• Sonuç bulunamadı

Fikir ve sanat dünyamızın erişilmez zirvesi Necip Fazıl Kısakürek Allah'ın rahmetine kavuştu:Şairler sultanı ölümsüzlük aleminde

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fikir ve sanat dünyamızın erişilmez zirvesi Necip Fazıl Kısakürek Allah'ın rahmetine kavuştu:Şairler sultanı ölümsüzlük aleminde"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

D OG AN

O t o mto-b’i i

2 1 B'kwklfe-f

1 1 T fcie-vi;

tot

:

33 HEDİYE KUPONU 34]

Encok sevilen

m

En çok okunan

Encok satılan dergi

Çoluk

Yıl: 22 Sayı: 7657 Fiyatı: 30 TL. Adres: Tercüman Tesisleri, Topkapı, İstanbul

HER SABAH DÜNYA YENİDEN KURULUR. HER SABAH TAZE BİR BAŞLANGIÇTIR

Telefon: (Santral) 82 1212 (20 Hat) İstanbul

>*%1

* .

Fikir ve san’a t dünyamızın erişilmez zirvesi

NECİP

fazil

k is a k ü r e k

Allah’ın rahm etine kavuştu

TERCÜMAN gazetesi, mer­

humun ailesine, yakınlarına,

dâvâ arkadaşlarına, öğrencile­

rine ve en büyük fikir ve san’at

adamının aramızdan ayrılması

dolayısıyla bütün Türk milleti­

ne başsağlığı diler.

Mevlâ rahmet eyleye...

Şâirler Sultam«

ölümsüzlük âleminde

Ardında 5 yetişkin evlât, yüzlerce şiir, fıkra, hikâye, makale, tarih, tenkid ve biyografya türü eser bıra­ kan üstad Necip Fazıl Kisakürek, bir süreden beri bünyesini kemiren şeker hastalığı ile mücadele edi­ yordu

Üç yıl önce, Türk Edebiyatı Vakfı’nca “ Yaşayan en

büyük Türk Şâiri—Şâirler Sultam” seçilen üstad,

bugün Fatih Camii’nde kılınacak öğle namazını mü­

teakip, Eyüp Mezarlığımdaki ebedî istirahatgâhına

tevdi edilecek

Kisakürek bugün Fatih Camii’nde kılınacak öğle namazını mütekâkip Eyüp Mezarlığı’ndaki ebedî is- tirahatgâhına tevdî edilecek

Kemal ÖNDER

T

urK tdebiyatı'nın köklü ve ulu çınarlarından biri daha devrildi Ve “Sultanü’ş Şuara” (Şâirler Sultanı) Üstad Necip Fa­ zıl Kisakürek dün sabaha karşı geçirdiği rahatsızlık sonucu 78 yaşında hayata gözlerini yum­ du.

Ardında 5 yetişkin evlât, yüzlerce şiir, tiyatro, fıkra, hikâ­ ye, makale, tarih, tenkid ve bi- yoğrafya türü eser bırakan, Üs­ tad Necip Fazıl’ın, 1905 yılından beri sanatının yanında millî ülkü ve vatan için çarpan “Allah”la dolu olan yaşlı kalbi, İstanbul Erenköy Etemefendi Caddesi 16 numaradaki evinde geceyansı saat 01.30’da birden durdu.

(Devamı Sa: 11 Su: 3'de)

« V A S İ Y E T » İ

Son gün olmasın dostum, çelengim,

top arabam;

Alıp beni götürsün, tam dört inanmış

adam...

1- Bu vasiyet, çoluk-çocuğumun ve şahsi yakınlarımın dar ve hususi kadrosundan ziyade, onlann da içinde olduğu geniş ve umu ini zümreyi muhatap tu tu y o r. Başta gerçek Türk'ün ruh köküne bağk yeni gençlik, şu kadar yitik mücadele hayatımda

(2)

«Şâirler Sultanı» ölümsüzlük âleminde

M__ — - m. m fc _____■-- Uil1 rilfi ‘HaraL Milrl/\ /Ir»Xr/» «*•/»« DlirlAPinnA

«VASİYET»!

