• Sonuç bulunamadı

‘‘661 Nolu (H.1130-1131/ M.1717-1718) Edirne Şer'iyye Sicilinin Transkripsiyonu ve Değerlendirmesi"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "‘‘661 Nolu (H.1130-1131/ M.1717-1718) Edirne Şer'iyye Sicilinin Transkripsiyonu ve Değerlendirmesi""

Copied!
627
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

FATİH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNİVERSİTESİ

LİSANSÜSTÜ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

TARİH PROGRAMI

YÜKSEK LİSANS

‘‘661 NOLU (H.1130-1131/ M.1717-1718

) EDİRNE

ŞER‘İYYE SİCİLİNİN TRANSKRİPSİYONU VE

DEĞERLENDİRMESİ’’

MELİS MANDIRA

150121008

TEZ DANIŞMANI

PROF.DR. ABDULKADİR ÖZCAN

(2)
(3)

BEYAN

Bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu, kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bağlı olduğum üniversite veya bir başka üniversitedeki başka bir çalışma olarak sunulmadığını beyan ederim.

Melis MANDIRA İmza

(4)

‘‘661 NOLU (H.1130-1131/ M.1717-1718

) EDİRNE ŞER‘İYYE

SİCİLİNİN TRANSKRİPSİYONU VE DEĞERLENDİRMESİ’’

ÖZET

Şer‘iyye sicilleri ve içerisinde yer alan tereke kayıtları bir nevi bizim sosyal, kültürel ve ekonomik tarihimizin yazılı müzesidir. Biz de çalışmamızda 661 numaralı Edirne Şer‘iyye Sicili’nden hareketle Edirne’nin m.1717-1718 yıllarının sosyo-kültürel tarihi hakkında elde ettiğimiz bilgiler ışığında genel hatlarıyla bir çerçeve çizmeye çalıştık.

Bu çalışmada şer‘iyye sicilleri, kadı mahkemeleri ve Edirne’nin kısa tarihi genel olarak aktarıldıktan sonra tezimize konu olan 661 numaralı sicil defterinin tanıtımı yapılarak içerisinde yer alan belge türlerine değinilmiştir. Belgenin diplomatik açıdan incelenmesinin ardından m.1717-1718 yıllarında Edirne’de sosyal, kültürel ve ekonomik yaşam başlıkları altında döneme ilişkin değerlendirilmelerde bulunulmuştur. Son bölümde 661 numaralı Edirne Şer‘iyye sicilinin transkripsiyonlu metni verilmiştir.

Edirne’nin kayıtlara geçmiş 84 mahallesinin adı, zikredilen han ve çarşı isîmleri, günlük yaşamda kullanılan eşyalar ve giysiler, mal paylaşımında İslâm hukukunun işleyişine dair izler barındıran şer‘iyye sicilleri bizlere yeni ve derinlemesine araştırılması gereken bilgiler vermesi sebebiyle de önem arz etmekdir.

(5)

‘‘THE TRANSCRIPTION AND EVALUATION OF EDİRNE

RELIGIOUS COURT RECORD NUMBER 661 (H.1130-1131/

M.1717-1718)”

ABSTRACT

Religious court records and heritage record books are a kind of written museum of our social, cultural and economic history. In our study, we have tried to draw a frame in the light of the information we obtained about the socio-cultural history of Edirne during the years m.1717-1718 and with the help of Edirne Religious Court Record Number 661.

In this study, after a brief record of the judiciary registers and a short history of Edirne, Religious Court Record Number 661 which is the subject of our thesis has been introduced and the types of documents included in this record are mentioned. Following the diplomatic review of the document, the period between m.1717 and m.1718 in Edirne was evaluated in terms of social, cultural and economic life. In the last section, the transcription of Edirne Religious Court Record Number 661 is given. Religious court records which contain the names of the 84 districts registered in Edirne, the names of the mentioned lodgings and the bazaars, the items and clothes used in daily life and the traces of the operation of Islamic law in the exchange of goods are of vital importance as they give us new and in-depth information.

(6)

ÖNSÖZ

Bu çalışma, 661 numaralı Edirne Şer‘iyye Sicili üzerinden h.1130-1131/ m.1717-1718 tarihlerindeki Edirne’nin sosyal, kültürel ve ekonomik yapısını ele almaktadır. Çalışma konusu seçilirken şer‘iyye sicillerine yönelmemizin esas nedeni yaşandığı dönemdeki toplumsal olaylardan hareketle kayıt altına alınıp, günümüze ulaşmış olmasıdır. Bu durum bize sicillerin yazıldığı dönemdeki adli, mahalli ve iktisadi konularda çıkarımlar yapmamızı sağlamaktadır. Bölge seçimi yaparken ise sicil bakımından zengin ancak siciller üzerinden yapılan çalışmalar açısından az kullanılmış olan Edirne Şer ‘iyye sicili seçilmiştir.

Bu çalışmamız genel itibariyle dört bölümden oluşmaktadır. Girişte Osmanlı Devleti’nin adlî örgütlenmesi, şer‘i mahkemelerin işleyişi, ardından da belgelerden edindiğimiz bilgiler doğrultusunda 1717-1718 yılında Edirne’deki sosyo-kültürel tarihe yer verilmiştir. Son bölümde ise metnin transkripsiyonu bulunmaktadır.

661 numaraları Edirne Şer‘iyye Sicili’nin, Osmanlıca metin transkiripsiyonunda sade bir yöntem kullanılmıştır. Uzatma olan harflerde (^) işareti; kalın okunan harflerde ise sesli harfin üzerine ( ¯ ); ayın harfinin geçtiği kelimelerde ayın harfinden sonra (‘) işareti ve hemzenin kullanıldığı kelimelerde hemzeden sonra (’) işareti kullanılmıştır. Ancak yer isîmleri ve şahıs isîmlerinde bu kurala uyulmayarak günümüz kullanışıyla yazılmıştır.

Defterde sayfa numarası bulunmaması nedeniyle tarafımızca numaralandırma işlemi yapılmıştır. Her bir varağın ilk sayfası A, ikinci sayfası B olarak belirtilmiş (1A) şeklinde gösterilmiştir. Her bir belge de ayrıca numaralandırılmış olup (1A/1) şeklinde gösterilmiştir.

Transkripsiyonda kullanılan ifadeler;

[ ] Bazı belgelerde eksik yazılan kelimeler köşeli parantez içerisinde tamamlanmaya çalışılmıştır.

(7)

[…] Okunamayan kelimeler

[?] Okuşundan emin olunmayan kelimeler

[boş] Metin içerisinde katip tarafından boş bırakılan kelimeler

[silik] mürekkep lekesi, nem ya da tahribat olan okunamayacak durumdaki kelimeler için kullanılmıştır.

Tez çalışmam sırasında değerli bilgi birikimi ile bana yol gösteren, ayırdığı zaman ve gösterdiği sabırdan dolayı kıymetli danışman hocam sayın Prof. Dr. Abdulkadir ÖZCAN’a sonsuz teşekkürler ve saygılarımı sunarım.

(8)

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... iii ABSTRACT ... iv ÖNSÖZ ... v TABLO LİSTESİ ... ix ŞEKİL LİSTESİ ... x KISALTMALAR ... xi GİRİŞ ... 1

A. Araştırmanın Önemi ve Kaynakların Değerlendirilmesi ... 1

B. Edirne’nin Kısa Tarihi ... 3

BİRİNCİ BÖLÜM ... 6

1. ŞER‘İYYE SİCİLLERİNE GENEL BAKIŞ ... 6

1.1. ŞER’İYYE SİCİLLERİNİN TANIMI ... 6

1.2. ŞER‘Î MAHKEMELER ... 7

1.2.1. Şer‘î Mahkemelerin Tanımı ve İşleyişi ... 7

1.2.2. Kadılık Müessesesi ... 8

1.3. ŞER’İYYE SİCİLLERİNİN KORUNMASI VE GÜNÜMÜZDEKİ DURUMU ... 11

1.4. EDİRNE ŞER ‘İYYE SİCİLLERİ ... 11

İKİNCİ BÖLÜM ... 13

2. 661. NOLU EDİRNE ŞER‘İYYE SİCİLİNİN DEĞERLENDİRMESİ ... 13

2.1. DEFTERİN TANITIMI ... 13

2.2. DEFTERİN DİPLOMATİK AÇIDAN İNCELENMESİ ... 15

2.3. DEFTERDE YER ALAN BELGE TÜRLERİ ... 16

2.3.1. Hüccetler ... 16

2.3.1.1. Hüccetlerin Bölümleri... 17

2.3.1.2. 661 numaralı Defter’den Bazı Hüccet Örnekleri ... 19

2.3.2. İ‘lâmlar... 21

(9)

2.3.3. Fermanlar ... 21

2.3.4. Terekeler ... 22

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 24

3. EDİRNE’NİN 1717-1718 TARİHİNDEKİ İDARÎ YAPISI ... 24

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ... 30

4. EDİRNE’DE SOSYAL, KÜLTÜREL VE EKONOMİK HAYAT ... 30

4.1. SOSYAL VE KÜLTÜREL HAYAT ... 30

4.1.1. Aile ... 30

4.1.2. İsim, Lakap ve Ünvanlar ... 31

4.1.3. Ev Eşyaları ... 33

4.1.4. Mutfak ve Diğer Ev Eşyaları ... 34

4.1.5. Gündelik Tüketim ve Gıda Malzemeleri ... 34

4.1.6. Giysiler ... 35

4.1.7. Kumaş Türleri ... 36

4.1.8. Ziynet Eşyaları ... 37

4.1.9. Silah, Savunma ve Kesici Aletler ... 38

4.1.10. Hırdavat Türü Eşyalar ... 38 4.1.11. Kitaplar ... 39 4.2. EKONOMİK HAYAT ... 39 4.2.1. İş Kolları ... 40 4.2.2. Tarım ve Hayvancılık ... 41 BEŞİNCİ BÖLÜM ... 42

5. 661 NUMARALI EDİRNE ŞER‘İYYE SİCİLİ’NİN TRANSKRİPSİYONLU METNİ ... 42

SONUÇ ... 610

KAYNAKÇA ... 611

(10)

