• Sonuç bulunamadı

Selim İleri'ni yeni kitabı:Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın:Bir 'zaman' romanı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Selim İleri'ni yeni kitabı:Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın:Bir 'zaman' romanı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Selim İlerin in yeni kitabı: M avi K anatlarınla Yalnız Benim Olsaydın

Bir 'zam an' romanı

Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın

Selim İleri / Can Yayınlan, İst.

1991 / 296

s

J

23.000 TL. / CKK Kod No: 021. 493

AHMET CEMAL

Özellikle Proust’la birlikte za­ man, neredeyse bağımsız bir ro­ man kahramanı kimliğiyle dün­ ya edebiyatındaki yerini alır. Bu, insan düşüncesinde türlü sorulara kaynaklık eden, ama aynı zamanda da insanı farklı bir biçimde sorgulamaya başla­ mış bir roman kimliğidir. Bu kimliğin oluşmasıyla birlikte klasikleşmiş “geçmiş- şimdiki-gelecek zaman” sınıflandırması da bir an­ lamda neye uğradığını şaşırır: Sözünü ettiğimiz ol­ gunun dünya edebiyatı sahnesinde belirginleşmesi­ ne kadar roman olayları ve bu olayların yer aldığı zamanlar, klasik sınıflandırmanın kanallarından sessiz ve sakin akıp giderken, böyle bir dönem noktasının yaşanmasıyla birlikte, ister geçmişte ya da şimdide yer alsın, ister geleceğin zamanı olsun, yaşanmış ve yaşanacak gerçek zamanların nasıl

saptanabileceği sorusu, boy gösterir.

Proust, gerçekte yaşandığı gibi değil, fakat hatır­ lanmış zamanı gerçeklik düzeyine çıkarmakla soru­ ya en köktenci yanıtlardan birini getirmiştir. Ro- bert Musil ise Niteliksiz Adam’ının ilk sayfaların­ da, “Bir gerçeklik duyumunun yanı sıra bir olasılık duyumunun da varolması gerektiğini” belirterek, gerçek zamanın yanı sıra olası zaman’a da birinci­ siyle eşdeğerde bir gerçeklik temeli kazandırmayı hedefler.

Çağımızda romanda zamanın en büyük ustala­ rından Hermann Broch ise başyapıtı Vergiliusun Ölümü’nde, zaman öğesini sanatçının kendi sana­ tıyla hesaplaşması çerçevesine oturturken, deniz gi­ bi sonsuz bir akışın ve devingenliğin taşıyıcılığını yüklediği zamana çok farklı bir gerçeklik boyutu getirir: Aslında hiç yaşamamış bir genç ozana, hiç­ bir zaman olmamış bir akik yüzüğünü vasiyet eden Vergilius, böylece nesnel düzeyde, vakanüvisler söyleminde nasıl yaşanmış olursa olsun, asıl yaşa- nan’ın insanın kendi düşlemiyle varettiği zaman ol­ duğunu vurgular.

Zamanın sonsuzluğu içersinde, kendi sonlu za­ manıyla hesaplaşma kavgasına -yazgısı gereği- gir­ miş insanoğlu için zamanın yaşamakla özdeş bir sorun niteliğini taşıması, elbet şaşırtıcı değildir.

Selim İleri’nin yeni ro­ manı Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın, zaman sorusunun irdelen­ mesi açısından Türk ro­ manını dünya edebiyatı bağlamına yerleştiren bir eser olarak karşımıza çıkı­ yor. Burada, hemen başta belirtilmesi gereken, ka­ nımca çok önemli bir nokta var: En ufak bir sı­ radanlık, “nostalji’ do­ zunda en önemsiz gibi gözüken bir ayar bozuk­ luğu, bu romanı kısır bir Proust taklidine dönüş­ türme tehlikesini de bera­ berinde getirebilirdi. Ama bu gibi olasılıkları bir çırpıda gündemden kaldırıveren bir romancı ustalığıyla Mavi Kanatla­ rınla Yalnız Benim Olsay­ dın, iyi bir anlamda Pro- ust’un bıraktığı yerden alıp yeni zamanlara taşıyı- vermiş.

İzlek, romanın Albüm adını taşıyan ilk bölümü­ nün ilk cümlesinde açık ve seçik belirtilmiş: “Aşkı bilmezken, bu, sözünü açmaya çalıştığım zaman­ larda diyebilirim ki bütün

K İ T A P T A N

B İ R

B Ö L Ü M

Aynalar

... Birçok yeniliğe açık olan, Garip şiirini seven Pembe Hanım bir yandan da eskinin bazı inançlarından vazgeçmemişti. O, ikide birde aynaya bakmanın uğursuzluk getireceğine inandığından, yüzünü her dakika aynada görmek istemediğinden Kadıköyü’ndeki evine öyle boy,

endam aynaları sokmamıştı. Pembe Hanımın biri dört köşe, ötekisi madalyon iki el aynası vardı. Dört köşe, saplı olanı galiba tombaktandı ve Pembe Hanım bu aynasını çantasında taşır, misafirlikte çok lâzım olursa çıkarıp yüzüne bakardı. Madalyon, gümüş kaplama aynası yatak odasında dururdu. Pembe Hanımın bir de minder aynası vardı ki yuvarlak ve el aynalarına göre biraz daha büyücekti. Evindeki eski tarz sedirde minder aynası hep cam taratı arkaya çevrilmiş dururdu. Bu minder aynasını ille cam yüzüne çevirirdim. Pembe Hanım da "Ah yaramaz! 11er zaman yüzünü görmek iyi değildir; çevir bakayım o aynayı!” derdi ve işaret parmağını şakadan sallardı.