(Baştarafı 1. Sayfada)

beni okumuş veya dinlemiş her fert, kısaca Allah ve Resulüne perçinli herkes... Onlara hitap ediyorum ve dileklerimin yerine getirilmesi için gerekli çakşmayı işte bu yeni gençliğe ısmarlı­ yorum.' Eğer üzerilerinde bir hakkım varsa. Hesap Gününde tek tek sorumludurlar. Emanetim, beni seven ve İslâm dâvâsıruia bir hak sahibi olduğumu kabul eden herkese...

2- Fikir ve duyguda vasiyete lüzum görmüyorum. Bu bahiste bütün eserlerim, her kelime, cümle, mısra ve topyekün ifade tarzım vasiyettir. E ğer bu kamustuk butuna tek ve minicik bir

daire içinde toplamak gerekirse söylenecek söz “Allah ve

Resulü; başka her şey hiç ve bâtıl” demekten ibarettir.

3-“B üyük Doğu-b.d Yayınlan” kitabevi kuruluncaya kadar

şunun bunun neşrettiği eserlerim arasında mukaddes ölçülere karşı küçük ve hafif çapta lâübâli, dikkatsiz ve ciddiyetsiz, hür­ met ve haşyetten mahrum ne varsa -isterse nokta veya virgül olsun- onlan reddediyor, mahm olmaktan çıkanyor ve bütün so­ rumluluğumu, bundan böyle kendi idare, murakabe ve firmam altında çıkaracağım eserlere bağlıyorum. İnşaallah H ak bana onlan dünya gözüyle bütünleşmiş ve tamamlanmış gösterir, ar­ kamdan gelecekler de bu örneklere göre devam ederler, virgül oynatmaktan bile çekinirler. Islâm a pazarlıksız ve sımsıkı bağ­ lanmadan önceki şiirlerim ve yazılarım arasında, hattâ küfre kadar gidenler ise, çok tanberi eser çerçevem dışına çıkanldığı, her birinden ayn ayn istiğfar edildiği ve çöp tenekesine atıldığı için, nereden nereye geldiğimi gösterm ekte bile kullanılmamalı ve onlarla müminleri benden çevirmek isteyeceklere -çok de­

nenmiştir- şu cevap verilmelidir “Koca Hazret-i Ömer bile A l­

lah'ın Resulünü öldürmeye davranmış ve peşinden bütün saha­ belerin, derecede İkincisi olmak gibi bir şerefe ermiştir. Hiç ona bu ilk davranışından ötürü sonradan dil uzatan olmuş mudur? B elki o noktadan bu noktaya gelmekte faziletlerin en büyüğü

vardır.

Eserlerim mevzuunda vasiyetim kısaca şu: İlk yazılanmdan birkaçı asla benim değil; sonrakiler de, en dakik şeriat mihengi- ne vurulduktan, yani nasib olursa tarafımdan bütünleştirildik­ ten sonra benim.. B ir kısmım şimdiden tamamlamış bulundu­ ğum eserlerim üzerinde bu ölçüyü devam ettirmek ve en titiz murakabeyi sürdürmek borcu ise, mirasçılanmın ve mânevi mi­ rasçım gençliğin... Ben öldükten sonra kim ve ne suretle eserle­ rim üzerinde gizli bir tasarrufa kalkar da ölçüyü hafifçe bile ol­ sa örselerse, tezgâhım başına yıkınız! E n büyük korkulanından biri, nice müellifin başına geldiği gibi, ölümümden sonraki tah­ riflerdir.

4- Beni, aynca hususî vasiyetim de gösterdiğim gibi, İslâmî usullerin en incelerine riayetle gömünüz!

Burada, um um î vasiyette de belirtilmesi gerek bir noktaya dokunmahyım 1935 yıhnda, M ürşidim ve K urtanam E sseyyid Abdülhakîm Efendi Hazretlerine, bir yazımı okum uştum Bu yazı, kendilerini tanıdıktan sonraki dünya görüşüme ait olarak, zamanenin bize aykırı, meşhur bir gazetesinde çıkmıştı ve Türk'ün tarih muhasebesini İslâm î tefekkür noktası etrafında çerçeveliyordu Yazıyı ellerine aldılar, kalem istediler ve üstüne

öz elleriyle “altın ile yazılacak yazıbuyurdular. İşte hususi

zarfında duran bu kesilmiş makaleyi, bütün eserlerimin tasdik­ namesi olarak kefenime iliştirsinler...

5- Nasıl, nerede ve ne şekilde öleceğimi Allah bilir. Fakat im­ kân âleminde en küçük pay bulundukça, biricik dileğim, A n ka ­ ra'da, Bağlum Nahiyesindeki yalçın mezarlıkta, Şeyhim in civa- nna defnedilmektir. Elden gelen yapılsın...