TABLO

LİSTESİ

Tablo 1: Defterde Yer Alan Hüccetler ... 16

Tablo 2: Defterde Yer Alan Mahalle İsimleri ... 25

Tablo 3: 1717-1718 Edirne’de Geçen Han ve Çarşı İsimleri ... 28

Tablo 4: Tereke Kayıtlarında Geçen Ünvanlar ... 31

Tablo 5: Edirne’de Kullanılan Ev Tekstil Ürünleri ... 33

Tablo 6: Evlerdeki Saklama Gereçleri ... 33

Tablo 7: Züccaciye ve Billuriye Türevi Eşyalar ... 34

Tablo 8: Gıda ve Tüketim Malzemeleri ... 34

Tablo 9: Dış giyim Ürünleri ... 35

Tablo 10: Defterde Yer Alan İç Giyim Ürünleri ... 35

Tablo 11: Defterede Yer Alan Giyim Aksesuarları ... 35

Tablo 12: Defterde. Yer Alan Başlıklar ... 36

Tablo 13: Defterde Yer Alan Kişisel Eşyalar ... 36

Tablo 14: Defterde Yer Alan Kumaş Türleri ... 36

Tablo 15: Defterde Yer Alan Ziynet Eşyaları ... 37

Tablo 16: Defterde Yer Alan Silah, Savunma ve Kesici Aletler ... 38

Tablo 17: Defterde Yer Alan Hırdavat Türü Eşyalar ... 38

Tablo 18: Defterde Yer Alan Kitap İsîmleri ... 39

Tablo 19: Hayvancılık Ekipmanları ... 41

(11)

ŞEKİL LİSTESİ

Şekil 1: Defterde Yer Alan Belge Türleri ... 15 Şekil 2: Defterdeki Terekelerin Dağılımı ... 23

(12)

KISALTMALAR

a.g.e. Adı geçen eser

bkz. Bakınız

C. Cilt

çev. Çeviren

ed. veya haz. Editör/yayına hazırlayan

s. Sayfa/sayfalar

v.d. Çok yazarlı eserlerde ilk yazardan sonrakiler y.y. Basîm yeri yok

TTK Türk Tarih Kurumu

(13)

GİRİŞ

A.

Araştırmanın Önemi ve Kaynakların Değerlendirilmesi

Adalet bir devletin omurgasıdır, ne kadar sağlam inşa edilirse devlet o kadar dik durur. Adalet ağındaki düzen aslında Osmanlı’nın temelinde yatan topluma hizmet polititikasının hukuki koludur. Adaletin, yurdun her birimine nüfuz etmesi noktasında da kazalarda bulunan kadılara büyük bir görev düşmektedir.

Kadıların yargı bölgelerinde gerçekleşen her türlü olayları kaydettiği sicil defterlerini incelediğimizde dil, din, örf, kültür zihnî değerler ve toplumun temel örgütlenme biçimlerine ait örnekler bulmaktayız.

Bu çalışmada tezimize konu olan 1717-1718 yıllarına ait 661 numaralı Edirne Şer‘iye Sicilinin, transkripsiyonu verilerek, buradan elde ettiğimiz bilgiler doğrultusunda bu dönemde Edirne’nin idâri ve sosyo-kültürel yapısı ile Osmanlı bireyinin yaşam şekline dair çıkarımlar yapılması amaçlanmaktadır.

Dört bölümden meydana gelen tezin birinci bölümünde şer‘iyye sicilleri, şer‘i mahkemelerin işleyişi, bu mahkemede rolü olan devlet memurlarının görevleri genel bir çerçevede ele alınarak, şer‘iyye sicillerinin günümüzdeki durumundan bahsedilmiştir.

İkinci bölümde 661 numaralı Edirne Şer‘iyye Sicili’nin tanıtımı ve defterin diplomatik açıdan değerlendirilmesi yapılmıştır.

Üçüncü bölümde ise sicildeki belgeler ışığında 1717-1718 yılında Edirne’nin idâri yapısı ile ilgili değerlendirmeler yapılmıştır.

Dördüncü bölümde, 1717-1718 yıllarında Edirne’nin sosyal kültürel hayat başlıkları altında o dönemin değerlendirilmesine yer verilmiştir.

Beşinci bölümde ise 661 numaralı Edirne Şer‘iyye Sicili’nin transkripsiyonlu metni verilmiştir.

(14)

Çalışmamıza konu olan defterin aslı Ankara Milli Kütüphanesi’nde olup, tarafımızca İslam Araştırmaları Merkezi’nden temin edilen kopyası kullanılmıştır. Defter transkribe edilirken aslına sadık kalınmış daha sonrasında da belgenin değerlendirilmesi yapılmıştır.

Şer‘iyye sicillerine ait bugüne kadar yapılan çalışmalar incelendiğinde; İ. Hakkı Uzunçarşılı’nın 1935’te ‘Şer‘î Mahkeme Sicilleri’’ ve T. Mümtaz Yaman’ın 1938’de yine ‘‘Şer‘i Mahkeme Sicilleri’’ başlıklı Ankara Halkevi dergisi Ülkü’de yayımlanan ve sicillere dikkat çeken yazıları bu alanda ilk çalışmalar olarak karşımıza çıkmaktadır.1

Sicillerin tanıtımı, türleri ve hemen hemen her belge türünden sicillerden örnekler göstererek zengin bir içerik sunan çalışmasıyla Ahmet Akgündüz’ü zikretmemiz yanlış olmayacaktır.2

Sicilde geçen tereke kayıtlarında sıkça başvurduğumuz kaynaklar arasında başta Ömer Lütfi Barkan3

, Halit Ongan4 ve Mübahat Kütükoğlu’nun5 çalışmalarını zikretmek gerekir.

Edirne üzerine yapılan çalışmalarda aklımıza ilk gelen isîm Tayyip Gökbilgin’nin Edirne üzerine yazdığı XV-XVI. asırlarda Edirne ve Paşa Livası adlı kitabı6

ve Edirne üzerine yazdığı makalelerini7 zikretmeden geçemeyiz.

Şer’iyye sicilleri üzerine günümüze kadar bir çok inceleme yapılmış olup bu alanda yapılan çalışmalar devam etmektedir. Bu çalışmaların özellikle yüksek lisans ve doktora tezi araştırmalarında yoğunlaştığını söyleyebiliriz. Edirne sicilleri üzerine

1Yunus Uğur, “Mahkeme kayıtları (Şer’iye Sicilleri): literatür değerlendirmesi ve bibliyografya”,

Türkiye Araştırmaları Literatürü Dergisi, C. I/I, İstanbul 2003, s. 305.

2 Ahmet Akgündüz, Şer'iye Sicilleri Mahiyeti, Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler, Türk Dünyası

Araştırmaları Vakfı, I-II, İstanbul, 1998, s.18.

3Ömer Lütfi Barkan, ‘‘Edirne Askeri Kassamı’na Ait Tereke Defteri (1545-1659)’’, Belgeler,

Ankara, 1966, III, 1-479.

4 Halit Ongan, Ankara’nın 1 Numaralı Şer‘iyye Sicili: 21 Rebiülahir 991 evahiri-Muharrem 992

(14 Mayıs 1538- 12 Şubat 1584), Ankara, 1958.

5

Mübahat Kütükoğlu, Osmanlılarda Narh Müessesesi ve 1640 Tarihli Narh Defteri, Enderun Kitabevi, İstanbul, 1983.

6 Tayyip Gökbilgin, XV-XVI. asırlarda Edirne ve Paşa Livası : Vakıflar-Mülkler-Mukataalar,

İşaret Yayınları, 2. Basîm, İstanbul, 2007.

7 Tayyip Gökbilgin, Edirne Makaleleri, haz. M. Altay Gökbilgin, Veysi Akın, Cengiz Bulut, Trakya

Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2015.

2

(15)

yapılan çalışmalarda bizim çalışmamızla aynı dönemi konu almış olan Gülser Oğuz tarafından hazırlanmış olan doktora tezi zaman zaman başvurduğumuz bir çalışma olmuştur.8

B. Edirne’nin

Kısa Tarihi

Edirne, Anadolu ve Balkanları birbirine bağlayan zorunlu geçiş yollarının üzerinde bulunması nedeniyle Trakya Bölgesi’nin kültür tarihi açısından büyük bir önem taşımaktadır.9 Edirne hakkında ilk çağlara ait bilgeler mevcut değildir.

Edirne’nin bulunduğu yerde Trak kabilelerinden birinin açık bir şehir veya pazar yeri kurduğu sonradan buranın Makedonyalılar ve Romalılar tarafından genişletildiği genellikle kabul edilir.10

İlkçağda Uskudama veya Oreistias adında bir iskân yerinin üzerinde İmparator Hadrianus (117-138) tarafından 123-124 yıllarındaki Doğu seyahati sırasında kurulan Edirne, onun adını alarak Hadrianopolis olarak isîmlendirilmiştir. 11

Roma İmparatorluğu, 375 Kavimler Göçü ile birlikte bir karışıklık sürecine girmiş, 395 yılında Doğu ve Batı Roma olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Bu ayrılış Doğu Roma sınırları içerisinde kalan Edirne’nin stratejik önemini arttırmıştır. Edirne, Doğu Roma İmparatorluğu’nda pek çok akınlara maruz kalmış ve kuşatılmış olsa da her defasında Bizans’ın eline geçmiştir.

14. yüzyılın başlarında Bizans’ta çıkan ayaklanma ve karışıklıklar sonucu Kantakuzenos’un, Aydınoğlu Umur Bey’den yardım istemesi üzerine Edirne’ye geçilmişti. Yine Kantakuzenos’un talebi üzerine, Bulgar ve Sırp kuvvetlerine karşı Orhan Bey’in oğlu Süleyman Paşa’nın Trakya’ya geçmesiyle Edirne yakın gelecekteki sahiplerini misafir edecekti.

8 Gülser Oğuz, Bir Osmanlı Kentinde Taşınır ve Taşınmaz Mal Varlığına Dayalı Servet Analizi:

Edirne Örneği, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Ankara, 2013.

9M. Feridun Emecen, ‘‘Tarih Koridorlarında Bir Sınır Şehri: Edirne’’, Edirne: Serhattâki Payıtaht,

Haz. Emin Nedret İşli, M. Sabri Koz, YKY, İstanbul, 1998, s.13.

10 M. Tayyip Gökbilgin, ‘’Edirne’’, DİA, X, 425.

11Semavi Eyice, ‘’Bizans Devrinde Edirne ve Bu Devre Ait Eserler’’, Edirne: Edirne’nin 600. Fethi

Yıldönümü Armağan Kitabı, TTK, 2. Baskı, Ankara, 1993, s. 40.

