• Sonuç bulunamadı

Kaval tulum çifte

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kaval tulum çifte"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

-tT - O

K A V A L T U L U M Ç İ F T E

Muzaffer SARISÖZEN

Devlet Konseıvatuvan Folklor Arşivi Şefi

Kaval, henüz üzerinde durulmamış olan musiki aletlerin­ den birisidir. Borudan başka nefesli halk sazlarının hemen hepsi «Sipsi» veya «D il» denilen hususi tertip vasıtasiyle çalınır. Yalnız kavalın dili yoktur. Fakat dertli kaval için dile ne hacet ki....

Yanık sesiyle daima dertliler arasında yâd edilen bu sevimli müzik aletinin hayvanlar üzerinde bile tesiri her va­ kit görülebilir. Sanatkâr bir çoban nefesinden ilham aldığı zaman en azılı koçları körpe kuzuya döndüren dertli kaval sesi, ne yazık ki, her vakit yanık değildir. Kavalın yanıklaş­

ması için polifonik bir renk göstermesi lâzımdır.

Kavalın dinliyenler üzerinde polifonik bir tesir yapacak tarzda çalınmasına Orta Anadolunun birçok yerlerinde halk «Kavalı horlatma» adını verir.

«Horlatma» kelimesinin ilmi bir ifade ile tarifini yap­ mak icebederse: Kavalın bünyesinde mevcut armonik sesleri tebarüz ettirecek tarzda nefesi idare etmek sanatı diyebiliriz. İyi dinlenildiği takdirde, horlatılan kavaldan daima bir oktav aralıkla iki ses ve çok kere beşli aralıkla bunlara muvazi ola­ rak yürüyen üçüncü bir sesin teşkil ettiği diyafonik bir ahenk kulağa çarpar. Buna, kavalı hafifçe titreterek yapılan cazip bir vibrato da katılınca dertli kaval sesi pek müessir bir hal alır. Bu anda tamamen donuklaşmış olan kaval sesinin her nağmesi şaheser bir ipham heyecanı vermeğe başlar, yani yanıklaşır.

Yukarıki izahattan anlaşılacağı gibi, kaval sesinin ya­ nıklığını, dinliyenler üzerinde yaptığı polifonik tesirde ara­ mak lâzımdır.

Burada bir sual vâridolabilir: Acaba, halk sanatkârları­ nın kaval sesine polifonik bir renk vermeleri şuurlu bir ha­ reket midir? Buna tereddütsüz olarak evet diyeceğiz. Çünkü, halkın yalnız teksesli bir müzik aleti tesiri yaptıran kavalcı­ ları beğenmediklerini ve onu dinlemek bile istemediklerini tevsik eden hâdiselere her vakit Taslamaktayız.

Anadolunun birçok yerlerinde ve bilhassa Sivas ve civa­ rında bir kavalcı aradığınız zaman, köylüler arasında, «Kavalı horlatıyor, horlatamıyor» münakaşası başlar. Misafirlerine ikramın en iyisini yapmak ananesini her fırsatta gözden kaçırmtyan köy halkı kavalı en iyi horlatanı bulurlar. Sivas köylerinde «Kavalı horlatma» sanatı halkın pek ziyade ehemmiyet verdiği bir mevzudur. Kavalı horlatamıyanlar için: «Onun çaldığı kavalın bayağı düdükten ne farkı var?» yahut: «Ben, ağzımla ıslık çalsam ondan daha tesirli olur» gibi sözlerle onu beğenmediklerini anlatırlar. Müzik folkloru araştırmalarında sık sık tesadüf ettiğimiz bu gibi hâdiselerle şu iki neticeyi elde etmiş oluyoruz :

1 — Halk sanatkârları kavalı polifonik bir tesir ya­ pacak tarzda çalışta tamamen şuurlu olduğu gibi dinliyenler de bunu şuurla karşılamaktadır.