& Cenazeme çiçek ve bando muzika gönderecek makam ve şahıslara uzaklığımız ve kimsenin böyle bir zahmete girişmeye­ ceği malûm... F akat bu hususta bir muziplik zuhur edecek olur­ sa, ne yapılmak gerektiği de beni sevenlerce malûm... Çiçekler çamura ve bando yüzgeri koğuşuna...

7-Cenazemde, namazıma durmayacaklardan hiç kim seyi iste­ miyorum! Ne de, kim olursa olsun, kadın... Ve bilhassa, ölü

simsan cinsinden imam!.. Vebid'atbelirtici hiçbir şey!..

Başucumda ne nutuk, ne şamata, ne medh, ne şu, ne bu.. Sade­ ce Fâtiha ve Kur'ân...

8- M ezanmda İlâhî ve ulvî isim ve sıfatlardan ve benim beşerî ve s ü ß isim ve sıfatlanmdan hiçbir iz bulunmayacak... M evlid de istemem!.. Onu, uhrevî rüşvet vasıtası yapanlara bırakınız! Sadece Kur'ân...

9- Şim di sıra en büyük dileğimde... Müslümanlardan, eğer bu dâvâda hizm etim geçtiğine inanan varsa, şunlan istiyorum: H er ferdin, herhangi bir kifayet hesabına yanaşmaksızın, benim

için“Necip Fazıl'ın kaza borcuna karşılık” niyetiyle bir günlük

(5 vakit) namaz kılması ve yine bir gün oruç tutması...Mevtanın ardından, onun için kaza namazı Şafiî içtihadınca caizdir ve ay m içtihat Hanefîlerce de rahmettir.

Her ferdin, en aşağı 100 Tevhid kelimesi okuyup sevabının mislini bana hediye etmesi.. 70 bine dolması lâzım.

B ir de, üzerimde hakkı olanlann bunu Allah m ası için helâl etmeleri..

Ölünceye dek, üzerimdeki Allah ve ku l haklanndan mümkün olanım ödeyebilmek için elimden geldiği kadar cehdetmek az­ mindeysem de ne olacağım, nereye, hangi nok taya varabilece­ ğimi bilmiyorum ve yardımı Müslümanlardan bekliyorum

Şey'en lillâh" tabiriyle bana Allah için bir şey veriniz! Yarch-

mımzı esirgemeyiniz!

10- Allahı, Allah dostlanm ve düşmanlanm unutmayımz! Hele düşnıanlanm!.. Olanca sevgi ve nefretinizi bu iki kutup üzerinde toplayımz!

11- Beni de Allah ve Resul aşkımn yamk bir örneği ve ardın­ dan birtakım sesler bırakmış dîvanesi olarak arada bir

hahrlayı-(Baştarafı 1. Sayfada) “ Kaldırımlar” adlı şiirinde: "Ben bu kaldırımların emzir­

diği çocuğum Ama sabah olmasın, bu karanlık sokakta. Bu karanbk sokakta bitmesin

yolculuğum...” diyen Necip Fazıl'ın 78 yıllık dünya yolculuğu, karanlık so­ kakta değil, ama karanlık bir ge­ cede, yıllanın paylaştığı helâlli­ ğiyle birlikte baş koyduğu yumu­ şak yastığında, sıcak yatağında, huzur dolu yuvasında sona erdi

Abdülhak Hftmid’den sonra felsefi duyuş ve düşünüşleri ye­ ni bir özle şiir âlemine taşımıştı Necip Fazıl Sanatına sık sık ara verip millî ülkü mücadelesine atılması onu üzüntüden üzüntü­ ye sürüklemişti İşte, bu üzüntü­ ler dolayısıyladır k i Üstad bir süreden beri bünyesini pençesine alan “ şeker hastalığı" denilen illetle mücadele veriyordu. Şeke­ ri bir artıyor, bir eksiliyordu. Ara sıra şeker komasına girdiği oluyordu. Refleksleri de artık es­ kisi gibi değildi Son aylarda evinden dışarıya adımını atamı­ yordu. Gerek yaşlılık ve gerekse şeker yüzünden gözleri de eskisi gibi tabiatı ve eşyaları seçemi- yordu.