3

(16)

Edirne’nin Osmanlı Türklerinin ele geçmesi, Orhan Gazi devrinde Lala Şahin Paşa komutasında olmuştur. Fetih tarihi tam kesin olmamakla birlikte kabul edilen görüş Halil İnalcık’ın belirttiği 1361 yılıdır.12 Edirne, 1365 yılından itibaren ikinci

başkent gibi kullanılmış ancak kesin olarak fetret devri sonunda payitaht yapılmıştır. Edirne gerçek bir başkent olma özelliğini ise II. Murad döneminde kazanmıştır.13 Bir yandan Balkanlara yapılan seferlerde stratejik bir nokta olarak

kullanılan Edirne sınırları genişlerken, hükümet merkezi olarak mimari, ticarî, tarihi ve kültürel dokusunu da zenginleştirmiştir.

İstanbul’un fethiyle birlikte Edirne başkentliği İstanbul’a devretmiştir. Padişah III.Ahmet’e kadar olan süreçte padişahların yatırım yaptığı ve sürekli uğradıkları bir yer olmaya devam etmiş ve önemini korumuştur.

Devlet erkindeki aşırı merkezileşme, 16. yüzyılda Osmanlılara askeri bakımdan belirli avantajlar sağladıysa da 18. yüzyıla gelindiğinde artık işlevini yitirmeye başlamıştı.14

1699 yılında Karlofça anlaşmasının imzalanmasıyla Osmanlı Devleti’nin içine girdiği bunalım süreci parelelinde gelişen idâri düzendeki bozulma Edirne’ye de sıçramıştı. Bozuk siyasi ve iktisadi durumun da etkisiyle ulemâ, asker ve nihayet İstanbul yerine Edirne’nin payitaht yapılacağı söylentileriyle tahrik edilen İstanbul halkı ayaklandı.15Şeyhülislam Feyzullah Efendi’nin devlet işlerine müdahale ederek

kendi akrabalarını devlet kademelerine yerleştirmesi ve padişahın buna tepki vermemesi halkın ayaklanmasına ve Feyzullah Efendi ve oğullarının azline ve sürgün edilmelerine neden oldu. Bu olaydan sonra Edirne’de tahta çıkan III. Ahmet İstanbul’a dönmüş ve bundan böyle hiçbir Osmanlı padişahı İstanbul’u uzun süre terkedip Edirne’de oturmamıştır.16

12Bkz. Halil İnalcık, ‘’Edirne’nin Fethi (1361)’’, Edirne: Edirne’nin Fethi Yıldönümü Armağan

Kitabı), TTK, 2. Baskı, Ankara, 1993, s.137-159.

13Haluk Kayıcı, Salnamelere Göre İdâri, Sosyal ve Ekonomik Yapısıyla Edirne Sancağı, Edirne

Valiliği Kültür Yayınları, İstanbul, 2013, s. 23.

14Bruce McGowan, ‘‘Ayanlar Çağı 1699-1812’’, Osmanlı İmparatorluğunun Sosyal ve Ekonomik

Tarihi, Ed. Halil İnalcık-Donald Quataert, Eren Yayınları, İstanbul, 2004, II, 764.

15Mehmet Serhan Tayşi, ‘’Feyzullah Efendi, Seyyid’’, DİA, XXII, 527. 16Abdulkadir Özcan, ‘’Edirne Vak’ası’’, DİA, X, 446.

4

(17)

XVIII. yüzyılda meydana gelen yangın ve deprem Edirne’de büyük bir hasara neden oldu. III. Selim döneminde de yine devlete karşı pek çok isyan çıkmış ve Edirne bir çok baş kaldırmada merkez konumunda olmuştur.

Halkın saltanat aleyhine ayaklanması, yönetimindeki kişilerin değişmesiyle devletin eski düzenine döneceğine olan inancından kaynaklanmış, ancak kişilerin değişmesi sistemdeki bozulmayı düzeltmemiştir. Ne yazık ki akabinde bu ve bunu takip eden olaylar Edirne şehrinin ticarî ve sosyal düzenini etkilemiştir.

XIX. yüzyılda şehir ilk olarak Ruslar daha sonra da Bulgarlar tarafından istilaya uğradı. Bu arada şehrin bir çok semti baştan başa harap oldu ve gerek işgal dolayısıyla gerek hastalıklar nedeniyle onbinlerce telefat vukua geldi.17

I. Dünya Savaşı sonunda Temmuz 1920 de Yunan işgaline uğrayan şehir, 1922’de kurtarılmış ve Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti’nin bir serhad şehri haline gelmiştir.18

17 Tayyip Gökbilgin, Edirne Makaleleri, haz. M. Altay Gökbilgin, Veysi Akın, Cengiz Bulut, Trakya

Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2015, 5.

18

M. Tayyip Gökbilgin, ‘’Edirne’’, DİA, X, 427.

5

(18)

BİRİNCİ BÖLÜM

1.

ŞER‘İYYE SİCİLLERİNE GENEL BAKIŞ

1.1.

ŞER’İYYE SİCİLLERİNİN TANIMI

Osmanlı Devleti zamanında, kadıların yargı bölgelerine merkezden gelen resmî belgelerin ya da mahallî olayların mahkemeye intikal etmesiyle görülen davaların kaydedildiği defterlere “şer‘iyye sicilleri” veya “kadı sicilleri” denilmektedir. Genel itibariyle iki bölümden oluşan bu defterlerde mahallî olayların kayda geçirildiği kısîm “sicill-i mahfûz”, merkezden gelen emirlerin kaydedildiği bölüm ise “sicill-i mahfûz defterlü” olarak adlandırılmıştır. Sicil kelimesi sözlükte, resmî vesikaların kaydedildiği kütük olarak ifade edilmekle birlikte19 zaman içerisinde kadı onayı ve kararının bulunduğu bir terim haline gelmiştir.

Şer’î sicillerdeki her çeşit yazılı kayıtlar belli bir usule göre düzenlenmekte ve sicile kaydedilmektedir ki bu “usule sakk-ı şer‘î” denir.20 İslâm hukukunda yazılı muamelelerde takip edilecek usul, fıkıh kitablarında ‘‘eş-Şurût ve el-Mahâdır ve’s-Sicillât’’ bölümlerinde belirtilmektedir.21 Bu eserin Türkçeleşmesi ve XVII. yüzyılın sonlarına doğru örnek oluşturan Türkçe sakk formlarının yazılması sicillerin yazımında Türkçenin ağırlık kazanmasını sağlamıştır.

İlk sicil defterleri hakimin kolaylıkla cebinde taşıyabileceği dar ve uzun bir formdadır. Sicil kayıtları daha çok rik‘a, ta‘lik veya divanî hatla yazılmakta, kronolojik sıraya her zaman dikkat edilmemektedir.22

Bu defterlerin ve evrak

19Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi, 8. Basîm, Ankara,

1988, s. 1140.

20

Ahmet Akgündüz, Şer'iye Sicilleri Mahiyeti, Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1998, s.18.

21Abdülaziz Bayındır, İslam Mahkeme Hukuku, İslami İlimler Araştırmaları Vakfı Yayınları,

İstanbul, 1986, s.1.

22Yunus Uğur, ‘‘Şer’iyye Sicilleri’’, DİA, XXXIX, İstanbul 2010, s.8.

6

(19)

külliyatının saklanması sırf teftiş ve ilgililerin durumunu belirlemenin de ötesinde görevin yeni gelen kadıya devri için gereklidir.23

1.2.

ŞER‘Î MAHKEMELER

1.2.1.

Şer‘î Mahkemelerin Tanımı ve İşleyişi

Arapça’da hükm kökünden mekân ismi olan mahkeme (çoğulu mehâkim) kelimesi sözlükte “hüküm verilen yer, yargılama yeri” anlamındadır.24

Osmanlı Devleti döneminde mahkemeye ait resmî bir bina kurulmamıştır. Kadı genelde evinde yargılama yapmakta olup bu esnada kadının evi mahkeme görevi görmektedir.25 Resmî bir mahkeme binasının olmayışı tüm davaların kadının evinde görüldüğü manasına gelmemekte, gerektiğinde farklı mekanlarda da mahkeme kurulmaktadır. İncelediğimiz sicilde de Solakzâde Mehmed Bey’in vefatından sonra eşine ve kızına kalan hisselerinin vasîleri, el-Hâc Ali Ağa ve Mehmed Çelebi’ye açılan dava kaydındak ‘‘…Husûs-ı âti’l-beyânın mahallinde

istimâ ̒ ve tahrîr içün bi’l-iltimas kıbel-i şer ̒-i enverden Mevlânâ Mustafa Efendi ibn Ahmed irsâl olunup ol dahi mahmiyye-i Edirne’de Sarây-ı Sultanî’de aşçıbaşının olduğu odaya varup zeyl-i vesîkada muharrerü’l esâmî olan müslimîn huzûrlarında ʿakd-i meclis-i şer ̒-i nebevî eyledikde …’’26 şeklindeki ifade bu duruma güzel bir

örnektir.

Özellikle yerinde çözülmesi veya keşfi gerektiren davalarda kadı, ya kendisi gider inceleme yapar, bilir-kişilerin görüşlerini alırak karar verir ya da çoğunlukla naibini göndererek gerekli araştırmayı yaptırtırdı.27

Mahkemelerin halka açık bir şekilde yapılması da bir zorunluluktur. Bu da mahkemenin tarafsız olarak yürütüldüğünü göstermektedir. Mahkemeye katılmak isteyen kişiler de dava görülürken orada bulunabilir, hattâ şahit olarak yazılabilirdi. 23İlber Ortaylı, Osmanlı Devletinde Kadı: Hukuk ve İdare Adamı Olarak, Turhan Kitabevi,

Ankara, 1994, s. 66.

24 Fahrettin Atar, ‘‘Mahkeme’’, DİA, XXIV, s. 25

Abdullah Demir, Medeni Yargılama Hukuku: Osmanlı Mahkemesi, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul, 2010, s. 34.

26Bkz. EŞS 2A/3.

27Hamiyet Sezer Feyzioğlu, Tanzimat Döneminde Kadılık Kurumu ve Şer‘i Mahkemeler,

Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2010, s. 17.

7

(20)

Şer‘iyye mahkemelerinde uygulanmakta olan muhakeme hukukunun kaynakları, Hanefî Mezhebi’ne ait fıkıh kitablarının kaza, dava, şehâdet, ikrar, beyyinat, yemîn sulh ve vekâlet bölümlerinde geçen hükümlerle, her hukuki bölümün (bâb veya kitap) kendine has özel muhakeme usulleriyle ilgili hükümlerdir.28Ancak davası görülen reaya kendi mezhebine göre de kadıdan görüş isteme hakkına sahiptir.

1.2.2.