2 — «Kavalı horlatma» sanatını, «Çokseslilik» ihtiya­ cı doğurmuştur.

Bu yıl, Konyadaki derleme seyahatinde ayağımıza dola­ şan pek enteresan bir hâdiseyi de buraya nakledersek, halk sanatkârlarının kavala polifonik tesir yaptırma işinde ne

kadar şuurlu oldukları hakkında pek sarih ve kati bir fikir almış olacağız:

Konya Ereğlisipin Zanapa köyünden İbrahim Atay adında altmışlık bir lcavalcı, hiç iimidetmediğimiz bir sırada, bize şu izahatı verdi: «Kavalı her adam sızlatamaz. Nefesi kullanışlı verirsin. İnce alır, kalın alır. Bunlar biribirini tu­ tunca kaval sızlamaya başlar. İşte o zaman kaval çok tesirli olur.»

İbrahim Atayın, Derleme Heyeti muvacehesinde ver­ diği bu izahla da bir kere daha sabit oluyor ki, halk sanat­ kârları ne yaptıklarını biliyorlar ve kavalda tebarüz ettirme­ ğe muvaffak oldukları armonik sesleri ayrı ayrı işitecek ka­ dar hassasiyet de gösteriyorlar.

Kavaldan dinlediğimiz çoksesliliğin, nokta ve paralel kentler gibi, beşerin kullandığı ilk şekle uygun bir renk gös­ termesi elbette pek derin mânalar taşımaktadır. Kaval nağ­ melerinin, oktav ve beşliler refakatinde, kulağımıza fısılda­ dığı efsaneler, düşüncelerimizi tarihin henüz aydınlatamadığı derinliklerine doğru çekecek mahiyettedir.

Arşivce tesbit ettiğimiz kaval notalarının bir kısmında, bir oktav aralık taşıyan iki ses görüyoruz ki, buna ancak eski Yunanlıların kullandığı «M agadize» nin enstrüman bir şekli diyebiliriz. Diğer bir kısmında da paralel kentlerin sıralan­ dığını görmekteyiz. Bunun için de «Diyafoni» den başka kelime maksadı izaha kâfi gelmiyor. Şu halde ilk çoksesli­ lik şekilleriyle ilgili bir mevzu üzerinde bulunduğumuzu, kuvvetli bir ihtimalle ileri sürebiliriz. Fakac müzik tarihle­ rinin kaydettiği ilk çokseslilik şekilleriyle bu hâdiselerin ne dereceye kadar münasebeti V2rdır? Kaval nev'inden nefesli sazların beşer duygusuna tercüman olmağa başladığı zaman, yapılışı, şekli ve çalmışı nasıldı? Nasıl istihaleler geçirdi? Arkeolojik tetkikler bu noktaları kâfi derecede aydınlatma­ dığı takdirde, bu meseleler bir sır olmaktan kurtulamıya- caktır.

Kavalın «D illi» ve «Kırm a» nevileri de vardır. Bildi­ ğimiz dilsiz kavalın baş tarafına yapılan hususi dil tertibatı ile çalınan dilli kavaldan işittiğimiz sesler de horlatılan ka- valdakinin aynıdır. Şu halde dilil kavalın dil teşkilâtında onu münhasıran teksesli bir müzik aleti tesiri yapmaktan kurta­ ran evsaf vardır ve şurası muhakkak ki, bu düşünülerek ta- kılmşıtır. İşte bu bakımdan biz, dilli kavalı da, kavala poli­ fonik tesir yaptırma sanatının şuura dayandığına bir vesika sayacağız. «Kırma kaval» dilli kavalın üçe bölünmüş bir şekli­ dir. Üç parçadan ibaret olan kırma kavalın parçaları birer zi- vana ile biribirine giydirilmek suretiyle kaval haline getirilir. Gerek kavalda gerekse kavalın dilli ve kırma nevile- rinde halk sanatkârlarının, dinliyenler üzerinde bas tesiri yapan kalın ve uğultulu sesleri de işitilmektedir.