NECÎP FAZIL A SON ÖDÜL İşte bu sebeplerden Üstad, geçtiğimiz hafta Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nün meslekte 50. yılını dolduran gazeteciler için düzenlediği ve kendisine de “ Basında Hizmet Belgesi” ni lâyık gördüğü İstanbul’daki ödül gecesine katılamamıştı.

Her ne kadar “Basında 50. Yıl Hizmet ödülü” Necip Fazıl’- ın hayatında aldığı son ödül de­ niliyorsa da, Ü stad’a göre son ödül, Allah'ın kendisine bahşet­

tiği “ebediyete intikal” idi Taşkın san’atkâr tabiatı ve sımsıkı bağlandığı fikirleri yü­ zünden, 1946’dan beri birçok de­ fa cezaevlerine giren Necip Fa­ zılın nesrinde, derinliğe yöneldi­ ği kadar da nükteye, kelime oyunlarına, kuvvetli mecaz bu­ luşlarına bağlı bir anlatışı vardı. Üslûp yapma tasası, tedirgin mizacı ve düşünce yüklü muhte­ vasına rağmen, kolay ve rahat bir anlatışa vardığı söylenemez­ di. Bu, nesirde aceleci, öfkeli ve yerici bir zekâmn fantezi yükleri ve şaşırtıcı nükte kuvveti ön sa­ fı tutmaktaydı.

Her fırsatta “Mutlak haki­ kat Allah’far” diyen Üstad'm hi­ kâye ve oyunlarında tedirgin üs­ lûptan sıyrılıp az çek rahatlaştj- ğı ve bilhassa insan ruhlarında­ ki bunalış, “ hafakan”, burkuntu ve zıtlıkları ustalıkla yazdığı gö­ rülmektedir.

Hepsi de, dramı andıran oyunlarında yüklü ve kesif bir düşüncenin çilesi hissedilir. Mad- de'den mânâ’ya ve gerçek’ten ide’ye sık sık geçişler olan bu eserlerde, uzaktan bir Ibsen ha­ vası sezilir. Çağdaş insamn ıstı­ raplarım, iman ve imansızlık buhranlarını kudretle ele alan eserlerinde, Allah, fazilet, inanç, yiğitlik yüceltici, ruhlar doyuru­ cu temaları kudretle işleniyor­ du.

BÜYÜK SAN’AT GÜCÜ ŞİİRLERÎNDEDtR Öfkelerini, polemiklerini, dini-millî temele dayak açık iddi­ alarını, fıkra, piyes ve hikâyele­ rine koyan, 1980 yılında Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen bir törende 75. sanat yık dolayı­ sıyla Türk Edebiyata Vakfı tara­ fından kendisine “Sultanü’ş Şuara” (Yaşayan en büyük Türk Şairi- Şairler Sultanı) unvanı ve­ rilen Necip Fazıl’ın asıl büyük s ın ’atkâr gücünü şiirlerinde

aramak gerekir. Hayata “ daral­ mış berzahlar” içinde geçen ve fikirleriyle millî huzursuzluk, kötülük ve kuşkuları dile geti­ ren Üstad Necip Fazıl, şiirlerin­ de sonsuzluğun ve mükemmelin huzurunu aramaktaydı.

EN SON ŞİİRİ “ZEHİR” Asırlar boyu yaşayacak de­ nilen altın işlemeli “Çile”nin ya­ zan Necip Fazıl, son olarak, “ Kafa Kâğıdı" adk bir roman fask ile, "Zehir” adk şiirini yaz­ dı.

Türk Edebiyatı Dergisinin önümüzdeki Haziran ayı 116. sa­ yısında yayınlanacak olan ve der­ ginin kakbmdan aldığımız Üs- ta d ’ın son şiiri “ Zehir” in mısra­ ları şöyle:

ZEHİR

Çocukken haftalar bana asırdı; Derken saat oldu, derken

saniye. İlk düşünce, beni yokluk ısırdı; Sonum yokluk olsa bu varkk

niye? Yokluk, sen de yoksun bir var

bir yoksun! İnsanoğlu kendi varından

yoksun. Gelsin beni yokluk akrebi

soksun! Bir zehir ki hayat, özü fâniye...

