1 3- 8 - 9 4 8
gördüğü mukabele...
«İttihat ve Terakki» Cemiyeti, onun Avrupada bulunuşun dan da kuşkulanarak, • Sadrâzam tezkeresile • kendisini
tekrar memlekete dâvet yolunu tutmuştu...
— 22 —
Fakat idare mekanizması o kadar bozuk bir şekil almıştı ki «İttihat ve Terakki» mensup ve taraftarları bile şaşkın bir hale gelmiş ve sa mimî bulunanlar fırsat düştükçe dert yanmaktan vareste kalamaz ol muşlardı. Nitekim «Tanin» gazete sinde «Düsturu ıslahat» başlıklı bir yazıda Bağdat mebusu Babanzade İsmail Hakkı Bey «ne eski makine kaldı, ne yeni makine işledi» diye şikâyet ediyordu. Bununla beraber iş başında bulunanlar kendi düşü nüşlerine göre İmparatorluğun ida resinde musir bulunuyor ve hiç bir tenkide tahammül edemiyecek ka dar despot davranıyorlardı. Hattâ neşriyat sahasında itidal gözetmek ten sarfınazar, yeni tahrikât yap maktan bir türlü vazgeçemiyorlar- dı. Nitekim Selânikte çıkan «Silâh» ve Manastırda intişar eden «Neyyiri Hakikat» gazeteleri, lüzumsuz yere herkese çatıyor ve bütün sütunları nı saçmasapan tehditkâr yazılarla doldurmaktan sıkılmıyorlardı.
Bununla beraber, Prensin Avrupa da bulunuşunu bir türlü hoş gör meyen İttihat ve Terakki kudema- sı, İstanbula girmesini temin için Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşaya ay nen aşağıya suretini koyduğumuz resmi tezkereyi yazdırmaktan da sarfınazar edememişlerdi.
«Pariste sultan zade Sabahattin Beyefendi hazretlerine» aDersaadete avdeti arzu etmekte olduklan ve fakat İttihat ve Terak ki cemiyetinin tasmimatı merviye- sinden tehaşi ederek avdete cesa ret edememekte bulundukları vali- iei vâlâları devletlû ismetlû Seniha sultan hazretleri canibinden atebei ulyayı mülûkâneye arz ve ifade o- lunmuştur. Zatı necibanelerinin ta kibatı kanuniyeyi müstelzim bir fiil ve hareketleri hükümetçe ma lûm olmadığı gibi İttihat ve Terak ki cemiyetinin hakkı âlilerinde bir gıina suizannı ve tehaşiyi mucip hiç bir karar ve tasmimi bulunma dığı ve aziz vatanımızın saadet ve terakkiyatına hasrı mesai eden ce miyetten gerek zatı vâlâları ve ge rek diğer evlâdı vatandan her kim olursa olsun hiç bir fert hakkında yolsuz bir muamele vukuu müstehil idüği cihetle erbabı agazm işaatına zerre kadar itimat edilmiyerek ke mali itminanla avdet buyurmaları siyakında şukkai senaveri terkim kılındı efendim.»
24 kânunuevvel 315 Sadrazam Hüseyin Hilmi Yapılan tarizleri ve Sadrazamın sahte cemilekârlığmı nefsine mal etmek istemeyen ve memleket kay- gusunu daima ön plânda tutan Prens Sabahattin Bey bu hallere lâkayd kalmış ve:
«¿ger ahlâksızlığın damarlarımı za işlemesini istemiyorsak; yegâne çare, sunufu münevvere arasında bugün adedi gittikçe artmağa yüz tutan politikacıları, bu meş’um müs teklikleri azaltacak, müteşebbis müs tahsilleri çoğaltacak vesaite bir an evvel tevessül etmeliyiz!... Eğer cephei faaliyetimizi bu maksada çe virmezsek, emin olun, kuru meşru tiyet, bizi iktısaden olduğu gibi fik ren ve ahlâkan da son bir iflâsın inkıraz uçurumlarında kül kömür olmaktan kurtaramaz!.. .... Meşrut bir hükümete nailiyetten şimdi ye kadar büyük bir faydamız ol duysa ıslahatı esasiye için vakit ka zanmadır. Bundan istifade edemez sek muttasıl batmakta ilerlemiş ola
cağız!..» diye, vatan endişesile, bir vecd içinde feryat ediyor ve ida recilerimizi ikaza çalışıyordu. Fa kat «varakı mihri vefayı kim okur kim dinler»!...