Kadılık Müessesesi

Kadı, kelime olarak ‘‘hükmeden’’, ‘‘yerine getiren’’ manâlarına gelmekte olup Osmanlılarda şer’î ve hukuki hükümleri tatbik eden ayrıca devlet emirlerini yerine getiren fonksiyona sahipti.29Ancak kadının görevi bunlarla sınırlı değildi. Kadı kendi yargı bölgesinde vergilerin toplanması, orduya ihtiyaç halinde asker temini, vakıfların denetlenmesi, narh tespiti, imar denetimi ve yolsuzlukları önlemekten de sorumlu olan kişiydi. Hem örfi hem de şer‘î yetkileri elinde bulundurmakta ve padişahtan aldığı yargı yetkisini reayanın bulunduğu her bölgeye ulaştırmaktaydı.

İslâm devletlerinde adlî ve idâri bir makam olan kadılık görevini ilk gerçekleştiren kişi Hz. Muhammed’dir. İlerleyen süreçte Emevi Devleti’nin ilk halifesi Muaviye’nin, başşehir Dımaşk’ta hukuken sahip olduğu yargı yetkisini tayin ettiği kadıya devrederek yargı işleriyle hiç meşgul olmamasını taşrada valilerin yargı yetkilerini tayin ettikleri kadılara devretmeleri izlemiştir.30

Abbasiler dönemine gelindiğinde ise sınırların genişlemesine paralel olarak kadıya duyulan ihtiyaç artmış ve merkezden kadı tayinleri yapılarak bu uygulama devam etmiştir. Osmanlı Devleti, İslâm temelli bir devlet olarak bu uygulamayı sürdürmüş ancak XVII. yüzyıl itibariyle bu müessesenin işleyişinde çeşitli çözülmeler meydana gelmiştir. Bilhassa 1699 yılını takip eden gerileme devirlerinde orduya ve mülki idareye yerleşmiş

28Bayındır, a.g.e, s. 80.

29Yusuf Halaçoğlu,

XIV-XVII. yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı, Türk

Tarih Kurumu yayınları, 7. Baskı, Ankara, 2014, s. 126.

30Fahrettin Atar, ‘’Kadı’’, DİA, XXIV, 67.

8

(21)

bulunan irtikap ve irtişa, ilmiyeye de sirayet etmiş ve kadılık bir meta gibi alınıp satılmaya başlanmıştır.31

Kadının bu görevi icra edebilmesi için ilk şart medrese eğitiminden geçmiş olmasıdır. Süleymaniye medreselerini bitiren bir kişi, kazaskerliğe müracattan sonra bir nevi stajyerlik olan mülazemet için önemli sancaklara mevleviyet payeli kadılar yanına gönderilir ve mülazemet devri sonunda İstanbul’a gelirdi.32 Sınavı geçen

kadılar alt kademedeki kazalara atanırdı.

Kazalarda idâri, adlî ve beledî olmak üzere üç farklı örgüt bulunmakta ve bu örgütlerin meydana getirdiği birliğin tamamına kaza adı verilmekteydi.33 Kadılar,

görev yeri olan kaza ya da sancaklara atanarak burada topluma çeşitli konularda hizmet ederlerdi.

Kadıların kazalarda bağlı olduğu herhangi bir makam bulunmamaktaydı. Doğrudan padişaha bağlı olan bu kurum yalnızca padişaha ve divana karşı sorumluydu. Kimi zaman bir kaza yalnız bir kasaba ve etrafındaki bağ ve bahçelerden oluşurdu, kimi zaman da nahiyelere ve bunlar da köy ve mezralara ayrılırlardı.34 Kazanın büyüklüğü, kadının görevlerini sağlıklı bir şekilde icra edebilmesi için çeşitli yardımcılara ihtiyaç duymasına neden olmuştur.

1.2.2.1.

Kadının Yardımcıları:

Naib: Osmanlı adlî teşkilâtında kadı yardımcısı ve vekili olan naib kadı tarafından belirlenerek Anadolu veya Rumeli kazaskerinden biri tarafından tasdik edilirdi.35 Naibler, kadı idaresinde bulanan nahiyelere tayin edilirlerdi. Naiblerin görev bölgelerinin olması ve kadıya bağlı olmaları kaza dairelerinde de hiyerarşik bir yapının oluşumuna örnek teşkil etmektedir. Merkezi idare de naibler üzerinde tayin ve azl konularında söz hakkına sahiptir.

31

Halilt Ongan, Ankara'nın 1 numaralı şer'iye sicili: (21 Rebiülahir 991- Evahir-i Muharrem 992

/ 14 Mayıs 1583 - 12 Şubat 1584), TTK Basîmevi, Ankara, 1958, s. XXV.

32İlber Ortaylı, “Kadı (Osmanlı Devleti’nde)”,DİA, XXIV, 70.

33Şeniz Anbarlı Bozatay, Konur Alp Demir, “Osmanlı Adli ve İdari Sisteminde Kadılık: Kurumsal

Bir Değerlendirme”, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Burdur, 2014, C. 6, S. 10, s.76.

34Çoşkun Üçok, Türk Hukuk Tarihi Dersleri, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları,

Ankara, 1972, s. 151.

35Mehmet İpşirli, ‘’Nâib’’, DİA, XXXII, s. 312.

9

(22)

Muhzır: Mahkemede hazır bulunması istenen kişiye kadı tarafından bir celb kağıdı (mürâsele) çıkarılır, muhzır da bununla ilgili şahsı mahkemeye çağırırdı.36Muhzırlar bölge halkından olmak kaydıyla ancak öncesinde devlet

görevinde bulunmuş kimselerden seçilirdi. Muhzırların zaman zaman şahidler kısmında da yer aldıkları görülmektedir. 37

Subaşı; eski Türk devletlerinde yaygın bir ünvan olarak kullanılan subaşı, Osmanlılarda anlam değişikliğine uğramış ve bir şehrin muhafızı manasında kullanılmıştır. 38 Ağırlıklı olarak bulundukları bölgenin kolluk asayişiyini sağlama

konusunda kadıya destek olmuşlardır. Bursa ve Edirne subaşılarının itibarı yüksek olup bunların İstanbul subaşısı tayin edilme şansları kuvvetliydi.39İncelediğimiz 661

numaralı sicilde Subaşı Ahmed Çelebi ibn Halil’in de mahkemede şahitlik yaptığını görmekteyiz.40

Asesbaşı: Subaşılarla asayişten sorumlu kimselerdir. Asesler geceleri şehirde güvenliği sağlamakta, demir kilit ile kilitlenen her dükkândan asesiyye olarak ayda bir akçe almaktaydı.41

Çavuş: Orduda düzen ve intizamın korunması, nakdî cezaların gerçekleştirilmesiyle sorumlu kişilerdir. XVII ve XVIII. yüzyıllarda Divân-ı Hümâyun çavuşlarının sayısı gittikçe artarak 630’a kadar çıkmıştır.42

Müşavirler: İslâm hukukunu iyi bilen ve kadının zaman zaman danıştığı kimselerdir.

Mübaşir: Muhzırla benzer bir görev tanımı olan mübaşirler ağırlıklı olarak ceza davalarıyla ilgilenirlerdi.

Kâtipler: Bürokratik örgütlenmenin bir kolu olarak ortaya çıkan bu görevliler mahkemede görülen davaların kayda geçirilmesi yahut kadı veya naibin olmaması

36Recep Ahıshalı, ‘’Muhzır’’, DİA, XXXI, s.85. 37Bkz. EŞS 6B/21, EŞS 8B/27, 38A/143 38

Abdullah Demir, a.g.e, s. 54.

39Mücteba İlgürel, “Subaşı”, DİA, XXXVII, s.447. 40Bkz. EŞS 4A/11, EŞS 22B/82, EŞS 27B/97 41 Abdullah Demir, A.g.e, , İstanbul 2010, s. 54. 42Orhan Fuat Köprülü, “Çavuş”, DİA, VIII, s. 237.

10

(23)

durumunda mahkemeye vekâlet eden kişilerdir. Kâtipler çalıştıkları yerlere kendilerine mahsus kıyafetle, kâtibî sarık ve kavukla gelmek zorundaydılar.43

Kassam: Varisler, mirasçılar arasında mirası taksîm eden ve küçüklerin hakkını koruyan şeriat memurudur.44 Göreve çıktıklarında kassamların yanında

mirasa konu malları deftere kaydeden kâtiple birlikte muhzır, çuhadar, hizmetçi, miras mallarına değer biçen bilirkişi, terekeye gözcülük eden dîdebân gibi yardımcılar bulunurdu.45

1.3.

ŞER’İYYE SİCİLLERİNİN KORUNMASI VE

GÜNÜMÜZDEKİ DURUMU

Şer‘iyye sicillerinin korunması ile ilgili ilk girişim 1894 tarihinde Sultan II. Abdulhamid’in emriyle kurulmuş olan Şer‘iyye Sicilleri Arşivi’dir.

Cumhuriyet döneminde ise Milli Eğitim ve Adalet bakanlıkları arasında yapılan anlaşmayla 1941’de müzelik eşyaya karıştırılmamak ve ayrı yerde tutulmak kaydıyla Topkapı Sarayı’ndaki İstanbul ve çevresine ait olanlar hariç Şer‘iyye Sicilleri 18 il müzesine nakledilmiştir. 1991 yılında ise İstanbul dışındaki tüm sicillerin Milli Kütüphane’de toplanması kararı alınmıştır. 2006 yılına gelindiğinde Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğüne devredilmiştir.

1.4.

EDİRNE ŞER ‘İYYE SİCİLLERİ

Daha öncelerde Topkapı Saray’ında bulunan Edirne Şer‘iye sicilleri Ankara Milli Kütüphane’ye alınarak ilim dünyasının hizmetine sunulmuştur. Günümüzde Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Milli Kütüphane ve İslam Araştırmaları Merkezi’nden kolaylıkla Edirne sicillerine ulaşabilmemiz mümkündür.

Şeriyye sicilleri ile ilgili 1975 yılında ikinci katalog çalışmasını yapan Mücteba İlgürel’e göre Edirne’ye ait 690 sicilin varlığına, Ahmet Akgündüz ise 683 43Erhan Afyoncu, Recep Ahıshalı, “Kâtip’’, DİA, XXV, s.54

44Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Doğuş Matbaası, 2. Basım, Ankara,

1970, s. 593.

45

Said Öztürk, ‘’Kassam’’, DİA, XXIV, s. 580.