Şiire Millî Mücadele yılların­ da başlayan, tekke şiirlerimizin verimlerini modern Fransız şiiri ölçüleriyle değerlendiren, şiirle­ rinde insamn dünyadaki yerini araştıran, madde ve ruh prob­ lemlerini, iç âlemin gizli duygu ve tutkularını dile getiren Üs­ tad Necip Fazıl, her fâni gibi ken­ disinin de, bir gün toprak olaca­ ğım biliyordu. Türk Edebiyatın­ da ölümü seven tek şair olarak da tanınan üstâd, daha 1939 yı­ lında yazdığı, “VASİYET” adlı şiirinde şunu vasiyet ediyordu; “ Son gün olmasm dostum,

çelengim, top arabam; Alıp beni götürsün, tam dört inanmış adam...” 78 yaşında ebediyete göç eden Necip Fazıl Kısakürek, bu­ gün Fatih Camii nde kılınacak öğle namazını müteakip Eyüp Mezarlığı’ndaki ebedî istirahgâ- hına tevdi edilecek.

üstad

Necip Fazıl'ın

hal tercümesi

QJT Mayıs 1980’de Türk

A D Edebiyatı Vakfı nca ken- dissine "Sultanü’ş-Şuara” unva­ nı verilen ve büyük bir tesadüf eseri yine bir 25 Mayıs günü ve­ fat eden üstad Necip Fazıl, 1905’de İstanbul'da doğdu. Bahriye Mektebi'nde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde okudu. 1925 yıhnda Millî Eğitim Ba- kanlığı'nca Paris'e gönderildi, öğrenimini yarıda bırakıp dün­ dü. Ankara ve İstanbul'da ban­ kalarda çalıştı. Ankara Üniver­ sitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fa­ kültesinde. Devlet Konservatu- varı'nda, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğret­ menlik, Son Posta, Yeni İstan­ bul gibi gazetelerde fıkra yazar­ lığı yaptı. “ Ağaç” ve “Büyük Doğu” adlı dergileri çıkardı.

Tekke şiirlerimizin verimle­ rini modern Fransız şiiri ölçüle­

riyle değerlendiren, şiirlerinde insanın kâinattaki yerini araştı­ ran, madde ve ruh problemleri­ ni, iç âlemin gizli duygu ve tu t­ kularını dile getiren Necip Fazıl, oturmuş bir dil ve sağlam bir teknikle yazdı. Şiire Millî Müca­ dele yıllarında başlamıştı, tik şiirleri Yeni Mecmua’da çıktı. Oyun ve hikâyeler de yazdı. 1943'den sonra din ve politika alanlarında çalışmayı ön plana aldı.

Şiir kitapları; örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve ötesi, Son­ suzluk Kervanı, Çile, Şiirlerim.

Hikâye kitapları: Birkaç Hi­ kâye Birkaç Tahlil, Ruh Bur- kuntularmdan Hikâyeler.

Oyunları: Tohum, Bir Adam Yaratmak, Künye, Sabırtaşı, Para, Nam-ı Diğer Parmaksız Salih, Reis Bey, Siyah Pelerinli Adam. Ahşap Konak, Yunus Emre, Abdülhamid Han, Kanlı Sarık, Mukades Emanet.

tnceleme-Monografi: Namık Kemal, tlim Beldesinin Kapısı Hazreti Ali, ü lu Hakan İkinci Abdülhamid Han, Son Devrin Din Mazlumlan, Vahideddin.

Son şiirlerini TERCüMAN’a vermişti

f ,

Üstad Necip Fazıl Kısakürek, rahatsızlığının art­ masından önce zaman zaman gazetemizi ziyaret eder ve Kemal Ilıcak'la çeşitli konularda sohbette bulunurdu. Okuyuculanmızın hatırlayacakları gibi geçen yıl ramazan ayı boyunca verilen özel sayfaları bizzat hazırlamış, önceki yıllarda da bu sayfalara çok değerli katkılarda bulunmuştu.

Sultanü's-Suara'dan

Sağlık durumunun düzelememesi sebebiyle bu yıl için yapılan hazırlıkların dışında kalmış, ancak din ve tasavvuf konulu yeni şiirlerini gazetemize tevdi etmişti. Bu şiirler, 12 Haziran’da başlamak üzere TERCÜMAN’da yayınlanacaktır. Yukarı­ daki fotoğraf, üstad ile gazetemizin sahibi Kemal Ilıcak arasındaki bir sohbet sırasında çekilmiştir.

GÜZEL ŞEY

ERKEN GEL!