Bir folklor müntesibinin kılı kırk yarmak zaruretinde bulunduğunu kabul edenler derhal teslim ederler ki, biz, bunu da bir mesele halinde dikkate almak mevkiindeyiz. Fa­ kat şimdiye kadar yaptığım araştırmalarda, bu ses katma işi­ nin belli bir sisteme dayandığını vesikalandırmağa imkân bı­ km adım : Belki, bundan sonraki incelemelerde bir ip ucu ya­ kalamak krbil olacaktır.

(2)

TULUM

Anadolunun şimal doğusu bölgesinde sık sık taslanan bu nefesli müzik aleti, tulum çıkarılmış bir davar derisinin kol yerine eklenmiş beş perdeli bir «Çifte kamış» tan ibarettir. Derinin ayak tarafındaki sipsi ile tulum şişirilerek bolca ne­ fes depo edilmiş olur, sanatkâr onu istediği şekilde tasarruf eder. Tulumdaki kamışların her ikisinde de beşer perde var­ dır ve aynı sestedir, (ünisondur). Parmaklar, aynı hizada bulunan her iki perdeye birden basılır. Parmakların birinci ve ikinci boğumlan perdeler üzerine gelir. Şu duruma göre tulum çalınırken kulağımıza gelecek seslerin ünison olmasın­ dan başka bir şey tasavvur edilemezken, sanatkâr halkın kabiliyeti derhal kendisini gösterir ve aynı hizada bulunan, aynı parmakla idare edilen bu iki kamışın ayrı ayrı melodiler yapmağa başladığı hayretle işitilir. Hâdisenin en çok dikkati çeken tarafı da, tulumda ayrı ayrı iki ses halinde kulağa çarpan bu melodilerin daima aynı intizamda olması ve sahi- feler tutan notada belli başlı bir intizamsızlık kaydedileme- mesidir.

O halde tulumdaki çiftseslilik gelişigüzel değildir. Muayyen havaların muayyen bir çiftseslilik şekli vardır ki, bunun ehemmiyetine işaret etmek bile zaittir.

TU LU M D A Kİ PARM AK DEĞİŞTİRME TEKN İĞ İ VE NETİCELERİ

Tulumda parmak değiştirme, çalınan havada kullanıl­ ması mûtat aralığa göre, parmaklan bazan geri çekerek ikinci parmak boğumunun yerine birincisini getirmek, yahut parmak ucu ile birinci boğumdaki sesi tutarak ikinci boğuma gelen perdeyi açık bırakmak ve bu şekilde bütün parmakları işletmek demektir. Daima büyük bir intizam içinde yapılan parmak değiştirmeler, bu basit müzik aletini polifoni ba­ kımından pek zenginleştirir. Yapılışında ünisondan başka ses işitilmesine ihtimal verilemiyen tulumdan tesbit ettiğimiz, ikili, üçlü, dörtlü ve beşli 2ralık taşıyan çiftseslilik hep bu parmak değiştirmelerin neticesidir. Parmak değiştirme usu­ lünün vücuda getirdiği pek ehemmiyetli neticelerden birisi de şudur: Tulumun çiftesi ünisondur ve bir hizada bulu­ nan bu sesdaş perdelerin her ikisini tek parmak idare eder, işte halk sanatkârları bu müşkül şartlar içinde, kontrer,

direkt, oblik yürüyüşleri temine muvaffak olurlar ki, onlarda- ki yaratıcı sanat kabiliyetinin yüksekliğine bundan daha kuvvetli vesika bulmak ihtimali yoktur. (Tulumdaki çift­ seslilik pek geniş ve ince bir mevzudur. Bu yazı ile hâdisenin en bâriz taraflarına kısaca temas etmiş olduk.)

