap­ tım.

1969 Haziran’ında döndüm ve 1970’de Ankara Devlet Tiyatrosu, be­ nim başrolünü oynadığım Asiye Nasıl Kurtulur? ile perdelerini açtı. Sonra, Dostlar Tiyatrosu’nda da Asiye’yi ve çe­

şitli oyunlar oynadım. Bu arada Brecht şansonlarına çok meraklı olduğum için, ilk Brecht konserini Alman Kültür Mer- kezi’nde 1970 yılında verdim. Şimdi ba­ kıyorum da, epey uzun, zahmetli bir iş yapmışım. Sonra bu bir gelenek haline geldi, İstanbul’da, Ankara’da Brecht konserleri verdim. Gene benim Brecht sevgimle ilgili olarak, 1979’da, Genco Erkal’la Brecht Kabare’yi ve arkasından da plak yaptım. Son olarak, Şehir Tiyat­ rolarında Keşanlı Ali Destam’nı oyna­ dım. 1974 yılında İstanbul Devlet Kon- servatuvarı’nda öğretim görevlisi olarak

işe başladım. Haftada 13-14 saat derse gi­ riyorum.”

Bakırköy Belediye Tiyatrosu, İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda ders saatleri arasında Zeliha Berksoy günlük hay îti­ ni nasıl yaşıyor?

“ Bir günümü yaşamaya geceden baş­ lıyorum. Gece yatmadan önce ertesi sa­ bah kalkar kalkmaz hangi işe saldıraca­ ğımı planlıyorum. Geceleri geçiştirme­ ce yaşıyorum. Çalışma masamın üstüne telefonu ve ertesi sabah edeceğim tele­ fon numaralarını koyuyorum. Renkli kalemlerle öncelik sıralarına göre çeşit­ li işaretler yapıyorum. Aşağı yukarı 15 gündür Bergman’ın Büyülü Fener diye

“ Bürokrasi sadece

sinirlerimi bozmakla

kalmıyor, müthiş

engel koyuyor.

Soranlara, bundan

sonra

Himalayalar’da

tiyatro yapacağımı

söylüyorum, çünkü

orada bürokrasi

yok”

bir kitabını okuyorum. Ruhuma teselli veriyor. Ingmar Bergmann, çok genç yaşta genel sanat yönetmenliğine başla­ mış, o yıllarda geçen olayları anlatı­ yor. Gece, Ingmar Bergman’la uyku­ ya dalıyorum... Sabah 07.00’de kalkıyo­ rum. Kalktığım zaman, hemen kendime çay koyuyorum. Ben kalktım diye kö­ peklerim çok seviniyorlar. İlk önce bi­ raz oturup sakinleşiyorum, ayılıyorum, demlenince çayımı içiyorum. Yarı bi­ linçli, geceden aldığım notlarıma bakı­ yorum. Hatırlama süresi bittikten son­ ra saatime bakıyorum, daha saat 07.30, 08.00’e geliyor, ‘Aman daha kimseye te­ lefon açılmaz’ diyorum. Tekrar oturu­ yorum, bir çay daha içiyorum. Gene sa­ ate bakıyorum, 08.00 olmuş bu kez, ‘Aman, artık kalksınlar canım, 08.00’de de kalkmalı bir insan’ diyorum. Sonra vazgeçiyorum, gene oturup, gazetemi okuyorum. 08.20’de ‘Tamamdır artık, kalksınlar’ diyorum. Özel arkadaşları­ ma, ya da tiyatroda idareci olarak çalı­ şan arkadaşlarıma söyleyeceklerime 08.20 telefonlarıyla başlıyorum. 09.00’- da da resmi dairelere saldırıyorum, fakat maalesef bizde mesai pek 09.00’da baş­ lamıyor. Yakaladıklarıma telefon ediyo­ rum. 09.30’da giyinmeye başlıyorum, 15 dakikada giyinip evden çıkıyorum ve şe­ hir maratonu başlıyor. İlk önce Konser- vatuvar’a, oradan da tiyatroya gidiyo­ rum. Yaptığımız inşaatlarla falan ilgile­ niyorum. Akşamüstü eve döndükten sonra, yemek falan yiyorum, arkasından gece telefon etmem gereken yerler olu­ yor. Saat 21.00 ile 23.00 arası bu telefon­ larla uğraşıyorum. Sonrj da, dediğim gi­ bi küçük not kâğıtlarımı yazıyorum, 01.00 gibi yatmaya çalışıyorum ve tek­ rar Ingmar Bergmann’la sohbete başlı­ yoruz. Hafta sonları da buna yakın bir tempoda çalışıyorum. Tek eksilen, Kon- servatuvar’daki ders saatlerim.”

9

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Second group consists of couples who were sent by the family law court for marital counselling (n=50) and the cont- rol group consists of persons who have no contact with a

TCMB parasal tabanı belirlerken ve/veya Para Politikası Kurulu faiz kararları alırken, temel amacı olan fiyat istikrarını sağlamak görevini birincil olarak dikkate

Anadolu Selçuklu Devleti de son dönemlerini Moğol (Ġlhanlı) hâkimiyeti altında yaĢamak zorunda kalmıĢtır. Bu dönemde ülke Moğollar tarafından Anadolu‟ya gönderilen

Asırda yaşayan ve Batı Usulü resmin memleketimizde kuru- Genç yaşta vefat eden ve resimleri, Resim ve Heykel Müze- cularından olan Şeker Ahmet Paşa’nm

İstanbul’un tarihi yapı ve güzelliklerini bizzat yerinde tuvale aktarmaktan büyük bir zevk ve.. heyecan duyan sanatçı, bunu

Öncelikle bu sayı palindromik, yani tersten yazdığımızda da kendisini elde ediyoruz.. İkincisi bu sayının 9’a bölündüğünü

Radiofrequency Ablation for Inferior Turbinate Hypertrophy: Different Application

Langerhans hücreli histiyositoz (LHH) genç, sigara içen hastalarda daha sık görülmektedir.. Kadınlarda yaşamın ileri dönemlerinde görülür