Ey genç adam, yolumu adım adım bilirsin!

Erken gel, beni evde bulamayabilirsin!

(1975)

VASİYET

Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam;

Alıp beni götürsün, tam dört inanmış adam...

(1939)

EZAN

Ölürken aym ahenk, salâ sesinden sızan:

Kulağıma doğduğum gün okunan ezan.

(1972)

NASIL?

Başım çiğlikli çocuk, onu nasıl avutsam?

Ne yapsam da ölümü bir saateik unutsam?..

(1973)

TEBESSÜM

Bu dünyada renk, nakış, lezzet, ne varsa küsüm;

Gözümde son marifet, Azrâil’e tebessüm...

(1976)

O DEM

O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner,

Azrâil’e “hoş geldin!” diyebilmekte hüner...

(1976)

EMANET OLSUN

Ey genç adam, bu düstur sana emanet olsun:

Ötelerden habersiz nizama lânet olsun!..

(1975)

İ

GİTTİLER

Dostlarım ev eşyamdı, bir bir gitti, diyorum.

Artık ooş odalarda ölümü bekliyorum.

Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber...

Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?..

(1977)

BÜYÜK RANDEVU

Büyük randevu... Bilsem nerede, saat kaçta?

Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta?

______________________________ (1958)

BOŞ UFUKLAR

Ne kervan kaldı, ne at, hepsi silinip gitti

“İyi insanlar iyi atlara binip gitti.”

•______________________________ (1973)_______

O BAHÇELER

Adımın, o bahçeler, her gün anıldığı yer;

O bahçeler, yalanın bile yanıldığı yer...

(1939)

TABUT

Ufka bakarlar Ölüm uzakta mı, uzakta...

Ve tabut bekler, suya inmek için kızakta...

(1977)

GEÇER AKÇA

Hasis sarraf, kendine bir kese diktir!

Mezarda geçer akça neyse, onu biriktir!

(1972)

LEVHA

Mezarlarda susarken dilsizler, dudaksızlar;

Üstlerinde ot biter, kuş öter, arı vızlar...

(1976)

KAFİLE

Her şeyde bir tükeniş, her oluşta bir bitiş;

Gökten ses: Ölümsüzler kafilesine yetiş!

(1978)

DİPSİZ KUYU

Ağzıma soğuk kurtlar dolacak, gözüme kum;

Dipsiz kuvu, sürdükçe zaman, sürecek uykum...

___________________________________ (1939)

HASRET

Ölecek miyim, tam da söyleyecek çağımda

Söylenmedik cümlenin hasreti dudağımda...

(

1975

)

Referanslar

Benzer Belgeler

Mitolojide kimera, tek bedende çok kimlikli yarat›k, a¤z›ndan alevler püskürten bir aslana benzeyen yarat›¤›n bafl› aslan, gövdesi keçi ve kuyru¤u y›lan fleklinde

Bu uydulardan üçü (Mars Odyssey, Mars Recon- naissance Orbiter ve MAVEN) NASA’ya yani ABD’ye, Mars Express, ExoMars Trace Gas Orbiter isimli uydular Avrupa Uzay Ajansı

Şu sıralar gösterimde olan "M ektup" ve "H am am " filmlerinde izlediğimiz Necdet Mahfi Ayral, 89 yaşında ve aktörlükte 65 yılını geride bıraktı.. Yedi

A n ta ly a 'd a 25 Şubat’ta yaşamını yitiren K oç H olding’in Kurucusu ve Şeref Başkanı Vehbi Koç’un büyük kızı Semahat Arsel, ba­ basının

Osmanlı musikisinin en önemli kurumların- dan olan mehterhane, görüldüğü gibi savaş ve yürüyüş havaları çalan askeri bir bando olmak­ tan öte, ilahiler

Etraf tarafından görünmek için buralara gelen insanlar başka bir mekana alışmaya başladıklan zaman, ki galiba bu grup yavaş yavaş TIKE’ye kaydı bile, buranın işi çok

Dün, Fuat Köprülü’nün Akbıyık- taki evine giden gazeteciler, Köprü- liiler’i kapıdan ciharken görebilmiş­ ler ve Fuat Köprülü ile aralarında şu

Samsun‟un aydınlatma düzeninde renk kullanımının nasıl olduğuna dair fikirleri sorulduğunda farklı yaĢ gruplarının ortak fikirlerinin aydınlatmanın rastgele