11

(24)

adet sicilin varlığına işaret etmektedir.46

Günümüzde Edirne’ye ait 683 adet sicil olduğundan yola çıkar ve Mücteba İlgürel’in katalog çalışmasını esas olarak kabul edersek yedi adet sicilin akıbeti bizler için soru işareti teşkil etmektedir. Edirne Şer‘iyye sicillerinin en eski tarihlisi H.945- M. 1538/1539 en son sicil ise H. 1343- M. 1925/1926 yılına aittir. Edirne şer‘iyye sicilleri kataloğu incelendiğinde tarihsel bir numaralandırma yapılmadığı görülmektedir. H.1343- M 1925/1926 tarihli 5234 demirbaş nolu sicilden sonra H.953- M 1546/ 1547 yılından sırasıyla devam etmesi de buna örnek mahiyetindedir.

Edirne Şer‘iyye sicilleri genel itibariyle okunabilir durumdadır. Sayfa adetleri defterden deftere farklılık göstermekte hattâ aynı yılı kapsayan bir kaç defter de bulunmaktadır.

46Bkz. Mücteba İlgürel "Şer'iyye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, İstanbul Üniversitesi

Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, 28,29, İstanbul, 1975, s.123-166.; Ahmet Akgündüz, a.g.e., s.

185-188.

12

(25)

İKİNCİ BÖLÜM

2. 661. NOLU ED

İRNE ŞER‘İYYE SİCİLİNİN

DEĞERLENDİRMESİ

2.1.

DEFTERİN TANITIMI

Çalışmamızda kullandığımız defterin aslı Ankara Milli Kütüphane’de bulunmaktadır. Tarafımızca İslam Araştırmaları Merkezi arşivindeki kopyası, Anadolu-Trakya Sicilleri Serisi içerisinde bulunan 5279 demirbaş numaralı Edirne Şer‘iyye Sicili kullanılmıştır.

Defterin yaprak sayısı katalogta 102 olarak belirtilmiş olsa da tespit ettiğimiz sayfa sayısı 100’dür. Nedeni ise 15-16 ve 25-26 numaralı varakların sehven tekrar etmesidir. Ayrıca 1-5-9-10-11 numaralı varaklarda, defterin kat yerinde meydana gelen leke buradaki belgelerin sağlıklı bir şekilde okunmasını engellemektedir.

Defter divanî, rik’a ve diğer yazı türleriyle kaleme alınmıştır. Bazı belgelerde, Arapça dua ya da elkaplar bulunmaktadır. 661 numaralı Edirne Şer‘iyye Sicili defterinde farklı yazı stillerinin olması bize kâtibin zaman zaman değiştiği intibaını vermektedir. Çalışmamız esnasında bizi en fazla uğraştıran incelediğimiz defter genel olarak okunabilir olsa da bazı belge türlerindeki kelimeler ve tereke kayıtlarındaki mevcut eşyaların okunmasındaki zorluklar olmuştur .

Şer‘iyye sicil defterlerinde genellikle bir giriş kısmı bulunmaktadır. Burada şer‘î hükümlere ve bunları vaz eden Allah ve Peygamberine saygı arzedilmekte, daha sonra sicili tutan hakimin ismi ve vazife ünvanı kaydedilmektedir.47

Bizim incelediğimiz sicilde kadının ismi bulunmamaktadır. Dönemin kadısını tespit etmek istediğimizde ise karşımıza Oral Sander’in yıllara göre Edirne Kadıları’nın isîmlerini verdiği kitap çıkmaktadır. Bu kitapta h. 1129/ m. 1716-1717 tarihlerinde Mevlâna Şeyhzâde Mehmed Efendi ibn Abdulaziz’in ismi kadılar listesinde yer almaktadır. Vardarlı olması nedeniyle Vardarî Şeyhzade Mehmed 47

Ahmet Akgündüz, a.g.e., s. 19.

13

(26)

Efendi diye anıldığı belirtilmiştir.48

Ancak, Edirne kadılığı yaptığı yıl Sicill-i Osmanî’de h. 1131/ m. 1719 -1720 tarihleri olarak verilmiştir. 49 Bu konu üzerinde daha sonra detaylı bir çalışma yapılabilir. h.1131/ m . 1717-1718 yıllarında ise Mevlana Ebubekir bin Nuh dönemin kadısı olarak geçmektedir.50

48

Oral Onur, Edirne Kadıları Kasr-ı Adl, Edirne Valiliği, Edirne 1999, s. 116.

49

Bkz. Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî, haz. Nuri Akbayar C.III, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1996, s. 1024.

50

Oral Onur, a.g.e., s.117.

14

(27)

2.2.

DEFTERİN DİPLOMATİK AÇIDAN İNCELENMESİ

661 numaralı şer‘iyye sicili 204 sayfa, 102 varak olarak gösterilmiştir. Sicilde toplamda 435 adet kayıtlı belge bulunmaktadır. Bizim tespitimize göre kayıtların türleri; 130 adet tereke, 3 adet ferman, 127 adet i‘lâm ve çeşitli konularda yazılmış olan 175 adet hüccetten oluşmaktadır.

Defterdeki kayıtlar terekeler etrafında birleşmiştir. Terekelerin ardından gelen kayıtlar ise vefat eden kişinin geride bıraktığı miras üzerine varisler tarafından, çeşitli konularda açılmış davalardan oluşmaktadır.

Şekil 1: Defterde Yer Alan Belge Türleri

(28)

2.3.

DEFTERDE YER ALAN BELGE TÜRLERİ

2.3.1. Hüccetler

Kadı huzurunda taraflardan birinin ikrar ve itirafını, diğer tarafın bu ikrarı tasdikini içeren ve bir hükmü ihtiva etmeyen hususlara dair düzenlenen belgelere “hüccet” denilmektedir.51

Hüccetler evlenme, boşanma, köle azadı, nafaka, mehir, terbiye velâyeti, miras, rehin, borç, alım-satım, kira, vasî tayini, vekalet, vasiyet, emanet, sulh, iflas, gasp, cinayet, kefalet, şehadet, ferağ, hibe, rüşdün ispatı, nazır, keşif, irsaliye, ikrar, havale, kısas, diyet, şirket, ibra ve kethüda, sübaşı vb. görevlilerin tayini gibi çok farklı konularda verilebilmektedir.52

Tablo 1: Defterde Yer Alan Hüccetler

Hüccet Çeşidi Adedi Geçtiği Belge Numaraları

Bey 37 3A/8, 9A/31, 17A/58, 18A/62,

21B/74, 21B/75 23B/82, 27B/92, 34B/123, 34B/124, 48B/188, 60A/238, 60B/239, 61B/244, 62A/246, 62B/248, 63B/251, 64B/257, 72A/298, 77B/325, 79A/332, 79B/335, 80B/337, 81B/340, 84B/357, 85B/363, 87A/368, 87A/369, 93A/387, 93B/390, 93B/391, 95B/401, 96A/405 99B/419, 99B/420, 100B/424, 101B/429 Ferâğ 2 61B/244, 73B/305 Hibe 4 13B/48, 31B/106, 46B/179, 83B/352, Îbra 4 10B/38, 32B/111, 37B/136, 101B/429, Kayyım 1 54B/209 Kefalet 3 37B/136, 68B/275, 90B/379, Keşf 1 98B/417,

51Yılmaz Kurt, Muhammed Ceyhan, Osmanlı Paleografyası ve Osmanlı Diplomatikası, Akçağ

Yayınları, Ankara, 2012, s. 178.

52 Murat Hanilçe, 1812-1813 tarihli (16 Numaralı) Tokat Şer’iyye Sicili’nin Transkripsiyonlu

Metni ve Değerlendirilmesi ,TTK, Ankara 2013, s. 21.

16

(29)

Hüccet Çeşidi Adedi Geçtiği Belge Numaraları Muarazadan Men 16 4B/14, 8B/27 13B/48, 20B/72, 27B/91, 31B/106, 36A/128, 37B/136, 40B/144, 81B/339, 91B/384, 93B/395, 95A/397, 95B/399, 99B/420, 100B/425

Nafaka 28 3A/6, 4A/13, 4B/15, 13B/50,

18A/60, 24B/84, 28A/93, 28B/95, 32A/109, 33A/116, 35B/127, 38A/139, 41B/151, 51A/199, 56A/217, 56B/218, 58A/228, 58B/230, 63B/252 65B/261, 75A/311, 75A/313, 82A/343, 82A/344, 84A/355, 95B/402, 96A/406, 101A/427

Nâzır 6 4A/12, 56A/214, 56A/215,

84A/354, 85A/359, 96A/403,

Tevliyet 5 39B/142, 44B/169, 59B/235,

60B/241, 83A/350

Suhl 3 86A/366, 89A/374, 96A/407

Vasî 22 3B/9, 4A/11, 8B/28, 9B/34,

10A/36, 18A/61, 33A/115, 37B/135, 38A/137, 38A/140, 41B/150, 42B/157, 43A/159, 51A/198, 54B/208, 65B/262, 70A/284, 75A/314, 85A/360, 90B/380, 95/400, 101B/428

2.3.1.1. Hüccetlerin Bölümleri

Genel itibariyle aynı kalıpta yazılan hüccetlerin bölümlerine ilişkin olarak 661 numaralı sicildeki 5A/17 numaralı belge üzerinden örneklendirebiliriz.

İlk olarak davanın görüldüğü yerin adı: ‘‘Medine-i Edirne’de Ali Paşa

Sûku’nda ticâret vechi üzere sâkin...’’ ardından davacının kimlik tesbiti: ‘‘…bâ‘isü’s-sefer Yako veledi Avram nâm yehûdi…’’ şeklinde yapılırdı.

Davanın yapılıdığı yer: ‘‘…meclis-i şer‘i hatîr-i lâzımü’t-tevkīrde…’’ ifadesiyle belirtilerek davalının kimlik tesbiti: ‘‘… hâssa helvâcılarından olub

bundan akdem maktûlen fevt olan Solakzâde Mehmed Bey ibn Mahmud’un li-eb karındaşı olmağla terekesine bi’l-verâse vâzı‘ü’l-yed olan Mahmud Çelebi mahzarında üzerine da‘vâ ve takrîr-i kelâm idüb…’’şeklinde yapılırdı.