ÇÎFTE

Zonguldak ve civarında, bilhassa Ereğlide, çok kulla­ nılan çifte, yan yana iki ince boru şeklinde yassı bir tahtanın içi oyularak yapılmış nefesli bir müzik aletidir. Boylan yirmi ile otuz santim arasında değişiklik gösteren çifteler, baş tarafa takılan ve kamış yahut cücük denilen iki dil vasıtasiyle ça­ lınır.

Araştırma yaptığım yerlerde çiftecilerden aldığım izahat ve yazdığım çifte havalan notalarının tahlilinden çıkan netice ile daima iki sesli bir müzik aleti olarak kullanıldığı sabit olan çiftelerdeki «Çiftseslilik» karakteri şöyle hulâsa edilebilir:

A ) Çiftelerin sağ gözü esas melodiyi icra eder ve bu

gözün bir oktav vüsati vardır. Arada yalnız iki perdesi olan sol göz, çalınan parçanın tonik notunu daima faal bulun­ durmak suretiyle sağ göze refakat eder. Halk sanatkârlarr buna «Zil tutma» derler. (Çiftelerde «Zil tutma» akompan- yenir. tam karşılığıdır.)

B ) Çiftelerde zil tutan tarafın üstteki perdesi majör

tonlardaki parçalara zil tutar. Alttaki perde minör gamındaki havalar için kullanılır.

C) Çifte havalarında bazen, önce minör gamında baş-

lıyarak bir tıyersminor üstteki majör tona modülâsyon yapan ve onda biten parçalar da görülmektedir. Bu gibi parçalarda zil tutan taraf evvelce minöre ait toniği ve sonra majörün karar notunu çalıştırır.

D ) Çiftelerin çift çalmışı da enteresandır, iki çiftecinin

yan yana gelerek beraberce çaldıkları iki çiftenin birisi esas melodiyi çalar ve diğeri ona refakat eder. Fakat bu defa re­ fakat eden taraf yine esas melodinin icra edildiği sağ gözdür. Bu şekilde çalınan parçakrda zil tutan sanatkârın yalnız toniği faal bulundurmakla iktifa etmediği ve çalınan havaya göre başka sesler de ilâve ettiği görülür. Çiftelerin çift çalı- nışında akompanye tarzının değişiklik göstermesi ve - nispe­ ten - zenginleşmesi halkın bu sahada daha ileri gitmek arzu­ suna bir delil teşkil etmektedir.

(3)

M

:

J7TTJ

B S D - 7 7

i

Gümüşhane oyun havası

(Tulum la)

y /

l uM - a h n »

M i

Devlet Konservatuvart Folklor Arşiv No 522 B 1

A

f=l i y i -

y

ı

- 0 16

-5

g....M

y *■

i

A.-JL

J55! JMli

i-, (h

.>4-—

W \

e

3

W

I'

u

İPMrM '

ü

¿

m

- 4 ^ —

^---fi

J*^ ¿y «S Jy i

P

/l

by

iy- i

-i1

V i 7 i .y

:

M

M

m

V

& fc T fp g v p p i

M

M

M

p

m

L ^ g j

6

) ' ? i

1

l=

tf

m

f

f

e

1

y a J ) ■'

s

¡ M

^ ^ J3- ¿t/ ^ v-^—ıH ^

fi K ^ = {

^ıı, j . n ^ - M M

i

M

S W

» =P=H

g J

" ---r ** -¡ğ- » — j ---*z ^ t} --- # — 9L} ^ - h l " ^ f s - # - >

— ra

1 K r - t B - t i s i * ^ ___________İ Z _________________ / * V r İ r f H f : ı / ___ w i ___________z_j_________________ / ■ $ ¿ d — Ej