Prens Sabahattinin müdafaa« ları ve gördüğü mukabele
Prens Sabahattin, «üçüncü bir izah» ında «.... Dahilî müşkülâtımız da arttıkça artıyor, Arnavutluk, Ma kedonya, Hovran, Yemen, Irak Arap, Kürdistan meydanda! Fakat bu me saili mevcudenin hallini sizin dünkü idareciler gibi menfi vesaitte arı yor, sulhu daima kuvvei cebriye ile temin meslekini takip ediyorsu nuz!... İdari ademi merkeziyet, ya hut tarifi demek olan tevsii mezu niyetin hakkile anlaşılması, vukuf ve samimiyetle tatbik edilmesi, memlekette yalnız asayişin takarrü rüne hizmetle kalmıyacak; fakat bu ana kadar daima kuvvçi cebriye ile halline çalıştığımız ve bir türlü mu vaffak olamadığımız kıyamların da vukuuna meydan venniyecek ve as kerî sevkiyat masraflarının tasarru funa sebep olacaktır..» kanaatini be lirtiyor ve nihayet:
«Biz senelerdenberi vatandaşları mıza bu büyük inkılâbı idrake olan ihtiyacımızı izaha çalışırken siz, da vamızın muhtariyet talebinden baş ka bir şey olmadığını iddia ediyor ve düşüncelerimize hiyanet rengi vermeğe uğraşıyorsunuz!... Bunlar havsalai namus ve idrake sığar mı?..» diye soruyordu.
Maamafih; Prens Sabahattin Be yin bu samimi iddia ve istifsarları «İttihat ve Terakki» rüesasmda hiç bir tesir halk etmiyor, onlar kendi düşüncelerine olan bağlüıklannı muhafazaya ve etraflarına bir göz atmadan çizilmiş gibi görünen müh- lik ve sakat yolu takip etmeğe de vam ediyorlardı. Nitekim «Meclisi mebusanın nizamnamei dahilisi» başlıklı bir yazıda:
«Biz herşeyi Meclisi mebusandan bekliyoruz. Memleketin bütün ümi di, Meclisi mebusanın vazifesini bi- hakkin ifa edebilmesindedir.» diyen 9 teşrinisani 1326 tarihli «Tanin» gazetesi, mecliste muhalefet havası estiğini görünce; 22 kânunuevvel 326 tarihli nüshasında «Memleketi mizde tesiratı hafiyyei ecnebiyenin oynadığı meş'um oyunları unutmak bir OsmanlI için ayni cinayettir. Bugün hükümeti Osmaniyenin ken disini selâmete çıkaracak şu idarei meşruta ile itilâf edememesi, idarei meşrutanın hükümeti Osmaniye için bir eseri zaaf ve nifak olması, bazı menafii ecnebiye iktizasındandır. Bu ecnebi nüfuzu acaba tebdili şe kil ve sıfat ederek, hüviyetini gizli- yerek, hayırhah ve hürriyetperver bir renk alarak tâ içimize, meclisi mize kadar sokulamaz mı? En hüs nü niyet sahiplerimizi iğfal ederek kendisine âlet edemez mi? Düşün melidir ki âmali ecnebiye memleke timizde icrayi faaliyet edebilmek için entirka, para gibi vesaitin kâf- fesni istimal etmiştir. Fakat İttihat ve Terakki, Meclisi mebusanın mem lekete bir masdarı nükbet ve felâket olmasına hiç bir zaman meydan ver miyecektir..» diyordu.