Tüm bu bilgiler verildikten sonra davaya konu olan iddiaya geçilirdi

“…müteveffâ-yı mezbûr Solakzâde Mehmed Bey ibn Mahmûd bin ‘Abdullah zimmetinde yedimden iştirâ ve makbûz emti’a-ı mütenevvi‘a semenlerinden

(30)

külli’l hisâb seksen beş buçuk esedî guruş hakkım olup, hattâ müteveffâ-yı mezbûr hâl-i hayâtında ve kemâl-i ‘akl-ı sıhhatinde ber minvâl-i muharrer meblağ-ı mezkûr seksen beş buçuk guruş zimmetinde bana deyni olduğunu mahzar-ı müslimînde ikrâr ve işhâd dahi itdikden sonra kable’l-edâ fevt olmağın zimmetinde ol mikdâr kalmışdır. Mezbûrdan su’âl olunan tereke-i vâfiyesinden alıverilmesi matlubumdur dedikde…’’ kısîmından sonra iddiaya cevap bölümü başlar ve ‘‘…gıbbe’s-su’âl mezbûr Mahmud Çelebi cevâbında “tereke-i müteveffâ-yı mezbûre bi’l-verâse vaz‘-ı yedini ikrâr lakîn müdde‘î-i mezbûrun ber-minvâl-i muharrer müdde‘asını inkâr idicek müdde‘î-i mezbûrdan ber-minvâl-i muharrer müdde‘âsını mübeyyine beyyine taleb olundukda…’’ ifadesiyle biterdi.

Davalının iddiayı reddetmesi gibi durumda şahitlere başvurulurdu. ‘‘…udûl-i

ahrâr-ı ricâl-i müslimînden olup mahmiyye-yi Edirne mahallâtından Sabuncu Hacı Halil Mahallesi sükkânından Mehmed Bey ibn ‘Abdullah ve Muradiye Mahallesi sükkânından Mehmed Çelebi ibn Ahmed nâm kimesneler li-ecli’ş-şühedâ meclis-i şer‘a hâzırân olup isrü’l-istişhâdi’ş-şer‘î fi’l-vâki‘ müteveffâ-yı mezbûr Solakzâde Mehmed Bey ibn Mahmûd bin ‘Abdullah hâl-i hayâtında ve kemâl-i ‘akl u sıhhatinde işbu müdde‘î-i mezbûr içün yedinden müşterâ ve makbûz emti‘a-i mütenevvi‘a semenlerinden ba‘de’l-hisâb zimmetinde seksen beş buçuk guruş deynim vardır deyü bizim huzûrlarımızda ikrâr ve bizi işhâd eyledi. Biz bu husûsa bu vech üzere şâhidleriz, şehâdet dahi ideriz deyü…’’

Şahidlerin dinlenilmesinden sonra ‘‘…her biri edâ-yı şehâdet-i şer‘iyye

itdiklerinde ba‘de’t-ta‘dîl ve’t-tezkiye şehâdetleri makbûl olmağın gıbbe’t-tahlîfi’l-mer‘î mûcebiyle bade’l-hükm ve’t-tenbîh mâ-vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu...’’

şeklinde karar bölümüne geçilirdi.

Sonuna dava tarihi ‘‘…Hurrire fi’l-yevmi’s-sânî min şa‘bâni’l-mu‘azzam

li-sene selâsîn ve mi’e ve elf.” ibaresiyle ve mahkeme görülürken orada bulunan

şahidlerin isîmleri ‘‘Şuhûdü’l-hâl’’ başlığı altında sırasıyla verilirdi.

(31)

2.3.1.2.

661 numaralı Defter’den Bazı Hüccet Örnekleri

İncelediğimiz 661 numaralı defterde çeşitli hüccet örnekleri bulunmaktadır. Satış konusunda, Kurdcu Doğan Mahallesi sükkânından Mehmed Çelebi’ye ait 1131 Safer ayında yazılmış örneği ele alabiliriz. Mehmed Çelebi, anne baba bir kardeşi olan Ali Beşe’ye Hocagey Mahallesi’nde, iki tarafı Hüseyin Efendi’nin mülküne, iki tarafı Ayşe Hatun’un mülküne ve diğer bir tarafı umumi yol ile sınırlı olan tek katlı evini 100 kıta esedi kuruşa satmıştır. Mehmed Çelebi, kardeşi Ali Beşe’den 100 kıta esedi kuruşu tamamen aldığını ve bunun sonrasında ilgili mülkün Ali Beşe tasarrufunda olduğunu kadının önünde beyan etmiştir.53

Kadıların noterlik görevi de üstlendiğini, kadının görevleri kısmında zikretmiştik. Kadının bu görevine ilişkin, Ayşe Hatun’un rebîulevvel h.1131 tarihli hücceti dikkat çekici bir örnektir. Üsküfcü Hızır Mahallesi sakinelerinden olan Ayşe Hatun, Sinan İbrahim Bey’in hisse-i irsi olduğunu, vefatından sonra Sinan İbrahim Bey’den başka varisi olmadığını belirtmiş, Sinan İbrahim Bey’in de bu durumu tasdik etmesi üzerine sicile kaydedilmiştir.54

Vasi, nazır ve nafaka hüccetleri defterde geniş yer tutmaktadır. Bu hüccetlere örnek olarak Edirne’de Ada nahiyesine tabi Çörek karyesindeki Tûtî Ahmed Beşe’nin ailesi üzerinden ele alabiliriz. Tûti Ahmed Beşe’nin vefatından sonra küçük yaştaki kız çocukları Ayşe ve Fatma’ya babalarından miras kalmıştır. Bu durum üzerine ‘‘…sagīre-i mezbûretânın hisse-i şer’iyylerini ahz u kabz ve tesviye-yi

umurlarına mezbûre Saliha Hâtûn vasî nasb ve ta’yin eyledikde...’’ ifadeleriyle

anneleri vasî tayin edilmiştir.

Hemen ardından gelen kayıt devamı niteliğinde olup nazır tayinine örnek teşkil etmektedir. Kızların vasisi olan anneleri Saliha Hatun’a nazır tayini gerekli görülmüştür. ‘‘…bâ-hüccet-i şer‘iyye vasîleri olan Saliha Hâtûn ibneti Ahmed

üzerine kıbel-i şer‘den bir nazır nasbından labüd ve mühim olmağın işbu ba’isü’l-kitâb es-Seyyid Ahmed Çelebi ibn İbrahim nâm kimesne her vechile müstakim olub

53Bkz. EŞS 62/A. 54Bkz. EŞS 69A/286.

19

(32)

nezâret uhdesinden gelmeğe kadir idüğünü zeyl-i vesikada muharrerü’l-esâmî müslimîn ihbâr etmeleriyle…’’ Saliha Hatun üzerine es-Seyyid Ahmed Çelebi nazır

olarak atanmıştır.55

Ailede eşler arasında özellikle ölümden sonra çocukların bakımı için günlük olarak hesaplanan ve verilen para olan nafaka çocukların geleceklerini bir nevi garanti altına almaktır.56 Saliha Hatun’da ‘‘…hâlâ bi-hakkı’l-hidâne hacr ve

terbiyemde olan sagîretan mezbûretâna babaları müteveffâ-yı mezbûrdan bi’l-irsü’ş-şer‘-î kendüye isâbet ve intikāl iden mallarından kadr-ı kifâye nafaka ve kisve-baha karz ve takrîr olunmak matlûbumdur…’’57 diyerek çocukları için ikişer pâre nafaka ve kıyafet bedeli talep etmesi bu tür belgelere örnek teşkil etmektedir.

55Bkz.EŞS 4A/11.

56Arzu Diktaş, XVI. Yüzyılın Son Çeyreğinde Edirne’de Sosyal Hayat, Yayımlanmamış Yüksek

Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne, 2008, s.79.

57Bkz. EŞS 4A/13.

20

(33)

2.3.2.

İ‘lâmlar

Sözlük anlamı ‘‘bildirmek, öğretmek, işaret koymak’’ olan bu kelime hukuk terimi olarak şer‘î mahkeme hakimi tarafından verilen şer‘î kararı gösteren ve altında bu kararı veren hakimin imza ve mührü bulunan yazılı belge demektir.58

Sıralanış itibariyle hüccete benzemekte, ancak kadının kararının bulunması yönüyle hüccetlerden ayrılmaktadır.

661 numaralı sicilde toplam 127 adet i‘lâm bulunmaktadır.

2.3.3. Fermanlar

Ferman, Dîvân-ı Humâyûn veya Paşakapısı’ndaki divânlarda alınan kararlara uygun olarak yazılan ve tuğra bulunan padişah emirlerine verilen addır.59

Ferman kime gönderilmişse bu kişinin adı, görev ve statüsüne uygun elkab ve dua ile mutlaka yazılırdı.60

661 numaralı sicildeki toplam ferman sayısı 3 adettir. Bunlar sicile kaydedilen nüshalar olduğundan dolayı üzerinde padişah tuğrası mevcut değildir. Sicilde yer alan 3 ferman da İstanbul’dan yollanmıştır.

Defterde yer alan fermanların konuları vefat eden terekelerin toplanmasına ilişkindir. Bir örnekle açıklayacak olursak; Mehter takımından varisi olmadan ölen kimselerin metrûkatının yalnızca ocak tarafından toplanacağına dair daha önceden 1113-1117 tarihlerinde ferman gönderilmiştir. Ancak Edirne gümrükçüsü, varisi olmadan vefat eden Çörekçi Ebû Bekir isîmli mehterin malını ele geçirerek önceki gönderilen fermanları tanımamıştır. Varisi olmadan ölen mehterlerin terekelerinin yine ocak tarafından toplanılması hiçbir ferd tarafından metrûkâtlarına müdahale edilmesine izin verilmemesi için h.1131 tarihinde gönderilen bu ferman, sicile kaydedilmiştir.61

58Ahmet Akgündüz, ‘‘İ‘lâm’’, DİA, XXII, 72-73.

59Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), TTK, 3. Basım, Ankara, 2013,

s.99.

60Yılmaz Kurt, Muhammed Ceyhan, a.g.e., s. 210. 61Bkz. EŞS 73A/313.

21

(34)

2.3.4. Terekeler

Tereke, ölenlerden geriye kalan menkul ve gayri menkul her türlü malların ve alacak, borç, vasiyet, hibe gibi tasarruflarla meydana gelen malların teferruatlı bir dökümüdür.62 Bu maldan techiz ve tekfin masrafları karşılanır, ölen şahsın borçları varsa ödenir, mal varlığı borçların tamamını karşılamıyorsa alacaklılar terekede hisseleri oranında hak sahibi olur. Bu arada vakıfların alacağına öncelik tanınır.63

Tereke kayıtlarını, vefat edenin kimliği, vefat eden kişinin servet dökümü, masraf türleri ve mirasçılar arasında kalan meblağın taksîmi olmak üzere dört bölümde toplayabiliriz.

Tereke defterlerinin düzenlenmesinde kadı başta olmak üzere kassam, kâtip, dellaliye, beytülmal emini vb. memurlar görev almaktadır.

Miras taksîmi sırasında mirasçılardan biri ya da bir kaçı mahkemede hazır değil ve şehir dışındaysa ya da akıbeti belli değilse, ayrıca doğmamış bir çocuk söz konusuysa mahkeme bu kişi ya da kişiler için bir hüccetle kayyım atayabilirdi.64

İnceledeğimiz sicilde doğmamış çocuğa vasî ve kayyım tayinine ilişkin belgeler bulunmaktadır.65

Ölen kişinin geride varisi yoksa tüm malları beytülmal tarafından alınırdı. Tüfenkçi sûkunda sakin olan Mehmed Beşe’nin varisi olmadığından mallarının beytülmal tarafından alındığı örneğini görmekteyiz.66 Beytülmala kalan malların

zaman zaman müzayede ile satımı da gerçekleşmiştir. Sicilde Van kasabasından olan Çorbacı Mehmed Ağa, Edirne’de misafirken vefat etmiştir. Varisi olmadığından malları beytülmala ait olup Sultan Çarşısı’nda müzayede olunmuştur.67

Tereke kayıtlarında bir diğer hususda borcun kalan mallardan fazla olması durumudur. Bu durumda malların müzayede yoluyla satıldığına dair incelediğimiz sicilde örnekler görmekteyiz.

62 Hanilçe, a.g.e., s.34. 63

Tahsin Özcan, ‘‘Muhallefât’’, DİA, XXX, s. 406.

64 Hanilçe, a.g.e., s.35.

65Bkz. EŞS 9A/32, EŞS 52B/212, 94B/404. 66Bkz. EŞS 36A/135.

67Bkz. EŞS 4B/151.

22

(35)

İncelediğimiz 661 numaralı sicilde tespit edebildiğimiz kadarıyla 130 adet tereke kaydı bulunmaktadır. Misafir olarak gelip Edirne’de hayatını kaybeden 10 kişi, hacca gittiğinde orada ölen 2 kişi, dönüş yolunda vefat eden 4 kişinin terekesi yer almaktadır. Yaşadıkları mekânda vefat eden 114 kişinin terekesi mevcut olup bunlardan 42’si kadınlara, 72’si ise erkeklere ait kayıtlardır. Toplama bakarak cinsiyete göre dağılım yaptığımızda ise 42’si kadına, 88’i ise erkeklere aittir.

Şekil 2: Defterdeki Terekelerin Dağılımı

(36)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.

EDİRNE’NİN 1717-1718 TARİHİNDEKİ İDARÎ YAPISI

Edirne Paşa Livasında bir nahiye, Çirmen Sancağı mıntıkasına isabet eden bir kale şehir ise de, İstanbul’un fethinden önce devlet merkezi, XV. asır ortalarından itibaren de ikinci merkez ve Rumeli’nin en mühim bir şehri, seferlerde hareket üssü, içtimai ve iktisadi hayatta çok faal bir merkezdir.68

Edirne vilayet teşkilatlanmasına kadar bostancıbaşı ve kadının yönetiminde olmuştur. Edirne’de bostantancıbaşılığın ehemmiyeti azaldığı, diğer taraftan dahili asayişin bozulup harici gailelerin de arttığı XVIII. asrın ikinci yarısından itibaren, Çirmen mutasarrıfları Edirne’yi muhafaza maksadıyla alınan tedbirlerin icrasına memur edildikten sonra bu liva idâri bakımdan şehre hakim oldu. 69

Evliya Çelebi, XVII. yüzyılın ikinci yarısında İlk başta kale içinde 14 mahalle olduğunu, bunların beşi Yahudi ve on Rum keferesi, Pehlivanlar Tekkesi yakınında bir Müslüman mahallesi, Topkapısı dahilinde yine bir müslüman mahallesi var ve beş mahalle kavgacı Kıptî (Çingene) Mahallesi var olduğunu belirtir.70

XVIII. yüzyılın başlarında Edirne Vak’ası’ndan biraz önce yapılan bir sayımda en az yüz on müslüman, on dört hıristiyan ve on üç yahudi mahallesine sahipti.71

68

Tayyip Gökbilgin, a.g.e., s. 20.

69 Tayyip Gökbilgin, a.g.e., s. 17.

70

Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi: Konya, Kayseri, Antakya, Şam, Urfa, Maraş,

Sivas, Gazze, Sofya, Edirne: Günümüz Türkçesiyle, haz. Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı, Yapı

Kredi Yayınları, İstanbul, 2006, s. 590.

71

Emecen, a.g.m., s.61.

24

(37)

3.1.1.

MAHALLELER, ÇARŞILAR

Gerek devlet, gerek birey açısından mahalle, Osmanlı toplum yapısının ana çekirdeğini oluşturmaktadır. 72 Devletin vergi, asker yükümlülüğü ile sancak

giderlerinin karşılanmasında mahalleler ve bu mahallelerdeki hane sayıları temel alınmaktaydı.73

Edirne’nin fethinden sonra kale içinde oturan Osmanlılar 1000 tarihlerine kadar (m.1591) kale duvarları içinde mahalleler kurmakla beraber insanlar için önemli görevin beldeleri geliştirmek olduğunu anladıklarından kalenin dışında da mahalleler kurmaya ve hayır işleri yapmaya başladılar.74

661 numaralı Edirne Şeriyye sicilindeki 1717-1718 yıllarında kayıtlara geçen 83 mahalle adı mevcuttur. Tabloda bu mahalleler kale içi ve dışı olarak ayrım yapılmadan bir bütün olarak yazılmıştır.

Tablo 2: Defterde Yer Alan Mahalle İsimleri

Numara Mahalle Adı Belge numaraları

1 Ahi Hasan 52B/205, 59B/235, 59B/236 59B/237, 60A/238,

60B/239, 63B/251, 63B/252, 63B/253, 64B/256, 65A/260, 71B/293, 72A/296

2 Alemdar 64B/256, 65B/261, 65B/262, 67A/267, 67A/268,

67A/269, 68B/275, 74A/306,

3 Arabacı Ahmed 57A/221, 57B/224

4 Baba Temürtaş 18A/60, 18A/61, 23A/80, 52A/203, 54A/204, 58B/230,

82B/345, 90B/379, 91B/383

5 Berkuk Ağa 101A/426, 101A/427

6 Bevab Sinan 60B/239,

7 Beyice 54B/208, 55A/211, 55B/213,56B/218

8 Beylerbeyi 83B/352, 84A/353, 85B/363, 86A/365,

9 Bezirci Hatun 42A/153

10 Çavuş Bey 3A/6, 17A/57, 18B/63, 22A/80, 22B/83, 49A/199,

51A/198, 58A/227, 58B/230, 61A/242, 70A/284, 82A/342, 82A/343, 99A/416

11 Çokalcı 4A/10, 8B/27, 23B/81

12 Darü’s-siyâde 95B/399

13 Derviş Aba 43B/161

14 Attar el-Hâc Halil 82A/342, 90B/379

72 Adalet Bayramoğlu Alada, Osmanlı Şehrinde Mahalle, Sümer Kitabevi, İstanbul, 2008, s. 123.

73

Hanilçe, a.g.e., s. 41.

74 Rıfat Osman, Edirne Rehnüması, Yay. Ratip Kazancıgil, Türk Kütüphaneciler Derneği Yayınları,

Edirne, 1994. s. 27.

25

(38)

Numara Mahalle Adı Belge numaraları

15 El-Hâc Hayreddin 100B/423

16 El-Hâc Hızır 9A/30, 57A/221

17 El-Hâc Mercimek 70A/284, 70B/287

18 El-Hâc Safa 44A/163, 45B/173, 46B/178, 47B/182

19 Emir Mescid 7B/24, 39B/142, 41A/146, 51A/198

20 Emirşah 7B/24, 20A/70, 20B/71, 20B/71, 21A/73, 21B/74,

25B/86, 48B/186, 48B,187, 48B/188, 49A/189, 49B/193, 50A/194, 51B/201, 56A/214, 56A/215, 56B/218, 57B/224, 59A/232, 59A/233, 81B/339

21 Eskici Hamza 10B/37, 10B/38, 28B/95

22 Fazullah Paşa 46A/175, 47B/182

23 Firuz Ağa 32B/111, 31B/106

24 Fındık Fakih 57B/224, 58A/227, 64A/254, 65B/261, 79B/333,

79B/334, 79B/335, 85B/363

25 Güzelce Baba 57B/231

26 Hacı İslam 61A/242

27 Hamid Bey 44A/163, 44A/164, 44A/165, 44B/175, 44B/167,

46A/175, 46B/178, 47B/183, 96A/403

28 Hasan Paşa 11B/40,12A/42, 12A/43, 24B/83, 24B/83, 65B/271,

77B/325

29 Hayali Çelebi 4B/14, 57B/224

30 Hazinedar Sinan Bey 99A/416, 100B/423

31 Hızır Ağa 9A/30, 58A/227, 93A/387, 93B/390

32 Hoca İvaz 81A/338, 81B/339

33 Hoca Ömer 61A/242,

34 Hocagey 5B/18, 62A/246

35 Hoşkadem 7B/24, 8B/27, 8B/28, 80B/337

36 İbrahim Paşa 12B/45, 21B/79, 43A/166, 43A/167, 78B/339, 86B/376

37 İmaret 8A/26

38 Kadı Hoca 79B/419

39 Kürd Hoca 6B/21, 7A/22, 67A/269,

40 Kara Polat 11B/40, 13A/47, 13B/48, 13B/49, 19B/69, 28A/94,

41 Kasab Abdülaziz 69B/281, 69B/282, 69B/283,70B/289

42 Kasîm Paşa-yı Cedid 98B/418

43 Kâtipkâsım 3B/9

44 Kavakcı Mahallesi 99B/419,100A/421

45 Kızıl Minare 70A/284, 70A/285, 94A/393

46 Köle Çelebi 52A/204

47 Kürd Hoca 6B/21, 7A/22, 67A/269

48 Kurdcu Doğan 53A/207, 54B/209, 54B/209, 55A/211, 55B/212,

56A/214, 56A/215, 56B/219, 58B/231, 91A/381, 94B/395, 96B/408, 97B/409

49 Mahmud Ağa 9B/34

50 Marif Hoca 97B/417

51 Medrese-i Şah Melik 42A/155

(39)