F ^

^ i Î ^ f e j — ¿ d ^ / ^ p : ,• • ,■•••<, $ } . ■■»■-■-— r Ç T I

L J Ü V

j

.n r a H M J M F M - J U -i1 ■ -, r m i . '2 ■ * * ’ t T - ? a ^4 ~ ^4-. ~ ,/ t + 'T " " —' __ £=.___ /___1____ —___________ ( f T j • r T? . m " i . * *j » . * û /• . r"* ~ ı r / v t - #m § 7 7 ^ # ı t ^ w H T r ^ r # F*V r fr r H r - j J 4 - ^ ^ r — P - ... v £ p

r

' 1

Yol havasından birkaç mezür

(Tulum la)

(1) Çiftenin dilleri tulumun içinde olduğu için seslerden yalnız birisinin durmasına imkân yoktur. Bunu bile bile - yukarıdaki notalarda olduğu gibi - birçok sesler kaydına mecbur kalıyoruz. Tulumdaki bu ince sanat hâdisesini başka bir yazıda tahlile çalışacağız.

(4)

M :

J

=60

Allıdurna (Toplu oyun havası)

(K a va lla )

Çorum I

Devlet Konservatuvarı Folklor Arşiv: No. 461 B: 2

f i j «1 fl •i * 4* 4 4 (3) — * r - «1 4 « 4 4) * 4• f t K ‘ • * 4 «1 4 4 4 4 1

a

0> . W ı n ı . — 1 4 J * ___t . : _____ Ü _______ V \ / . . ' J

J

-J LJ •=çL J < ■ »r JLJ LJ J J JL Jr - 4 I # LJ J 4 4

Bu diyezin bulunduğu "do., sesi altı komadan (azla incedir.

(5)

d

p-

r ---

+ tr* r»

--

*

h f f i ^

á i »

p rf 7 > r i

z

S p t ^ U M f e L

M

^

....T '

— L¿£fe- = ^ != =

t

:'... -<?

j f e

. ..j»

... /5

= 0

D :

\ L

3 _________ _____

-

--

---A #

?=F m

5=g

f

e

i

[z¿

-¿J

---h--- —r— >—

zs

35

■h—Y '

-...

V

.____

...

---t"---55

----t---- — t—>—

di

e

?: ,

a

____ b>__

- „

^ . .. ....

--- -

_

.

ı ¿ _

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Chicago Üniversitesi Tıp Merke- zinde enfeksiyon önleme ve kontrol tıbbi direktörü Emily Landon grip ve COVID-19’un benzer semptomlar göstermesi nedeniyle grip olan kişi-

Mozaisizm, kimerizmden daha s›k rastlanan ve daha iyi araflt›r›lm›fl bir durum.. ‹nsanda ortaya ç›k›fl›ysa emb- riyonun ilk dönemlerdeki bölünmesi s›ras›nda

Fırat Tıp Dergisinin 2007 yılı sayılarında hakem olarak görev yapan akademisyenlere teşekkür ederiz.. Many thanks to our referees for their kindly contribution to the journal

Sınırlı operat¨ orler teorisi ile e¸sitsizlikler teorisi alanında ¸calı¸smak isteyen bilim in- sanlarına preinveksli˘ gin di˘ ger ¸ce¸sitlerini bir Hilbert uzayında

Başlarda esas üretimi gerçekleştiren ve Tunceli’de yerleşim gösteren Şavak aşiretin ismiyle anılan bu peynir, günümüzde ticaretinin Erzincan’da ön plana

Yıldızda zengin silâh koleksi­ yonlarından müteşekkil (Esliha-i Atika Müzesi) müzenin kurulma­ sına memur edilen komisyon âza- l'arından Hüsnü Tengüz

ağırlaşması – Ankara Ticaret Odası – Beyaz – Evvel – Normal Şartlar Altında 5-Tersi, dişin üstündeki ince zar – Tersi, yemeklik bir et cinsi – Çinko’nun simgesi

Bu açıklama mevcut ekonomi politik durumu tanımlamak için neden anomi ya da yabancılaşma kavramlarının değil de, küreselleşme çağının değişim değeri içeren