Pembe Hanım bir öğleden sonra anneannemle, benimle çarşıya çıkacaktı. Onu almaya gitmiştik. Başını örttükten sonra minder aynasını şöyle bir almış, kendisine bakmıştı. O zaman Pembe Hanımın hem aynalardan korktuğunu, hem de gizliden gizliye hoşlandığını hissetmiştim. Zira aynadaki yansıya alıcı gözle bakmıştı.

Pembe Hanımın aynalarıyla birlikte bir de gözümün önünden hiç gitmeyen o çok eski Venedik aynasının yerini yurdunu hatırlayamıyorum. Fakat asıl Venedik aynasına hayran olduğumu söyleyebilirim. Çerçevesi de yine aynadan yapılmıştı, renkli camlardan yapılmış kabartma çiçeklerin çok uçuk, saydam tozpembeleri, mavileri âdeta bir mücevher duygusu yaratmıştı.

Kristal çiçekli Venedik aynasını bir kez görüp unutamadıktan sonra, aynaların karşılarındaki şekilleri ve renkleri boyuna yansıtarak, tıpkı bir sanat eseri gibi, hayatta var olanı yeniden var ettiklerini, yarattıklarını, artık, hayatta hiç var olmamış bir şeyi dile getirdiklerini hissediyordum.

Şekillerin ve renklerin kendileri artık aynadaki yansıları kadar çekici gelmiyordu...

güzel şeylere âşıktım. Fakat hepsinin biraz eski, biraz solmuş, yıpranmış olmasını isterdim." Bura­ daki eskiye, solmuş ve yıpranmış oluşa yönelik is­ tek, nostalji görünüşü altında olan zamanın olması istenen zaman penceresinden gözlenmesini sergi­ ler.

İlençli Zaman başlıklı yedinci bölümde ise bu doğrultudaki söylem, daha da açıktır: “Zaman, Geçmiş Zaman Yazarı için, edebiyat değeri taşı­ yan yazının belki de tek ereğiydi”; ya da “Geçmiş Zaman Yazarı’na bakılırsa, edebiyat adamının gerçeklikteki zamanla bağdaşması hemen hemen imkânsızdı.”

Zaman bu düzlemde tartışma konusu yapıldı­ ğında, ortaya zorunlu olarak hangi zamanın ya­ şandığı sorusu çıkacaktır. Bu soruyu biraz farklı dile getirmek de mümkündür: “Zamandan ne kurtarılabilir?” Böylesi, belki sonsuz akış tasarımı çerçevesindeki zamana daha uygun düşecek yanıt­ lara kaynaklık edebilir. Örneğin Vergilius’un Ölü­ mü’nde, ölüm döşeğindeki yaşlı ozan, kendi geç­ miş zamanının dökümünü yaparken, sanatı aracı­ lığıyla neleri zamandan çekip alabildiğini, saptaya­ bildiğini, zamansız kılabildiğini bulma peşinde­ dir. Selim İleri’de ise yanıtın bir bölümünü şu cümlelerde buluyoruz: “ömürler ölüme doğru

Selim İleri, romanını ¿amanın o bilinen bilinmezliği bağlamına yerlestiriyor.iFotoğraf: Cengiz Civa) Selim îi«1 MAVİ SC\\ ATLARINCA Yvi.Niz m:MM O l S A Y F A 1 0 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 65 > t i : . z <IA n x T 2 Y I fi U H M U O '

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Anahtar Kelimeler: Roman sanatı, itibari zaman, vaka zamanı, anlatma zamanı, zamanın akışı.. THE MATTER OF TIME IN

Gerçek dünyadaki bütün oluş ve hareketler, zamandan bağımsız olmadığı gibi, kurmaca dünyadaki bütün durum ve hareketler de bir zaman dilimi içinde gerçekleşirler ve az

Büyük bir Türk şairinin ürünleri içinde ve çağdaş şiirimizde yerini çoktan almış olan bu şiirle ilgili olarak birkaç gün önce “M illiyet” gazetesindeki

Buruk Acı şarkısına eşlik yazan 65 öğrenciden 8’inin (%12) “Kuvvetli Zamanda Akorun Tek Sesinin, Zayıf Zamanda Akorun İki Sesinin Eşzamanlı Olarak

Somut olmayan kültürel miras hazinemizden biri olan cam boncuğunu koruma çabalarında geleneksel mekânları korumak olduğu gibi geleneğin sürdürülebilirliği için

Tablo 4.22: Etkinlik ve Ölçme Değerlendirme Uygulamaları Bakımından Türkiye’nin Sosyal Bilgiler Kitabı İle Makedonya’nın İstorija (Tarih) Ders

Kafa e¤me eylemini tekrarlam›fl olsun ya da olmas›nlar, göstericinin her iki durumdaki davran›fl›n› izleyen çocuklar, ›fl›¤› kendilerinin yakmalar› istenince

Metrik kalıblar ise' halk musikimizin dinamizmine ve çoğu parça - Jarın dans karakterine,' bütün başka milletlerin i halk musikisinde olduğu gibi, tabiî olarak