Numara Mahalle Adı Belge numaraları

52 Mehmed Ağa 19A/62, 52A/203, 54B/208, 66A/265, 76A/319, 77A/333,

79A/340, 79A/341, 81B/349, 84B/367, 87B/378

53 Mezid Bey 18A/66, 18B/67, 19A/69, 42B/156, 42B/157, 42B/158,

52B/206, 70B/287

54 Mihal Bey 40B/145

55 Mihal Koç 99A/425

56 Mirahur Abbas 100B/433

57 Mirahur Ayaz Bey 13A/46, 67A/275, 73A/311

58 Molla Fahrettin 31B/106, 32A/108, 32B/113

59 Mümin Hoca 91B/384, 93A/388

60 Muradiye 5A/17, 19B/67, 44A/163, 71B/295, 72A/297, 72A/298,

95A/397, 95B/399

61 Mütevelli Ali 95B/401

62 Noktacızâde 47A/180, 47A/181, 60B/239, 72B/299

63 Okçu Oğlu 90B/380, 91A/381

64 Rakkas Ali Bey 1B/1, 1B/2, 10A/35, 10A/36, 28A/93, 44B/167

65 Rizeli Çelebi 84B/358

66 Sabuncu Hacı Halil 5A/17, 11B/41, 12A/42, 71A/300

67 Sarıca Paşa 2B/5, 3A/6, 3A/7, 9B/35, 44A/170, 46A/182, 61A/249,

70A/294, 70B/299, 71A/291

68 Selçuk Hâtun 9B/34, 14B/54, 52A/203

69 Sinan Bey 29A/97, 32B/111, 32B/112, 36A/128, 74A/308, 98B/418,

100B/424

70 Sofu Bayezıd 82B/347,

71 Sultan Bayezıd 7B/24, 12B/44, 50A/195, 50B/196, 50B/197, 51A/198,

57A/223, 59A/234, 63A/250, 67A/267, 83A/ 350, 83A/351, 87A/368

72 Tahmis 49A/190

73 Timur Yaka 33A/114, 33A/115, 33A/116, 82B/346

74 Turgut Bazirgan 27B/91, 82A/351

75 Umur Bey 65B/261, 94A/392

76 Üsküfcü Hızır 43B/162, 51A/199, 51B/218, 56B/225, 66B/266, 69A/277,

69A/278, 69A/279

77 Yakut Paşa 78B/329

78 Yancıkçı Şahin 11A/40, 13B/51, 94A/199

79 Yaya Timur 55A/211

80 Yeni 9A/31

81 Yenice 83B/361

82 Yeniçeri Meydanı 17B/59, 67A/268

83 Zincirlikuyu 19B/68, 72B/300, 72B/301

(40)

Mahallelerin hemen hepsi taşıdıkları adların da gösterdiği gibi fetih yıllarından itibaren Edirne’nin imar ve iskânına yaptırdıkları eserlerle katılan sultanların, sultan hanımlarının ve diğer saray mensublarının, paşa ve beylerin; şeyh, baba ve derviş gibi tarikat mensublarının vakıf eserlerinin çevresinde oluşmuşlardır.75

Tablo 3: 1717-1718 Edirne’de Geçen Han ve Çarşı İsimleri Numara Han ve Çarşı Adları Belge numaraları

1 İki Kapulu Han 22A/77

2 Zaim Han 25A/86

3 Nakib Han 3B/9

4 Mahmud Ağa Hanı 98B/414, 98B,/415

5 Ali Paşa Çarşısı 54B/217,

6 Yağlıkçılar Çarşısı 14B/53

7 Bit Bazarı Çarşısı 64A/255

8 Tüfenkçi Çarşısı 36A/129

9 Sûk-ı Sultâni 6B/20, 7A/23, 14B/55, 19A/65, 19B/73, 20A/70, 23A/80,

33A/123, 34A/120, 34B/122, 36A/134…

Padişahların ve devlet erkânının cami yapımına önem vermeleri bu şehirde manevî hayatın, şehir yaşamıyla bütünleşmesini sağlamıştır. Cami sayısının fazla olması beraberinde çarşı sayısının da artmasına neden olmuştur. 76 661 numaralı

sicilde de Ali Paşa, Yağlıkçılar, Bit Bazarı ve Sûk’u, Sûk-ı Sultâni kayıtlara geçmiştir.

75Özer Ergenç, ‘XVIII. Yüzyılın Başlarında Edirne’nin Demografik Durumu Hakkında Bazı Bilgiler’,

IX. Türk Tarih Kongresi, Ankara, 1989, III, 1417.

76 Oral Onur, Ender Bilar, Edirne Çarşıları ve Yitirilen Tarihi Eserler, Türk Kütüphaneciler

Derneği Edirne Şubesi Yayınları, Edirne, [t.y.], s. 5.

28

(41)

3.1.2.

NAHİYELER VE KÖYLER

Edirne’nin kendisne bağlı Ada77

, Çöke78, Manastır79 ve Üsküdar80 olmak üzere dört nahiyesi bulunmaktadır; Çöke nahiyesinin 71, Üsküdar nahiyesinin 62, Manastır Nahiyesinin 39, Ada nahiyesinin 38 köye sahip olduğu bilinmektedir.81

İncelediğimiz sicilde 33 adet köy adının kaydedildiğini görmekteyiz.

77Bkz. EŞS 4A/10. 78Bkz. EŞS 64B/265.

79Bkz. EŞS 38A/144, EŞS 82B/354. 80Bkz. EŞS 57B/232.

81Gülser Oğuz, Bir Osmanlı Kentinde Taşınır ve Taşınmaz Mal Varlığına Dayalı Servet Analizi:

Edirne Örneği, Basılmamış Doktora Tezi,Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2013

29

(42)

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4.

EDİRNE’DE SOSYAL, KÜLTÜREL VE EKONOMİK HAYAT

4.1. SOSYAL VE KÜLTÜREL HAYAT

4.1.1. Aile

Osmanlı devletinde aile İslâm hukuku çerçevesinde bir düzen ve mahalle dinamiğinin temel taşıdır.

İslam aile hukukunda adına mehir denilen ve erkek tarafından kendisi ile evlenilen kadına yapılması gereken mali bir ödeme vardır82

Evlenmenin tabiî bir neticesi olan ve nikah akdi esnasında açıkça belirtilmese de kadına ödenmesi gereken mehrin, bu akit esnasında genellikle tesbit edildiği ve nikah mahkemede kıyılmışsa şer‘iyye sicil defterinde bunun miktarının da yazıldığı görülmektedir.83

82Ziya Kazıcı, Osmanlı Devleti’nde Toplum Yapısı, Bilge Yayıncılık, İstanbul 2003, S. 194. 83Mehmet Akif Aydın, İslam- Osmanlı Aile Hukuku, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Yayınları, İstanbul, 1995, s.103.

30

(43)

4.1.2.

İsim, Lakap ve Ünvanlar

İncelediğimiz sicilde kişiler baba isimleri ile birllikte verilmiştir. Müslüman isimlerinden önce bolca el-Hâc ve es-Seyyid ünvanları kullanılmıştır. Her iki ünvanın birlikte geçtiği belgelerle de karşılaşmaktayız.84

Bireyin lakap ve ünvanlarının belirlenmesinde, yaptığı meslek, fiziksel durumu ya da baba meslekleri etkili olmuştur. Kebabcı Yusuf85

, Kasap Hüseyin Beşe86

Kayıtlarda sıkça karşılaştığımız Müslüman erkek isimleri Hasan, Ahmed, İbrahim, Mustafa, Ali, Ömer, Hüseyin, Abdurrahman, Abdulmennan, İsmail, Mehmet, Mahmut, Abdullah, Musa, Salih, Yakup, Recep, Osman olup sıkça geçen kadın isimleri Ayşe, Hatice, Zübeyde, Saliha, Ümmügülsüm, Fatma, Emine, Rabia, Rukiye, Hanife, Şerife, Meryem ve Beyhan’dır.

Tablo 4: Tereke Kayıtlarında Geçen Ünvanlar Ünvanlar Kişi Sayısı

Beşe 17 es-Seyyîd 1 Bey 12 Ağa 10 Çelebi 12 el-Hâc 7 Efendi 6 Hâtûn 15 Unvansız 50 Toplam 130

Ünvanları incelediğimizde en fazla Beşe, ardından Bey ve Çelebi ünvanlarının sıkça kullanıldığını görmekteyiz.

Ünvanlar:

Bey: Osmanlı Devletinde Bey sıfatı, askeri ve mülki büyük memurlara ve büyük devlet adamlarının çocuklarına verildiği gibi mevkii sahibi kişilere de verilirdi.87

84

Bkz.EŞS 77B/335.

85 Bkz. EŞS 84B/367. 86 Bkz. EŞS 99A/424.

87Orhan Büyük, Şer’iyye Sicillerine göre XVII. Yüzyılın Ortalarında Edirne’de Sosyo-Ekonomik

Hayat, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi. Trakya Üniversitesi, Edirne 2009, s.49.

31

Şekil

Şekil 1: Defterde Yer Alan Belge Türleri
Tablo 1: Defterde Yer Alan Hüccetler
Şekil 2: Defterdeki Terekelerin Dağılımı
Tablo 2 : Defterde Yer Alan Mahalle İsimleri
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

takımında iken vefât ettiği veresesi tarafından verilen arzuhalde ifade olunan Aşir oğlu Mehmed bin Osman bin Mehmed’in ber-vech-i âtî vârisi olduklarını iddia iden

tahammülü olduğu sûretde tahammülü mikdârı bedel-i iltizâmına zam ile irsâline bezl ve sa‘y ve makderet eylemek fermânım olmağın zabtını hâvî işbu emr-i

mefahir-il kuzat vel hükkam meadin-ül fezail-ül vel kelam anadolunun orta kolu nihayetine değin vaki’ kazaların kadıları ve naibleri zidet fazlühüm ve

Ağa’nın müteveffâ-yı merkûm Ahmed Ağa terekesinden olarak müvekkilim İbrâhim Efendi’nin vesâyetiyle(8)’aleyhinde bi’l-vekâle alacak da’vâsından dolayı mahkeme- i

Atina Kazâsı’nın Hemşin Nahiyesi’ne tabi Tezina Karyesi ahâlîsinden Hacıosmanoğlu Ömer Ağa ibn-i Hacı Osman (م) Tevfik Efendi mahzarında ikrâr-ı tam ve takrîr-i kelâm

Ma´rûzu dâileridir ki Haleb Vilâyeti Celilesi dahilinde Medine-yi Ayntab mahallatından Eblehan Mahallesi sakinlerinden iken bundan akdem vefat iden Kahveci Mustafa

Ma‛rûz-ı dâîleridir ki Haleb vilâyet-i celîlesi dâhilinde medîne-i Ayntab mahallâtından Nergis Hanesi mahallesi sâkinlerinden ve teba‛a-yı devlet-i

Budur ki medîne-i Rodoscuk mahallâtından el-Hâc Mehmed mahallesinde sâkin Musa bin Hâlil nâm kimesne mahfel-i şer’de râfi’u’l-kitâb Hüseyin bin Süleymân nâm