Bu yazıdaki mantıksızlığa bakınız ki 50,000 Osmanİınm itimadına maz- har bulunan ve aleni müzakereler
yapan mebusların ecnebi parasına aldanacaklarını ve memleketin fe lâketine sebep olacaklarını tabiî te lâkki eden «Tanin», hiç bir sıfat ve mes’uliyeti resmiyeyi haiz olmıyan ve müzakereleri umumî efkârca kâ- milen meçhul kalan «İttihat ve Te rakki» rüesasmm ihtirasatı şahsiye- ye mağlûben memleket için bir «masdarı nükbet ve felâket» olabi leceklerini düşünmüyor ve kendi camialarına dahil bulunmıyan mu halif mebuslara apaçık vatan ihane ti isnadından çekinmiyor. Artık «var kıyas et rahmeti derya nidügün»!...
Bu bahisleri ne kadar uzatsak sui idare delil ve faciaları o nisbette artacaktır. Fakat bu sütunlar daha fazlasına müsait değildir. Buna bi naen Sabahattin Beyin İlmî neşri yatını ve hâdisatm cereyan şeklini sıra ile nakle devam edelim
Parise çekildikten sonra...
Yukarıki satırlarda; Prens Saba hattin Beyin 31 mart hâdisesinden ve tevkifile tahliyesinden sonra Pa rise çekildiğini yazmıştık. O sıralar da Pariste bazı muhalifler toplan mış ve gazete neşrine başlamışlar-
j
di. Prens Sabahattin Bey ise; «İtti-i hat ve Terakki» cemiyetine açık mektuplarını veya «Mesleğimiz hak-j kında üçüncü ve son bir izah» ını j hazırlamakla meşguldü Benim Pa-j rise muvasalatım, işte o günlere:rastgelir. ,
31 mart hâdisesinin bastırılması na ve Mebusan meclisinin toplanma sına rağmen, memlekette sükûn te min ve hürriyet tesis edilmemişti. Benim kanaatime göre, bu tecelliler tesadüften ziyade haricî siyasete isabetli bir veçhe verilmemesinden ve dahili işlerdede «İttihat ve Terak ki» cemiyetine mensup olmıyanlar hakkında husumet izhar edilmesin den ve ekalliyetlere fena gözle ba kılmasından ileri gelmiştir. Meşru tiyet inkılâpçıları evvelâ muntazam bir hükümet kurmağı teemmül ve AvrupalIlarla iyi geçinmek şıkkını tercih etselerdi, ahval böyle muğ lak bir şekil almazdı. Bahusus da hilî işlerde fikren muhalif düşünce lere tâbi olanlara da tefekkür hak kı verilmesi, meşrutiyetin en tabiî bir icabı idi. Fakat maalesef bu gibi mantıkî görüşlere ufak bir kıymet atfı bile reva görülmedi, «Menem diğer nist» iddiasiyle İslâm ve hı- ristiyan bütün vatandaşlar tahrik edildi ve idare mekanizması altüst oldu.
Filvaki, «İttihat ve Terakki» nin Paris muhaberelerinde görüldüğü veçhile, takip edilen harici veçhe daha evvelden kararlaşmış bazı indî düşüncelere istinat ettirilmişti.
Meşrutiyetten sonra «İttihat ve ( Terakki» merkezi umumisinin tuttu- j ğu yol, dahili ve haricî siyasette j Avrupa hükümetlerini tatmin eder mahiyette olmadığı için hakkımızda j tekrar gizli müzakerelere başlanmış,; 24 ekim 1909 da Rus Çan ile İtalya j Kralı arasında Boğazlar ve Trablus- garp hakkında bir mukavele imza lanmıştır.
1909 aralık ayında da Rusya ile Bulgaristan arasında gizli bir anlaş ma olmuştur.
Ayni sene zarfında Avusturya ile İtalya beyninde Türkiye aleyhine müzakereler cereyan etmiştir.
(Arkası var)
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi